1. 1.
    +2
    evin içinde dünki yaşadıklarım gözlerimin önünde geçiyordu, kapının hemen sağ tarafı salonu görüyordu zaten. şöyle bir baktım... baktım...

    hasan abinin dün geceki o halleri, yılan gibi vücudunun bükülmesi, çıkarttığı sesler, kuran'ın 4-5 sayfasını eliyle kopartması.

    bunlar şaka olmalıydı, gerçeğe dair korkularımın azalması için şaka olmalıydı.
    sadece şaka.

    akşam herkes eve gelip, "sana şaka yaptık sezer; belki her şey düzelir dine dönersin, namaz kılarsın diye, ibret alırsın diye şaka yaptık!" demelerini bekleyecektim.
    başka çarem yoktu.

    aslında kafamda soru işaretleri de yok değildi.

    bayılıyorum, bir kalkıyorum üstümde hasan abi ve mustafa

    iklime teyze başımı okşuyor, mehmet amca karşımda kuran okuyordu.

    hasan abiye yapılan çıkartma ritüeli bana uygulanıyordu.

    acabalar kafamda uçuşuyordu.

    her şey çok karışık, çok bulanıktı...

    • **
    ···
  2. 2.
    +2
    mustafa'yla birbirimize bakarak zili çalmaya başladık.

    bir yandan mustafa kapıyı tıklatıyor hışımlı bir şekilde, diğer yandan "açın kapıyı" diye serzenişte bulunuyordu. tuhaftır, kapı açıldı.

    meryem abla açtı kapıyı, uykulu bir hali vardı.

    "ne bağırıyosun yaa, açtık işte." diyerek kapıyı açtığı gibi odasına geri dönmüştü.

    ayakkabıları çıkartıp eve girdik.

    elime ince uçlu tornavidayı aldığım gibi kapının deliğini kurcalamaya başladım. yediğim taku düzelteyim derken,
    iyice kötüye gitti kilidin hali.

    mustafa yine hakaret etti bana ve konuşmaya başladı
    "dıbınakoyim yapacağın işin, göbek alıp geliyorum ben."

    evin hemen aşağı çaprazında nalbur/anahtarcı tarzı bir dükkan vardı. ama mustafa oraya gitmemeliydi.

    giderse ben tek kalacaktım yine ve korku senfonileri yeniden çalmaya başlayacaktı.

    meryem abladan zaten şahsi olarak ürküyordum bazenleri.
    sessiz, değişik bir yapısı vardı kendisinin.

    ama "gitmi kirkiyirim bin di giliyim:(" diyecek halim de yoktu.

    "tamam birader, geç kalma" diyebildim sadece.

    • **
    ···
  3. 3.
    +2
    yüzümdeki telaştan mıstık anlamış olacak ki bir şey sormadı.
    derin bir of çekti ve boş bakışlar arasında yedinci caddede yürümeye başladık.

    sessizliği bozuverdim titrek bir sesle: "birader ne tak yiycem ben?"
    mıstık aynı ses tonuyla cevapladı "bize gidelim, anneme anlat olayları bir bir, biliyorsun o çok haşır neşir bir bildiği vardır, tanıdığı hoca falan vardır."

    mustafa hoca deyince "zütümüzü mü gibtirteceksin üfürükçülere bin" desem de, artık bunları atlatmak için her yolun mübah olduğunu düşündüm.

    "evde midir iklime teyze?"

    mıstık cevapladı: "sohbete falan gitmediyse evdedir heralde, gidelim hadi."

    arabaya atlayıp, tekrardan mıstıkgilin eve doğru yol aldık.

    • **
    ···
  4. 4.
    +2
    apartmanın önüne geldiğimizde pis kokular geliyordu yine burnuma.

    hayırdır inşallah deyip bu sefer sessiz kalmadım.
    "mıstık dün akşamki lağım kokusunu alıyorum ben."

    mıstık bembeyaz oldu "ciddi misin?" diye sordu titrek bir sesle.

