/i/İnanç

İnanç
  1. 7.
    +7
    emeğe saygı.

    ama bu copy-paste yapana değil.

    http://www.birgrupyazar.c...z-urperten-konu-olum-ani/
    ···
  2. 6.
    +4
    Şeytanın inkarcılar üzerinde uygulamak istediği bu oyunu Allah Kuran'da şu ayetlerle haber verir:

    Bu dünyada sonsuza dek yaşayacakmış gibi mal ve servet biriktiren inkarcılar, hayatlarını mal ve evlat çokluğu ile övünecekleri bir yarış haline getirirler. Bu sahte üstünlüğün verdiği gurura kapılarak ahiretten tamamen uzaklaşırlar. Ancak içinde bulundukları büyük yanılgının kendilerini nereye doğru yönlendirdiği, ayetlerle açıkça bildirilmiştir: Allah insana, imtihan için gönderildiği bu dünyada ölümü ve ahireti düşündürecek pek çok mesaj gönderir. Bir ayette, insana uyarı olsun diye verilen belalara dikkat çekilir: Çünkü Allah, "Onları adı konulmuşbir süreye kadar ertelemektedir" ve bu süre sandıklarının aksine aleyhlerine işlemektedir. Kuran'da şöyle buyrulur: Oysa bu sahtekarlıkları, kıyamet günü kendi aleyhlerine bir delil olacaktır. Ayetin devamında şöyle denir:

    Ahiretteki bu ümitsiz çırpınışlar ve acı sonuç, hep insanın dünyanın gerçek amacını ve değerini takdir edemeyişinden kaynaklanır. iman etmemiş insan dünyadayken Allah'ın etrafında yarattığı hikmetli olaylardan ibret almaz, Allah'ın gönderdiği uyarıları dinlemez, vicdanını bastırarak anlamazlıktan, görmezlikten gelir, ölümü kendinden çok uzakta görür, Allah'ın rızası değil, nefsinin istekleri doğrultusunda hareket eder. Tüm bunlar, sonunda geri dönüşü olmayan ölüme hazırlıksız yakalanmaya ve yukarıdaki ayetlerde geçen umutsuz duruma düşmeye sebep olur. Bu nedenle ölüm gelip uyandırmadan gafletin derin uykusundan uyanmak gerekir. Çünkü ölüm anında uyanmak insana hiçbir fayda sağlamayacaktır. Allah bu durumdan insanları şöyle sakındırır:

    Akıl sahibi olan her insanın yapması gereken, ölümden sürekli kaçmak değil onu her an hatırda tutmaktır. Ancak bu şekilde gerçek hedefinin bilincinde olarak hareket edebilir, nefsinin ve şeytanın kendisini bu geçici olan dünya hayatı ile aldatıp oyalamasına izin vermez. Her insan dünyada kendisine tanınan sürede başına gelen sayısız olayla sınanır ve bu imtihandaki başarısı oranında ebedi hayatında ceza veya mükafata kavuşur... hiç kimse kendi imtihanının ne zaman son bulacağını bilemez. Ölüm, Kuran’da bizlere bildirildiği gibi "süresi belirtilmiş bir yazıdır". Bu süre bazen uzun, bazen de kısadır. Aslında en uzun olarak tanımladığımız süre bile nadiren 70 yada 80 senenin üzerine çıkabilir. Bu nedenle, uzun yaşama hesapları yapmak yerine insan, Allah’a karşı sorumlu olduğunu ve hesap gününde bütün yaptıklarının hesabını vereceğini bilmelidir.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 5.
    +8
    Görmüyorlar mı ki, gerçekten onlar her yıl, bir veya iki defa belaya çarptırılıyorlar da sonra tevbe etmiyorlar ve öğüt alıp ders çıkarıp düşünmüyorlar. Gerçekten çoğu insan, sık sık tevbe etmesine, öğüt alıp düşünmesine vesile olacak belalarla karşılaşır. Bunlar, ayette bildirildiği gibi yılda bir kaç kez karşılaşılabilen büyük belalar yada günlük küçük sıkıntılar olabilir. insan kaza, sakatlanma ve ölümle sonuçlanan birçok olaya tanık olur. insana düşen, bu tip olayların kendi başına da gelebileceğini, her an kendi imtihanının da sona erebileceğini hatırlamak, hemen Allah'a sığınıp bütün samimiyeti ile bağışlanma dilemektir. Müminlerin gördükleri olaylardan aldıkları ders ve ibret kalıcı olur. Fakat, aynı olayların iman etmeyenler üzerindeki etkisi ve bunlara verdikleri tepki çok daha farklıdır. inkarcılar kendilerinde uyandırdığı dehşet hissinin bir sonucu olarak ölümün gerçekliğini kabullenmeyerek yada unutmaya çalışarak kendilerini rahatlatmak için uğraşıp dururlar. Ancak bu yanıltıcı metodla kendilerine zarar vermekten öteye gidemezler. O küfre sapanlar, kendilerine tanıdığımız süreyi sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar, Biz onlara, ancak günahları daha da artsın diye süre vermekteyiz. Onlar için aşağılatıcı bir azap vardır.

