/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +1
    Güzelmiş..
    ···
  2. 27.
    +1
    - muhtemelen tüm bunları neden yaptığımızı merak ediyorsun.
    - yo etmiyorum.

    hayatımı bir amerikan filmi klişesi tadında yaşamak istemiyordum. artık aldığım kararların, verdiğim cevapların bir önemi olmadığının farkındaydım, öyleyse olabildiğince haylazlık yaparak hayattan zevk almaya bakacaktım.

    - beni şaşırtıyorsun aykut. yine de sana elimden geldiğince şirketi anlatmak isterim. zira eserimle övünmek benim n büyük hakkım, öyle değil mi?

    hala hafifçe titremekte olan kadının cesedine bakmayı sürdürdüm.

    - eh, şirketimizin diğer şirketlerden hiçbir farkı yok, tek amacı kar yapmak. nasıl ki gıda üreten bir şirket insanların yaşamak için muhtaç olduğu beslenme içgüdüsüne hizmet ederse, biz de öldürme içgüdüsüne hizmet ediyoruz. tek farkımız var olan toplum ahlakına aykırı düştüğümüz için yer altına sıkışıp kalmamız.

    - peki ya böyle geniş bir kurum nasıl saklı kalabiliyor?

    - karşılıklı çıkar anlaşmalarıyla elbette. kim sokaktan bir tinercinin azalmasını istemez ki? veya tüm zevklere doymuş olup parasını harcayacak bir yer bulamayan ilacı nerde aramalı? hem toplum güvenliğine, hem de zenginlerin gönlüne katkı sağlayarak varlığımızı rahatlıkla sürdürebiliyoruz, böylece bazı güçler bizi görmezden gelebiliyor. herkes için karlı ha?

    elbette, böylesi bir pisliğin var olabilmesi için herkes bulaşmalıydı. kendini güvende hissetmek için bankalara, sigortacılara para döken sıradan insanlar bile dolaylı yoldan bu suçun ortağıydı.

    - her şeye vakıf olduğuna sana seçeneklerimi sunmama izin ver aykut.

    elimi kolumu sallayarak burdan çıkmama müsade etmeyeceklerine emindim...
    ···
  3. 28.
    +1
    - peki aldığınız hizmet nedir tam olarak?
    - yeter aykut, sesi sert çıkmıştı bu sefer müfettişin.

    müfettiş baş selamıyla veda etti zengin beye, sırıtarak yüzüne baktım ben de oradan ayrılırken. göreceğimiz ne kalmıştı ki daha?
    duvarlarından biri camla kapla olan bir odaya girmiştik şimdi de. cam belli ki tek tarafı gösteren cinstendi çünkü camın öteki tarafında ilk odada gördüğümüz kimsesiz kadınlardan birisi vardı ve bizim odaya girdiğimizi fark etmemişti.

    - ne oluyor?
    - şş sessiz ol ve izle.

    izlediğimiz odaya ikinci odada gördüğümüz iyi giyimli adamlardan birisi girdi. kadın kızgın bir suratla adama neler olduğunu sordu, adam ise ona sakin olmasını söyledi. içerdeki sesler hoparlörle bizim odaya da veriliyordu. o sırada kadın adamı iterek bunlara daha fazla katlanamayacağını ve gitmek istediğini söyledi. kapıya yönelen eli bir süre zorladı kolu... bu sahneyi daha önce yaşamış birisi olarak ürpermemi engelleyemedim.

    kapıyı zorlamaya devam eden ve bağıran kadına ağır ağır yaklaşıyordu zengin adam arkadan. elinde bir şey tutuyor gibiydi, evet bir bıçak. soğukkanlılıkla ilerledi ve kadının sırtına bir kegib attı. kadının çığlığı mikrofon olmasa bile ulaşacak derecede şiddetliydi...

    acıyla yere yığıldı.
    adam artık güçten düşmüş kadınla oynamaya başlamıştı. giysilerini yırtıyor, elindeki bıçakla vücuduna çeşitli şekiller çiziyordu. garip bir şekilde kadını öldürmek istemiyor gibiydi, ona şefkatle yaklaşıyordu adeta. bıçak olmayan eliyle kadını okşuyor, kulağına bizim duyamadığımız bir şeyler fısıldıyordu. duyulan tek şey kadının hıçkırıkları arasındaki boşlukları süsleyen çığlıklardı.

    adam bu ritüele bir süre daha devam ettikten sonra aynı soğukkanlılık ve ifadesizlikle kadının boğazını kesti. oluk oluk akana ellerini uzattı ve avucuna doldurduğu kanı kendi vücuduna sürmeye başlamıştı. eski çağlardan kalma bir ritüeli gerçekleştiren bir şaman gibiydi adeta, ne yaptığını biliyor olmalıydı. işini bitirdikten sonra eserine son bir bakış daha attı, daha sonra odayı terk etti.

