/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +6
    Cem-"Bir Bine, biz... "

    b-"Neden? NEDEN? NEDEN? NEDEN BENi RAHAT BIRAKMIYORSUNUZ? NEDEN BENiM GERÇEK BiR HAYATIM OLAMIYOR? GERÇEK ARKADAŞLARIM OLAMIYOR? NEDEN SADECE HAYALETLER iLE ARKADAŞ OLABiLiYORUM?"

    Cem-"Bunu annem istedi. Selin diye tanıdığın kardeşim kendi ruhunu riske atmak pahasına sana yardım etmek istedi."

    b-"YARDIMINIZI iSTEDiM Mi? NEDEN? Neden bunu bana yapıyorsunuz?" Cem eliyle yere eğildi ve yerden bir şey aldı. Bana doğru uzattı. Bir serçe yavrusu. Hayalet. Ama zar zor nefes alıyor.

    b-"Bu... Selin mi?"

    Cem-"Evet. Ruhu yavaş yavaş boşluğa gidiyor. Aramızda en dayanıksızımız o. Ama en çok seninle iletişim kurmaya çalışan da oydu. Annem seni gördü. Sana ne kadar seslenirse seslensin cevap vermedin. Onu görmezden geldin, onu duymamak için kulaklarını kapattın Ve biz her geçen gün öldük. ilk önce ben öldüm, sonra Selin öldü, en son da Hakan. Son kardeşim dayanıklıydı. Bizim vücudumuzla beslenmek zorunda kaldı. Bizim kanımızla susuzluğunu giderdi. Annem senin yalnızlığını gördü ve bize insan şeklinde sana gelmemizi söyledi. Biz de senin yalnızlığını kapattık, gözlerini açmaya çalıştık. Eğer kalbini biraz da olsa yumuşatabilirsek bize yardım edecektin. Sonunda annemin sesi kalbine ulaşacaktı. Başardık da. Sonunda anneme cevap verdin. Kardeşimi kurtardın. En azından o yaşayabilecek. Selin ise seninle daha fazla kalmak istiyordu. Onun için bu oyuna devam etmek istedik ama Selin'in bedeni artık kaldırmıyor." Bana uzattı ve elime aldım. O kadar küçük ve masum hayalleri vardı ki... ihanet hissinden ağlamam pişmanlıktan ağlamaya dönüştü. Diğerleri de serçe yavrusuna geri dönüştüler ve bedenleri parlamaya başladı.

    Selin-"Ağlamana gerek yok. Boşluğa gitmedim. Şimdi cennete, annemizin yanına gidiyoruz. Kalbin öyle saf ve temiz ki... Seninle daha fazla vakit geçirmek isterdim. "

    b-"Ben de... Aptal gururum yüzünden size kızdım... Sizin ölümünüze neden oldum... Beni hala nasıl affedebiliyorsunuz ki?"

    Hakan-"Acı çeken birine kızmaya hakkımız yok Bir Bine. Bu senin için daha başlangıç. Sadece bugünü unutma. ileride en azından yapacağın bir hataya engel olduk. Ve sadece üçümüzün canına mal oldu. Bence çok az zararla çıktık."

    Selin-"Biz seni unutmayacağız. Sen de bizi unutma." Selin'i bağrıma bastım ve:

    b-"Unutmayacağım. Yemin ederim." Dedim ve hepsi kayboldu. Yine yalnız kaldım. Yere diz çöktüm. Canım acıyor. içim acıyor. Bu acı tarif edilemez. 3 arkadaşımı kaybettim. Selin, Hakan, Cem... Unutmamalıyım. Bir günlük. Evet. Bir günlük tutmalıyım. O günlüğe her yaşadığımı yazmalıyım. Kimseyi unutmamalıyım. O yuvadaki son kuşu da unutmamalıyım. Ona bir isim lazım. Aklıma isim olarak Cehase geldi. Aslında isim değil, üç arkadaşımın da ilk iki harfi. (Bu ismi koyduğum için ileride çook kafamı duvarlara vuracağım :D) Ne de olsa onların bedeniyle ve kanıyla beslenmiş biri. Onların bir parçasını içinde saklıyor. Anlamsız olsa da en anlamlı isim ona Cehase olur. Bir daha asla bu hataya düşmeyeceğim. Kimseyi görmezden gelmeyeceğim.

    ---

    YARIN GÖRÜŞMEK ÜZERE.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      serçenin adını serçe koymamışın lan en azından diğer hikâyeler hâlâ aklımda yok neymiş efendim hayvanların adı olmazmış da ana karakter ne buyurduysa oymuş

      bi de hikâyenin 2000 li yıllarda geçmesi o zamanın popüler kültürüne gönderme yapman falan güzel olmuş
      ···
  2. 27.
    +6
    Okula doğru gidiyorum. Selin, Hakan ve Cem de bana yetiştiler. Hep beraber okula doğru gitmeye başladık.

    Selin-"Bugün sonunda öğretmenden artı alabileceğim." Dedi ve öksürmeye başladı. Öksürüğü çok... Ağırdı.

    Cem-"Selin, iyi misin?"

    Selin-"iyiyim. Sadece heyecanlandım o kadar."

    Hakan-"O kadar heycanlanmana gerek yok. Alt tarafı ödevini yaptın."

    Selin-"Benim için büyük bir başarı. Bir Bine\'den bakmış olsam da sonunda matematikten artı alabileceğim." Selin çok solgun gözüküyordu.

    Cem-"Zamanı geliyor galiba."

    b-"Neyin zamanı?"

    Hakan-"Sınavlardan bahsediyor."

    Cem-"Bugün bizimle parkta buluşabilir misin? Sana anlatmam gereken bir şey var."

    b-"Tamam da... Ne oldu? Selin iyi mi?"

    Cem-"Evet, o iyi. Okuldan sonra parkta buluşuruz."

    b-"Tamam." Dedim ve sınıfıma geçtim.

    Okuldan sonra koşa koşa parka geldim ve kamelyaya oturdum. Onlar da orada bekliyorlardı. Aralarında Selin yoktu.

    b-"Selin nerede?"

    Hakan-"O birazdan gelir. Eve gidip... "

    Cem-"Artık anlatmalıyız ona. Annem bize böyle öğretmedi. En azından ona yapamayız."

    b-"Ne yapamazsınız? Ne diyorsunuz anlamıyorum." Arkama biri dokundu ve arkamı döndüğümde Selin geldi sandım. Ama sınıf başkanı gelmiş. Sınıf başkanımız kızdı. Yeşil gözlü, gözlüklü, siyah saçlı biriydi.

    SB-"Bir Bine. Ödev kağıdını unutmuşsun."

    b-"Haa. Teşekkürler."

    SB-"Burada tek başına ne yapıyorsun?" Tek başıma mı?

    b-"Tek başıma değilim ki. Hakan ve Cem de buradalar."

    SB-"Yine saçmalamaya başladın Bir Bine." Onlara baktım. Hayır. Lütfen. Lütfen...

    b-"Şaka yapmıştım. Özür dilerim. Sadece yoruldum ve buraya oturmak istedim."

    SB-"Bak, bunu demesi zor değil." Dedi ve evinde doğru yöneldi. Gidene kadar sessiz sessiz ağladım. Kandırıldım.
    ···
  3. 28.
    +6
    BiR BiNE

    Arkadaşlarımı koruma yemini ettikten sonra yapabileceğim en büyük salaklığı yaptım. Gidip salak gibi karateye yazıldım. Benim yaşımda millet Metin2 de +9 Dolunay yapmaya uğraşırken ben ise yazın çalışıp kazandığım parayı gittim karate kursunun birine verdim. taktan da bir karate kursuydu. Aslında ilk önce Hatem abinin mekana gidecektim ama Hatem abi "seni orada tek öğünde sindirirler" deyince korktum amk. Hem Açelya denen bir kızla uğraşıyormuş. Seninle de uğraşamam diye beni tersledi. Ama iyi abidir, severim. Sosyal medya hesabı da açmış ben de takip ettim. Çoktan milyon olmuş be! Keşke Hatem abi gibi olsaydım. Açelya abla ile fotoğraf da atmış. Hayatını yaşıyor he. Neyse, karate kursuna gittiğim için kendime ne kadar sövsem haklıyım. Ama o zamanlar tabi mantıklı geliyor.

    Kursta lakabım 'Kum Torbası' oldu. huur çocukları. Dayak yiyerek dövüş öğrenilir mantığıyla ilerliyorlar ama en çok dayağı ben yememe rağmen bir gib öğrenemiyorum. Tabi o zamanlar sorun bende sanıyordum.

    Usta-"Kum Torbası! Buraya gel!" Ayağa kalktım ve yanına gittim.

    b-"Buyrun usta."

    Usta-"Recep ile dövüşeceksin şimdi. Sana öğrettiklerimiz ile onu devirebiliyor olman lazım."

    b-"Nasıl isterseniz usta." dedim ve minderin üzerine geçtim. Rakibimi bekledim. Recep de o arada usta ile tartışıyordu. Daha sonra yanıma geldi ve:

    Recep-"Hadı hızlı kapışalım da bitsin." dedi ve selam bile vermeden üzerime koşmaya başladı. Hareketinden kaçmak için sağa çekileceğim ve kolundan yaklayıp kitleyeceğim. Tamamdır. Bana doğru gelirken sağa çekildim ve kolunu yakalamak için bir hamle yaptım. Lakin kolunu geri çekti ve ayağıyla bana çelme taktı. Ve tabi nakavt. Yine yeri öpüyorum. Usta başıma dikildi ve:

    Usta-"Umutsuz bir vakasın Bir Bine." dedi ve diğer öğrencilerin yanına gitti. O kadar çalışıp hiçbir sonuca ulaşamıyorum. Neden lan neden? Nerede yanlış yapıyorum?

    Dagaar-"Neden böyle boş bir işle uğraşıyorsun? Usta dediğin amacı sadece para kazanmak. Sana hiçbir şey öğretme gibi bir amacı yok. Üstelik egosu da yüksek. Egosu yüksek olan biri öğrencisinin kendisini geçmesine izin vermez."

    b-"Hoş geldin dangaa. Uzun zamandır görüşemiyorduk."

    Dagaar-"DANGAA DEĞiL LAN DAGAAR. Hem bu usta çok güçsüz. istersen sana kanıtlayabilirim." Cehase camdan girdi ve yanıma geldi.

    Cehase-"Dagaar da mı burada? Yine mi efendimin ruhunu istiyorsunuz?"

    Dagaar-"Evet. Burada bu salak varlıkların egosunu tatmin etmekten başka bir işe yaramıyor. Benim yanımda kral olacağına burada kum torbası oluyor."

    b-"Cehase. Sana evden çıkma demiştim."

    Cehase-"Beni korumak için yaptığınızı biliyorum ama merak etmeyin. Aynı hataya 2. kez düşmem." Karate salonuna biri giriş yaptı. Bu Nilay. Hemen ayağa kalktım ve üzerine yürümeye başladım. Nilay beni görünce gözlerini kaçırdı.

    NOT:HiKAYELERDE KESiŞME YOKTUR. SADECE KÜÇÜK BiR GÖNDERME YAPTIM O KADAR. :D
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +2
      SzhdhdjdehsshehwgsgsyshhshsusuztsgrhzhzjdkdohHsjdjdjsjdidushsjjrjejrje
      ···
    2. 2.
      +2
      Başka bir seride ortak gireriz bence
      ···
      1. 1.
        +2
        Girebiliriz knk konusuna karar verirsek neden olmasın.
        ···
    3. 3.
      +1
      Ayıkmadım sanmayın, diğer hikayenin de başına bakmıştım biraz. Hınınının sizi
      ···
    4. diğerleri 1
  4. 29.
    +5
    Sabah beni uyandıran şey yatağımın kırılması oldu. Ne yapacağımı şaşırdım. Nasıl kırıldı yav? Annem ve babam sese içeri girdi. Abim de uyanmış. Hay ya... Şimdi kaos başlasın.

