1. 51.
    +2
    apartmanın önüne geldiğimizde pis kokular geliyordu yine burnuma.

    hayırdır inşallah deyip bu sefer sessiz kalmadım.
    "mıstık dün akşamki lağım kokusunu alıyorum ben."

    mıstık bembeyaz oldu "ciddi misin?" diye sordu titrek bir sesle.

    "evet, ama bu sefer senin ağzından geliyor bu lağım kokusu"
    deyip ufak bir tebessüm atıverdim.

    "saat iki olmuş senin muallakliklerin yüzünden hiçbir şey yemedik, normal" deyiverdi.

    biraz olsun yüzlerimiz neşeli merdivenleri tırmanmaya başladık.

    mustafagilin evi en üst kat, merdivenin tam karşısında kalıyordu.

    • **
    ···
  2. 52.
    +2
    iklime teyzenin önerisi ne olacak bakalım düşüncesiyle kapının önüne geldik.
    zile bastık: sessizliği bozuverdim kısık sesle
    "dıbınakoyim başımıza gelenlere bak, millet duysa kafayı yemişsin gibik der"
    mustafa ince pis bir gülüş yaptı gözlük altından.

    konuşma esnasında zile tekrar basıyorduk ve kapı açılmıyordu.
    evde olmalıydı iklime teyze oysaki?

    mustafa "öööf... uyumuştur heralde ya da sohbete gitmiştir.
    arabada anahtarım, alıp geliyorum." diyerek merdivenleri hızlıca inmeye başladı.

    ben de mustafa'yı bekleyişe geçtim, içimde tedirginlik var hala.

    apartmanların tavanını bilirsiniz, çoğunluğu cam tavan olur ve gökyüzü gözükür.
    gözüm oraya ilişti bir anda. kargaydı, evet evet karga. bir tane karga tavanın üstünde camı didikliyor "tık... tık... tık... tık... " şeklinde.

    kendi kendime "iyice kafayı yiyorsun dıbınakoyim, bırak kuş ne tak yiyosa yesin."

    demeye kalmadan ikinci karga da tavana kondu.
    ve üçüncüsü. ve dört...

    dört tane karga camı kırmak istercesine tavanı didikliyordu "tık tık tık tık tıktık... " kesintisiz sesler eşliğinde, mustafa'nın merdivenin başına geldiğini gördüm.

    • **
    ···
  3. 53.
    +1
    "hadi dıbınakoyim hadi." deyiverdim apartmanın içerisinde.

    merdivenin başından bana baktı... baktı... koşarak kaçıverdi merdivenlerden!
    peşinden koştum, kapı çıkışına kadar. aramızda 1 metre var ya da yok. kapıyı açtı ve gitti.

    binanın girişine doğru koştum, giriş yolunu geçtikten sonra.

    karşıya bir baktım park ettiğimiz yerde mustafa, hakan ile muhabbet ediyor kapı önünde.

    yanlarına gittim, hakan'a selam verdim. o da gidiyormuş zaten, tekrar selamlaştık

    mustafa'nın koluna girdim. içimdekileri anlatmalıyım, kargalar, neden koşup gittiği ama en yakın arkadaşımın bana deli, şizofren muamelesi yapmasını istemiyordum.

    sadece şunu sorabildim.
    "niye bu kadar beklettin dıbınakoyim?"

    cevapladı: "lan aşağı indim anahtarı alıcaktım, hakan'ı görünce ayıp olmasın diye kaldık orada kitlendik muhabbete."

    anlaşılan o ki, merdivenlerin başında gördüğüm durum aynı hasan abiyi mutfakta görmem gibiydi.

    ya şizofreni belirtisi ya da gerçekten ifritlerin oyuncağı olmuştum...

    • **
    ···
  4. 54.
    +1
    artık bir şeyler yapmalıydım. tekrar çıktık mustafagilin evine, en üst kata doğru tırmanıyoruz yine. kafamı merdiven korumalıklarından sarkıtıp yukarı doğru baktım.

    güneş yüzüme doğru vuruyordu. kargaların hiçbirisi yoktu, acaba anlık mıydı gördüklerim?

    ayık kafayla bunları görmem mümkün müydü?

    hiç sanmıyorum, rüya görmüyordum.

    arkama baka baka yürüyordum, mustafa önde devam ediyordu.

    kargalar yalandı da, peki ya mustafa?

    bana aşağıdan baktı... baktı... amaçsızca koşmuştu sonra da.

    "aklımı kaybetmek üzereydim."