    - gösteriden memnun kaldın mı aykut
    ···
  4. 29.
    +1
    merakla arabadan indim.
    fabrikanın ana kapısından içeriye girdik. müdür bizi bekliyordu içerde. kancalara asılı sıra sıra kesilmiş hayvanlar gürültüyle çeşitli işlemlere tabi tutuluyordu bir yandan. ufak tefek adam gürültüden sesini duyurmak için bağırarak,

    - koku için kusura bakmayın, buyrun arkaya geçelim.

    bir koridordan içeri girdi. gürültü göreceli olarak azalmıştı. yaklaşık 5 dakika boyunca koridor içinde gezinerek bambaşka bir yere vardık. hala fabrikanın içindeydik fakat arka taraf farklı şekilde döşenmişti. burası bir fabrikadan ziyade, bir oteli andırıyordu.

    adam girişteki resepsiyon gibi bir yere kartını uzattı. görevli kartı inceleyerek onay verdi ve sağ tarafı işaret etti.

    - beni izleyin, dedi adam.

    sağ taraftaki kapıdan içeri girer girmez birçok meraklı gözle karşılaştık. bu gözlerin sahipleri, üstü başı yırtık ve pis kimselerdi. bir kısmı sallana sallana ayakta yürüyordu, bir şeyler mırıldanarak. kimisi korku içinde etrafı süzüyordu. içlerinden birisi ufak adama yaklaştı ve:

    - paramızı ne zaman alacağız?, diye bağırdı.

    girdiğimiz kapının iki yanında duran görevliler bir anda adamın üstüne atlayarak etkisiz hale getirdiler onu. bu diğerlerine de bir gözdağı olmuş gibiydi, korku dolu gözlerle olan biteni izleyerek oturdukları yerde daha çok sindiler.

    bu odayı ardımızda bırakarak başka bir mekana girdik. içerdeki kimseler diğer oda sakinlerinin tam tersi nitelikteydi, hepsi de pahalı giysiler içinde lüks koltuklar üzerinde oturuyorlardı. pahalı parfümlerinin kokusu odayı baştan başa doldurmuştu.

    - merhaba müfettiş bey, diyerek yaklaştı zengin görünüşlü adamlardan bir tanesi ufak tefek adama. müfettiş ha?
    - merhabalar efendim, bi sıkıntınız var mı?
    - uzun süredir bekletiliyoruz burada, hizmeti ne zaman alacağız?

    hizmet denince aklıma nedense cemaat olayları geldi. kendimi tutamayarak sırıttım. zengin adam gülüşümden alınmış gibiydi nedense.

    - komik bir şey mi var küçükbey?
    - küçükbey mi? aahahha.

    son günlerde yaşadığım sinir bozukluklarını kahkahamın içinde dışarı atıyordum sanki. uzun süre tüm gücümle bağırarak kahkahama devam ettim. odadaki tüm gözler beni izliyordu.

    - aykut, müşterilerimize karşı biraz daha saygılı olmalısın.

    müşteri? taşlar yavaş yavaş yerine oturuyordu.
    - pardon, acaba ne kadar para ödediniz " hizmet " için?
    - aykut sessiz ol, diye uyardı müfettiş beni. durmaya niyetim yoktu, madem işi öğrenmem isteniyordu, öyle yapacaktım.
    - 100.000 dolar.

    bu fabrika gerçekten iyi iş yapıyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 30.
    +1
    az önce camın diğer tarafından izlediğim odadaydım şimdi. içeri girecek olan katilimi bekliyordum. kolay kolay teslim olmamak vardı kafamda, şansım varsa yanımda birkaç pgibopatı da arkaürebilirdim. o sırada kapı açıldı ve az önce müfettişle konuşan zengin adam girdi içeri.

