/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 51.
    +8
    Eve geldiğimde dedemle babam tartışıyorlardı.

    Dede-“ÇOCUK O DAHA ÇOCUK. NE DELi DOKTORUNDAN BAHSEDiYORSUN SEN?”

    Baba-“Deli doktoru değil. Pgibolog. Baksana, senin kedine bile koltukta uyuyor diyor. Sence bu normal mi baba?”

    Dede-“DiKKAT ÇEKMEK iÇiN YAPIYORDUR. DELi DOKTORUNA GÖTÜRECEKSiN DE NE OLACAK? ÇOCUĞU BU YAŞTA ORADA iYiCE DELiRTECEKSiNiZ.”

    Anne-“Baba, anlamıyorsun. Durmadan kendi kendine konuşuyor, garip hareketler yapıyor. Daha bu sabah eve geldiğimizde kucağında sanki kedi seviyor gibi hareketler yapıyordu. Normal değil. ilk baş biz de dikkat çekmek için yapıyor sanıyorduk. Ama öyle değil.”

    Dede-“PiREYi DEVE YAPIYORSUNUZ” dedem sinirlendiğinde bağırarak konuşurdu. Herkes alışmıştı artık. Dedem ayağa kalktı ve tam çıkacakken benimle karşılaştı.

    Dede-“Büyükleri dinlemenin ayıp olduğunu bilmiyor musun sen?”

    b-“Dede. Bir gülümser misin?” Gülümsedi. Ama sahte bir gülümseme olduğu belli oluyordu. Ben tabi o zamanlar anlamıyordum. Tekiri uzattım ve:

    b-“Oldu mu?”

    Dede-“Ne oldu mu?”

    Tekir-“Ben içten gülümsemesini kast etmiştim.”

    b-“içten gülümsemek nedir?”

    Dede-“Oğlum ne saçmalıyorsun? Elini niye havaya kaldırıyorsun?” Normalde yapmayacağım şeyi yaptım ve:

    b-“Dede. Tekir içten gülümsemeni istiyormuş.”

    Dede-“NE DiYORSUN SEN? BENiMLE DALGA MI GEÇiYORSUN?” dedi ve tokadı vurdu. Ben de ağlamaya başladım. Dedem de dışarı çıktı. Annem yanıma koştu ve:

    Anne-“Sana kaç kere söyledim dedenin yanında böyle saçma sapan konuşma diye.”

    b-“Ama… Tekir dedemin üzülmesine üzülüyor ya!” dedim ve ağlamaya devam ettim. Tekir de yanımda ağlamaya başladı. En son annemin kucağında ağlamaya devam ettim ve uyuyakaldım.
    ···
  2. 52.
    +2
    Rezzzzzz
    ···
  3. 53.
    +8
    Uyandığımda Tekir de yanımdaydı. Akşam olmuş. Dedem koltuğunda oturmuş televizyon izliyordu. Bana göz ucuyla baktı ve geri televizyonuna döndü.

    Tekir-“Babam asla mutlu olmayacak.”

    b-“Olacak. Dedem çok güçlü biri.”

    Baba-“Yine ne kendi kendine konuşuyorsun? Kalk da yemeğini ye. Biz yedik.” Dedi ve yerimden kalktım. Masaya oturdum ve annem de yemeğimi getirdi. Yemeye başladım. Yemek masası salondaydı. Dedemin gözlerinin içine bakıyorum. Ama o bana bakmamakta ısrar ediyor. Hüzünlü gibi. Tekir de yanıma çıktı ve:

    Tekir-"Babamı nasıl mutlu edeceğiz?" Cevap vermedim. Bilmiyorum ki. Abim yanıma doğru gelmeye başladı. Yanıma doğru gelirken Tekir kulaklarını arkaya doğru yatırdı ve tıslar bir şekilde

    Tekir-"Git buradan!" dedi. Abim duymadığından dolayı direk yanıma oturdu. Tekir daha da geri çekildi.

    Abi-"Bu sefer de kedilerle mi konuşuyorsun?"

    b-"Evet. Tekir burada ve sana gitmeni söylüyor."

    Abi-"Hahaha. Kesin öyle söylüyordur. Çocukken yaptığım hatalardan dolayı onu kendimden soğuttum. Özür dilemek istesem de yanına yaklaşmama izin vermezdi. Ben de fazla umursamazdım. Ama öldüğünü duyunca... Bilmiyorum. Keşke ondan özür dileyebilseydim. Ölmeden önce kafasını okşamama izin verseydi. Ben... Ben ne anlatıyorum? Kimseye bu konuşmadan bahsetmiyorsun. Kafanı dağıtırım bak."

    b-"Tekir seni affetmiş gibi duruyor abi. Şu an sana sırnaşıyor." Gerçekten de o kısa konuşmasından sonra Tekir abimin yanına gitti ve kafasını abimin üstüne sürtüp mırlamaya başladı. Ama abim hissetmiyor.

