-
151.
0@119 da
beyin ve ruh olayları dönünce yukarıda şey geldi aklıma. beyin bizim yaptığımız bütün fonksiyonları düşünüyor, her şeye karar veriyor, atacağımız adımdan yediğimiz yemeğe beyin karar veriyor. düşünceleri nasıl oluştuyoruz peki? düşünce oluşturabilmek için beyni kullanmak gerek ama beyin nereden biliyor neyi nasıl düşüneceğimizi?
demiştim ama sallayan olmadı tekrardan gündeme taşıyorum aynı soruyu. -
152.
0@126 teori diye adlandırılan birşey doğruluk gösteremez pozitif bilimlere inanan biri olarak bunu söylemen beni şaşırttı açıkçası. ayrıca uzayın sonlu veya sonsuz olması konusunu sen ben burda yazanlar göremiycez büyük ihtimalle , insan algısı kısıtlıdır ya da en azından şu an biz kapasitemizin çok altındayız bi başka görüşe göre.ama her iki koşulda da uzayın sonlu olup olmadığını saptayabilicek bir bulgu yoktur sonlu diyen de sonsuz diyen de mantık çerçevesinde çıkarımlarda bulunan teorisyenlerin ağzından konuşur veya bizzat bir teorisyendir.
-
153.
0@134 ben bir felsefeciyim.
@133 öncelikle görmedigin şeyi düşünemezin bunu kesinlikle unut. gerçekten böyle. sağır insanlar bir judas priest şarkısını beyinlerinde duyamaz körler rüya göremez (kanıtlıdır uğraştırma beni nolur). sadece sonrqadan kör olanlar belirli bir zman rüya görebilir.
şimdi insan sadece gördüğü ve hakkında düşünebildiği şeyleri hayal eder bunu biliyoruz dimi? bunu da nasıl biliyoruz sana demorikotirini yi hayal etdiyeceğim fakat hayal edemeyeceksin onun ne oldugu hakkında ilgin yok saece adını biliyorsun. ahiret de böyle biliyorsun ama tasfiri bilmiyon. cehennemde yanıcağımı gördüm diyenler var diyosun da bu hayal edilebilir.bir insanın yandıgını filmlerde görürsün ve bunu hayal edersin yada mezarlıga gitttiyse bir insan hayatında rüyasında kendisini mezarda oldugunu görebilir.ama eğer rüyadaki hayal yani şuan gördügün rüya ahiretle ilgili değilse mesela kafede kız arkadaşınla konuşma rüyası bu fakat rüyanın sonunda biri seni tabancayla öldürüyor bundan sonra başka. o zaman kadar kzılara yoğunlaşan beynin tekrardan ahiretle ilgili hayal kurması gerkeiyor fkat bilmiyor. önce hayal kurup sonra rüya görmesi gerek. çünkü gözüyle görmedi. oyüzden uyanıyorsun.
kısacası duyu organınla algılamış oldugun herşey rüyanda önüne çıkar fakat tam orada algı dışı sadece beynin var olan brşey devreye girerse error alır uyanırsn -
154.
0@141 @133 ü oku panpa
-
155.
0ayraç
-
156.
0muhabbet ciddiye döndü am züt meme
- 157.
-
158.
0@137 138 142Tümünü Göster
planck uydusunun fırlatılmasına günler kala gökgünce'de kozmoloji konularına yer vermek istiyordum; ilk yazım evrenin genişlemesi ve evrenin yaşı konusunda.. diğerleri yolda..
evren dediğimizde herşeyi anlıyoruz: gezegenimiz dünya, güneş ve diğer güneş sistemi üyeleri, galaksimiz samanyolu, diğer galaksiler ve aradaki uçsuz bucaksız uzay... eski zamanlarda bütün bu yapının değişmeyen bir düzene sahip olduğu ve ezelden beri varolduğu düşünülüyordu, taa ki 20. yüzyıla kadar. artık evrenin hızlanarak genişlediğini ve 13.7 milyar yıllık bir geçmişe sahip olduğunu biliyoruz. en azından elimizdeki veriler şu anda bize bunu söylüyor. peki bunları nasıl bilebiliyoruz? evrenin genişleme hızını nasıl ölçüyoruz? evrenin yaşını nasıl hesaplıyoruz? ve belki de en önemlisi, bunlar ne kadar doğru?
