/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +60 -12
    HERKESE MERHABALAR. HiKAYEYE BAŞLAMADAN ÖNCE ŞUNU BELiRTMEK iSTiYORUM. RAMAZAN BOYUNCA (EĞER iŞiM ÇIKMAZSA) HER GÜN BURADA BiR HiKAYE PAYLAŞILACAK. HiKAYEDEN KASTIM ANA KARAKTERiMiZiN BiR ANISI. RAMAZANDA BiRAZ DA OLSUN ZAMAN GEÇER. YARIN DA AYNI SAATTE iKiNCi HiKAYEYi ATACAĞIM. BU BÖYLE RAMAZAN SONUNA KADAR GiDECEK. ŞiMDiDEN KEYiFLi OKUMALAR.

    TÜM HiKAYELERiM iÇiN (bkz: bir bine bende binem hikaye serisi)
    ---

    Ben Bir Bine. Bu günlüğü benden sonra gelenlere rehber olması amaçlı yazıyorum. Şayet eğer benim gibi siz de hayaletleri görebiliyorsanız korkmamalısınız, kaçmamalısınız. Onlara yardım etmeyi ve ruhlarını huzura kavuşturmayı deneyin. Hayaletlerden daha fazla şey görebiliyorsanız bu kitabı kesinlikle okumalısınız.

    20 Haziran 2002

    Çocukluk zamanlarım. 1. sınıfı yeni bitirdim. 7 yaşlarındayım. Hayaletler ile insanlar arasındaki farkı bilemiyorum. Bu da YAŞAYAN arkadaşlarım tarafından dışlanmama neden olmuştu. Bir tek insan hayaletleri değil, hayvanların hayaletlerini bile görebiliyorum. Hatta onlarla iletişim bile kurabiliyorum. Ailem hayali dostlarım olduğunu sandığından endişelenmediler. ileride endişelenecekler. ilk kez o zaman bir hayalete yardım ettiğimi hatırlıyorum.

    Bizim bakkalın önünde oturan bir hayalet olurdu. ismi Kemal’di. Tabi o zamanlar farkı anlayamadığım için her sabah kalktığımda onunla akşama kadar oynar, daha sonra da eve dönerdim. Ama o bakkalın kapısının önünden asla ayrılmazdı. Bir gün cesaret ettim ve sordum:

    b-“Kemal, neden evine gitmiyorsun? Ben bütün gün burada dursam annem beni döver.” Gözlerini kaçırdı.

    Kemal-“Benim dönebilecek bir evim yok. Artık yok.”

    b-“Neden?”

    Kemal-“Ben öldüm Bir Bine. 2 sene önce.”

    b-“Ölmek ne demek?”

    Kemal-“Ruhun vücudunu terk etmesi. Normalde beni görememen lazım, diğer insanlar gibi. Ama sen farklısın, beni görebiliyorsun. Bunca zamandır sana bunu söylemek istemedim çünkü seninle oyun oynamak eğlenceliydi. Artık gerçeği biliyorsun.” O zamanlar ne demek istediğini anlamamıştım. Ama Kemal üzgün bakıyordu.

    b-“Neden hep burada duruyorsun peki?”

    Kemal-“içerideki bakkal benim babam. Ona karşı bir pişmanlık hissediyorum, belki de o yüzden. Babama söylemek istediklerim var. Ama korkuyorum. Sen de benimle içeri girer misin?”

    b-“Olur.” Dedim ve elinden tutup içeri girdim. Evet, hayaletlere dokunabiliyorum. Çok garip değil mi? Onlar da isterlerse bana zarar verebilirler, ama şanslıydım ki zarar verenine rastlamamıştım. içeri girdim ve Kemal babasıyla konuşmaya çalıştı, ama babası sanki onu göremiyordu.

    Bakkal-“Hoş geldin Bir Bine. Ne istedi annen?” Bakkal bizi tanırdı.

    b-“Kemal seninle konuşuyor bakkal amca.”

    Bakkal-“Kemal mi? BENiMLE DALGA MI GEÇiYORSUN!”

    b-"Hayır. O burada. Seninle konuşmak istiyor."

    Kemal-“Bir Bine. Artık anlıyorum. Sadece benim dediklerimi tekrar et.” O söyledi ben de tekrar etmeye başladım.

    Kemal-“Baba. O gün ölümüm senin hatan değildi. Sen bana bıçağa dokunmamamı ve büyüyünce kullanabileceğimi söylemiştin, ama ben seni dinlemedim. Hatırlıyor musun? Sana her zaman nasıl hızlı büyürüm, nasıl senin gibi kocaman olurum diye soruyordum. Sen de bana her yaşın kendine göre güzel olduğunu ve senin yaşına geldiğimde kendi yaşlarımı arayacağımı söylerdin. Ben ise o zamanlar küçüktüm. Hem aklım, hem de bedenim küçüktü. Annemin vefatından sonra bana hem annelik, hem de babalık yaptın. Yemeği yaparken seni izlemeyi severdim. Bıçağı hızlı kullanır, kullanırken de askerlik anılarını anlatırdın. Askerde komutanınız sinemaya gideceğiz diye kandırıp size patates soydurduğu hikaye aklıma geldikçe hala gülerim. Ben de senin gibi olmak istemiştim. Sandalyeyi çektim ve bıçağa uzanmaya çalıştım. Bıçağa uzanırken de raf üzerime düştü ve öldüm. Baba, suçlu bendim, yıllardır kendini suçladın ama artık lütfen kendini suçlama. Seni her zaman seveceğim. Annem ile seni cennet bahçelerinde bekliyor olacağız.” Dedi ve parlamaya başladı.

    b-“Kemal, parlıyorsun.”

    Kemal-“Ben gidiyorum Bir Bine. Ruhum artık huzura kavuştu. Sana teşekkür ederim. Babama söylemek istediklerimi sayende söyledim. Artık huzur içinde gidebilirim.” Bakkal ağlıyordu.

    Bakkal-“Oğlum. Merak etme oğlum. Kendime iyi bakacağım. Huzur içinde yat oğlum.” Dedi ve bana sarılıp ağlamaya başladı. Kemal gülümsedi ve kayboldu.

    b-“Bakkal amca. Kemal gitti.”

    Bakkal-“Son kez oğlumla konuşturduğun için teşekkürler sana Bir Bine. Teşekkürler oğlum.” O günden sonra beni her gördüğünde oğlum diye seslenmeye başladı. Eskiden kasvetli duran bakkala artık daha neşeli duruyordu. Oğluna verdiği sözü son anına kadar yerine getiriyordu. Bu benim ilk küçük zaferimdi…

    ---

    YARIN GÖRÜŞÜRÜZ.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +11
    Okuyan var mı beyler bir ses verin bakayım. Yarın duruma göre biraz geç gelebilir hikaye haberiniz olsun şimdiden.
    ···
    1. 1.
      +2
      Ben okudum :D
      ···
      1. 1.
        +2
        Sen de olmasan kanka :D
        ···
    2. 2.
      +2
      Karşim okuyorumda, korkarak yani. Hikayeden degil yarım bırakıp gitmenden. Trendlerden düştü ama sen yinede devam et olurmu pnpa
      ···
      1. 1.
        +1
        Sözüm söz. Ramazan bitene kadar işim çıkmazsa yazmaya devam edeceğim.

        Edit:işimin çıkmasından kastım 1 gün yazmam en fazla, ondan sonraki gün yeni anı gelir.
        ···
      2. 2.
        +2
        Aynı şekil bende okuyor olucam. Sukular selale panpama
        ···
    3. 3.
      +1
      Rezz pampa sahuru senin sayende getirdim devam
      ···
      1. 1.
        0
        Yarına devam ediyoruz pampa.
        ···
    4. diğerleri 1
  3. 3.
    +10
    Annem ve babam dedemle sohbet ederken abim ve beni de dışarı çıkarttılar. Abim köydeki arkadaşlarının yanına gitti (beni kesinlikle aralarına almazlar), ben de daha 5 yaşlarındayken hayaletleri gördüğümü söylediğim için köydeki çocuklar benden nefret eder. Yalan söylediğimi veya deli olduğumu düşündükleri için. Tekir ve ben köyde yürümeye başladık.