    • **
    ···
  5. 55.
    +2
    yine geldik kapının önüne, bugün ne çok uğrama eğilimi göstermiştik mıstıkgilin evine?
    çık gir, çık gir...

    o kadar sıkıntılardayım ki "acaba bizi bir şeyler bu eve mi çekiyor?" diyorum kendi kendime. sonradan salak olduğumu düşünüp kendi kendime utanıyordum.

    mustafa anahtarı kilide soktu, çevirdi.

    kilit dönmüyordu...

    tekrar zorladı, dönmedi.

    "ver şunu amk" diyerek anahtarı elinden aldım, kapının kilidine soktum daha en ufak şekilde çevirmeden anahtar elimde kırılıverdi. ucu yuvanın içinde kaldı.

    mustafa konuşmasa da bakışlarından tasvir etmek zor değildi sarfedeceği cümleleri...

    "senin ben beyninin midilini gibeyim." diyecekti.

    ve dedi.

    tam beni aşağılarken evin içerisinden ses geldi. birisi yürüyordu sanki evin içinde.

    • **
    ···
  6. 56.
    +2
    mustafa'yla birbirimize bakarak zili çalmaya başladık.

    bir yandan mustafa kapıyı tıklatıyor hışımlı bir şekilde, diğer yandan "açın kapıyı" diye serzenişte bulunuyordu. tuhaftır, kapı açıldı.

    meryem abla açtı kapıyı, uykulu bir hali vardı.

    "ne bağırıyosun yaa, açtık işte." diyerek kapıyı açtığı gibi odasına geri dönmüştü.

    ayakkabıları çıkartıp eve girdik.

    elime ince uçlu tornavidayı aldığım gibi kapının deliğini kurcalamaya başladım. yediğim taku düzelteyim derken,
    iyice kötüye gitti kilidin hali.

    mustafa yine hakaret etti bana ve konuşmaya başladı
    "dıbınakoyim yapacağın işin, göbek alıp geliyorum ben."

    evin hemen aşağı çaprazında nalbur/anahtarcı tarzı bir dükkan vardı. ama mustafa oraya gitmemeliydi.

    giderse ben tek kalacaktım yine ve korku senfonileri yeniden çalmaya başlayacaktı.

    meryem abladan zaten şahsi olarak ürküyordum bazenleri.
    sessiz, değişik bir yapısı vardı kendisinin.

    ama "gitmi kirkiyirim bin di giliyim:(" diyecek halim de yoktu.

    "tamam birader, geç kalma" diyebildim sadece.

    • **
    ···
  7. 57.
    +2
    evin içinde dünki yaşadıklarım gözlerimin önünde geçiyordu, kapının hemen sağ tarafı salonu görüyordu zaten. şöyle bir baktım... baktım...

    hasan abinin dün geceki o halleri, yılan gibi vücudunun bükülmesi, çıkarttığı sesler, kuran'ın 4-5 sayfasını eliyle kopartması.

    bunlar şaka olmalıydı, gerçeğe dair korkularımın azalması için şaka olmalıydı.
    sadece şaka.

    akşam herkes eve gelip, "sana şaka yaptık sezer; belki her şey düzelir dine dönersin, namaz kılarsın diye, ibret alırsın diye şaka yaptık!" demelerini bekleyecektim.
    başka çarem yoktu.

    aslında kafamda soru işaretleri de yok değildi.

    bayılıyorum, bir kalkıyorum üstümde hasan abi ve mustafa

    iklime teyze başımı okşuyor, mehmet amca karşımda kuran okuyordu.

    hasan abiye yapılan çıkartma ritüeli bana uygulanıyordu.

    acabalar kafamda uçuşuyordu.

    her şey çok karışık, çok bulanıktı...

    • **
    ···
  8. 58.
    +1
    meryem abla bağırıverdi içeriden, mustafa gidince olaylar başlıyordu.
    geldiği zaman her şey sona eriyordu. bu bana yönelik bir kafayı kırdırma yöntemimiydi acaba? benimle oynuyorlar mıydı, bilemiyordum.

    çığlığı duyduğum gibi içeri koşuverdim.

    "abla noldu?" diye seslenecektim ki yatağın üstüne çıkmış.

    "sezer orada, orada yatağın altına kaçtı!" dedi meryem abla.

    ağzım yüzüm titreye titreye "n-ne abla, ne kaçtı?"

    "böcek yaaa, hamam böceği, alta girdi kocaman sezer, kocaman!"

    off... içimin daraltısını tek bir nefesle dışarı bırakıverdim

    ve terlik hamleleriyle böceği haşat edene mütevellit vurmaya devam ettim.

    ta ki hareketi kesilene kadar...

