-
1.
0ben korkuyorum amk. ne olcağımız belli değil
-
2.
0toprak.
-
3.
0ölücen salak ne sanıyosun.
-
4.
0vay dıbına koyim lan. süper.
-
5.
0@1 ölü taklidi yap anlarsın bin. biraz empati biraz...
-
6.
0@1 ah muhafazid ya okadar dedık oku we okut dıe
-
7.
0@1 panpa bugün mezarlıktaydm amk.
mezarlardaki karılara baktım lan zamanında ne gibişler çevirmiştir bu huurlar dedim içimden.
Ama hepsi şimdi toprak amk. nası bi hayat lan bu ! -
8.
0vay amk herkes ölcek lan. eski sevgilimin bana yaptıkları yanına kalmıycak
-
9.
0gidenlerin sadece fotolarına bakıp hatırlandığı hele ölen hoşlandığın bir kızsa hayatını zindana çeviren olay
ben böyle tanımlıyorum, aklıma gelince gidip içiyorum -
10.
0@7 subhanallah lan
-
11.
0optugun kizlari aklina getir pic
-
12.
0@11 onu düşündümde amk vay be böyle dünyanın...
-
13.
0Ölüm, bir canlı varlığın (insan, hayvan ve bitkinin) hayati faaliyetlerinin kesin olarak sona ermesidir. Canlı varlıkların herhangi bir dokusunun canlılığını kaybetmesine de ölüm denir. Canlının ölümünden bahsedebilmek için, hayati faaliyetlerin bir daha geri gelmemek üzere sona ermesi şarttır. Zira boğulma, donma, zehirlenme tehlikesi geçiren ve kalbi duran kişilerde suni teneffüs ve kalp masajı yapılarak, durmuş gibi görünen solunum ve dolaşım fonksiyonlarının tekrar başlatılması çok kere mümkün olmaktadır.Tümünü Göster
* 1 Ölüm Semptompları
* 2 Hukuktaki ölüm
* 3 Spiritüalizm'de ölüm
* 4 Ölürken Hissedilenler
* 5 Kaynakça
Ölüm Semptomplar
Bir kişinin öldüğünün belirtileri:
* Pallor mortis, solukluk, ölümden itibaren ilk 120 dakika içinde gerçekleşir.
* Algor mortis, vücut ısısında geri dönüşü olmayan düşüş
* Rigor mortis, ölüm katılığı, kasların ölünen haldeki kasılma/gevşeme durumunda aynen kalması
* Livor mortis, Kanın vücudun alt bölümlerinde toplanması
* Dekompozisyon, çözünme, bedenin daha basit yapı taşı maddelerine ayrılması
Ölümden evvel, kısa veya uzun olmak üzere agoni ismi verilen bir can çekişme devresi sözkonusudur. Bu devre, müzmin hastalıklarda uzun, ani ölümlerde ise kısa olur. Bu devrede, dolaşım ve solunum sistemlerinde iyileşmesi mümkün olmayan değişiklikler meydana gelir. Agoni devresi birkaç dakikadan, birkaç güne kadar uzayabilir. Bu devredeki bir şahıs, tam olarak sessizlik ve hareketsizlik içinde bulunur, dış uyarılara karşı tepki çok azalmış veya kaybolmuştur. Bütün sistemlerin çalışması bozulmuştur. Bazen, bozukluklar düzelir gibi olur, şahıs kendini çok iyi hissettiğini bile söyleyebilir. Bu durum, ölüm öncesi görülebilen geçici bir iyilik halidir. ilk önce görme, son olarak işitme duyusu kaybolur. Gözler yukarı ve dışa tavana bakıyormuş gibi bir hal alır, gözbebekleri genişler. Göz akı ve göz kenarlarında yapışkan bir sıvı toplanır. Göz parlaklığını kaybeder, arkaya doğru çöker. Refleksler ortadan kalkar. Alından soğuk iri taneli terle birlikte son bir gözyaşı damlası gelebilir, şahıs ağlıyor gibidir. Nabız oldukça zayıflar. Kalp sesleri güçlükle ve çok hafif duyulur, el ve ayaklar soğur, fakat şahsın iç harareti bazan 42-43° dereceye kadar yükselir. Salya, sümük, idrar, pislik, meni dışarı çıkar ve neticede ölüm husule gelir. Bazı agoni durumlarında şuur kapalı olmakla birlikte akli melekeler, zeka ve şuur bozulmaz.