    Ölüm en yakınındaki kimseye isabet ettiğinde bile bu uyarıyı hiç üzerine almayan, bundan bir öğüt ve ders çıkaramayan gaflet içindeki insan, günün birinde kendisi ölümle karşı karşıya kalsa, içinde bulunduğu durumdan kurtulmak için bir anda dünyanın en ihlaslı insanı haline geliverir. Kuran'da bu pgiboloji bir örnekle şöyle tasvir edilir: Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Öyle ki siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürlerken ve tam bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu dalgalarla gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O'na 'gönülden katıksız bağlılar muhlisler' olarak Allah'a dua etmeye başlarlar: "Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak Sana şükredenlerden olacağız." Ancak bu insanlar, Allah, kendilerini kurtardığında tekrar eski gafletlerine geri döner ve Allah'a verdikleri sözü unutarak, en ufak bir vicdani rahatsızlık duymadan sahtekarlık ve nankörlüklerini ortaya koyarlar. Ama Allah onları kurtarınca, hemen haksız yere, yeryüzünde taşkınlığa koyulurlar. Ey insanlar, sizin taşkınlığınız, ancak kendi aleyhinizedir; bu dünya hayatının geçici metaıdır. Sonra dönüşünüz Bizedir, Biz de yaptıklarınızı size haber vereceğiz. Bu pgibolojideki insan, ümitsiz bir çabayla aynı sahtekarlığı ölüm esnasında da dener. Fakat kendisine tanınan süre artık sona ermiştir: Sonunda, onlardan birine ölüm geldiği zaman, der ki: "Rabbim, beni geri çevirin. Ki, geride bıraktığım dünyada salih amellerde bulunayım." Asla, gerçekten bu, yalnızca bir sözdür, bunu da kendisi söylemektedir.

    Onların önlerinde, diriltilip kaldırılacakları güne kadar bir engel berzah vardır. inkarcıların bu tutumunun Allah'ın huzurunda bile devam ettiğini görürüz. Bu durum ayetlerde şöyle haber verilir: Suçlu günahkarları, Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak: "Rabbimiz, gördük ve işittik; şimdi bizi bir kere daha dünyaya geri çevir, salih bir amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin bilgiyle inananlarız" diye yalvaracakları zamanı bir görsen... Öyleyse bu azab gününüzle karşılaşmayı unutmanıza karşılık azabı tadın. Biz de sizi gerçekten unuttuk; yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın. Aynı sonuçsuz çırpınışların cehennemde de devam ettiğini haber veren bir ayet şöyledir: içinde onlar şöyle çığlık atarlar: "Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım." Size orda dünyada, öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi?.. Size uyaran da gelmişti. Öyleyse azabı tadın; artık zalimler için bir yardımcı yoktur. Sizden birinize ölüm gelip de: "Rabbim, beni yakın bir süreye ecele kadar geciktirsen ben de böylece sadaka versem ve salihlerden olsam" demezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Oysa Allah, kendi eceli gelmiş bulunan hiçbir kimseyi kesinlikle ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. Ölüme hazırlık yapmak bu dünya insanların eğitim yeridir. Allah insanlara dünyada çeşitli sorumluluklar yüklemiş ve onlara gözetmeleri gereken sınırları bildirmiştir. insan, bu sınırları gözettiği, emredilenleri yerine getirip, yasaklanan şeylerden sakındığı ölçüde ruhen olgunlaşır, aklı ve şuuru gelişir. Başına gelen olaylara