    • **
    ···
  9. 59.
    0
    "abla ödümü kopardın, aşk olsun." diyerek, çıkış kapısına yöneldim tekrar.

    evin içinde dolaşmak istemiyordum mıstık gelinceye dek.

    keşke evin içinde beklemeye devam etseydim. kapı ilişiğinden, tekrar apartman tavanına kilitlendi gözlerim. yine aynı karga vardı. bu sefer cama tık tık diye vurmak yerine kafasını sağa, sola çevirip duruyordu.

    daha fazla incelemeden arkamı döndüğümde meryem abla bana bakıyordu.

    • **
    ···
  10. 60.
    0
    birden döndüğümü fark edince tuhaflaştı, kafasını çevirdi odaya ve tekrar bana baktı.

    "abla.. bir şey mi oldu?" diye sordum. bana bakmaya devam ediyordu.

    arkamı döndüğüm gibi mustafa'ya çarpmam bir oldu.

    elindeki a-101 poşeti ve poğaça paketi yere düşüverdi.

    "pardon kanka" deyip yerdeki poşeti aldım ve kapıyı örttük.

    meryem abla da tekrar odasına geçti...

    • **
    ···
  11. 61.
    +1
    mutfağa oturduk yine, dayanamadım bu kez.

    "birader susayım susayım diyorum olmuyor. sizin evde bir şeyler var, ama tam olarak ne ben de bilmiyorum. sen ne zaman ortalıktan kaybolduğunda bir dolu şey oluyor. bahçeli'de de aynısı oldu. yanımdan ayrıldığın anda sıkıntılara giriyorum, saçma sapan şeyler görüyorum."

    mustafa halime acımış olacak ki sırtımı sıvazlayarak "halledicez bro, her şeyin sorumlusu benim. almamalıydım dün seni, olaylardan çok etkilendin. hepsi benim hatam" deyiverdi.

    sinirlendim: "lan ne etkilenmesi, birebir gördüm diyorum. dün başıma ne taklar geldiğini sen söyledin gerizekalı. hadi etkilendim diyelim dünki olanlar ne?"

    mustafa standart iç çekmelerinden birisini daha gerçekleştirdi. ve lafa girdi.

    "gerçeği söyleyeyim mi?"

    tuhaf bir bakış attım mustafa'ya

    "??"

    "aslında dün hiçbir şey yaşanmadı."

    • **
    ···
  12. 62.
    +1
    "ne demek yaşanmadı oğlum, ne diyorsun?"

    "sabah seni hastane ziyaretine geldim. 3 haftadır yatıyordun, yeni kalktın. doktor da ne diyorsa, ne kurguluyorsa kafasından gidin. onaylayın. sakın zıt cevap vermeyin, söylediği ne ise olmuş gibi hareket edin dedi bize."

    PiS PiS BAKtım mustafa'ya.

    devam ediyordu.

    "konya yolu üzerinde tepetaklak oldu araban, perte çıktı. haberlerde 1.5 haftadır sen konuşuluy... "

    cümlesini tamamlamadan elimin tersiyle ağzına BiR tokat vurdum.

    canı yanmadı şerefsizin, aksine gülmeye başladı.

    "ciddi ol lan iki dakika!" diye serzenişte bulundum.

    "annem gelsin hele, halledicez birader.
    ben de çok üzülüyorum yemin ederim.
    ama sana kardeş sözü, halledicez için ferah olsun. hem ben ne deyip de bugüne kadar yapmadım şerefsiz?" diyerek güven verdi bana.

    oturup poğaçaları yedik. sonunda bir şeyler yiyebildik...

    • **
    ···
  13. 63.
    0
    önümüzdekileri zıkkımlandıktan sonra, tıkırt diye kapının açıldığını duyduk.

    kapıdan kafayı uzattık, iklime teyze gelmişti.

    elinde poşetler vardı, markete gitmiş.

    hemen elindeki poşetleri alıp, içeri yerleştirdik.

    iklime teyze gözlerimin içine baktı. iyice yaklaştı. yakından baktı.

    "sen korkmuşsun, içinde hala telaş var." dedi.

    ben de cevap verdim. "iklime teyze, devam ediyor her şey." dedim.

    hafifçe gülümsedi.
    sonra suratı normal haline döndü.
    daha sonra kaşları çatıldı.

    içeri geçti hiçbir şey demeden.

    • **
    ···
  14. 64.
    0
    mustafa da annesinin tepkilerini anlamamış olacak ki hemen arkasından gitti.

    ben oturuyordum mutfakta, çay içiyordum ki

    hafiften bir bağrışma duydum. normalde hiç huyum değildir, ama dayanamadım.

    hafiften salon kapısına yaklaşıp, kapıyı dinliyordum.