evrenin genişlemesinden kastımız galaksilerin birbirinden yüksek hızlarda uzaklaşması. burada hangi galaksi üzerinde olduğunuzun bir önemi yok; bütün galaksilerdeki gözlemciler(galaksi kümelerinde kütle çekimi ile bir arada duranlar dışında) diğer galaksileri kendilerinden uzaklaşıyormuş gibi görüyor. bunu tarif ederken en çok kullanılan örnek bir balon üzerine noktalar çizerek balonu şişirdiğimizde her noktanın arasındaki uzaklığın artıyor olması örneği ile kabaran üzümlü kekteki üzümlerin arasındaki mesafenin artıyor olması örneğidir. bu örneklerden de yola çıkarak evrenin genişlemesini tanımlamaya çalıştığımızda aslında galaksilerin ayaklanıp birbirinden uzaklaştığını değil, galaksilerin arasındaki uzayın genişlediğini yani yeni uzayın oluştuğunu kastediyoruz.
genişleyen evreni balon üzerine çizlmiş galaksilerin bolon şiştikçe birbirinden uzaklaşmasına benzetebiliriz.(kaynak : dkimages)
evrenin genişlediğine dair ilk gözlemler edwin hubble tarafından 1930'lu yıllarda yapılmıştır. hubble elde ettiği verilerle galaksilerin bizden uzaklaşma hızlarının bize olan uzaklıklarıyla doğru orantılı olduğunu görmüş ve bugün hubble sabiti adını verdiğimiz bir orantı sabiti ortaya koymuştur.
edwin hubble (1889 - 1953)
peki evren başlangıcından beri genişliyor mu? bu genişlemenin hızı hep sabit miydi?
evrenin şu andaki genişleme hızı(hubble sabiti) hubble'ın "hubble key project" projesi ile uzak galaksilerdeki cepheid değişken yıldızlarının parlaklıkları ve uzaklıkları arasındaki ilişkiden yola çıkarak yaptığı ölçümlerde (yani evrenin genişleme hızını belirten sabitin) %10 hata ile (70km/sn)/megaparsec olarak hesaplamıştır.
cepheid değişken yıldızlarının kullanılmasındaki neden, bu yıldızların parlaklık değişim periyotları ile gerçek parlaklıkları arasında bilinen bir ilişkinin olmasıdır. bir yıldızın gerçek parlaklığını ve gözlenen parlaklığını bildiğiniz durumda o yıldızın uzaklığını ölçebilirsiniz. hubble diğer galaksilerdeki cepheid değişken yıldızlarının parlaklıklarını inceleyerek uzaklıklarını hesaplamıştır.
bunun ardından 90'lı yılların sonunda gönderilen wmap uydusu kozmik mikrodalga fon ışınımı üzerinde yaptığı çalışmalardan, genişleme hızını (73.5km/sn)/megaparsec +/- 3.2 olarak bulmuştu.bu da alışık olduğumuz rakamlarla %7 hata ile (22km/sn)/milyon ıy'na denk geliyor. yani bizden bir milyon ışık yılı uzaklıktaki bir galaksinin bizden 22km/s hızla uzaklaştığını görüyoruz.
hubble sabitinin tam olarak ölçülmesindeki önem neydi peki? yukarıda bahsettiğim genişleme filmini geri sardığımızda galaksilerin ortak bir zamanda aynı noktadan ilerlemeye başladığı nı gözlüyoruz(büyük patlama noktası). bunun için de hesabı geri geri yaparak gözlenen bir galaksinin, aramızdaki mesafeyi mevcut hızıyla ne kadar sürede aldığını ölçtüğümüzde evrenin yaşını bulabiliriz :
örneğin bizden 1 milyon ışık yılı uzaklıktaki galaksiye bakıp hızını 22km/sn olarak ölçtüğümüzde; aramızdaki mesafeyi bu hızla ne kadar sürede aldığına bakarsak :
t=d/v = 1 milyon ışık yılı/ (22km/s) = 13.5 milyar yıl
olarak buluruz. buna th, hubble zamanı deniyor.
fakat burada bir sorun var; bu galaksinin başlangıçtan beri sabit hızla hareket ettiği varsayarak yukarıdaki sonuca ulaştık. diğer alternatifler nedir peki?