    Kısaca bu dünyada Allah sonsuz kudret ve bilgisinin bir göstergesi olarak birçok güzellik, sanat ve harikalık ile çok çeşitli kusur ve ekgiblikleri de aynı anda yaratmaktadır. Mükemmellik ve kalıcılık bu dünyanın kanununa aykırıdır. Gelişen teknoloji de dahil olmak üzere, insan aklının düşünebileceği hiçbir şey Allah'ın bu kanununu değiştiremeyecektir. Böylece insanlar bir yandan ahireti özleyip ona kavuşmak için çabalamalı ve Allah'a gereken şükür ve takdiri göstermelidirler. Bir yandan da bunların gerçek yerinin bu geçici dünya değil, ekgib ve kusurlardan arındırılmışve müminler için hazırlanmışebedi cennet hayatı olduğunu anlamalıdırlar. Kuran'da, bu gerçek çok açık bir biçimde bildirilir:

    insanların çoğunda "ölüm yaşamın bittiği andır" şeklinde ekgib ve yetersiz bir inanış vardır... oysa biraz daha derin düşünülse ölümün diğer bir hayatın da başladığı an olduğu anlaşılacaktır. Bu ekgib bakış açısı yüzünden, inkar edenler hedefledikleri herşeyi dünyadaki kısa sürenin içine sığdırmaya çalışırlar. Ahireti tanımayanların, bu dünyadan gözü kapalı bir şekilde sınır tanımadan yararlanmak istemelerinin sebebi de budur. Bunlar ölümle birlikte, herşeyden mahrum kalacakları endişesiyle, doğru yanlış ayrımı yapmadan yaşamaya, bu dünyadan maksimum derecede faydalanmaya, nefislerini tatmin etmeye çalışırlar. Önlerinde çok uzun yılların var olduğuna kendilerini inandırıp, uzun vadeli planlar peşinde koşarlar. Bu, şeytanın insanı aldatmak için kullandığı en klagib yöntemdir.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 4.
    +18 -1
    Okuyana kadar ölürüm aq
    ···
  5. 3.
    0
    Rez okurum
    ···
  6. 2.
    +25 -1
    Dışarıdan Görünen Ölüm,

    Kuran'a baktığımızda ise oldukça önemli bir gerçekle karşılaşırız... çünkü Kuran'da haber verilen ve tarif edilen ölüm, "tıbbi ölüm"den, yani diğer insanlar tarafından gözlemlenen ölümden çok farklıdır. Bir başka ayette, bu "gözlemlenemeyen olayların inkarcılar için bir zorluk anı olduğundan bahsedilir: Dışarıdan ölümü izleyen insanlar, yalnızca tıbbi ölümü bilirler, hayati fonksiyonları sona ermek üzere olan bir beden görürler. Ölen kimseyi seyredenler, ne onun yüzüne ve sırtına vurulduğunu, ne ayaklarının dolaştığını, ne de canının köprücük kemiğine dayandığını görürler. Bu görüntü ve hislerle yalnızca ölen kişinin ruhu muhatap olur. Oysa gerçek ölüm, dışarıda insanların göremeyeceği bir boyutta ölen kişi tarafından bütün yönleriyle "tadılmakta"dır. Bir başka deyişle, ölüm sırasında yaşanan olay, bir "boyut değişikliği"dir.

    Ölüm anında ruh, bu dünyadaki insanların içinde yaşadıkları boyuttan ayrılırken, geride cansız bedenini bırakır. Deri değiştiren canlılar gibi, bu dünyadaki bedenini geride bırakır ve asıl hayatına doğru ilerler. Ancak geride kalan bedenin karşılaşacakları da ibret vericidir. Özellikle bu bedene hayattayken gereğinden fazla değer verenler için. Peki öldükten sonra bu bedenin başına neler geleceğini ayrıntılı olarak düşündünüz mü hiç?.. bir gün öleceğiz... belki hiç beklenmedik bir şekilde. Ekmek almak için bakkala giderken yolda bir araba kazası geçireceğiz. Yada amansız bir hastalık hayatımıza son verecek. Veya bir anda kalbimiz duracak. Bu andan itibaren de, bedenimizle hiçbir ilişkimiz kalmayacak. Hayat boyu "ben" dediğimiz ve sahiplendiğimiz o beden, sıradan bir et parçası haline gelecek. Ölümümüzle birlikte bedenimizi başka insanlar taşımaya başlayacaklar. Etrafta ağlayanlar olacak, "daha dün buradaydı", "dağ gibi adamdı" diyenler olacak. Sonra o bedeni alıp evin bir odasına, belki de morga koyacaklar, orada bir gece bekleyecek. Ertesi gün toprağa verme işlemleri başlayacak. Cansız bedeni alıp toparağa gömecekler.