    Baba-"Daha yatağın taksiti bitmedi! Nasıl kırdın?"

    Anne-"Oğlumuza bir şey olmadığına sevinmek istedin değil mi?"

    Baba-"Ama taksiti... iyi misin oğlum?" Annem canavar gibi kadın.

    b-"iyiyim."

    Baba-"iyi o zaman, kışın seni Ali Usta'nın yanına veriyorum, orada çalış yeni yatak parasını topla."

    Anne-"Şefket saçma sapan konuşma. Dershanesi var."

    Abi-"Git gusül tazele hohohoho." it herif. Bundan bile kendine gülme payı çıkarıyor. Odadaki saate baktım. SAAT 10.30! LAN 2 DERS GEÇTi BiLE OKULDA!

    b-"OKULA GEÇ KALDIM." dedim ve kıyafetimi giyinmeye başladım.

    Baba-"Eşek herif! Tüm gece sokaklarda sürtersen tabi uyanamazsın."

    Anne-"Şefket. Benim sabırımı sınama. Halime ablaların evindeydi." Annem ve Halime teyze tanışıklarmış zaten. Babam arkamdan saydırmaya devam etti, ben umursamadan hemen çantamı aldım ve evden çıktım.

    Şu an okula gitmek istemiyorum. Ev ile okul arası mesafede 27 kere düştüm. 27 KERE LAN! Ne oluyor? Kafayı yiyeceğim. Üstüm başım hep çamur oldu. Sonunda okuldan içeri girdim ve sınıfa girdim.

    b-"Derse geç kaldığım için özür dilerim. "

    Fenci-"Üstünü başının hali ne oğlum savaştan mı çıktın?"

    b-"Hocam sormayın."

    Fenci-"Neyse geç yerine." dedi ve ben de yerime yürümeye başladım. Sırama geçtim oturdum ve kitabım... ÇANTAMDA DÜNKÜ DERSLERiN KiTABI VAR! iNANAMIYORUM. BUGÜN EDEBiYATTAN ÖDEV KONTROLÜ VAR! NE OLUYOR LAN! Çantamı hazırlamayı nasıl unuturum ya. inanamıyorum. iki derse geç kalmam da çabası.

    Fenci-"ilk iki ders anlattıklarımdan sözlü yapacağım. Bundan alacağınız not proje ödev notunuzu doğrudan etkileyecek. Tenefüsten sonra sözlüyü yaparım." Şimdi bayılacağım. Yeminle komboya giriyorum. Ahan tahtayı da sildi. Bari tenefüste yazsaydım. Ders bitti tenefüs başladı.

    Mert-"Bir Bine. iyi misin?"

    b-"Değilim. Sabahtan beri başıma gelmeyen kalmadı."

    Mert-"istersen sana fen konusunu anlatabilirim. Çok kolay bir konu."

    b-"Valla çok makbule geçer." Kitabı açtı ve anlatmaya başladı. Başladı da sınıfa bir tane ruh girdi. Ruh mal mal bağırıyor.

    -"HAAAA OUUUU SEENN Niii HAAA" Lan bir sus. Anlamıyorum amk çocuğun dediğinden. Ona baktığımı görünce hemen yanıma koştu ve:

    -"Beni görebiliyor musun?"

    b-"Evet, ama sus. Sınava hazırlanıyorum."

    Mert-"Bir şey mi dedin?"

    b-"Kendi kendime konuşuyorum. Devam edelim."

    -"Ben eskiden operaya merak sarmıştım. Ama utangaç biri olduğum için kimseye kendimi dinletemedim." BANANE AMK BANANE!

    -"Benim kısa konçertomu dinlersen ruhum huzura kavuşur." Mert ne anlatıyor anlamıyorum.

    b-"Sonra dinlerim. Şimdi sınava hazırlanıyorum."

    Öğrenci-"Bir Bine yine kendi kendine konuşuyor hoahoahoa" Öküz gibi gülüyor. Sınıftakiler de gülmeye başladı.

    Mert-"Kanka konuya odaklan."

    b-"Pardon kanka devam et."

    Opera-"Daha fazla bekleyemem. Yıllarca bekledim zaten. Başlıyorum, LAAA HAA LEE LAA SOL LAA" Lan sesi de tak gibi. DERSi DiNLEYEMiYORUM.

    Mert-"Bu kadardı kanka. Ders de başlayacak." Hiçbir şey anlamadım. Hoca da içeri girdi ve kağıtları dağıtmaya başladı. Allah'ım kabustayım. Birazdan uyanacağım ve saat 7 olacak. Çantamı hazırlayacağım ve derse gireceğim. Şu operacı salak da yanımda olmayacak.

    Fenci-"Başlayın." Tabi ben duyamıyorum ama anladım. Sonra hoca konuşmaya başladı:

    Fenci-"Birinci soruda şöyle yapıyorduk. LAA RE Miiii SOOL." LAN HOCA CEVABI SÖYLÜYOR VE BEN DUYAMIYOR MUYUM? SANA OPERA YAPTIRAN BEYNiNi gibEYiM.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +3
      La la la sol la si laaaa anan zaaa xd
      Yapmasam olmazdı
      ···
    2. 2.
      +2
      Olm sinir krizi geçiriyorum bu nası ruh. Böyle ruhun cibiliyetini ben
      ···
  5. 30.
    +5
    16 Kasım 2008

    Merak edenler için Sbs den beklediğimden yüksek puan aldım. 422 puan. Rekor kırdım resmen. Neyse çok eskiden bahsetmeme gerek yok. Şu anda Meryem'lerin evindeyim ve akşam yemeği yiyorum. Teyze yemeğe kalmam için ısrar etti. Teyze'nin ismi de Halime'ymiş. Zaten Raf ve Ref de hep gelmemi istiyorlar. Cehase bir süreliğine gitti. Ölü haliyle nereye gidiyorsa. Belki canı sıkılıyordur yanımda.

    Meryem-"Git gide yüzsüzleşiyorsun farkında mısın?"

    b-"Evet de bundan sanane? Senin için gelmiyorum sonuçta. Raf ve Ref'i görmek için geliyorum. Bir de Halime teyzeyi." Raf bana, Ref de Meryem'e gitti ve:

    Raf-"Bir Bine abi, kavga etmeyin."

    Ref-"Meryem abla, kavga etmeyin."

    Meryem Ref'i ben de Raf'ı kucağıma aldım ve:

    Meryem-"Bu kediler bile senden zeki. Kavga ettiğimizi hemen anlıyorlar."

    b-"Keşke biraz örnek alsan şunları."

    Ref-"MERYEM ABLA!"

    Raf-"BiR BiNE ABi!"

    Merine-"Tamam tamam." ikimiz de aynı anda söyledik. Kendimden tiskindim. Meryem muhtemelen miyavlama şeklinde duydu.

    Halime-"Şu iki kedi bile sizin kavga etmenizin yanlış olduğunu anlıyor, bir siz anlamıyorsunuz."

    Meryem-"Önce o başlattı."

    b-"Ben mi? Sen bana yüzsüzleş... " Derken ayağımda acı hissettim. Meryem de 'ayy' dedi. Kediler artık uyarı mahiyetinde tırnaklarını kullanıyorlar. Ayağımı çizdi. Kanatmadılar, yüzeysel çizdiler.

    Halime-"Ref kızım, Raf oğlum. Gelin, yemeğiniz hazır."

    RaRef-"Tamam anne"Dediler ve kucağımızdan indiler. insandan kediye hala dönüşemediler. Aslında sadece ben insan gibi görüyorum. Sorun yok. Başka kimse görmüyor.

    Halime-"Dersleriniz nasıl bakalım?"

    Meryem-"Benim derslerimde bir sıkıntı yok. Hepsi 95-100 arası." Abartmıyor. Gerçekten 95-100 arası. Daha ben 90 aldığını görmedim.

    Halime-"Aferim Meryem. Peki senin derslerin nasıl Bir Bine?" Hangi birinden başlayayım? 6. sınıfa geçtiğimizde beni direk müdüre gönderen bir hoca vardı hatırladınız mı? Hah. O hoca bana taktı. Normalde sınavda bazı hatalara tolerans gösterir, ama bende sayıyı yanlış görse eksiyi çakıyor. Matematik oldu 45. Bir kere de uyanıklık yaptım ve Cehase'den Meryem'in cevap kağıdını bana söylemesini istedim. Bilerek hepsini yanlış söyledi, direk 0 aldım. Kurtarma sınavına girip 60 a çekebildim. Cehase biraz katı kurallı. Kopya falan çekmeme izin vermiyor.

    b-"iyi."

    Meryem-"Hangi dersin iyi merak ettim."

    b-"SANANE!" Raf ve Ref bana döndü.

    b-"Hahahaa. Şaka yaptım. Bağırmak istetmiştim." Geri yemeklerine döndüler. Bir yerde de rahat olayım amk ya.

    Halime-"Her derste iyi olacaksın diye bir şey yok. Belki bilime değil de sanata yeteneğin vardır."

    Meryem-"Türkçe dersi de 65. Hahaha." Raf ve Ref bu sefer Meryem'e döndü.

    Meryem-"Çok acımasızsınız yaa. Pardon Bir Bine." Tekrar yemeklerine döndüler. Pgibopatlar lan bunlar.

    Halime-"Sanat sadece edebiyat ile ölçülmez. Belki resime, müziğe falan yeteneği vardır. Hem okulda verilen notlar gerçek hayatı yansıtmazlar." Hayaletleri görebiliyorum. Konuştuklarını anlayabiliyorum. Hatta şuradaki pgibopatların bile ne dediğini anlayabiliyorum. Hatta onları insan çocuğu şeklinde görüyorum. Bu yetenekten sayılıyor mu?

    b-"Belki de dediğiniz gibidir." diyip konuyu kapattım. Hayvan gibi yedim. Gerçekten güzel yemek yapmış. Raf ve Ref de yemeğini yedi. ikisi de hazır bir biçimde bekliyor. Halime teyze koltuğuna oturunca ikisi de koşup kucağına atladı. Halime teyze her yemekten sonra Raf ve Ref'in tüylerini tarıyor. Bu da onların hoşlarına gidiyor. Mutlu olmalarına sevindim.

    b-"Ben kalkayım Halime teyze."

    Halime-"Tamam oğlum. Annene selam söyle."

    b-"Aleykümselam." dedim. Artık Halime teyze kapıya kadar uğurlamıyor. Zaten durmadan evin oğlusun deyip durur. Evden çıktım.

    Kısaca bahsetmek gerekirse Meryem'in annesi ve babası yurt dışında çalışıyorlarmış. Belgelerindeki hatadan dolayı Meryem kızları gözükmüyor ve yanlarına alamıyorlar. Hal böyle olunca anneanne devreye giriyor ve Meryem'i yanına alıyor. Hala olay çözülmemiş, o yüzden de Meryem burada yaşamaya devam ediyor. Ben de eve geçeyim bari. Akşam akşam sokakta bu kadar dolaşmak iyi değil.

    -"ihehehe. Bir Bine sensin demek... " Sırtım karıncalandı. içim bir ürperdi. Sesi duyunca arkama döndüm ve kimse yoktu. Bana öyle geldi galiba. Bugün bayağı yoruldum zaten. Eve gideyim de uyuyayım bari. Muhtemelen benim ismimi bir yerden duymuş hayaletin biridir.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 31.
    +5
    BAŞKA BiR YERDE

    -"Bir Bine'ye daha ne kadar yardım etmeyi düşünüyorsun?"