    - merhaba küçükbey, bakalım bu defa gülebilecek misin?

    diyerek yavaş yavaş üzerime gelmeye başladı elindeki hançerle. muhtemelen ona karşı koymayacağımı düşünüyordu zira bunun için oldukça fazla para dökmüştü ortaya, hizmetin en iyisini almalıydı. tıpkı deniz'in babasının kapıldığı rehavetle bıçağı ssol koluma saplamak üzere elini gerdi, gerilen el hızla üzerime doğru gelirken geriye çekildim ve boşa sallanan eli kaptım. şaşkınlıktan büyüyen gözleri olanları algılamaya çalışırcasına yüzüme baktı.

    - görüşürüz beybaba.

    diyerek kendi elindeki bıçağı zorlayarak boynuna arkaürmeye başladım. hantal vücuduyla etkili şekilde karşı koyamıyordu kısa sürede aradaki mesafeyi kat eden bıçak kanla buluştu.

    bu sırada odanın dışında bir arbede yaşandığının farkındaydım. istekli bir ses içeriye girmek istediğini ifade ediyordu, muhtemelen pgibopatlığın sınırlarında dolaşan bir başka katildi bu. çok geçmeden sesin sahibi elinde bir silahla içeri girdi. belli ki riske girmek istemeyecek kadar değer veriyordu kendisine. kendimce veda ettim hayata, her şeye... son gelmişti artık.
    ···
  6. 31.
    +1
    kadının elleri yavaşça çözüldü göğsümden ve yere yığıldı. neden yaptığımı bilmeksizin kadına dokunmaya başladım el yordamıyla, öldüğünden emin olmak istiyordum muhtemelen. evet o ölmüştü ve ben de artık bir katildim. ellerim başına dokundu o sırada, o cıvık ve sıcak kan elime akıyordu ağır ağır.

    kapı açıldı ve içeriye dolan ışıkla birlikte gözlerim kamaştı. ufak adam, arkasında deniz'le birlikte kapıda dikiliyordu.

    - aramıza hoşgeldin.
    elimdeki silahla deniz'i ve adamı vurmak istedim o an fakat onlar da bunu yapamayacağımdan o kadar eminlerdi ki hiçbir önlem almaksızın karşıma dikilmişlerdi.

    - artık dolambaçlı cevap istemiyorum. nesiniz siz?
    - pekala, dedi gülümseyerek adam. biz insanlara hizmet veren bir şirketiz.
    - ne hizmeti?
    - ölüm ve yaşam.

    ölüm kısmını anlayabiliyordum, hatta bizzat yaşamıştım da peki ya yaşam?

    - anlayamaman normal. üstünü temizle, geri kalanı şirkette konuşuruz.
    odadaki cesedi yalnız başına bırakarak dışarı çıktım. istemsizce fatiha okuduğumu fark ettim. belki de insanlığımı tam olarak yitirmemiştim. deniz'e baktım göz ucuyla, yüzünde pişmanlık vardı sanki biraz. evet tüm bunlara karışmak için istekliydim fakat isteseydi beni engelleyebilirdi.

    - deniz sen aykut'a temizlenmesinde yardımcı ol. araba sizi kapıda bekliyor olacak. şirkette görüşürüz.

    diyerek bir başımıza bıraktı bizi. deniz yine önüme düşerek banyo olduğunu düşündüğüm bir odanın önünde durdu. kapıyı açtı, banyoydu banyo olmasına ama sıradan bir banyo değildi. tavanda sadece şu otellerdeki yangın söndürücülerin aparatlarından vardı. bir gaz odasının soğukluğu ve kasveti vardı burada.

    - suları şuradan açarsın. ben sana havlu getireceğim, diyerek çıktı deniz.

    hayatımın en saçma banyosunu yaparak kapıya tıklattım, deniz kapı aralığından havluları uzattı bana. yüzüne bakmamaya çalışsam da, bana acıdığını fark edebiliyordum. arabaya binene kadar hiç konuşmadık.
    deniz'le göz göze gelmemek için pencereden etrafı süzüyordum. siyah bulutlar arasında birden gök gürüldedi ve aniden yağmur bastırdı. yağmur damlaları pıtır pıtır cama çarparken düşüncelere daldım yine... zaten son günlerde yaptığım iki şey vardı, düşünmek ve hayatın akışına kapılmak.

    olanları kafamda düzenlemeye başladım. bir şirket vardı. ölmek isteyen insanlara hizmet sağlıyordu. güzel, peki kanunlardan nasıl kaçabiliyordu bu şirket? kurumsallaştıkça açık vermek kolaylaşırdı oysa bu adamlar bir şirketten bahsediyordu...

