-
146.
+1Reserved
-
145.
+1Rezerve
-
144.
+1Rezzzzzzzzz
-
143.
+2Vay amk böyle bir son kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Güzel yazıyorsun panpa. Takipteyim.
-
142.
+1Rezerve
-
141.
+2BU ENTRY UFAKTAN SPOILERIMSI BI ŞEYLER ICERIYOR ONA GÖRE HA
panpacım şindik hikaye güzel severek okudum ama bütün hikayelerine şöyle bi toptan bakınca sence de birbirlerine benzemiyorlar mı?
başta sıradan düz vatandaş gibi gözüküp sonradan aşırı önemli biri olduğu ortaya çıkan birileri var (ki bu hikâyede üç tane var)
sürekli kötü gözüküp aslında iyi niyetli olan birileri var
ana karakterimiz başta sıradan silik görünen bir tip hikayenin sonlarına doğru galaksinin koruyucusu insanlığın son umudu ulu Tanrının şanlı gözdesi oluveriyor
bir de bu hikâyede yok ama hikâyenin başından beri adı geçmeyen bi tane kötü adam en son ortaya çıkıyor daha hiç bir karakter gelişimi gösteremeden altediliyor
umarım hevesini kırmıyorumdur ama yorumum bu yönde panpa
bir de bence bu hikâye derli toplu bir olay örgüsünden ziyade günlük formatında ufak kesitler olarak kalmalıydı belki en sona bir şeyler ekleyebilirdin sadece -
-
1.
+2Ben eleştriye açık biriyim yani sorun etmem :D Dediğin gibi farklı bir format denemeliyim. Ama yapamadım.
Hep derim, hikaye genelde benim kafamdaki gibi gitmez, senaryonun ilerleyişinden bile bazen ben karar veremiyorum.
Mesela karakterin sola dönmesi gerekir ama neden sola dönsün ki derim? Bir amaç veririm ama sonra düşünürüm bunu sola dönmeden de yapabilir diye. Ondan sonra ver elini yeni senaryo...
Bir de ayda yılda bir yazdığım için fark edemiyorum genelde. Her hikayemin olay örgüsü dışında iç yüzünü hatırlamıyorum bile. Belki de o yüzden kendimi tekrar ettiğin farkında değilimdir.
Yazdığın için teşekkürler knk. Umarım bu sorunu aşabilirim ki şu an nasıl aşacağım konusunda bir fikrim veya vaktim yok. Vaktim olduğunda bu sorunun üzerine yürüyeceğim. -
2.
-1Sanane amk biz severek okuyoz gibik
-
-
1.
0ulan ben de bütün hikâyelerini okudum öneride bulundum sadece boşuna tatava yapma
-
2.
0Kavga etmenize gerek yok. Tabi eleştirileceğim knk. Adam da benim iyiliğimi düşünüp eleştiriyor. Belki bunları ileride kitap yapacağım derken edebiyatçılar ağzıma edecek :D Kavgaya gerek yok, kardeş kardeş geçinelim : )
-
1.
-
3.
0Adam ayda yilda 1 tane hikaye atiyor onuda istedigi sekilde atar amk sanane
-
-
1.
+1Kendi hatalarını bilmek istiyor ki kendini geliştirebilirsin. Hikayesi iyiydi ama..
-
1.
diğerleri 1 -
1.
-
140.
+2Zanpacım bişey sorcam şimdi. Senin başından beri aklındaki son bu muydu?
(Son efsaneydi bu arada , 40 değil 440 yıl düşünsem aklıma gelmezdi.) -
-
1.
+1Aklımdaki son buna yakındı diyelim. Genelde kafamdaki son ile hikayedeki son bir olmuyor. Hikaye bana kendi sonunu yazdırıyor :D
-
2.
+1Yılaaaaan
-
1.
-
139.
+2Aşırı iyiydi helal olsun çok iyi yaziyorsun.
-
-
1.
+1Teşekkürler kanka.
-
1.
-
138.
+1Yerimi alayım şuradan da.
-
137.
+2Efsaneydi be. Uzun zaman oldu böylesini okumamıştım. Panpa yeteneğin üst düzey. Kim ne derse desin, finalde şok oldum. Tv dizileri "filim"leri senin daşşağına gurban olsun.
-
-
1.
+1Teşekkürler kanka. Beğenmene sevindim. : )
-
1.
-
136.
+6MERT
Ailesi yas tutuyor. Bir Bine hastanede ölü bulundu. Ama onun için hala yapabileceğim bir şey var. Evlerinin önüne geldim ve kapıyı çaldım. Abisi kapıya çıktı:
Abi-"Mert. Bir Bine için mi geldin? Sen Dagaar denilen milenyum muydu neydi onun için çalışıyordun değil mi? Bir Bine'ye ne olduğunu biliyorsun değil mi?"
Mert-"Biliyorum... Ama maalesef söyleyemem."
Abi-"NEDEN SÖYLEYEMEZSiN? KARDEŞiM ÖLDÜRÜLDÜ. BOYNU KIRILARAK." Yakama yapıştı.
Abi-"NE BiLiYORSAN SÖYLEYECEKSiN!"
Mert-"Söyleyemem. Beni istersen döv, öldür... Yine de söyleyemem. Ama onun mirasını gerçekleştirebilirim."
Abi-"Onun mirası neymiş?"
Mert-"Günlüğü. Onu almak için geldim. Yeni nesildeki ruh görene vermeliyim. O kadar önemli bir kitap ki bir sonraki nesildeki ruh görenin her şeyi hızlı fark etmesini sağlayabilir."
Abi-"Fark etse ne olacak. Kardeşim artık öldü."
Mert-"Başka kardeşlerin ölmemesi için. Başka ruh görenlerin boş yere ölmemesi için o günlük bana lazım. " Ona Adem'den bahsedemem. Bahsedersem bir sonraki jenerasyonunu arar. Yakamı bıraktı. Bir Bine'nin odasına girdi ve günlüğünü aldı. Aşağı indi Mert'e verdi.
Abi-"Bir daha bu eve gelme." dedi ve kapıyı çarptı. Bu kitap altın değerinde. Onu diğer Bir Bine'ye vermeli. Daha doğrusu yeni doğan Adem'e...
---
OKUDUĞUNUZ iÇiN HEPiNiZE TEŞEKKÜRLER. BiR SONRAKi HiKAYEMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE. KENDiNiZE iYi BAKIN. -
-
1.
+1Reis valla varya nefessiz okudum amk cok guzel. yazmissin eline koluna saglik dassni yesinler
-
-
1.
+1Gelen geçen daşşağımı yediriyor top kalmadı :D Beğenmene sevindim kanka.
-
1.
-
2.
+1Panpa sen naptin?
-
-
1.
+1Hep mutlu sonla bitecek değil ya :D
-
2.
+1Ne mutlu son ne mutsuz son. Bi garip oldum. En son Inception da böle olmuştum uhshssjhs
-
1.
-
3.
+1Vay amk
-
4.
+1Reis sen birsey yazarsinda ben zevmez miyim amk ilk hikayende beri takipteyim senin dalini dassani yerim amk zende dassak bitmrzzzz
-
5.
+1Çok iyi be helal olsun gerçekten iyi yazıyorsun.
-
6.
+1Devamı ne zaman laaağğnn aşırı sardı
-
-
1.
0Yakın zamanda gelmez knk. 30 haziranda dgs var.
Beklerken diğer hikayelerimi de okuyabilirsin (bkz: bir bine bende binem hikaye serisi)
-
1.
-
7.
+1Devamı ne zaman laaağğnn aşırı sardı
diğerleri 5 -
1.
-
135.
+5HAVVA
Hastanede ölüm haberimi verdim ve sahte bir beden bile hazırladım. Habil'in aktarına girdim.