    Sarışın-"Sadece veterinere gitmesini söyledim. Başka da yardım etmedim."

    -"Kötü ruhları ondan uzak tuttuğunu biliyorum. Ama buna dokunmayacaksın. Çünkü bunu özel olarak ben gönderiyorum."

    Sarışın-"Ama o daha çocuk."

    -"Ne dedin anlamadım?" Tehditkârdı.

    Sarışın-"Nasıl isterseniz."

    ---

    OKUDUĞUNUZ iÇiN TEŞEKKÜRLER. YARIN GÖRÜŞÜRÜZ.
    ···
    1. 1.
      +3
      Kanka olaylari gene farkli boyuta tasicaksin ajlad8m kadariyla hikayeyi uzatabilirsin istedin kadarda hizli ya, wjxjejxi
      ···
      1. 1.
        +3
        Knk yapacak bir şey yok konu kalmadı bende, her gün hikaye yazmak düşündüğümden daha fazla sıkıntı yarattı bana. Onu da geçtim mantık hatalarını kontrol edemiyorum ve genelde hikaye bittikten sonra tekrar okur biraz hikayeye derinlik eklerim onu bile yapmaya vaktim kalmıyor :D Yine de yazması eğlenceli.
        ···
      2. 2.
        +2
        knk başka hikayeler de arıyorsan (bkz: orijin penis hikaye serisi) Bu arkadaş da güzel yazar. Ben okudum onayladım :D
        ···
      3. 3.
        +1
        Lan giberim ne mantik hatasi zaten yazdin seyler bilim. kurgu baski basina mantiksiz amk ajdjzkekx o yuzden yzz yazBildin ladae. yazdin gini yzz kalemin col. guzel amk
        ···
      4. 4.
        +2
        mantık hatasından kastımı yanlış anladın asdasdass mesela sağa gitti diyorum ama sola gitmişler gibi yazıyorum. Saçma bir örnek oldu ama olsun :D
        ···
      5. diğerleri 2
    2. 2.
      +1
      Sarışın=Yönetici
      ···
      1. 1.
        +1
        Hadii ortalık karışıyor :D
        ···
  7. 32.
    +5
    Müdürün kapısının önüne geldim. Oturdum ve beni çağırmasını beklemeye başladım.

    Cehase-"Sizden özür dilemek istiyorum. Konuşmamız yüzünden başınızı derde soktum."

    b-"Yapacak bir şey yok. Bu yetenek de benim lanetim."

    Cehase-"Bunun utancını duyacağım." dedi ve sessizleşti. Ben de sinirliydim zaten. En sonunda müdür odasına çağırdı. Kapıyı çaldım ve içeri girdim.

    Müdür-"Bir Bine. Ben de 3 senedir nerede bu çocuk diyordum. Yine ne gördün merak ettim." Eskiden salak gibi durmadan hayaletlerle konuştuğum için öğretmenler durmadan müdürün odasına yollarlardı beni. Anamdan babamdan çok müdürü görürdüm. Ona da salak gibi anlatır, azarımı yer ve geri dönerdim.

    b-"Hiçbir şey görmedim. Sadece... "

    Müdür-"Seni tanırım Bir Bine. Yıllardır buraya bana gelir şununla konuştum bununla konuştum diye anlatır durursun. Kaç senedir yapmıyordun, düzeldin dedim yine başladın. Eğer tekrar edersen aileni çağırmak zorunda kalırım. Sevdiğim güzel bir yönün var Bir Bine. Hayal gücün çok yüksek. Biraz da edebiyat kurallarına dikkat edersen bu hayal gücünle edebi bir eser bile çıkarabilirsin. Onun için soruyorum, bu sefer ne gördün?" Anlatmak istemiyorum. Ama sıkıştırdığı için anlattım. Cehase'nin gelişinden itibaren buraya kadar anlattım.

    Müdür-"Hahaha. Bir Bine alem çocuksun valla. Kafan zehir gibi, ama çok haylazsın. Hadi git sınıfına, bir daha buraya gelirsen aileni çağırırım ona göre."

    b-"Tamam." dedim ve odasından çıktım.

    Cehase-"Korktuğunuz kadar kötü biri değilmiş."

    b-"Daha okulun ilk gününden müdürün odasına gidiyorum. Okula yeni kayıt olanlarla beraber sıra bekledim. Sabah heyecanlıydım ne güzel. Sence içimde bir heyecan kaldı mı?" Cehase sessizdi. Sinirli olduğumu biliyordu. Cevap verirse kızacağımı da anladı galiba. Sınıfa geri girdim ve sırama oturdum. Kelebek hala çocuğun üzerinde ve kanatlarını yine kapatmış. Artık fazla önemsemiyorum. Daha ilk günden de müdürün yanına gönderilmez. 2 dakika sonra zil çaldı ve hoca sınıftan çıktı. En kötü günümü yaşıyorum galiba. Mert'e döndüm ve:

    b-"Kusura bakma Mert. Senin de başına bela oldum."

    Mert-"ismimi nereden biliyorsun?" Hass. Kelebekten duymuştum ismini değil mi? Hay amk ya.

    b-"Listeden duydum ismini... "

    Mert-"Daha bugün kaydoldum. Listede ismim yok." Ahiret sınavı gibi adam mübarek.

    b-"Sadece tahmin ettim."

    Mert-"Medyum falan mısın?"

    Yasemin-"Arada böyle davranır ama iyi çocuktur. ismim Yasemin." Dedi ve elini uzattı.

    Mert-"Merhaba, ben de Mert. ismimi nasıl bildin gerçekten merak ediyorum." dedi ve elini sıktı.

    b-"Ne bileyim, içime doğdu."

    Kelebek-"Neden gerçeği söylemiyor?"

    Cehase-"insanlar çok farklı varlıklar. Ne zaman söylese inanmıyorlar ve çevresinden dışlıyorlarmış."

    Yasemin-"Daha eylüldeyiz ama şimdiden hava çok soğudu. Ben bir hırkamı alıp geliyorum." dedi ve hırkasını astığı yere gitti.

    b-"Harbiden de bayağı soğuk. Keşke ben de hırka getirseydim.

    Mert-"Bana hiç soğuk gelmedi, üşümüyorum." Üzerindeki kelebek soğuktan mı koruyor onu? Çok garip.

    Kelebek-"insan. Seninle bir şey konuşmam lazım."

    Cehase-"Bir ismi var. Bir Bine."

    Kelebek-"Bir Bine. Senin yardımını istiyorum." Yardım edeceğimi düşünüyor musun cidden? Okuldaki ilk günümü berbat etti. Cevap vermedim.

    Yasemin-"Geldim. Bir Bine, kaç kere konuştuk seninle. Böyle davranırsan hiç arkadaş edinemezsin."

    b-"Keyfimden mi böyle davranıyorum?" Dışımdan düşündüm.

    Yasemin-"O zaman neden böyle davranıyorsun?"

    Meryem-"Yasemin! 2 saattir seni çağırıyorum, gelsene." Dedi ve kolundan çekip zütürdü.

    Mert-"iyi bir arkadaşın var."

    b-"Yani. Sen nereden geliyorsun?"

    Mert-"Fahri Demirören ilköğretim Okulundan geliyorum."

    b-"Orayı duymuştum. Hep o okuldan en az 10 kişi derece yapıp mezun oluyor. O okula iyi diyorlardı, sen niye bu okula geldin peki?"

    Mert-"Orası yeni evime uzak kalıyordu. Babam da beni bu okula kayıt ettirdi." Benim babam da ne kadar uğraşırsa uğraşsın beni oraya kayıt ettirememişti. Evimize çok uzak olmasına rağmen.

    b-"Üzerinde bir ağırlık hissediyor musun?"

    Mert-"Yoo. Neden sordun?"

    b-"Hiç. Öylesine."

    Kelebek-"Bu ne kabalık. Ben yapraktan daha hafifimdir." Kocaman bir kelebeğin sırtına yapıştığını söylesem mi? Bilemedim. Aslında böceklerden de korkarım ama benimle konuşanını görünce o kadar da korkmadım. Zil çaldı ve tekrar derse başladık.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 33.
    +5
    Eve nasıl koştuğumu hatırlamıyorum. Öyle bir endişeliydim ki. Eve koşa koşa girdim.

    Anne-"Oğlum acelen ne? EKMEKLER NEREDE?" Hızlı bir bahane bulmam lazım, yoksa salmayacak belli.

    b-"Fırında ekmek kalmamış. Birazdan çıkaracaklarmış, üstümü değiştireyim gidip ne kadar ekmek istersen alırım." dedim ve odaya koştum. Kapıyı da kapattım. Cehase orada klavyenin üzerine konmuş bekliyordu. Abim odada değil. Cehase beni görür görmez üzerime uçtu. Ben de avucumu açtım ve avucuma kondu. Bağrıma bastım ve ağlamaya başladım. Sessiz ama hıçkırarak ağlıyordum.

    Cehase-"Efendim, lütfen ağlamayın. Benim yüzümden uzun süredir acı çektiniz."

    b-"Hayır. O yüzden ağlamıyorum. Seni hiç merak etmedim, neredesin diye düşünmedim. Tehlikeye gireceğin aklıma bile gelmedi. Ben iyi bir arkadaş değilim. Sana layık bile değilim."

    Cehase-"Lütfen böyle düşünmeyin. Sizi endişelendirmediğim için sevindim."

    b-"Bir daha tek başına bir yerlere gitmek yok. Aylardır senden haber alamadım, hiç merak da etmedim. Tam karşımdaydın ama seni kurtaramadım. Dafaa gelmeseydi de kurtaramazdım." Adının Dafaa olduğundan emin olmasam da...

    b-"Cehase. Artık ne yapmam gerektiğini biliyorum. Daha da güçleneceğim. Sizi korumak için. Annemi, babamı, abimi, seni, Mert'i, Halime Teyze'yi, Ref'i, Raf'ı ve Meryem'i." içimde bir ateş yanıyordu. Güçsüz olmanın veridiği acı ve bu kadar süre boyunca saf olmam. Artık saf olmayacağım.

    ---

    BUGÜNKÜ HiKAYEMiZ DE BU KADAR GÖRÜŞMEK ÜZERE.
    ···
    1. 1.
      +1
      Şarj 1 bi ara yorum atacağım :P
      ···
    2. 2.
      +2
      Gucsuzlugun atesi yakti gencimizi yarin neler olucak bakalim sanki dizi izliyorum amk
      ···
    3. 3.
      0
      Bu devirde iyi olanı gibiyolar anasını. iyi olma boşver mk. https://youtu.be/vMH9mcGhjN0
      ···
      1. 1.
        +1
        Hahahaha :D
        ···
    4. diğerleri 1
  9. 34.
    +5
    Eve geldiğimde:

    Annem-“Üstün başın yine toz içinde kalmış. Üstündekileri kirliye at da yıkayayım.”

    b-“Tamam anne.” Artık annemler de halimden memnunlar. Eski salak salak hayaletlerle konuşan ezik kişi gitti, yerine insanlarla daha çok konuşan bir Bir Bine geldi. Bilgisayara geçtim ve Zuma oynamaya başladım. Favori oyunum ama bir bölümde takıldım, günlerdir geçemiyorum. Abim eve geldi ve:

    Abi-“Kalk lan bilgisayardan. Kız arkadaşımla msn den konuşacam.”

    b-“Yaa abi. Oyun saati bende.”

