/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    +4
    Cehase hariç tüm ruhlar bizden uzak duruyor. Muhtemelen Ref yüzünden. Mert'in evine gidene kadar 6-7 kere durmak zorunda kaldık. Herkes Ref'i seviyor çünkü. Sadece bir kere Raf'ı seven oldu. Tüyleri simsiyah diye kimse sevmiyor. Ne kadar batıl inançlı aptallar. ikisi de üzgün gözükmüyor ama. Birbirlerine sahipler diye mi acaba bu kadar mutlular? Mert'in kapısının önündeyim. O da reddederse kime vereceğimi bilmiyorum. Kapısını çaldım ve Mert açtı.

    Mert-"Bir Bine? Hangi rüzgar attı seni? Gel geç içeriye."

    b-"Yok kanka, şimdi müsait değilim, belki başka zaman."

    Mert-"O zaman niye geldin? Problem mi var?"

    Ref-"Mert denen çocukta ruh enerjisi yoğun."

    Raf-"Mert denen çocukta çok fazla ruh enerjisi var."

    Cehase-"Kelebeğin hediyesi var onda."

    Ref-"Kelebeğin hediyesi mi? ilk kez birinde görüyorum."

    Raf-"Kelebeğin hediyesi mi? ilk kez hediye olan birini görüyorum." Hangi hayalet duysa heyecanlanıyor. Ama hediye şu: Mert'in eceli geldiğinde direk ölmek yerine 3 gün fazladan yaşayacak. Bir nevi kelebek ömrü kazandı. Hayaletler bunu duyunca nedense heyecanlanıyorlar. Kelebeğin Mert için kendini feda etmesini engelleseydim hala yanında kalabilirdi. Onunla da sohbet ediyor olabilirdik.

    b-"Kanka sokakta kedi buldum da barınakta yer yokmuş. Sen bakabilir misin diye soracaktım."

    Mert-"Kanka seninle açık konuşayım. Biz daha babamla kendimize zor bakıyoruz. ikisini geçtim, birine bile bakacak durumum yok."

    b-"Tamam kanka saol, en azından dinledin."

    Mert-"Kanka tekrar kusura bakma."

    b-"Sorun değil kanka. Görüşürüz."

    Mert-"Görüşürüz." dedi ve içeri girip kapıyı kapattı.

    Ref-"Bir Bine. Kendini zorlamana gerek yok."

    Raf-"Biz sokakta yaşamaya alışığız."

    Cehase-"Sokakta yaşamaya alışığız diyorsunuz ama tir tir titriyorsunuz soğuktan." Montumu çıkardım ve ikisini de montumun arasına koydum. Normal halleri küçük kediler olduğu için bir monta sığdılar. Titrediklerini fark etmemiştim bile.

    Raf-"Bir Bine, sen üşüyeceksin."

    Ref-"Bir Bine, sen hasta olacaksın."

    b-"Bana bir şey olmaz. Siz ısının, ben üşürsem montumu geri alırım."

    Ref-"Teşekkürler Bir Bine."

    Raf-"Teşekkürler Bir Bine." dediler ve sesleri kesildi. Montun üstünü de kapattım ve montla beraber kucağımda taşımaya başladım. Hava cidden soğuk lan! Tek çarem Meryem. Onun evine gitmeliyim.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +2
      Okuyorum gogogo
      ···
  2. 52.
    +4
    Evdekilerle konuştum. Aslında kabul etmeyeceklerdi ama ders çalışmak için gidiyorum deyince kabul ettiler. Eşyalarımı (Ve bir yığın test kitabıyla birlikte) Mert'in evinin yolunu tuttum.

    b-"Cehase. Bir çok kendimi kendimi aciz hissettim ama ilk kez bir hatamı düzeltme ihtimalim var. Onu hiçbir milenyuma ruhunu sattırmadan düzeltmek istiyorum."

    Cehase-"Başaracağınıza inanıyorum."

    b-"Umarım. Senden bir ricam var. Gözünü dört açmanı istiyorum. Ve bize saldıran düşmanı bulmanı istiyorum. "

    Cehase-"Düşman bir milenyum bile olabilir. Beni kolayca saf dışı bırakabildiğine göre ya Nilay kadar güçlü biri ya da dediğim gibi milenyum."

    b-"Umarım milenyum değildir. Yoksa işimiz iş. Bir de ek olarak Mert'i ruhunu birine vermeden nasıl iyileştireceğimizi bulmanı istiyorum." dedi ve başını sallayıp uçup gitti. Ben de Mert'in evinin önüne geldim. Kapıyı çaldım ve babası kapıyı açtı.

    MB-"Sen Mert'in arkadaşı olmalısın. Gel buyur içeri geç. Mert de odasında." dedi ve içeri buyur etti.

    b-"Teşekkürler." dedim ve içeri geçtim.

    MB-"Benim işlerim var. Sen de odasına git. Koridorun sondan 1. kapısı."

    b-"Tamam, teşekkürler." dedim ve odasına yöneldim. Evleri tam anlamıyla... Bekar evi. Eve kadın eli değmediği çok belli. Ben babam ve abim evi bu hale getirsek annem kahrından ölür. Mert odasından çıkmıyor. Ben de ilk zamanlar böyleydim. Özellikle dedem öldükten sonra. Hiçbir şey yapasım gelmiyordu. Küçük olduğum için biraz hızlı atlatmıştım ama olayı. Mert'in odasına girdim. Ama Mert uyuyordu. Doğal olarak. Bu kadar şeyi zihninin kaldırmasını beklemiyordum. Odasını küçük. Bir tek yatak, bir tane dolabı var. Odanın çoğunu kaplamışlar zaten. Yatağı pencerenin yanında, hemen yatağının ayak tarafında küçük bir çalışma masası vardı. Ama odası bayağı incin. Dolabının üzerinde posterler var. Eski bir manga posteri gördüm. Eskiden manga hayranıydı galiba. Kelebek evine girdiğinde dışarıdan pek görememiştim içeriyi. O küçük kutudan eve baktığı zaman aklıma geldi ve içim nedensizce titredi. Benim duygularım değil ama... Bilmiyorum. Eğer kelebek Mert'in bu kadar erken öldüğünü bilseydi bana kızar mıydı? Benden nefret eder miydi? Sandalyede oturup bunları düşünmeye başladım.

    Saat gece 2 oldu bile. Mert bir uyandı. Beni görünce:

    Mert-"Bugünkü yaşadıklarımı rüya değildi değil mi?"

    b-"Keşke rüyaydı diyebilsem."

    Mert-"Peki ne yapacağız?"

    b-"Sen yaşamak istiyorsan ben de çözümünü arayacağım. Yapacağımız şey bu."

    Mert-"Peki nerede arayacağız?"

    b-"Cehase'yi çoktan gönderdim bile. Biz de gördüğümüz ruhlara sorabiliriz. Belki bilen biri çıkar."

    Mert-"Ruhları görmek... Onlara inanmıyordum bile."

    b-"Her şeyin bir ilki vardır."

    Mert-"Sen onları huzura kavuşturuyorum diyordun. Peki huzura kavuşunca ne oluyor biliyor musun?"

    b-"Bilmiyorum. Sadece yeşil bir şekilde parlayıp gittiklerini görüyorum." Günlüğümü çıkardım ve:

    b-"Genellikle tecrübelerimi buna yazıyorum. Hepsini yazmadım ama en önemlilerini yazdım. ileride benim durumumda olan biri olursa kitabı ona verecektim. Al istersen." dedim ve kitabı uzattım. Mert ise:

    Mert-"Sende kalsın. Daha yaşayacak uzun bir ömrün var. Benim aksime." dedi ve reddetti.

    b-"Senin de yaşayacak uzun ömrün var. Ümidini kaybetme." Cehase camdan girdi ve sandalyenin ucuna kondu.

    b-"Bir şey bulabildin mi?"

    Cehase-"Size saldıran kişi konusunda bir şey bulamadım. Ama Mert için bir şey buldum. Hoşunuza gitmeyebilir."

    Mert-"Önemli değil. Sen anlat."

    Cehase-"Pekala anlatıyorum. Kelebeğin hediyesinin 3 gün olmasının bir amacı varmış. Kelebek, hediye verdiği kişiye 3 gün içinde canını biriyle takas etmesini sağlayabilirmiş. Yani birini öldürürseniz onun yaşam süresi sizin oluyor." Bir süre sessiz kaldı.

    Mert-"Ben... Bunu yapamam."

    b-"Elbette ki yapamazsın. Başka yolu yok mu?"

    Cehase-"Gerçekten başka bir bilgi yok. Olsaydı sizden saklamazdım."

    b-"Biliyorum. Seni sıkıştırmak istememiştim. Sadece bunu yapamayız."

    Cehase-"Nasıl isterseniz."

    Mert-"Kararımı verdim. Ben ruhumu ikisinden birine vereceğim."

    Dagaar-"Sonunda. Doğru bir karar veriyorsun." Mert yerinden sıçradı. Hemen yatağında ayaklarını çekti ve yatağın kenarına büzüştü.

    b-"Danaar. Sen başından beri burada mıydın?"

    Dagaar-"ŞU ADIMI DOĞRU SÖYLE ARTIK! BiLEREK YAPTIĞINI DÜŞÜNÜYORUM!"

    Mert-"Sakin olun. Sana bir şey soracağım. Eğer ruhumu verirsem ne olacak?"

    Dagaar-"Senin bedenini ve ruhunu kendi enerjimden besleyeceğim."

    Mert-"Ya senin enerjin biterse?"

    Dagaar-"HAHAHA. insan. Benim enerjim sonsuzdur. isterseniz milyonlarca kişi olun. Yine de besleyebilirim."

    Mert-"Peki sana ruhumu verdiğimde senin için ne yapacağım?"

    Dagaar-"Bunu hiç düşünmemiştim. Herhalde benim için ruh falan buldururum sana."

    Mert-"O ruhlarla ne yapıyorsun peki?"

    Dagaar-"Evlat. Farkındayım, kötü biri olup olmadığımı görmek istiyorsun. Sana kendi reklamımı yapmak yerine kötü yönlerimi anlatayım. Ondan sonra karar ver. Dinazor çağı benim öfkem ile bitti. Bazen öfkelendiğimde gözüm kararır ve ruh yok ederim. Yaşayan veya ölü olsun. Trilyonlarca masum ruh öldürdüm. Şu son birkaç yüzyıldır ruhlara zarar vermiyorum. O da sıkıldığımdan dolayı. Bu halimden de sıkılırsam tekrar zarar vermeyeceğim kesin değil."

    Mert-"Peki, anladım. Biraz düşünmek istiyorum."