Tanrı-"Hoş geld... Anne?"
Havva-"Evet Habil. Ben geldim oğlum. Kabil, saklanma kardeşinden. Sen de gel yanıma." dedi ve Dagaar (Kabil) de yanında oluştu. ikisi de sanki çocuk gibi annesinin dizine yattılar. Tabi Kabil kurt formundan çıkamadığı için sadece kafasını dizini koydu.
Dagaar-"Bizi yine mi hatırlamadı anne?"
Havva-"Hatırlayacak oğlum. Hatırlayacak."
Tanrı-"Peki ne zaman? Daha ne kadar babamı kandırmamız gerekiyor? Kaç kere daha babamı öldürmen gerekiyor? Kendimi babamdan daha büyük bir varlık gibi göstermekten tiskiniyorum. Babam bana öfkeyle baktı, benimle alay etti."
Dagaar-"Ben ise her zaman yanındaydım. Ruhunu bana satması gereken her an yanındaydım ama yine de satmadı." Havva kafalarını anne edasıyla okşadım. Başını dizinde yatan çocuklarından kaldırdı ve önüne baktı. Önünde Nilay ve Mert duruyordu.
Havva-"Artık sen de biliyorsun Mert. Bir Bine başından beri sizin atanız Adem'di. Bir sonraki doğumunda her şeyini hatırlamasını sağla." Mert yumruğunu sıkıyordu.
Mert-"Ölmesine gerek yoktu."
Dagaar-"MERT!"
Havva-"Kabil. Benim yanımda sesini yükseltmemen konusunda anlaşmıştık."
Dagaar-"Özür dilerim anne."
Havva-"Hala ona duygularla bağlısın Mert. Bu kabul edilebilir. Çünkü ben de ona duygularla bağlıyım. Beni hatırlamadığı her gün acı çekiyorum. Eğer bu kadar zulüm çekeceğimizi bilseydim en başta o elma ağacını yakardım. Ama yaptım bir hata. Cezasına da katlanıyorum. Mert. Eğer öldürmeseydim daha fazla acı çekecekti. Laneti dolayısıyla Size olacak olan şeylerden kendini suçlu hissedecekti. Artık sen de Adem'in bizi hatırlamasına yardım edeceksin."
Mert-"Nasıl isterseniz." dedi ve aktardan dışarı çıktı.
Nilay-"Müsadenizle, ben de çıkıyorum." dedi ve Nilay da dışarı çıktı.
Havva-"Arkasından ağlamaya gittiler. Bir daha ağlamamaları için bu sefer başarmalıyız. Hazırlanın. Babanızın doğumuna az kaldı."
Dagaar-"Nasıl istersen anne." Dedi ve kafasını annesinin dizinden kaldırdıktan sonra kayboldu.
Tanrı-"Nasıl istersen anne." dedi ve ayağa kalktı. Havva da hazırlanmalıydı. Bu sefer daha iyi bir planla karşısına çıkmalıydı. -
134.
+6Hastaneye vardım. Resepsiyondan Halime teyzenin yerini de öğrendim ve hemen odasına doğru gittim. Meryem kapısının önünde duruyordu.Tümünü Göster
b-"Meryem. Halime teyze nasıl?" Çok bitkin gözüküyordu.
Meryem-"Bilmiyorum. Bana da bir şey söylemiyorlar."
b-"Ne oldu?"
Meryem-"Birden sancılandı. 112 yi aradım. Şimdi de odaya zütürdüler. Bir Bine. Anneannem ölmez değil mi?" dedi ve bana sarıldı.
b-"O güçlü bir kadındır. Ölmesine imkan yok." Doktor odadan çıktı ve:
Doktor-"Hasta yakını hanginiz?"
Meryem-"Benim. Hasta yakını benim."
Doktor-"Hastamızın durumu iyi. Hasta ile konuşabilirsiniz. Ama fazla yormayın." dedi ve gitti. Meryem de içeri girdi. Yarım saat kadar bekledim. Sonra Meryem dışarı çıktı. Biraz daha canlı görünüyordu. Doktorun iyi haberi zaten onu sevindirmişti.
Meryem-"Anneannem seni görmek istiyor."
b-"Beni mi? Rahatsız etmeyeyim."
Meryem-"Çok ısrarcıydı."
b-"Tamam giriyorum. Zaten sohbetim fazla uzun sürmez." dedim ve Cehase de yanımda içeri girdim. içeri girerken soğuk bir his hissettim. Sanki bu sıcak hastanede ağzımdan buhar çıkacakmışcasına bir soğukluk. Titredim. Belki de Halime teyzenin ölümünden öyle korkuyorumdur ki... Belli etmesem daha iyi.
b-"Halime teyze, bizi çok korkuttun."
Halime-"Ben de seni bekliyordum."
b-"Hayırdır Halime teyze beni çağırmışsın."
Halime-"Bir Bine, yaklaş oğlum. Sesimi fazla çıkaramıyorum. Kulağına bir şey söyleyeceğim." dedi ve ben de yaklaştım. Cehase de omzumda duruyor. Galiba o da kulağıma söyleneni dinlemek istiyor.
Halime-"Huzura kavuş küçük kuş. Bize yasak olan cennet bahçelerinde uç." dedi ve Cehase'ye dokundu. Hemen geri çekildim. Cehase yeşil parlamaya başladı."
Cehase-"Gitmek... istemiyorum... Bir Bine... Düşman... Başından beri dibimizdeymiş... KAÇ... " dedi ve huzura kavuştu. Kapıya doğru koştum ve kapı kayboldu. Pencerelerden atlarım dedim onlar da kayboldu.
Halime-"Beni hatırlamıyorsun değil mi?"
b-"CEHASE'Yi NEDEN HUZURA KAVUŞTURDUN?"
Halime-"Bir tek Cehase değil. Raf ve Ref de huzura kavuştu. Tabi ilk önce bedenlerinin ölmesi gerekti." dedi ve cansız bedenlerini önüme attı. Kedi hallerini ilk kez görmüştüm. Kafam zonkluyor. Neden? NEDEN? O KiM? Üzerine koştum ve yumruğu salladım. Kaçmaya bile çalışmadı. Yumruğu yedi ve yere düştü.
b-"Neden? NEDEN? SENi AiLEM OLARAK GÖRMÜŞKEN NEDEN?"
Halime-"BEN ZATEN SENiN ASIL AiLENiM APTAL. DiĞER HERKES SAHTE! HALA BENi HATIRLAMIYORSUN BiLE! BUGÜN CENNETTEN KOVULDUĞUMUZ GÜN. 21 ŞUBAT. 24 YAŞINDAYDIK. YASAK ELMAYI BERABER YEDiK. YÜZLERCE ÇOCUK YAPTIM SANA! HATIRLA ARTIK!"
b-"SEN NE SAÇMALIYORSUN? BENiM iSMiM BiR BiNE. BENi BAŞKALARIYLA KARIŞTIRIYORSUN!"