    ikinci husus yaşam konusunda hizmet vermek. sağlık desteği değildi muhtemelen bu. mistik şeylere inanmazdım, birilerinin ömrüne ömür katılacağına ihtimal vermiyordum, öyleyse neydi bu yaşam sağlamak?

    arabanın yavaşlamasıyla düşüncelerimden uyandım. büyük bir fabrikanın önünde durmuştuk şimdi. etraftaki yazılardan anladığım kadarıyla hazır etlerin işlendiği bir yerdi burası..
    Tümünü Göster
    ···
  7. 32.
    +1
    silahın ateş aldığını fark ettim, fakat silah patlamadı. odanın içini dolduran bir zırıltı çıkmıştı patlama yerine. yo yo, odanın içinde değil kafamın içindeydi bu zırıltı. ölmüş müydüm? böyle bir şey miydi ölüm?
    - zırr... zırrrr.

    uzun süre suyun altında kalıp da ciğerlerim patlamaya ramak kalmışçasına ileri atıldım. hala suyun altında gibiydim, bir türlü yüzeye çıkamıyordum. kulaç atıyordum fakat bir türlü azalmıyordu üstümdeki su. bir anda hz. musa misali tüm denizi kenara attım sanki. daha önce hiç nefes almamışcasına içime çekiyodum havayı. nerede olduğumu anlamaya çalıştım, yo burası bir deniz değildi. odamdaydım. deniz sandığım şey ise yorganımdı.

    - zırrrr.

    silahlı adamı aradı gözlerim, o da burada değildi. patlayan silah değil, kapıydı. evimdeydim ve kapı çalıyordu, evet. gerçek bu kadar basit olmasına rağmen algılamam uzun sürmüştü. nasıl gelmiştim buraya?

    binbir güçlükle ayağa kalkarak kapıyı açtım. deniz'di bu.

    - ne arıyorsun burada?
    - seni almaya geldim, hadi çıkıyoruz.
    - nereye, şirkete mi yine?
    - ha?

    zonklayan kafamı oğuşturdum.

    - neler oldu, nasıl ölmedim?
    - ne saçmalıyorsun aykut sen?
    - müfettiş nerde?
    - kötü bir rüyadan uyandırdım galiba seni?

    bütün bunlar bir oyun olmalıydı muhtemelen. hafızamı silip beni tekrar buraya yerleştirmişlerdi. hırsla deniz'in gözlerine baktım, şimdi anlayacaktım gerçeği.

    - dövmeni göster bana.
    - ne dövmesi?

    böyle olmayacaktı, deniz'i duvara dayayarak üstündeki bluzu yukarı sıyırdım. dövme yoktu?

    - ne yapıyorsun aykut bırak beni!

    rüyaydı her şey... son 1 ay rüyaydı. veya o yaşananlar gerçekti, şu an rüyadaydım bir filozofun dediği gibi.

    - iyi misin aykut?
    - iyiyim, hiç bu kadar iyi olmamıştım hem de, diyerek deniz'in dudaklarına yapıştım. yaşamımın bu kadar değerli olduğunun farkında olmam için bir kez olsun ölmem gerekiyormuş demek ki... deniz bana karşı koymuyordu, evet bu bir rüya olmalıydı. onu kucağıma alarak içeri arkaürdüm, madem bu bir rüyaydı, tadını çıkarmalıydım (:
    ···
  8. 33.
    +1
    adamın gözleri üzerime odaklanmıştı. az önceki sinirim kalmamıştı artık, her şeyi dışardan izleyen bir gözlemci gibiydim adeta. ne var ki bir süre sonra bu bakışlardan rahatsız olarak konuşmaya karar verdim.

    - ne istiyorsun benden?
    - bir şey içer misin öncelikle?
    - hayır, sizden bir açıklama bekliyorum.
    - pekala.

    ayakta durmak yavaş yavaş sinirimi bozmaya başlamıştı.
    - deniz bizimle çalışmaya istekli bir arkadaş getireceğini haber verdi bir süre önce. bu sebeple buradasın.
    - ne iş yaptığınızı bilmiyorum henüz.
    - anlayacaksın. yan odaya geç daha sonra tekrar bizim yanımıza gel.

    bu isteğin sebebini anlayamamıştım ama istemsizce itaat ettim, başka şansım yoktu ne de olsa.

    odadan çıktım, sağ tarafta şoför bekliyordu. yanına gittim, kemerinden silahını çıkarıp bana verdi ve odaya geçmemi işaret etti. anlam veremeyerek kapıyı açtım.

    oda penceresizdi, kapıyı açmamla içeri dolan ışık içerde bir kadının olduğunu fark etmemi sağlamıştı. kapı şoför tarafından tekrar kapandığında, karanlık bir odada tanımadığım bir kadınla yapayalnız kalmıştım.