    Dagaar-"Fazla zamanın kalmadı. Dikkatli düşün." dedi ve kayboldu.

    Mert-"Bir de Tanrı ile konuşmak istiyorum."

    b-"Yarın Nilay ile buluş... " derken camdan içeri girdi. Astral seyahat ile mi geldi yine bu? Evet.

    b-"Hah. Bir sen ekgibtin."

    Nilay-"Ne yani? Gelmeme üzüldün mü?"

    Mert-"Nilay, sana bir şey sormam lazım."

    Nilay-"Biliyorum. Tanrı ile konuşmak istiyorsunuz. Yarın ikiniz de aktara gelin."

    b-"Aktar mı? Neredeki?"

    Nilay-"4 yapraklı yoncayı aldığın aktar."

    b-"Sakın bana... "

    Nilay-"Evet. Konuştuğun aktar Tanrı'ydı."

    b-"ŞEREFSiZ HERiF. TACiZ EDiLDiĞiMi GÖRE GÖRE BiR DE TESELLi ETTi!" ve Nilay kayboldu. Lanet herif. Oymuş demek ki.

    Mert-"O zaman yatalım. Yarın bir de oraya gidelim."

    b-"Tamam." dedim ve yattık. Gece sohbetimiz de böylece bitti.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 53.
    +4
    21 ŞUBAT 2019

    b-"Her şey mükemmel olmalı."

    Mert-"Amma abarttın Bir Bine ha sende."

    Nilay-"Harbiden. Bizi apar topar çağırdın."

    b-"Hiçbir şeyi de abartmıyorum. Bugün abimin doğum günü. Hep o benim yanımda oldu, bana sahip çıktı. Tamam, çocuklukta ve ergenliğinde az çektirmedi ama o zamanlar da olur."

    Meryem-"Bütlere girmemene şaşırdım. Bence bütlere girmemeni kutlayalım" deyip gülmeye başladılar. Ben yazılım mühendisliği okuyorum. Meryem ise her ne kadar pilot olmak istese de diş hekimliğini kazandı. Bir sene daha hazırlanmak istemedi. Nilay okumayı bıraktı. Zaten Tanrı'ya verdiği söz lise bitene kadardı. Mert ise çizgisini hiç bozmadı. Biraz tarzını değiştirdi ama... Yani... Biraz daha özgür ruhlu oldu diyelim.

    Raf-"Abin yaklaştı, kokusunu alabiliyorum."

    Ref-"Abin çok yakında. Kokusunu alabiliyorum" Cehase de camdan içeri girdi ve:

    Cehase-"Abiniz kapıda."

    b-"Tamamdır, herkes saklansın." dedim ve herkes saklandı. Abim kapıyı çaldı. Evet. Abim artık bu evde yaşamıyor. Ve yakında üniversitede tanıştığı Gül abla ile evlenecek. Şu an nişanlılar. Artık işi de var. Bir veterinerde asistan ama yine de iyi para alıyor.

    b-"Ben kapıya bakarım. Işıkları yaktığımda herkes çıksın. Plana sadık kalacağız." dedim ve ayağa kalkıp kapıyı açtım. Kapıda sadece abim yoktu. Gül abla da yanındaydı.

    Abi-"Bir Bine. Annemler evde yok mu?"

    b-" Yoklar. Birine gideceklerdi de unuttum ismini şimdi."

    Abi-"Anladım."

    Gül-"Naber şeker." Gül abla biraz çocuk ruhludur. Gördüğünüz üzere.

    b-"iyidir Gül abla sen?"

    Abi-"Daha bizi ne kadar kapıda bekleteceksin. Hadi çekil de içeri girelim." dedi ve çekildim. Lambayı yaktığım anda bizimkiler "SÜPRiZ" diye fırladılar. Sonra iyiki doğdun Tarık mevuzusunu da geçtik. Abim harbi şaşırmıştı.

    Abi-"Bu süprizin güzel olmuş, yanlış anlama da neden sadece senin arkadaşların var?"

    b-"Abi, senin en kötü özelliklerinden biridir bu. Beni hiçbir arkadaşınla tanıştırmıyorsun. Gül abla ile evlenmesen ondan bile haberim olmayacaktı."

    Gül-"Tek sana öyle değil şeker. Bana karşı da aynı."

    Meryem-" 'ŞEKER' bizi buraya çağırdı."

    Mert-"Aynen. 'ŞEKER' her şeyi planladı."

    Nilay-" 'ŞEKER' bu kadar şey düşümüş. En azından teşekkür et."

    Raf-" 'ŞEKER' abi sayesinde hepimiz bir aradayız ne güzel."

    Ref-" 'ŞEKER' abi sayesine hepimiz mutluyuz ne güzel." Cehase'ye bakış attım. O beni satmaz.

    Cehase-" 'ŞEKER' bence güzel isim."

    Dagaar-" 'ŞEKER' bundan sonra senin lakabı olabilir." Dartaar bile gelmiş amk.

    Abi-" Arkadaşların da seni 'ŞEKER' buluyor demek ki."

    b-"BENi RAHAT BIRAKIN." Herkes gülmeye başlayınca ben de gülmeye başladım. Arkama bir bakıyorum da. Kötü günler yaşasam da arkamda kocaman bir aile var sanki. Başımdan geçmeyen şey kalmadı. Ve daha da çok şey yaşayacağım, bunu biliyorum.

    _______

    Yazdım ve günlüğümü kapattım. Sayfaları doldu bile. O kadar az anı yazmama rağmen. Zaman ne kadar hızlı geçti...

    b-"Cehase. Ailen seni hiç merak ediyordur diye düşünüyor musun?"

    Cehase-"Sizin yanınızda olduğum için merak ettiklerini sanmıyorum."

    b-"Nedense kendimi ölmüşüm de huzura kavuşmuşum gibi hissediyorum. Her şey yolunda. Tüm arkadaşlarım yanımda."

    Cehase-"Lütfen bu şekilde konuşmayın. Kendinizi bir şeye bağladığınızda ve o bağınız koptuğunda çok acı çekiyorsunuz."

    b-"Ben dersimi aldım Cehase. Merak etme. Kesinlikle kendimi ve seni üzecek bir şey yapmayacağım." Birden telefonum çaldı. Arayan Meryem'di. Hemen açtım:

    b-"Efendim Meryem."

    Meryem-"Bir Bine. Anneannem. Rahatsızlandı."

    b-"Halime Teyze mi? Hemen geliyorum." dedim ve telefonu kapatıp dışarıda koşmaya başladım. Telefonum tekrar çaldı ve:

    Meryem-"Hemen neden kapatıyorsun? Akın Oktay Özel Hastane'sindeyiz."

    b-"Tamam. 10 dakikaya oradayım." dedim ve yönümü değiştirip hastaneye koşmaya devam ettim.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 54.
    +4
    Eve döndüm ve akşam oldu bile. tak gibi bir gün geçirdim. Cehase de yine çevreyi kolaçan etmeye gitti. Abim de bilgisayarda msn den konuşuyor. Her akşam olduğu gibi. Ne anlıyorsa şu bilgisayarda bütün gün msn de konuşmaktan. Bari oyun falan oyna.

    b-"Abi. Sana bir şey soracağım."

    Abi-"Yine okulda başını belaya soktun değil mi?" Hızlı anlıyor. Nefret ediyorum.

    b-"Evet. Ama abi anlatabileceğim bir tek sen varsın, ne yapayım. Anneme anlatsam direk pgibologa zütürelim yapıyor, babam ile zaten konuşulmuyor."

    Abi-"Oğlum aklında zorun var işte. Git hastaneye antidepresan versinler kafan yerine gelsin, ne uğraşıyon bunlarla."

    b-"Abi, dedemin ölümünü doktorlardan önce gördüm, nasıl hala inanmazsın anlamıyorum." Neden onu inandırmaya çalıştığımı da anlamıyorum. Ama tek anlatabileceğim kişi de o.

    Abi-"Tamam lan tamam ne kafamı ütüledin be. Anlat." Bu tavrından sonra anlatmayacağımı biliyor işte. Bilerek yapıyor.

    b-"Anlatmıyorum." dedim ve arkama döndüm. O da hiç ses etmeden bilgisayarın başına geri döndü. Neden böyle bir abim var ki? Uykum geldi zaten. Uyuyayım bari. Gözlerimi kapattım ve uyumaya başladım.

    Rüyamda dümdüz bir çayırda yürüyordum. Karşımda sarışın bir kız belirdi.

    -"Bir Bine. Beni hatırladın mı?"

    b-"Sen de kimsin?"

    -"Ben Mert'in sırtındaki kelebeğim. Bir ismim yok. Şu anlık rüyana girdim."

    b-"Rüyama girebiliyor musun?"

    Cehase-"Yaptığın çok ayıp. Efendimin rüyasında istediğin zaman giremezsin." O ne lan. Arkamda dağ kadar kocaman bir şekilde duruyor.

    Kelebek-"Rüyanda boyunu büyütüp beni tehdit etmen anlamsız. Hem buraya ona zarar vermek için değil, konuşmak için geldim." diyince Cehase küçüldü ve insan kılığına girdi. Mert'e benziyor.

    Kelebek-"Bu... Bu yaptığın çok adiceydi."

    Cehase-"Benden izin almadan efendimin rüyasına girmen de öyle."

    Kelebek-"Senden yardım etmeni istiyorum. Ben... Mert'i seviyorum." Aşk değildir herhalde... Değil mi?

    b-"Peki neden seviyorsun?" Birden etrafımızdaki sahne değişti. Bir kutunun içinden dışarıya bakıyorduk.

    b-"Neler oluyor?"

    Cehase-"Şu an onun anılarına bakıyoruz."

    Kelebek-"Evet." daha sonra Mert geldi. Küçüklük hali. Tabi bize göre kocaman. Bütün vücudunda yaralar vardı. Yara değil. Su çiçeği onlar. Önümüze yaprak koydu ve arkamızdaki tırtıl da onu yemeye başladı.

    b-"Bu tırtıl da sensin galiba."

    Kelebek-"Evet. Benimle her gün konuşurdu. Saatlerce." Bir şeyler söylüyor ama anlamıyorum.

    b-"Ne dediğini anlamıyorum."

    Kelebek-"Ben de anlamıyordum. Ama benimle konuşurken her zaman gülümserdi. Pek fazla arkadaşı olan biri değildi. insanlarla rahat konuşamazdı. Tabi o zamanlar bunu bilmiyordum. Sadece yanıma gelip beni her gün besleyen biriydi. Zamanla onu sevmeye başladım." Zaman ileri sarıldı ve etrafımızı ağlar sarmaya başladı. Kozaya giriyoruz galiba.