    Tekir-“Beni nasıl görebiliyorsun? Ve bana nasıl dokunabiliyorsun?”

    b-“Bilmiyorum.”

    Tekir-“Senin burada olman güzel. Uzun zamandır babamın yanındaydım. Ölmeden önce babam beni kucağına alır ve kafamı okşardı.”

    b-“Baba dediğin… Dedemden mi bahsediyorsun?”

    Tekir-“Evet. Sen ona dede diyorsun. Annem öldükten sonra babamın beni okşarkenki hüznünü hissediyordum. Dışarıya belli etmezdi, yalnızca benim yanımdayken üzüldüğünü anlatırdı. Ne dediğini anlamazdım ama benim kucağına alıp her okşadığında gözleri yaşarırdı. Ona yardım edememek benim zoruma giderdi. Bir gün evden çıktım, onu mutlu edecek şeyi bulmak istiyordum. Artık ağlamasını istemiyordum. Koştum, koştum ve koştum. En sonunda kendimi insanların çok olduğu bir yerde buldum.” Köy meydanından bahsediyor olmalı. Köy meydanı buraya uzaktır. Dedem bile arabasıyla gider. Bayağı uzaklaşmış demek ki.

    Tekir-“Annem beline her sabah kırmızı bir ip bağlardı. Ben de aynı kırmızı ipi yerde görünce heyecanlandım ve ağzıma alıp eve doğru koşmaya başladım. Çok heyecanlıydım. O kadar ki benim üzerime doğru gelen kocaman tekeri bile görmemiştim. Ve öldüm. ilk baş öldüğümü anlamadım. Eve doğru koşmaya devam ettim. Eve geldiğimde ne ağzımda ip kalmıştı, ne de babam beni görebiliyordu. Babam beni çağırıyordu ama ben buradayım diye bağırsam da beni duymuyordu. Babam beni aramayı bıraktı ve insanların fazla olduğu yere gitti. Ben de onunla beraber gittim. Ve ondan sonra da bedenimi gördüm. Öldüğümü anladım. Babam o kadar çok ağladı ki kendimden nefret ettim. Artık onu üzen bir de ben vardım.” Çocuk olduğumdan dolayı hikayesi beni o kadar etkilemedi. Evet, üzüldüm ama üzüntüm o kadar derin değildi. Eğer biraz daha büyük olsaydım hikayesine ağlayabilirdim.

    b-“Cennete bu yüzden mi gitmiyorsun?”

    Tekir-“Babamın eskiden olduğu gibi tekrar gülümsemesini istiyorum. Daha ben öleli fazla olmadı biliyorum, ama bana yardım eder misin?”

    b-“Eğer yardım edersem bir daha dedemi göremeyebilirsin ama.”

    Tekir-“Onu görüp dokunamamak bana daha fazla acı veriyor. Hem annem beni cennette bekliyordur.”

    b-“Tamam. Dedemi güldüreceğim.” Dedim ve Tekir’i kucağıma aldım. O da mırlamaya başladı ve eve döndüm.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 4.
    +10
    BU SEFERKi ANI BiRKAÇ PART SÜRECEK. YERiNiZi ALIN, BAŞLIYORUM.

    ---

    14 Temmuz 2003

    Tatil için anne tarafından dedemin köyüne gidiyorduk. Babam ve annem çok gerginlerdi. Aslında benden dolayı gerginler. Artık yavaş yavaş hayali arkadaş olayından değil de delirmeye başladığımı düşünüyorlardı. Bazı hastanelere gittik ama sorunuma pek yardımcı olamıyorlardı. Acaba onlara hayaletleri söylemesem mi? Yavaş yavaş hayaletler ile insanlar arasındaki farkı anlamaya başlıyordum. Genelde hayaletlerin insanlardan farklı bazı özellikleri vardı. Bazılarının ten rengi, bazılarının göz rengi, boyları, vücut lekeleri… Hala çocuk olduğum için bu kadarını anlayabiliyorum. Abim, ben, annem ve babam bir arabada yolculuk ediyoruz. Aslında yanımızda bir kişi daha var. Ama söylersem annem ve babam bana kızar, abim de dövebilir.

    Sakin bir biçimde köye vardık. Yaklaşık 6 saat kadar sürdü. Arabadan indiğimde güneş gözüme geldi. Güneşi pek sevmiyorum. Aslında güneşi değil, sıcağı sevmiyorum. Ağustos böceklerinin ‘cırr cırr’ seslerini duyabiliyorum. Dedem kapıyı açtı ve biz de içeri geçtik. Anneannem 3 sene önce vefat etti. Vefat ederken yanında değildim ama ruhunun huzura kavuştuğunu biliyorum. Kavuşmamış olsa burada olurdu. Tekir yine dedemin sallanan sandalyesinde uyuyordu. Tekir dedemin kedisi. Genelde beni gördüğünde üzerime atlar ve mırlar. Abimi de pek sevmez. Küçükken abim onu kuyruğundan tutup çok sağa sola savurmuş. Ondan dolayı abimi ne zaman görse tıslayıp kaçar.

    Dede-“Hoş geldin kızım, damadım. Şöyle oturun, size ayran vereyim.”

    Anne-“Sen zahmet etme baba. Ben getiririm.”

    Dede-“HÖST. DAHA ELDEN AYAKTAN DÜŞMEDiK! OTUR DEDiYSEM OTUR! Yol yorgunusunuz.”

    Anne-“Peki baba.” Dedi ve koltuğa oturdu. Dedem mutlak güce sahip biriydi. O ne derse odur. 1+1=3 derse bütün köyde 1+1=3 eder.

    Abi-“Dede, Tekir’i göremiyorum.” Dedem biraz hüzünlendi.

    b-“Dedemin sandalyesinde uyuyor ya.” Abim bana döndü ve:

    Abi-“Saçma salak konuşma bak.”

    Dede-“KÜFÜR ETME TARIK.”

    Abi-“Pardon dede. Ama baksana şuna. Kedi orada bile yok. Beni kandırıyor.”

    Dede-“Tekir vefat etti oğlum. 1 hafta önce evden çıktıydı bir daha geri dönmedi. En son köy meydanında gördüydüm, traktör ezmiş kediyi. Köylüler diyor ağzında kırmızı kurdale ile koşturuyormuş.”

    Anne-“Baba. Bu kadar detaya girme, daha çocuk onlar.”

    Dede-“Tamam tamam. Hadi siz şöyle geçin oturun. Ben de ayranları doldurayım.” Dedi ve kedi uyandı. Beni görünce gözlerini bir hüzün sardı. Öldüğünün o da farkında demek ki. Ona doğru baktım. Genelde gözlerinin içine dikkatli bakınca gördüğümü anlıyorlar. Annemlerin yanında Tekir'i yanıma çağıramazdım.

    Tekir-“Beni görebiliyor musun?” Yaşarken ne dediğini anlamıyordum, ölünce anlayabiliyorum sadece. Kafamı evet der gibi salladım. Hemen yerinden kalktı ve üzerime doğru koşmaya başladı. Oturduğum koltukta kucağıma atladı ve sırnaşmaya başladı.

    Tekir-“Bir Bine! Bir Bine! Gelmene çok sevindim! Beni görebilmene çok sevindim! Sana dokunabilmeme çok sevindim.” Duramadan üstümde sürtünüp duruyor. Aslında biraz gıdıklıyor. Ben de onu sevmeye başladım. Ama babam kızgın kızgın bana bakıyordu. Oradan bakınca saçma bir hareket yapıyorum gibi gözüküyor çünkü. Daha sonra elimi çektim. Dedem de tepside ayranı doldurmuş geliyordu. Hepimize uzattı ve ayranlarımızı aldık. Ayranın tadı çok güzel. Dedem hep kendi yapar. Arada içine farklı olarak karanfil de atar. Farklı tatlar da var ama pek anlamıyorum. Bazıları garipser ama nedense ayranda karanfil olması benim için normal ayrandan milyon kat daha güzel. Dedemin gizli formülü gibi.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +3
      Krdş diğer part yolla seri elimiz malafatta kaldik
      ···
      1. 1.
        +2
        Ramazan ramazan :D
        ···
    2. 2.
      +1
      arabada yanlarında olan ruhun hiçbir olayı yok mu? önemli biri olacağını düşünmüştüm açıkçası
      ···
      1. 1.
        +1
        Dünya ruhlarla dolu, her ruha olay yüklemeyim dedim :D
        ···
  5. 5.
    +9
    Bu arada başlık trendde 1. sıraya girmiş. Okuyan ve destek olan herkese teşekkürler. En son trendde 1. sıraya giren hikayem uyandığımda insanlık yokolmuştu adlı hikayemdi. Yani ilk hikayem :D Tekrar teşekkürler.
    ···
  6. 6.
    +8
    Eve geldiğimde dedemle babam tartışıyorlardı.