    "evet, ama bu sefer senin ağzından geliyor bu lağım kokusu"
    deyip ufak bir tebessüm atıverdim.

    "saat iki olmuş senin muallakliklerin yüzünden hiçbir şey yemedik, normal" deyiverdi.

    biraz olsun yüzlerimiz neşeli merdivenleri tırmanmaya başladık.

    mustafagilin evi en üst kat, merdivenin tam karşısında kalıyordu.

    • **
    ···
  5. 5.
    +2
    iklime teyzenin önerisi ne olacak bakalım düşüncesiyle kapının önüne geldik.
    zile bastık: sessizliği bozuverdim kısık sesle
    "dıbınakoyim başımıza gelenlere bak, millet duysa kafayı yemişsin gibik der"
    mustafa ince pis bir gülüş yaptı gözlük altından.

    konuşma esnasında zile tekrar basıyorduk ve kapı açılmıyordu.
    evde olmalıydı iklime teyze oysaki?

    mustafa "öööf... uyumuştur heralde ya da sohbete gitmiştir.
    arabada anahtarım, alıp geliyorum." diyerek merdivenleri hızlıca inmeye başladı.

    ben de mustafa'yı bekleyişe geçtim, içimde tedirginlik var hala.

    apartmanların tavanını bilirsiniz, çoğunluğu cam tavan olur ve gökyüzü gözükür.
    gözüm oraya ilişti bir anda. kargaydı, evet evet karga. bir tane karga tavanın üstünde camı didikliyor "tık... tık... tık... tık... " şeklinde.

    kendi kendime "iyice kafayı yiyorsun dıbınakoyim, bırak kuş ne tak yiyosa yesin."

    demeye kalmadan ikinci karga da tavana kondu.
    ve üçüncüsü. ve dört...

    dört tane karga camı kırmak istercesine tavanı didikliyordu "tık tık tık tık tıktık... " kesintisiz sesler eşliğinde, mustafa'nın merdivenin başına geldiğini gördüm.

    • **
    ···
  6. 6.
    +2
    yine geldik kapının önüne, bugün ne çok uğrama eğilimi göstermiştik mıstıkgilin evine?
    çık gir, çık gir...

    o kadar sıkıntılardayım ki "acaba bizi bir şeyler bu eve mi çekiyor?" diyorum kendi kendime. sonradan salak olduğumu düşünüp kendi kendime utanıyordum.

    mustafa anahtarı kilide soktu, çevirdi.

    kilit dönmüyordu...

    tekrar zorladı, dönmedi.

    "ver şunu amk" diyerek anahtarı elinden aldım, kapının kilidine soktum daha en ufak şekilde çevirmeden anahtar elimde kırılıverdi. ucu yuvanın içinde kaldı.

    mustafa konuşmasa da bakışlarından tasvir etmek zor değildi sarfedeceği cümleleri...

    "senin ben beyninin midilini gibeyim." diyecekti.

    ve dedi.

    tam beni aşağılarken evin içerisinden ses geldi. birisi yürüyordu sanki evin içinde.

    • **
    ···
  7. 7.
    +1
    mehmet amca kuran'ı bıraktı, yanıma gelip bir şeyler okudu.

    "iyi misin oğlum?" diye sordu.
    "ben iyiyim de, ne oldu onu anlayamadım." diyerek hasan abiye baktım.

    korku dolu gözlerle bana bakıyordu.

    "abi iyi misin?" diye sordum.
    "ben iyiyim sezerim, sen nasılsın asıl?" diye sordu.

