1. 26.
    +1
    mustafa 1.83, ben 1.85, altımızdaki adam 1.60 ve ufak bi abimiz.

    mehmet amca hızlandıkça, yavaş yavaş altımızdan kalkıveriyordu ufacık adam...
    birden ayağa kalkıverdi, bağırıyordu kendi kendine. öldürecekti bizi kesin!
    sol koluyla vurduğu gibi iklime teyzeyi koltuğa fırlattı. mustafa boynuna sarıldı, mustafayı sırtından attı. gözümün içine bakarak, kolumu büktü.

    o acıyla yere düşüverdim...

    mehmet amca sanki olaylardan habersiz gibi sesli sesli okumaya devam etti,
    üstüne doğru yürüyordu mehmet amca'nın.

    kesin boğacak, öldürecekti...
    ···
  2. 27.
    0
    sağ eliyle kuran'ın tuttuğu gibi 4 sayfasını kopardı ve yere düşüverdi.
    garip uğultular çıkartmaya başladı, yüzünün rengi değişti. nefes alışverişi yavaş yavaş düzeliyordu. kendine gelmişti hasan abi.

    hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
    iklime teyze hemen üstüne okunmuş gibisinden bir battaniye verdi.

    15 dakika boyunca o ağladı, biz izledik...
    ···
  3. 28.
    +1
    ağlarken birden korku dolu bakışlarla kafasını bir sağa, bir sola, bir yukarı çeviriverdi!
    30 saniye boyunca bunu yaptı. korkudan gözlerimden yaş geldi o anda, bitmemişti henüz...

    "her yerdeler baba, her yerdeler 14 tane var burada" diye ağlamaya devam etti hıçkıra hıçkıra. 36 yaşındaki adam çocuk gibi ağlıyor, korkuyordu karşımızda...
    ···
  4. 29.
    0
    mehmet amcanın yüzü buz kesmişti. aynı hareketleri o da yapmaya başladı.
    kafasını hızlıca sağa, sola, yukarıya, sağa, sola, yukarıya çeviriyordu.

    iklime teyze mustafa ile irem ablayı aldı ve koşarak içeri odaya gittiler.
    şokun etkisiyle yerimden kıpırdayamadım.

    onları izliyordum dehşet içinde...
    ···
  5. 30.
    0
    kadın çocuklarını kurtarmak için kaçtı, beni burada bıraktı diye düşünürken bayılmışım.

    15 dakika kadar sonra ayıltabilmişler beni...

    uyandığımda üzerimde bir battaniye, iklime teyze benim başımda dua ediyor,
    mehmet amca karşımda kuran okuyor, hasan abi ve mustafa sırtıma çıkmışlar dehşet içerisinde bana bakıyorlardı...

    • **
    ···
  6. 31.
    0
    boğuk bir ses tonuyla "ne oluyor ya" dediğimi hatırlıyorum. hiçbirisinden en ufak çıt çıkmıyordu. "hasan abi napıyosunuz, mıstık kalksana üstümden birader canım yanıyor" diyebildim. endişeyle birbirlerine bakıp üstümden kalktılar. halının pürüzü göğüs bölgemi kıpkırmızı yapmıştı, canım yanıyordu.

    "noldu ya, niye üstüme çıktınız?" sorusunu sordum.
    ···
  7. 32.
    +1
    mehmet amca kuran'ı bıraktı, yanıma gelip bir şeyler okudu.

    "iyi misin oğlum?" diye sordu.
    "ben iyiyim de, ne oldu onu anlayamadım." diyerek hasan abiye baktım.

    korku dolu gözlerle bana bakıyordu.

    "abi iyi misin?" diye sordum.
    "ben iyiyim sezerim, sen nasılsın asıl?" diye sordu.