    Cehase-"Kozada nasıl durabiliyorsunuz? Çok bunaltıcı bir havası var." Ben de öyle bir his yaşadım. Onun o anki hissettiklerini de hissedebiliyorum. Kalp atış sesi duyuyorum. O kozanın içinde sadece kalp atış sesleri var. Vücudunun değişimini hissedebiliyorum. Kanatları vücudunu deliyor gibi. Acımıyor, ama daha çok gıdıklıyor gibi. Mert'in sesini duydum. Yine tırtıl ile konuşuyor. Kozasına girse de tırtılla konuşmaya devam etmesi... Ben muhtemelen yapmazdım. Orada hiçbir şey yapmadan duruyorken onun sesini duymak içimi rahatlatıyordu. Daha doğrusu kelebeğin içini rahatlatıyor. Mert gidiyor ve birkaç gün daha bu şekilde devam ediyor.

    Kelebek-"Bundan sonrasını görmeseniz de olur." dedi ve ölüm anını es geçti. Öldükten sonraki haline devam ediyordu.

    b-"Peki nasıl öldün?"

    Kelebek-"izle, anlayacaksın." Mert ağlıyordu. Annesi de yanında onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

    Mert-"Benim yüzümden öldü. Kutusunu kapatmayı unuttum. Kuş yerken durduramadım." dedi ve ağlamaya devam etti.

    MAnne-"Oğlum, başka tırtıl buluruz, ağlama artık."

    Mert-"Ben başka tırtıl istemiyorum. Ben onu istiyorum." diye ağlıyordu. Daha sonra ruhuyla onun yanına uçuyor ve sırtına yapışıyor. Kanadıyla bütün bedenini sarıyor. Mert de sakinleşiyor ve uyuyakalıyor. Galiba o arada kelebek bir şeyler yapıyor. Ona sarıldığında bir sıcaklık hissettim. Cehase bir şey yaptı ve tüm sahne bozuldu.

    b-"Ne yaptın?"

    Cehase-"Onlar sizin gerçek duygularınız değildi. Daha fazla o duyguyu hissetse idiniz bağımlı olabilirdiniz." Gerçekten de o sıcak hissi tekrar yaşamak isterdim. Daha sonra uyandım.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 55.
    +4
    Uyandığımda kelebek üzerimde konmuş bir biçimde duruyordu. Gerçekten de hafifti. O kadar büyük bir kelebeğin üzerime konmuş olmasına rağmen ağırlık hissetmiyordum.

    Kelebek-"Onu seviyorum. Hem de çok seviyorum." Gözlerimi kaçırdım.

    b-"Bu konuda nasıl yardım ederim, bilmiyorum."

    Kelebek-"Ona beni gösteremez misin?"

    b-"Öyle bir yeteneğim yok. Sadece konuştuğunu ona çevirebilirim, ama inanmaz. Keşke yardım edebilseydim."

    Kelebek-"Cehase'yi kıskanıyorum. Onu görebiliyorsun ve onunla istediğin zaman konuşabiliyorsun."

    b-"Bu yetenek ile doğmak benim için kolay değildi. Hala bile zorluğunu yaşıyorum. O sarışın kimdi?"

    Kelebek-"Bilmiyorum. Senin zihninde seni en çok etkileyen kişinin şekline girdim. Senin hayatını en çok etkileyen kişiyi tanımıyor musun?"

    b-"Hayır."

    Kelebek-"Bu senin çözeceğin bir problem. Bana yardım edemeyeceksin demek. Seni görünce çok ümitlenmiştim oysa ki. Bu benim bencilce isteğim olacak ama, benimle gelebilir misin?"

    b-"Bu saatte mi?"

    Kelebek-"Tek başıma yapmak istemiyorum."

    b-"Neyi?"

    Cehase-"Kendini feda edeceksin değil mi?"

    Kelebek-"Bir süreliğine ona gözükmek için ruhumu feda edeceğim."

    b-"Hayır. Yapmana izin veremem."

    Kelebek-"izin almıyorum, sadece yanımda gelmeni istiyorum. Lütfen, beni yalnız bırakma."

    b-"Neden bu kadar ileri gidiyorsun ki? O hissetmese bile onun yanında değil misin? Onu korumuyor musun?"

    Kelebek-"Mert'in annesi kanserden öldü. Ve benimle konuştu. Onu korumamı söyledi. Ben de kabul ettim ve hep amacım bu oldu. Ama artık onu korumama gerek yok. O artık kendi başının çaresine bakabiliyor. Huzura kavuşmamak için kendimi zor zaptediyorum. Son bir kez de olsa onunla konuşmak istiyorum."

    b-"Cennette bekle o zaman onunla konuşmak için."

    Kelebek-"Sana söylemiştim. Ben bencil biriyim. O kadar beklemek istemiyorum. Benimle gel."

    b-"Bu saatte dışarı çıkamam. Saat gecenin 3'ü."

    Cehase-"Ben hallederim. Annenizin ve babanızın uyanmamasını sağlarım. Siz gidin."

    b-"Sende mi onun kendini feda etmesini destekliyorsun?"

    Cehase-"Bu kendi seçimi. Saygı duymalıyız. Siz gidin, ben halledeceğim." istemeyerek de olsa yataktan kalktım ve hazırlanıp evden çıktım.
    ···
  6. 56.
    +4
    Bir baktım sms gelmiş. Baktım hikaye gelmiş meğer
    ···
  7. 57.
    +4
    23 ŞUBAT 2008

    7. Sınıftayım ve şansa bak ki sbs bize denk geldi. Onun için bu yıl dershaneye gidiyorum. Daha az ruhlarla uğraşıp, daha fazla ders çalışıyorum. Şu an odamda test çözmekle meşgulüm.

    Cehase-"Etrafı kolaçan ettim efendim." Kafamı bile kaldırmadan:

    b-"Bir sorun var mı?"

    Cehase-"Aslında var. Sorun sizsiniz." Kalemi bıraktım ve Cehase'ya döndüm.

    b-"Ne demek istiyorsun?"

    Cehase-"Kelebeğin ölümünden beri kendiniz gibi değilsiniz. Daha çok çalışıp, daha az eğleniyorsunuz."

    b-"Ne yapmamı istersin?"

    Cehase-"Daha fazla gülümsemenizi. Eskisi gibi hayata olumlu bakmanızı." Gülümsemeden bahsedince aklıma Tekir geldi. O da dedemi gülümsetmeye çalışıyordu.

    b-"Belki de haklısın. Ama geçmem gereken bir sınav var. Ve sınava yaklaşık 4 ayım kaldı."

    Cehase-"Beni bağışlayın ama dersleri hayattan kaçmak için bahane olarak görüyorsunuz."

    b-"Haklısın. Belki de öyle... "

    Cehase-"Neden her dediğime hak veriyorsunuz ki? Bu dediğime eskiden kızardınız, kaçmanızdan bahsettiğim anda öfkenizi hissederdim. Şimdi ise bomboşsunuz."

    b-"Cehase. Ben daha küçücük bir kelebeği bile kurtaramayan zavallı biriyim. Bu yetenek neden bana verildi onu bile bilmiyorum. Annenin yardımını kabul etmem için bile 3 kardeşinin ölüp bana dost gibi davranmaları gerekti. Ben başarısız biriyim. Kimseyi kurtaramadım. Dedem benim yeteneğimi öğrenip öldü. Ben yaşamayı bile hak etmiyorum."

    Cehase-"Bunu siz mi söylüyorsunuz? Karşınızdayım. Kurtardığınız kişi. Buradayım bakın! Beni kurtardınız. Uçana kadar bana yemek ve su verdiniz."

    b-"Annen söylemese yardım etmezdim."

    Cehase-"Yine de ederdiniz. Biliyorum, ederdiniz. Kendinizi küçük görmenize daha fazla göz yumamayacağım." dedi ve uçup gitti. Son dostum da beni terk etti. Benim gibi bir aptalın yanında durmasını zaten beklemiyordum. Kulaklığımı taktım ve geri derse döndüm.
    ···
    1. 1.
      +1
      Catch on this
      ···
    2. 2.
      +2
      Hızlı hızlı ders çalışıyormuş başlarım he!
      ···
      1. 1.
        +2
        Sbs önemli pnp :D
        ···
  8. 58.
    +4
    Değil 4 yapraklı yonca, 3 yapraklısını bile bulamadım. Nereyi aramam gerektiğini bile bilmiyorum. Halime teyzeye mi gitsem, o bilgilidir. Ama hayır, gidemem. Onu da şansızlığımla etkilemek istemiyorum. Cehase'ye ihtiyacım olduğu zaman ortada yok. Çıldırıyorum. Bir hayalet yürüyordu. Bana doğru yürürken birden durdu, bana baktı ve benden kaçmaya başladı. Hasgibtir. O hayalette bir şey var. Hemen arkasından koştum. Yoksa o mu benimle uğraşıyor? Kovalarken bigiblete çarptım ve yere düştüm. Bigibletteki de yere düştü. Bigibletteki kalktı ve benim yanıma koştu.

    Bigibletli-"iyi misiniz?"

    b-"iyiyim. Maalesef hala yaşıyorum."

    Bigibletli-"Ayağınız yaralanmış. Hemen size ilk yardım uygulayım." Sepetindeki çantayı aldı.

    b-"Gerek yok. Bir şey soracaktım. Burada yonca bulabileceğim bir yer var mı?"

    Bigibletli-"Şehrin göbeğindeyiz, yonca bulman zor. Ama bu yolun ilerisinde bir aktar var. Orada kesin vardır."

    b-"Teşekkürler." dedim ve ayağa kalktım.

    Bigibletli-"ilk yardım yapsaydım."

    b-"Gerek yok. Ben iyiyim." dedim ve vedalaşıp aktara doğru gittim.

    Aktar'a girdim ve:

    Aktar-"Hoş geldiniz." Yaşlı bir adam beni karşıladı.

    b-"Hoş bulduk. Dayı bana 4 yapraklı yonca lazım."

    Aktar-"4 yapraklı bir de. Batıl inançlı biri misin yeğenim?"

    b-"Hayır, değildim. Ama bugün başıma gelenlerden sonra aklıma gelen tek şey 4 yapraklı yonca bulmak."

    Aktar-"4 yapraklı yoncam var, ama pahalıdır."

    b-"Ne kadar?"

    Aktar-"150 tl."

    b-"Yuhh. Pardon. 150 tl çok fazla." (2009 yılında bir öğrenciyiz, unutmayın.)

    Aktar-"Bana bir konuda yardım edersen sana bedava veririm."

    b-"Nasıl yardım edebilirim?"