    "iyiyim de neden bıraktınız beni, niye kaçtınız" diye sordum mustafa'ya.

    ve anlatmaya başladı mıstık...
    ···
  8. 8.
    +1
    mustafa 1.83, ben 1.85, altımızdaki adam 1.60 ve ufak bi abimiz.

    mehmet amca hızlandıkça, yavaş yavaş altımızdan kalkıveriyordu ufacık adam...
    birden ayağa kalkıverdi, bağırıyordu kendi kendine. öldürecekti bizi kesin!
    sol koluyla vurduğu gibi iklime teyzeyi koltuğa fırlattı. mustafa boynuna sarıldı, mustafayı sırtından attı. gözümün içine bakarak, kolumu büktü.

    o acıyla yere düşüverdim...

    mehmet amca sanki olaylardan habersiz gibi sesli sesli okumaya devam etti,
    üstüne doğru yürüyordu mehmet amca'nın.

    kesin boğacak, öldürecekti...
    ···
  9. 9.
    +1
    mustafa'nın beni eve getirdiğini hatırlıyorum az buçuk. arabada ışıkların bulanıklığını, havanın soğuk buğusunu hatırlayabiliyorum. bana yatak sermişler evde, geçtim ve uykuya daldım. sabah mustafa'dan önce uyandım, kafam sanki yerinde değil.

    mutfağa girdim bir bardak su almak için.
    hasan abiyi gördüm. buzdolabına bakıyordu.

    "abi günaydın" dedim. cevap gelmedi. buzdolabının içine bakıyordu hala.
    sinirleri bozuktur diye düşündüm. suyu içip tekrar yattım, sonuçta en samimi arkadaşım da olsa elin evi. onlar uyanana kadar uyuyo taklidi de yapacak olsam, yataktan çıkmamalıydım...
    ···
  10. 10.
    +1
    "ne demek yaşanmadı oğlum, ne diyorsun?"

    "sabah seni hastane ziyaretine geldim. 3 haftadır yatıyordun, yeni kalktın. doktor da ne diyorsa, ne kurguluyorsa kafasından gidin. onaylayın. sakın zıt cevap vermeyin, söylediği ne ise olmuş gibi hareket edin dedi bize."

    PiS PiS BAKtım mustafa'ya.

    devam ediyordu.

    "konya yolu üzerinde tepetaklak oldu araban, perte çıktı. haberlerde 1.5 haftadır sen konuşuluy... "

    cümlesini tamamlamadan elimin tersiyle ağzına BiR tokat vurdum.

    canı yanmadı şerefsizin, aksine gülmeye başladı.

    "ciddi ol lan iki dakika!" diye serzenişte bulundum.

    "annem gelsin hele, halledicez birader.
    ben de çok üzülüyorum yemin ederim.
    ama sana kardeş sözü, halledicez için ferah olsun. hem ben ne deyip de bugüne kadar yapmadım şerefsiz?" diyerek güven verdi bana.

    oturup poğaçaları yedik. sonunda bir şeyler yiyebildik...

    • **
    ···
  11. 11.
    +1
    kardeşim sen devam et ya, her hikayede olduğu gibi dinleyen de giblemeyen de olacaktır, beğenen de taşşak geçen de.

    hikaye anlatan adamsın, alışkın olman lazım. sonuçta sen tüm sözlük için değil, sana saygı duyup dinleyenler için yazıyorsun.

    onların hatrına da devam etmelisin..

    bekliyoruz kardeşim, saygılar.
    ···
  12. 12.
    +1
    mehmet amca ayet okumayı bölerek bize baktı.