    Abi-"Dalga geçme benle bak çakarım ağzına." dedi ve yanımdan kalkıp gitti. Tekir ani gidişinden biraz afallamış olsa da kendini toparladı ve sesi üzgün çıkıyordu:

    Tekir-"Onu çoktan affetmiştim ama bana yaklaşmasından hep korkuyordum. Belki de yaşarken bir seferliğine izin vermeliydim." dedi ve dedemin sallanan koltuğuna gidip yattı. Ben de yemeğimi bitirdim ve annemin zoruyla tekrar yattım.
    ···
  4. 54.
    +6
    Sabah dedem beni parka zütürdü. Nedenini bilmiyordum ve normalde yapmazdı. Galiba o zamanlar bu davranışımı düzeltmem için kendisi uğraşıyordu. Tekir de elbette ki benimle gelmişti. Kaydırakta kayıyordum. Öğlen olmuştu bile.

    Dede-"Bir Bine. Gel bakalım buraya." dedi. Ben de kaydıraktan kaydım ve ayağa kalkıp dedemin yanıma gittim.

    b-"Efendim dede."

    Dede-"Sen dün benim kedimle konuştuğunu söylüyordun. O zaman sana bir soru soracağım. Eğer bilirsen sana inanırım. Eğer bilemezsen bir daha asla ama asla hayaletlerle konuşmayacaksın. Anlaştık mı?"

    b-"Tamam"

    Dede-"Beni ayran hiç seyretmedin, ama Tekir her ayran yaptığımda tezgaha yatar beni seyrederdi. Şimdi söyle bana, ben ayranıma karanfil dışında başka ne koyuyorum?"

    Tekir-"BEN BiLiYORUM. NANE KOKUSU KESKiN BiR SIVI KOYUYOR." Tabi o zamanlar dedem ayran değil iksir yapıyormuş. Ben de ayran içtiğimi sanıyordum. Ayranın mantığına aykırı.

    b-"Naneli bir şey koyuyormuşsun. Sıvı bir şeymiş. Döküp karıştırıyormuşsun." Dedem bunu duyunca şaşırdı. Ama ikna olmadı.

    Dede-"Tamam doğru, nane suyu koyuyorum. Peki nane suyunu nasıl yapıyorum?"

    b-"Bir cezveye nane koyup tokmakla eziyorsun ve sonra da bir kaç damla gül suyu dediğin bir şey damlatıp geri kalanına su koyuyorsun. Sonra onu pişirip kavanozda saklıyorsun. Ayran yaptığında mutfağın sağ alt dolabından çıkarıp çok az bir şey ayranına döküyorsun." Eğer büyük olsaydım ve bunları duysaydım ayranı içmezdim. Ya da içerdim lan iksir de olsa tadı mükemeldi. Dedem bembeyaz olmuştu. Kegib kegib nefes almaya başlamıştı. Kalbini tuttu ve nefes alışverişi daha da zorlaştı. Çevredekiler yardıma koştu ve hastaneye yetiştirdiler. Ben de ne olduğunu bile anlamadan kendimi hastane koridorunda buldum. Ağlıyordum. Tekir de ağlıyordu. Öleceğinden korkuyorduk. Annem, babam ve abim de geldi. Doktorla hararetli hararetli konuşuyorlardı. Ve yapabileceğimiz şey sadece beklemek oldu.
    ···
  5. 55.
    +8
    Hastanede annemin yanında uyuyakalmışım. Gözlerimi açtığımda dedem karşımda duruyordu. Kucağında da Tekir var. Ne olduğunu anlayınca:

    b-"Hayır hayır hayır hayır... " Gözlerimden yaş geliyordu.

    Dede-"Şşt. Anneni uyandıracaksın."

    b-"Dede, ölmedim de. Nolursun ölmedim de."

    Dede-"Öldüm. Bana verilen hayatın süresi de bu kadardı." Gülümsüyordu. ilk kez o zaman içten gülümsemenin anldıbını öğrendim.

    Tekir-"Sayende babam artık gülüyor. Teşekkürler Bir Bine."

    b-"Benim yüzümden... " Dedem ve Tekir parlamaya başladılar.

    Dede-"Senin yüzünden değil Bir Bine. Kendini asla suçlama. Yıllarca zaten ölmek istedim. O koca evde tek başıma yıllarım geçti. Tekir de ölünce yaşamak için amacım kalmamıştı."

    b-"Ya biz ne olacağız?"

    Tekir-"Yaşayacaksınız" dedi ve kayboldular. Ben de ağlamaya başladım. Annem ağlamama uyandı ve:

    Anne-"Bir Bine. Ne oldu?"

    b-"Dedem... Öldü." dedim ve doktorlar dedemin odasına koşuşturmaya başladı. Annem de ayağa kalktı ve koştu. Ve doktorlar başınız sağolsun dediler. Annem yıkıldı ve ağlamaya başladı. Babam soğukkanlılığını koruyordu. Abim ve ben de ağlıyorduk. Bu hayatımda kazandığım en kötü zaferdi...
    ---