Halime-"Senin ismin Adem. Benim ismim de Havva. Cennetten ikimiz de beraber kovulduk. 24 yaşımızdaydık. ikimizin de kanı kaynıyordu. O elma orada duruyordu. Her şeyimiz vardı ama yine de o elmayı istedim. Sen de benim için koparıp yedin. Sonra dünyaya sürgün edildik. Ve birbirimizi hep sevdik. Seviştik de. Yüzlerce çocuğumuz oldu. Çocuklarımız birbirleriyle evlendi ve onların da çocukları oldu. iki evladımızla tanıştın bile. Onları bile hatırlayamıyor musun? Günahkâr oğlumuz Dagaar. Yani Kabil. Masum oğlumuz Habil. Kendisine Tanrı diyor artık. Habil ve Kabil sen her doğduğunda yarışırlar. Ruhunu almak diye sana söylediler ama bu yarışmanın kuralı. Gerçek tanrının koyduğu bir kural. Sana kim olduğunu hatırlatmak için yarışırlar. Eğer ruhunu ikisinden birine satmayı kabul etseydin sattığın oğlum sana gerçekleri gösterecekti. Böylece de bu lanet üzerimizden kalkacaktı. AMA SEN HiÇBiR ŞEY HATIRLAMIYORSUN. BU BEDENDE MiLENYUMLARCA YILDIR HAPiSiM. BU KADAR YAŞAMAKTAN BIKTIM!" Duyduğum bu kadar şeyi bir anda idrak edemedim. Hiçbir şey hatırlamıyorum.
b-"Eğer dediğin gibiyse o zaman benim de ölümsüz olmam gerekmez mi? Ve senin de genç olman... "
Halime-"Nilay'dan da gördün. Bedenin yaşını istediğim gibi değiştirebilirim. Hatırlamadın. Yine. Bugün son günündü. Ve ikimizin de laneti farklı. Ben bu ölümsüz bedende hapisim, sen ise her şeyi unutup tekrar tekrar dünyaya geliyorsun. Her 24 yaşındayken ve Şubat'ın 21 inde eğer hatırlamazsan ondan sonraki günler sen ölene kadar yanında sevdiğin ne kadar insan varsa acı çekiyor. Biz de dahil. Eğer hatırlarsan lanetin kalkacak ama hatırlamamakta ısrar ettin." dedi ve boynumdan tutup kaldırdı.
b-"Raf ve Ref'i... Kaçıran sendin... "
Halime-"Ben sadece adamı manipule ettim. Bir de Raf ve Ref dışarı çıksınlar diye biraz büyü yaptım. Devdıbını adam kendisi yaptı. O merminin sana gelmesini isterdim. En azından ölüm anında korkup ruhunu oğlunuz Kabil'e satabilirdin. Ama insan faktörünü unuttum. Ve Nilay'ın plandan haberi yoktu. 1820'li yıllarda da seni Nilay kurtarmıştı. Ondan sonra da sana olan aşkından dolayı Habil'in yanına katıldı. Ne aptal ama. Bu insanlar sadece bizim çakma versiyonlarımız. Biz ikimiz tekiz. Biz ikimiz ebediyiz. Ama bu sefer de olmadı. Umarım gelecek sefer hatırlarsın. Şimdi öl ve yeniden doğ." dedi ve boynumu kırdı. Öldüm... -
133.
+421 ŞUBAT 2019Tümünü Göster
b-"Her şey mükemmel olmalı."
Mert-"Amma abarttın Bir Bine ha sende."
Nilay-"Harbiden. Bizi apar topar çağırdın."
b-"Hiçbir şeyi de abartmıyorum. Bugün abimin doğum günü. Hep o benim yanımda oldu, bana sahip çıktı. Tamam, çocuklukta ve ergenliğinde az çektirmedi ama o zamanlar da olur."
Meryem-"Bütlere girmemene şaşırdım. Bence bütlere girmemeni kutlayalım" deyip gülmeye başladılar. Ben yazılım mühendisliği okuyorum. Meryem ise her ne kadar pilot olmak istese de diş hekimliğini kazandı. Bir sene daha hazırlanmak istemedi. Nilay okumayı bıraktı. Zaten Tanrı'ya verdiği söz lise bitene kadardı. Mert ise çizgisini hiç bozmadı. Biraz tarzını değiştirdi ama... Yani... Biraz daha özgür ruhlu oldu diyelim.
Raf-"Abin yaklaştı, kokusunu alabiliyorum."
Ref-"Abin çok yakında. Kokusunu alabiliyorum" Cehase de camdan içeri girdi ve:
Cehase-"Abiniz kapıda."
b-"Tamamdır, herkes saklansın." dedim ve herkes saklandı. Abim kapıyı çaldı. Evet. Abim artık bu evde yaşamıyor. Ve yakında üniversitede tanıştığı Gül abla ile evlenecek. Şu an nişanlılar. Artık işi de var. Bir veterinerde asistan ama yine de iyi para alıyor.
b-"Ben kapıya bakarım. Işıkları yaktığımda herkes çıksın. Plana sadık kalacağız." dedim ve ayağa kalkıp kapıyı açtım. Kapıda sadece abim yoktu. Gül abla da yanındaydı.
Abi-"Bir Bine. Annemler evde yok mu?"
b-" Yoklar. Birine gideceklerdi de unuttum ismini şimdi."
Abi-"Anladım."
Gül-"Naber şeker." Gül abla biraz çocuk ruhludur. Gördüğünüz üzere.
b-"iyidir Gül abla sen?"
Abi-"Daha bizi ne kadar kapıda bekleteceksin. Hadi çekil de içeri girelim." dedi ve çekildim. Lambayı yaktığım anda bizimkiler "SÜPRiZ" diye fırladılar. Sonra iyiki doğdun Tarık mevuzusunu da geçtik. Abim harbi şaşırmıştı.
Abi-"Bu süprizin güzel olmuş, yanlış anlama da neden sadece senin arkadaşların var?"
b-"Abi, senin en kötü özelliklerinden biridir bu. Beni hiçbir arkadaşınla tanıştırmıyorsun. Gül abla ile evlenmesen ondan bile haberim olmayacaktı."
Gül-"Tek sana öyle değil şeker. Bana karşı da aynı."
Meryem-" 'ŞEKER' bizi buraya çağırdı."
Mert-"Aynen. 'ŞEKER' her şeyi planladı."
Nilay-" 'ŞEKER' bu kadar şey düşümüş. En azından teşekkür et."
Raf-" 'ŞEKER' abi sayesinde hepimiz bir aradayız ne güzel."
Ref-" 'ŞEKER' abi sayesine hepimiz mutluyuz ne güzel." Cehase'ye bakış attım. O beni satmaz.
Cehase-" 'ŞEKER' bence güzel isim."
Dagaar-" 'ŞEKER' bundan sonra senin lakabı olabilir." Dartaar bile gelmiş amk.
Abi-" Arkadaşların da seni 'ŞEKER' buluyor demek ki."
b-"BENi RAHAT BIRAKIN." Herkes gülmeye başlayınca ben de gülmeye başladım. Arkama bir bakıyorum da. Kötü günler yaşasam da arkamda kocaman bir aile var sanki. Başımdan geçmeyen şey kalmadı. Ve daha da çok şey yaşayacağım, bunu biliyorum.
_______
Yazdım ve günlüğümü kapattım. Sayfaları doldu bile. O kadar az anı yazmama rağmen. Zaman ne kadar hızlı geçti...
b-"Cehase. Ailen seni hiç merak ediyordur diye düşünüyor musun?"
Cehase-"Sizin yanınızda olduğum için merak ettiklerini sanmıyorum."
b-"Nedense kendimi ölmüşüm de huzura kavuşmuşum gibi hissediyorum. Her şey yolunda. Tüm arkadaşlarım yanımda."
Cehase-"Lütfen bu şekilde konuşmayın. Kendinizi bir şeye bağladığınızda ve o bağınız koptuğunda çok acı çekiyorsunuz."
b-"Ben dersimi aldım Cehase. Merak etme. Kesinlikle kendimi ve seni üzecek bir şey yapmayacağım." Birden telefonum çaldı. Arayan Meryem'di. Hemen açtım:
b-"Efendim Meryem."
Meryem-"Bir Bine. Anneannem. Rahatsızlandı."
b-"Halime Teyze mi? Hemen geliyorum." dedim ve telefonu kapatıp dışarıda koşmaya başladım. Telefonum tekrar çaldı ve:
Meryem-"Hemen neden kapatıyorsun? Akın Oktay Özel Hastane'sindeyiz."
b-"Tamam. 10 dakikaya oradayım." dedim ve yönümü değiştirip hastaneye koşmaya devam ettim. -
132.