üstteki grafikte dikey eksen uzaklık(distance), alttakinde ise genişleme hızı(speed) verilmiştir. grafiklerin yatay eksenleri büyük patlama anından (t=0) günümüze(now) kadar olan zamanı gösteriyor.(kaynak : ttc - cosmology)
genişleme hızı evrenin başlangıcından beri sabit ve 22km/sn ise evren yeşil çizgi gibi hareket edecek ve evrenin yaşı th kadar olacak. hızı başta daha yüksek ve şu an azalıyorsa(decelarating) evrenin yaşı(age) th'den daha küçük olacak. hızı başta 22km/s'den daha küçük olup şuanda hızlanıyorsa(accelarating) evrenin yaşı th'den yani 13.5'dan daha büyük çıkması gerekir.
peki gerçek evren bunlardan hangisine uyuyor?
üstteki grafikte dikey eksen uzaklık(distance), alttakinde ise genişleme hızı(speed) verilmiştir. grafiklerin yatay eksenleri büyük patlama anından (t=0) günümüze(now) kadar olan zamanı gösteriyor.(kaynak : ttc - cosmology)
şişme teorisine göre (inflationary big bang) evren, ilk başta yavaşlayarak(decelarating) genişlemiş ardından karanlık enerjinin madde üzerine domine hale gelmesiyle (yaklaşık 4 milyar yıl önce) evren hızlanarak(accelerating) genişlemeye başlamıştır. bu genişleme sürecini hesapladığımızda ise bulduğumuz yaş (actual age) 13.7 milyar yıl. yani hızı 22km/s sabit kabul ettiğimizde bulduğumuz değerin 1.02 katı... demek ki, hızı sabit kabul ederek büyük bir hata yapmamışız.
evrenin yaşını ölçmek için bir diğer yol ise galaksilerin yaşını ölçmektir. bunun için de örneğin samanyolu galaksisinin yaşına baktığımızda, yıldız kümelerinin yaşı bize bir çok fikir veriyor. yıldız kümelerinde yüzlerce veya bazı durumlarda on binlerce yıldız bulunuyor. bu yıldızlar da hayatları süresince hr diyagramı adı verilen bir doğru üzerinde sıralanıyorlar. büyük kütleli olanlar grafiğin sol üstünde, daha küçük olanlar ise sağ altta bulunuyor. büyük yıldızların hızlı yaşayıp genç öldüğünü bildiğimizden dolayı bir küme içerisindeki hr diyagrdıbının uzunluğunu ölçerek kümenin yaşı hakkında bir fikir elde edebiliriz.
ana kol (main sequence-grafikte doğru üzerine sıralanmış yıldızlar) üzerinde sıralanmış yıldızlar büyüklükleri ve parlaklıklarına göre gösterilmiş. dev yıldızlar sol üstte, daha küçük yıldızlar doğruyu takip ederek aşağıda bulunuyor
örneğin 250 milyon yıl yaşında genç yıldızlardan oluşan m11 yıldız kümesinin hr diyagramı :
(kaynak : ttc - cosmology)
12 milyar yaşında olduğu bilinen yaşlı yıldızlardan oluşan küresel bir yıldız kümesinin hr diyagramı :
(kaynak : ttc - cosmology)
samanyolu ve yakın galaksilerdeki yıldız kümeleri incelendiğinde yaşlarının 14 milyar ışık yılına yaklaştığını fakat bu değeri geçmediği gözleniyor. bu da 13.7 milyar yıl ölçümünü destekleyen bir kanıt oluşturuyor.