    YARIN GÖRÜŞÜRÜZ.
    ···
    1. 1.
      +2
      Dede:Öldüm ben amk dercesine :D
      ···
  6. 56.
    +6
    GÜNCEL OKUYANLAR DiKKATLi OLSUN SON 2 PARTI BERABER ATTIM.
    ···
    1. 1.
      +3
      Ve geldim
      ···
      1. 1.
        +3
        Hoşgeldin kanka
        ···
  7. 57.
    +4
    Bir baktım sms gelmiş. Baktım hikaye gelmiş meğer
    ···
  8. 58.
    +3
    Okunsun up
    ···
  9. 59.
    +2
    Karşim sarıyo, filmi kafamda çeviriyorum
    ···
  10. 60.
    +7
    9 Ocak 2004

    Uzun süredir ruhları görmezden geliyordum. Onlarla konuşmaktan iğreniyorum. Dedemin kaybı kendimi suçlamama neden olmuştu. Kendimi suçlamam da hayaletleri görme yeteneğimi suçlamama, o da hayaletleri suçlamama neden oluyordu. Hayaletleri yok saymam bana 3 yaşayan arkadaş kazandırmıştı. Selin, Cem ve Hakan. 3. sınıfın 2. dönemine girmiştik bile. Farklı sınıflardaydık. Kendi sınıfındaki kişiler benimle arkadaş olmaya yanaşmayınca farklı sınıftakilerle şansımı denedim. Arkadaşlığımız henüz yeni. 2. haftayı doldurmuştu. ilk önce Cem ile tanıştım, sonra beni arkadaşı Selin ile tanıştırdı, en son da Hakan ile tanıştım. Ve üçümüz yakın arkadaş olduk.

    Selin-“Bir Bine. Matematik’te 52. sayfadaki ödevi yaptın mı?”

    Cem-“Sen de hep ödevini Bir Bine’den alıyorsun. Biraz kendin çalışsan diyorum?”

    Selin-“Eğer yine eksi alırsam annem bana kızar. Hadi Bir Bine, bir güzellik yapsan.”

    b-“Ama bu son. Annem ödevlerimi sana göstermeme kızıyor.”

    Selin-“Annene niye söylüyorsun ki? Söyleme. Ödevi göstermedim de.”

    Hakan-“Herkes senin gibi yalancı değil. Sen doğru olanı yapıyorsun Bir Bine.”

    Selin-“Ben mi yalancıyım? Geçen sınavda kopya çekmeye çalışırken öğretmen yakalayınca ‘kağıt nereden geldi bilmiyorum’ diyen sen değil miydin? Bir de üstüne üstlük ağladın.”

    Hakan-“Ağlamadım!”

    Selin-“Ağladın!”

    b-“Tamam tamam. Kavga etmeyin. Bu son kitabımı gösterişim.”

    Selin-“Teşekkürler.” Dedi ve kitabımı aldı. Kendi kitabını açtı ve geçirmeye başladı.

    Cem-“Neden bu parka geliyoruz ki? Bomboş park. Hayaletli gibi.” Nedense burada hiç hayalet yok. En rahat ettiğim yer burası. O yüzden hep buraya gelmek istiyorum.

    b-“Burası nedense bana rahat geliyor. istersen başka parka da gidebiliriz.”

    Cem-“Gerek yok. Sen rahat ediyorsan.”

    Selin-“Oh be. Bitirdim.”

    b-“Tamam o zaman, ben eve gidiyorum. Annem merak eder.” Matematik kitabımı çantama koydum. Ayağa kalktım ve onlara el salladım. Onlar aralarında konuşmaya devam ediyorlardı. Ben de eve yöneldim.
    ···
  11. 61.
    +5
    Eve geldiğimde:

    Annem-“Üstün başın yine toz içinde kalmış. Üstündekileri kirliye at da yıkayayım.”

    b-“Tamam anne.” Artık annemler de halimden memnunlar. Eski salak salak hayaletlerle konuşan ezik kişi gitti, yerine insanlarla daha çok konuşan bir Bir Bine geldi. Bilgisayara geçtim ve Zuma oynamaya başladım. Favori oyunum ama bir bölümde takıldım, günlerdir geçemiyorum. Abim eve geldi ve:

    Abi-“Kalk lan bilgisayardan. Kız arkadaşımla msn den konuşacam.”

    b-“Yaa abi. Oyun saati bende.”

    Abi-“Lan önemli diyorum, kız bekliyor.” Arkadan kız da titreşim atıp duruyor. Msn’nin titreşim sesi geliyor. Rahatsız edici.

    b-“Yaa abi yaa. Hep böyle yapıyorsun.”

    Abi-“Tamam lan. Akşam da sen geçersin. Kalk şimdi.” Dedi ve beni zorla kaldırdı. Oyunu kapattı ve arkada msn ile mesajlaşmaya başladı. Hep böyle yapıyor. Oyuncaklarımla mı oynasam acaba?

    Odada bir serçe var. Hayalet. Onunla göz teması kurmazsam gidecektir. Görmemiş gibi yapmam yeterli. Ayağa kalktım ve odadan çıkacakken:

    Serçe-“Beni duyabildiğini biliyorum insan. Senin yardımını istiyorum.” Duymamazlıktan geldim ve odadan çıktım. Arkamdan uçtu ve omzuma kondu.

    Serçe-“Lütfen, bana yardım et.”

    b-“Neden ben yardım edeceğim? Başka kimse mi yok? Ölmeseydin.”