    Aktar-"2 sokak ileride bir Nalbur var. Oraya günler önce demir raf ve çivi sipariş vermiştim. Ama hala getirmedi. Senden Nalbur'a gidip siparişlerimi bana getirmeni istiyorum."

    b-"Tamam."

    Aktar-"Şunu da belirtmek istiyorum, eğer 4 yapraklı yonca işe yaramazsa başka bir şeyle takas edemezsin, yine de kabul ediyor musun?" Adam haklı. işe yaramama ihtimali de var. Ama yine de şansımı deneyeceğim. işe yaramazsa en azından adama yardım etmiş olurum.

    b-"Yine de kabul ediyorum. Denemeden bilemem."

    Aktar-"iyi öyleyse, git bakalım." Dedi ve dışarı çıktım.
    ···
    1. 1.
      +2
      Demir Raf??? Raf yani tamam.
      ···
      1. 1.
        +2
        Özel isim Raf değil yav :D
        ···
    2. 2.
      +2
      He he yedim hadi :D
      ···
  9. 59.
    +4
    Nalbur'a kazasız belasız vardım. Bir iki kere yere düşsem de sadece yere düşmeyle atlattığım için mutluyum. Nalbur'un içi çivilerle dolu. Sivri, delici, kesici alet çok. içeri girerim de uğursuzluğum çalışırsa kesin ölürüm. Korkuyorum. O kurtun teklifini kabul etmeliydim. ismi Dagyaa mıydı yav? Amaan, unuttum gitti. Cesaretimi topladım ve içeri girdim.

    b-"Seldıbınaleyküm."

    Nalbur-"Aleykümselam."

    b-"Ben aktardan geliyorum. Sizden demir raf ve çivi sipariş etmiş. Getirmemişsiniz."

    Nalbur-"Şaka yapıyorsun herhalde? Demir rafı ne yapacak? Ciddiye bile almadım adamı."

    b-"Şimdi de beni gönderdi abi. Hazırlaman ne kadar sürer?"

    Nalbur-"Sen ciddi misin? Demir rafı demir çivi tutar mı?"

    b-"Adam belki rafları başka bir şey için kullanacak. Sen o adama malzemeleri vermek zorundasın."

    Nalbur-"Anladık. Hazırlardan vereyim dur." dedi ve depoya girdi. Bir yığın bir şeyler yıkıldı galiba.

    Nalbur-"HAY ANANI... " istemediği bir şey oldu galiba. Sonunda raflarla ve çivilerle geldi.

    Nalbur-"Al bunları, o bunağa da söyle bir daha benim nalbura gelmesin." pekekentteki egoya bak. Hem suçlu hem güçlü .

    b-"Bu saatten sonra ben ve tanıdıklarım da bu nalbura gelmeyiz." Dedim ve dışarı çıktım Aktara doğru yola koyuldum.
    ···
  10. 60.
    +4
    16 EKiM 2009

    AKTARDA (AKTAR)

    Aktar-"Artık kendini toparla."

    Nilay-"Benim için yaşamamın bir anlamı kalmadı. Bana soğuk gözlerle bir daha karşısına çıkmamamı söyledi. Beni düşman sanıyor. Ölmek istiyorum." Aylardır kendisini odasına kapatmış vaziyette.

    Aktar-"Sen her insanı kendinle aynı sanıyorsun. Bir Bine arkadaşını kurtaramayınca akıllanacak ve bize katılacak sandın. Kendi aptallığınla aylardır yüzleşemedin."

    Nilay-"Yaşamamın bir amacı kalmadı."

    Aktar-"Hala bir amacın var. Ruhunu Dagaar'a vermedi. Yani bize katılmak için açık bir kapı bıraktı. O kapıyı nasıl açacağın sana kalmış. " Yatağından kalktı ve:

    Nilay-"Haklısın. Bir Bine\'den böyle kolay vazgeçemem. Ona kendimi kanıtlayacağım. Daha sonra bize katılacak ve artık kader gerçekleşmiş olacak." dedi ve ayağa kalkıp dışarı çıktı. Umarım yine hata yapmaz. Bir Bine'nin duyguları şu an pamuk ipliğine bağlı.
    ···
  11. 61.
    +4
    Belki de Dayaa'nın teklifini kabul etmeliyim. O zaman da ruhum ona ait olur. Anlamsız. Nilay bana niye takık acaba? Ne kadar takık olursa olsun. Onunla gitmeyeceğim. Kendimi Meryem'lerin evinde buldum. Kapıyı çaldım ve kapıyı Meryem açtı.

    Meryem-"Artık aynı sınıfta da değiliz, ama hala buradasın." Ben deniz gerizekalı bey son sınavdan 328 aldım. Ve bölüm tercihi olarak anca meslek lisesi bilgisayar bölümüne puanım yetti. Dersleri sadece son 1 ay saldım. Ve geldiğim duruma bak. Meryem ise düşündüğünüz gibi fen lisesini kazandı. Haftaiçi okulda kalıp haftasonu sadece Halime teyzenin yanına geliyor.

    b-"Senin için gelmediğimi yıllardır söylememe rağmen hala ısrarla senin için geldiğimi iddia ediyorsun. Ne o, yoksa bana aşık falan mısın?"

    Meryem-"iğrenç iğrenç konuşma. Dünyada son erkek sen kalsan maymunlarla şansımı denerim." Ahh... Kalbim... BU ÇOK AĞIRDI LAN! Ama zoruma gittiğini çaktırmamam lazım.

    b-"Seni zaten anca maymunlar kabul eder."

    Raf-"KAVGAYI ETMEYi KESiN!"

    Ref-"KAVGA ETMEYi BIRAKIN!"

    b-"Ama o başlattı."

    Meryem-"Ben mi başlattım? Asıl sen... " Halime teyze koridora geldi ve:

    Halime-"AYH. Başım şişti ha! Gelir gelmez kavgaya başladınız!"

    Ref-"Annem sinirlendi mi?"

    Raf-"Annem kızdı mı?" Ben bile ilk kez Halime teyzeyi sinirli görüyorum.

    b-"Halime Teyze, bir sorun mu var?"

    Meryem-"Sen de Bir Bine. Ne sorunu olacak. Kadın turp gibi." Ortamı anla az amk. Kadını ilk kez sinirli görüyorum. Demek ki bir problemi var.

    Halime-"Hemen anladın Bir Bine. Gözünden bir şey kaçmıyor. Meryem, annen ve baban diğer ay bize geliyorlar."

    Meryem-"NE!" Bu kadar büyük bir tepki vermesini beklemiyordum. Bu tepki sevinçle verilen bir tepki değildi.

    b-"Annenin ve babanın gelmesi kötü bir şey mi?"

    Meryem-"Bir Bine. Annem ve babam buradayken sakın bize uğrama. Çok ciddiyim! Gerekirse kediler annem ve babam gidene kadar sende kalsın."

    Halime-"Ne münasebet! Onlar kim ki benim evime gelen misafire karışacak? Hatta onlar buraya geldiğinde seni yemeğe çağıracağım Bir Bine."

    b-"Bir sorun çıkmasın? Yani dediklerinizden yola çıkarak bir sorun olacağımı düşünüyorum."

    Meryem-"Bak anneanne. Bir Bine bile 40 yılda bir doğruyu söylüyor. Eğer gelirse... " Gıcıksın lan sen. Bu durumdan bile bana laf çakmaya çalışıyorsun.

    Halime-"GELECEK! O KADAR. Gelmezsen benim kalbimi kırmışsın olursun Bir Bine."

    b-"Nasıl isterseniz. Emir büyük yerden. Ama size gelmeden önce anneme bir haber verin. Sonra emrivaki yapıyorum sanmasın."

    Meryem-"Sanki hiç yapmadığın bir şey."

    Raf-"Annemin kızı geliyor. ilk kez göreceğim."

    Ref-"Annemin damadı geliyor. ilk kez göreceğim."

    b-"Raf ve Ref. Meryem bana 2 saattir laf sokuşturuyor. Ve ben hiç ses çıkarmadım. Siz de gördünüz. Bir cezayı hak etmiyor mu?"

    Raf-"Evet. Meryem abla cezayı hak etti."

    Ref-"Evet. Bir Bine abi hiç ses çıkarmadın." dediler ve Meryem'in odasına doğru koştular.

    Meryem-"HAYIR. POSTERLERiM OLMAZ." dedi ve arkalarından koştu. Ohh be. Laf etmemenin yararları. Daha önce hiç odasına da girmemiştim. Acaba ne posteri var? O kadar da merak etmiyorum aslında.

    Halime-"Şimdi de senin derdini dinleyelim bakalım Bir Bine."
    Tümünü Göster
    ···
  12. 62.
    +4
    b-"Benim bir derdim... "

    Halime-"Bak bakalım bana sen bir! Herkesin sorunlarıyla uğraşıp kendi sorunlarını kendi çözmeye çalışanlardan hoşlanmam. Şimdi anlat bakalım." Nasıl anlatayım ki? Hayaletler ile anlatamam.

    b-"Ben çok güçsüz biriyim. Ve ne yaparsam yapayım elime yüzüme bulaştırıyorum, önüme bir engel çıkıyor."

    Halime-"Güçsüz derken? Fiziksel bir güçten mi bahsediyorsun?"

    b-"Evet."

    Halime-"Neden güçlenmek istiyorsun ki? Şu anki halinin nesi var?"

    b-"Şu anki halimle kimseyi koruyamam. Arkadaşımın biri... Yanımda dayak yedi. Hiçbir şey yapamadım. Sadece seyrettim. Onu öldürebilirlerdi. Sonra sokaktan biri gördü de arkadaşımı kurtardı. Ben... Hiçbir şey yapamadım. Şimdi de o arkadaşımı döven kişi arkadaşımdan özür diledi ve benimle de arkadaş olmak istediğini söyledi. Sokakta dövüşü durduran adam da beni eğitmek istiyor ama karşılığında hep onun yanında çalışacağım. Ne yapacağımı bilmiyorum." En fazla böyle açıklayabilirim.

    Halime-"ilk önce özür dileyen çocuktan başlayalım. Arkadaşın onu affetti mi?" Cehase\'ye göz ucuyla baktım.

    Cehase-"Bana kötü bir şey yapmadı aslında. Affedebilirim."

    b-"Affetti."

    Halime-"O zaman senin ona küs kalmanın bir anlamı yok. Dost artırmak gerekirken düşman olmaya ne gerek var. Bir de fiziksel güç istiyorsun değil mi? Senin fiziksel güce ihtiyacın yok. Tanıdığım çoğu insandan güçlüsün zaten. Hem de bu yaşta" göğsüme dokundu.