    "iyiyim de neden bıraktınız beni, niye kaçtınız" diye sordum mustafa'ya.

    ve anlatmaya başladı mıstık...
    ···
  8. 33.
    +1
    "birader içeri koştuk sirke getirmek için, sirke üç harflilerden çıktıktan sonra lağım kokusunu ve olası başkasına geçme durumunu yok eder." içeri geldiğimizde masanın üstüne çıkmıştın ve bağırıyordun. ayağından çekip seni düşürmek zorunda kaldım. düşerken dizini köşesine vurdun. ondan kanıyor, merak etme.

    dizime baktım, kanıyordu gerçekten...

    devam etti mustafa "çocukluktan beri güreşiriz, ben senin böyle güçlü olduğunu bilmezdim diyerek boynunu gösterdi."

    çocuğun boynu mosmor olmuş.

    "b-ben mi yaptım bunu?" diyebildim, gözlerim kıpkırmızı oldu, ağlamak üzereydim...
    ···
  9. 34.
    0
    hatırlamıyordum, hiçbir şey hatırlamıyordum. bir an şaka yaptıklarını düşünmek istedim.
    ama bakışlarının telaşı beni soruyu sormamaya itti.

    midem bulanıyordu, tuvalete koştum.

    mide asidime kadar kustum, kustukça kusuyordum.

    iyi hissetmedim kendimi.

    beni hastaneye zütürün diyene kadar tekrar bayılmışım...

    • **
    ···
  10. 35.
    +1
    gözlerimi tekrar açtım, yanımda mustafa ve meryem abla var.
    koluma serum takmışlar, şoka girmişim.

    kusma ve baş dönmesi bunun tesiriymiş.

    soru sormak istemedim, sadece olanları aklıma getirmeye çalışıyordum.
    ne olmuş olabilirdi, nasıl olurdu?

    bunları düşünmek için çok yorgundum, serum bitene kadar gözlerimi kapatıp hiçbir şey düşünmemeye karar verdim...

    • **
    ···
  11. 36.
    +1
    mustafa'nın beni eve getirdiğini hatırlıyorum az buçuk. arabada ışıkların bulanıklığını, havanın soğuk buğusunu hatırlayabiliyorum. bana yatak sermişler evde, geçtim ve uykuya daldım. sabah mustafa'dan önce uyandım, kafam sanki yerinde değil.

    mutfağa girdim bir bardak su almak için.
    hasan abiyi gördüm. buzdolabına bakıyordu.

    "abi günaydın" dedim. cevap gelmedi. buzdolabının içine bakıyordu hala.
    sinirleri bozuktur diye düşündüm. suyu içip tekrar yattım, sonuçta en samimi arkadaşım da olsa elin evi. onlar uyanana kadar uyuyo taklidi de yapacak olsam, yataktan çıkmamalıydım...
    ···
  12. 37.
    0
    saat 1'e doğru uyandım tekrar. mustafa kahvaltı hazırlıyor mutfakta, sesini duyabiliyorum kettle'ın. kahve için su ısıtıyor. geçtim yanına, günaydın birader dedim.

    "oo cinspor, uyanmışız?" dedi ve arkasından pis bir gülücük attı.
    tedirginliği ve telaşı geçmiş gibiydi. bu beni de bir nevi rahatlattı.

    "dıbınakoyim, ne oldu lan dün tek tek anlat en baştan" diyerek sandalyeye oturdum.

    "kahvaltıyı yapalım, parka çıkarız hava güzel bugün. orada anlatırım." dedi.

    "iyi bakalım" deyip sosislere yumuldum. sonra aklıma takılıverdi.

    "birader, hasan abi bana kızgın mı?" diye sordum.

    "yoo ne alaka?"

    "sabah su içmek için kalktım, dolabın önünde bir şeyler bakıyordu. günaydın dedim, yüzüme baktı sert bi mizaçla ve cevap vermedi."

    cümlemi bitirmemle mustafa'nın kahveyi ağzından püskürtmesi bir oldu...