    Serçe-“Ölmem sizin türünüzün hatası. Senin yaşlarında bir çocuğun attığı taşla vuruldum.”

    b-“O taşı ben atmadım. Git o çocuğa musallat ol.”

    Serçe-“Yavrularım. Açlar. Benden yemek bekliyordı. Günlerdir yemek yemediler. 3 çocuğum öldü bile. Tek yaşayan bir çocuğum kaldı. Sonunda seni buldum. Senden o çocuğumu kurtarmanı istiyorum.”

    b-“Yardım… Edemem…”

    Serçe-“Yavrumu ölüme mi terk edeceksin?” Dedem… Tekir…

    b-“Tamam. Ama bir daha beni rahatsız etmeyeceksin ve kimseye benimle konuştuğunu söylemeyeceksin.”

    Serçe-“Pekala anlaştık. Yemek al ve beni takip et.” Mutfağa girdim ve bir parça ekmek aldım.

    Anne-“Oğlum karnını doyurma. Birazdan yemek hazır olacak.”

    b-“Ben dışarı çıkıp geliyorum.” Dedim ve ayakkabılarımı giyindim.

    Anne-“Nereye” dese de kapıyı çoktan kapatmıştım.
    ···
  12. 62.
    +6
    Koşa koşa serçeyi takip ettim. Yuvasını gösterdi ve ağaca tırmanmaya başladım. Ciklemesi çok zayıf çıkıyordu. Ekmeği çok küçük küçük böldüm ve önüne koydum. Yuvasında bazı küçük kemikler vardı. Galiba biri buraya yemek bırakmış. Ben bunu düşünürken:

    Serçe-"Zahmet olmazsa su da koyabilir misin?"

    b-"Keşke erken söyleseydin." Ağaçtan inmeye başladım. Bir an ayağım takıldı ve aşağı düşmeye başladım. Serçenin bir anda boyu ve eni büyüdü ve beni ensemden yakaladı. Yavaşça ağaçtan aşağı indirdi ve eski haline döndü. ilk kez ruhun boyunun büyüdüğünü görüyorum. Ama yorulmuşa benziyordu.

    Serçe-"iyi misin?"

    b-"Evet. iyiyim ama... böyle bir şey ilk kez görüyorum."

    Serçe-"Bunu her ruh kullanamıyor. Ama kullanınca da ruhumun boşluğa yaklaştığını hissediyorum. Şimdi evladıma yardım et." Dedi ve ben de yerden bulduğum pet şişenin alt kısmını yerde bulduğum cam parçasıyla ve verdiğim bayağı bir emekle kestim. Ve içine su doldurup tekrar ağaca çıktım. Umarım su ağaçtan düşmez. Yemek ve suyu var artık. Hatta ona günlerce yeter. Arada kontrol ederim. Geri ağaçtan aşağı indiğimde serçenin vücudu parlamaya başlamıştı bile.

    Serçe-"Teşekkür ederim. Çocuğumun geleceğini kurtardın. Umarım hayatın güzel geçer. Artık çocuğum sana emanet." Dedi ve kayboldu. Bu bana unuttuğum bir duyguyu hatırlattı. Yardım ettiğim her ruhtan teşekkür aldığımda içimde başardığıma dair bir duygu hissediyordum. Ama dedem aklıma geldikçe de yine bu şekilde bir başarı kazanırım diye korkuyordum. Eve geri döndüm.

    Anne-"Nereye gittin sen? Daha üstündekileri yeni değiştirdin. Yine üstünü başını toz etmişsin. Tekrar değiştir. Elini yüzünü yıka yemeğe gel."

    b-"Babam gelmeyecek mi?"

    Anne-"Onun toplantısı varmış. Bugün geç gelecek. Sen yemeğini ye. Abini de çağır."

    b-"Tamam." Dedim ve odaya yöneldim. Abim her zamanki gibi msn de yazışıyor.

    b-"Abi. Yemek hazırmış."

    Abi-"Tamam tamam. Geliyorum." Dedi ve ben yemeğe geçtim. Abim de 5 dakika sonra geldi.
    ···
  13. 63.
    +6
    Okula doğru gidiyorum. Selin, Hakan ve Cem de bana yetiştiler. Hep beraber okula doğru gitmeye başladık.

    Selin-"Bugün sonunda öğretmenden artı alabileceğim." Dedi ve öksürmeye başladı. Öksürüğü çok... Ağırdı.

    Cem-"Selin, iyi misin?"

    Selin-"iyiyim. Sadece heyecanlandım o kadar."

    Hakan-"O kadar heycanlanmana gerek yok. Alt tarafı ödevini yaptın."

    Selin-"Benim için büyük bir başarı. Bir Bine\'den bakmış olsam da sonunda matematikten artı alabileceğim." Selin çok solgun gözüküyordu.

    Cem-"Zamanı geliyor galiba."

    b-"Neyin zamanı?"

    Hakan-"Sınavlardan bahsediyor."

    Cem-"Bugün bizimle parkta buluşabilir misin? Sana anlatmam gereken bir şey var."

    b-"Tamam da... Ne oldu? Selin iyi mi?"

