-
51.
0• telefonu açtım. mehmet abi, yeni açacağı tantuniciye dükkan bakıyordu bulmuş. yanıma gel bir bak beğenecek misin? dedi.
zaten saat 3 olmuştu. mehmet abinin yanına bir uğrar, sonra sahile geçip gün batımına yetişirim diye düşündüm. atladım otobüse gittim verdiği adrese. -
52.
0ne diyon la sen
-
53.
0reserved
-
54.
0• dükkanın önüne vardığımda mehmet abi bir sürü kediye bakkaldan süt almış içiriyordu. görür görmez ben:
- kaz gelecek yerden tavuk esirgemiyon ha
- haha gibtir lan. hem öyle bir şey yapacak olsam eşek eti daha lezzetliymiş.
- ben bilmem sayacam bu kedileri her gelişimde. -
55.
0• dükkanına bir göz gezdirdikten sonra biraz küçük olduğunu, ama dükkanın önüne masa açarsa idare edeceğini söyledim. o da aynısını düşünmüş velhasıl. adamla anlaşmış. malzemelerini filan alıp kurmasıyla en geç 2 hafta içinde açacağını söyledi.
gel bi yerde yemek yiyelim dedi. aç olmadığımı söyleyip başımdan savdım.
gün batımına geç kalacaktım yoksa. -
56.
0• otobüsten indiğimde henüz güneş kızıllığa bürünmemişti. önüne mendil açmış bağlamasıyla türkü söyleyen bir adam, vapur gezintilerinden gelen saçma yabancı şarkı sesleri, bigiblet süren, köpeğini gezdiren, yürüyüş yapan insanlar. her zamanki gibiydi sahil şeridi. dalgalara en yakın bankı bulup oturdum. sigara yakıp gün batımını beklemeye koyuldum. ama daha 1 saat filan vardı güneş'in dünyanın başka bir yerinde sıradanlığa uyandıracağı insanlara kavuşmasına. bu sırada yine edebi çift kişilikli yanım susmuyordu. bu süre içinde bir iki paragraf bir şeyler yazmak istiyordu. kırmadım onu.
-
57.
0• çıkarıp kalemi kağıdı yazmaya koyuldum;
' meçhuliyetini muhafaza eden olması gerektiği yerde duran yarın ve olmasını istediği gibi geçmeyen dünün arasında kendi ayazından üşüyen bir gecenin içinde düşüncelerinin ardarda yaktığı sigarasını içerek esrikleşiyordu yine.
kendisini öpmeye istekli dudakları, tenlerinden sökülüp gelen kadınlar metaforik hülyalarının öznesi olup dikilmişti karşısına. bu istemsiz bir başkaldırıydı ona göre.
gecenin en gereksiz zamanlarıydı. çünkü yularını elinde tutamadığı, yönlendiremediği her arzu küçültüyordu onu. istenmeyen şeyler görülen rüyadan kalkamamak nefretini dolduruyordu içine.
ama bunlar güzel şeyler olarak betimleniyor. betimlendiğiyle kalmıyor yaşandığında da güzelliğini hissettiriyor. insan anatomisi bir paradokstan ibaret. bunu biliyor.
bu yüzden riyasız bir yaşantı tahayyül eden insanlardan tiksiniyor.
ikiyüzlülüğü kabullenmiş insanlardan oluşsun istiyor bütün ilişkiler.
süslenmemiş ikiyüzlülükler istiyor.
düşünceleri zedelenecek diye korkan insanların can yeleksiz cümleler kurmalarını istiyor.
gerçeğe en yakın sahtelik bu zira.
özgürlük isteğini kasvetli rafları mesken edinmiş kitap cümleleriyle açıklamasınlar istiyor.
'ötmek istiyorum viran bağlarda ayağıma cennet kiralansa da' naifliğinde dile getirmeleri kafi.
aşk'ı kendi özünden sıtkını sıyırtan cümlelere iliştirmesinler istiyor.
sadece ikiyüzlülüklerin arasından koparılan ender an'larını yaşasınlar kafi.
içinde her an yağlı ilmeğe göndermek istediği yalnızlığı sürekli çaresizliğinin affından yararlanırken çelişmeleri zirveye ulaşıyor.
irrite oluyor kendinden. istemiyordu oysa;
aşkın düzensiz yüklemlerini sahiplenmeyi.
hiç nadasa bırakılmamış bir sürelilik içindeki sevi'yi yaşamayı.
hırsız telaşındaki elele tutuşmaları.
içindeki katillik özlemini öldüren göz gözeliği.
istemiyordu.
ama betimlemek için bu kadar üzre düştüğü cümleleri paradoksa gebeydi.
istediğini bal gibi biliyordu.
doğurdu işte. '
yazıya noktayı koyup kafamı kaldıracağım esnada omuzuma dokunan bir elle irkildim. -
58.
0• - (elini çakmak şekline getirip) ateşin var mı birader?
- sigara kullanmıyorum 'birader'
bir insanla daha az süre hemhal olmak için söylemeyeceğim yalan yoktur. adam gittikten sonra noktasını da koyduğum yazının kağıdını uçak yapıp denize attım. bu sırada güneş gidişine hazırlanıyordu. hafiften kızıllığı hakimiyet kurmuştu deniz üzerinde. dalga sesleri fonuyla her gün kendisine muazzam bir elveda sahnesi hazırlıyordu. bana da bunu izlemek düşüyordu. -
59.