+5Sabah uyandık ve hazırlanıp dışarı çıktık. Aktara doğru yola koyulduk. Dagaar karşımıza çıktı ve biraz telaşlıydı.Tümünü Göster
Dagaar-"Çocuk. Tanrı ile konuşmaya gideceksin ama o kötü yönlerini anlatmaz. insanları çok kolay manipüle edebilir. Hem... HEM NiYE TANRININ YANINA GiDiYORSUNUZ Ki?"
b-"Görmemezlikten gel."
Dagaar-"DUYUYORUM SENi AMK. Lütfen Tanrı'ya gitmeyin :( " Dagaar'ı ilk kez bu kadar çaresiz görüyorum. Mert'in onu kabul edeceğini çoktan kabullenmiş. Nilay yolda karşımıza çıktı ve:
Nilay-"Yolun bundan sonrasını benimle devam edin. Hadi Dagaar. Sen de kış kış."
Dagaar-"SARI CADI. BENiM iSMiMi BU KADAR KOLAY AĞZINA ALMA. SENi ÖLDÜRMÜYORSAM BiR BiNE'YE YAKINSIN DiYEDiR."
Nilay-"Yani Bir Bine'ye yakın olmasam sana muhalefetim diye beni öldüreceksin öyle mi? Ne kadar zalimsin. Ama Tanrı öyle biri değil... "
b-"Nilay yeter. Tanrı'nın rekldıbını sen değil Tanrı yapsın."
Nilay-"Tamam, benim için fark etmez. Gidelim." dedi ve yürümeye başladık. Son kez arkama baktım ve Dagaar üzgün bir şekilde kayboldu. Neden Mert'i bu kadar çok yanında istiyor? Herhalde ordu falan kuracak. Ne bileyim.
Aktara geldik. içeri girdiğimizde baharatların kokusu etrafımızı sardı. Rahatlatıcı bir kokuydu. Tanrı müşterisi ile ilgileniyordu. Müşterinin istediği baharatları verdi ve müşteri çıkınca "Kapalı" olan kağıdı yapıştırdı. Ve bir sandalye çekip oturdu.
b-"Bir "Tanrı"ya göre oldukça fakir bir yer."
Tanrı-"Milenyumlarca yıl yaşayınca sadece sakin bir hayat istiyorsun."
b-"Ben de sakin bir hayat istiyorum, ama nedense beni rahat bırakmıyorsun."
Tanrı-"O fareden dolayı bana hala kızgınsın."
b-"Kızgınlık hafif kalır. Arkamdan gülmüşsündür de kesin yüzsüz yüzsüz."
Tanrı-"Laf çarpıtma çabanı anlıyorum ama karşında normal bir insan durmuyor."
b-"Evet, normal bir insan olsa en azından böyle saçma bir girişimde bulunma gereği duymazdı. Gider direk konuşurdu, sen ise arkadan iş çevirmekten başka bir şey yapmadın. Daha seninle ilk kez tanışıyorum. Kendini bana aktar olarak tanıttın. Gerçek ismin Loki çıkarsa şaşırmam."
Mert-"Kanka sakin ol. Buraya kavga etmeye gelmedik. Sadece konuşmak için geldik."
Tanrı-"Mantıklı konuşan bir arkadaşın var. Sözünü dinle." Bu adamı öldüreceğim...
Mert-"Beni neden çağırdığınızı tahmin edebiliyorum. Size katılmamı istiyorsunuz. Eğer ruhumu size verirsem ne olacak?"
Tanrı-"Nilay'a ne oluyorsa sana aynısı olacak. Benim kuralların çerçevesinde bir yaşam sunacağım. Sana ruhsal sanatları öğreteceğim ve her yaşamında ölüp tekrar doğacaksın. Benim adıma."
Mert-"Peki kurallar nedir?"
Tanrı-"Çok basit. Benim verdiğim her görevi sorgusuz yap."
Mert-"Ne gibi görevler veriyorsunuz peki?"
Tanrı-"Bunu açıklayamam. Dagaar'a katılma ihtimalini de göz önüne alırsak ona karşı casusluk yapabilirsin. Ama seni temin ederim çok iyi bir hayatın olacak. Asla bir zorluk yaşamayacaksın, istediğin kadına sahip olacaksın ve istediğini yeyip istediğini içebileceksin. Benim kurallarıma karşı gelmediğin sürece."
Mert-"Anladım. Biraz düşünmek istiyorum. Müsaadenizi istiyorum."
Tanrı-"Müsaade sizin." dedi ve kapıya kadar uğurladı. ikimiz de dışarı çıktık. Dagaar gibi yarım yamalak konuşmadı. Tam olarak anlattı. Üstelik rahat bir hayat yaşayacağını da söyledi. Eğer ben ikisi arasında kalsaydım belki de Tanrı'yı... gibsen ikisini de seçmezdim amk. Tanrı dediğin yaratık arkadan kuyu kazan malın teki.
b-"Ee Mert. Ne düşünüyorsun?"
Mert-"Kesinlikle Dagaar'ı seçiyorum."
b-"Sen ciddi misin? Neden?"
Mert-"Tanrı bana güzel bir hayat vaat etti, evet. Ama o kendisine köle arıyor. Ben de köle olmak istemiyorum. Rahat yaşayan bir köle olacağıma Zulüm çeken özgür biri olurum daha iyi."
Dagaar-"Benim yanımda da tam olarak özgür olmayacaksın. Yine de katılmak istiyor musun?" Mert bu sefer karşısında beliren Dagaar'dan korkmadı.
Mert-"Evet. Ama birkaç şartım var. Ve bir de sorum var."
Dagaar-"Dinliyorum." Kuyruğunu sallıyor. Heyecanlı mı? Bizim Dagaar mı?
Mert-"Öncelikle şu anki ömrümü düzgünce yaşamak istiyorum. Elbette ki görevlerimi yerine getireceğim ama yine de görevlerimin hayatımı etkilemesini istemiyorum."
Dagaar-"Bir sonraki doğumuna kadarsa kabul edilebilir."
b-"Senin teklifini de mi kabul ederse tekrar doğacak?"
Dagaar-"Elbette ki. Ruh olarak yanımda kalırsa görevleri yerine getiremez. Yeniden doğmalı ki kaderi değiştirmeye izni olsun."
Mert-"ikinci olarak görevlerde masumları öldürmem."
Dagaar-"Bu da kabul edilebilir. Peki sorun nedir?"
Mert-"Ben gelirsem ve sen de eski haline dönersen benim ruhumu da yok etme ihtimalin var mı?"
Dagaar-"Kendi astımın ruhunu asla yok etmem."
Mert-"O zaman anlaşmayı kabul ediyorum. Bir daha eski haline dönmemen için yanında durmam gerektiğine inanıyorum." Dagaar kutruğunu biraz daha hızlı sallarsa fırtına kopacak.
Dagaar-"Elini uzat." dedi ve Mert de elini uzattı. Dagaar pençesini uzattı ve eline küçük bir çizik attı. Oradaki kanı yaladı.
Dagaar-"Anlaşmanın ilk kısmı tamamlandı. Şimdi de benim kanımda." dedi ve pençesi ile kendi diğer pençesini çizdi. Ama hayvan gibi bir yarmadığı kaldı.
Dagaar-"Şimdi de sıra sende." dedi ve Mert'e kanlı pençesini uzattı. Mert de ucundan yaladı. Iyy. Cidden ıyy. Mert'in ruhu bedeninden ayrıldı. ilk önce yeşil parlamaya başladı. Daha sonra içinden kelebeğin kanatları yükseldi ve semada kayboldu. En sonunda da bedeninde parlayan yeşil rengin yerini kırmızı aldı ve ruhu bedenine geri döndü.
