( Kusura bakmayın, işlerimin yoğunluğu nedeniyle yazamadım, buradan devam ediceğim )

Bu tür şeyler pgibolojinize zarar veriyorsa lütfen okumayınız.

+18 Yaşanmış bir hikayedir

" Üfürükçülerin şerrinden Allah'a ( Rabb'a ) sığınırım " ( alak 4 )

Okul bitmiş, üniversite tamamlanmıştı, babam benim askerliği bedelli yapmam konusunda baya bi üstüme gelmişti, bedenim cılız ve biraz da çelimsiz olduğu için bu kutsal görevi yerine getiremeyeceğimi sanıyordu sanırım.
Fakat ben oradaki havayı tatmak, bir nebze olsa da çabalamak istiyordum, galiba erkekliğimi tatmin etmek istememde çabasıydı
Askerlik kağıtları evrak falan gelmeden 3 ay önce Duru'ya bir söz vermiştim, kız biraz sosyete usulü takılır, fazla starbuck falan gitmesede biraz kokoş sayılacak tiplerdendi, iyi bir kızdı fakat köy havasını merak ettiği için ve benimde köyde yaşadığımı bildiği için sürekli bana köyümü gezdirme üzerine teklifler yağdırıyordu.Ama bilmediği ve bilmediğim bir şey vardı, köy biz oraya taşındıktan 3 yıl sonra terkedilmiş meğersem...

Köyün kendine özgü bir havası ve kendine tarz bir yerleşim biçimi vardı, daha önce böyle bir yapı görmedim desem yeridir sanırım.
Köyün 1-2 km ötesinde yaşanan hava ile burada yaşanan hava farklıydı, hala öyle midir bilemem lakin 3 sene önce böyleydi.
Duru ile her şey ayarlanmış, planlar yapılmış, bavullar hazırlanmıştı, annesine sordu mu bilmiyorum fakat güzel bir tatil yapıcağımız konusunda hiç bir süphesi yoktu, tabi benimde yoktu.
Evden çıkmadan önce annemin uyanmasını bekledim, üniversite bittiği için annemlerin evine gelmiş, annemin o müthiş yemeklerine kavuşup 4-5 kilo almıştım bile çünkü...
Annem 15-20 dakikaya uyandı, mutfakta beni görünce şaşırdı biraz, çünkü hiç bir zaman, saat 8 civarında benim ayakta olduğumu görmemiştir...
Ne arıyosun bu saatte evladım, rüya falan mı gördün, gibisinden laflar etti, endişelenek bir şey olmadığını sadece eski köyümüz olan Çeçene"ye Duru ile birlikte gideceğimizi, orada dayanabildiğimiz süre kadarıyla kalıcağımızı söyledim.
Bunu söyleyince annemin yüzü biraz asıldı, rengi attı sanki...

" Oğlum, geziceksiniz, tozucaksınız elbet, fakat gidicek başka yer mi bulamadınız ? "
" Anne bu metal yığınlarının arasında zaten hayat durmuş halde, köyden, yeşillikten başka nereye zütüreyim kızı, kahve içe içe gına geldi "
" Oğlum köy biz gittikten sonra terk edilmiş, yani orada yaşayan yok . "
" Terk mi edilmiş ? Nasıl yani, lan niye terk etsinler insanlar 5000 nüfuslu bi köyü, saçmalama annem, gitmememiz için yapıyorsan, gidicez bak "
" Valla oğlum "
" iyide neden ? "

" Bilmiyorum, en son o köyde kalan komşumuz vardı hani, Halime teyzen, o söyledi, millet korkup kaçmış köyden "
" Korkmuş mu, neyden korkmuş be anne üfff sende var ya "
" Dur oğlum bi dinle "
" Bunlar geceleri geçerken insanlara ağaçlardan taş atan birilerini mi ararsın, gece olup olmadık yerlerde yanan ateşleri mi, evde tekken odanın kapısının çalınması mı, olup olmadık yerlerde kahkaha seslerimi, en son olayı ateşleyen köydeki 4 kişinin köyün meydanında ölü bulunup öldürülmesiymiş, öldürülenderden biri de köyün imamı Rafet hoca "
" Rafet hoca, hoca ölmüş mü ? "
" Malesef oğlum. "
" Anne, bence sen yalan atıyosun ya "
Diyip ağlamaya başladım çünkü Rafet hoca...