+1
-3
Kemalizm, emperyalist boyunduruk altında olan yarısömürge ülkelerin devrimci milliyetçilerinin bir kurtuluş bayrağıdır. Kemalizm’e ruh veren, onu yaşatan, Milli Kurtuluşçuluğun (yani, antiemperyalist ve antifeodal) tavır alışıdır.”
“Kemalizm, ülkemizde asker sivil aydın zümrenin geleceğini yansıtan, antiemperyalist ve antifeodal bir tavır alıştır. Bu yüzden Kemalizmin sağı solu olmaz.
“Kemalizm soldur, Milli Kurtuluşçuluktur, emperyalizme karşı bu zümrenin isyan bayrağıdır.
“Milli Kurtuluşçu bir tutum yansıtması açısından bizler sapına kadar Atatürkçüyüz. Onun Milli Kurtuluşçuluk bayrağını, hayatımız da dahil, her şeyimizi ortaya koyarak biz dalgalandırıyoruz.”
Bu ifadeler bir Kemalist’e değil, Marksist-Leninist Mahir Çayan’a ait.
Mahir Çayan THKP savunmasında dönemin Atatürkçü geçinen karşı devrimcilerini ise şöyle tanımlıyor:
“ihtilalci ve ihtilal kavramlarından, sadece sosyalist ve proletarya devrimini anlayan iddia makamı için, Atatürk, elbette ki devrimci (ihtilalci) değildir; evrimcidir. Bize ve tarihe göre, meselenin bu izah tarzı, en nazik deyimle, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tarihî kişiliğini ve O’nun eseri olan Anadolu ihtilali’ni hiç ama hiç anlamamanın somut belgesidir. Ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bu şekilde değerlendirenler ne kadar Atatürkçülük iddiasında olurlarsa olsunlar onların Atatürkçülüğü, “gardrop” Atatürkçülüğünden öteye gitmez.”
Kemalizm’in ne olduğunu ırkçı şovenlerin, işbirlikçi liboşların ya da kuyrukçusu solcu geçinen oportünistlerin yazdıklarından değil gerçek yurtsever devrimcilerin dilinden anlamak gerekir. Kemalizm’in temellerini teşkil eden anti-emperyalist ve devrimci yapı 1950′lerden itibaren yıkılmaya, çökertilmeye çalışılıyor.
Son yıllarda bu çökertme çabaları yarı açık saldırılara dönüşmesine ve azgınlaşmasına rağmen Kemalizm dimdik ayakta duruyor.
Devletin tüm makamlarını kapmalarına, her karış alanını ellerinde tutmalarına rağmen hala açıkça tavır alamıyor, çekiniyorlar.
Meclis’te Pensilvanya’daki yasadışı illegal nurcu çetesinin şeyhini savunurken bile “Tamam, Türkiye şeyhler, müritler, meczuplar ülkesi olmayacaktır, eyvallah.” demek zorunda kalıyorlar.
Tüsiad’da Cem Boyner ülkenin bölünmesinin önemsizliğini vurgulamaya kalkışıyor, eşi anayasanın ilk 3 maddesinde sadece cumhuriyetin kalmasının yeterli olduğunu söylüyor ama bu hem kendilerinin hem de Tüsiad’ın bitişi oluyor, geri adım atıp inkara kalkışıyorlar.
Gazetecileri, yazarları, aydınları susturmaya çalıştılar. Türkan Saylan’ından Zekeriya Beyaz’ına varana kadar Kemalist olarak nitelendirdikleri insanların evlerine baskın yapıp korku imparatorluğunu kurmaya çalıştılar. Yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Başaramadılar. Kimse susmadı, susturulamadı.
S U S T U R U L A M A Y A C A K !
Yurtsever devrimciler bu yiğit Kemalistlerle omuz omuza olmayacak da, dinci faşistlerle, işbirlikçi liboşlarla, oportünist solcularla mı olacak?
Kemalistleri alkışlıyor, şapka çıkartıyorum.
Azimli mücadelelerinde onlarla müttefik olmak en büyük onurdur.
TÜRKiYE SOLUNDA OPORTÜNiST SAPKINLIĞIN PALAZLANMASI
12 Eylül öncesi sol içinde revizyonist ve oportünist anlayışlar olsa da egemen olan güç yurtsever devrimcilerdi. 12 Eylül darbesiyle sol büyük bir darbe yedi ve ezildi. 1984’de tırmanan PKK terörü ile sol 2. Darbeyi yedi. Sivil halka uzanan terör eylemleri ve bölücü söylemler; PKK’nın da sol olmasıyla sola maledilerek halkın sol düşünceden uzaklaşmasında etkili oldu. PKK’ya duyulan nefret sola da yansıtıldı.