    Dede-“ÇOCUK O DAHA ÇOCUK. NE DELi DOKTORUNDAN BAHSEDiYORSUN SEN?”

    Baba-“Deli doktoru değil. Pgibolog. Baksana, senin kedine bile koltukta uyuyor diyor. Sence bu normal mi baba?”

    Dede-“DiKKAT ÇEKMEK iÇiN YAPIYORDUR. DELi DOKTORUNA GÖTÜRECEKSiN DE NE OLACAK? ÇOCUĞU BU YAŞTA ORADA iYiCE DELiRTECEKSiNiZ.”

    Anne-“Baba, anlamıyorsun. Durmadan kendi kendine konuşuyor, garip hareketler yapıyor. Daha bu sabah eve geldiğimizde kucağında sanki kedi seviyor gibi hareketler yapıyordu. Normal değil. ilk baş biz de dikkat çekmek için yapıyor sanıyorduk. Ama öyle değil.”

    Dede-“PiREYi DEVE YAPIYORSUNUZ” dedem sinirlendiğinde bağırarak konuşurdu. Herkes alışmıştı artık. Dedem ayağa kalktı ve tam çıkacakken benimle karşılaştı.

    Dede-“Büyükleri dinlemenin ayıp olduğunu bilmiyor musun sen?”

    b-“Dede. Bir gülümser misin?” Gülümsedi. Ama sahte bir gülümseme olduğu belli oluyordu. Ben tabi o zamanlar anlamıyordum. Tekiri uzattım ve:

    b-“Oldu mu?”

    Dede-“Ne oldu mu?”

    Tekir-“Ben içten gülümsemesini kast etmiştim.”

    b-“içten gülümsemek nedir?”

    Dede-“Oğlum ne saçmalıyorsun? Elini niye havaya kaldırıyorsun?” Normalde yapmayacağım şeyi yaptım ve:

    b-“Dede. Tekir içten gülümsemeni istiyormuş.”

    Dede-“NE DiYORSUN SEN? BENiMLE DALGA MI GEÇiYORSUN?” dedi ve tokadı vurdu. Ben de ağlamaya başladım. Dedem de dışarı çıktı. Annem yanıma koştu ve:

    Anne-“Sana kaç kere söyledim dedenin yanında böyle saçma sapan konuşma diye.”

    b-“Ama… Tekir dedemin üzülmesine üzülüyor ya!” dedim ve ağlamaya devam ettim. Tekir de yanımda ağlamaya başladı. En son annemin kucağında ağlamaya devam ettim ve uyuyakaldım.
    ···
  7. 7.
    +8
    Uyandığımda Tekir de yanımdaydı. Akşam olmuş. Dedem koltuğunda oturmuş televizyon izliyordu. Bana göz ucuyla baktı ve geri televizyonuna döndü.

    Tekir-“Babam asla mutlu olmayacak.”

    b-“Olacak. Dedem çok güçlü biri.”

    Baba-“Yine ne kendi kendine konuşuyorsun? Kalk da yemeğini ye. Biz yedik.” Dedi ve yerimden kalktım. Masaya oturdum ve annem de yemeğimi getirdi. Yemeye başladım. Yemek masası salondaydı. Dedemin gözlerinin içine bakıyorum. Ama o bana bakmamakta ısrar ediyor. Hüzünlü gibi. Tekir de yanıma çıktı ve:

    Tekir-"Babamı nasıl mutlu edeceğiz?" Cevap vermedim. Bilmiyorum ki. Abim yanıma doğru gelmeye başladı. Yanıma doğru gelirken Tekir kulaklarını arkaya doğru yatırdı ve tıslar bir şekilde

    Tekir-"Git buradan!" dedi. Abim duymadığından dolayı direk yanıma oturdu. Tekir daha da geri çekildi.

    Abi-"Bu sefer de kedilerle mi konuşuyorsun?"

    b-"Evet. Tekir burada ve sana gitmeni söylüyor."

    Abi-"Hahaha. Kesin öyle söylüyordur. Çocukken yaptığım hatalardan dolayı onu kendimden soğuttum. Özür dilemek istesem de yanına yaklaşmama izin vermezdi. Ben de fazla umursamazdım. Ama öldüğünü duyunca... Bilmiyorum. Keşke ondan özür dileyebilseydim. Ölmeden önce kafasını okşamama izin verseydi. Ben... Ben ne anlatıyorum? Kimseye bu konuşmadan bahsetmiyorsun. Kafanı dağıtırım bak."

    b-"Tekir seni affetmiş gibi duruyor abi. Şu an sana sırnaşıyor." Gerçekten de o kısa konuşmasından sonra Tekir abimin yanına gitti ve kafasını abimin üstüne sürtüp mırlamaya başladı. Ama abim hissetmiyor.

    Abi-"Dalga geçme benle bak çakarım ağzına." dedi ve yanımdan kalkıp gitti. Tekir ani gidişinden biraz afallamış olsa da kendini toparladı ve sesi üzgün çıkıyordu:

    Tekir-"Onu çoktan affetmiştim ama bana yaklaşmasından hep korkuyordum. Belki de yaşarken bir seferliğine izin vermeliydim." dedi ve dedemin sallanan koltuğuna gidip yattı. Ben de yemeğimi bitirdim ve annemin zoruyla tekrar yattım.
    ···
  8. 8.
    +8
    Hastanede annemin yanında uyuyakalmışım. Gözlerimi açtığımda dedem karşımda duruyordu. Kucağında da Tekir var. Ne olduğunu anlayınca:

    b-"Hayır hayır hayır hayır... " Gözlerimden yaş geliyordu.

    Dede-"Şşt. Anneni uyandıracaksın."

    b-"Dede, ölmedim de. Nolursun ölmedim de."

    Dede-"Öldüm. Bana verilen hayatın süresi de bu kadardı." Gülümsüyordu. ilk kez o zaman içten gülümsemenin anldıbını öğrendim.

    Tekir-"Sayende babam artık gülüyor. Teşekkürler Bir Bine."

    b-"Benim yüzümden... " Dedem ve Tekir parlamaya başladılar.

    Dede-"Senin yüzünden değil Bir Bine. Kendini asla suçlama. Yıllarca zaten ölmek istedim. O koca evde tek başıma yıllarım geçti. Tekir de ölünce yaşamak için amacım kalmamıştı."

    b-"Ya biz ne olacağız?"

    Tekir-"Yaşayacaksınız" dedi ve kayboldular. Ben de ağlamaya başladım. Annem ağlamama uyandı ve:

    Anne-"Bir Bine. Ne oldu?"

    b-"Dedem... Öldü." dedim ve doktorlar dedemin odasına koşuşturmaya başladı. Annem de ayağa kalktı ve koştu. Ve doktorlar başınız sağolsun dediler. Annem yıkıldı ve ağlamaya başladı. Babam soğukkanlılığını koruyordu. Abim ve ben de ağlıyorduk. Bu hayatımda kazandığım en kötü zaferdi...
    ---

    YARIN GÖRÜŞÜRÜZ.
    ···
    1. 1.
      +2
      Dede:Öldüm ben amk dercesine :D
      ···
  9. 9.
    +7
    9 Ocak 2004

    Uzun süredir ruhları görmezden geliyordum. Onlarla konuşmaktan iğreniyorum. Dedemin kaybı kendimi suçlamama neden olmuştu. Kendimi suçlamam da hayaletleri görme yeteneğimi suçlamama, o da hayaletleri suçlamama neden oluyordu. Hayaletleri yok saymam bana 3 yaşayan arkadaş kazandırmıştı. Selin, Cem ve Hakan. 3. sınıfın 2. dönemine girmiştik bile. Farklı sınıflardaydık. Kendi sınıfındaki kişiler benimle arkadaş olmaya yanaşmayınca farklı sınıftakilerle şansımı denedim. Arkadaşlığımız henüz yeni. 2. haftayı doldurmuştu. ilk önce Cem ile tanıştım, sonra beni arkadaşı Selin ile tanıştırdı, en son da Hakan ile tanıştım. Ve üçümüz yakın arkadaş olduk.