    Abi-“Lan önemli diyorum, kız bekliyor.” Arkadan kız da titreşim atıp duruyor. Msn’nin titreşim sesi geliyor. Rahatsız edici.

    b-“Yaa abi yaa. Hep böyle yapıyorsun.”

    Abi-“Tamam lan. Akşam da sen geçersin. Kalk şimdi.” Dedi ve beni zorla kaldırdı. Oyunu kapattı ve arkada msn ile mesajlaşmaya başladı. Hep böyle yapıyor. Oyuncaklarımla mı oynasam acaba?

    Odada bir serçe var. Hayalet. Onunla göz teması kurmazsam gidecektir. Görmemiş gibi yapmam yeterli. Ayağa kalktım ve odadan çıkacakken:

    Serçe-“Beni duyabildiğini biliyorum insan. Senin yardımını istiyorum.” Duymamazlıktan geldim ve odadan çıktım. Arkamdan uçtu ve omzuma kondu.

    Serçe-“Lütfen, bana yardım et.”

    b-“Neden ben yardım edeceğim? Başka kimse mi yok? Ölmeseydin.”

    Serçe-“Ölmem sizin türünüzün hatası. Senin yaşlarında bir çocuğun attığı taşla vuruldum.”

    b-“O taşı ben atmadım. Git o çocuğa musallat ol.”

    Serçe-“Yavrularım. Açlar. Benden yemek bekliyordı. Günlerdir yemek yemediler. 3 çocuğum öldü bile. Tek yaşayan bir çocuğum kaldı. Sonunda seni buldum. Senden o çocuğumu kurtarmanı istiyorum.”

    b-“Yardım… Edemem…”

    Serçe-“Yavrumu ölüme mi terk edeceksin?” Dedem… Tekir…

    b-“Tamam. Ama bir daha beni rahatsız etmeyeceksin ve kimseye benimle konuştuğunu söylemeyeceksin.”

    Serçe-“Pekala anlaştık. Yemek al ve beni takip et.” Mutfağa girdim ve bir parça ekmek aldım.

    Anne-“Oğlum karnını doyurma. Birazdan yemek hazır olacak.”

    b-“Ben dışarı çıkıp geliyorum.” Dedim ve ayakkabılarımı giyindim.

    Anne-“Nereye” dese de kapıyı çoktan kapatmıştım.
    ···
  10. 35.
    +5
    HAVVA

    Hastanede ölüm haberimi verdim ve sahte bir beden bile hazırladım. Habil'in aktarına girdim.

    Tanrı-"Hoş geld... Anne?"

    Havva-"Evet Habil. Ben geldim oğlum. Kabil, saklanma kardeşinden. Sen de gel yanıma." dedi ve Dagaar (Kabil) de yanında oluştu. ikisi de sanki çocuk gibi annesinin dizine yattılar. Tabi Kabil kurt formundan çıkamadığı için sadece kafasını dizini koydu.

    Dagaar-"Bizi yine mi hatırlamadı anne?"

    Havva-"Hatırlayacak oğlum. Hatırlayacak."

    Tanrı-"Peki ne zaman? Daha ne kadar babamı kandırmamız gerekiyor? Kaç kere daha babamı öldürmen gerekiyor? Kendimi babamdan daha büyük bir varlık gibi göstermekten tiskiniyorum. Babam bana öfkeyle baktı, benimle alay etti."

    Dagaar-"Ben ise her zaman yanındaydım. Ruhunu bana satması gereken her an yanındaydım ama yine de satmadı." Havva kafalarını anne edasıyla okşadım. Başını dizinde yatan çocuklarından kaldırdı ve önüne baktı. Önünde Nilay ve Mert duruyordu.

    Havva-"Artık sen de biliyorsun Mert. Bir Bine başından beri sizin atanız Adem'di. Bir sonraki doğumunda her şeyini hatırlamasını sağla." Mert yumruğunu sıkıyordu.

    Mert-"Ölmesine gerek yoktu."

    Dagaar-"MERT!"

    Havva-"Kabil. Benim yanımda sesini yükseltmemen konusunda anlaşmıştık."

    Dagaar-"Özür dilerim anne."

    Havva-"Hala ona duygularla bağlısın Mert. Bu kabul edilebilir. Çünkü ben de ona duygularla bağlıyım. Beni hatırlamadığı her gün acı çekiyorum. Eğer bu kadar zulüm çekeceğimizi bilseydim en başta o elma ağacını yakardım. Ama yaptım bir hata. Cezasına da katlanıyorum. Mert. Eğer öldürmeseydim daha fazla acı çekecekti. Laneti dolayısıyla Size olacak olan şeylerden kendini suçlu hissedecekti. Artık sen de Adem'in bizi hatırlamasına yardım edeceksin."

    Mert-"Nasıl isterseniz." dedi ve aktardan dışarı çıktı.

    Nilay-"Müsadenizle, ben de çıkıyorum." dedi ve Nilay da dışarı çıktı.

    Havva-"Arkasından ağlamaya gittiler. Bir daha ağlamamaları için bu sefer başarmalıyız. Hazırlanın. Babanızın doğumuna az kaldı."

    Dagaar-"Nasıl istersen anne." Dedi ve kafasını annesinin dizinden kaldırdıktan sonra kayboldu.

    Tanrı-"Nasıl istersen anne." dedi ve ayağa kalktı. Havva da hazırlanmalıydı. Bu sefer daha iyi bir planla karşısına çıkmalıydı.
    ···
  11. 36.
    +5
    Nilay-"BURADAKi USTAYA MEYDAN OKUYORUM!" diye bağırdı. Usta yanına gitti ve:

    Usta-"Kadınlara vurmayı sevmem. Git başka bir salona meydan oku. Akşam gelirsen sana özel ders verebilirim." dedi ve gülüp arkasını döndü. Gitmeye başladı.

    Nilay-"Ben burada bir usta olduğunu duymuştum. Kadınlara vuramam bahanesiyle saklanan bir korkak değil." Egosuna oynuyor. Usta salak değildir. Yemez bu numarayı. Usta Nilay'a döndü ve:

    Usta-"Sen kaşındın. Bana korkak demeyecektin. Geç mindere." dedi ve ikisi de mindere geçtiler. Usta harbiden salakmış.

    Dagaar-"Bu cadı peşini bırakmayacak gibi."

    b-"Cehase. Dikkatli ol."

    Cehase-"Nasıl isterseniz." Ortalarına hakem geçti ve:

    Hakem-"Başlayın." der demez Nilay avuç içiyle hızlı bir biçimde ustanın göğsüne vurdu ve usta bir süre sonra yere yığıldı. Ben hariç tüm öğrenciler şaşkın şaşkın izliyor.

    Hakem-"Kazanan... "

    Nilay-"Henüz kazanan yok. Sadece ani saldırı yaptım. Tekrar kalkabilirsin. Hızlı vurmadım." Usta kendini toparladı ve:

    Usta-"Ani saldırılarda ustasın demek. Kız olduğun için seni hafife almıştım." dedi ve üzerine koşmaya başladı. Öyle boş boş koşmuyor, ayaklarını ani saldırıdan kaçmak için hazırlamış. Ani bir hareketle sağa veya sola kayabilir. Nilay yine avuç içi bir vuruş yapacakken usta sağa kaydı. Bunu tahmin etmiş olacak ki sol ayağı ile ustaya doğru tekme attı. Usta son anda kendisini savunabildi ama bir çat diye sesi geldi. Usta yerde kıvranmaya başladı.

    Usta-"KOLUM! AMBULANS ÇAĞIRIN KOLUUUMMM!"

    Nilay-"Biraz aşırıya kaçtım." dedi ve Nilay'ın yanına gidip kolundan çektim ve dışarı çıktık.

    b-"Burada ne işin var? Size katılmayacağımı kesin bir dille belirtmiştim."

    Nilay-"Güçlenmek istiyorsun ama nasıl güçleneceğinden haberin yok."

    b-"SENiN GiBi ADi KiŞiLERi ALT ETMEK iÇiN GÜÇLENMEK iSTiYORUM. BUNUN iÇiN DE ADi BiRiNDEN YARDIM ALMAYACAĞIM."

    Dagaar-"Yani... "

    b-"GÜÇLENMEK iÇiN RUHUMU DA FEDA ETMEYECEĞiM. "

    Dagaar-"Denemeye değerdi."

    Nilay-"Ben sadece seni... Özür dilerim. Biliyorum, affedilecek bir şey yapmadım ama senin gücünü görebilmek için arkadaşını kullanmak istemiştim. Ona zarar vermedim. Vermeyecektim de. Yemin ederim."

    b-"Seni affetmemi istiyor musun?" Gözlerinin içi parladı.

    Dagaar-"Onu af mı edeceksin?"

    Cehase-"Efendim bağışlayıcıdır."

    Nilay-"Evet. Söyle ne istersen yaparım."

    b-"BiR DAHA KARŞIMIZA ÇIKMA." dedim ve yürümeye başladım.

    Nilay-"Ama bu affetme değil ki :( " derken arkama bile bakmadım.

    Dagaar-"Hahaha. Güzel morarttın cadıyı."

    b-"SEN SANKi FARKLISIN DEGiL Mi? RUHUMU ALMAK iÇiN DiBiMDEN AYRILMIYORSUN!"

    Dagaar-"NE BAĞIRIYON AMK? MiLENYUMUM LAN BEN! BiNLERCE YIL iNSANLARIN TAPTIĞI KiŞiYiM. RUHLARI EFENDiSiYiM... "

    b-"iSTERSEN... ŞEY OL... " daha büyük bir şey bulamadım mk.

    b-"NE OLURSAN OL. RUHUMU SANA VERMEYECEĞiM." dedim ve gittim. Daraa'ya bakmadan yoluma devam ettim.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 37.
    +5
    Tamam konuşmam.
    ···
    1. 1.
      0
      Ölülerde sanıyor ki diriler her gün helva yiyor . Ben de buna tutuluyorum aga
      ···
  13. 38.
    +5
    Sabah uyandık ve hazırlanıp dışarı çıktık. Aktara doğru yola koyulduk. Dagaar karşımıza çıktı ve biraz telaşlıydı.

    Dagaar-"Çocuk. Tanrı ile konuşmaya gideceksin ama o kötü yönlerini anlatmaz. insanları çok kolay manipüle edebilir. Hem... HEM NiYE TANRININ YANINA GiDiYORSUNUZ Ki?"

    b-"Görmemezlikten gel."

    Dagaar-"DUYUYORUM SENi AMK. Lütfen Tanrı'ya gitmeyin :( " Dagaar'ı ilk kez bu kadar çaresiz görüyorum. Mert'in onu kabul edeceğini çoktan kabullenmiş. Nilay yolda karşımıza çıktı ve:

    Nilay-"Yolun bundan sonrasını benimle devam edin. Hadi Dagaar. Sen de kış kış."

    Dagaar-"SARI CADI. BENiM iSMiMi BU KADAR KOLAY AĞZINA ALMA. SENi ÖLDÜRMÜYORSAM BiR BiNE'YE YAKINSIN DiYEDiR."

    Nilay-"Yani Bir Bine'ye yakın olmasam sana muhalefetim diye beni öldüreceksin öyle mi? Ne kadar zalimsin. Ama Tanrı öyle biri değil... "

    b-"Nilay yeter. Tanrı'nın rekldıbını sen değil Tanrı yapsın."

    Nilay-"Tamam, benim için fark etmez. Gidelim." dedi ve yürümeye başladık. Son kez arkama baktım ve Dagaar üzgün bir şekilde kayboldu. Neden Mert'i bu kadar çok yanında istiyor? Herhalde ordu falan kuracak. Ne bileyim.