Dagaar-"Anlaşma tamamlandı. Sana öğretmem gereken ruhsal sanatlar var. ilk önce... "
Mert-"Bu kadar heyecanlanma. Ne anlaştık? Bu hayatımı normal yaşayacaktım. Ama aradaki boşluklarımda dediğin ruhsal sanatları çalışabiliriz."
Dagaar-"Çağırmanı bekleyeceğim." dedi ve kayboldu.
b-"Çocuk gibi."
Mert-"Evet. Muhtemelen hep yalnızdı, o yüzden de saldırganlaşıp dikkat çekmek istiyordu. Saldırganlaşarak daha da yalnızlaşacağını milenyumlarca yılda anlamasına üzüldüm. Ama artık yalnız değil. Eski haline dönmesine izin vermeyeceğim." Belki de durmadan yanımda olmasının sebebi budur. Yalnızlıktan bir milenyum bile olsa acı vericidir belki de... -
131.
+4Evdekilerle konuştum. Aslında kabul etmeyeceklerdi ama ders çalışmak için gidiyorum deyince kabul ettiler. Eşyalarımı (Ve bir yığın test kitabıyla birlikte) Mert'in evinin yolunu tuttum.Tümünü Göster
b-"Cehase. Bir çok kendimi kendimi aciz hissettim ama ilk kez bir hatamı düzeltme ihtimalim var. Onu hiçbir milenyuma ruhunu sattırmadan düzeltmek istiyorum."
Cehase-"Başaracağınıza inanıyorum."
b-"Umarım. Senden bir ricam var. Gözünü dört açmanı istiyorum. Ve bize saldıran düşmanı bulmanı istiyorum. "
Cehase-"Düşman bir milenyum bile olabilir. Beni kolayca saf dışı bırakabildiğine göre ya Nilay kadar güçlü biri ya da dediğim gibi milenyum."
b-"Umarım milenyum değildir. Yoksa işimiz iş. Bir de ek olarak Mert'i ruhunu birine vermeden nasıl iyileştireceğimizi bulmanı istiyorum." dedi ve başını sallayıp uçup gitti. Ben de Mert'in evinin önüne geldim. Kapıyı çaldım ve babası kapıyı açtı.
MB-"Sen Mert'in arkadaşı olmalısın. Gel buyur içeri geç. Mert de odasında." dedi ve içeri buyur etti.
b-"Teşekkürler." dedim ve içeri geçtim.
MB-"Benim işlerim var. Sen de odasına git. Koridorun sondan 1. kapısı."
b-"Tamam, teşekkürler." dedim ve odasına yöneldim. Evleri tam anlamıyla... Bekar evi. Eve kadın eli değmediği çok belli. Ben babam ve abim evi bu hale getirsek annem kahrından ölür. Mert odasından çıkmıyor. Ben de ilk zamanlar böyleydim. Özellikle dedem öldükten sonra. Hiçbir şey yapasım gelmiyordu. Küçük olduğum için biraz hızlı atlatmıştım ama olayı. Mert'in odasına girdim. Ama Mert uyuyordu. Doğal olarak. Bu kadar şeyi zihninin kaldırmasını beklemiyordum. Odasını küçük. Bir tek yatak, bir tane dolabı var. Odanın çoğunu kaplamışlar zaten. Yatağı pencerenin yanında, hemen yatağının ayak tarafında küçük bir çalışma masası vardı. Ama odası bayağı incin. Dolabının üzerinde posterler var. Eski bir manga posteri gördüm. Eskiden manga hayranıydı galiba. Kelebek evine girdiğinde dışarıdan pek görememiştim içeriyi. O küçük kutudan eve baktığı zaman aklıma geldi ve içim nedensizce titredi. Benim duygularım değil ama... Bilmiyorum. Eğer kelebek Mert'in bu kadar erken öldüğünü bilseydi bana kızar mıydı? Benden nefret eder miydi? Sandalyede oturup bunları düşünmeye başladım.
Saat gece 2 oldu bile. Mert bir uyandı. Beni görünce:
Mert-"Bugünkü yaşadıklarımı rüya değildi değil mi?"
b-"Keşke rüyaydı diyebilsem."
Mert-"Peki ne yapacağız?"
b-"Sen yaşamak istiyorsan ben de çözümünü arayacağım. Yapacağımız şey bu."
Mert-"Peki nerede arayacağız?"
b-"Cehase'yi çoktan gönderdim bile. Biz de gördüğümüz ruhlara sorabiliriz. Belki bilen biri çıkar."
Mert-"Ruhları görmek... Onlara inanmıyordum bile."
b-"Her şeyin bir ilki vardır."
Mert-"Sen onları huzura kavuşturuyorum diyordun. Peki huzura kavuşunca ne oluyor biliyor musun?"
b-"Bilmiyorum. Sadece yeşil bir şekilde parlayıp gittiklerini görüyorum." Günlüğümü çıkardım ve:
b-"Genellikle tecrübelerimi buna yazıyorum. Hepsini yazmadım ama en önemlilerini yazdım. ileride benim durumumda olan biri olursa kitabı ona verecektim. Al istersen." dedim ve kitabı uzattım. Mert ise:
Mert-"Sende kalsın. Daha yaşayacak uzun bir ömrün var. Benim aksime." dedi ve reddetti.
b-"Senin de yaşayacak uzun ömrün var. Ümidini kaybetme." Cehase camdan girdi ve sandalyenin ucuna kondu.
b-"Bir şey bulabildin mi?"
Cehase-"Size saldıran kişi konusunda bir şey bulamadım. Ama Mert için bir şey buldum. Hoşunuza gitmeyebilir."
Mert-"Önemli değil. Sen anlat."
Cehase-"Pekala anlatıyorum. Kelebeğin hediyesinin 3 gün olmasının bir amacı varmış. Kelebek, hediye verdiği kişiye 3 gün içinde canını biriyle takas etmesini sağlayabilirmiş. Yani birini öldürürseniz onun yaşam süresi sizin oluyor." Bir süre sessiz kaldı.
Mert-"Ben... Bunu yapamam."
b-"Elbette ki yapamazsın. Başka yolu yok mu?"
Cehase-"Gerçekten başka bir bilgi yok. Olsaydı sizden saklamazdım."
b-"Biliyorum. Seni sıkıştırmak istememiştim. Sadece bunu yapamayız."
Cehase-"Nasıl isterseniz."
Mert-"Kararımı verdim. Ben ruhumu ikisinden birine vereceğim."
Dagaar-"Sonunda. Doğru bir karar veriyorsun." Mert yerinden sıçradı. Hemen yatağında ayaklarını çekti ve yatağın kenarına büzüştü.
b-"Danaar. Sen başından beri burada mıydın?"
Dagaar-"ŞU ADIMI DOĞRU SÖYLE ARTIK! BiLEREK YAPTIĞINI DÜŞÜNÜYORUM!"
Mert-"Sakin olun. Sana bir şey soracağım. Eğer ruhumu verirsem ne olacak?"
Dagaar-"Senin bedenini ve ruhunu kendi enerjimden besleyeceğim."
Mert-"Ya senin enerjin biterse?"
Dagaar-"HAHAHA. insan. Benim enerjim sonsuzdur. isterseniz milyonlarca kişi olun. Yine de besleyebilirim."
Mert-"Peki sana ruhumu verdiğimde senin için ne yapacağım?"
Dagaar-"Bunu hiç düşünmemiştim. Herhalde benim için ruh falan buldururum sana."
Mert-"O ruhlarla ne yapıyorsun peki?"