    Cem-"Evet, o iyi. Okuldan sonra parkta buluşuruz."

    b-"Tamam." Dedim ve sınıfıma geçtim.

    Okuldan sonra koşa koşa parka geldim ve kamelyaya oturdum. Onlar da orada bekliyorlardı. Aralarında Selin yoktu.

    b-"Selin nerede?"

    Hakan-"O birazdan gelir. Eve gidip... "

    Cem-"Artık anlatmalıyız ona. Annem bize böyle öğretmedi. En azından ona yapamayız."

    b-"Ne yapamazsınız? Ne diyorsunuz anlamıyorum." Arkama biri dokundu ve arkamı döndüğümde Selin geldi sandım. Ama sınıf başkanı gelmiş. Sınıf başkanımız kızdı. Yeşil gözlü, gözlüklü, siyah saçlı biriydi.

    SB-"Bir Bine. Ödev kağıdını unutmuşsun."

    b-"Haa. Teşekkürler."

    SB-"Burada tek başına ne yapıyorsun?" Tek başıma mı?

    b-"Tek başıma değilim ki. Hakan ve Cem de buradalar."

    SB-"Yine saçmalamaya başladın Bir Bine." Onlara baktım. Hayır. Lütfen. Lütfen...

    b-"Şaka yapmıştım. Özür dilerim. Sadece yoruldum ve buraya oturmak istedim."

    SB-"Bak, bunu demesi zor değil." Dedi ve evinde doğru yöneldi. Gidene kadar sessiz sessiz ağladım. Kandırıldım.
    ···
  14. 64.
    +6
    Cem-"Bir Bine, biz... "

    b-"Neden? NEDEN? NEDEN? NEDEN BENi RAHAT BIRAKMIYORSUNUZ? NEDEN BENiM GERÇEK BiR HAYATIM OLAMIYOR? GERÇEK ARKADAŞLARIM OLAMIYOR? NEDEN SADECE HAYALETLER iLE ARKADAŞ OLABiLiYORUM?"

    Cem-"Bunu annem istedi. Selin diye tanıdığın kardeşim kendi ruhunu riske atmak pahasına sana yardım etmek istedi."

    b-"YARDIMINIZI iSTEDiM Mi? NEDEN? Neden bunu bana yapıyorsunuz?" Cem eliyle yere eğildi ve yerden bir şey aldı. Bana doğru uzattı. Bir serçe yavrusu. Hayalet. Ama zar zor nefes alıyor.

    b-"Bu... Selin mi?"

    Cem-"Evet. Ruhu yavaş yavaş boşluğa gidiyor. Aramızda en dayanıksızımız o. Ama en çok seninle iletişim kurmaya çalışan da oydu. Annem seni gördü. Sana ne kadar seslenirse seslensin cevap vermedin. Onu görmezden geldin, onu duymamak için kulaklarını kapattın Ve biz her geçen gün öldük. ilk önce ben öldüm, sonra Selin öldü, en son da Hakan. Son kardeşim dayanıklıydı. Bizim vücudumuzla beslenmek zorunda kaldı. Bizim kanımızla susuzluğunu giderdi. Annem senin yalnızlığını gördü ve bize insan şeklinde sana gelmemizi söyledi. Biz de senin yalnızlığını kapattık, gözlerini açmaya çalıştık. Eğer kalbini biraz da olsa yumuşatabilirsek bize yardım edecektin. Sonunda annemin sesi kalbine ulaşacaktı. Başardık da. Sonunda anneme cevap verdin. Kardeşimi kurtardın. En azından o yaşayabilecek. Selin ise seninle daha fazla kalmak istiyordu. Onun için bu oyuna devam etmek istedik ama Selin'in bedeni artık kaldırmıyor." Bana uzattı ve elime aldım. O kadar küçük ve masum hayalleri vardı ki... ihanet hissinden ağlamam pişmanlıktan ağlamaya dönüştü. Diğerleri de serçe yavrusuna geri dönüştüler ve bedenleri parlamaya başladı.

    Selin-"Ağlamana gerek yok. Boşluğa gitmedim. Şimdi cennete, annemizin yanına gidiyoruz. Kalbin öyle saf ve temiz ki... Seninle daha fazla vakit geçirmek isterdim. "

    b-"Ben de... Aptal gururum yüzünden size kızdım... Sizin ölümünüze neden oldum... Beni hala nasıl affedebiliyorsunuz ki?"

    Hakan-"Acı çeken birine kızmaya hakkımız yok Bir Bine. Bu senin için daha başlangıç. Sadece bugünü unutma. ileride en azından yapacağın bir hataya engel olduk. Ve sadece üçümüzün canına mal oldu. Bence çok az zararla çıktık."

