/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +1 -1
    hayatıma tüm sıradanlıklarla devam ederken gördüğüm bir nesne veya duyduğum bir olay sonrasında kafamda nasıl ve ne şekilde öldüğüm canlanıyor. hafızamda gömülü olduğunu düşündüğüm anılar bahsettiğim gibi bir nesne veya olay doğrultusunda tetikleniyor ve anılar gün yüzüne çıkıyor. ölüm anında gerçekleşenleri hissedebiliyorum. bu bir lanet midir yoksa hediye mi? ilgi olursa tecrübelerimi anlatmaya devam ederim.
    ···
  2. 2.
    0
    bölüm 4 - yeniden doğmak

    liseden arkadaşım boğularak ölmüştü. o zamanlarda hiç olmadığı kadar etrafımda ölümler gerçekleşiyordu. fakat bütün bunlar bana normalmiş gibi geliyordu, bunun sebebinin medya olduğunu düşünüyorum. anormal olayları her zaman bize normalmiş gibi aktaran yayın kuruluşundan başka bir şey değildi medya. ölüme tanıklık eden insanların artık eskisi gibi olmadığını görüyordum, bu da beni meraklandırmaya başlıyordu.

    yüzümü hissedemediğim zamanlar olurdu, canımı yakarak bu durumu değiştirmeye çalışırdım. uyuşukluk gözlerime kadar vururdu, anormal kasılmalar gerçekleşirdi. kendi içimde duygular tarafından boğulurdum çoğu zaman, o durumdan kurtulmak bana yaşadığımı hissettirirdi ve bu güzeldi. lavaboyu doldurduktan sonra nefesimi tutarak yaklaşık 1 dakika 10 saniye kafamı suyun altında tuttum ve çıkardım. fakat boğulmayı hissedemiyordum. iyice düşünüp, hazırlandıktan sonra başımı sudan çıkarmamaya karar verdim. oksijene muhtaç kalan akciğerlerim suyu çekmeye başlıyordu, diğer yandan genzim suyun teması sonrası yanmaya ve acımaya başlamıştı. bilincimi yavaşça kaybediyordum, beyin hücrelerimin oksijensizlikten dolayı hasar aldığını biliyordum, bu duruma son vermeliydim- fakat veremiyordum. vücudumun kontrolü artık bende değildi, kaslarım, uzuvlarım artık kontrolüm dışında kasılmalar yaşıyordu. o anki rahatlığı açıklamaya kelimelerim yetmez, bu rahatlığı daha öncede yaşamıştım. ilk defa tütün ve esrarı harmanlıyıp içtikten sonraki yaşadığım rahatlıkla eşdeğerdi.

    titreyerek yerde uyandım. yavaşça bilincim yerine gelirken o rahatlık hissi de yerini acıya bırakıyordu. başımın arka tarafını vurmuşum, kafatasıma bağlı omuz ve boyun kaslarım acıyordu, gerektiğinden fazla gerilmişlerdi diye düşündüm. bilincimi kazandıkça kanın vücudumda yayılmasını ve ısıtmasını hissettim, çok güzeldi. vücudumun geri kalanı sanki yeni bir uzuv eklenmiş ve vücudum orayı kontrol altına almayı istiyor gibiydi. sonunda boğulmanın ne demek olduğunu biliyordum.
    ···
  3. 3.
    0
    haplanıp haplanıp sözlüğe geliyorlar ak
    ···
  4. 4.
    0
    ses deneme 1-2
    ···
  5. 5.
    0
    beyler ses yapın lan
    ···
  6. 6.
    0
    bölüm 3 - kum, toprak ve çakıl

    çocukluğumda herkesin ki gibiydi, amacım olmaksızın eğlenmek. eğlenmek için neden bir amaca sahip olmamız gerekir ki zaten? hayal gücümüzün zirveye ulaştığı noktalardı onlar, yaşamayı seviyorduk.

    şiddetli esen rüzgar sonrasında kendimi "o an" da buldum. gözlerime ve burnuma kaçan tozların tadını alabiliyordum; sert ve acı bir yanma. bu his beni 15 yıl geriye zütürmüştü, okul bahçesine. paslanmış, boyası sökülmeye başlamış basketbol potasının altında hareketsiz bir şekilde yatan öğrenci. tahminimce bir mücadele sonucunda yerde 1 metre kadar sürüklenmişti ve duyduğu acının şiddeti ölçülemezdi. suratına baktığım zamanki yüz ifadesi gördüğüm en korkunç şeylerdendi, hiç bir duygu belirtisi yoktu. yüzünün sağ tarafı sürtünmüş, kanlardan oluşan bir iz bırakmıştı. belirli zaman aralıklarında yüz kasları kontrolsüz bir şekilde kasılıyordu, sanki vücudu bir şeyler anlatmak istermiş gibi...
    ···
  7. 7.
    0
    bölüm 2 - hisler dizisi