    "çok sıkı tutun, burası önemli." dedi ve kafasını kuran'a yöneltti tekrar.
    iklime teyze de bize destek vermeye başladı dua etmeyi bırakıp.
    herkesin gözünde bir endişe vardı. sakin görünmeye çalışmasına karşın mehmet amcada da aynı şekilde...

    daha sesli şekilde okumaya başladı ayetleri, daha sesli, daha da sesli...

    işte o an yaşadıklarımız tam filmlikti:
    ···
  13. 13.
    +1
    mustafa'ya baktım, bana baktı ve kafa sallarcasına bir işaret yaptı.

    derhal çıktık evden. kapıyı hızlıca çekerek.

    kış saati hesabı, hava erken kararıyordu.

    tam ikindi vakti diyebiliriz. hafiften karanlık çöküyordu.

    apartmana adımı attık.

    sensörler yanmıyordu, ileri-geri yaptım.

    yanmadı.

    mıstığa: "dıbına koyim ya, dıbına koyim noluyo!" dediğimi hatırlıyorum.

    mıstık çakmak yaktı "düş arkama" diyerek basamakları inmeye başladı.

    korkudan ölecek gibiydim, kalbimin atışları adeta bateri gibiydi.

    ilk katı iniverdik...

    önümüzde 2 kat daha vardı...

    • **
    ···
  14. 14.
    +1
    ayak uçlarıma basa basa mıstığı takip ediyordum.

    apartmandan yağmur sesleri gelmeye başladı.

    "gulk... gulk... gulk... "

    daha çok musluk sesi gibiydi.

    açık kalmış, 3 saniyede bir damla düşüren musluk...

    daha sonra gıcırtılar gelmeye başladı.

    kapı gıcırtıları. adeta kulak tırmalıyordu.

    kendimi zombiland'da gibi hissediyordum.

    sanki sonsuz bir labirentteyiz de, çıkışı arıyormuşuz gibi.

    son adımı da atmıştık, artık bir kat kalmıştı ve apartmandan çıkıp kurtulacaktık.

    ama işin daha ilginç ve korkutucu tarafı, aslında ödlek biri olan mustafa'Nın önden sakin sakin hiçbir şey duymuyormuş gibi konuşmadan ve sessizce ilerlemesiydi.

    yeniden aklıma takıldı o cümle
    "onları rahatsız ediyor, bu eve getirme onu bir daha... "

    • **
    ···
  15. 15.
    +1
    arkamda meryem abla vardı, tuhaf bir bakış attı bana.

    kapıyı dinlediğimi fark etmişti.

    bu çok utanç vericiydi, ama içeride de benim hakkımda tuhaf şeyler konuşuluyordu.

    ufak bir tebessüm atarak meryem ablaya, mutfağa geçtim tekrar.

    bilmeliydim. her şeyi bilmek hakkımdı!
    neler oluyordu acaba? "onları rahatsız ediyor, eve getirme onu" da ne demekti?

    ben mustafagili rahatsız etmiyordum,
    ama evde başka misafirler de vardı da benim mi haberim yoktu?

    her şey iyice karışmıştı.

    beynimde tam bir kaos ortamı vardı...

    • **
    ···
  16. 16.
    +1
    ağlarken birden korku dolu bakışlarla kafasını bir sağa, bir sola, bir yukarı çeviriverdi!
    30 saniye boyunca bunu yaptı. korkudan gözlerimden yaş geldi o anda, bitmemişti henüz...

    "her yerdeler baba, her yerdeler 14 tane var burada" diye ağlamaya devam etti hıçkıra hıçkıra. 36 yaşındaki adam çocuk gibi ağlıyor, korkuyordu karşımızda...
    ···
  17. 17.
    +1
    gözlerimi tekrar açtım, yanımda mustafa ve meryem abla var.
    koluma serum takmışlar, şoka girmişim.

    kusma ve baş dönmesi bunun tesiriymiş.

    soru sormak istemedim, sadece olanları aklıma getirmeye çalışıyordum.
    ne olmuş olabilirdi, nasıl olurdu?

    bunları düşünmek için çok yorgundum, serum bitene kadar gözlerimi kapatıp hiçbir şey düşünmemeye karar verdim...