    Halime-"Herkes fiziksel güce sahip olabilir Bir Bine ama kolay kolay kimse güçlü bir kalbe sahip olamaz. Ne yaşadın da bu kadar güçlü bir kalbe sahipsin bilmiyorum ama bu zamana kadar yaşadığın olaylardan biriken bir şey bu. Seni ben dövüşen biri olarak hayal edemiyorum. Sen daha çok insanların içini görüp onları değişiren birisin. Bak bana. 68 yaşındayım, evde sıkılıyordum. Hayattan zevk almayı bırakmış, kitaplardan başımı kaldırmıyordum. Her günüm aynı sıkıcıydı. Meryem desen yalnızca ders çalışıyor, geleceğinden başka bir şey düşünmeyen biriydi. Sen kapımızı çaldığın gün hayatımız değişti. Bana Raf ve Ref\'i getirdin. Ve kendini. Ruhsuz duran Meryem artık daha fazla gülümsüyor. Ben de yeniden çocuk ve torun sahibi olmuş gibiyim. Ref ve Raf\'ın bile hayatını değiştirdin. Hem de hayvan olmalarına rağmen. Normalde başka biri olsa sokakta ölemeye bırakır, ama sen sahiplendin. Bize getirdin. Ve eğer fiziksel olarak dövüşmen gereken bir durum gelirse onun sözcüklerinle vur, yumruklarınla değil. Kalbindeki taşlamış noktayı kır ve kalbine gir. Her zamanki yaptığını yap yani. Ve arkadaşlarından da daha fazla yardım iste. Çok konuştum farkındayım. Umarım sorunların çözülmüştür."

    b-"Bu şekilde onları koruyabilecek miyim ki?"

    Halime-"Sen zaten onları istemesen de koruyorsun. Bırak fiziksel bir sorun olursa onlar seni korusun."

    b-"Anlıyorum." Belki de haklıdır. Dövüşmek için yaratılmadığımın ben de farkındayım. Söylediklerini biraz düşünmem lazım. Raf ve Ref Meryem'in odasından çıktılar.

    Ref-"Görev başarılı."

    Raf-"Görev başarılı." dedi ve baş parmağıyla bana doğru onaylama işareti yaptılar. Ben de onlara gülümsedim. Şimdi anlıyorum. Eğer ben hayaletleri görmeseydim küçülüğümden beri etkilendiğim şeyleri yaşamayacaktım, yaşamasaydım Raf ve Refi göremeyecektim, göremeseydim belki de öleceklerdi ve benim geleceğimin ne olacağı bile belirsiz olacaktı. Şu an buradayım. Halime teyze yanımda, Meryem bana muhtemelen kızgın, Mert ve Yasemin arkadaşım, Cehase, Raf ve Ref ailemin bir parçası. Onlara güvenmem gerek.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 63.
    +4
    Halime teyze ile vedalaştım ve evin yolunu tuttum. Meryem odasını toplamaktan benimle vedalaşamadı.

    Eve girmeden gölgede birinin suretini gördüm. Bana bakıyor ama yaklaşmıyor.

    b-"Nilay, sen misin?" diyince gölgerden çıktı.

    Nilay-"Biliyorum. Beni görmek istemiyorsun ama... "

    b-"Sana sadece bir şey soracağım. Düşmanım mısın yoksa dostum mu?"

    Nilay-"Elbette ki dostunum. Seni asla düşmanım olarak görmedim."

    b-"O zaman neden Cehase'yi kaçırdın?"

    Nilay-"Tanrı fareyi sana gönderdiğinde karışmaması için. Fareden kurtulmanın çözümünü kendin bulman gerekiyordu. Bir de arkadaşın tehlikedeyken güçsüz olduğunu görüp bize katılmanı istedim. Cehase'ye kötü bir şey yapmayı hiç düşümedim."

    b-"Öyleyse sana güvenebilirim yani değil mi?"

    Nilay-"HER ZAMAN."

    b-"Sakin ol. Bağırmana gerek yok. O zaman seni affediyorum." Deyince kız sevinçten ne yapacağını şaşırdı. En son bana sarıldı.

    b-"Sen 20 yaşındasın ben de 14. Böyle garip hareketler sergilemesen diyorum. " Geri çekildi ve bir süre bekledi. Daha sonra vücudu küçüldü ve... Gençleşti mi?

    Nilay-"Artık ikimiz de 14 yaşındayız." dedi ve tekrar sarıldı.

    b-"Bunu nasıl yaptın?"

    Nilay-"Bize katıldığında sana öğretirim. Ama sen muhtemelen yapamazsın. Benim ruh gücüm farklı çalışıyor."

    b-"Size katılmayacağım. Sadece seni affettim ve seninle arkadaş oldum. Bu kadar."

    Nilay-"Bu kadarına bile razıyım. Ama sen bize katılana kadar vazgeçmeyeceğim."

    b-"Arkadaşlarıma zarar vermediğin sürece ben de senin her zaman teklifini dinleyeceğim. Belli mi olur, belki ileride kabul ederim."

    Nilay-"Edeceğine inanıyorum. Bu senin kaderinde var. Bay bay." dedi ve yanağımdan öpüp gitti. Bu kız... biraz manyak. Ama iyi biri gibi duruyor.

    ---

    BUGÜNÜN HiKAYESi DE BiTMiŞTiR. SiZi DUYURUYA ALALIM.
    ···
    1. 1.
      +2
      Bu kız yani Nilay kesin aşık
      ···
      1. 1.
        +2
        Belli olmaz, bakalım :D
        ···
  14. 64.
    +4
    Abim bana döndü ve:

    Abi-"Neden bunca zaman bana bu şekilde kanıtlamaya çalışmadın?"

    b-"Çünkü... Dedeme bunu kanıtladım ve kalp krizi geçirdi. Öldü. Başka kimseye anlatamadım. Neredeyse her gün vicdan azabı çektim. Dedem benim yüzümden öldü." Gözlerim yaşardı.

    Abi-"Bunu senden isteyen anneannem miydi?"

    b-"Hayır. Tekir istedi. Sadece dedemin gülümsemesini istiyordu. Ölünce gülümsediğini gördüm. Ve Tekir ile beraber huzura kavuştular."

    Abi-"Dedem için kendini suçlamana gerek yok. Çocuktun o zamanlar, ben bile bunu anlayışla karşılayabilirim. Ama bunca zaman bana anlattın ve ben de seni görmezden geldim. Keşke bana daha erken kanıtlasaydın. Seninle dalga geçmek yerine seni korurdum."

    b-"Zaten benim bir sürü arkadaşım var. Görebildiğin ve göremediğin."

    Abi-"Burada biri var mı peki?"

    b-"Cehase var burada."

    Abi-"Cehase mi? O nasıl isim öyle? Cenaze gibi." Benzetmesen olmazdı zaten.

    b-"ismini ben verdim. Uzun hikaye. Sonra anlatırım. Şimdi gidelim. Geç kalırsak Halime teyze bize çok kızar."

    Abi-"Tamam, ama bütün hikayeni dinleyeceğim bu sefer. Bu arada Cehase. Kardeşime sahip çıktığın için teşekkürler." Cehase biraz utandı.

    b-"Önemli değil diyor. Hadi çıkalım." dedim. Abime söylemem içimde büyük bir rahatlamaya sebep olmuştu. Kanıtlamakta tereddütlüydüm. Eğer kanıtlarsam bana ucube muamelesi yapar diye düşünmüştüm. Neyse ki abim direk kabullendi. Hatta biraz hızlı kabullendi. Aklına durmadan hayaletleri görebildiğim fikrini soktuğum için gördüğümde de hızlı kabullendi herhalde.

    Evlerinin önündeyiz. Çok gerginim... Abim direk kapıyı çaldı. Kapıyı Meryem açtı:

    Meryem-"Hoşgeldiniz. Geçin içeri ayakta kalmayın." Bu bizim Meryem mi amk? Gülümsüyor. Sahte bir gülümseme olduğu belli olsa da en azından gülümsüyor. Çoktan bana asık suratıyla 'Yine mi sen geldin?' demesini beklemedim değil. Salona geçtik. Tekli koltukta almanca bir şeyler yazılı t-shirt ile oturan bir adam vardı. Uzun boylu, bayağı uzun. Tahmini 2 metre falan. Biraz kalıplı, yanağında doğum lekesi var. Fazla büyük değil ama dikkat çekiyor. Babası muhtemelen. Hemen yanındaki tekli koltuğa da annesi olduğunu tahmin ettiğim kişi oturuyor. Kadının kızıl saçları var. Muhtemelen boyatmış. O da altına kot ve üstüne t-shirt giyinmiş. Ama t-shirt kadında güzel durmuş. Göğüsleri... Ne düşünüyorum ben amk. Ergenlik çağına girişimi kutluyorum şu an.

    Halime-"Ayakta kalmayın, buyrun sofraya geçelim. Tanıştırayım. Selma ve Murat, Bir Bine ve Tarık." Birbirimizin elini sıktık ve sofraya oturduk. Meryem ve abimin ortasına oturuyorum. Halime teyze masanın başında, Meryem'in anne ve babası da karşımızda oturuyor. Raf ve Ref odadan koşa koşa geldiler. Ve abimin kucağına zıpladılar. Abimin mi?

    Abi-"Bahsettiğin kediler bunlar mıydı Bir Bine?"

    b-"Evet abi. Beyaz olanın ismi Ref, siyah olanın ismi Raf. Nedense seni sevmişler gibi duruyor."

    Ref-"Çok tatlı kokuyor."

    Raf-"Çok sıcak hissettiriyor." deyip sırnaşmaya başladılar. Bunları abim mi hissettiriyor size? Bunca yıl neresinde sakladın bu hissi abim merak ettim.

    Cehase-"Onda bir ruh lekesi var. Zamanında bir kedi ruhu bırakmış olmalı. Yıllardır fark etmemenize şaşırdım. O leke kedileri abinize çekiyor." Yoksa... Tekir orada sırnaşırken mi o lekeyi bıraktı? Vay lan Tekir... Abimden bu şekilde özür dilemek... Kral kedisin ha.

    Halime-"Raf, Ref. Gelin yemeğinizi yiyin." deyince abimin kucağından indiler.

    (HATIRLATMA YAPAYIM DA SONRA BU KiMDi DEMEYiN:

    MERYEM'iN ANNESi= SELMA

    MERYEM'iN BABASI= MURAT

    MERYEM'iN ANNEANNESi= HALiME)

    Selma-"Neden kedilere böyle tek heceli anlamsız bir isim koymayı düşündün?" Anasına bak kızını al amk. Kendileri söyledi diyemeyeceğime göre:

    b-"Aslında bilmiyorum. Bir an içimden geldi öyle isimlendirdim."