    Selin-"Biz seni unutmayacağız. Sen de bizi unutma." Selin'i bağrıma bastım ve:

    b-"Unutmayacağım. Yemin ederim." Dedim ve hepsi kayboldu. Yine yalnız kaldım. Yere diz çöktüm. Canım acıyor. içim acıyor. Bu acı tarif edilemez. 3 arkadaşımı kaybettim. Selin, Hakan, Cem... Unutmamalıyım. Bir günlük. Evet. Bir günlük tutmalıyım. O günlüğe her yaşadığımı yazmalıyım. Kimseyi unutmamalıyım. O yuvadaki son kuşu da unutmamalıyım. Ona bir isim lazım. Aklıma isim olarak Cehase geldi. Aslında isim değil, üç arkadaşımın da ilk iki harfi. (Bu ismi koyduğum için ileride çook kafamı duvarlara vuracağım :D) Ne de olsa onların bedeniyle ve kanıyla beslenmiş biri. Onların bir parçasını içinde saklıyor. Anlamsız olsa da en anlamlı isim ona Cehase olur. Bir daha asla bu hataya düşmeyeceğim. Kimseyi görmezden gelmeyeceğim.

    ---

    YARIN GÖRÜŞMEK ÜZERE.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      serçenin adını serçe koymamışın lan en azından diğer hikâyeler hâlâ aklımda yok neymiş efendim hayvanların adı olmazmış da ana karakter ne buyurduysa oymuş

      bi de hikâyenin 2000 li yıllarda geçmesi o zamanın popüler kültürüne gönderme yapman falan güzel olmuş
      ···
  15. 65.
    +11
    Okuyan var mı beyler bir ses verin bakayım. Yarın duruma göre biraz geç gelebilir hikaye haberiniz olsun şimdiden.
    ···
    1. 1.
      +2
      Ben okudum :D
      ···
      1. 1.
        +2
        Sen de olmasan kanka :D
        ···
    2. 2.
      +2
      Karşim okuyorumda, korkarak yani. Hikayeden degil yarım bırakıp gitmenden. Trendlerden düştü ama sen yinede devam et olurmu pnpa
      ···
      1. 1.
        +1
        Sözüm söz. Ramazan bitene kadar işim çıkmazsa yazmaya devam edeceğim.

        Edit:işimin çıkmasından kastım 1 gün yazmam en fazla, ondan sonraki gün yeni anı gelir.
        ···
      2. 2.
        +2
        Aynı şekil bende okuyor olucam. Sukular selale panpama
        ···
    3. 3.
      +1
      Rezz pampa sahuru senin sayende getirdim devam
      ···
      1. 1.
        0
        Yarına devam ediyoruz pampa.
        ···
    4. diğerleri 1
  16. 66.
    +2
    Reis yeni hikaye yaziyorsun mesaj atmıyorsun vallaha darildim takipteyim sonuna kadar yorum atamaya bilirim ama takipteyim he rturlu yetweki sen yaz yani sen yaz yeter vallah aenin kaleminden cikan her turlu hikayeye raziyim babus
    ···
    1. 1.
      +1
      Bunu sadece atmadım ayıp ediyon, diğer hikayeleri hep mesajladım. Keyifli okumalar pnp :D
      ···
  17. 67.
    +2
    Beni böyle hikayeler sariyo.rez. devam
    ···
  18. 68.
    +6
    18 Eylül 2006

    Ortaokula başlayacağım için biraz heyecanlıyım. Ne de olsa kravat takacağım. Sanki kendimi büyümüş gibi hissediyorum.

    -"Üstünüzdeki size çok yakışmış."

    b-"Cehase, sen mi geldin?" Bu ismi ona verdiğim için binlerce kez özür dilemek istiyorum. Gerçekten çok saçma bir isim vermişim.

    Cehase-"Evet. Ben geldim." dedi ve omzuma kondu. Cehase de öldü. Zaten serçelerin ortalama ömrü 3 yıldır. Eceli ile öldü, ama ruhu geri dönmedi. Nedeni ise şu şekilde. ilk baş hayaletleri görebildiğimi bilmiyordu. Ben ilk Cehase'yi gördüğümde bana sadece veda etmeye gelmişti. Onu gördüğümü anlayınca da biraz sohbet ettik. Ona annesini ve kardeşlerini anlattım. O da bana yardım etmek istediğini söyledi. Yani dünyada kalma amacı değişti. Amacı değişen bir ruh ilk kez gördüm. Ama onu da huzura kavuşturmak istiyorum. Ne de olsa annesi ve kardeşleri cennette. O da onlara kavuşsun.

    b-"Bugün bir sorun yok değil mi?" Etrafı gözetleme görevi vermiştim. Aslında gerekli bir görev değil. Sadece işe yaradığını hissetmesini istiyorum.

    Cehase-"Hiçbir sorun yok." Sesi erkek çocuğu gibi geliyor.

    b-"Güzel. Görevini başarıyla yerine getirdin. Huzura kavuşabilirsin."

    Cehase-"Bu kadarcık yardımın size yararlı olduğunu düşünmüyorum." Huzura kavuşmamakta inat ediyor.

    b-"Bu dünyada durdukça enerjin azalmıyor mu? Yok olursan ne olacak?"

    Cehase-"Sadece şeklimi değiştirirsem enerjim azalmaya başlıyor. Bu şekilde durduğumda enerjim sabit kalıyor."

    b-"Annen ve kardeşlerin cennette seni bekliyor. Hiç mi merak etmiyorsun?"