    Selin-“Bir Bine. Matematik’te 52. sayfadaki ödevi yaptın mı?”

    Cem-“Sen de hep ödevini Bir Bine’den alıyorsun. Biraz kendin çalışsan diyorum?”

    Selin-“Eğer yine eksi alırsam annem bana kızar. Hadi Bir Bine, bir güzellik yapsan.”

    b-“Ama bu son. Annem ödevlerimi sana göstermeme kızıyor.”

    Selin-“Annene niye söylüyorsun ki? Söyleme. Ödevi göstermedim de.”

    Hakan-“Herkes senin gibi yalancı değil. Sen doğru olanı yapıyorsun Bir Bine.”

    Selin-“Ben mi yalancıyım? Geçen sınavda kopya çekmeye çalışırken öğretmen yakalayınca ‘kağıt nereden geldi bilmiyorum’ diyen sen değil miydin? Bir de üstüne üstlük ağladın.”

    Hakan-“Ağlamadım!”

    Selin-“Ağladın!”

    b-“Tamam tamam. Kavga etmeyin. Bu son kitabımı gösterişim.”

    Selin-“Teşekkürler.” Dedi ve kitabımı aldı. Kendi kitabını açtı ve geçirmeye başladı.

    Cem-“Neden bu parka geliyoruz ki? Bomboş park. Hayaletli gibi.” Nedense burada hiç hayalet yok. En rahat ettiğim yer burası. O yüzden hep buraya gelmek istiyorum.

    b-“Burası nedense bana rahat geliyor. istersen başka parka da gidebiliriz.”

    Cem-“Gerek yok. Sen rahat ediyorsan.”

    Selin-“Oh be. Bitirdim.”

    b-“Tamam o zaman, ben eve gidiyorum. Annem merak eder.” Matematik kitabımı çantama koydum. Ayağa kalktım ve onlara el salladım. Onlar aralarında konuşmaya devam ediyorlardı. Ben de eve yöneldim.
    ···
  10. 10.
    +6
    GÜNCEL OKUYANLAR DiKKATLi OLSUN SON 2 PARTI BERABER ATTIM.
    ···
    1. 1.
      +3
      Ve geldim
      ···
      1. 1.
        +3
        Hoşgeldin kanka
        ···
  11. 11.
    +6
    ŞiMDi KÜÇÜK BiR DUYURUM VAR. SiZE HER GÜN 1 HiKAYE YAZACAĞIM DEMiŞTiM AMA BENiM NEREDEYSE TÜM GÜNÜM HiKAYEYE GiDiYOR :D VE BU DA BiRAZ gibIŞMAMA NEDEN OLUYOR. ONUN iÇiN ŞiMDi, ÖNÜMÜZDE 2 SEÇENEK VAR.

    1)BEN HiKAYEYi BURADA BIRAKACAĞIM, ARKADA HiKAYEYi YAZACAĞIM VE HEPSiNi TOPLU YAYINLAYACAĞIM. SiZE DE REZ ALMANIZ iÇiN BiR ENTRY VERECEĞiM VE ORAYA REZ ALANLARA BU HiKAYE BiTiNCE MESAJ ATACAĞIM.

    2)HER GÜN HiKAYE PAYLAŞMAYACAĞIM, 2-3 GÜN ARALIKLARLA HiKAYE PAYLAŞACAĞIM.

    SEÇiM SiZiN. SEÇTiĞiNiZi YORUM OLARAK YAZIN, BEN DE ONA GÖRE DAVRANAYIM. HER GÜN HiKAYE YAZMAK GiBi BiR SÖZ VERDiM BiLiYORUM AMA TUTAMAYACAĞIM SÖZ VERDiĞiM iÇiN SiZDEN ÖZÜR DiLiYORUM. BiR DAHA BÖYLE BiR ŞEY OLMAMASI iÇiN ELiMDEN GELENi YAPACAĞIM.

    YARIN SABAH BAKACAĞIM. EN ÇOK HANGiSi DENMiŞSE ONDAN DEVAM EDERiZ.
    ···
    1. 1.
      +2
      1 olabilir benim için
      ···
    2. 2.
      +1
      Bence de 1 daha mantıklı pnp.
      ···
    3. 3.
      +1
      Her gun girip 2 part okumaktansa 1 gun girer 10 part okurum bu en mantiklisi ki herkesde bunu ister senden suphe yok sen atarsin bunu adim gibi biliyorum o yuzden 1 diyorum 2 3 gun sonra bie giriyoruz dusunsenize 10 part fakan gelmis oper basima koyarim.be 10 dk da bitiririm orasi ayri mesele ama guzel olur
      ···
      1. 1.
        0
        2-3 güne bitirmem zor da biter bitmez atarım.
        ···
      2. 2.
        0
        Sure yi zaten olesine yAZDIM KANKA gibinti yok salla gelsin
        ···
      3. diğerleri 0
    4. 4.
      +1
      1 güzel gibi . Atarsın sen reis. ReZ
      ···
    5. 5.
      +1
      3. seçenek nedir peki panpa
      ···
      1. 1.
        0
        Hikaye yazmayı bırakıp 30 hazirandaki sınavdan sonra kendimi bilgisayar oyunlarına gömmek. (Eski halimdir, hiç tavsiye etmem :D )
        ···
      2. 2.
        +1
        Komikmiş ehehehe. Bu arada 30 haziran da ne sınavı panpa
        ···
      3. 3.
        0
        dgs knk. 2 yıllık üni okudum 4 yıllığa uzatacağım.
        ···
      4. 4.
        +1
        Çok kasma dayoglu ya, hikayeden sonra halledersin sjjsgjsg yok yok sen bak sınavına, sözlük kaçmıyo ya
        ···
      5. 5.
        +1
        zaten sınava çalışacağım diye bu seçenekleri sundum. Aslında hikaye yazmamın bu kadar vaktimi almasını beklemiyordum. Kısa kısa partlar atarım diyordum ama içim el vermedi kısa kesmeye detaylandırdıkça detaylandırdım sonuç bu :D
        ···
      6. diğerleri 3
    6. diğerleri 3
  12. 12.
    +6
    Sabah dedem beni parka zütürdü. Nedenini bilmiyordum ve normalde yapmazdı. Galiba o zamanlar bu davranışımı düzeltmem için kendisi uğraşıyordu. Tekir de elbette ki benimle gelmişti. Kaydırakta kayıyordum. Öğlen olmuştu bile.

    Dede-"Bir Bine. Gel bakalım buraya." dedi. Ben de kaydıraktan kaydım ve ayağa kalkıp dedemin yanıma gittim.

    b-"Efendim dede."

    Dede-"Sen dün benim kedimle konuştuğunu söylüyordun. O zaman sana bir soru soracağım. Eğer bilirsen sana inanırım. Eğer bilemezsen bir daha asla ama asla hayaletlerle konuşmayacaksın. Anlaştık mı?"

    b-"Tamam"

    Dede-"Beni ayran hiç seyretmedin, ama Tekir her ayran yaptığımda tezgaha yatar beni seyrederdi. Şimdi söyle bana, ben ayranıma karanfil dışında başka ne koyuyorum?"

    Tekir-"BEN BiLiYORUM. NANE KOKUSU KESKiN BiR SIVI KOYUYOR." Tabi o zamanlar dedem ayran değil iksir yapıyormuş. Ben de ayran içtiğimi sanıyordum. Ayranın mantığına aykırı.

    b-"Naneli bir şey koyuyormuşsun. Sıvı bir şeymiş. Döküp karıştırıyormuşsun." Dedem bunu duyunca şaşırdı. Ama ikna olmadı.