    hisler o kadar karmaşıktır ki bir durum karşısında hissetiğin, dışına yansıttığınla aynı olmayabiliyor. düşüncelerin oluşturduğu hisler dizisi yüzünü ve kelimelerini filtreden geçirir, düşüncelerinin "sade" olarak dışa yansıtılmasını engelleyici bir rol oynar. ben geçmişi veya geleceği hiç düşünmeden sadece "o anı" yaşamayı isterdim fakat hem geçmiş hem gelecek beni "şu an" dan kopartabilecek güce sahipti.

    hislerim gün geçtikçe güçleniyordu fakat ben bunun farkında değildim. tetiklenme sonrasında artık sadece bir anıyı hatırlamak veya hissetmek değil üstüne tat ve kokuda eklenmişti. ilk içtiğim sigaranın damağımda bıraktığı o tat, yıllar önce yediğim limon şeklindeki jelibon, lokantada yediğim tavuk sotenin midemde bıraktığı ağrı ve hazımsızlık duygusu ve nice olayları beynim "o an" yaşıyormuş şeklinde bana hissettiriyordu. bu hisleri daha çok yaşamayı istiyordum. onları doruğuma kadar hissetmek, sımsıkı tutup bir daha bırakmamayı. belkide bütün bunları kontrölüm dışında gerçekleştiği için istiyordum ama umursamıyordum, sadece istiyordum.

    inanılmaz lezzetli kuzu sote ve sosuyla birlikte damağımda bıraktığı o güzel anıyı tekrardan hissettiğimde şunu farkettim; karşı konulamaz ve malesef bir daha aynı tadı alamayacağım. aynı şekilde pişirilsin, aynı tarif kullanılsın her ne yapılırsa yapılsın "o an" da ki hissettiğimi tekrar tecrübe edemezdim, etsemde farkedemezdim. beynimde oluşan kurguları ve düşünceleri anlatmakta ne kadar güçlük çekiyor olsam da burayı anlamanız gerekiyor, duygular ifade edilmediği zaman duygudur.
    ···
  8. 8.
    0
    bölüm 1 - cam kırıkları

    güne erken başlayan birisiydim ben. dünyamın aydınlanmaya başlaması demek benim için çoğu şeyin başlangıcı demekti. yeni tecrübeler elde etmek için çok sabırsızdım. saat 6:00 ya kurulmuş alarmımın çalması demek beni fantastik rüyalarımdan ayırması demekti. buna her ne kadar üzülsemde sorumluluklarımdan kaçmak bana göre değildi. bir fincan kahvemi içtikten sonra derin bir nefes alıp kendimi sokağa atardım. içimdeki heyecanı, kalbimin nasıl attığını hissetmek, yaşadığımı hissetmek anlatılamazdı. bana göre duygular, ifade edilmeye başlanınca özelliklerini kaybederlerdi, duyguların varoluş sebebinin sadece hissetmek olduğuna inanırdım.
    o günlerde bir kafede garsonluk yapıyordum. parası yeterli olmadığı halde elimde mesleğimin olmaması durumu beni başka bir yola itemiyordu. onlarca insanın yüzüne bakıp ifadelerini hafızama kaydetmek çokta zor değildi, insan konuşmasa dahi çok şey anlatır. buda bizi ele veren şeydir; yani duygular. o kadar ilginçtir ki saklayamıyoruz veya kaçamıyoruz bunlardan. yanlışlıkla yere düşürülen bir cam bardak beni düşüncelerimden uzaklaştırıp o ana getirmişti ve her şey burada başlıyordu.
    yüzümde onlarca kırık 1 cm den büyük olmayan cam parçaları vardı. alnımdan başlayarak sağ şakağıma ve oradan kulağıma kadar gelen. insanın alnı, yüzünde bulunan en zayıf bölgelerden birisidir çünkü deri kalınlığının en ince yeridir. alnıma batmış bir kaç parça cam ve akan kanlar beni heyecanlandırıyordu. o anki acıyı hissetmek istiyordum- ve hissediyordum. zaman olduğundan daha yavaş akıyordu, etraftaki koşuşturmalar beni dünyadan soyutluyordu. benim için önemli olan şey sadece acıyı hissetmek olmuştu ve bundan da zevk almaya başlıyordum.
    ···
  9. 9.
    0
    Tek olduğumu sanırdım
    ···
  10. 10.
    0
    olum bendede su durum var bi dinleyin lan benide,