    Murat-"ileride çocuklarını da içinden geldiği gibi isimlendirme sakın." dedi ve biraz güldü. Güldüler. LANET OLASICALAR! HiÇBiRiNiZ Mi HALiME TEYZEYE ÇEKMEDiNiZ AMK.

    Meryem-"Babam biraz şakacıdır." Murat amca abime döndü ve:

    Murat-"Sen üniversiteli gibi duruyorsun. Hangi bölümü okuyorsun?"

    Abi-"Veterinerlik okuyorum."

    Murat-"Güzel meslek. ileride iyi parası vardır."

    Abi-"Aslında parası için yapmıyorum. Hayvanlarla aram iyidir, daha yeni de gördünüz. Hayvanlar da nedensiz bir şekilde beni sever. Onlar için ben de veteriner olmak istiyorum."

    Murat-"Bak Tarık. Bu devirde tek güç paradır. Sevgi falan para etmiyor bu devirde. Siz küçüksünüz şimdi anlamıyorsunuz dediğimi ama ilerde anlayacaksınız."

    b-"Bence sevginin yeri parayla ölçülemez. Ben parası çok olup mutsuz olan çok fazla kişi (hayalet) gördüm. Paranın getireceği mutluluk yalnızca maddi bir tatmin isteği. Her insan aynı hissediyor, param olursa mutlu olurum şeklinde. Ama para mutluluk getirmiyor bence. Hatta bazı noktalarda başınıza bela olabiliyor. Mesela miras davasında, veya hırsızlık olaylarında."

    Selma-"Televizyonu fazla izliyorsun galiba genç adam? O anlattığın şeyler televizyonlarda oluyor genelde."

    b-"Televizyonlarda değil. Gerçekte de gördüm. Dedem... Evi vardı, parası vardı, arabası vardı ama hep suratı asık bir adamdı. En son sevdiği kedisi ölünce de artık neredeyse yaşamak için amacı kalmamış gibiydi. Son nefesini verdiğinde gülümseyerek gitti." Daha fazlasını anlatmak istiyorum. Kelebeğin sevgisini, Selin, Cem ve Hakan'ı, Cehase'nin annesini, Cehase'yi...

    Murat-"Biraz acı konuşacağım sana ama çok safça düşünüyorsun. Dünya sandığın kadar merhametli değil. Herkes kurt bu devirde."

    b-"Eğer kurt görürsem o zaman arkadaşlarıma sığınırım. Onlara sırtımı yaslarım."

    Selma-"Annemin sana akıl verdiği belli oluyor. Sanki karşımda annemle konuşuyorum."

    Halime-"Kötü mü etmişim? Sana yıllarca öğretemedim bari şu çocuklar maddiyatla mutlu olunmayacağını öğrensinler."

    Selma-"Evet anne. Babam bizi bırakıp gittiğinde zaten biz çok mutluyduk... Beni konuşturma çocukların yanında şimdi."

    Halime-"O bizi bırakıp gittiğinde ben baktım sana. Ne sıkıntı çektin peki kızım?"

    Selma-"Anne, hatırlamıyor musun? Babam giderken evimizi satmıştı diye evden atıldık. Kaç ay evsiz kaldık. Ne çileler çektik."

    Halime-"Evsiz kalmadık kızım. Komşumuz Hayriye ablalarda kaldık. Saolsun bize aylarca sahip çıktı. Rahmetlinin hakkını ödeyemem. Para gittiğinde geriye dostların kalır kızım. Bunu sana öğretemedim bir." Ben sessiz sessiz anne-kız kavgasını izliyordum. Murat amcanın pek umrunda değil gibi. Meryem ise hala gergin. Raf ve Ref mutlu mutlu yemeklerini yemeye devam ediyorlar.

    Cehase-"Ortam çok gergin. Ben dışarı çık... "

    b-"Çıkamazsın. Başın bir daha belaya girsin istemiyorum." Fısıldayarak söylemişti ama Murat amca duydu:

    Murat-"Bir şey mi dedin?" Onu nasıl duydun? O kadar sessiz söylemiştim oysa.

    Abi-"Bana söyledi. Bir Bine. Ortamda kulaktan kulağa konuşulmaz." Ohh ne güzel. Azarımı da yedim. Keyif sigarası da yakayım bari. Hatta keyif sigaram geldi:

    Murat-"Sen hangi fen lisesinde okuyorsun?" Adam direk hangi fen lisesinde okuduğumu sordu lan! Meslek lisesi nasıl desem ki şimdi? El mecbur:

    b-"Meslek lisesinde okuyorum. Bilişim bölümü." Bir süre ortam sessiz kaldı. O kadar mı kötü bir yere gidiyorum lan?

    Murat-"Bu devirde herkes bilgisayarcı. Çok gereksiz bir bölüme gitmişsin. Artık üniversite sınavına daha iyi hazırlanırsın. Meryem, senin derslerin nasıl?" Meryem biraz korktu gibi. Elimi tuttu. Bayağı korkuyor galiba. O kadar mı düşük aldı? Elleri terlemiş. Elimi çekecekken göz ucuyla biraz bekle bakışı attı. Elimi çekmekten vazgeçtim ve beklemeye başladım.

    Meryem-"ilk sınavlarım iyi. Sadece matematik biraz... "

    Murat-"Kaç aldın?" Soğuk bir şekilde sormuştu. Meryem elimi sıkıyordu.

    Meryem-"68... "

    Murat-"68 mi? Yani yarısını anca doğru bildin. Bravo Meryem. Biz seni Almanya'ya yanımıza nasıl alırız diye kara kara düşünelim, sen burada tembellik yap."

    Meryem-"Tembellik yapmı... "

    Anne-"Git öğretmeninle konuş seni kurtarma sınavı yapsın."

    Halime-"Rahat bırakın çocuğu. Kız elinden geleni yapıyor... "

    Selma-"Sen karışma anne. Bu çocuğa hep sen yüz veriyorsun." Meryem ağlayacak gibi oldu.

    Cehase-"Bunu yapmak istediğinize emin misiniz? Öfkenizi kontrol edin." Cehase ne yapacağımı anladı. Tam söz söyleyecektim ki abim elini omzuma koydu. Sonra da elini geri çekti ve:

    Abi-"Yemek çok güzeldi Halime teyze. Ellerine sağlık." Konu böylece dağıldı.

    Halime-"Afiyet olsun evladım." Raf ve Ref de yemeklerini bitirmiş olacaklar ki abimin kucağına atladılar. Abim de onları sevmeye başladı. Meryem elini çekti. Ve tabakları toplayıp hiçbir şey söylemeden mutfağa gitti.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Murat kimdi ya :D
      ···
      1. 1.
        +2
        Trolse komik değilse daha komik :D
        ···
      2. 2.
        +1
        Murat bir bine'nin annesi degilmiydi
        ···
      3. 3.
        +1
        Bu arada abinin adını yeni öğrendik anasını hshsh. Hep abi abi diyodu ilk kez farklı ortama girdi
        ···
      4. diğerleri 1
    2. 2.
      +1
      Diyalog kullanma be... Reis benden buraya kadar, hayalkırıklığına uğradım hikayen konusunda... Kurtlar vadisi pusu gibi bir şeydi lan. Yerel mafya dizisiyken global oldu resmen.
      ···
      1. 1.
        +1
        Sıkıntı değil reis. Belki ileride senin seveceğin türde bir hikaye yazabilirim. Şimdilik kapasitem bu kadar. Buraya kadar okuduğun için teşekkürler.
        ···
  15. 65.
    +4
    Artık herhalde evime geçebilirim. Dünya bana başka felaketler de sunmazsa eğer. Çok yorgunum. Esneyerek yürümeye başladım. Hava da karardı. Sokağın sonundan küçük bir kız çocuğu beni görünce bana doğru koşmaya başladı. Önüme geçti ve:

    Çocuk-"Bir Bine abi sen misin?" Hayalet. Ten renginden belli. Bu arada benim adımı nereden duydu ki? O kadar ünlü mü oldum?

    b-"Evet, benim. Bir sorunun mu var?"

    Çocuk-"Benimle gel." dedi ve beni çekiştirmeye başladı."

    b-"Dur dur nereye gidiyoruz?"

    Çocuk-"Sen gel." dedi ve çekiştirmeye devam etti. Mecbur peşinden gittim. Beni bir ara sokağa kadar zütürdü. Ara sokaklardan nefret ediyorum. Aylar önce fare yüzünden geçirdiğim taciz anılarım aklıma geldi. Yeminle içim titredi. Beni birinin yanına doğru çekiştirmeye başladı. Adamı göremiyorum. Kız beni adama doğru çekiştirmeye devam ediyor. Adam değil... Kadın. Sarışın biri. Yüzünü görünce hatırladım. Bu kelebeğin bana rüyamda gösterdiği kadın. Daha yaşlı gözüküyor.

    Sarışın-"Sonunda tekrar karşılaştık Bir Bine."

    Çocuk-"Abla, sana abiyi getirdim. Şimdi huzura kavuşabilir miyim?" Sarışın kafasını okşadı.

    Sarışın-"Elbette. Gidebilirsin." dedi. Çocuk gülümsedi ve parlamaya başladı. Daha sonra kayboldu.

    b-"O yaşta ölmesi... "

    Sarışın-"O bir insan değildi. O kardelendi. Kardelen ve hercainin hikayesini biliyor musun?"

    b-"Hayır. Ama bunu mu konuşmalıyız? Sen kimsin?"

    Sarışın-"Hikayeden sonra kim olduğumu söyleyeceğim, söz. Bir zamanlar birbirine sevdalı iki çiçek varmış. Biri Hercai diğeri de Kardelen. Ama birbirlerinden uzaklarmış. Diğer çiçeklerle aynı anda büyüdükleri için de birbirlerini göremiyorlarmış. Bir gün Kardelen Hercai'ye birbirleri ile görüşemediğini ve yazın solup kışın açalım demiş. Hercai de kabul etmiş. Ve Kardelen solmuş. Kış olduğunda Kardelen Hercai'yi görmek uğruna karı delmiş. Ama etrafına bakmış ve onu bulamamış. Daha sonra üzüntüsünden bembeyaz olmuş. Aşkı için karı deldiğinden dolayı ismi Kardelen olmuş." Hikaye güzeldi. Ama kendimi salamam.

    b-"Hikaye güzeldi ama konumuzla alakası yok. Sen bana kim olduğunu söyle."