0• izledim sessizce sigara içerek. hafiften serinlemeye başlamıştı hava. ceketimi ilikledim. bir süre sonra artık güneş tamamen kaybolmuş karanlıkvari bir hava hakim olmuştu. artık kalkıp eve yürümem gerektiğine kanaat getirdim.
banktan kalkıp defterimi kitaplarımı toparlarken öylece donakaldım. tam arkamdaki ağaçların birinin dibinde ağaca sırtını yaslamış kitap okuyan, o gördüğüm silüet duruyordu. -
60.
0• aceleyle eşyalarımı toplayıp ne okuduğunu öğrenmem lazımdı. zaten bu neredeyse karanlık havada nasıl okuyordu hayretler içersindeyken hem kendisine hem kişiliğinin en önemli izi olan kitap seçimine yakından bakmam elzemdi. bu pek zor bir şey değildi. yolda yürüyen herhangi birisiydim ben şu anda. yanından yürüyerek geçebilirdim.
-
61.
+1rizörv
-
62.
0• velhasıl öyle de yaptım. yanına doğru yürürken gereksiz bir tedirginlik tezahür ediyordu üzerimde.
ney? ne yazıyor kitapta. leylim leylim mi?
şu ahmed arif'in leyla erbil'e yazdığı mektuplar değil miydi bu kitap.
hasgibtir ya romantikmiş.
solcuyken ne de çok severdim bu adamı. üstüne şair tanımama edalarım filan. ezberlediğim şiirleri.. neydi birisi?
ve güneş yasak
duvarlar vardır
ve korkunçtur yalnızlığı ranzaların
sen yatağında yanüstü düşmüşsün
dudaklarında dost cıgaran
kaysılar belki bu gece çiçek açacaktır
çalmış kışlaların yat boruları
kalmışsın en güzel kavgaların haricinde
kalbin, zonguldak'ta çökmüş bir kuyu
kafan, sokak çarpışmasıdır çin'de -
63.
0• hasgibtir mi? hasgibtir de nerden çıktı beyefendi? toplumun, kalp ve mantık savaşımı dediği aslında ego'nun kendisine göre daha fazla istediğini göremediği biçare durumundan mı? elbette bundan.
sanki ben istedim 2000'li yılların başında, insan denilen canlının uç noktalarda düşünmesine elverişli bir ortamında olup toplumun çoğunun gerizekalı olduğu bir sürecin içinde sürüklenmeyi. karanlık çağlarda tek derdi, doymak ve türünün devdıbını sağlamak olan basit bir zihin işleyişine sahip homoerectus iken henüz, varlığım sergilenmedi ne yapim? -
64.
0canımın çok sıkıldığı bi ara okuyacağım
-
65.
0• mecburen istiyor ego'm daha fazlasını aşmayı. romantizmine elbette takılacağım, düşüncelerine elbette takılacağım. zira artık salt ciks istemi yetersizleştirildi. bu kıstırılmışlık içerisinde arayışım zaten bütün derdim.
belki de sadece kitabı sosyolojik bir deney için okuyord.. hop hop hop dur bakalım. ' belki de sadece mi? '
hasgibtirden sonra belki de sadece. sen hala o yüzeysel zihin işleyişine sahip homoerectusmuşsun. -
66.
0• 'yalnızlıktan' gibi düalist bir yaklaşımla geçmek istedim kendi kendimi bitirdiğim tartışmayı. ama bir gün yine gelip çatacaktı bu sorunun içeriği. çünkü gerçekti. ben hala, biz hala o yüzeysel yaşam formuyuz çoğu yerde. çok az yerde başka birisi olduğumuz zannındayız. o 'çok az yerde' de kendimizi kandırma yeteneğimizin gelişmiş olmasından ayyuka çıkıyor.
-
67.
0• bütün bunları düşünürken hayli yol yürüdüğümü farkettim. neredeyse eve varmıştım. olsun. yarına beni uyandıracak bir ikiyüzlü ümitvarlığa sahiptim hiç yoktan. belki de'lerli cümlelerimi ötelemiş olsam da aklımdalardı hala.
-
68.
0• evimin sokağına döneceğim esnada bir grup feminist protesto yürüyüşü yapıyordu ağızlarından salyalar saçarak. kadın cinayetlerine karşı. bu tepkimenin absürdlüğüne gülerken bugün kitaptan okuduğum bir söz geldi aklıma tastamam uyuşuyordu.
' hırs'ından kurtulmak mı istiyorsun? bunu, ona karşı hırslanmadan yap! yoksa ikinci bir hırsın olur '
bu söz sadece bu yürüyüşü yapan grubun tepkimesine değil ahlak üzerine oturtulmuş bütün reaksiyon özneleri için geçerliydi. solcular, sağcılar, demokratlar, bütün siyasiler, dindarlar..
hepsi bir hırsı yenmek üzere hırslanmış çok yüzlü gerzeklerden ötesi değillerdi. hiç aklımda yokken bana kendilerinin küçüklüğünü yine aksettirerek haz devşirmemi sağladıkları için bir daha güldüm onlara. -
69.
0ressssaaew
-
70.
0• apartmanın önüne vardığımda kapının önündeki kaldırıma oturmuş beni beklediği aleni olan nurgül'ün, ' nihayet ' sözüne ne cevap vereceğimi düşünüyordum.
hiçbir şey söylemeden soru soran gözlerle karşısında durdum. bir cümle sarfedeceğim önemi yoktu. bunu anlamış gibi bakıp yine de sordu sorusunu.
- neden mesajıma cevap vermedin? biraz yürüyüp konuşalım.
başlık yok! burası bom boş!