Dagaar-"Evlat. Farkındayım, kötü biri olup olmadığımı görmek istiyorsun. Sana kendi reklamımı yapmak yerine kötü yönlerimi anlatayım. Ondan sonra karar ver. Dinazor çağı benim öfkem ile bitti. Bazen öfkelendiğimde gözüm kararır ve ruh yok ederim. Yaşayan veya ölü olsun. Trilyonlarca masum ruh öldürdüm. Şu son birkaç yüzyıldır ruhlara zarar vermiyorum. O da sıkıldığımdan dolayı. Bu halimden de sıkılırsam tekrar zarar vermeyeceğim kesin değil."
Mert-"Peki, anladım. Biraz düşünmek istiyorum."
Dagaar-"Fazla zamanın kalmadı. Dikkatli düşün." dedi ve kayboldu.
Mert-"Bir de Tanrı ile konuşmak istiyorum."
b-"Yarın Nilay ile buluş... " derken camdan içeri girdi. Astral seyahat ile mi geldi yine bu? Evet.
b-"Hah. Bir sen ekgibtin."
Nilay-"Ne yani? Gelmeme üzüldün mü?"
Mert-"Nilay, sana bir şey sormam lazım."
Nilay-"Biliyorum. Tanrı ile konuşmak istiyorsunuz. Yarın ikiniz de aktara gelin."
b-"Aktar mı? Neredeki?"
Nilay-"4 yapraklı yoncayı aldığın aktar."
b-"Sakın bana... "
Nilay-"Evet. Konuştuğun aktar Tanrı'ydı."
b-"ŞEREFSiZ HERiF. TACiZ EDiLDiĞiMi GÖRE GÖRE BiR DE TESELLi ETTi!" ve Nilay kayboldu. Lanet herif. Oymuş demek ki.
Mert-"O zaman yatalım. Yarın bir de oraya gidelim."
b-"Tamam." dedim ve yattık. Gece sohbetimiz de böylece bitti. -
130.
+4Kedileri Meryem'e verdim ve o da eve gitti. Ben de Mert ile parkta oturdum. Mert'e başımdan geçen her şeyi anlattım.Tümünü Göster
Mert-"Bu olanları aklım almıyor. Sadece 3 gün yaşayacağım. Senin ortaokulda ilk gün kimse konuşmuyorken susun demen... sana dersi anlatmama rağmen dersten kalman... Şimdi her şey yerine oturuyor."
b-"O günü hatırlatma, hala aklıma geldikçe tüylerim diken diken oluyor."
Mert-"Peki sen ne tavsiye edersin? Tekliflerini kabul etmeli miyim?"
b-"Yaşamak istiyor musun?"
Mert-"Evet. Bir kız arkadaşım var. Derya. Onunla bir gelecek kurmak istiyorum. Muhasebeci olmak istiyorum. Babamın işini devam ettirmek için. Daha istediğim çok şey var ama 3 gün... Ruhumu birine verirsem ne olacağını biliyor musun peki?"
b-"Bilmiyorum maalesef. Sana yalan söylemeyeceğim. Benim de durmadan ruhumu istiyorlar ama ben reddediyorum. "
Mert-"Peki neden?"
b-"Sadece ruhumun bana ait olduğunu düşündüğüm için. Senin gibi zor durumda kalsaydım belki ruhumu ikisinden birine verebilirdim... Yok ya. Ben vermezdim, ölürdüm galiba. Ama bu sadece kendi kuruntum."
Mert-"Kafamı iyice karıştırdın."
b-"Merak etme. Bir çözüm yolu bulacağız. Beni kurtarmak için öldün... Gerekirse kendi ruhumu feda eder senin yaşamanı sağlarım."
Mert-"Kafam hala karışık. Ama yalnız kalmak istemiyorum. Bu gece bende kalır mısın?"
b-"Senin evinde mi? Tamam. Kalırım. Anneme haber vereyim de öyle gelirim." Semada Cehase görüldü. Yanıma geldi.
b-"Sen neredeydin Cehase!?"
Cehase-"Bilmiyorum. Hiçbir şey hatırlamıyorum. En son sizin bana görev verdiğiniz gibi Raf ve Ref'i gözetliyordum. Sonra da kendimi başka bir yerde buldum. Neden oradaydım ve orada ne yapıyordum hatırlamıyorum."
b-"Birileri yine benimle uğraşıyor."
Mert-"O da mı senin arkadaşın."
b-"Evet. ismi Cehase."
Cehase-"Kelebeğin hediyesini kullanıyor."
b-"Beni korurken vuruldu."
Cehase-"Eğer ben dikkatli olsaydım... "
b-"Senin bir hatan yok. Ama bize saran kişiyi bulursam yapacaklarımı biliyorum. Şimdi Mert'in yaşamasına odaklanmam lazım."
Cehase-"Yaşamasının tek bir yolu var. O da ruhunu bir milenyuma anlaşma ile verirse."
b-"Aydınlattığın için teşekkürler. Onu zaten biliyoruz. Başka bir yolu var mı?"
Cehase-"Bildiğim kadarıyla yok."
b-"Anladım. Mert'in işini hallettikten sonra benimle uğraşan kişiyi bulmamız lazım."
Mert-"O ölen adam değil miydi?"
b-"O kim ki? Sadece karate öğreten bir adamdı. Benimle uğraşan kişi Cehase'yi de biliyor. Ona göre her şeyi planlamış. Hedefleri muhtemelen beni öldürmekti, ama sen araya girince mermi sana isabet etti." Yumruğumu sıkıyordum. Benim yüzümden bir arkadaşım ölsün istemiyorum. Bir daha olmaz.
Mert-"Ben eve geçiyorum. Sen... Siz de hemen gelin. Fazla yalnız kalmak istemiyorum."
b-"Tamam, eşyalarımı alıp hemen geleceğim." dedim ve evimin yolunu tuttum. -
129.
+4Yolda ilerlerken birini gördüm. Bu Mert.Tümünü Göster
b-"MERT!" Seslendiğimi duyunca yanıma geldi.
Mert-"Aaa Kanka. Uzun süredir görüşemiyorduk. Hiç aramıyorsun da ha vicdansız."
b-"Kanka. Burada 2 tane kedi gördün mü? Yıllar önce sana göstermiştim."
Mert-"Hayır kanka. Kedi falan görmedim. Ama bizim mahallenin çocukları ara sokakta kedi seviyolardı diye duydum."
b-"Hangi sokak?"
Mert-"Bu ne telaş?
b-"Kanka o kediler önemli. Emanetlerdi bana. Onları bulmamız lazım."
Mert-"Tamam kanka. Senin için önemliler ise gidelim." Önden koşmaya başladı. Ben de arkasından koşuyordum. Umarım sağ salim buluruz. Ara sokağa geldik. Çocuklar etrafını sarmışlar bile. Aralarından geçtim ve baktım. Evet. Ref bu. Çocuklardan korkmuş ve kenarda titriyor.
b-"ÇEKiLiN LAN!" diye bağıdım. Çocukların bazıları çekildi. Birisi de:
Çocuk-"Kedi senin mi dıbına koyayım?" dedi. Ona tam yumruğu vuracakken Mert elimden tuttu:
Mert-"Kanka. Sakin. Çocuklar, bu kedi onun. Bir de siyah bir kedi vardı. Gördünüz mü?"
Çocuk-"Bir amca bu kediyi buraya bıraktı. Elinde bir tane de siyah kedi vardı. Şu tarafa gitti." Başka bir ara sokağı gösterdi. O sokağı döndüğümde orada olabilir. Ref'i kucağıma aldım ve:
b-"Ref. Korkmana gerek yok. Benim."
Ref-"Bir Bine abi... Özür... Dilerim. Sadece oynamak... istemiştik... "
b-"Konuşmak için kendini zorlamana gerek yok. Şimdi Raf'ı da bulacağız. Merak etme. Size zarar gelmeyecek." dedim ve çocuğun dediği yere doğru koşmaya başladım.