    Aktara geldik. içeri girdiğimizde baharatların kokusu etrafımızı sardı. Rahatlatıcı bir kokuydu. Tanrı müşterisi ile ilgileniyordu. Müşterinin istediği baharatları verdi ve müşteri çıkınca "Kapalı" olan kağıdı yapıştırdı. Ve bir sandalye çekip oturdu.

    b-"Bir "Tanrı"ya göre oldukça fakir bir yer."

    Tanrı-"Milenyumlarca yıl yaşayınca sadece sakin bir hayat istiyorsun."

    b-"Ben de sakin bir hayat istiyorum, ama nedense beni rahat bırakmıyorsun."

    Tanrı-"O fareden dolayı bana hala kızgınsın."

    b-"Kızgınlık hafif kalır. Arkamdan gülmüşsündür de kesin yüzsüz yüzsüz."

    Tanrı-"Laf çarpıtma çabanı anlıyorum ama karşında normal bir insan durmuyor."

    b-"Evet, normal bir insan olsa en azından böyle saçma bir girişimde bulunma gereği duymazdı. Gider direk konuşurdu, sen ise arkadan iş çevirmekten başka bir şey yapmadın. Daha seninle ilk kez tanışıyorum. Kendini bana aktar olarak tanıttın. Gerçek ismin Loki çıkarsa şaşırmam."

    Mert-"Kanka sakin ol. Buraya kavga etmeye gelmedik. Sadece konuşmak için geldik."

    Tanrı-"Mantıklı konuşan bir arkadaşın var. Sözünü dinle." Bu adamı öldüreceğim...

    Mert-"Beni neden çağırdığınızı tahmin edebiliyorum. Size katılmamı istiyorsunuz. Eğer ruhumu size verirsem ne olacak?"

    Tanrı-"Nilay'a ne oluyorsa sana aynısı olacak. Benim kuralların çerçevesinde bir yaşam sunacağım. Sana ruhsal sanatları öğreteceğim ve her yaşamında ölüp tekrar doğacaksın. Benim adıma."

    Mert-"Peki kurallar nedir?"

    Tanrı-"Çok basit. Benim verdiğim her görevi sorgusuz yap."

    Mert-"Ne gibi görevler veriyorsunuz peki?"

    Tanrı-"Bunu açıklayamam. Dagaar'a katılma ihtimalini de göz önüne alırsak ona karşı casusluk yapabilirsin. Ama seni temin ederim çok iyi bir hayatın olacak. Asla bir zorluk yaşamayacaksın, istediğin kadına sahip olacaksın ve istediğini yeyip istediğini içebileceksin. Benim kurallarıma karşı gelmediğin sürece."

    Mert-"Anladım. Biraz düşünmek istiyorum. Müsaadenizi istiyorum."

    Tanrı-"Müsaade sizin." dedi ve kapıya kadar uğurladı. ikimiz de dışarı çıktık. Dagaar gibi yarım yamalak konuşmadı. Tam olarak anlattı. Üstelik rahat bir hayat yaşayacağını da söyledi. Eğer ben ikisi arasında kalsaydım belki de Tanrı'yı... gibsen ikisini de seçmezdim amk. Tanrı dediğin yaratık arkadan kuyu kazan malın teki.

    b-"Ee Mert. Ne düşünüyorsun?"

    Mert-"Kesinlikle Dagaar'ı seçiyorum."

    b-"Sen ciddi misin? Neden?"

    Mert-"Tanrı bana güzel bir hayat vaat etti, evet. Ama o kendisine köle arıyor. Ben de köle olmak istemiyorum. Rahat yaşayan bir köle olacağıma Zulüm çeken özgür biri olurum daha iyi."

    Dagaar-"Benim yanımda da tam olarak özgür olmayacaksın. Yine de katılmak istiyor musun?" Mert bu sefer karşısında beliren Dagaar'dan korkmadı.

    Mert-"Evet. Ama birkaç şartım var. Ve bir de sorum var."

    Dagaar-"Dinliyorum." Kuyruğunu sallıyor. Heyecanlı mı? Bizim Dagaar mı?

    Mert-"Öncelikle şu anki ömrümü düzgünce yaşamak istiyorum. Elbette ki görevlerimi yerine getireceğim ama yine de görevlerimin hayatımı etkilemesini istemiyorum."

    Dagaar-"Bir sonraki doğumuna kadarsa kabul edilebilir."

    b-"Senin teklifini de mi kabul ederse tekrar doğacak?"

    Dagaar-"Elbette ki. Ruh olarak yanımda kalırsa görevleri yerine getiremez. Yeniden doğmalı ki kaderi değiştirmeye izni olsun."

    Mert-"ikinci olarak görevlerde masumları öldürmem."

    Dagaar-"Bu da kabul edilebilir. Peki sorun nedir?"

    Mert-"Ben gelirsem ve sen de eski haline dönersen benim ruhumu da yok etme ihtimalin var mı?"

    Dagaar-"Kendi astımın ruhunu asla yok etmem."

    Mert-"O zaman anlaşmayı kabul ediyorum. Bir daha eski haline dönmemen için yanında durmam gerektiğine inanıyorum." Dagaar kutruğunu biraz daha hızlı sallarsa fırtına kopacak.

    Dagaar-"Elini uzat." dedi ve Mert de elini uzattı. Dagaar pençesini uzattı ve eline küçük bir çizik attı. Oradaki kanı yaladı.

    Dagaar-"Anlaşmanın ilk kısmı tamamlandı. Şimdi de benim kanımda." dedi ve pençesi ile kendi diğer pençesini çizdi. Ama hayvan gibi bir yarmadığı kaldı.

    Dagaar-"Şimdi de sıra sende." dedi ve Mert'e kanlı pençesini uzattı. Mert de ucundan yaladı. Iyy. Cidden ıyy. Mert'in ruhu bedeninden ayrıldı. ilk önce yeşil parlamaya başladı. Daha sonra içinden kelebeğin kanatları yükseldi ve semada kayboldu. En sonunda da bedeninde parlayan yeşil rengin yerini kırmızı aldı ve ruhu bedenine geri döndü.

    Dagaar-"Anlaşma tamamlandı. Sana öğretmem gereken ruhsal sanatlar var. ilk önce... "

    Mert-"Bu kadar heyecanlanma. Ne anlaştık? Bu hayatımı normal yaşayacaktım. Ama aradaki boşluklarımda dediğin ruhsal sanatları çalışabiliriz."

    Dagaar-"Çağırmanı bekleyeceğim." dedi ve kayboldu.

    b-"Çocuk gibi."

    Mert-"Evet. Muhtemelen hep yalnızdı, o yüzden de saldırganlaşıp dikkat çekmek istiyordu. Saldırganlaşarak daha da yalnızlaşacağını milenyumlarca yılda anlamasına üzüldüm. Ama artık yalnız değil. Eski haline dönmesine izin vermeyeceğim." Belki de durmadan yanımda olmasının sebebi budur. Yalnızlıktan bir milenyum bile olsa acı vericidir belki de...
    Tümünü Göster
    ···
  14. 39.
    +4
    Kedileri Meryem'e verdim ve o da eve gitti. Ben de Mert ile parkta oturdum. Mert'e başımdan geçen her şeyi anlattım.

    Mert-"Bu olanları aklım almıyor. Sadece 3 gün yaşayacağım. Senin ortaokulda ilk gün kimse konuşmuyorken susun demen... sana dersi anlatmama rağmen dersten kalman... Şimdi her şey yerine oturuyor."

    b-"O günü hatırlatma, hala aklıma geldikçe tüylerim diken diken oluyor."

    Mert-"Peki sen ne tavsiye edersin? Tekliflerini kabul etmeli miyim?"

    b-"Yaşamak istiyor musun?"

    Mert-"Evet. Bir kız arkadaşım var. Derya. Onunla bir gelecek kurmak istiyorum. Muhasebeci olmak istiyorum. Babamın işini devam ettirmek için. Daha istediğim çok şey var ama 3 gün... Ruhumu birine verirsem ne olacağını biliyor musun peki?"

    b-"Bilmiyorum maalesef. Sana yalan söylemeyeceğim. Benim de durmadan ruhumu istiyorlar ama ben reddediyorum. "

    Mert-"Peki neden?"

    b-"Sadece ruhumun bana ait olduğunu düşündüğüm için. Senin gibi zor durumda kalsaydım belki ruhumu ikisinden birine verebilirdim... Yok ya. Ben vermezdim, ölürdüm galiba. Ama bu sadece kendi kuruntum."

    Mert-"Kafamı iyice karıştırdın."

    b-"Merak etme. Bir çözüm yolu bulacağız. Beni kurtarmak için öldün... Gerekirse kendi ruhumu feda eder senin yaşamanı sağlarım."

    Mert-"Kafam hala karışık. Ama yalnız kalmak istemiyorum. Bu gece bende kalır mısın?"

    b-"Senin evinde mi? Tamam. Kalırım. Anneme haber vereyim de öyle gelirim." Semada Cehase görüldü. Yanıma geldi.

    b-"Sen neredeydin Cehase!?"

    Cehase-"Bilmiyorum. Hiçbir şey hatırlamıyorum. En son sizin bana görev verdiğiniz gibi Raf ve Ref'i gözetliyordum. Sonra da kendimi başka bir yerde buldum. Neden oradaydım ve orada ne yapıyordum hatırlamıyorum."

    b-"Birileri yine benimle uğraşıyor."

    Mert-"O da mı senin arkadaşın."

    b-"Evet. ismi Cehase."

    Cehase-"Kelebeğin hediyesini kullanıyor."

    b-"Beni korurken vuruldu."

    Cehase-"Eğer ben dikkatli olsaydım... "

    b-"Senin bir hatan yok. Ama bize saran kişiyi bulursam yapacaklarımı biliyorum. Şimdi Mert'in yaşamasına odaklanmam lazım."

    Cehase-"Yaşamasının tek bir yolu var. O da ruhunu bir milenyuma anlaşma ile verirse."

    b-"Aydınlattığın için teşekkürler. Onu zaten biliyoruz. Başka bir yolu var mı?"

    Cehase-"Bildiğim kadarıyla yok."

    b-"Anladım. Mert'in işini hallettikten sonra benimle uğraşan kişiyi bulmamız lazım."

    Mert-"O ölen adam değil miydi?"

    b-"O kim ki? Sadece karate öğreten bir adamdı. Benimle uğraşan kişi Cehase'yi de biliyor. Ona göre her şeyi planlamış. Hedefleri muhtemelen beni öldürmekti, ama sen araya girince mermi sana isabet etti." Yumruğumu sıkıyordum. Benim yüzümden bir arkadaşım ölsün istemiyorum. Bir daha olmaz.

    Mert-"Ben eve geçiyorum. Sen... Siz de hemen gelin. Fazla yalnız kalmak istemiyorum."

    b-"Tamam, eşyalarımı alıp hemen geleceğim." dedim ve evimin yolunu tuttum.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 40.
    +4
    Yolda ilerlerken birini gördüm. Bu Mert.

    b-"MERT!" Seslendiğimi duyunca yanıma geldi.

    Mert-"Aaa Kanka. Uzun süredir görüşemiyorduk. Hiç aramıyorsun da ha vicdansız."

    b-"Kanka. Burada 2 tane kedi gördün mü? Yıllar önce sana göstermiştim."

    Mert-"Hayır kanka. Kedi falan görmedim. Ama bizim mahallenin çocukları ara sokakta kedi seviyolardı diye duydum."

    b-"Hangi sokak?"

    Mert-"Bu ne telaş?

    b-"Kanka o kediler önemli. Emanetlerdi bana. Onları bulmamız lazım."