    Dede-"Tamam doğru, nane suyu koyuyorum. Peki nane suyunu nasıl yapıyorum?"

    b-"Bir cezveye nane koyup tokmakla eziyorsun ve sonra da bir kaç damla gül suyu dediğin bir şey damlatıp geri kalanına su koyuyorsun. Sonra onu pişirip kavanozda saklıyorsun. Ayran yaptığında mutfağın sağ alt dolabından çıkarıp çok az bir şey ayranına döküyorsun." Eğer büyük olsaydım ve bunları duysaydım ayranı içmezdim. Ya da içerdim lan iksir de olsa tadı mükemeldi. Dedem bembeyaz olmuştu. Kegib kegib nefes almaya başlamıştı. Kalbini tuttu ve nefes alışverişi daha da zorlaştı. Çevredekiler yardıma koştu ve hastaneye yetiştirdiler. Ben de ne olduğunu bile anlamadan kendimi hastane koridorunda buldum. Ağlıyordum. Tekir de ağlıyordu. Öleceğinden korkuyorduk. Annem, babam ve abim de geldi. Doktorla hararetli hararetli konuşuyorlardı. Ve yapabileceğimiz şey sadece beklemek oldu.
    ···
  13. 13.
    +6
    Okula doğru yürüyorum, biraz gerginim. Gerginden çok heyecanlıyım aslında. Cehase fark etmiş olacak ki:

    Cehase-"Bu kadar gerilmenize gerek yok. Hiçbir sorun çıkmayacak. Siz ki ruhları huzura kavuşturabiliyorsunuz, küçük bir dış görünüş olayını büyütmenize gerek yok." Küçük değil. Kravat taktım lan! Gömlek giydim! Daha ne kadar kendimi büyük hissedebilirim.

    b-"Gergin değilim, heyecanlıyım. Neyse... Bak sana söylediğim gibi. Okula girdiğimde seninle kesinlikle konuşmayacağım. Tekrar deli muamelesi görmek istemiyorum."

    Cehase-"Sizin gibi üstün bir yetenekle kutsanmış birisini bu şekilde aşağılamaları... insanoğlu aptal olmalı."

    b-"Ben de insanoğluyum hatırladın mı? Her neyse. Çok önemli olmadığı sürece beni konuşturma." Arkamdan biri yavaşça itti. itmenin etkisiyle Cehase korkup uçtu. Ama fazla uzaklaşmadı. Arkamı döndüğümde beni iten sınıf başkanımızdı. Yasemin. O parkta karşılaştığımızdan beri aramız iyi oldu. Küçük küçük sohbetle başlayıp daha sonra gerçekten arkadaş olduk. Hayalet olmadığını test ettim ve onayladım bu sefer.

    Yasemin-"Yine kendi kendine ne konuşuyorsun?"

    b-"Hiiç. Heyecanlıyım da kendimi sakinleştirmek için öylesine konuşuyorum işte."

    Yasemin-"Niye heyecanlısın ki? Sınıf aynı sınıf işte. Sadece kıyafet değiştirdik o kadar." Siz ne anlarsınız kravatın öneminden. Ya da ben salak salak heycanlanıyorum.

    Cehase-"Size demiştim, sadece siz bu durumdan geriliyorsunuz." Cevap veremeyeceğimi bildiğinden mi böyle davranıor acaba? Neyse, okul tam karşımızda. Okulun kapısından içeri girdik. Andımız ve istiklal Marşı'ndan sonra yeni sınıfıma girdim. Bazı farklı yüzler vardı. Yani ruhlarla konuşmazsam yeni arkadaş edinebilirim. Ama yine de beni tanıyan kişi sayısı fazla. Sıraya geçtim ve ortalara bir yere oturdum. Yanıma kimse oturmuyor. Yine. En azından yeni öğrencilerden biri otursaydı. Öğretmen geldi ve hala yanıma kimse oturmuyor. Lan o kadar mı adım çıktı? Tek yanı boş kalan benim. Yasemin niye oturmadı diye düşündünüz değil mi? Onun kendi yakın arkadaşı Meryem var. Onun yanında oturuyor. Ve böylece ders başladı.
    ···
  14. 14.
    +6
    Koşa koşa serçeyi takip ettim. Yuvasını gösterdi ve ağaca tırmanmaya başladım. Ciklemesi çok zayıf çıkıyordu. Ekmeği çok küçük küçük böldüm ve önüne koydum. Yuvasında bazı küçük kemikler vardı. Galiba biri buraya yemek bırakmış. Ben bunu düşünürken:

    Serçe-"Zahmet olmazsa su da koyabilir misin?"

    b-"Keşke erken söyleseydin." Ağaçtan inmeye başladım. Bir an ayağım takıldı ve aşağı düşmeye başladım. Serçenin bir anda boyu ve eni büyüdü ve beni ensemden yakaladı. Yavaşça ağaçtan aşağı indirdi ve eski haline döndü. ilk kez ruhun boyunun büyüdüğünü görüyorum. Ama yorulmuşa benziyordu.

    Serçe-"iyi misin?"

    b-"Evet. iyiyim ama... böyle bir şey ilk kez görüyorum."

    Serçe-"Bunu her ruh kullanamıyor. Ama kullanınca da ruhumun boşluğa yaklaştığını hissediyorum. Şimdi evladıma yardım et." Dedi ve ben de yerden bulduğum pet şişenin alt kısmını yerde bulduğum cam parçasıyla ve verdiğim bayağı bir emekle kestim. Ve içine su doldurup tekrar ağaca çıktım. Umarım su ağaçtan düşmez. Yemek ve suyu var artık. Hatta ona günlerce yeter. Arada kontrol ederim. Geri ağaçtan aşağı indiğimde serçenin vücudu parlamaya başlamıştı bile.

    Serçe-"Teşekkür ederim. Çocuğumun geleceğini kurtardın. Umarım hayatın güzel geçer. Artık çocuğum sana emanet." Dedi ve kayboldu. Bu bana unuttuğum bir duyguyu hatırlattı. Yardım ettiğim her ruhtan teşekkür aldığımda içimde başardığıma dair bir duygu hissediyordum. Ama dedem aklıma geldikçe de yine bu şekilde bir başarı kazanırım diye korkuyordum. Eve geri döndüm.

    Anne-"Nereye gittin sen? Daha üstündekileri yeni değiştirdin. Yine üstünü başını toz etmişsin. Tekrar değiştir. Elini yüzünü yıka yemeğe gel."

    b-"Babam gelmeyecek mi?"

    Anne-"Onun toplantısı varmış. Bugün geç gelecek. Sen yemeğini ye. Abini de çağır."

    b-"Tamam." Dedim ve odaya yöneldim. Abim her zamanki gibi msn de yazışıyor.

    b-"Abi. Yemek hazırmış."

    Abi-"Tamam tamam. Geliyorum." Dedi ve ben yemeğe geçtim. Abim de 5 dakika sonra geldi.
    ···
  15. 15.
    +6
    MERT

    Ailesi yas tutuyor. Bir Bine hastanede ölü bulundu. Ama onun için hala yapabileceğim bir şey var. Evlerinin önüne geldim ve kapıyı çaldım. Abisi kapıya çıktı:

    Abi-"Mert. Bir Bine için mi geldin? Sen Dagaar denilen milenyum muydu neydi onun için çalışıyordun değil mi? Bir Bine'ye ne olduğunu biliyorsun değil mi?"

    Mert-"Biliyorum... Ama maalesef söyleyemem."

    Abi-"NEDEN SÖYLEYEMEZSiN? KARDEŞiM ÖLDÜRÜLDÜ. BOYNU KIRILARAK." Yakama yapıştı.

    Abi-"NE BiLiYORSAN SÖYLEYECEKSiN!"

    Mert-"Söyleyemem. Beni istersen döv, öldür... Yine de söyleyemem. Ama onun mirasını gerçekleştirebilirim."

    Abi-"Onun mirası neymiş?"

    Mert-"Günlüğü. Onu almak için geldim. Yeni nesildeki ruh görene vermeliyim. O kadar önemli bir kitap ki bir sonraki nesildeki ruh görenin her şeyi hızlı fark etmesini sağlayabilir."

    Abi-"Fark etse ne olacak. Kardeşim artık öldü."