    Cehase-"Ben onları daha önce hiç görmedim. Sadece bebekken onlardan beslendiğimi hatırlıyorum. Ama siz hep yanımdaydınız. insan olmanıza rağmen bana şefkatle yaklaştınız. Diğerlerinden çok sizi ailem gibi görüyorum."

    b-"Ama benimle senli benli konuşamıyorsun?"

    Cehase-"Eğer rahatsız olduysanız... "

    b-"Nasıl rahat ediyorsan öyle konuşabilirsin."

    Abi-"Yine ne kendi kendine konuşuyon lan!" Abim çok değişti. Ergenlik ona yaramadı. Sabah akşam son ses tripkolic ve arada ismail YK dinleyip kafayı buluyor resmen. Ruhlar bile yaklaşmıyor abime. Tam bir ruh kovucu oldu. Sivilceleri yüzünü ele geçirmiş vaziyette. Muştalı Açelya görse zombi sanar öldürür abimi. Ben de ileride böyle olur muyum acaba?

    b-"Hiç. Abi, kravatımı bağlayamıyorum. Nasıl bağlanıyor öğretir misin?"

    Abi-"Bir işi de bensiz yap." dedi ve bana gösterdi. Kolaymış lan. Aldım ve kravatı taktım. Lan. Valla aynadan kendime bakıyorum ve çok yakışmış. Kendimi ceo gibi hissediyorum. Tamam, çok yüksekten atıyorum. Ama hissediyorum yani.

    Abi-"Ne sırıtıyon öyle? Git okuluna hadi."

    b-"Sen gitmeyecek misin?"

    Abi-"Lisede ilk hafta okula gidilmez. Bebe olduğun için anlamazsın." Tamam, abim genelde bana laf atardı, arada kızardı. Ama bir insan büyüdükçe akıllanacağına abim daha da salaklaşıyor. Acaba Cehase'den beyni var mı diye yoklamasını falan mı istesem? Bilemedim.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Adam anlar tabii. Gönderme varmış aga :/ kusura bakma
      ···
  19. 69.
    +6
    Okula doğru yürüyorum, biraz gerginim. Gerginden çok heyecanlıyım aslında. Cehase fark etmiş olacak ki:

    Cehase-"Bu kadar gerilmenize gerek yok. Hiçbir sorun çıkmayacak. Siz ki ruhları huzura kavuşturabiliyorsunuz, küçük bir dış görünüş olayını büyütmenize gerek yok." Küçük değil. Kravat taktım lan! Gömlek giydim! Daha ne kadar kendimi büyük hissedebilirim.

    b-"Gergin değilim, heyecanlıyım. Neyse... Bak sana söylediğim gibi. Okula girdiğimde seninle kesinlikle konuşmayacağım. Tekrar deli muamelesi görmek istemiyorum."

    Cehase-"Sizin gibi üstün bir yetenekle kutsanmış birisini bu şekilde aşağılamaları... insanoğlu aptal olmalı."

    b-"Ben de insanoğluyum hatırladın mı? Her neyse. Çok önemli olmadığı sürece beni konuşturma." Arkamdan biri yavaşça itti. itmenin etkisiyle Cehase korkup uçtu. Ama fazla uzaklaşmadı. Arkamı döndüğümde beni iten sınıf başkanımızdı. Yasemin. O parkta karşılaştığımızdan beri aramız iyi oldu. Küçük küçük sohbetle başlayıp daha sonra gerçekten arkadaş olduk. Hayalet olmadığını test ettim ve onayladım bu sefer.

    Yasemin-"Yine kendi kendine ne konuşuyorsun?"

    b-"Hiiç. Heyecanlıyım da kendimi sakinleştirmek için öylesine konuşuyorum işte."

    Yasemin-"Niye heyecanlısın ki? Sınıf aynı sınıf işte. Sadece kıyafet değiştirdik o kadar." Siz ne anlarsınız kravatın öneminden. Ya da ben salak salak heycanlanıyorum.

    Cehase-"Size demiştim, sadece siz bu durumdan geriliyorsunuz." Cevap veremeyeceğimi bildiğinden mi böyle davranıor acaba? Neyse, okul tam karşımızda. Okulun kapısından içeri girdik. Andımız ve istiklal Marşı'ndan sonra yeni sınıfıma girdim. Bazı farklı yüzler vardı. Yani ruhlarla konuşmazsam yeni arkadaş edinebilirim. Ama yine de beni tanıyan kişi sayısı fazla. Sıraya geçtim ve ortalara bir yere oturdum. Yanıma kimse oturmuyor. Yine. En azından yeni öğrencilerden biri otursaydı. Öğretmen geldi ve hala yanıma kimse oturmuyor. Lan o kadar mı adım çıktı? Tek yanı boş kalan benim. Yasemin niye oturmadı diye düşündünüz değil mi? Onun kendi yakın arkadaşı Meryem var. Onun yanında oturuyor. Ve böylece ders başladı.
    ···
  20. 70.
    +6
    Dersin ortasında kapı çaldı.

    Öğretmen-"Gel" dedi. içeri biri girdi ama üzerinde sanki bir tül var. Tahtaya güneş vuruyordu. Tahtaya doğru yürüdü ve güneş üzerine vurmaya başladı. O tüle değen güneş ışığı her yeri aydınlatmıştı. Bakamıyorum. Gözlerim kamaştı.