    Mert-"Tamam kanka. Senin için önemliler ise gidelim." Önden koşmaya başladı. Ben de arkasından koşuyordum. Umarım sağ salim buluruz. Ara sokağa geldik. Çocuklar etrafını sarmışlar bile. Aralarından geçtim ve baktım. Evet. Ref bu. Çocuklardan korkmuş ve kenarda titriyor.

    b-"ÇEKiLiN LAN!" diye bağıdım. Çocukların bazıları çekildi. Birisi de:

    Çocuk-"Kedi senin mi dıbına koyayım?" dedi. Ona tam yumruğu vuracakken Mert elimden tuttu:

    Mert-"Kanka. Sakin. Çocuklar, bu kedi onun. Bir de siyah bir kedi vardı. Gördünüz mü?"

    Çocuk-"Bir amca bu kediyi buraya bıraktı. Elinde bir tane de siyah kedi vardı. Şu tarafa gitti." Başka bir ara sokağı gösterdi. O sokağı döndüğümde orada olabilir. Ref'i kucağıma aldım ve:

    b-"Ref. Korkmana gerek yok. Benim."

    Ref-"Bir Bine abi... Özür... Dilerim. Sadece oynamak... istemiştik... "

    b-"Konuşmak için kendini zorlamana gerek yok. Şimdi Raf'ı da bulacağız. Merak etme. Size zarar gelmeyecek." dedim ve çocuğun dediği yere doğru koşmaya başladım.

    Çocuk-"Abi, adam silahlıydı." Bunu ben duymamıştım. Ama Mert duymuştu. Arkamdan koşmaya başladı. Bir terslik olduğunu anlamıştı.

    Mert-"Bir Bine. Yavaşla."

    b-"Yavaşlayamam. Onların başına bir şey gelsin istemiyorum." Koştukça koştum. Sonunda dönüşe geldim. Tam dönecekken Mert üzerime atladı. Bir el silah sesi geldi. Mert üzerimdeydi. Ben de yerde. Ref de Mert'in üzerime atlamasıyla ileriye uçmuştu. Adam silahı üzerime doğru tutuyordu. Mert yaşıyor mu? Kafamı kaldırıp baktığımda adamı gördüm. Bana silah tutan adam... Karatedeki ustam?

    Usta-"SENiN KIZ ARKADAŞIN YÜZÜNDEN HAYATIM MAHVOLDU! HER ŞEYiMi KAYBETTiM! O DA SENi KAYBEDECEK! YILLARCA HAPiS YATSAM DA ÖLECEKSiN!" Raf'a baktım. Orada, kenarda titriyor. Ustanın arkasında biri belirdi:

    Nilay-"O kadar yaşayacak zamanın olmayacak." dedi ve arkasından boynunu kırdı.

    b-"YAPMAA!" desem de geç kalmıştım. Ustanın cansız bedeni çoktan yere düşmüştü bile. Hemen yanıma koştu ve Mert'i üzerimden çekti.

    Nilay-"Bir Bine, iyi misin?" Hemen ayağa kalktım ve Mert'in yanına gittim. Kan akıyor. Ölüyor mu?

    b-"Mert. Dayan. Seni hastaneye yetiştireceğiz."

    Mert-"Kendimi iyi hissetmiyorum." Göğsünde delik var.

    b-"Nilay, bir şey yapamaz mıyız?"

    Nilay-"Ben bir şey yapamam." Cebimden telefonu çıkardım ve 112 yi aramaya çalışıyorum ama arayamıyorum. Telefonum kardan dolayı ıslanmış, dokunmatiği çalışmıyor. (E250 yi değiştirdiğini söylememe gerek var mı?)

    b-"LANET TELEFON. ÇALIŞMAYACAK ZAMANI BULDU!" Mert elimden tuttu ve:

    Mert-"Korkuyorum." Üzerimde çok pgibolojik baskı var. Ne yapacağım? Düşün düşün...

    b-"Nilay. Telefonun varsa git ambulansı ara. Yoksa yardım çağır."

    Nilay-"Tamam." dedi ve sokağa doğru koştu. Mert parlamaya başlıyor.

    b-"Hayır hayır... MERT. DAYAN!" Nefesi git gide güçsüzleşiyor. Nilay nerede kaldı? Cehase nerede? Yine bana kim bulaşıyor? Neden direk bana gelmiyor da sevdiklerime acı çektiriyor? Mert son nefesini verdi.

    b-"Mert. Cevap ver Mert. MERT." Ruhunun kalktığını gördüm. Kurtaramadım mı? Lütfen ölmesin. Lütfen lütfen... Bedenine bir şeyler oluyor. Bedeninden kanatlar çıktı ve Mert'in ruhunu sardı. Ve yavaş yavaş ruhu bedenine çekmeye başladı. Ve Mert birden gözlerini açtı. Nefes nefeseydi. Oturmaya çalıştı ve yerde oturdu. Sanki hiçbir şey olmamış gibi.

    Mert-"Az önce ne oldu?"Ref'e bakmaya başladı. Ref de Raf'ın yanına gidiyordu.

    Mert-"Ben mi yanlış görüyorum yoksa oradaki çocukların kuyruğu mu var?"

    b-"Onları görebiliyor musun?"

    Mert-"E evet. Cosplayler galiba. Kediler nerede?"

    b-"Sen onları nasıl görebilirsin."

    Nilay-"Düşündüğüm gibi. Kelebeğin hediyesi."

    b-"Kelebeğin hediyesi mi? Yani 3 günü mü kaldı?"

    Mert-"Bu kız... " Hass. Kelebek Nilay'ın kılığında Mert'e gözükmüştü değil mi?

    Nilay-"Ben düşündüğün kişi değilim. Sana açıklamama izin ver. Benim gibi gözüken bir kelebek ruhu sana öldüğünde 3 ek gün yaşaman için ruhunu feda etti. Yani 3 gün sonra öleceksin."

    b-"Böyle mi anlatılır!"

    Mert-"Hahaha. Saçmalamayın. Bir Bine, sen bu saçmalığa inanmıyorsun değil mi?"

    b-"Sana göstermem gerekiyor demek ki." dedim ve Mert'i de ayağa kaldırdım. Gerçekten göğsündeki delik bile gitmiş. Beraber caddeye çıktık. Kediler kucağımdaydı. Bir daha da asla bırakmam. Nilay arkada cesedi halledeceğini söyledi. Birinin gözümün önünde öldüğünü görmek... Ruhunun çıktığını görmedim ama. Neden bilmiyorum. Nilay'ın işi olmalı.

    b-"Caddeden geçen herhangi birini durdur." Mert dediğimi yaptı ve birini durdurdu.

    Mert-"Bakar mısınız, arkadaşım size bir şey soracak da."

    -"Buyrun."

    b-"Benim kucağımda şu anda ne var?"

    -"Biri siyah biri beyaz 2 tane kedi var." Mert şaşırmış gibiydi. Bu şekilde öğrenmesini istemezdim.

    b-"Teşekkürler." dedim ve adam yoluna devam etti.

    b-"Şimdi anladın mı? Bu şekilde öğrenmeni istemezdim."

    Mert-"Ben şimdi öldüm mü?" Mert bembeyazdı.

    b-"Hayır. Kelebeğin hediyesi sayesinde yaşıyorsun. Merak etme. Senin yaşaman için bir yol bulacağım. Ölmeyeceksin."

    Mert-"Nasıl bulacaksın? Arada kendi kendine konuştuğunu görürdüm ama... "

    b-"Bunları atlatacağız merak etme. Senin yaşaman için her şeyi yapacağım. Yemin ederim."

    Mert-"Sana güveniyorum... Ama şu an kendimi iyi hissetmiyorum. Eve gidip biraz dinlenmek istiyorum."

    Dagaar-"Son 3 gününde uyumak mı istiyorsun yani?" Mert yanına döndü ve çığlık attı. Yere düştü ve sürünerek geri çekildi.

    b-"Korkmana gerek yok. Onun ismi Dufy Daag"

    Dagaar-"O KiM LAN! BENiM iSMiM DAGAAR. BU iSMi ÖĞRENEMEMEK iÇiN IQ NUN 10 OLMASI FALAN LAZIM!"

    b-"Geldiğin iyi oldu. Onu yaşatmanın bir yolu varsa bilsen bilsen sen bilirsin."

    Dagaar-"Biliyorum, ama bilgi pahalıdır. Ruhunu... "

    b-"Reddediyorum."

    Dagaar-"ARKADAŞIN ÖLECEK AMK. NASIL HALA REDDEDEBiLiYORSUN! ARKADAŞLIK GURURUN FALAN DA MI YOK!"

    b-"En son çare sana ruhumu satarım. Ruhumu satmadan da kurtarmamın yolunu söylemeyeceksin herhalde."

    Dagaar-"Söylemeye niyetim yok."

    b-"Belki de Tanrı daha iyi bir teklif yapar... "

    Dagaar-"Tamam tamam. Söyleyeceğim. Koskoca milenyumum düştüğüm duruma bak. Ruhunu birine satarsa sahibi bedeninin ölüm süresini ayarlayabilir. Sarı cadı gibi. Onun ölüm süresi Tanrı'ya bağlı."

    b-"Anladım. Mert, bu çözüm yolunu kabul ediyor musun peki?"

    Mert-"Şu an düşünemiyorum. Bilmiyorum."

    b-"Anladım. Peki başka bir yolu var mı?"

    Dagaar-"O çocuk çoktan öldü. Sence başka yolu var mı?"

    Nilay-"Sana tavsiyem Tanrı'ya katılman. "

    Dagaar-"NE TANRISI AMK KARISI. HER YERDEN FIRLAMA. ÇOCUK. BANA KATIL. BiR DAHA ASLA ÖLÜM SENi KORKUTMASIN."

    Mert-"Ben... Bir Bine. Çıldıracağım... "

    b-"Dagaar ve Nilay. ikiniz de gidin. Karar verince sizi çağırırım. Henüz zihnen hazır değil." Dagaar direk kayboldu ve:

    Nilay-"Tamam. Ama bir şey olursa beni hemen çağır."

    b-"Tamam." dedim ve Nilay da gitti. Mert ise kenarda büzüşmüş oturuyor. Raf ve Ref de uyuyor.

    b-"ilk önce Raf ve Ref'i eve zütürelim. Sonra ne yapacağımızı tartışırız. Ne dersin?"

    Mert-"Tamam." dedi ve ayağa kalktı. Ben önden o da arkamdan yürümeye başladı.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 41.
    +4
    13 OCAK 2014

    Bu sene üniversite sınavım var. Ama henüz hedefim yok. Ne olmam gerektiğini bilmiyorum. Meryem'lerin evindeyim yine.

    Meryem-"Bu sene hangi üniversiteye gitmeyi planlıyorsun?" Raf ve Ref oyuncakla oynuyorlardı. Oyuncak fare ile.

    b-"Hedefim yok. Belki hayalet avcılığı yazarım. Hahaha" dedim ve güldüm.

    Meryem-"Biraz ciddiye alsan şu anki durumu."

    b-"Bilmiyorum ya. Yazılıma biraz ilgim var aslında. Belki yazılımcı mühendisliğine giderim."

    Meryem-"Bak orası iyidir. Puanlarına baktın mı?"

    b-"Daha değil. Peki sen nereyi istiyorsun?"

    Meryem-"Ailem cerrah olmamı istiyor ama ben Pilot olmak istiyorum. Hayalim dünyayı dolaşmak."

    b-"Pilotluk zordur ama."

    Meryem-"Biliyorum. Ama yine de pilot olmayı istiyorum."

    b-"O zaman şimdiden pilotluğun hayırlı olsun."