Ardından 1991’de Sovyetler Birliği’nin yıkılması ve sosyalist ülkelerin peşpeşe düzen değiştirmesiyle sola ve sosyalizme olan umutlar tamamen azaldı. Meydan liberallere ve dincilere kaldı. Apolitize edilen gençlik ve yeni yetişenler liboş ve dinci söylemlerin etkisinde kaldılar. Bir yandan dinciler palazlanırken diğer yandan 80 öncesinin hızlı solcularından bir kısmı fikirlerinden döndüler ve ABD’nin yeni dünya düzenini ve küreselciliğin propagandasını yaptılar. Liberal sol diye bir safsata ile ortaya çıktılar. Kimisi vatanın ve bağımsızlık duygularının önemsizliğini yazdı, küreselciliği överek. Kimisi daha ileri gitti ve “Vatanı bir kiraz ağacının gölgesine ve bir çift kadın memesine satarım” diye kitabında yazarak mesaj verdi. Kimisi yurtseverliğin sol içinde yeri olmadığını, yurtseverliğin milliyetçilikle aynı olduğunu şırıngaladı genç beyinlere.
Ve oportünizm giderek sol içinde yaygınlaşmaya başladı. Öyle ki Kurtuluş Savaşı bile küçümsendi , çete savaşı dendi. Devrimler hafife alındı. Dönemi faşist diktatörlük olarak nitelendirenler dahi oldu. Buna karşın gerici feodal Kürt isyanlarından övgüyle söz edildi. Kürt milliyetçiliğine ve Kürt şovenliğine destek verildi. Kemalistlerin demokratik devrimde müttefik olduğu inkar edildi. Hatta ulusalcıları faşist olarak nitelendiren, Kemalistleri düşman ilan edenler oldu.
Burada şunu ayrıca belirtmek gerekir ki bu oportünist yapılanma solun sadece küçük bir kesiminde 1-2 parti ve birkaç örgütte oluştu. Solun önemli bir bölümü buna dahil olmadı ve duruşunu bozmadı. ÖDP’de ise olumsuz değişime müdahale edildi ve Ufuk Uras’tan yolların ayrılmasıyla parti doğru çizgiden sapmaktan kurtuldu.
DEVRiMCiLERiN AÇIK SÖZLÜLÜĞÜ
Mahir Çayan’ın Kemalizmle ilgili söylediklerini “O dönemin şartlarında politik söylem” diyerek
bir anlamda Mahir’e takiyyecilik ima eden oportünist sapkınlara en iyi yanıtı Deniz Gezmiş veriyor:
“Stratejik olarak düşüncelerimizi hiç bir zaman saklamayız. Hangi şartlarda olursak olalım bunu açıkça söyleriz.
Düşüncelerimizi mezara kadar zütürürüz.
Nasıl burada namluların ve dipçiklerin gölgesi altında konuşuyorsak;
Düşüncelerimiz her zaman açıkça ifade ederiz.”
Peki Atatürk’ü küçük görenler kimlerdir?
Atatürk’e sahip çıkanlar kimlerdir?
Yine Deniz’den dinleyelim:
(Hakkımızda iddiannamede) “Fikir özgürlüğünü ve anayasayı paravan yapanlar, önceleri Atatürkçü geçinirken;
onun fikir ve şahsiyetini de küçük görmeye başladılar. Sadece Mustafa kemal tarafını beyan ediyorlardı.” diye bir cümle mevcuttur.
Bunu kesin olarak reddediyorum. Asla kabul etmiyorum. Diğer yurtseverler de bunu kabul etmezler. Bu kasten tahrif edilmek isteniyor.
Gerçekler örtülmek isteniyor. Bu cümle art niyetle hazırlanmıştır.
Bu memlekette Mustafa Kemal’e gerçekten sahip çıkanlar varsa; Onlar da bizleriz.
(…) Mustafa kemal sağ olsaydı bugün, çok şaşırırdı.”
Sanki bugünün işbirlikçi liboşların taklitçisi sapkın oportünistlere yanıt vermiş.
Tümünü Göster