    -"Geç kaldığım için özür dilerim."

    Öğretmen-"Geç kağıdını ver ve... " Benim elimi siper edip bakmaya çalıştığımı görünce bir süre sustu ve:

    Öğretmen-"Şurada garip hareketler yapan çocuğun yanına geç. Sen de ayağa kalk." AĞLAMAK iSTiYORUM? ÜZERiNDEKi TÜL NE LAN? HAYALET FALAN MI? TEK BEN Mi O IŞIKTAN ETKiLENDiM YANi? Güneşin vurduğu yerden çekilince sonunda görebildim. Ben de ayağa kalktım. Çocuk yanıma yaklaştıkça daha detaylı görebiliyorum. Üzerindeki tül gibi şey sanki arkadan öne doğru onu sarıyor gibi.

    Öğretmen-"Ne yapıyorsun oğlum sen?" Bahane de bulamam ki.

    b-"Tahtaya güneş geliyordu da rahatsız oldum öğretmenim."

    Öğretmen-"Gözden hastalığın falan mı var?"

    b-"Arada gözüm hassaslaşır. Öyle bir rahatsızlığım var."

    Cehase-"Yalan söylemek size hiç yakışmıyor." Ne yapayım mk sen söyle. Hayat sana güzel, hayaletsin, sağa sola uçam, rezil olan da benim. Beni tanıyan biri:

    Öğrenci-"Yok hocam, o inlerle cinlerle konuşur. Hep böyle saçma hareketler yapar." dedi ve sınıf gülmeye başladı. Yumruğumu sıktım.

    Öğretmen-"Tamam, oturun. Derse devam ediyorum." Çocuk yanıma oturunca anladım. Sırtında kocaman bir kelebek var. Sırtında tam omuriliği şeklinde yapışmış. Tüm vücudunu kanadıyla sarmış. Boyunu bu kadar büyütmesi fazla enerjisini yemez mi? Hemen kafamı çevirdim. Kendi sorunu. Ona baktığımı görmemiştir umarım.

    Kelebek-"Bir serçeyi bir insana bağlı görmek çok nadirdir." Sesi zarif ve ince bir kadın gibi geliyordu.

    Cehase-"Asıl bir kelebeği ruh olarak görmek çok nadirdir."

    Kelebek-"Hikayen nedir?" Lanet olsun. Dersi dinleyemiyorum. Umarım benim hayaletleri gördüğümü söylemez.

    Cehase-"Annemin ölümünden sonra 4 kardeş aç kaldık. Kardeşlerim teker teker öldü. Ben de onların vücutlarından beslendim."

    Kelebek-"Kendi kardeşlerini mi yedin?"

    Cehase-"Yaşamam için onları yemem gerekiyordu. Daha sonra Bir Bine beni buldu, bana uçmayı öğrenene kadar her gün yemek ve su getirdi. Sonunda uçmayı öğrendim ve dolaşmaya başladım. Artık istediğim yere gidebilirdim. Ve ömrüm yettiğince de gittim. Sonunda öldüm ve gitmediğim en önemli yeri fark ettim. O kadar yer dolaştım ama bana bakan insanın yanına yaşarken hiç gitmedim. Ve ona veda etmek için yanına geldim. Ama veda edemedim. Ondan buradayım. Peki sen?"

    Öğretmen-"BiR BiNE!" Hemen ayağa kalktım ve:

    b-"Buyrun hocam."

    Öğretmen-"Demek Bir Bine sensin. Bakıyorum da hiç dersi dinleme gereği duymuyorsun." Daha okulun ilk günü. ismini bile yeni öğrendik, neyin dersini işliyorsun arkadaş.

    b-"Pardon hocam."

    Öğretmen-"Hadi ilk günün günahı olmaz. Otur." dedi ve oturdum.

    Kelebek-"Ben Mert ile... "

    b-"Susar mısınız lütfen? Dersi dinleyemiyorum." Sessizce söylemiştim.

    Mert-"Bir şey mi dedin?"

    b-"Yok yok, bir şey demedim."

    Kelebek-"Bizi duyabiliyor mu?"

    Cehase-"Evet. Hatta görebiliyor da." Kelebek kanatlarını açtı. Açarken kanadı benim üzerimden sürttü. Gerçekten de tül gibi hissettiriyor. Mert de bu soğuk havada ceketini bile giymemiş. Hatta gömleğinin kollarını sıvamış. Hoca iyi laf etmedi.

    Kelebek-"Senin gibi bir insan ilk kez görüyorum. Bizi duyuyorsa niye cevap vermiyor?"

    Cehase-"Derste kimse ile konuşmaz. Onun için bilgi öğrenmek çok önemlidir... "

    b-"Bir susun artık!"

    Öğretmen-"Bu kadar yeter. Bir Bine. Çabuk müdürün odasına gidiyorsun. HEMEN!" Lanet olsun ya. Niye ben bunları yaşamak zorundayım ki? Ayağa kalktım ve müdürün odasına yöneldim.
    Tümünü Göster
    ···