    Meryem-"Daha sınava girmedik. Hemen karar verme bence."

    b-"Bir şey olmaz. Seni tanıyorum. O sınavı çerez niyetine yersin sen." Meryem bana laf sokmuyor? Nasıl olur? Size anlatayım. O gün yemekteki olaydan sonra bana karşı davranışı değişti. ilk önce benimle taşak geçiyor sandım. Ama ciddi ciddi bana iyi davranıyor. Yani tam olarak iyi davranmıyor da artık adan yerine koyuyor diyelim.

    Raf-"Bir Bine abi dışarı çıkalım."

    Ref-"Bir Bine abi dışarı çıkalım."

    b-"Bu da nereden çıktı?"

    Raf-"Yıllardır bu evdeyiz. Dışarıya çıkmayı özledim"

    Ref-"Yıllardır dışarıya çıkmadık. Dışarıya çıkmayı özledim."

    b-"Meryem, parka gidelim mi kedilerle?"

    Meryem-"Bu soğukta."

    b-"Evde bunalmış duruyor kediler. Kısa bir tur atıp geliriz."

    Meryem-"Kedilerin bunaldığını nasıl anladın diye sormayacağım çünkü alıştım. 5 dakikaya hazır olurum." dedi ve hazırlanmaya gitti.

    Raf-"Oley, dışarı çıkacağız."

    Ref-"Oley, dışarı çıkacağız."

    Halime-"Ne oluyor bakalım? Raf ve Ref yine kavga mı ediyor?"

    b-"Yok, dışarı çıkacağız ondan biraz heyecanlılar."

    Halime-"Yok olmaz. Dışarı çıkamazlar." Raf ve Ref annesinin eteğine yapıştılar.

    Raf-"Anne, lütfennn!"

    Ref-"Anne, nolurrr!"

    b-"Yalvarıyorlar. Bir seferlik çıksınlar. Hem biz yanlarında duracağız."

    Halime-"Bir Bine. Sana güveniyorum. Ama çevreye güvenmiyorum... Tamam. Ama Raf'a dikkat et. Dikkati incintır. Tasma mı taksak?"

    b-"Tasma var mı ki?"

    Halime-"Yok."

    b-"Yoksa da bir şey olmaz. Bir zarar gelmeyecek. Söz veriyorum."

    Halime-"Tamam o zaman. Ama dışarıda fazla kalmayın."

    Ref-"OLEY! TAMAM ANNE!"

    Raf-"OLEY! TAMAM ANNE!" Heyecanlılardı. Meryem de hazırdı ve dışarı çıktık.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 42.
    +4
    Yasemini aradım ve evinin yerini öğrendim. Bizim eve yakınmış. Bak bu iyi haber işte. Akşam üzeri oldu bile. Umarım yanlış anlamaz. Apartmanda 2. Katta oturuyorlar. Apartmanda olmasalar soğuktan ölürdüm galiba. Kediler uyuduğu için montu geri giyemedim. En sonunda zile bastım ve yaşlı bir kadın kapıyı açtı.

    Teyze-"Kime bakmıştın oğlum?"

    b-"Meryem'e bakmıştım ben."

    Teyze-"Çağırayım ben oğlum." dedi ve içeri girdi. Daha sonra odadan Meryem çıktı. Kapıya geldi ve:

    Meryem-"Burada ne işin var? Sana adresimi kim verdi?" Keşke direk bıçak saplayıp amel defterimi kapatsaydın. Bu ne soğukluk.

    b-"Yasemin verdi adresini. Sana bir şey sormak istiyordum. Sokakta kedi buldum da barınakta yer yokmuş. Sen bakabilir misin diye soracaktım." Dedim ve montu açıp kedileri gösterdim. Meryem kedileri görünce biraz kontrolünü kaybeder gibi oldu. Yoksa kedilere zaafı mı var? Yasemin bunu biliyordu da beni buraya yönlendirdi demek. Kendini tutmaya çalışarak:

    Meryem-"Bakamam... "

    Teyze-"Ne güzel kediler bunlar. Senin mi?"

    Meryem-"Anneanne." Sitemli bir şekilde söylemişti. Duymamazlıktan geldi.

    b-"Benim değiller. Sokakta buldum ve barınakta da yer yokmuş. Arkadaşlarım da benim gibi evlerine alamazlarmış. Ben de son çare size geldim."

    Teyze-"Geç içeri evladım, üşümüşsündür. Biraz ısın, sonra gidersin."

    b-"Rahatsızlık vermeyim... "

    Teyze-"Eğer içeri girmezsen kedileri de almam eve."

    b-"Kedilere bakacak mısınız?" Heyecanlandım. Yaşlı kadın güldü.

    Teyze-"Baksana çocuğa, gözleri parladı. Kendinden çok şu hayvanları düşünüyorsun. Montunu bile kendin giymek yerine onları ısıtmak için kullanmışsın. Bu devirde senin gibi saf çocuklar pek kalmadı. Geç içeri bakalım." Meryem'in bu durum pek hoşuna gitmedi galiba. içeri geçtim ve beklemeye başladım. Sobaları var. Sobalı evi severim. Meryem de içeri girdi ve kendine kurduğu köşeye oturdu. Soru çözmeye başladı.

    b-"Sende mi dershaneye gidiyorsun?"

    Meryem-"Evet, senin aksine benim hedeflerim var."

    b-"Benim hedeflerim olmadığını nereden çıkardın?"

    Meryem-"Davranışlarından. Hiçbir şeyi ciddiye almıyorsun. Gerçek hayattan kaçmak için kendi kendine konuşuyorsun."

    b-"Kaçmak için öyle mi? Eğer sen benim yaşadıklarımın yarısını yaşasaydın bir daha evden çıkmak istemezdin. Hatta odandan dışarıya adımını atamazdın."

    Meryem-"Etme bulma dünyası. Sen herkese zamanında dikkat çekmek için ruhlarla konuşuyorum dedin, şimdi ise cefasını çekiyorsun."

    b-"Benim bahsettiğim benimle dalga geçilmesi değil. Evet, hala da onları gördüğümün arkasındayım... "

    Teyze-"Yakın arkadaş değilsiniz galiba." Ref uyandı. Beni görünce:

    Ref-"Bir Bine neredeyiz?"

    Raf-"Bibin ner... " Uykusunda mı tekrar etmeye çalıştı? Çok garipsiniz.

    b-"Teyze, uyanan beyaz kedinin ismi Ref, uyuyan siyah kedinin ismi de Raf."

    Teyze-"isimleri ne kadar güzelmiş. Ying ve yang gibi."

    b-"Ying ve yang nedir?"

    Teyze-"Ying; karanlığın içindeki ışığı, Yang; ışığın içindeki karanlığı temsil eder. Bu kedilerin burunları gibi. Siyah olanın burnu beyaz, beyaz olanın burnu siyah renkte." Tabi ben bunu göremiyorum. Başkasının görüp benim göremediğim bir şey olması garip hissettirdi.

    b-"Evet duymuştum. Her kötülüğün içinde iyilik, her iyiliğin içinde kötülük diye biliyordum. isimlerinin Ying ve Yang olduğunu bilmiyordum. Çok bilgilisiniz."

    Teyze-"Çok kitap okudum ben oğlum. Hep bilgiye açtım. Ama her şey kitaplarda yazmaz. Tecrübe de etmek gerekir." KADIN HAKLI! HAYALET KiTAPLARI iLE GERÇEKLER ARASINDA HiÇBiR BENZERLiK YOK! ZAMANINDA BiLGi iÇiN OKUDUM VE HEPSi MiLLETi KEKLEMEK iÇiN SATILAN KiTAPLAR! GERÇEKLE ALAKASI YOK!

    Ref-"Artık burada mı kalacağız?"

    b-"Evet. Artık burada kalacaksınız." Hasgibtir. Dışımdan konuştum. Teyze hiçbir şey olmamış gibi gülümsüyordu.

    Meryem-"Yine kendi kendine konuşmaya başladın."

    Teyze-"Kendi kendisine konuşmuyir Meryem, kedileriyle konuşuyor. Onlarla vedalaşıyor. Ama vedalaşmana gerek yok, istediğin zaman onları görebilirsin."

    Ref-"Gerçekten mi?" Raf ta uyandı ve:

    Raf-"Gerçekten mi ne?"

    Ref-"Burada yaşayacağız ve istediğimiz zaman Bir Bine bizi ziyaret edebilecek."

    Raf-"Oleyy!" Çocuklar... Kediler sevindi.

    b-"Ben de kalkayım artık, akşam oldu annem bekler. Siz de teyzeye teşekkür edin bakayım." dedim ve ikisi de gidip teyzeye sarıldılar. (Kedi halleri sırnaşıyor gibi gözüküyor).

    Meryem-"Bunu nasıl yaptın?"

    b-"Neyi?"

    Teyze-"Bir yaşıma daha girdim. Kediler sanki seni anladı." Hass ya. Onlar kedi gibi görüyor.

    b-"Zekilerse demek ki?" Raf ve Ref yanıma geldiler ve:

    Raf-"Her şey için teşekkürler."

    Ref-"Yardımın için teşekkürler."

    RaRef-"Tekrar gel."

    b-"Tamam geleceğim. Söz." dedim ve montumu giyindim. Onlar da odada oynamaya başladılar. Kapıda:

    b-"Her şey için teşekkürler."

    Teyze-"Rica ederim oğlum, tekrar gel."

    Meryem-"Zorlama anneanne belki gelmek istemez."

    b-"Gelmeyi çok isterim." binlik değil mi mk. Her gün gelecem. Tamam, her gün abartı. Haftada 3-4 kere gelirim. Vedalaştık ve evin yolunu tuttum.

    Eve girer girmez:

    Abi-"Nerede lan benim meyveli yoğurdum? Tüm gün beklettin beni."

    b-"Yürü git kendin al." dedim ve odama geçtim.

    Cehase-"işte görmek istediğim Bir Bine." dedi ama arkamdan abim de odaya girdi ve dayağımı yedim amk. Uzun zamandır zafer kazanmamıştım. Bu zafer bana yenilgilerde kendimi salmayıp zaferlere odaklanmam gerektiğini öğretti. Tabi Cehase ve kedilerin de büyük yardımı oldu...

    ---

    BEKLEYiN KÜÇÜK BiR PART DAHA VAR.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Kanka gogofofofofo
      ···
    2. 2.
      +1
      Git kendin al zaaaa xd
      ···
  18. 43.
    +4
    NOT: BU PARTTA YAŞANAN OLAYLAR iPTAL ETTiĞiM BiR HiKAYENiN OLAYIDIR. OLAYLAR BU HiKAYE iLE ÇOK BENZER DiYE iPTAL EDiLMiŞTiR.

    ---

    22 TEMMUZ 2013

    Köye geldik. Uzaktan bir akrabamız olan Gülay teyze evine davet etti diye buradayız. Ben evde kalmayı istemiştim ama evde tek başına ne yapacaksın diye beni de zütürdüler amk. Abim de burada olmaktan pek memnun değil gibi. Her yerini sinek ısırmış, kaşınıyor.

    Abi-"Ben dışarı çıkıyorum. Bizim eskilerden kimse kaldı mı?"

    Gülay-"Turgut hala buralardadır. Sen git yanına istersen."

    b-"Ben de dışarı çıkayım."

    Gülay-"Sen nereye giden kuzum?"

    b-"Ben de abimler ile dolaşırım."

    Anne-"Tamam o zaman. Gidin, ama akşam olmadan dönün eve."

    Abi-"Anne. Kaç yaşıma geldim. Akşam olmadan eve dönmeyin ne çocuk gibi."

