çok güzel birkaç film tavsiye edeceğim

@46 ilk entry'de dedimki bana göre. in bruges bana göre 10 numara film. güzel film ayrıca. deme öyle benim güzel kardeşim.

tasogare seibei. the twilight samurai. yapım tarihi 2003
samuraylığa ve samuraylık kurumuna bambaşka bir açıdan bakış. kahramanımız seibei başlarda bizi biraz sıksa da (aslında film başlarda biraz ağır) sonradan olay örgüsü ve diyaloglar iyice anlam kazanmaya başlıyor. ve o andan itibaren günlük hayattan birşeyler izliyormuş hissine kapılıyorsunuz. yemin ederim 10 üzerinden 8 numara bir film. mutlaka seyredilsin.

Butch Cassidy and the Sundance Kid; 1969 yapımı bu western filminde Paul newman ve robert redford başrolde. soygun, aşk, kovalamaca falan bir dolu olay var filmde. böyle açıklama mı olur? bence olur. zira bayılıyorum bu filme. sinema tarihinin en güzel sahnelerinden birini de barındırır. paul newman'ın karakteri 10 numaradır. hatunlar hastadır. seyredilsin seyrettirilsin. 10 numara olmasa da gayet 8 numara bir film.

1987 yapımı acaip bir ikinci dünya savaşı filmi. john malkovich'li christian bale'li falan. christian bale'i öyle görmek bile başlı başına bir mesele zaten. yaş 11 falan heralde. her neyse benim her zaman ilgimi çekmiştir pasifik cephesi burada da kahramanlarımız bir japon esir kampında. oradaki gündelik hayat ve savaşın sonu 10 numara olmasa da 8 numara bir film. özellikle japon pilotların ritüelleri görülmeye değer. çok güzel film lan. seyredicem hatta tekrar.

@56 teşekkürler kardeşim haklısın. gözümden kaçmış.

the king of kong; 2007 yapımı belgesel olm bu. ama sonuçta muhteşem bir belgesel. iki bilgisayar oyunu tutkunu elemanla alakalı. bak güzel kardeşim eğer atari oyunları müptelası isen bunu alıp seyredeceksin ben bayıldım. beğenmeyen olursa parası iade.

novecento; bernardo bertolucci filmi. bu şimdiye kadar önerdiğim en entel film olabilir. üstelik uzunda dıbına koduklarım tam 5.5 saat sürüyor. fakat sıkıldım diyeni gibiyorlar öylesine güzel bir film. robert de niro ve gerard depardieu başrol. on numarada oyunculuk var. ve lakin esas oyunculuk kara gömlekli faşist donald sutherland'de adam döktürdükçe döktürüyor. belki de hayatının performansı ya da değil o kadarını bilemem. italya, 1940'lar ve faşizm. on numara film. için de komunizm de var. giberim ananızı.

@61 neden diğerlerini izlemiyorlar zütveren.

@66 ne o değil olan ne?

platoon; sene 1986.. yönetmen oliver stone. başrol charlie sheen. "bir olması gereken vardır. bir de gerçekten nasıl olduğu." savaş karşıtı bir film. benim izlediğim belki de en iyi vietnam temalı film. ne çok film dedim skerim sizi. oturun izleyin. izlemeyen varsa zaten liselidir. 10 üzerinden 8 diyorum susun.

In the Mouth of Madness; sene 1995 "did i ever tell you my favorite color is blue?" vurucu replik. şimdi inception falan var bu onların atası sayılır. yönetmen john carpenter. oldum olası çıkardığı işleri sevmişimdir. zira on numara adam. ayro bir john carpenter bölümü açıp siz cahil köpeklerle paylaşmak isterim. başrolde "sam neill" unutulmaz bir performans sergiliyor. o kafedeki baltalı sahne mesela. ne biçim kafalar bunlar. din popüler kültür uyanış modernite vs vs bir sürü göndermelerle dolu ama entel gibi de değil böyle korku gibi gerilim gibi. müzikleri de güzel. görüntüleri de güzel. kabus gibi film seyredin.

benim bu başlığı daha kolay hatırlanır hale getirmem gerekiyor.

yukarı yukarı yukarı

@77 o zaman gael garcia bernal'in başrolünde olduğu, y tu mama tambien'i seyret.

@79 onları yazmaya gerek yok. onları bilmeyen yok. bunlar benim şahsi beğenilerimin ürünleri.

blade runner; sene 1982. bu bir ridley scott filmi efendim. kaldıki ben ridley scott'ı ayrı bir severim.
"all those moments will be lost in time, like tears in rain... "
filmin konusunu anlatmicam. anlatılacak gibi değil. on numara bi bilim kurgu seyretmek isteyen alır seyreder. harrison ford'un en iyi filmlerinden biri. çok ta gibimde. bu saate kadar bu filmi seyretmediyseniz zaten adam madam da değilsiniz. allah bin belanızı versin.

@82 nasıl buluyorsunuz olm bu başlığı ben bile hatırlamıyorum çoğu zaman keşke daha kolay hatırlanır yazaydım.

sıradaki filmim. Nightwatch. sene 1997. başrollerde genç ewan mcgregor ve ondan daha genç josh brolin var. bir morgda part time gece bekçiliği yapmaya başlayan martin bells'in paranoyaya doğru kayan hikayesi. ayrıca nick nolte'de filmde yardırıyor. bence acaip güzel film. özellikle ışıkları aça aça gittiği sahne çocukken bende yapardım öyle. aça kapata ilerlerdim uzun koridorda. alın seyredin adam olun lan!

he got game.1998. ben şahsen new york hastası bir insanım. new york'ta çok güzel insanlar var. özellikle bir tane çok güzel insan var. neyse bu güzel insanlardan birisi de spike lee. her filmini tek tek öneririm. ama bu film benim gibi spor hastası bi adam çok daha fazla şeyler vaat ediyor. özellikle o dönem milwaukee bucks'ta ortalığı kasıp kavuran glenn "the big dog" johnson, sam cassell, ve ray allen üçlüsünün, ray allen'ını bu filmde görmek ayrı bir keyif. denzel washington'da var. evet çok siyahi bir film ama olsun on numara olmasa da 7 numara film. kolej basketbol falan derken, ray allen'da shaq'ın aksine gayet güzel kotarmış oyunculuğu...

The Assassination of Jesse James by the Coward Robert Ford (2007)
son zamanlarda seyrettiğim belki de en güzel film. görüntüler ve müzikler muhteşem.. tam anlamı ile underrated.. kimse gereken ilgiyi göstermedi bence ama o puslu ortabatı havası, brad pitt ve cassey affleck'te muhteşem performanslar.. hiçbirşey olmasa soundtrack albümü bile adamı bambaşka yerlere zütürüyor. nick cave ve warren ellis gerçekten harika iş çıkartmışlar. sonuna kadar tadı çıkartılacak bir film. çok uzun bir film ama bitmesini istemiyor insan. entel filmi diyenler çıkacaktır ama sonun kadar seyredilmeyi hak ediyor. hatta bugün oturup tekrar seyredeceğim. tek kelimeyle son zamanlardaki favorim...

it is interesting in many ways you and i overlap
you' re the youngester of three james boys, i' m the youngster of five ford boys
you' ve blue eyes, i' ve blue eyes
you' re five feet eight inches tall i'm five feet eight inches tall