    • **
    ···
  13. 38.
    0
    Yüzüme baktı, baktı... 30 saniye kadar sonra konuşabildi:

    "ciddi misin lan sen gerizekalı?"

    "ne diyosun mal, ciddiyim tabi." diye serzenişte bulundum.

    olayın aslı berbatmış, bilemedim.

    "hasan abileri, seni hastaneye getirirken evlerine bıraktım. meryemle ben de başında durduk, bizde kalmadılar gece."

    bu sefer kalp ritim değişiklikleri bende oluyordu. izdivaç programlarındaki kadınlar gibi bayılma senfonileri kulağımda çınlıyordu ki mustafa'ya bağırıverdim:

    "su ver su huur çocuğu, su ver!"
    ···
  14. 39.
    0
    hemen su doldurdu musluktan mustafa, bir dikişte bitirdim.

    "huur çocuğu dalga mı geçiyosun lan" diyerek mustafa'ya bi tokat patlattım.
    surat asıp balkona geçti mutfak kapısından.

    saçlarımı geriye doğru ittim elimin tersiyle, yüzümü iyice ovaladıktan sonra ani bir hışımla balkona gittim.

    "noluyo birader noluyo amk, anlat şu olayların hepsini."

    "parka çıkalım" dedi mustafa kısık bir sesle.

    çıktık parka, hemen evin arka tarafı park zaten.

    oturduk bir banka, gözlerinin içine bakıyorum.

    "dün anlattıklarımı hatırlıyor musun? masanın üstüne falan çıktığını"

    "lan saçmalama dıbına koyim, gözüm karardı uyandığımda sırtımı çıkmıştınız"
    "başka da bir şey yapmadım."

    sana bir şey soracağım, bana doğru cevap ver dedi mıstık yüzüme bakarak.

    "sor, dıbınakoyim sor. sorması gereken benim ama sor!" diye cevapladım.

    "cevabı bildiğim halde sorayım. bize geldiğinde abdestin var mıydı?"

    "boy abdesti vardı oğlum, cenabet falan değildim."

    "normal abdest var mıydı?"

    dinin gereklerini yerine getiren insanlar değiliz.

    "yok dıbınakoyim ne abdesti"

    mustafa baktı yüzüme iyice derin bir "hofff" çekti...

    • **
    ···
  15. 40.
    0
    sinirim geçmemiş olacak ki, bir tokat daha vurdum çocuğa.
    "lan dıbınakoduğumun zütvereni 12 senedir arkadaşız, sen benim ne zaman abdest aldığımı, namaz kıldığımı, camiye gittiğimi gördün de soruyosun?" diye serzenişte bulundum.

    bir nefes daha çekti. devam etti: "babamla konuştuk sabaha doğru, hiçbirimize geçmeyip sana geçtiğine göre abdestsizdi sezer, o yüzden çıktığı gibi onu yakalamış. ayrılmak istememiş buralardan. sirkeyi getirene kadar da iş işten geçmiş." dedi.

    mustafa'dan bunları duyunca gözlerim kızardı, o ana kadar iyi olan ben paranoyak oluverdim. parkın içindeki çocuklara bakıyor, ağaçların arkasında birileri mi var acaba diye bakıyorum. bu sefer mustafa'dan geldi tokat.

    "kendine gel dıbınakoyim, halledicez her şeyi"
    ···
  16. 41.
    0
    10 DAKiKA KADAR PARKTA YÜRÜDÜK. içimden mustafa'ya sinirleniyorum, bu bin yüzünden başımıza bela aldık diyorum. sonra kendi kendime "gerizekalı çocuğun suçu ne, o mu istedi böyle olmasını? sana güvendiğinden seni çağırdı gece, ne bilsin böyle olacağını." diyordum.

    hakikaten de öyleydi, yüzüne arada bir bakıyorum yürürken. -kendini suçlu hissediyordu-

    durumu kötü olan bendim, ama o benden daha mutsuz daha tedirgin duruyordu.

    omzuna bi fıske vurdum. "yürü lan puşt, kahvaltı da burnumuzdan geldi. gidip bi çay içelim, sonra da takılırız bahçeli'de." dedim.

    yüzü biraz olsun güldü.