Ölümün birinci dönemi, fonksiyonel, klinik veya formatik ölüm dönemidir. Bu dönemde kişilik kaybolur. Ölümün ikinci dönemiyse hücrelerin ölümü veya moleküler ölüm dönemidir.
Kalp nakli ameliyatlarından önce klinik ölüm; dolaşım, solunum ve sinirle ilgili organların faaliyetlerinin son bulması şeklinde kabul ediliyordu. Kalp nakli ameliyatlarından sonra ölümün tarifindeki fikir ve araştırmalar değişik bir yön almıştır ve neticede beyin ölümü terimi ortaya çıkmıştır. Beyin ölümü yani klinik ölüm, beynin bütün faaliyetlerinin durması ve bütün tedavilere rağmen geri dönmeyecek şekilde kesilmesidir. Bu ölümde, dolaşım ve solunumu çalıştıran cihazlar çıkarılınca, solunum ve dolaşımın durmaları da esas alınmaktadır. Beyin faaliyetlerinin durması, elektroansefologramda düz bir çizginin görülmesiyle anlaşılır.
Ölüm teşhisinde kullanılan çeşitli metodlar sözkonusudur. Hekimlerce göz önünde bulundurulan ölüm belirtilerinden bazıları şunlardır:
Solunumun durması
Ölünün göğsüne bir bardak su konur. Canlıda solunum dolayısıyla su yüzeyi titrer. Ölünün ağzına ayna tutulur. Solunum varsa ayna buğulanır; fakat bu yol, eski bir usuldür. Cesetteki kokuşma dolayısıyla da ayna buğulanabilir.
Kalbin durması
Vücudun hiçbir yerinden nabız hissedilemez, kalp sesleri işitilmez, elektrokardriyogramda düz bir çizgi görülür ki, ölüm teşhisi yöntemlerinin en doğru sonuç vereni budur. Kan dolaşımının durduğu da çeşitli deneylerle tespit edilebilir.
Kanın tetkiki
Uzun süren hastalıklarda ölümden sonra pıhtılaşma olur, boğulma şeklinde ve ani ölümlerde ise, kan sıvı halinde kalır. Canlıda kan bazik reaksiyon verir. Ölümden 2-3 saat sonra ise, kan asidik reaksiyon verir.
Ölümden sonra deri elastikiyetini kaybeder
soluk beyaz ve sarımtrak bir renk alır. Deride yara açılırsa, yaranın dudakları genişlemez, yakılırsa kan ve su toplanması görülmez.
Gözdeki bütün refleksler kaybolur
Gözbebekleri genişlemez olup, ışığa cevap vermez.
ABD'deki bir kanun maddesine göre ölümün tarifi:
* Dolaşım ve nefes alma fonksiyonları, geriye döndürülmez bir şekilde durduğu zaman,
* Beyindeki (beyin sapı dahil) bütün fonksiyonlar durduğu zaman ilgili şahıs ölü kabul edilir.
Bitkisel hayatta ise beynin kortikol faaliyeti durmuş, ama beyin sapı faaliyetleri devam etmektedir. Yani şahıs görmez, konuşmaz, işitmez, hareket edemez, fakat dolaşım, solunum ve bazı otomatik hareketler (uyuma, sindirim... ) devam etmektedir.