    - seni mi gönderdiler?
    - ne için?
    - benim için elbette.
    - anlamıyorum sizi.
    - off lanet olsun.

    karanlıkta hiçbir şeyi seçemiyordum fakat kadının sesindeki kızgınlık aşikardı.

    - bunun için para ödemiyorum ben.
    - pardon, biraz daha açıklayıcı olabilir misiniz?

    bir anlık sessizlik yaşandı odada.
    ···
  9. 34.
    -1
    insan okuyacak bunu amk
    ···
    1. 1.
      -1
      Panpa cabuk bitirmek istedim amk.
      ···
  10. 35.
    +1
    sonunun rüya olduğunu öğrenince kendimi kullanılmış hissettim amk senin
    ···
    1. 1.
      0
      Gunlugundeki bu ruyasini bana okuttuktan sonra o gun bu gundur denizden hep tirsmişimdir
      ···
    2. 2.
      0
      Hikayedeki aykut bini sen misin la yoksa
      ···
    3. 3.
      0
      aykutun arkadasiyim amk
      ···
    4. diğerleri 1
  11. 36.
    +1
    - beni öldürmeleri için haddinden fazla para ödedim fakat maruz kaldığım muameleye bir bak...

    ha?
    - fiyata çeşitli zevkler de dahil...
    - ne gibi?
    - bunun gibi.

    der demez üzerime saygıdı. uzun tırnaklarıyla giysilerimi yırtarcasına parçalamaya çalışıyordu. amacının bana zarar vermek olduğunu anlamam için tırnaklarının sırtıma saplanmasını beklemem gerekti. acıyla çığlık atıp bir tekme salladım kadına. el yordamıyla kapıya ulaştım, fakat kilitliydi. kadının çığlıkları odayı dolduruyordu o sırada, karanlıkta beni aradığı çıkardığı seslerden belliydi.

    iki el ter içindeki omuzlarımı kavradı o anda. koşarak kaçmaya çalıştım fakat kadın sırtıma tırmanmıştı. göğsümü çiziyordu tırnaklarıyla, diğer yandan boynumu ısırmaya başlamıştı. hayatım tehlikedeydi artık, kemerimdeki silahın kabzasını kavradım refleksif bir hareketle ve kadının kafasına doğru vurmaya başladım. bulldog köpeği gibi yapışmıştı, bırakmaya hiç niyeti yok gibiydi. duvarlara doğru ateş ettim, kadında hiçbir değişiklik uyandırmamıştı bu durum, insanlıktan çıkmış gibiydi. artık çarem kalmamıştı.

    silahı kafasına dayayarak tetiğe bastım.
    kısa zaman önce bir insanı öldürüp öldürülmeyeceğim sorulsa cevabım kesinlikle hayır olurdu. fakat şartlar öylesine oluşturulmuştu ki, benim gibi sıradan bir insan bile katil olabilmişti.
    ···
  12. 37.
    +1
    - canından çok sevdiğin annen öldükten sonra bile ayakta kalabilmektir. annenin yası bitmeden bir gece babanın senin yatağına süzülmesine ses çıkarmadan katlanabilmektir. o tecavüzcü pisliği, hiç beklemediği bir anda öldürebilmektir güçlü olmak.

    kendi kendine konuşuyordu. anlattıkları umrumda değildi, ben istediğimi hala alamamıştım.
    - dinliyor musun aykut?
    - ne?

    dalıp gitmiştim o sırada, günahlar içinde boğulmuş iç dünyamdaki bataklıklarda yüzüyordum.

    - bak, benim hikayemi anlamadan sorularına cevap bulamazsın. şimdi dikkat kesil ve dinle. bu taka girdiysen boğazına kadar batacaksın, başka yolu yok.
    ···
  13. 38.
    +1
    tuhaf bir şekilde suratıma bakıyordu.