    Sarışın-"Sen bunca zaman hayaletlerin hikayeleriyle büyüdün Bir Bine. Bu hikaye ilgini çektiğinin de farkındayım. Hatta bir bitkinin ruhunu ilk kez gördüğün için şaşkınsın. Seni çok iyi tanıyorum."

    b-"Beni bu kadar iyi tanıyorsan adını söylemediğin için kızmaya başladığımı da farkındasındır. Ve beni nasıl bu kadar iyi tanıdığını da merak ettiğimi fark etmişsindir."

    Sarışın-"Benim ismi Nilay. Ruhları etkisiz hale getirme yöntemini çok safça buluyorum. Sana istersen saatlerce uğraşmadan ruhları etkisiz hale getirmeyi öğretebilirim."

    b-"Ruhları 'etkisiz' hale getirmiyorum. Huzura kavuşturuyorum. Gerek yok. Ben böyle iyiyim. Daha geçen dalgaa dan da aynı teklifi aldım."

    Nilay-"Bu güçsüz halinle neyine güveniyorsun? Daha bir fare ile bile başa çıkamadın."

    b-"O fareyi sen mi gönderdin?"

    Nilay-"Hayır, ama onu tanıyordum. Yıllarca Tanrı'ya hizmet etti."

    b-"Tanrı mı?"

    Nilay-"Milenyumlardan biridir."

    b-"Milenyum mu... Kafam çok karıştı. Benden ne istiyorsun."

    Nilay-"Bize katılmanı istiyorum. Sana ruhlar ile mücadele etmesini öğreteyim."

    b-"Reddediyorum."

    Nilay-"Kendine boş bir güvenin var Bir Bine." dedi ve bir hayalet elinde kafesle Nilay'ın yanına geldi. Kafesin içinde Cehase var.

    b-"ONU HEMEN BIRAK!"

    Nilay-"Kendine güvendiğin o boş gücünle gelip kafesi benden al. Eğer alabilirsen bir daha karşına çıkmayacağım." dedi

    Cehase-"Efendim, benim hatam. Beni bırakın ve gidin."

    b-"ASLA" dedim ve üzerine koşmaya başladım. Kafese elimi uzattığım anda hızlı bir refleksle geri çekiyor. Sanki ben bir çocuğum da yetişkin birinden şekeri almaya çalışıyormuşum gibi. Cehase karşımda ve ona ulaşamıyorum. Ulaşmalıyım... Ulaşmalıyım... ULAŞMALIYIM...

    Nilay-"Boş gururunu geride bırak ve teklifimi kabul et." Birden elindeki kafes kayboldu ve arkamdan ses geldi:

    Dagaar-"Dedi sarı cadı. Avının zihnini çelmek için çok uğraşıyordu, arkadaşını alırsa avı da ona itaat etmek zorunda kalacaktı. Ama planlamadığı bir şey vardı. Avının arkadaşı Cehase isterdiği zaman huzura kavuşabilirdi. Ve az daha da efendisine zulmetmemek için kavuşuyordu."

    Sarışın-"Ben de nerede kaldı diyordum." Gözleri soğuk bakıyordu.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +2
      Birileri ATV dizilerine sarmış belli
      ···
      1. 1.
        +1
        Bu hikayeyi bana kardeşim anlattı, ona da annem anlatmış. Araştırdım ve bir diziye ait olduğunu öğrendim :D hikayeyi beğendiğim için de silmeyim dedim. :D
        ···
      2. 2.
        +1
        Diziden sonra hercai ismine antipatim oldu, öncesinde de vsrdı zaten. Neyse senin hatrına ddjvm
        ···
  16. 66.
    +3
    Sokakta telefonum çaldı. Lan iyi ki telefon aldım durmadan arıyorlar. Kaydırağı çektim:

    b-"Alo." Kimin aradığına bakmadım.

    Yasemin-"Bir Bine, koş yetiş."

    b-"Yasemin? Sen misin?"

    Yasemin-"Evet. Hemen evimin önüne gel."

    b-"Tamam tamam sakin ol ne oldu... " derken telefonu suratıma kapattı. Ne oldu lan acaba? Hemen koşmaya başladım. Kızın başına bir şey mi geldi? Hiçbir şey düşünmeden koşuyordum. Ve sonunda vardım. Evlerinin önünde kamyon var. Eşyaları kamyona taşıyorlar.

    Yasemin-"Bir Bine, buraya." diye işaret etti. Yanında Mert de vardı. Ben de yanlarına gittim.

    b-"Sorun nedir? Haciz falan mı geldi?"

    Yasemin-"Yok, taşınıyoruz."

    b-"Bunun için mi aceleyle çağırdın beni?" Cehase olsaydı önden gönderir troll mü değil mi baktırırdım amk. Ama aylardır Cehase yok. Yoruldum lan. Tüm gücümle koşmuştum.

    Yasemin-"Ne zaman çağırsam SBS'ye çalışıyorum diye beni ekiyorsun. Onun için ben de bu yalanı uydurdum."

    Mert-"Peki ya benim ne günahım vardı?"

    Yasemin-"Sen arada kaynadın. Olur o kadar."

    b-"Nereye taşınıyorsunuz?"

    Yasemin-"izmir'e taşınıyoruz. Babama oradan iyi bir teklif geldi babam da kabul etti. SBS ye de orada gireceğim."

    Mert-"Yani veda etmek için çağırdın. Direk söyleseydin de gelirdik."

    Yasemin-"Yaaaniiii... "

    b-"Eşyaları taşımamız için çağırdın değil mi?"

    Yasemin-"Bingo. Bir Bine'ye 100 puan."

    b-"Reddediyorum."

    Yasemin-"Onu da düşündüm. BABA. ARKADAŞLARIM GELDi." diye bağırdı. Babası da bize doğru yöneldi. Yanımıza geldi ve:

    YB-"Hoşgeldiniz çocuklar. Gelin bakalım, yardım edin." Şimdi reddetme şansım tamamen gitti. Genelde tanımadığım bir kişi benden yardım isteyince ister istemez yardım ediyorum. Bu huyumu da bildiği için babasını yanına çağırdı. Babası önden yürüdü biz de arkasından, amelelik başlasın.
    ···
    1. 1.
      +1
      Şarj iki hızlı
      ···
    2. 2.
      +1
      Yasemin kimdi Meryem kimdi ? :/
      ···
      1. 1.
        +1
        Başkan hadi Yasemin'i unutmanı anlıyorum, uzun süredir ortada yoktu da Meryem'i nasıl unuttun :D

        Kısa özet: Yasemin sınıf başkanıydı. Genel olarak yan karakterdi.

        Meryem ise onun yakın arkadaşıydı. Hatta kediler Raf ve Ref onda kalıyor. O da anneannesiyle beraber yaşıyordu. Anneannesinin ismi de Halime deyip hatırlatmamı bitiriyorum.
        ···
      2. 2.
        0
        Sorry bro. işler karışık. Gerçek hayatla hikayeyi bsğdaştırıyo beynim jsgmdgm
        ···
  17. 67.
    +3
    Test kitabı gibi mübarek bitmiyor. Neyse ki sonunda bitirdim ve oturup beklemeye başladım. Bir süre sonra ikisini de beraber getirdiler. ikisi de temiz gözüküyor. Ve Raf da uyanmış.

    Vet-"Bir sorunları yok. Sadece çok aç kalmış ve açlıktan bayılmış."

    Raf-"Bizi görebilen abi o mu?"

    Ref-"Evet."

    b-"Neyse ki bir sorunları yok. Onları burada bırakmam sorun olur mu?" Ben bunu diyince ikisi beraber:

    Raref-"BiZi BURADA BIRAKMA!" diye bağırdılar.

    Vet-"Kediler sizi anlamış gibi." dedi ve güldü.

    Vet2-"istesek de alamayız. Şu anda yerimiz yok. Bir süre sizde kalsın. Numaranızı bırakın. Yer açıldığında sizi arayalım." Yapacak bir şey yok.

    b-"Peki." Dedim ve numaramı verdim. 25 tl de muayene ücreti verdim amk. Harçlığımın hepsi tek dışarı çıkmamda çöp oldu. insanlar bu kadar pahalı muayene olmuyor.

    Vet-"Kap ister misiniz? Kedileri koymak için?"

    b-"Gerek yok. Siz yere bırakın." dedim ve ikisini de yere bıraktılar. Onlara baktım ve:

    b-"ikiniz de beni takip edin bakalım." dedim.

    Ref-"Tamam"

    Raf-"Tamam." Demişti. Sesleri heyecanlı çıkıyordu. Beni arkadan takip etmeye başladılar. Veterinerler şaşkın biçimde gidişimi izlediler.
    ···
  18. 68.
    +3
    13 Haziran 2009

    Raf-"Bir daha Ref ile konuşmam."

    Ref-"Bir daha Raf ile konuşmam."

    Halime-"ikisi de tüm gün böylelerdi. Birbirlerine yaklaşmıyorlar. Birlikte yemek de yemiyorlar."

    Meryem-"Ne yaptıysak birbirlerine yaklaşmadılar. En sevdikleri topu verdik, en sevdikleri yemeği koyduk ama nuh diyor peygamber demiyorlar."

    b-"Bir de ben deneyeyim bakalım. Raf, Ref sorun nedir?"

    Raf-"Onun gibi bir kafasızla beraber daha fazla duramam."

    Ref-"Onun gibi bir beyinsizle beraber daha fazla duramam." Bu halde bile birbirleri ile aynı cümleyi söylüyorlar.

    b-"Peki neden kavga ettiniz?"

    Ref-"Annem en çok abimi seviyor diyorum beni dinlemiyor."

    Raf-"Hayır, annem en çok ablamı seviyor diyorum beni dinlemiyor."

    Ref-"SENi SEViYOR!"

    Raf-"SENi SEViYOR!"

    Meryem-"Ne oldu sesleri arttı birden? Barıştırırsın diye çağırdık daha fazla kavga ettir diye değil."

    b-"Ben de neye uğraşıyorum sanıyorsun? Bekle biraz." dedim ve Raf ve Ref'i kucağıma aldım. Halime teyzeye doğru tuttum.

    Ref-"Bir Bine abi. Beni yere bırak. Onunla yakın durmak istemiyorum."

    Raf-"Bir Bine abi. Beni yere bırak. Onunla bu mesafede durmak istemiyorum."

    b-"Halime teyze. En çok Raf'ı mı seviyorsun, yoksa Ref'i mi?" Halime teyze ikisini de kucağımdan aldı ve:

    Halime-"ikisini de eşit seviyorum tabii ki. Birisi oğlum, diğeri kızım." dedi ve ikisinin de kafasından öptü.

    b-"Raf ve Ref. Şimdi tatmin oldunuz mu?"

