-
93.
0final bölümü !!111!1!!!11bir!!1Tümünü Göster
o sırada uzaklardan siren sesleri gelmeye başladı. garsonluk yapan lavuk "lan muallak çabuk ol. polis geliyor." dedi. diğer oğlan "aynen oğlum biraz hızlı ol. polis gibecek belamızı!" dedi. ben gitgide daha çok korkmaya başladım. ada gözleri dolarak "hayır yapma lütfen! onu geçen seneden beri tanıyorum. ona bizim yüzümüzden kıyamazsın. suçlusun ve bu sebeple ona zarar veremezsin." dedi. silahlı bin "ada! sen deathburn'u gerçekten seviyorsun değil mi he!? o yüzden onu vurmamı istemiyorsun. seni kaltak. bu gerizekalıya olan aşkın yüzünden arkadaşlarını mı satıyorsun?" dedi. ada ağlamaklı bir şekilde "lütfen deathburn'un bir suçu yok dedi." fakat muallak beni vurmaya kararlıydı. ada dayanamadı ve beni kurtarmak için çocuğa hızla tekme savurdu. bana yaptıklarının aynısını ona uyguladı. garson bin ve diğer oğlanda ada'ya saldırdı ama ada onların ağzına iyi sıçtı. fakat o muallakyi deviremedi tabi. ama silah yere düştü ve ada erken davrandı. fakat muallak herif bu sefer cebinden sustalı çıkardı. boğazıma tuttu. ada silahı muallak herife doğrultunca "ada sende o cesaret be... bana numara yapma" dedi. tam sustalıyı gırtlağıma sokmak üzere iken bir patlama sesi duyuldu. muallak herif tam kalbinden vuruldu. yavaşça dengesini kaybetti ve yere düştü. ağzından kanlar kustu ve orada öldü. ada ipleri çözdü. ardından ağlamaya başladı. ada'yı perişan gördüm ve ona sıkıca sarıldım. polis sirenleri hala çalıyordu. ada'yı sakinleştirdikten sonra bana baktı. "deathburn çok özür dilerim. ben böyle biri değildim. biliyorsun babam hapiste, annem ise ben 11 yaşında iken polis tarafından vuruldu. babam bir suçluydu. tabi annem de öyle. babam mafyaya çalışıyordu ve bunlar ise babamın adamlarıydı. beni böyle yetiştirdiler ve beni buna zorladılar. ben çok özür dilerim deathburn. seni gerçekten seviyorum. ama buna mecbur kaldım." dedi ağlamaklı şekilde. "ada önemli değil. seni affediyorum ve seni hala seviyorum." dedim. merak ederek "yalnız elektrik işini nasıl hallettiniz?" dedim merakla. ada, ölen adamın telefonunu aldı ve bir uygulama açtı. "onun yaptığı bir uygulamadan" dedi. ardından duvara attı ve telefon parçalandı. dudaklarını benimkilere yapıştırdı ve uzun uzadıya öpüşmeye başladık. polisler olay yerine yaklaştılar. bu sırada ada "deathburn uzaklaşsak iyi olur tatlım." dedi. lamborghini'ye bindik ve hızla uzaklaştık. biz uzaklaşırken komiser cemil abi ve emniyet güçleri yerde dayak yiyenleri tutukluyor, ardından ambulansta ölmüş olan adamı yerden kaldırıyordu. ardından sahilin oraya gittik. bankta tekrar uzun uzun öpüştük. ardından ada "deathburn, sizin mahallenin komiseri cemil abi her şeyi öğrendi. burada durmamın bir anlamı yok. zaten silahta orada kaldı. parmak izinden her şey anlaşılacak. o yüzden buraları terkedeceğim." ben "ada! hayır gidemezsin. sen hapse girsen bile ben seni beklerim! umurumda değil anladın mı? hırsızlık yapmış olabilirsin. ama çok iyi birisin. seni seviyorum." ada "hapse girmek istemiyorum deathburn. çok gencim" dedi. ben "tamam o zaman saklanırsın. ama biz sık sık senle görüşürüz. ben kimseye bir şey anlatmam yemin ederim." dedim. ada "bak deathburn. senden hoşlanıyorum. hatta aşığım. yakışıklı, kaslı, 187 boyunda, tatlı bir çocuk olsan da, artık ikimizin birbirimize veda etme vakti geldi. buradan yurtdışına kaçacağım. lütfen kalbini başka bir kıza kapalı tutma. benden daha iyilerini bulabileceğini inanıyorum. bu son gecemiz sonra ben yurt dışına kaçacağım" dedi. ardından uzun uzun tekrardan öpüştük. ardından boynunda kolyesinin 'daha doğrusu uğur abi tarafında seda abiye alınan ve ondan çaldığı' kolyesinin ekgib olduğunu farketti. ardından cebimden kolyeyi çıkardım. giderken almayı unutmamıştım. ada'nın boynuna taktım ve "giderken benden hatıra olsun güzellik" dedim. ardından ada gülerek "biliyor musun deathburn aslında sen de bu konuda fena sayılmazsın." dedi gülerek. ardından "sana söz veriyorum deathburn. yeni hayatımda asla hırsızlık yapmayacağım" dedi. bir veda öpüşmesi yaptık ve lamborghini'si yani 'çaldığı lamborghini'si' ile beni eve bıraktı. total war oyunumu ve ablamın da vinci'nin şifresi kitabını da ona hediye ettim. ardından eve girdim. o geceyi yaşadığım için çok mutlu olsam da beni bırakıp gittiği için çok üzgündüm. sonraki birkaç gün cemil abiye ifade vermeye gittim ama ada'dan hiç haber alamayacağımı söyledim. cemil abiye ilk kez bu konuda yalan söyledim yani. öyle geçti gitti işte...