Çocuk-"Abi, adam silahlıydı." Bunu ben duymamıştım. Ama Mert duymuştu. Arkamdan koşmaya başladı. Bir terslik olduğunu anlamıştı.
Mert-"Bir Bine. Yavaşla."
b-"Yavaşlayamam. Onların başına bir şey gelsin istemiyorum." Koştukça koştum. Sonunda dönüşe geldim. Tam dönecekken Mert üzerime atladı. Bir el silah sesi geldi. Mert üzerimdeydi. Ben de yerde. Ref de Mert'in üzerime atlamasıyla ileriye uçmuştu. Adam silahı üzerime doğru tutuyordu. Mert yaşıyor mu? Kafamı kaldırıp baktığımda adamı gördüm. Bana silah tutan adam... Karatedeki ustam?
Usta-"SENiN KIZ ARKADAŞIN YÜZÜNDEN HAYATIM MAHVOLDU! HER ŞEYiMi KAYBETTiM! O DA SENi KAYBEDECEK! YILLARCA HAPiS YATSAM DA ÖLECEKSiN!" Raf'a baktım. Orada, kenarda titriyor. Ustanın arkasında biri belirdi:
Nilay-"O kadar yaşayacak zamanın olmayacak." dedi ve arkasından boynunu kırdı.
b-"YAPMAA!" desem de geç kalmıştım. Ustanın cansız bedeni çoktan yere düşmüştü bile. Hemen yanıma koştu ve Mert'i üzerimden çekti.
Nilay-"Bir Bine, iyi misin?" Hemen ayağa kalktım ve Mert'in yanına gittim. Kan akıyor. Ölüyor mu?
b-"Mert. Dayan. Seni hastaneye yetiştireceğiz."
Mert-"Kendimi iyi hissetmiyorum." Göğsünde delik var.
b-"Nilay, bir şey yapamaz mıyız?"
Nilay-"Ben bir şey yapamam." Cebimden telefonu çıkardım ve 112 yi aramaya çalışıyorum ama arayamıyorum. Telefonum kardan dolayı ıslanmış, dokunmatiği çalışmıyor. (E250 yi değiştirdiğini söylememe gerek var mı?)
b-"LANET TELEFON. ÇALIŞMAYACAK ZAMANI BULDU!" Mert elimden tuttu ve:
Mert-"Korkuyorum." Üzerimde çok pgibolojik baskı var. Ne yapacağım? Düşün düşün...
b-"Nilay. Telefonun varsa git ambulansı ara. Yoksa yardım çağır."
Nilay-"Tamam." dedi ve sokağa doğru koştu. Mert parlamaya başlıyor.
b-"Hayır hayır... MERT. DAYAN!" Nefesi git gide güçsüzleşiyor. Nilay nerede kaldı? Cehase nerede? Yine bana kim bulaşıyor? Neden direk bana gelmiyor da sevdiklerime acı çektiriyor? Mert son nefesini verdi.
b-"Mert. Cevap ver Mert. MERT." Ruhunun kalktığını gördüm. Kurtaramadım mı? Lütfen ölmesin. Lütfen lütfen... Bedenine bir şeyler oluyor. Bedeninden kanatlar çıktı ve Mert'in ruhunu sardı. Ve yavaş yavaş ruhu bedenine çekmeye başladı. Ve Mert birden gözlerini açtı. Nefes nefeseydi. Oturmaya çalıştı ve yerde oturdu. Sanki hiçbir şey olmamış gibi.
Mert-"Az önce ne oldu?"Ref'e bakmaya başladı. Ref de Raf'ın yanına gidiyordu.
Mert-"Ben mi yanlış görüyorum yoksa oradaki çocukların kuyruğu mu var?"
b-"Onları görebiliyor musun?"
Mert-"E evet. Cosplayler galiba. Kediler nerede?"
b-"Sen onları nasıl görebilirsin."
Nilay-"Düşündüğüm gibi. Kelebeğin hediyesi."
b-"Kelebeğin hediyesi mi? Yani 3 günü mü kaldı?"
Mert-"Bu kız... " Hass. Kelebek Nilay'ın kılığında Mert'e gözükmüştü değil mi?
Nilay-"Ben düşündüğün kişi değilim. Sana açıklamama izin ver. Benim gibi gözüken bir kelebek ruhu sana öldüğünde 3 ek gün yaşaman için ruhunu feda etti. Yani 3 gün sonra öleceksin."
b-"Böyle mi anlatılır!"
Mert-"Hahaha. Saçmalamayın. Bir Bine, sen bu saçmalığa inanmıyorsun değil mi?"
b-"Sana göstermem gerekiyor demek ki." dedim ve Mert'i de ayağa kaldırdım. Gerçekten göğsündeki delik bile gitmiş. Beraber caddeye çıktık. Kediler kucağımdaydı. Bir daha da asla bırakmam. Nilay arkada cesedi halledeceğini söyledi. Birinin gözümün önünde öldüğünü görmek... Ruhunun çıktığını görmedim ama. Neden bilmiyorum. Nilay'ın işi olmalı.
b-"Caddeden geçen herhangi birini durdur." Mert dediğimi yaptı ve birini durdurdu.
Mert-"Bakar mısınız, arkadaşım size bir şey soracak da."
-"Buyrun."
b-"Benim kucağımda şu anda ne var?"
-"Biri siyah biri beyaz 2 tane kedi var." Mert şaşırmış gibiydi. Bu şekilde öğrenmesini istemezdim.
b-"Teşekkürler." dedim ve adam yoluna devam etti.
b-"Şimdi anladın mı? Bu şekilde öğrenmeni istemezdim."
Mert-"Ben şimdi öldüm mü?" Mert bembeyazdı.
b-"Hayır. Kelebeğin hediyesi sayesinde yaşıyorsun. Merak etme. Senin yaşaman için bir yol bulacağım. Ölmeyeceksin."
Mert-"Nasıl bulacaksın? Arada kendi kendine konuştuğunu görürdüm ama... "
b-"Bunları atlatacağız merak etme. Senin yaşaman için her şeyi yapacağım. Yemin ederim."
Mert-"Sana güveniyorum... Ama şu an kendimi iyi hissetmiyorum. Eve gidip biraz dinlenmek istiyorum."
Dagaar-"Son 3 gününde uyumak mı istiyorsun yani?" Mert yanına döndü ve çığlık attı. Yere düştü ve sürünerek geri çekildi.
b-"Korkmana gerek yok. Onun ismi Dufy Daag"
Dagaar-"O KiM LAN! BENiM iSMiM DAGAAR. BU iSMi ÖĞRENEMEMEK iÇiN IQ NUN 10 OLMASI FALAN LAZIM!"
b-"Geldiğin iyi oldu. Onu yaşatmanın bir yolu varsa bilsen bilsen sen bilirsin."
Dagaar-"Biliyorum, ama bilgi pahalıdır. Ruhunu... "
b-"Reddediyorum."
Dagaar-"ARKADAŞIN ÖLECEK AMK. NASIL HALA REDDEDEBiLiYORSUN! ARKADAŞLIK GURURUN FALAN DA MI YOK!"
b-"En son çare sana ruhumu satarım. Ruhumu satmadan da kurtarmamın yolunu söylemeyeceksin herhalde."
Dagaar-"Söylemeye niyetim yok."
b-"Belki de Tanrı daha iyi bir teklif yapar... "
Dagaar-"Tamam tamam. Söyleyeceğim. Koskoca milenyumum düştüğüm duruma bak. Ruhunu birine satarsa sahibi bedeninin ölüm süresini ayarlayabilir. Sarı cadı gibi. Onun ölüm süresi Tanrı'ya bağlı."
b-"Anladım. Mert, bu çözüm yolunu kabul ediyor musun peki?"