Ölünün yüzünde, durumunda, ölümünden sonra görülebilen değişiklikler başlar. Ölünün yüzünde, ölüm halindeyken gördükleri sebebiyle, korkunç veya gülüyormuş gibi bir şekil husule gelebilir. Ölümden sonra bütün kaslarda gevşeme olur. Göz kapakları kasları gevşediğinden kapaklar arası açık, yarı açık veya kapalı olabilir. Bazan bu açıklık devamlı kalır, bazen açık olan gözkapakları arası birkaç saat sonra daralır. Ölümden hemen sonra ağız açılır, çene aşağıya düşer, ölü katılığı husule gelince, ağız bir santimetre kadar kapanır. Ölümden sonra kişi, yer çekimi kanununa uyarak yere düşer. Ölüm nerede vuku bulursa kişi orada kalır. Ölü katılığı halinde ise kişi, ölüm anında bulunduğu pozisyonu muhafaza eder. Mesela su içerken bir eli bardakla ağzında, oturur vaziyette bulunabilir. Ölü katılığı çözülünce bu durum da bozulur.
Isısı 5-15 derecede olan bir yerde, yeni ölen bir şahıs saatte 1 derece soğuyarak 24 saat sonra bulunduğu yerin ısısıyla aynı dereceyi bulur. Ölen şahıs, çevre ısısına bağlı olarak su kaybeder ve neticede ağırlığı azalır. Gözün üstünde göz salgısı toplanmasından dolayı örümcek ağı meydana gelir.
Ölümden sonra yer çekimi etkisiyle damarlardaki kan, cesedin alt kısımlarında toplanır ve koyu mor renkte ölü lekeleri meydana gelir. Ölü lekeleri vücudun yere dokunan kısımlarında husûle gelmez.
Ölümden sonra kaslarda sertleşme olur ki, buna ölü katılığı ismi verilir. Ölü katılığı halk arasında iyi bilindiğinden cesedin çenesi ve iki ayağı biçimsiz şekil almasın diye bağlanır. Ölü katılığı bazen hafif ve kısa zamanda geçen şekilde olmak üzere her ölende meydana gelir. Çok nadiren görülmeyebilir. Ölü katılığı, genellikle önce alt çenedeki adalelerden başlar. Sonra sırasıyla boyun, yüz ve gövdedeki adalelerde meydana gelir. Ölümden genellikle 2-3 saat sonra başlar, ölü katılığı 30 saat içinde tam bir şekilde meydana gelip, kokuşmanın başlamasıyla 48-72 saat sonra çözülür.
Hukuktaki ölüm
insan hayatının tamamen tükenmesi olan ölümle hukuki şahsiyet (kişilik) sona erer. Ölen kimse herhangi bir borç altına giremez ve hak sahibi olamaz. Ölen kimseye karşı veya onun adına dava açılamaz. Kaide olarak ölümün ispatı, nüfus sicilindeki kayıtlarla yapılır. Bir kimse nüfus sicilinde ölü görünüyorsa, bunu ileri süren tarafın sırf bu kayıtları delil olarak göstermesini adli makamlar yeterli görüyor. Aksini iddia eden kimse çeşitli delillerle iddiasını ispat etme hakkına da sahiptir.
Ölüm sicilleri nüfus memurluklarınca tutulur. Ölen her kimsenin ölüm sicilinin tutulması için, en geç on gün içinde nüfus memurluğuna bildirilmesi lazımdır. Bundan başka hakim tarafından gaib kararı verilmiş veya ölümüne muhakkak nazarıyla bakılan bir tehlike içinde kaybolan ve ölüsü bulunmayan kimse de (mahallin en büyük mülkiye amirinin emriyle) ölüm siciline ölü olarak kaydedilir.
Spiritüalizm'de ölüm
Spiritüalizm’de ölüm dezenkarnasyon terimiyle ifade edilir ve “ruh ile yoğun (fiziksel) beden arasındaki ilişkinin kesin olarak kesilmesi” şeklinde tanımlanır. Fakat buradaki “etten ayrılma” ifadesi vücudun içinden çıkıp gitmek anlamında değil, ruhun vücut üzerindeki hakimiyetini durdurması, vücudu etki altında tutmayı bırakması anlamında kullanılır; çünkü madde-dışı bir varlık olan ruh için, mekanla ilgili olan girmek ve çıkmak fiilleri kullanılamaz. -
14.