    Mert-"Başka kardeşlerin ölmemesi için. Başka ruh görenlerin boş yere ölmemesi için o günlük bana lazım. " Ona Adem'den bahsedemem. Bahsedersem bir sonraki jenerasyonunu arar. Yakamı bıraktı. Bir Bine'nin odasına girdi ve günlüğünü aldı. Aşağı indi Mert'e verdi.

    Abi-"Bir daha bu eve gelme." dedi ve kapıyı çarptı. Bu kitap altın değerinde. Onu diğer Bir Bine'ye vermeli. Daha doğrusu yeni doğan Adem'e...

    ---

    OKUDUĞUNUZ iÇiN HEPiNiZE TEŞEKKÜRLER. BiR SONRAKi HiKAYEMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE. KENDiNiZE iYi BAKIN.
    ···
    1. 1.
      +1
      Reis valla varya nefessiz okudum amk cok guzel. yazmissin eline koluna saglik dassni yesinler
      ···
      1. 1.
        +1
        Gelen geçen daşşağımı yediriyor top kalmadı :D Beğenmene sevindim kanka.
        ···
    2. 2.
      +1
      Panpa sen naptin?
      ···
      1. 1.
        +1
        Hep mutlu sonla bitecek değil ya :D
        ···
      2. 2.
        +1
        Ne mutlu son ne mutsuz son. Bi garip oldum. En son Inception da böle olmuştum uhshssjhs
        ···
    3. 3.
      +1
      Vay amk
      ···
    4. 4.
      +1
      Reis sen birsey yazarsinda ben zevmez miyim amk ilk hikayende beri takipteyim senin dalini dassani yerim amk zende dassak bitmrzzzz
      ···
    5. 5.
      +1
      Çok iyi be helal olsun gerçekten iyi yazıyorsun.
      ···
    6. 6.
      +1
      Devamı ne zaman laaağğnn aşırı sardı
      ···
      1. 1.
        0
        Yakın zamanda gelmez knk. 30 haziranda dgs var.

        Beklerken diğer hikayelerimi de okuyabilirsin (bkz: bir bine bende binem hikaye serisi)
        ···
    7. 7.
      +1
      Devamı ne zaman laaağğnn aşırı sardı
      ···
    8. diğerleri 5
  16. 16.
    +6
    EDiT:AMAN BU PARTTAN BAŞLAMAYIN 7 PART ATTIM.

    ---
    Mert'in evine geldik. Evleri zaten zemin kattaymış. Pencereden uyuduğunu görebiliyorum. Pencereleri açık ama demir parmaklıklar var. Kelebek aşağıya indi ve:

    Kelebek-"Tanışmamız kısa olsa da sana da veda etmek istiyorum. Yanımda olduğun için teşekkürler." dedi ve insan şekline büründü. Benim rüyamda gördüğüm sarışın kıza benziyordu.

    b-"Huzura kavuşursan... " Parmağını ağzıma zütürdü ve:

    Kelebek-"Şşş... Fazla vaktim yok. Beni düşündüğün için teşekkürler ama düşünmene gerek yok. Hayatım boyunca bu an için yaşadım." dedi ve pencereye doğru ilerledi. Parmaklıkların içinden geçip Mert'e ulaştı.

    Kelebek-"Mert." dedi ve Mert gözünü açtı. Gerçekten de duyabiliyor. Mert kızı görünce tam bağıracaktı ki kelebek Mert'in yanağını sevince sakinleşti.

    Mert-"Sen de kimsin?"

    Kelebek-"Önemli biri değilim. Sadece senin yanında olmak isteyen biriyim. Sana teşekkür etmek isteyen biriyim."

    Mert-"Neden bana teşekkür ediyorsun? Sana yardım mı ettim?"

    Kelebek-"Hem de çok. O küçük kozanın içindeyken senin sesin sayesinde güç buldum." Mert'in gözü yaşardı.

    Mert-"Sen... " Gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Unutmamış. O küçük tırtılı unutmamış.

    Kelebek-"Zamanında benim için yeteri kadar gözyaşı döktün zaten. Daha fazla ağlamana gerek yok. Senin kalbinin içinde yaşamak isterdim, her kalp atışında olmak isterdim ama dünya o kadar mükemmel değil. Ancak sana bu kadar yakın olabiliyorum." Dedi ve göğsüne kafasını yasladı. Mert de kafasını sevmeye başladı.

    Mert-"Gidiyorsun, değil mi?"

    Kelebek-"Evet, ama mutlu ayrılıyorum. Sonunda seninle kısacık bir zaman da olsa konuşabildim."

    Mert-"Her zaman yanımdaydın. Biliyordum ama... açıklayamıyordum." Kafasını göğsünden kaldırdı.

    Kelebek-"Annene verdiğim sözümü tuttum. Annene söz vermesem de yanından ayrılmazdım zaten. Seni korudum, artık kendi kendini koruyacak güce ulaştın. Daha fazla yanında kalmak isterdim ama... " dedi ve elini gösterdi. Kayboluyordu. Mert telaşlandı:

    Mert-"Tekrar gitmeni istemiyorum." dedi ve kelebek Mert'in alnına bir öpücük kondurdu. Ve Mert uyuyakaldı.

    Kelebek-"Elveda. Sevgili Mert'im." dedi ve vücudu tamamen kayboldu. Dışarıdan her şeyi izlemiştim. Kendini hiç iyi hissetmiyorum. Eve doğru yürümeye başladım.

    Anahtarla kapıyı açtım ve eve girdim. Girdiğimde abim kapının önünde bekliyordu.

    Abi-"Neredeydin lan sen gece gece?" Artık kendimi tutamadım. Ağlamaya başladım.

    b-"Abi yaa. Hayat neden bu kadar acımasız? Sadece onunla konuşabilmek için... Sadece konuşabilmek için yaa." Dedim ve abime sarıldım. Sarılıp ağlamaya başladım.

    Abi-"Allah bilir yine hangi kafadasın. Neyse." Dedi ve kafamı okşadı. Sakinleşene kadar yanımda durdu ve hiçbir şey söylemedi, sonra da ağlamam durunca:

    Abi-"Git yat. Sabah sabah uğraştığımız işe bak." dedi ve odaya geçti. Ben de odama geçtim, yatağıma yattım ama uyuyamadım. O vedası aklımdan çıkmıyor.

    Cehase-"iyi misiniz?" dedi ve yatağın köşesine kondu.

    b-"iyi değilim. 10 dakika bile konuşamadı. Ama mutluydu. 10 dakika konuşabilmek için sonsuzluğunu feda etti. Bir kelebeği bile kurtaramadım." Cehase sessiz kaldı. O da benim gibi etkinlenmiş midir acaba?

    b-"Cehase. ileride ruhunu feda etmen gerekirse etmeyeceksin. Ne olursa olsun."

    Cehase-"Anladım. Zaten onun gibi ben insanlara gözükmem. O kadar ruh gücüm yok. Kelebekler kozdayken çok büyük bir ruh gücü toplarlar. Zaten bir kelebeğin ölüp de pişmanlığı olması çok nadirdir."

    b-"Ne olursa olsun ruhunu feda etmeyeceksin!"

    Cehase"Etmeyeceğim." dedi ve Yataktan kalktım. Üstümü değiştirip okula gittim. O gün Mert üzerine mont giyip gelmişti. Artık dünya onun için de soğuktu...

    ---

    YARINA KESiN EMiN DEĞiLiM AMA EN GEÇ PAZARTESiYE GÖRÜŞÜRÜZ.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Ya müdürün dediği gibi müthiş bi hayal gücün var, yada ... bilmiyorum yani djdjdhj takipteyim. Eline emeğine sağlık panpa
      ···
      1. 1.
        +1
        Kim bilir ehehehe :D
        ···
  17. 17.
    +6
    Hastaneye vardım. Resepsiyondan Halime teyzenin yerini de öğrendim ve hemen odasına doğru gittim. Meryem kapısının önünde duruyordu.

    b-"Meryem. Halime teyze nasıl?" Çok bitkin gözüküyordu.

    Meryem-"Bilmiyorum. Bana da bir şey söylemiyorlar."

    b-"Ne oldu?"

    Meryem-"Birden sancılandı. 112 yi aradım. Şimdi de odaya zütürdüler. Bir Bine. Anneannem ölmez değil mi?" dedi ve bana sarıldı.

    b-"O güçlü bir kadındır. Ölmesine imkan yok." Doktor odadan çıktı ve:

    Doktor-"Hasta yakını hanginiz?"