Mert-"Şu an düşünemiyorum. Bilmiyorum."
b-"Anladım. Peki başka bir yolu var mı?"
Dagaar-"O çocuk çoktan öldü. Sence başka yolu var mı?"
Nilay-"Sana tavsiyem Tanrı'ya katılman. "
Dagaar-"NE TANRISI AMK KARISI. HER YERDEN FIRLAMA. ÇOCUK. BANA KATIL. BiR DAHA ASLA ÖLÜM SENi KORKUTMASIN."
Mert-"Ben... Bir Bine. Çıldıracağım... "
b-"Dagaar ve Nilay. ikiniz de gidin. Karar verince sizi çağırırım. Henüz zihnen hazır değil." Dagaar direk kayboldu ve:
Nilay-"Tamam. Ama bir şey olursa beni hemen çağır."
b-"Tamam." dedim ve Nilay da gitti. Mert ise kenarda büzüşmüş oturuyor. Raf ve Ref de uyuyor.
b-"ilk önce Raf ve Ref'i eve zütürelim. Sonra ne yapacağımızı tartışırız. Ne dersin?"
Mert-"Tamam." dedi ve ayağa kalktı. Ben önden o da arkamdan yürümeye başladı. -
128.
+3Dışarı çıktık ve parka geldik. Raf ve Ref beraber karlı çimlerde koşuyorlar ve bayağı da mutlu gözüküyorlar.
b-"Cehase. Onlara göz kulak olur musun? Ben dikkat edeceğim ama olur da gözden kaçırırsam... "
Cehase-"Merak etmeyin. Siz keyfinize bakın. Ben göz kulak olurum." dedi ve Raf ve Ref'in yanına gitti.
Meryem-"Hava çok soğukmuş."
b-"Valla. Buz gibi."
Meryem-"Üniversiteyi Almanya'da okuma ihtimalim var."
b-"Almanya'da mı? Hani sana oturma izni çıkmamıştı?"
Meryem-"Eğer sınav puanım iyi olursa annem ve babam Alman konsolosluğuna tekrar başvuru yapabilirler. Ve kabul edilebilirim. Hatta çifte vatandaş bile olabilirim."
b-"Bence çifte vatandaş olmak iyi bir şey de... Gitmek istemiyor musun?"
Meryem-"Aslında burayı seviyorum. Ama bir gün gitmem gerektiğini de biliyorum."
b-"Gitmek zorunda değilsin. Anneannenin yanında yaşarsın."
Meryem-"Evet ama bir gün olur da anneanneme bir şey olursa yanlarına gitmek zorunda kalacağım. Burayla tek bağın anneannem."
b-"Ben de varım... Yani biz de varız. Annem de seni kızı gibi sever."
Meryem-"Biliyorum ama annem ve babam kabul etmezler. Şehir dışında üniversiteye gitme fikrimi bile kabul etmediler. Düşüncelerim değişir ve tembelleşirim diye düşünüyorlar."
b-"Annen ve babanın senin hayatını yönlendirmesine izin verme. Bu hayat senin hayatın. Dünyaya bir kere gelirsin."
Meryem-"Sen bunu bir de onlar anlat... Neyse ya üşüdüm. Eve dönsek mi?"
b-"Tamam. Raf, Ref. Eve dönelim." ikisi de ortada yok. Cehase de ortada yok. Neredeler lan?
Meryem-"Bir Bine. Raf ve Ref nerede?"
b-"Bilmiyorum. Arayalım." dedim ve hışımla ayağa kalktım. içimi bir korku sardı.
b-"RAF... REF... CEHASE... " Bağırıyorum ama ses veren yok. Hava soğuk. Parktan da çıkmak istemiyorum. Eğer buradalarsa ve buradan ayrılırsam geri döndüklerinde bizi bulamayabilirler. Meryem geldi ve:
Meryem-"Hiçbir yerde yoklar. Anneannem haklıydı... "
b-"Meryem. Sen parkta kal. Ben aramaya çıkacağım. Eğer gelirlerse beni ara."
Meryem-"Tamam. Bulursan sen de beni ara."
b-"Tamam." dedi ve ayrıldık. -
127.
+413 OCAK 2014Tümünü Göster
Bu sene üniversite sınavım var. Ama henüz hedefim yok. Ne olmam gerektiğini bilmiyorum. Meryem'lerin evindeyim yine.
Meryem-"Bu sene hangi üniversiteye gitmeyi planlıyorsun?" Raf ve Ref oyuncakla oynuyorlardı. Oyuncak fare ile.
b-"Hedefim yok. Belki hayalet avcılığı yazarım. Hahaha" dedim ve güldüm.
Meryem-"Biraz ciddiye alsan şu anki durumu."
b-"Bilmiyorum ya. Yazılıma biraz ilgim var aslında. Belki yazılımcı mühendisliğine giderim."
Meryem-"Bak orası iyidir. Puanlarına baktın mı?"
b-"Daha değil. Peki sen nereyi istiyorsun?"
Meryem-"Ailem cerrah olmamı istiyor ama ben Pilot olmak istiyorum. Hayalim dünyayı dolaşmak."
b-"Pilotluk zordur ama."
Meryem-"Biliyorum. Ama yine de pilot olmayı istiyorum."
b-"O zaman şimdiden pilotluğun hayırlı olsun."
Meryem-"Daha sınava girmedik. Hemen karar verme bence."
b-"Bir şey olmaz. Seni tanıyorum. O sınavı çerez niyetine yersin sen." Meryem bana laf sokmuyor? Nasıl olur? Size anlatayım. O gün yemekteki olaydan sonra bana karşı davranışı değişti. ilk önce benimle taşak geçiyor sandım. Ama ciddi ciddi bana iyi davranıyor. Yani tam olarak iyi davranmıyor da artık adan yerine koyuyor diyelim.
Raf-"Bir Bine abi dışarı çıkalım."
Ref-"Bir Bine abi dışarı çıkalım."
b-"Bu da nereden çıktı?"
Raf-"Yıllardır bu evdeyiz. Dışarıya çıkmayı özledim"
Ref-"Yıllardır dışarıya çıkmadık. Dışarıya çıkmayı özledim."
b-"Meryem, parka gidelim mi kedilerle?"
Meryem-"Bu soğukta."
b-"Evde bunalmış duruyor kediler. Kısa bir tur atıp geliriz."
Meryem-"Kedilerin bunaldığını nasıl anladın diye sormayacağım çünkü alıştım. 5 dakikaya hazır olurum." dedi ve hazırlanmaya gitti.
Raf-"Oley, dışarı çıkacağız."
Ref-"Oley, dışarı çıkacağız."
Halime-"Ne oluyor bakalım? Raf ve Ref yine kavga mı ediyor?"
b-"Yok, dışarı çıkacağız ondan biraz heyecanlılar."
Halime-"Yok olmaz. Dışarı çıkamazlar." Raf ve Ref annesinin eteğine yapıştılar.
Raf-"Anne, lütfennn!"
Ref-"Anne, nolurrr!"
b-"Yalvarıyorlar. Bir seferlik çıksınlar. Hem biz yanlarında duracağız."
Halime-"Bir Bine. Sana güveniyorum. Ama çevreye güvenmiyorum... Tamam. Ama Raf'a dikkat et. Dikkati incintır. Tasma mı taksak?"
b-"Tasma var mı ki?"
Halime-"Yok."
b-"Yoksa da bir şey olmaz. Bir zarar gelmeyecek. Söz veriyorum."
Halime-"Tamam o zaman. Ama dışarıda fazla kalmayın."
Ref-"OLEY! TAMAM ANNE!"
Raf-"OLEY! TAMAM ANNE!" Heyecanlılardı. Meryem de hazırdı ve dışarı çıktık.
başlık yok! burası bom boş!