    - oturup sohbet ederken bayıldın bir anda. biz de seni evine bıraktık.
    - doruk nerde şu anda?
    - şey, yurtdışına çıktı uzun bir süre gelmeyecek.

    hadi ya?
    omuzlarından tutup sertçe rafa çarptım. görevli arkadaşlar bizi izliyorlardı.

    - oyun oynama benle.
    - bırak beni, canımı acıtıyorsun.
    - türk filmi çekmiyoruz burada, neler olduğunu anlatacaksın bana.

    suratıma baktı, ilk defa bu kadar keyifsiz gözüküyordu.

    - iyi bu akşam 22'de geçen gittiğimiz pub'da buluşalım.
    - tamam.

    çıkmak üzere döndüm ki arkamdan seslendi.

    - aykut, unutma bu işe kendi isteğinle karıştın. bu dünyayı bir kez gördükten sonra istediğin anda unutamazsın.

    o sırada omzumda bir el hissettim. şefti bu.

    - kovuldun aykut.
    - çok da gibimdeydi.
    ···
  14. 39.
    +1
    Devam et ben okuyom panpa
    ···
  15. 40.
    +1
    olacakları önceden görebilme yetim olsa, bu işe girişmemek adına parmaklarımı feda etmeye hazırdım...
    deep web'e giren herkesin bildiği süreçleri yaşadıktan sonra hidden wiki'ye ulaştım sonunda. bir yandan da her an içeri polis girecekmiş gibi saçma bir his vardı içimde. dediğim gibi, küçük bir insandım ben. adeta bir mastürbasyondu bu deneyim benim için. kendimi diğer insanlardan farklı hissedecek, bilinmeyeni bilmek, saklı olanı keşfetmek onuruna erişecektim. bunların bedeli hakkında en ufak bir fikrim olsa, emin olun küçük bir insan olarak kalmaya devam ederdim.
    ···
  16. 41.
    +1
    hidden wiki'deki linklere tıklamaya korkuyordum adeta. ya birisi bilgisayarıma girerse? ya kredi kartlarım ele geçirilirse? bir süre sonra bu saçma hislerden kurtulmaya başladım, zira bunların kimseye faydası yoktu. çocuk ferresindan olabildiğince uzak durmaya çalışarak herhangi bir linke tıkladım. acemice kodlanmış bir forum topic'indeydim sanki, en azından izlenimim bu yöndeydi. çeşitli başlıklar sunulmuştu karşıma, güncel bir hidden wiki adresi veriyordu bir tanesi, bir diğeri ot satıyordu ucuz ve kaliteli mala sahip olduğunu iddia ederek... fazla korkmadığımı fark ettim o anda, savaşa girmiş bir asker pgibolojisi yaşıyordum. egom, korkularıma galip gelmişti bu savaşta. başlıkları incelemeye devam ettim.

    kiralık bir katil, kendi rekldıbını yapıyordu bir başlıkta. şaka olduğunu düşünerek tıkladım ve herkesin aşina olduğu o sayfayla karşılaştım. bana kalırsa hala şakaydı bu, hiç kimse bu kadar ucuz yollu bir katil olamazdı... en azından ben öyle düşünüyordum o sırada, eski ciddiyetimi ve korkumu kaybetmiştim nedense. kiralık katilin sayfasını okumaya başladım.
    deep web'e yabancı olanlar için ince bir özet geçeyim. adam sanki küçük esnaf gibi kendince bir fiyat tablosu hazırlamıştı. sanki ekgib olan tek şey veresiye veren, peşin satan resmiydi. ödeme bitcoin şeklinde oluyordu. ayrıca herhangi bir yamukluk çıkması hususunda söylediği şey, risk alınmadan hiçbir şeyin gerçekleştirilemeyeceğiydi.

    ben bu satırları okurken zilin çalması bir anda hayatı sorgulamama sebep oldu. absürd bir şekilde kapıdakinin polisler olduğunu düşünüp, içinde bulunduğum aptal duruma güldüm. tor'u kapatıp yavaşça kalktım sandalyemden, kapıya doğru ağır adımlarla ilerlemeye başladım.