    Meryem-"Benim. Hasta yakını benim."

    Doktor-"Hastamızın durumu iyi. Hasta ile konuşabilirsiniz. Ama fazla yormayın." dedi ve gitti. Meryem de içeri girdi. Yarım saat kadar bekledim. Sonra Meryem dışarı çıktı. Biraz daha canlı görünüyordu. Doktorun iyi haberi zaten onu sevindirmişti.

    Meryem-"Anneannem seni görmek istiyor."

    b-"Beni mi? Rahatsız etmeyeyim."

    Meryem-"Çok ısrarcıydı."

    b-"Tamam giriyorum. Zaten sohbetim fazla uzun sürmez." dedim ve Cehase de yanımda içeri girdim. içeri girerken soğuk bir his hissettim. Sanki bu sıcak hastanede ağzımdan buhar çıkacakmışcasına bir soğukluk. Titredim. Belki de Halime teyzenin ölümünden öyle korkuyorumdur ki... Belli etmesem daha iyi.

    b-"Halime teyze, bizi çok korkuttun."

    Halime-"Ben de seni bekliyordum."

    b-"Hayırdır Halime teyze beni çağırmışsın."

    Halime-"Bir Bine, yaklaş oğlum. Sesimi fazla çıkaramıyorum. Kulağına bir şey söyleyeceğim." dedi ve ben de yaklaştım. Cehase de omzumda duruyor. Galiba o da kulağıma söyleneni dinlemek istiyor.

    Halime-"Huzura kavuş küçük kuş. Bize yasak olan cennet bahçelerinde uç." dedi ve Cehase'ye dokundu. Hemen geri çekildim. Cehase yeşil parlamaya başladı."

    Cehase-"Gitmek... istemiyorum... Bir Bine... Düşman... Başından beri dibimizdeymiş... KAÇ... " dedi ve huzura kavuştu. Kapıya doğru koştum ve kapı kayboldu. Pencerelerden atlarım dedim onlar da kayboldu.

    Halime-"Beni hatırlamıyorsun değil mi?"

    b-"CEHASE'Yi NEDEN HUZURA KAVUŞTURDUN?"

    Halime-"Bir tek Cehase değil. Raf ve Ref de huzura kavuştu. Tabi ilk önce bedenlerinin ölmesi gerekti." dedi ve cansız bedenlerini önüme attı. Kedi hallerini ilk kez görmüştüm. Kafam zonkluyor. Neden? NEDEN? O KiM? Üzerine koştum ve yumruğu salladım. Kaçmaya bile çalışmadı. Yumruğu yedi ve yere düştü.

    b-"Neden? NEDEN? SENi AiLEM OLARAK GÖRMÜŞKEN NEDEN?"

    Halime-"BEN ZATEN SENiN ASIL AiLENiM APTAL. DiĞER HERKES SAHTE! HALA BENi HATIRLAMIYORSUN BiLE! BUGÜN CENNETTEN KOVULDUĞUMUZ GÜN. 21 ŞUBAT. 24 YAŞINDAYDIK. YASAK ELMAYI BERABER YEDiK. YÜZLERCE ÇOCUK YAPTIM SANA! HATIRLA ARTIK!"

    b-"SEN NE SAÇMALIYORSUN? BENiM iSMiM BiR BiNE. BENi BAŞKALARIYLA KARIŞTIRIYORSUN!"

    Halime-"Senin ismin Adem. Benim ismim de Havva. Cennetten ikimiz de beraber kovulduk. 24 yaşımızdaydık. ikimizin de kanı kaynıyordu. O elma orada duruyordu. Her şeyimiz vardı ama yine de o elmayı istedim. Sen de benim için koparıp yedin. Sonra dünyaya sürgün edildik. Ve birbirimizi hep sevdik. Seviştik de. Yüzlerce çocuğumuz oldu. Çocuklarımız birbirleriyle evlendi ve onların da çocukları oldu. iki evladımızla tanıştın bile. Onları bile hatırlayamıyor musun? Günahkâr oğlumuz Dagaar. Yani Kabil. Masum oğlumuz Habil. Kendisine Tanrı diyor artık. Habil ve Kabil sen her doğduğunda yarışırlar. Ruhunu almak diye sana söylediler ama bu yarışmanın kuralı. Gerçek tanrının koyduğu bir kural. Sana kim olduğunu hatırlatmak için yarışırlar. Eğer ruhunu ikisinden birine satmayı kabul etseydin sattığın oğlum sana gerçekleri gösterecekti. Böylece de bu lanet üzerimizden kalkacaktı. AMA SEN HiÇBiR ŞEY HATIRLAMIYORSUN. BU BEDENDE MiLENYUMLARCA YILDIR HAPiSiM. BU KADAR YAŞAMAKTAN BIKTIM!" Duyduğum bu kadar şeyi bir anda idrak edemedim. Hiçbir şey hatırlamıyorum.

    b-"Eğer dediğin gibiyse o zaman benim de ölümsüz olmam gerekmez mi? Ve senin de genç olman... "

    Halime-"Nilay'dan da gördün. Bedenin yaşını istediğim gibi değiştirebilirim. Hatırlamadın. Yine. Bugün son günündü. Ve ikimizin de laneti farklı. Ben bu ölümsüz bedende hapisim, sen ise her şeyi unutup tekrar tekrar dünyaya geliyorsun. Her 24 yaşındayken ve Şubat'ın 21 inde eğer hatırlamazsan ondan sonraki günler sen ölene kadar yanında sevdiğin ne kadar insan varsa acı çekiyor. Biz de dahil. Eğer hatırlarsan lanetin kalkacak ama hatırlamamakta ısrar ettin." dedi ve boynumdan tutup kaldırdı.

    b-"Raf ve Ref'i... Kaçıran sendin... "

    Halime-"Ben sadece adamı manipule ettim. Bir de Raf ve Ref dışarı çıksınlar diye biraz büyü yaptım. Devdıbını adam kendisi yaptı. O merminin sana gelmesini isterdim. En azından ölüm anında korkup ruhunu oğlunuz Kabil'e satabilirdin. Ama insan faktörünü unuttum. Ve Nilay'ın plandan haberi yoktu. 1820'li yıllarda da seni Nilay kurtarmıştı. Ondan sonra da sana olan aşkından dolayı Habil'in yanına katıldı. Ne aptal ama. Bu insanlar sadece bizim çakma versiyonlarımız. Biz ikimiz tekiz. Biz ikimiz ebediyiz. Ama bu sefer de olmadı. Umarım gelecek sefer hatırlarsın. Şimdi öl ve yeniden doğ." dedi ve boynumu kırdı. Öldüm...
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    +6
    Dersin ortasında kapı çaldı.

    Öğretmen-"Gel" dedi. içeri biri girdi ama üzerinde sanki bir tül var. Tahtaya güneş vuruyordu. Tahtaya doğru yürüdü ve güneş üzerine vurmaya başladı. O tüle değen güneş ışığı her yeri aydınlatmıştı. Bakamıyorum. Gözlerim kamaştı.

    -"Geç kaldığım için özür dilerim."

    Öğretmen-"Geç kağıdını ver ve... " Benim elimi siper edip bakmaya çalıştığımı görünce bir süre sustu ve:

    Öğretmen-"Şurada garip hareketler yapan çocuğun yanına geç. Sen de ayağa kalk." AĞLAMAK iSTiYORUM? ÜZERiNDEKi TÜL NE LAN? HAYALET FALAN MI? TEK BEN Mi O IŞIKTAN ETKiLENDiM YANi? Güneşin vurduğu yerden çekilince sonunda görebildim. Ben de ayağa kalktım. Çocuk yanıma yaklaştıkça daha detaylı görebiliyorum. Üzerindeki tül gibi şey sanki arkadan öne doğru onu sarıyor gibi.

    Öğretmen-"Ne yapıyorsun oğlum sen?" Bahane de bulamam ki.

    b-"Tahtaya güneş geliyordu da rahatsız oldum öğretmenim."

    Öğretmen-"Gözden hastalığın falan mı var?"

    b-"Arada gözüm hassaslaşır. Öyle bir rahatsızlığım var."