    • **
    ···
  18. 18.
    +1
    bir gun evde oturuyorum, laptop koltugun kenarinda internette takiliyorum, ark dedi ki kahve yapayim, tamam dedim a.q. yap icek, neyse bu gitti kahve yapmaya, kapi tam karsimda, buzlu camli kapi oldugundan biri gecerse goruyorsun, modemin oldugu odaya dogru gecti eleman, ne kapattin lan interneti diye bagirdim ama mutfaktan fincan karistirma sesi geliyor, a.q. dedim ne oluyor, fincani kim karistiriyor, fincani eleman karistiriyorsa odaya gecip kim modemi kapatti, basladim dualar okumaya ama fincan karistirma, tabak canak sesi geliyor, herif bildigin mutfakta, sonra camin onunden ters yone hizla yine biri gecti, tam arkadasa bagiracagim, tekrar camin onune geldi yuzunu bana dondu, bakti, ben bastim cigligi, yine modem odasina gitti, 5 sn sonra cocuk girdi odaya. anlattim olayi, ciktik gittik evden.

    beyler ben tekirdağ hoşköyde tatile gidiyordum, malum hava sıcak olduğundan yataklarda yatamıyoruz yer yatağı kurup yatıyoruz, kafamı yastığa koyar koymaz derinden nefes sesleri, sonra mehmet falan filan (hay amk tüylerim diken diken oldu) herneyse balkona yakın yattıyordum. balkonun demirindeki su bidonlarının hareket etiiklerini görüyordum. imam bile çağırdık okuması için o bile düzeltemedi ama çok kötü bişey aga derinden nefes, mehmet gibi sözler geliyordu hep. bikere aynı yerde yatıyorum bacadan bi çığlık geldi ama duysanız kulakarı sağ edicek bi şekilde, artık dayanamadım oraya her yaz 2 ay kaldığım yerde 10 gün kalıp gittim. burda filan olmuyor allaha şükür olsun. ama cidden beyler çok kötü bişey bu. nefesini boynumda bile hissettiğim oluyordu bazenleri, yanımdan yürüyordu halıda izler çıkıyordu sesler geliyordu.
    ···
  19. 19.
    +1
    mutfağa oturduk yine, dayanamadım bu kez.

    "birader susayım susayım diyorum olmuyor. sizin evde bir şeyler var, ama tam olarak ne ben de bilmiyorum. sen ne zaman ortalıktan kaybolduğunda bir dolu şey oluyor. bahçeli'de de aynısı oldu. yanımdan ayrıldığın anda sıkıntılara giriyorum, saçma sapan şeyler görüyorum."

    mustafa halime acımış olacak ki sırtımı sıvazlayarak "halledicez bro, her şeyin sorumlusu benim. almamalıydım dün seni, olaylardan çok etkilendin. hepsi benim hatam" deyiverdi.

    sinirlendim: "lan ne etkilenmesi, birebir gördüm diyorum. dün başıma ne taklar geldiğini sen söyledin gerizekalı. hadi etkilendim diyelim dünki olanlar ne?"

    mustafa standart iç çekmelerinden birisini daha gerçekleştirdi. ve lafa girdi.

    "gerçeği söyleyeyim mi?"

    tuhaf bir bakış attım mustafa'ya

    "??"

    "aslında dün hiçbir şey yaşanmadı."

    • **
    ···
  20. 20.
    +1
    artık bir şeyler yapmalıydım. tekrar çıktık mustafagilin evine, en üst kata doğru tırmanıyoruz yine. kafamı merdiven korumalıklarından sarkıtıp yukarı doğru baktım.

    güneş yüzüme doğru vuruyordu. kargaların hiçbirisi yoktu, acaba anlık mıydı gördüklerim?

    ayık kafayla bunları görmem mümkün müydü?

    hiç sanmıyorum, rüya görmüyordum.

    arkama baka baka yürüyordum, mustafa önde devam ediyordu.

    kargalar yalandı da, peki ya mustafa?

    bana aşağıdan baktı... baktı... amaçsızca koşmuştu sonra da.

    "aklımı kaybetmek üzereydim."

    • **
    ···