    Böylece ölümün sonraki boyutlarını tatmaya başlayacaksınız.

    Ahiret ise daha hayırlı ve daha süreklidir. Bir başka ayette ise, "gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur denir. "Asıl hayat"ımız olan ahiret ile geçici bir yurt olan dünya arasında, perde kadar ince bir sınır vardır. Ölüm, işte bu perdeyi kaldırır. Ölümle birlikte bu dünya ve bedenle olan ilişki kesilecek, yepyeni bir yaratılışla sonsuz hayata başlangıç yapılacaktır. Ölümle birlikte başlayacak olan hayat gerçek hayattır. Ekgiblik, kusur, geçicilik dünyaya ait kanunlardır. Gerçek kanunlar; kusursuzluk, ölümsüzlük, mükemmellik üzerine kuruludur. Bir başka deyişle, normal olan, bir çiçeğin hiç solmaması, bir insanın hiç kirlenmemesi, hiç yaşlanmaması, bir meyvenin hiç çürümemesidir. Asıl kanunlar, insanın her istediğinin anında gerçekleşmesini, insanın hiçbir acı ve hastalık yaşamamasını, hiçbir zaman üşümemesini, yada terlememesini gerektirir. Ancak asıl kanunlar, asıl hayatta; geçici kanunlar da geçici olan bu dünya hayatındadır. Asıl kanunların yurdu, yani ahiret ise çok yakındır. Allah dilediği an insanın buradaki yaşdıbına son verip, onu ahirete geçirebilir. Bu geçiş, bir göz açıp-kapaması kadar çabuk gerçekleşecektir. Rüyadan uyanmak gibi...

    Ölümle birlikte sona erecek olan dünyanın, ahirete göre ne denli kısa olduğu Kuran'da şöyle anlatılır: Dedi ki: "Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün yada bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor." Dedi ki: "Yalnızca az bir zaman kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz," "Bizim, sizi boşbir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?.. Ölümle birlikte rüya sona ermiş ve gerçek yaşam başlamıştır. Yeryüzünde "bir gün yada bir günün birazı kadar", hatta "bir göz çarpması" kadar kalmış olan insan, yaptıklarının hesabını vermek üzere Allah'ın huzuruna çıkar. Eğer dünyada iken ölümü aklında tutmuş, Allah'a kavuşacağının bilincinde olarak yaşamış ise, kurtulmayı umacaktır. Kuran'da "kitabı sağ eline verilen" bu kişilerin şöyle diyeceği haber verilir:"... Alın kitabımı okuyun. Çünkü ben, gerçekten hesabıma kavuşacağımı sanmış anlamıştım." Şüphesiz, kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra, gerisin geri küfre dönenleri, şeytan kışkırtmışve uzun emellere kaptırmıştır. Şeytan Onlara vaadler ediyor, onları en olmadık kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan onlara bir aldanıştan başka bir şey vaat etmez. Onlar sanıyorlar mı ki, kendilerine vermekte olduğumuz mal ve çocuklarla, Biz onların hayırlarına koşuyoruz veya yardım ediyoruz? Hayır, onlar şuurunda değiller. Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin; Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve canlarının onlar inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      -5
      Helal et
      Babasının ölümü izlemiş amk pgibopati. Doktorlara haber verseydin bari
      ···
      1. 1.
        0
        Olm makaleyi yazan manyağa sölücen onu.
        ···
  7. 1.
    +136 -13
    bir trafik kazasında can verenle hasta yatağında aylarca dermandan düşen kişinin can çekişmesi aynı olmayabilir... ama neticede ölüm nasıl olursa olsun müthiş bir acı çekme safhası neredeyse kesindir... böylece can boğaza gelinceye kadar acılar üstüne acılar eklenir. Her azanın, her parçanın ölüşünde elem üstüne elem, acı üstüne acı vardır. Can boğaza dayandığı zaman, işte o zaman. Kul bütün dünyalıktan gözünü çeker, kimseye bakmaz olur... Artık tövbe kapısıda kapanmıştır. O anda kendisiyle sadece hasret ve pişmanlık kalır… öncelikle, bazı ayetlerde ölüm anında, ölecek kişi tarafından görülen, fakat diğer insanlar tarafından gözlemlenemeyen olaylar yaşandığı kutsal kitabımızdan bize haber verilir.