    Cehase-"Yalan söylemek size hiç yakışmıyor." Ne yapayım mk sen söyle. Hayat sana güzel, hayaletsin, sağa sola uçam, rezil olan da benim. Beni tanıyan biri:

    Öğrenci-"Yok hocam, o inlerle cinlerle konuşur. Hep böyle saçma hareketler yapar." dedi ve sınıf gülmeye başladı. Yumruğumu sıktım.

    Öğretmen-"Tamam, oturun. Derse devam ediyorum." Çocuk yanıma oturunca anladım. Sırtında kocaman bir kelebek var. Sırtında tam omuriliği şeklinde yapışmış. Tüm vücudunu kanadıyla sarmış. Boyunu bu kadar büyütmesi fazla enerjisini yemez mi? Hemen kafamı çevirdim. Kendi sorunu. Ona baktığımı görmemiştir umarım.

    Kelebek-"Bir serçeyi bir insana bağlı görmek çok nadirdir." Sesi zarif ve ince bir kadın gibi geliyordu.

    Cehase-"Asıl bir kelebeği ruh olarak görmek çok nadirdir."

    Kelebek-"Hikayen nedir?" Lanet olsun. Dersi dinleyemiyorum. Umarım benim hayaletleri gördüğümü söylemez.

    Cehase-"Annemin ölümünden sonra 4 kardeş aç kaldık. Kardeşlerim teker teker öldü. Ben de onların vücutlarından beslendim."

    Kelebek-"Kendi kardeşlerini mi yedin?"

    Cehase-"Yaşamam için onları yemem gerekiyordu. Daha sonra Bir Bine beni buldu, bana uçmayı öğrenene kadar her gün yemek ve su getirdi. Sonunda uçmayı öğrendim ve dolaşmaya başladım. Artık istediğim yere gidebilirdim. Ve ömrüm yettiğince de gittim. Sonunda öldüm ve gitmediğim en önemli yeri fark ettim. O kadar yer dolaştım ama bana bakan insanın yanına yaşarken hiç gitmedim. Ve ona veda etmek için yanına geldim. Ama veda edemedim. Ondan buradayım. Peki sen?"

    Öğretmen-"BiR BiNE!" Hemen ayağa kalktım ve:

    b-"Buyrun hocam."

    Öğretmen-"Demek Bir Bine sensin. Bakıyorum da hiç dersi dinleme gereği duymuyorsun." Daha okulun ilk günü. ismini bile yeni öğrendik, neyin dersini işliyorsun arkadaş.

    b-"Pardon hocam."

    Öğretmen-"Hadi ilk günün günahı olmaz. Otur." dedi ve oturdum.

    Kelebek-"Ben Mert ile... "

    b-"Susar mısınız lütfen? Dersi dinleyemiyorum." Sessizce söylemiştim.

    Mert-"Bir şey mi dedin?"

    b-"Yok yok, bir şey demedim."

    Kelebek-"Bizi duyabiliyor mu?"

    Cehase-"Evet. Hatta görebiliyor da." Kelebek kanatlarını açtı. Açarken kanadı benim üzerimden sürttü. Gerçekten de tül gibi hissettiriyor. Mert de bu soğuk havada ceketini bile giymemiş. Hatta gömleğinin kollarını sıvamış. Hoca iyi laf etmedi.

    Kelebek-"Senin gibi bir insan ilk kez görüyorum. Bizi duyuyorsa niye cevap vermiyor?"

    Cehase-"Derste kimse ile konuşmaz. Onun için bilgi öğrenmek çok önemlidir... "

    b-"Bir susun artık!"

    Öğretmen-"Bu kadar yeter. Bir Bine. Çabuk müdürün odasına gidiyorsun. HEMEN!" Lanet olsun ya. Niye ben bunları yaşamak zorundayım ki? Ayağa kalktım ve müdürün odasına yöneldim.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 19.
    +6
    hay gibeyim yazacağın şeyi hayalet filminin zütten yemişi gibi
    ···
    1. 1.
      +2
      en azından düşünceni yazdın, teşekkürler.
      ···
  20. 20.
    +6
    18 Eylül 2006

    Ortaokula başlayacağım için biraz heyecanlıyım. Ne de olsa kravat takacağım. Sanki kendimi büyümüş gibi hissediyorum.

    -"Üstünüzdeki size çok yakışmış."

    b-"Cehase, sen mi geldin?" Bu ismi ona verdiğim için binlerce kez özür dilemek istiyorum. Gerçekten çok saçma bir isim vermişim.

    Cehase-"Evet. Ben geldim." dedi ve omzuma kondu. Cehase de öldü. Zaten serçelerin ortalama ömrü 3 yıldır. Eceli ile öldü, ama ruhu geri dönmedi. Nedeni ise şu şekilde. ilk baş hayaletleri görebildiğimi bilmiyordu. Ben ilk Cehase'yi gördüğümde bana sadece veda etmeye gelmişti. Onu gördüğümü anlayınca da biraz sohbet ettik. Ona annesini ve kardeşlerini anlattım. O da bana yardım etmek istediğini söyledi. Yani dünyada kalma amacı değişti. Amacı değişen bir ruh ilk kez gördüm. Ama onu da huzura kavuşturmak istiyorum. Ne de olsa annesi ve kardeşleri cennette. O da onlara kavuşsun.

    b-"Bugün bir sorun yok değil mi?" Etrafı gözetleme görevi vermiştim. Aslında gerekli bir görev değil. Sadece işe yaradığını hissetmesini istiyorum.

    Cehase-"Hiçbir sorun yok." Sesi erkek çocuğu gibi geliyor.

    b-"Güzel. Görevini başarıyla yerine getirdin. Huzura kavuşabilirsin."

    Cehase-"Bu kadarcık yardımın size yararlı olduğunu düşünmüyorum." Huzura kavuşmamakta inat ediyor.

    b-"Bu dünyada durdukça enerjin azalmıyor mu? Yok olursan ne olacak?"

    Cehase-"Sadece şeklimi değiştirirsem enerjim azalmaya başlıyor. Bu şekilde durduğumda enerjim sabit kalıyor."

    b-"Annen ve kardeşlerin cennette seni bekliyor. Hiç mi merak etmiyorsun?"

    Cehase-"Ben onları daha önce hiç görmedim. Sadece bebekken onlardan beslendiğimi hatırlıyorum. Ama siz hep yanımdaydınız. insan olmanıza rağmen bana şefkatle yaklaştınız. Diğerlerinden çok sizi ailem gibi görüyorum."

    b-"Ama benimle senli benli konuşamıyorsun?"

    Cehase-"Eğer rahatsız olduysanız... "

    b-"Nasıl rahat ediyorsan öyle konuşabilirsin."

    Abi-"Yine ne kendi kendine konuşuyon lan!" Abim çok değişti. Ergenlik ona yaramadı. Sabah akşam son ses tripkolic ve arada ismail YK dinleyip kafayı buluyor resmen. Ruhlar bile yaklaşmıyor abime. Tam bir ruh kovucu oldu. Sivilceleri yüzünü ele geçirmiş vaziyette. Muştalı Açelya görse zombi sanar öldürür abimi. Ben de ileride böyle olur muyum acaba?

    b-"Hiç. Abi, kravatımı bağlayamıyorum. Nasıl bağlanıyor öğretir misin?"

    Abi-"Bir işi de bensiz yap." dedi ve bana gösterdi. Kolaymış lan. Aldım ve kravatı taktım. Lan. Valla aynadan kendime bakıyorum ve çok yakışmış. Kendimi ceo gibi hissediyorum. Tamam, çok yüksekten atıyorum. Ama hissediyorum yani.

    Abi-"Ne sırıtıyon öyle? Git okuluna hadi."

    b-"Sen gitmeyecek misin?"

    Abi-"Lisede ilk hafta okula gidilmez. Bebe olduğun için anlamazsın." Tamam, abim genelde bana laf atardı, arada kızardı. Ama bir insan büyüdükçe akıllanacağına abim daha da salaklaşıyor. Acaba Cehase'den beyni var mı diye yoklamasını falan mı istesem? Bilemedim.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Adam anlar tabii. Gönderme varmış aga :/ kusura bakma
      ···