    "sen çekersen gidelim." dedi.

    gülüştük ve kafeye doğru yol aldık.
    ···
  17. 42.
    0
    direk bahçeli'ye indik. bahçeli yedinin ara sokağında tabu kafe var. tam öğrenci mekanıdır, hesaplıdır. nihayetinde trilyonlar kazanan insanlar değiliz. 3-4 yıldır mesken edindiğimiz bi mekan olduğundan, el kol sallaya sallaya girdik.

    kapıda ihsan abi karşıladı: "ooo paşa beyler kayıpsınız, hoşgeldiniz." diyerek.

    onunla biraz şakalaştıktan sonra oturduk bir yere.
    çay istedik, bekliyoruz.

    midem bulanıverdi yine. ama doğuruyorum bildiğin, öyle bir bulantı var.

    "birader ben bi lavaboya gidiyorum." diyerek hızlıca kalktım sandalyeden.

    alt katta lavabosu var, kapıyı ani bir hışımla açtım ve girdim içeri...

    • **
    ···
  18. 43.
    +1
    midem o kadar boş ki kusamıyorum, öğürüyorum tuvalette. aynanın karşısına geçtim, tükürdüm bir dolu. elime yüzüme su vurdum. beynim yanıyor sanki! kafamı musluğun altına soktum, biraz yumuşadı.

    kafamı kaldırıp aynaya baktığımda, arkadaki tuvaletin ışıklarının yanıp söndüğünü gördüm.
    hayır hayır temassızlık değildi.

    KULAĞIMA BiR SES iLiŞTi...

    http://vocaroo.com/i/s0a183WFWsqg

    sesin geldiği yere dönmez olsaydım...

    tuvaletin düğmesi oynuyordu...

    aşağı,
    yukarı,
    aşağı,
    yukarı...
    ···
  19. 44.
    0
    KENDiMi KAPI DIŞINA NASIL ATTIĞIMI BiLMiYORUM.

    üst kata çıkan merdivenleri tırmanırken aklımda sorular, sorular...

    acaba şizofreniye mi bağlıyordum?

    kasanın önünden geçerken dükkan sahibi volkan fark etmiş olacak ki:

    "noldu lan ne bu yüzünün hali, yıktın di mi tuvaleti şerefsiiiz" diyerek gülümsedi.

    dediğini umursamadan, mustafa'yı aldım çıktım kafeden.
    arkamızdan seslenmediler sürekli müşteri olduğumuzdan, bir durum olduğunu fark ettiler.

    kapının önüne çıktık.

    "ben kafayı yiyorum galiba birader... " diyebildim sadece.

    • **
    ···
  20. 45.
    +2
    yüzümdeki telaştan mıstık anlamış olacak ki bir şey sormadı.
    derin bir of çekti ve boş bakışlar arasında yedinci caddede yürümeye başladık.

    sessizliği bozuverdim titrek bir sesle: "birader ne tak yiycem ben?"
    mıstık aynı ses tonuyla cevapladı "bize gidelim, anneme anlat olayları bir bir, biliyorsun o çok haşır neşir bir bildiği vardır, tanıdığı hoca falan vardır."

    mustafa hoca deyince "zütümüzü mü gibtirteceksin üfürükçülere bin" desem de, artık bunları atlatmak için her yolun mübah olduğunu düşündüm.

    "evde midir iklime teyze?"

    mıstık cevapladı: "sohbete falan gitmediyse evdedir heralde, gidelim hadi."

    arabaya atlayıp, tekrardan mıstıkgilin eve doğru yol aldık.

    • **
    ···