    Vakıa Suresi'nde şöyle buyrulmaktadır: Hele can boğaza gelip dayandığında, siz sadece bakıp durursunuz... Biz ona sizden daha yakınız... ancak göremezsiniz. Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin: Allah bunlarla, ancak onları dünyada azablandırmak ve canlarının onlar inkar içindeyken zorluk içinde çıkmasını istiyor. Buna karşın, müminlerin ölümü ise "güzellikle" olur: ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: "Selam size" derler. "Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin." işte bu ayetlerde bize ölüm hakkında çok önemli ve değişmez gerçekler haber verilir: Ölüm anında, ölen kişinin yaşadıkları ile dışarıda onu izleyen kişilerin gördükleri şeyler çok farklıdır.

    Örneğin... rahmetli babam ruhunu teslim etmeden saatler önce yanındaydım... ölmeden bir gün önce sürekli dalıyor tekrar uyanıyordu... ve ara ara Allah'ım şükürler olsun sana diyordu... bu sözleri aralıklarla hep böyle tekrarladı... ölümünden 6 saat önce bir ara sordum: baba şu anda ne hissediyorsun dedim... sözümü anladığı helde cevap vermek istemedi... bir ara elini başıma koyduğumda ne var oğlum dedi... şuuru sürekli gelip gidiyordu... ama yinede öleceğini çok iyi bildiği halde son derece cesur ve inançlı bir bekleyiş vardı üstelik... kendisi hacca gitmişti... ordan getirdiği zemzem suyundan vermek istedim, biraz içti ama yutamadı... başında sürekli kuran okunuyordu... sürekli sağa doğru yatmak istiyordu... gece saat bir de boğazındaki hırıltı artmaya başladı... oysa bir kaç saat önce içirdiğim zemzem suyunun bir kısmı boğazında kalmıştı... son saatlerde hırıltı çoğalınca boğazında biriken suyu ince plastik bir boruyla çektim... biraz azaldı... anlında küçük terlemeler oluşmasına rağmen... elleri ayakları buz gibi olmuştu...

    Babam sağlığında hep şunu söylerdi... '' ölecek kişinin gözleri tavana çekilmisse... özellikle alnında şiddetli titremeler başlıyorsa, bilinki o kşinin ölümü 10 dakika sürmez"... bu sözleri hep hatırımda kaldığı için sürekli alnını gözetliyordum... gece saat 03:40 sularında, aynen söylediği gibi alnın kısmında adeta şimşek çakar gibi gidip gelmler oldu... ve saate baktım... bir yandan da gözümü ayırmıyordum hiç yüzünden... saat 03:50'de boyun ve gırtlak kısmındaki gördüğüm kas gerilmelerini tarif edemem... adeta yüz tonluk bir ağırlık gidip geliyordu babamın gırtlak kısmında... iki iç defa böyle devam etti ve solunum durdu... işte o sırada can çekiştirdiğini resmen gözetliyordum... duran nefes bir dakika sonra tekrar devam etti ve arkasında en son nefes üflendi. Allah rahmet eylesin ve mekanı cennet olsun canım babamın. Babamın vefatı o ana kadar izlediğim canlı ölümlerden bir tanesiydi. Daha sonra internet ortamlarından tesadüfen çok sayıda ölüm anı ve can çekiştirme görüntüleri izledim... dikkatli bakılacak olursa hiç birinin can çekişmesi öbürüne benzemiyor... izlediğim ölümlerde çekilen acıların insan hayatıyla orantılı olduğuna biraz daha kanaat getirdiğimi söyleyebilirim...

    Hayatı boyunca iflah olmamış azılı bir inkarcı, dışarıdan bakıldığında, uykusu sırasında ölmüş gibi algılanabilir... oysa o anda başka bir boyuta geçen ruhu, büyük acılar içinde ölümü tadmaktadır. Yada tam tersine, acı çektiği sanılan bir müminin ruhu, ayette de bildirildiği gibi bedeninden, melekler tarafından "güzellikle" ayrılır... öyleyse melekler, yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını aldıkları zaman nasıl olacak peki?.. çünkü gerçekten onlar, Allah'ı gazablandıran kötü şeye uydular ve O'nu razı edecek şeyleri çirkin karşıladılar... bundan dolayı Allah, onların iyi amellerini boşa çıkardı.
    Tümünü Göster
    ···