aradan 3 ay geçti. haziran ayıydı. eve girerken apartmanın kapısında adıma ve soyadıma gönderilmiş bir zarf gördüm. londra'dan gelmiş. şaşırdım. isim soyad falan da yazmıyordu. eve girdim zarfı açtım ve mektubu okudum.
"sevgili deathburn,
şaşırdın değil mi salak! benim ben ada...
dört etrafı denizlerle çevrili olan değil tabi ki şaşkın.
yeşili sevmene sebep olan ada ben!
şuan ingilteredeyim ve bir lisede okuyorum.
hırsızlığı bıraktım ve dürüst bir hayat yaşıyorum. iki ev arkadaşı ile birlikte.
hehe merak etme o maskeliler değil tabi. onlar zaten hapisteler. 15 yıla anca çıkarlar. merak etme ya ikisi de kız zaten kıskanç şey...
neyse seni çok özledim. londra da güzel tabi ama ne bileyim istanbul'u da görmek istiyor insan. sen de beni özledin değil mi? eh tabi başımızdan o kadar aksiyon geçti canım. ama sanırım bir daha görüşemeyeceğiz. lütfen benim yüzümden kalbini kapalı tutma yakışıklı. çok uzun yılların var. taliplerin de çok neyse görüşmek üzere! umarım. inşallah elveda anldıbına gelmez bu."
mektubu katladım ve odada kimsenin hayatta bulamayacağı bir yere sakladım. malum bir suçlunun yerini bilip de söylememek de bir suç. her neyse mektubu sakladıktan sonra dışarı çıktım. yolda yine o tuhaf kızla karşılaştım. sarı saçlı, mavi gözlü, derin denen yarı alman yarı türk pgibopat kızla... sanırım benden hoşlanıyordu. ama sanırım. bilmiyorum. bunu zaman gösterecekti...
hikayem bitti. okuyan, şukulayan, yorum yapan, takip eden herkese teşekkürler. deathburn'un başka bir hikayesinde görüşmek üzere... -
92.
0akşam olmuştu. facebook'ta takılıyordum. ardından ada'nın facebookta bir fotoğrafını gördüm ve bir şey dikkatimi çekti. boynundaki kolye uğur abinin, seda ablaya aldığı kolye değil miydi? uğur abinin aldığı kolye, ablamın da vinci şifresi kitabı, benim total war orijinal oyunum... lan hepsi çalınan şeylermiş oysa. hay gibeyim böyle işi... ee iyi de bunlar ne ara çalındı? hasgibtir. tabi ya. maskeliler! ada, arabadaki iki arkadaşı ve garsonluk yapan lavuk. onlardı!!! o beni bayıltan maskeli kız ada'ydı. zaten sesi tanıdık geliyordu. ayrıca yeşil gözleri ve 175 boyu ile anlayabilirdim. ama insan tahmin bile etmeyince durum bir farklı oluyor. koşa koşa cemil abinin çalıştığı karakolun yolunu tuttum. ama elektrikler yine kesildi ve kafama fena darbe aldım ve ardından bayıldım. uyandığımda sokağın kıytı yerinde sandalyeye bağlı bir şekildeydim. etrafımda maskeli olan beş kişiyi gördüm. maskelerini çıkardılar. hepsi tahmin ettiğim kişilerdi. araba sahibi olan lavuk "deathburn seni tebrik ediyorum. bunları yapan kişilerin biz olduğunu çok rahat bildin. ama buraya kadarmış be deathburn! son vedanı ve duanı et" dedi ve cebinden silahı çıkardı. ada "ne yapıyorsun sen? biz katil değiliz sadece hırsızız." dedi. oğlan "ada karışma bu çocuk bizim foyamızı ortaya çıkaracak! salak mısın kızım?" dedi. silahı kafama dayadı.