son olarak eklemek istediğim, hubble sabitinin değerin sonucuna baktığımızda evrenin belirli bölgelerin birbirinden uzaklaşmaları ışık hızını dahi aşmıştır. fakat bu hiç bir kuralı çiğnemez! çünkü einstein'ın özel görelilik kuramıyla gösterdiği şekilde, aynı eylemsizlik referans siteminde (lorentz frame) bulunan gözlemciler bağıl hızı, ışık hızından fazla ölçemezler. fakat bu uzayın kendisi için geçerli değildir. çünkü uzayın genişlemesinden bahsederken galaksilerin ışık hızından hareket edip uzaklaşması değil, galaksiler arasında yeni uzayın oluşup galaksileri daha uzağa sürüklemesinden bahsediyoruz. bu durumda geçerli olan özel görelilik değil ışık hızının üstüne rahatlıkla çıkabileceğimiz yüksek gravitasyonel potansiyele sahip alana giriyoruz, yani genel göreliliğin alanına. bunun sonucunda yerel bir gözlemciye göre hızı ışık hızını aşmadıkça eisntein'a göre bir problem yok. bununla ilgili güzel bir tartışmaya bu bağlantıdan erişebilirsiniz.
copy pastedir kusura bakmayın.ama demek istediklerimi bu adma demiş. gece 4 oldu düşünmekte zorlanıyorum -
159.
0beyler şimdi "uzay bilimleri" okuyan birisi olarak size kesinlikle belirtmek istiyorumki evren sonludur.
sonsuz olan şey ise evrenin genişlediği ortamdır. yani bu evren sürekli genişliyor fakat neyin içinde genişliyor?
uzay dediğimiz şey içinde galaksiler, yıldızlar, vs gibi maddeler olan boşluktur. sonludur. sonu ise maddenin bittiği noktadır. o noktadan sonra ne vardır kimse kestiremez.
yani dünyanın içinde bir balon şişirdiğinizi düşünün ve o balon sürekli büyür. sonsuz olan dünya, sonlu olan balondır.
peki uzay ne kadar büyüktür?
evrenin yaşı 13 milyar yıl, evren ışık hızıyla genişlemeye başlayıp sonra genişleme hızı sürekli düşmektedir. bu hız düştükçe 0 noktasında çekim kuvveti baskın gelecektir ve teoride evren yeniden tek bir noktaya sıkışana kadar küçülecektir.
fakat genişleme hızını sabit düşünürsek (hesap kolay olsu ndiye).
13 milyar yılı saniye cinsinden yazar ve bunu 300.000 km ile çarparsak evrenin yarı çapını buluruz.
bu yarı çapı kürenin hacmi förmülüne yerleştirirsek size evrenin boyunu gösterir.
4/3 x pi x r^3 r=evrenin yarı çapı.
tabiki süreki büyüme hızı yavaşladığı için bu sonuçtan daha küçük bir sonuç olacak. anlaşılması b asity olsun diye hızı zabit aldım. -
160.
0aga demek istediklerimizi zaten bugüne kadar bir sürü insan demeyi bırak tartışmış tarihe damgasını vurmuş. biz ne anladık olayı değil mi bu saatte kastığımız
-
161.
0@144 142de ben bi soru sormadım , pozitif bilime inandığını söyleyenlerin teorileri kanıt göstererek ispatlanmış gerçeklerden bahsetmesini eleştirdim zira hakkında kesin bulgular yoksa , o bilimsel bi kanun haline gelmediyse kesinlik veya ispat bildiren birşey değildir.
sorduğun soruya gelince inan manuele almış hayvan var mı bilmiyorum ama ben en azından biz insanlar adına ezelden beri böyle olduğunu düşünüyorum. konu hakkında bi açıklaman fikrin varsa duymak isterim.
not:am züt meme am züt meme , seviye düşürücü. -
162.
0@150 iyi de her şeyi sen kendi göreceliğine göre ele alıyorsun. senin uzay zaman içinde kestiremediğ ya da gibtir et kuantum fiziği
-
163.
0@37 bende de öyle oluyor biz doğmadan önce nasıldık ölünce nasıl olcaz bi türlü aklım almıyor
-
164.
0@144 insna organlarının kontrolunu ele alabilir.
istemli istemsiz bütün kaslarını kontrol edebilir. sadece çalışma sayesinde.
beynin belli bölümleri bizim kontorlumuz altında. eğer istemsiz ölümü kontrol altına almayı bşaarırısak kontrol edebiliriz.2 örneke verice.