0@13 tek solukta okumaya kalktım ölüyodum amın çocugu
-
15.
0@13 paylaşım için saol panpa.
-
16.
0@14 aman panpa sen bize lazımsın
-
17.
0@16 eyvallah panpa
-
18.
0cuma günü 28 yaşındaki kuzenim akciğer embolisi sebebiyle aniden öldü. iş yerinde bayılmış hemen ambulans çağırmışlar annesine babasına haber vermişler. hastanede ana-babasının gözü önünde çırpına çırpına öldü gizem. her şey 2 saat içinde olup bitti. yapılacak hiçbir şey yok. haberi aldıktan sonra ve akşamında hala inanmadığım için herhalde zaman zaman ağladım ama çok da perişan değildim. bütün gece kulaklarımda müthiş bir zonklama. bir de muazzam bir yalnızlık hissi. bin gibi tek başıma evdeyim. ertesi sabah sıfıra uykuyla ankara uçağına bindim. bir de üstüne vücudum böyle durumlarda adeti olduğu üzere durmaksızın kusturdu beni sağolsun. havaş hiç varmasın istedim, eve hiç gitmeyeyim. annesi ve babasını hiç görmeyeyim. o eve gizem'in cenazesi için gitmiyor olayım. ya da kapıyı açayım kuzennn diye cıvıl cıvıl atlasın boynuma. ilk kaybım değil sonuçta, babaannemi, dedemi, anneannemi kaybettim, hepsinde de perişan oldum. en yakın arkadaşlarımın kayıplarında hep yanlarındaydım. ölüm bana çok da uzak bir kavram değil. di. bu bambaşka bir acı. evlat acısı derler ya hep. bambaşka bir şey. bomtak bir durum. odasının ışığı yanıyor, sabah işe giderken sürdüğü mavi farın kapağı açık, yerde bir sepette yeni yıkanmış çamaşırları dolaba kaldırılmayı bekliyor, dolapta yarım kalmış kola şişesi, tuvalette tokası üstünde saçları var. durmadan artık bizim yaşamamıza gerek yok, bu acıya dayanılmaz diyorlar. haklılar. dese ki çek öldür bizi kurtulalım yaparım. ağlayıp kendilerini yerden yere atlasalar kıyafetlerini parçalasalar. ama dimdik duruyorlar. heykel gibi. kızımız için dimdik durmamız lazım diyor annesi. baba daha perişan. kızlar ve babaları. artık sen bizim kızımız ol diyor. olurum tabii. kendi babam ortada yokken bu harika babaya bu ceza. olacak şey değil. alzheimer hastası anneannenin kafası tamamen yerine geliyor. bir anda her şeyi hatırlıyor kadın. bir de kendi annesini teskin etmekle uğraşıyor gizem'in annesi. aynı anne hayatının en zor şeyini yapmış dün. kızının facebook profiline kızımızı kaybettik, cenazesi şu saatte şurdan kalkacak yazmış. annemim dediğine göre imla hatası olmasın diye de defalarca kontrol etmiş. onlarca mesaj geliyor arkadaşlarından. arkadaşları. bitikler. haftasonu programları yaparken cenazesine katılacaklar arkadaşlarının. benimkilerden birine olsa diye düşünüp çıldırıyorum. zaten durum akıl alacak inanılacak bir şey değil. the world has lost a wonderful person, but the sky has gained a shining star yazmış amerikalı arkadaşlarından biri. herkes bir durma halinde. arada bilgisayara bakıyorlar yeni kimler ne yazmış diye. dijital anı defteri facebook. saat on bir buçukta evden ankara karşıyaka camiine doğru çıkıyoruz. ankarayı severim de nefret ettim o gün. büyük bir balyozla binalarını yıksam. dev gibi bir cami karşıyaka. binlerce mezarın arasından uzun bir asfalt yokuşun tepesinde. yıkanırken kim girmek ister diyorlar, midem bulanıyor. annesi ben vedalaştım kızımla diyor. halası ve başka