    "rahatsız ediyor onları, bu eve getirmeyeceksin bundan sonra bu çocuğu."

    bu cümleyi duydum tam olarak. bir şeyler dönüyordu. kötü şeyler...

    aniden omzumda bir el hissettim.

    kalbim o 3 saniyelik dilimde yerinden çıkacak gibiydi.

    arkamı döndüm...

    • **
    ···
  15. 65.
    +1
    arkamda meryem abla vardı, tuhaf bir bakış attı bana.

    kapıyı dinlediğimi fark etmişti.

    bu çok utanç vericiydi, ama içeride de benim hakkımda tuhaf şeyler konuşuluyordu.

    ufak bir tebessüm atarak meryem ablaya, mutfağa geçtim tekrar.

    bilmeliydim. her şeyi bilmek hakkımdı!
    neler oluyordu acaba? "onları rahatsız ediyor, eve getirme onu" da ne demekti?

    ben mustafagili rahatsız etmiyordum,
    ama evde başka misafirler de vardı da benim mi haberim yoktu?

    her şey iyice karışmıştı.

    beynimde tam bir kaos ortamı vardı...

    • **
    ···
  16. 66.
    0
    mutfağa tekrar dönüp bir su aldım dolaptan.

    yüzüme döktüm suyu direk, içmedim.

    neler oluyordu, anlayamıyordum.

    derken salonun kapısı açıldı ve mıstık yanıma girdi.

    "hadi çıkalım birader." dedi.

    az buçuk duyduklarımı hiç çaktırmadan: "oğlum demedin mi iklime teyze bi çözüm bulur diye?"

    gözlerimin içine baktı: "çıkalım sezer, hemen hem de."

    mustafa'nın hareketleri tuhaftı. neredeyse evden kovacaktı beni çocukluk arkadaşım.

    "iyi madem" dedim. antireye geçtik.

    ayakkabılarımı giyerken, duvarda asılı duran çerçeveyi fark ettim.

    hafif bir oynama yaptı. kafamı başka tarafa çevirdim.

    eğilerek ayakkabılarıma baktım.

    tekrar kafamı kaldırdığımda çerçeve ters dönmüştü.

    ...

    ...

    ...

    • **
    ···
  17. 67.
    +1
    mustafa'ya baktım, bana baktı ve kafa sallarcasına bir işaret yaptı.

    derhal çıktık evden. kapıyı hızlıca çekerek.

    kış saati hesabı, hava erken kararıyordu.

    tam ikindi vakti diyebiliriz. hafiften karanlık çöküyordu.

    apartmana adımı attık.

    sensörler yanmıyordu, ileri-geri yaptım.

    yanmadı.

    mıstığa: "dıbına koyim ya, dıbına koyim noluyo!" dediğimi hatırlıyorum.

    mıstık çakmak yaktı "düş arkama" diyerek basamakları inmeye başladı.

    korkudan ölecek gibiydim, kalbimin atışları adeta bateri gibiydi.

    ilk katı iniverdik...

    önümüzde 2 kat daha vardı...

    • **
    ···
  18. 68.
    +1
    ayak uçlarıma basa basa mıstığı takip ediyordum.

    apartmandan yağmur sesleri gelmeye başladı.

    "gulk... gulk... gulk... "

    daha çok musluk sesi gibiydi.

    açık kalmış, 3 saniyede bir damla düşüren musluk...

    daha sonra gıcırtılar gelmeye başladı.

    kapı gıcırtıları. adeta kulak tırmalıyordu.

    kendimi zombiland'da gibi hissediyordum.

    sanki sonsuz bir labirentteyiz de, çıkışı arıyormuşuz gibi.

    son adımı da atmıştık, artık bir kat kalmıştı ve apartmandan çıkıp kurtulacaktık.

    ama işin daha ilginç ve korkutucu tarafı, aslında ödlek biri olan mustafa'Nın önden sakin sakin hiçbir şey duymuyormuş gibi konuşmadan ve sessizce ilerlemesiydi.

    yeniden aklıma takıldı o cümle
    "onları rahatsız ediyor, bu eve getirme onu bir daha... "

    • **
    ···
  19. 69.
    0
    en alt kata indik sonunda damlama ve gıcırtı sesleri eşliğinde.

    kolonları döndük, tam "oh be çıkışa geldik" dedim içimden

    ama gelmemiştik.

    neden mi?

    kapı yerinde yoktu...

    kapı yoktu...

    kapı yoktu...

    tekrar baktım.

    yoktu kapı.

    yoktu.

    yok.

    • **
    ···