1 placebo etkisi :
hasta insanlara bir hap veriliyor dior bu gribinizi geçirecek başak bişey kullanamyınç bu admalr bunu kullnadıktan 1 hafta snra iyileşiyorlar. verilen şey bonibon. ama iyileşiyorlar. bunlar yapılmış deneyler.bu palcebo etkisidir. insan düşünmezsini koşulsuzca inanırsa organlarını kontrol edip iyiletiriyor. hatta bazı dini ayinlerde sizi tanrıya kavuşturacak diyolar ve illerine şiş sokuyolar ama hiç acımıyor dilleri. çünkü inanıyorlar koşulsuz nanınca beyin acı resreptörünü devredışı bırakıyor çünkü bu admaa güveniyorum bu ne derse dogrudur diyor insan ve acımayacagına inanıp sokunca acımıyor. acı dediğimiz şey nedir onu da pmen sonra anlatırım
2 kendi kednien iyileşen tümorler
yapılan bir çalışmada moralleri yüksek tutulan ve iyileşeceğine inanan hastaların kemoterapiye daha öabuk yanıt verdiği kanıtlanmıştır. çünkü beyinleri tamma ya raadol iyileşicme diyor ve iyileşme yönünde sen kara vermesen de adım atıyor.
bu iki deney gösteriyor ki vücudumuzu kontrole deibliyoruz ama dogrudan böbrek sen biraz üste çık yada kalp dur diyemiyoruz -
165.
0@150 abi sen nu okuyup söyleyince millet inanıyor ben uzay bilimleri okumadan söyleyince inanmıyorlar.
demekki bişeyin okuunu okumak insalara koşulsuz sualsiz bir inanç sağlıyormuş
hee bide fikrimi desteklecek birini buldugum için saol. -
166.
0@155 bahsettiklerinden haberdarım ama adam proteini vitamini yönlendirmekten bahsediyo. misalen doğru çalışmayla vücuduma aldığım tüm proteini kas hücrelerinin yenilenmesinde kullanabilir miyimi soruyor?(umarım doğru örnek verebilmişimdir mk.)
-
167.
0
-
168.
0sabah oldu dağılın
-
169.
0lan olum nabıyonuz başımıza daş yağacak. indirin şu seviyeyi hemen.
am züt meme. -
170.
0@157 neden bebekler ölür? hani dinsel açıdan yaklaşacak olursak mademki burası bir test dünyası, mademki buradaki yaptıklarımızın karşılığını cennet ya da cehennem olarak alacağız, ufacık bebekler, dış etkiye maruz kalmamış çocuklar niye ölür?
-
sağdaki neyse de
-
bu elaman akil hastasi hayalinde ulke
-
ilkokuldayken siniftaki kızları döverdim
-
tylerr dursun burayaa gel
-
cccrammsteinccc günaydın başlığı cügü rekoru
-
yatiyom ben ya
-
türkiyenin dünyadan övgü aldığı video
-
nurten ve elmas hanimlar evde vakit geçiriyor
-
beyler en son ağladığınız filmin adı neydi
-
lahana haşlamiştim kendime
-
uzun sure inciye giremiyen memati
-
sözlük sayfaları neden sıfırlanmamiş
-
gapdan girk beri bag hele
-
kendimle ilgili beklentileri baya dusurdm
-
ilk önce iş
-
beyler bu sene antalya manavgata gittim
-
gassal izleyen ve ya izlemiş ne kadar insan varsa
-
bazı bayanlar başına gelenleri hak ediyor
-
evvel zaman içinde kalbur 560bin olan mal
-
buyuk fontla yazi yazan
-
wow girl olarak meme uçlarim
-
elazığ çuf çuf hikayesi
-
insanlar doğuştan taşaklarını
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 14 01 2025
-
560 bin iti
-
neyse yarın mesai var
-
kafkas manla teke tek çıksak acaba
-
ne oldu lan gotunuzmu titredii dava
-
atatın neden hiç erkek evlatlığı yok
-
başı açık bayanların namusu
- / 2