bir akraba giriyor. hava nasıl sıcak. avludaki sıra sıra banklardan birine oturuyoruz. bir sigara içmek için uzaklaşıyorum. tepede duruyorum öyle. durmadan ambulanslar geliyor. ne çok öeln var. camiye gelene kadar yol yol mezarlar. göz alabildiğine. caminin içinde belki bin kişi. önce arapça ardından türkçe kuran yayını. de ki falan filan. ses yüksek. etraf anormal kalabalık. arka bankta bir kadınlar grubu yüksek sesle ağıt yakıyor. anne baba hala metanetli. birbirlerinin elini tutuyorlar. gelen giden. adamın biri gelip hıçkırıklarla anneye sarılıyor. omuzundan şöyle bir sarsıyorum. kendine gel alo. adam da bir anda ayılıyor çok özür diletrim ablacım falan diyip toparlıyor kendini. başka bir tanesi anneye neden oldu falan diyor, bunu sormanın yeri burası mıdır lütfen falan diyip tersliyorum. sinirim had safhada. arkada "babamdııın anamdıııın" diye uluyan kadınlara taramalı tüfekle dalmak istiyorum. empatiyi gibiyim. kadının tek evladı kollarında ölmüş, dimdik duruyor arkasında kimsenin ulumaya hakkı yok. resmini takıyoruz göğsümüzün üstüne. baba telaşlı bir şekilde ona da resim verdin mi bilmemkimin resmi yok bak bunlar yeni geldi onlara da resim verelim resimleri kim dağıtıyor falan diye çırpınıyor. tertemiz traş olmuş, jilet gibi. arkada ağıt yakan gruptan bir karı yaklaşıyor. gayet morali yerinde, sanki markette bir tanıdığına rastlamış gibi başınız sağolsun'la girip susmaksızın soru soruyor. kimdi? kaç yaşındaydı? bekar mıydı? niye öldü? elimizden geldiğince sakin cevap veriyoruz. yanımda annem oturuyor, hemen yanında da gizem'in annesi. kendi acınla ilgilensene ama yok tak gibi merakıyla vıdı vıdı tepemizde. annem bile sinirleniyor. şimdi konuşmak istemiyoruz falan diyoruz yine de tepemizde dolaşıyor. gizem'in annesi babasının yanına gidip başlıyor konuşmaya. tanıyormuş adamı bilmemne memuriyetinden meğer. yapıştı gitmiyor huur. en sonunda kimseye farkettirmeden kolundan çekip gibtir git insanların başından yoksa kan çıkacak diyorum. cevap versin istiyorum. cevap versin de yolayım saçını başını. sana ne yaşından başından sana ne? ama o benden daha olgun çıkıyor ya da ben yeterince deli görünüyorum bilemiyorum cevap vermiyor ve gidiyor. tabutlar bir bir çıkmaya başlıyor içerden. yüksek sesli kuran yayını, uğultu, çocuk ağlamaları, arkada ağıt, yüzlerce insan. bir tek tabutla sen olmalısın avluda. imam bile olmasın. sadece tabut olsun. önünde dur. son veda böyle iğrenç bir yerde olmamalı. aklında kalan son görüntü bu olmamalı. derken türk bayrağına sarılı iki tabut giriyor avluya askerin omuzunda. annem eyvah şehit cenazesi diyor. herkes bakıp ağlamaya başlıyor ama şehit değilmiş meğer emekli albay mı ne. öğle namazı kılınıyor. yavaş yavaş öne gidiyoruz. baba en önce kızının başında. anne arkada. evladını doğuran ve yitiren anayı arkaya atıveriyor islam. belki 20 cenaze kalktı o gün. herbiri için topluca 4er 5er kişilik cenaze namazı kıldırdı imam. tam bir kaos. esas kaos cenaze namazından sonra başlıyor. saniyede tabutlar sedyelere yükleniyor ve avluda birden yüzlerce kişinin ortasından yararak tabutları hızlıca arkada bekleyen nakil araçlarına zütürüyorlar. annemle