-
91.
0bu kerimdi. nuriye teyzenin yurtdışına giden torunu aynı zamanda benim kardeşten farksız sevdiğim dostumdu. kerimle birbirimizi gördük sımsıkı sarıldık. uzun bir sohbet ettik. kerim "deathburn inan yurtdışında hiçbir tak yok. orada edindiğim dostlar ne senin ne de diğerlerinin bırak yarısını çeyreği dahi olamaz. oğlum çok özlemişim be kardeşim." dedi. ardından eve giderken yolda tesadüfen ada'nın arabadaki o iki arkadaşını gördüm. bunların konuşmalarını dinledim. biri "lan oğlum. şu total war'ı ver birazda ben oynayayım aq." dedi. "lan oğlum şuan ben oynuyorum. hele bir bitireyim oyunun campaign modunu düşünürüz." dedi. oğlanlardan biri diğerini ikna ettikten sonra diğer oğlan ikna oldu ve cd kabını ona uzattı. lan bu benim cd kabıydı. üzerindeki çizikten ve üstünde duran karalanmış nottan dolayı adım gibi emindim. bu nasıl oldu amk? ben bunu mert'e verecektim. koşa koşa eve gittim. eve vardığımda ablam odasını resmen dağıtmıştı."abla ne oluyor?" dedim. ablam "deathburn kitabımı arıyorum. da vinci'nin şifresi. gördün mü?" dedi. vay amk neler dönüyordu?
-
90.
0ardından ada masaya geçti ve biraz takıldık. bir yandan ada arkadaşlarını bekledi. bu sırada elinde da vinci'nin şifresi kitabı vardı. lamborghini sahibi olan zengin bin yılbaşında hediye etmiş. onu okuyordu. zaten ada tam bir kitap kurduydu. ardından bunun arkadaşları geldi ve siyah lamborghini'ye bindiler. ardından garsonlardan biri de arabaya bindi ve basıp gittiler. ardından eve gittim. fakat mahalle de öyle bir şey gördüm ki, çok şaşırmıştım...
-
89.
0ada kaşlarını kaldırarak "deathburn sen ne yapıyorsun?" dedi. ben numaradan "aaa ada sende mi buraya geldin ne tesa... " derken aniden sözümü kesti. "deathburn salağa yatma. eğer tesadüf olsaydı mert, burak, cengiz ya da diğerlerinden birini kolaylıkla görmüş olurdum. niye beni takip ettin?" ben tam ağzımı açmak üzereyken "deathburn çünkü beni seviyorsun ve beni kıskandın. doğru mu bildim diye sormayacağım çünkü doğru." ben utanmış bir şekilde "ada bak senden hoşlanıyorum bu doğru. ama eğer ondan hoşlanı... " ada aniden "onlar benim arkadaşım salak şey. ben senden hoşlanıyordum. ne zaman açılmanı beklesem hiçbir şey yapmadın. yalan mı? bir ara en azından ben konuşayım diye düşündüm ama işte sana yaklaştığımda da sen hep heyecanlanıp kaçıyordun ben ne yapabilirdim?" haklıydı. sustum kaldım. ardından "gözlüksüz çok güzelsin lenslerinle. yeşil gözlerinden alamıyorum kendimi" dedim. o da "senin de koyu kahverengi gözlerim çok güzel" dedi ve yanağıma bir öpücük kondurdu. ulan bu iş bu kadar mı kolaymış amk. bu kadar zahmete katlanmanın ne anlamı varmış amk?
-
88.
0çıktığımda "vay amk" dedim. gözlüklü, okul kıyafetli, bakımsız görünen (o haliyle bile öylesine tatlı ve güzel ki) ada, gözlüklerini çıkarıp lens takmış (lens kullanan biri rahatlıkla anlar), şık kıyafetler giymiş, bayağı bakımlı bir şekilde çıktı. hemen o hızla erkekler tuvaletinin içine girdim. fakat kapı açıldı ve karşıma ada çıktı. içimde beni fırçalayacak diye öylesine büyük bir korku oluştu ki...
-
87.
0devam ediyorum beyler. devam etme sebebim ise sonraki yaşadığım bir olayımı anlatacağım hikayemde spoiler geçmesin diye yazacağım. ada'yı takip ettim. ada lavaboya girdi. bundan kızlar ve erkekler tuvaleti kapısına geçiş veren koridorda bekledim bir süre. ardından bu üç lavukla geldi. bunlarla göz göze geldim. Allah'tan hiç tanışmadım bu muallaklerle. çok artist hareketler ve bakışları vardı. bunlar bana baktılar ardından koridordan çıktılar. erkekler tuvaletine girip kapının arkasından baktım. ada sonunda lavabodan çıktı ama öyle bir çıkıştı ki bu...