    - kim o?
    - benim deniz.
    deniz'le yaklaşık 6 ay önce ortak bir arkadaş vasıtasıyla tanışmıştım. işsizdim o sıralar, bana kendi çalıştığı yerde iş bulup hayatımı kurtarmıştı bir anlamda. zor zamanımda bana böyle bir faydası dokunan deniz'den istemsizce hoşlanmaya başlamıştım o sıralar. hoş kızdı, kahverengi uzun dalgalı saçları, koyu kahverengi gözleri ile her ne kadar sıradışı olmasa da gözlerindeki anlam onu diğer kızlardan ayırıyordu.
    ···
  17. 42.
    +1
    kadar sıradışı olmasa da gözlerindeki anlam onu diğer kızlardan ayırıyordu.

    duygularımı ona da açmaya karar verdim. birkaç cümle sarf etmiştim ki eliyle ağzımı kapattı. yapma, dedi. sakın aramızdaki ilişkiyi bozma. şaşkın bakışlarla süzüyordum onu, gururum kırılmıştı. fakat öyle bir güç yayıyordu ki karşı koyamadım o anda. uysalca itaat ettim. ve o günden beri sıkı birer arkadaş olmuştuk. o gün ona karşı hissettiğim duyguları alıp arkadaşlığımıza katkıda bulunması için yeniden düzenlemişti sanki.

    - iyi oldu geldiğin, canım sıkkındı zaten.
    - hayırdır?

    deep web'den söz etmeli miydim ona? sır saklamazdım ondan fakat yine de boşboğazlık etmemeye karar verdim.

    - hiç ya, genel bir sıkkınlık var üstümde.
    - iyi ben de seni almaya geldim zaten, hadi çıkıyoruz. ahmet de bekliyor.
    - ya inan hiç çıkasım yok, bugün bensiz takılın.
    - iyice ev kuşu oldun sen de. son kararın mı?
    - evet kenan bey.

    güldü. onu güldürünce kendime olan saygım artardı. iyi eğlenceler dileyerek kapattım kapıyı, deep web beni bekliyordu.
    bir kahve hazırlayıp tekrar bilgisayarın başına geçtim. deep web'i biraz daha keşfetmeye çalışacaktım. bu yoldaki tek yoldaşım tor'la birlikte seyahatime başladım. bu defa ferrelara da göz atmak istiyordum. anlatılanlar gerçekten ürkütücüydü, acaba ne kadarı gerçek olabilirdi ki?

    izlediğim yolları anlatıp da deneyimsiz kardeşlerime kötü örnek olmak istemediğim için ayrıntıya girmeyeceğim. her neyse, az buçuk bilgisayar bilen herkesin ulaşabileceği türde ferrelara rastladım. daha fazlası olmalıydı, bunlar sıradandı dedim kendi kendime ali ağaoğlu misali. içimde altı delik bir kova vardı sanki, dolmak için aradığı sıvının deep web'de olduğunu fısıldıyordu bana.
    ···
  18. 43.
    +1
    Okuyan varsa devam etcem amk
    ···
  19. 44.
    +1
    daha da hırslanıp yeni videolar aramaya koyuldum.

    yaklaşık bir hafta önce inci'de de paylaşıldığına şahit olduğum ve şu an normal web'de de yer alan bir video buldum aperatif olarak. bir yatakta yarı baygın yatan bir erkeğe buz kıracağı saplanıyordu pgibopatın biri tarafından. daha sonra eline bıçak alıp kurbanının vücuduna kegibler atmaya başladı ki midemin bulandığını fark ettim.

    bunların hoşuma gittiğini inkar etmek için bir savunma mekanizmasıydı sanki midemin yaptığı. istemsizce merak duyduğumu hissettim, midemin bulanmasına rağmen. devam ettim. olanları anlatmama lüzum yok, aynı hızla devam etti olanlar.

    lakin ben doymamıştım. merak kisvesi altında şiddete aç olduğumu hissediyordum. yeni videolara bakınmaya devam ettim. olacakları bilseydim, muhtemelen değil deep web, normal web'den bile uzak kalırdım...

    yıllarca içine hapsolduğum silikliğimden dolayı bu videolara mide bulandırıcı bir hayranlık duyduğumu hissetim. bunları yapanlar normal, senin benim gibi insanlar olamazdı, onlar farklı olmalıydılar belki de üstün...

    bu düşünceler eşliğinde yeni açtığım videodaki kadının kahverengi saçları dikkatimi çekti. tanıdık geliyordu sanki bir yerlerden... yüzünde maske olması sonuca varmamı engelliyordu. kaşlarımı çatarak düşünmeye devam ettim. kimdi bu?
    ···
  20. 45.
    +1
    Anlat panpa
    ···