    gece uyumak icin yataga girdigimde uykuya dalmaya calısırken herkes bin bir türlü sey geciriyor kafasından, benim tek düsündügüm sey uykuya dalarken ne hissettigim. yani hani kafa gidiyor ya gözler zaten kapalı ama o standart karanlık dahada kararıyor lan sizede oluyor mu ? bayılmak gibi birsey ama tam anlatamadım amk, bilinc kapalı fakat bilincinin kapanıs sürecini hissedip bunun farkında olmak ? tam bir paradoks amk.
    ···
    1. 1.
      0
      kendini zorlarsan gerçek uyanıklık şeklinde tabir edilen evreye geçişine tanıklık edebilirsin. gözünü kapattığında canlanan garip figürlere odaklanarak bunu gerçekleştirebilme ihtimalin var. ışık yansımaları, renklerin oluşturduğu hareket eden garip figürleri yakaladığın zaman izlemeye devam et.
      ···
      1. 1.
        0
        panpa karabasan diyolar ona yanlış değilsem. bedenin uykuya dalıyo ama zihnin açık, hareket edemiyosun, kıpırdamak isteyip kıpırdayamıyosun.
        ···
  11. 11.
    0
    bölüm 5 - karıncalar

    çocukluğumdan biraz daha bahsetmek istiyorum. gecekondular günümüzden daha sıktı o zamanlarda. 2 katlı bir ev vardı mahallemizde, alt katı kullanıma kapalıydı sadece üst katında bir aile yaşıyordu. evin arka tarafında küçük bir arazi vardı; toprak, bir kaç ağaç ve çiçeklerden ibaretti. orayı seviyordum, hava karardığı zaman oraya gitmeyi isterdim hep.

    bir gün kedi yavrularına rastladım orada. kir ve soğuğun içinde birbirlerine sarılan 3 tane kedi yavrusu. yanlarına yaklaştığımda annelerinin uzaktan izlediğini gördüm, tedirginlikle annelerine bakarak yavrunun birini sevmek için elimi uzattım. annesi tepki göstermiyordu, bende o anın keyfini çıkardım. ara ara kontrol etmeye başlamıştım, kedilere bağlandığım söylenebilirdi. harçlığımı biriktirerek kedilere süt alıyordum, annemin haberinin olmasını istemiyordum çünkü böyle bir şey yapmama asla izin vermezdi. bir süre sonra kedileri kontrol etmeye gittiğimde beklenmeyen bir şey olmuştu -evet ölmüşlerdi. hiç üzülmemiştim, her hangi bir duygu oluşmamıştı ama git gide meraklanıyordum. yavrulardan birisinin çenesi yenmişti, tüyleri ve derisi yoktu sadece iskeleti gözüküyordu. masmavi parlayan gözleri çürümeye başlamış, tahminimce sinekler oraya yavrulamıştı. elime aldığım sopayla yavrunun midesini dürtükleyince beyaz, küçük ve ince kurtçuklar hareketlenmeye başladı. görüntüden iğrendim ve geriye çekilmeye başladım ve o sırada kafamı arkamdaki ağaca vurdum. ağaca dönüp baktığımda oyuk olan tarafının kıp kırmızı olması dikkatimi çekmişti. biraz daha yakından baktığımda karıncalar, yavruların olduğu yere gidip geliyorlardı -evet cesetlerin etini taşıyorlardı. o kırmızılığın başka bir açıklaması yoktu çünkü.

    şunu fark etmiştim, hayati ihtiyacımızı giderecek besinleri her türlü yoldan temin edebilirdik. ahlakımız olmasaydı hiç kimseye değer vermeden en berbat yolları utanmadan gerçekleştirebilirdik. bana sorarsanız insanın veya hayvanların en güçlü özelliği nedir diye, hayatta kalma özelliğidir derim. ölüme bakış açım değişmişti. ölüm bir son değildir, asla olmamıştır ve olamazda. ölülerin arkalarında bıraktıklarını genel olarak dile getirirsek, mutlaka bir başkasının ihtiyacı olmuştur.

    beni asıl kaygılandıran şey, ölümden sonraki hayatın sonsuz olduğu tanımıdır. sonsuz kavrdıbını algılayamadığımız için olsa gerek. sonuçta insan bilmediğinden korkar ve ben, her ne kadar güzel olursa olsun korkuyorum. hiç bir sonu olmayan bir yerde yapacağınız şeylerin sonu gelir mi gelmez mi? bu duyguların bir sonu var mıdır?
    Tümünü Göster
    ···