gruptan kopuveriyoruz. üstümüze cenazeler geliyor kendimizi bir yere atıyoruz. acelesini gibeyim noolur yani şunu yavaş yapsanız? nereye yetişiyoruz amk? büyük bir fabrika bantı gibi. hop yıkama hop nama hop araç hop mezar. deli gibi bir hız. bizi getiren servis aracını bulamıyoruz. annem zaten perişan iyice ajite oluyor, arabayı bulamazsak taku yeriz mezarlık sekizyüz trilyon hektar. neyse bir şekilde bulup trafiğin ortasında arabayı durdurup kendimizi atıyoruz. kepazelik. mezarlık alanı daha da fena. o ana kadar nispeten metanetli duran ana baba evlatlarını toprağa verirken artık koyveriyorlar feryadı. her yer toz toprak sıra sıra, dizi dizi mezarlar. elinde mezuralı adamlar bekliyor etrafta. red kit'tekiler gibi. toprağa veriyoruz minik kuşumuzu.Tümünü Göster
ev çok kalabalık. her gelen börek ya da tatlı getirmiş. her yerde kutular var. kendi kontrolün elinde değil ki evinin kontrolü elinde olsun. herkes her yerde. türk adetlerinin dıbına koyayım yok çay isterim kıtlama olsun yok benimki açık olsun. yemek yemeğe gelmiş sanki millet. karılardan bir tanesi bana bilmemne olsun da bilmemne olmasın diyor, o noktada artık patlıyorum onu da artık gidip bi cafede yiyin burası cenaze evi diyorum. sonra da zaten hiç mutfaktan çıkmadım. durmaksızın servis hazırladım, bulaşık yıkadım, makineyi boşalttım börekleri organize ettim, çay demledim, alışverişe gideceklere emirler yağdırdım. dünyanın en itici mutfak diktatörü. duayı bile dinlemeden gece on buçuğa kadar sigara molaları haricinde oturmadım. hiç ağlamıyorum falan gayet iyi. arada gözlerimiz doluyor tabii. herkes nihayet gitti. annem içerde çekyatta yatacak, salonda koltukta da ben. babası gelip gizem'in odasında yat noolur tüm samimiyetimle söylüyorum diyor. boğazımı sıkıyor biri. yok abicim ben gözüme salondaki kanepeyi kestirmiştim bu akşam orda yatayım sonra geldiğimde yatarım falan diye bişeyler geveliyorum. korkar mısın diyor. ne cevap vereceksin? sonra bana fısıldayarak eğer kızım gelirse ben yatayım mı acaba diyor. offfffff. o kadar çok ilaç almışız ki sızıyoruz. ertesi gün yine misafir yine ikram yine börek. beni havaş'a bırakıyorlar ordan ver elini esenboğa. ipod'umu açık unutmuşum şarjı yok bravo. uçağa binmeden önce annemi arıyorum herhalde sesi kısık açmıyor. belki hayatımda yüzlerce kere uçağa bindim. 6 sene alanda çalıştım. uçaklara uçak yolculuğuna uçakla ilgili her şeye bayılırım. hayatımda ilk defa bütün yolculuk boyunca korkudan ağlıyorum. ya düşersek ya bana bir şey olursa. annem için ağlıyorum. durmadan camdan motora bakıp düşmeyelim diye dua ediyorum. haftaya yeniden ankaraya gitmek zorundayım o zamana kadar bu korku geçer diye kendimi telkin etmem lazım. ertesi günü evde bütün gün ağlayarak ve dizi seyrederek geçirdim. dexter'ın yeni sezonunun ilk bölümünü seyretmek harika bir seçimmiş bravo. rita'nın cenazesi ve dexter'ın acısı. pgibiyatriste gidecek param olmadığı için ve böyle durumlarda beynim kendini kapadığı için aslında kendim için yazdım bu entryi. niyetim ajitasyon falan yapmak değil. seni çok özleyeceğim kuzen, annenle baban artık bana emanet. -
19.
0
-
20.
0@18 gerçekse ağladım bin.