    Ref-"Evet ama en çok abimi sevsin. Ne de olsa insanlar onu sevmiyor."

    Raf-"Evet ama en çok ablamı sevsin. Ne de olsa ruhlar ablamı sevmiyor."

    Meryem-"Sen nasıl anladın kıskançlıktan kavga ettiklerini?"

    b-"Kavgaları kıskançlıktan değil ki. ikisi de Halime teyzenin diğerini daha çok sevmesini istiyor. Bu yüzden de kavga etmişler. Boşa üzdünüz Halime teyzeyi."

    Ref-"Özür dilerim."

    Raf-"Özür dilerim."

    Halime-"Sen bir tek insanların içini değil, hayvanların da içini görebiliyorsun. Derslerin Meryem kadar iyi değil ama kalp gözün açık. Bu saf yapından dolayı olsa gerek. Sayende barıştılar."

    Meryem-"Saflıkla bir alakası yok. Nasıl yaptı ben de anlamadım ama... gerçekten hayaletlerle falan konuşuyor olabilir misin?"

    b-"Evet, konuşuyorum." Artık saklamaya çalışmaktan falan sıkıldım. Valla bak. Sbs'ye de az kaldı. Normalde Meryem'lerin evine bile 2 haftada bir falan gelmeye başlamıştım. Çünkü bu sınav biraz önemliydi.

    Meryem-"Kesin konuşuyorsundur."

    b-"Sana nasıl kanıtlayabilirim?"

    Meryem-"Bana hayaletleri göster o zaman."

    b-"Tek zeki de sensin. Eğer başkalarına gösterebilsem sence deli muamelesi mi görürdüm? Hayalete en yakın şey olarak şu ikisi var." dedim ve Raf ve Ref'i gösterdim.

    Meryem-"Onlar sadece çok zekiler. Benim dediğimi de anlıyorlar." Telefonum çaldı. Samsung E250. Kaydırmalı. 2007 nin en iyi telefonu seçildi. Havalıyım hanny... Telefonu çıkardım ve annem arıyor. Kaydırağı kaydırıp açtım.

    b-"Alo."

    Anne-"Ne zaman geleceksin?"

    b-"Belli olmaz. Ne oldu ki?"

    Anne-"Eve gelirken 2 ekmek al."

    b-"Abim ne halt yiyor?"

    Anne-"Onun sınavı var."

    b-"Benim de Sbs var. Ama kimsenin umrunda değil."

    Anne-"AYY. BiR BiNE ÇILDIRTMA BENi. DIŞARIDASIN DiYE SANA AL DEDiM."

    b-"Tamam anne anladık. Gelirken alırım." dedim ve yüzüme kapattı. Suçlu benim mk. Her şeyde suçlu benim. Yeminle Dalgaa'yı çağırıp teklifini kabul edecem mk. ismi Dalgaa mıydı? Ne bileyim mk. Umurumda da değil.

    b-"Sizi barıştırdığıma göre ben eve geçiyorum."

    Halime-"Çok sağol oğlum. Sen de olmasan Raf ve Ref'i nasıl barıştırırdık?

    b-"Önemli değil Halime teyze. Kendine iyi bak." dedim ve evden çıktım. Bugün başka işim yok. En iyisi evime döneyim.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 69.
    +3
    Ders çalışmaktan bunaldım. Biraz dışarı çıksam iyi olacak. Montumu aldım ve dışarı çıkacakken:

    Abi-"Bana gelirken meyveli yoğurt al." Abim spora başladı. Sivilceli abimden eser kalmadı. Spor yapıp sivilce ilacı kullandı ve kendine düzenli bir bakım yaptı. Şu an 11. sınıfta ve evrime inanmamı sağlayacak kadar değişti. Değişti de... Keşke gerçekten güzel bir amaç uğruna bu değişimi yaşasaydı. Sevgilisinden ayrıldı ve bir süre depresyona girdi. Daha sonra ondan daha iyilerine layık olduğunu düşündü ve spora başladı. Tabi bir ruhun yardımıyla. Ruhlar genelde kalbi zayıf kişilere üşüşüyorlar. Cehase abimi aptal ruhlardan kurtarmak için bayağı mesai yaptı. Eskiden sporcu bir ruh abim depresyondayken kulağına fısıldadı ve abim spora başladı. Ben de kendi kararlarımızı kendimiz veriyoruz sanıyordum. Hayal kırıklığına uğradım.

    b-"Tamam abi."

    Abi-"Oğlum bak iyice nonoşa bağladın. Önceden git kendin al falan derdin. Bir sıkıntın mı var?"

    b-"Anlatsam da inanmazsın ki." dedim ve kapıyı çekip çıktım.

    Hava bayağı soğuk ve kar yağıyor. Ama bu soğuğu nedense seviyorum. Kulaklığımı evde unuttum. Keşke alsaydım. Müzik dinlerdim.

    -"YARDIM EDiN. LÜTFEN YARDIM EDiN." Bunu duyunca hemen koştum. Neden koşuyorum ki? Ne yapabileceğim? Kimseyi kurtaramıyorum. Ama yine de koşuyorum. Neden? Uzakta bir çocuk gördüm. Birinin önünde duruyor ve :

    -"Lütfen yardım edin." dedi. Adam eğildi ve kafasını okşamaya başladı. Ne yapıyorsun lan? Çocuk yardım istiyor bu da kafasını okşuyor. Sonra geçip gitti. Yardım etmedi. Çocuk diz çöküp ağlamaya başladı. Hemen yanına koştum ve:

    b-"Sorun nedir?" dedim. Çocuk bana baktı ve:

    -"Kardeşim. Hareket etmiyor."

    b-"Nerede?" dedi ve önden koşmaya başladı. Ben de arkadan takip ettim. Arkadan bakarken bir şey dikkatimi çekti. Kuyruğu var. Beyaz renkli. Hayalet bu. O zaman o adam nasıl gördü onu? Benden başka gören biri de mi var yani? Gördüyse neden yardım etmedi? Sonunda vardık. Siyah kuyruklu başka bir çocuk. Solumunu kontrol ettim. Nefes alıyor. Hayalet olmasına rağmen nefes alıyor.

    b-"Onu hastaneye zütürmeliyim." Arkamdan bir ses geldi:

    Ses-"Onu veterinere zütür." dedi. Arkamı döndüm ve kimse yoktu. Kim konuştu? Şu an bunu düşünecek zaman değil. Veterinere doğru koştum.
    ···
  20. 70.
    +3
    Acaba 2 sokak öteye gidip gelene kadar yaşayabilecek miyim? Bu şansızlıkla değil iki sokak geçmek, tek sokakta bile yaşayabileceğimi sanmıyorum. Üstelik Nalbura gidiyorum. Ara sokaktan gidersem daha hızlı varırım... Hız mı güvenlik mi? Bu lanetten ne kadar hızlı kurtulursam o kadar iyi. Ara sokaktan gideceğim. Umarım ölmem...

    Ara sokaktan gitmeye başladım. Ama o kadar çok korkuyorum ki biri karşıma çıkacak diye... Üzerime biri su döktü. Balkondan kafama su döktüler lan. Üstelik kirli su olduğu çok belli, beyaz giydiğim kıyafet bile simsiyah oldu.

    b-"YETER AMK YETER LAN! BAŞLAYACAM ŞANSIZLIĞINIZA DA SUYUNUZA DA... "

    -"Bu kadarcık şeye çok yaygara yapıyorsun. Beni uykumdan uyandırdın." Ses arkamdan geliyor. Anca başıma geleni bilmeyen bir salağın konuşması. Arkamı döndüm ve:

    b-"TABi YAPARIM LAN! SEN Kimsi anangibm" Karşımda kocaman bir kurt duruyor mk. Tamam. Anlıyorum.

    -"Benim ismim Dagaar. Senin sesine uyandım. Demek sen de nadir doğansın."

    b-"Maalesef ki öyleyim. Başıma gelmeyen tak kalmadı."

    Dagaar-"ismimi duydun ve hala burada durabiliyorsun."

    b-"Ruh gücünü boşa beni korkutmaya harcama. Yok olmanı istemem, gerekirse huzura kavuşturabilirim. Ama şu an işim var."

    Dagaar-"HAHAHAHA. insan. Sen beni huzura kavuşturacak güçte değilsin." Etrafımda dolaşmaya başladı.

    Dagaar-"Sıska bir vücut, çelimsiz ayaklar, düşük bir ruh gücü. Beni öldürmene imkan yok. Daha içindeki fare ile başa çıkamıyorsun."

    b-"Seni öldüreceğimi mi söyledim? Ruhunu huzura kavuşturacağımı söyledim. istemiyorsan beni oyalama, daha şu şansızlığımdan kurtulmam lazım"

    Dagaar-"içindeki fareden bahsediyor olmalısın. istersen seni ondan kurtarabilirim. "

    b-"içimdeki bir şeyden dolayı mı tüm günüm mahvoldu?"

    Dagaar-"Düşük seviyeli bir ruh. Seni ondan kurtarmak tek hamleme bakar. Ama karşılığında senden bir şey istiyorum."

    b-"Biriniz de bir şey istemesin. Söyle bakalım."

    Dagaar-"Benim için yaşa. Ölünce de benim yanımda ol. Ben milenyumlarca yaşadım. Sana bildiğim her şeyi öğretebilirim. Kimse senin karşında duramaz, bu gözleri biliyorum, ezilen bir insanın gözleri. Yıllarca kimse sana inanmadı, herkes seni aşağıladı ve hor gördü. Bir daha hiçbir varlık seni hor göremeyecek. Sadece kabul etmen yeterli." Cevap belli amk.

    b-"Reddediyorum."

    Dagaar-"Çok hızlı oldu. Neden?"

    b-"Denize düşen yılana sarılır hesabı gidemem. Ruhum bana ait, bedenim de. Şimdi müsadenle, Nalbur'da işim var."

    Dagaar-"HAHAHAHHA. SENi SEVDiM iNSAN. BENiMLE BU KADAR KORKUSUZ KONUŞABiLEN iLK iNSANSIN. KABUL EDECEĞiN ZAMAN ADIMI SESLEN VE KABUL EDiYORUM DE. YANINA GELiP ANLAŞMAYI SAĞLAYACAĞIM. Umarım düşman olarak karşılaşmayız." Dedi ve toz olup gitti. Cidden toz oldu. Saçma sapan ruhlarla uğraşıyorum aq. Nalbura sağ varmak istiyorum. En azından artık içimde bir ruh olduğunu biliyorum.
    Tümünü Göster
    ···