    Anne-"Akşama yemek hazır olacak oğlum. Sana ayrı mı yemek hazırlayacağız?"

    Gülay-"Sen dolaş kuzum. Gülay teyzen sana yemek hazırlar."

    Abi-"Saol Gülay teyze. Hadi Bir Bine. Çıkalım." dedi ve kalkıp dışarı çıktık.

    Dışarıda abim:

    Abi-"Benimle gelecek misin?"

    b-"Turgut abinin bana deli muamelesi yapması hoşuma gitmiyor. Ben tek takılacağım."

    Abi-"Napacan oğlum tek başına köyde? Gel işte. Ben konuşurum."

    b-"Abi, sen benim bu özelliğimi bilmeden önce de yalnız takılıyordum. Şimdi de yalnız takılabilirim... Hatta yanımda Cehase var. Onunla takılırım, sıkıntı yok." Şu an etrafı araştırmakla meşgul. Bir sorun olursa bana haber verecekti.

    Abi-"Sen bilirsin. Ama sıkılırsan yanımıza gel."

    b-"Tamam abi." dedim ve köy meydanına doğru boş boş yürümeye başladım. Bir ağacın altına oturdum. Hava zaten çok sıcak. Ama ev daha sıcaktı. En azından ağacın altın daha serin. Gözlerimi kapattım ve rüzgara odaklandım.

    Nilay-"Bir Bine." Yerimden sıçradım amk. Nilay mı konuştu? Nerede?

    Nilay-"Buradayım. Ağacın üstüne bak." Harbiden de ağacın üstünde lan. Ama vücudunda gümüş bir kordon var.

    b-"Yine astral seyahat mı yaptın?" Kız çok sık astral seyahat ile yanıma geliyor. Okul bitti diye sevindim mahallede rahat bırakmadı, köye geldim şimdi de astral seyahatle rahatsız ediyor. Kaçış yok kızdan.

    Nilay-"Artık bize katılsan diyorum."

    b-"Benim yolum ile senin yolun çok farklı. Siz ruhları yok ediyorsunuz, ben ise huzura kavuşturuyorum."

    Nilay-"Kötü ruhlar da var. Her ruhu kurtaramazsın."

    b-"Denemeden bilemezsin."

    Nilay-"Bilirim... Seni senden daha iyi tanıyorum."

    b-"Nereden tanıyorsun ki beni? Tamam, beni yıllarca arkadan korumuşsun teşekkürler. Ama bu beni çok iyi tanıdığın anldıbına gelmez."

    Nilay-"Biz... Ne oldu?... Yaa şimdi olmaz... Tamam... Tamam. Tanrı çağırıyor. Ben gidiyorum. Görüşürüz." dedi ve kayboldu. Hay mk. Biri bana bilgi verecekken her seferinde ya gidiyor, ya kayboluyor... gibecem az kaldı.

    Cehase semada gözüktü. Geldi ve omzuma kondu:

    b-"Bir sorun var mı?"

    Cehase-"Bir sorun yok, ama başıboş dolaşan bir ruh ve onun yanında bir serçe gördüm."

    b-"Serçe mi? Tanıdığın falan mı?"

    Cehase-"Hayır. ilk kez görüyorum. Hem siz tüm insanları tanıyor musunuz?"

    b-"Hayır da nereden çıktı bu soru?"

    Cehase-"Benden de tüm serçeleri tanımamı bekleyemezsiniz."

    b-"Sadece tanıdığın mı diye sordum yahu. Allah Allah. Bugün bir garipsin ha."

    Cehase-"Garip olan ben değilim. Sizsiniz."

    b-"iyi hadi, yerini söyle gidelim." dedi ve yönünü gösterdi. Nedensiz bir şekilde aramız soğuk. Kendi kendine bir triplerde son zamanlarda. Derdi mi var anlamıyorum ki. Sormaya kalkışacaktım ama sormasam daha iyi gibi. Kavga etmek istemiyorum. Sonunda karşıda birini gördüm. Gerçekten onun da omzunda serçe var. Koskoca dünyada gördüğüm benim gibi serçe ile ortak çalışan ikinci kişi. Yerde oturuyor. çimenlerin üzerinde. Rüzgar serin bir şekilde esiyor. Ama güneşin altında oturuyor. Yanına geldim. Çok küçük. 10 yaşlarında galiba. 

    b-"Ben... "

    bb-"Hoşgeldin abi... Abi, Güneş neden bu kadar utangaç? Herkesin birbirini görmesini sağlıyor ama kendisine bakılmasını istemiyor. Acaba sadece kendisine bakılmasını sevmiyor olabilir mi?" Şizofren galiba.

    b-"Güneşe çıplak gözle bakamamanın nedeni çok parlak olması ve x ışını... "

    bb-"Güneş cansız bir varlık değil. Her sabah herkesten erken uyanıp kızıl geceliğini çıkartıyor ve sarı elbisesini giyiniyor. Giderken de kızıl geceliğini tekrar giyip uykusuna dalıyor." Şimdi gel de buna fizik ve biyoloji anlat. Konuyu değiştireyim en iyisi:

    b-"ismin nedir?"

    bb-"ismim Bir Bine. Serçemin ismi de Shera."

    b-"Benim de ismim Bir Bine.  Adaşız demek. Serçemin ismi de Cehase. Benden ne gibi bir yardım istiyorsun?" Bir anahtar uzattı.

    bb-"Bu anahtarı herhangi bir anahtar deliğine sokup çevirirseniz bir milenyum olan Leydi Eksonis'in yanına gidebilirsiniz."

    b-"Milenyum mu? Sen ona mı... "

    bb-"Evet. Hayatımı ona adamıştım. Geri döndüğünüzde tüm hikayemi anlatacağım. Lütfen oraya gittiğinizde Kurt ve Tilki'ye selamımı söyleyin. Leydi Ekonis'e de hayatımı güzel yaşadığımı iletin. Ve o kapıyı bana açtığı için de teşekkür ettiğimi söyleyin."

    b-"Tamam. ileteceğim." Dedim ve bir kapı aramaya başladım.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 44.
    +4
    EBEM ÖLDÜ! Belim koptu amk. Babası pinti biriymiş bunu da öğrenmiş olduk. iki tane amele tutamadın mı... Tuttu. Biz neye varız amk. Yasemin elinde tepsiyle iki tane bardakta kola getirmiş. Bardakların biri köpekli, diğeri kediliydi. Yanımıza geldi ve:

    Yasemin-"Ellerinize sağlık. Evi bitirdik sonunda." Ben köpekli bardağı, Mert de kedili bardağı aldı.

    Mert-"Yasemin, bir daha ölsen mezarına gelmem. Gider mezar taşını da bize diktirirsin." Nefes nefese kaldı çocuk. Normalde de güçlü biri değil zaten, bir de bu kadar işi yapınca çocuk ölü gibi gözüküyor. Ben de farklı değilim ama abim sağolsun biraz kondisyon sahibiyim.

    Yasemin-"Amaan sende. iki eşya taşıdın, hemen kendini saldın."

    b-"O zaman sen taşısaydın?"

    Yasemin-"Ben de yeni evde taşıyacağım. Sanki tüm gün boş oturacağım dedim. Neyse, bu son görüşmemiz zaten. Aramız kötü ayrılmayalım."

    b-"Heyecanlı mısın bari gideceğin için?"

    Yasemin-"Hem heyecanlıyım, hem de değilim. Yani yeni yüzler görmek, yeni insanlarla tanışmak beni heyecanlandırsa da şimdiki arkaşlarımı bırakıp gitmek beni üzüyor."

    Mert-"Meryem ile konuştun mu?"

    Yasemin-"Onunla vedalaşmadım. O ağlar şimdi, ben de giderken vicdan azabı çekerim."

    b-"iki konuda yanlışın var. Bir Meryem hayatta ağlamaz, onda öyle bir kalp yok. ikinci ise sen vicdan azabı çekmezsin, çünkü sende vicdan yok." Mert kahkaha attı.

    Yasemin-"Yaaa. Çok kötüsün. Meryem sert gözükse de içten çok narin bir kızdır."

    b-"Belki sana öyle ama bana değil. Halime teyze olmasa Raf ve Ref'i görmeme izin vermeyecek."

    Yasemin-"Babamın kedilere alerjisi olmasa onları kesin evime alırdım ya. Çok şirinler." Kamyon çalıştı ve gitti. Babası da arabayla geldi ve:

    YB-"Hadi Yasemin, gidiyoruz." Adam öküz. insan teşekkür eder amk. Amele parası vermedim diye seviniyordur da ha kesin.

    Yasemin-"Bardaklar sizde kalsın. Anı olarak." dedi ve arabaya bindi. Arabada el salladı ve gitti. Bu kadar mıydı? Kendimi kötü hissettim. O giderken aklıma ilk tanışmamız geldi. Cem, Hakan, Selin... Acaba orada iyiler mi? Cehase nerede onu da merak ediyorum.

    Mert-"Biraz manyaktı, ama iyi kızdı."

    b-"Evet. Seninle tanışmamı bile Yasemin'e borçluyum. Onunla tanışmadan önce insanlarla nasıl konuşmam gerektiğini bile bilmiyordum. Sınıftaki herkes bana deli muamelesi yapıyordu. Onun sayesinde benimle dalga geçenler bayağı azalmıştı. Dediğin gibi, iyi kızdı." Elimizde bardaklarla sanki ölmüş gibi Yasemin'i yad ettik. Bir daha görüşemeyebilirdik ne de olsa.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 45.
    +4
    AKTARDA

    Sarışın-"BUNA NASIL iZiN VERiRSiN? BiR BiNE'NiN DAGAAR iLE KARŞILAŞMASINA NASIL iZiN VERiRSiN? ONU KORUMAMAMI SÖYLEDiN AMA ONU DAGAAR'IN ÖNÜNE ATTIN. SADECE FARE iLE UĞRAŞMASI GEREKiYORDU."

    Aktar-"Beni çok büyük görüyorsun. Ben bile Dagaar'ın nerede olacağını tahmin edemem. Hem sonuç olarak o katil ruhlu kutsal hayvanla bile anlaşabildi. Başka bir şey test ediyordum ama bunu da görmem iyi oldu."

    Sarışın-"Bir daha Bir Bine böyle büyük bir tehlikeye girerse, artık kendi gözlerinle bir şey göremezsin."

    Aktar-"Öfken benliğini ele geçiriyor. Dagaar'ın karşısına çıkmasını ben de beklemiyordum. Daha çok erken."

    Sarışın-"Peki şimdi ne yapacağız? Dagaar da işe karıştıysa... "

    Aktar-"Bir Bine'ye kendini gösterme vaktin geldi." Dedi ve sarışın aktardan çıkıp gitti. Aktar Bir Bine'de görmesi gerekeni görmüştü.

    ---

    YARIN PAYLAŞAMAYABiLiRiM, EN GEÇ PERŞEMBEYE GÖRÜŞÜRÜZ.
    ···
    1. 1.
      +2
      Eve gideceğim daha sonra okusak? :D
      ···
      1. 1.
        +2
        Knk istediğin zaman oku :D
        ···
    2. 2.
      +1
      Reis kalemin cok Saglam vallaha bak ama su sarisin meslesini nedir ne degildir bunu aeaya kattin zaman bisiler kopuyor aslinda ya tam detayina gire olaylarin kendi hayal dunyadan yada yuzeysel degilde tam ortasindan gecmen daha guzel olur
      ···
      1. 1.
        0
        knk daha Bir Bine'nin sarışının kim olduğundan haberi yok :D Onun için sarışın kimin nesidir, o aktar kimdir bahsetmedim. Zamanla kendi öğrenecek.
        ···