-
86.
0devam ediyorum panpalar. okuyorsanız okudğunuz belli edin. bunlar arabadan indi bende minibüsten indim. bunlar bir cafeye girip oturdular bende girdim ve oturup uzaktan bunları izledim. Bunların yanına iki lavuk daha geldi. konuşmaları duyamıyordum. başladılar okey oynamaya... daha çok yaklaşırsam farkedileceğimi anladım. ama böyle de konuşulanları anlamıyordum. ardından garson onların masasına gitti. lamborghini'yi kullanan lavuk garsonun kulağına bir şeyler fısıldadı.bu sefer ada kalkıp yukarı kata çıktı. ben de ne olduğunu merak ettim ve ada'yı takibe koyuldum...
-
85.
0bu olay beni tam kalbimden vurdu. Gözlerin kör olsaydı da bunu görmez olsaydım. ada okulun önünde siyah bir lamborgini'ye bindi. içinde bir oğlan vardı. tipini tam gözüme kestiremedim ama çok şık kıyafetler giymişti. araba bir anda hızlandı ve yol almaya başladı. lavuğun kim olduğunu merak ettim ve arkasından giden minibüse binip aracı izledim.
-
84.
0eve gittikten sonra gittim uyudum. uyandığımda giyindim kahvaltımı yaptım okula gittim. okulda teneffüs oldu. mete, emre, berkay ve burak ile takılıyordum. burak "oğlum konuş şu kızla artık amk. ben kaç kız düşürdüm şu okulda sen şu kızı bir düşüremedin amk." dedi. burak çok çapkın bir binti. okuldaki bütün kızların içini dışını biliyordu aq. Ama bu sefer kararlıydım. ada ile konuşacaktım. Ada'nın karşısına çıktım. tam konuşmak üzereydin ki ağzım yine düğümlendi ve konuşamadım. sınıfa umutsuzlukla geri döndüm. sude "ne oldu? konuşamadın mı kızla deathburn? ya oğlum en fazla reddeder. ayrıca sana kız mı yok?" dedi. ben "ya sude konuşamadım işte bilmiyorum ama inanıyorum ki konuşacağım." dedim. mert bizim sınıfa geldi. "deathburn kanka sen, senin şu total war oyununu ödünç verecektin de şimdi verebilir misin?" dedi. gittim çantaya oyunu bulamadım amk. "mert kanka bulamadım oyunu. neyse evde bulur sana getiririm. Şimdilik seninle önemli bir işim var dışarıda. ada ile konuşcam. yakınımda falan olman lazım kanka. utanırım" dedim. mertte onayladı ve bahçeye çıktık. ama bir olayı görmem ile acayip derecede şok oldum.
-
83.
0uğur abi telefonu saatlerce kurcaladı ama hiçbir şey bulamadı amk. ne bir numara ne de isim... saatlerce aramaya rağmen hiçbir fayda olmadı. "deathburn bir yolunu bulacağız belli ki cemil abiye ulaşmamızı engelliyorlar. bir şekilde halledeceğiz. yalnız şuan çıkmam seda ile buluşacağım ama bir sorun var. Ona aldığım altın kolyeyi bulamaıyorum. Allah aşkına bir yardım eli at deathburn oysa çekmeceye koyduğumdan adım gibi emindim." dedi. uğur abi ile dükkanda altın kolyeyi aradık ama bulamadık. uğur abi "neyse sonra ararım bugüne nasip değilmiş" dedi. ardından o seda ablanın yanına ben de eve gittim.
-
82.
0evet çok sarsıcı bir olay olmuştu. uğur abi ve can abi kavga ediyordu. bütün esnaf ve mahalleli araya girmiş bunları ayırmaya çalışıyordu. uğur abi sinirli "lan muallak sana seda'nın yanına bile yaklaşmayacaksın demedim mi?" dedi. can abi "lan gibtir uğur bini seda'nın yanına falan yaklaştığım yok amk. gibecem belanı amk" dedi. kavga bir yarım saat sürdü. Ardından bunları ayırdık ve sakinleştirdik. can abi gitti. ardından uğur abiye telefonu gösterdim. "abi bu maskeliler bizi bayağı iyi tespit etmiş ne yapacağız?" dedim. uğur abi telefonu aldı ve dükkana girdi. ardından telefonu kurcalamaya başladı.
-
81.
0mesajı gördüğümde aşırı bir şekilde şok olmuştum. nasıl olabilirdi? benim telefon numaramı nasıl biliyorlardı? bir de gizli numaradan mesaj atmışlardı. mesajda "çok ileriye gittin bundan sonra atacağın adına dikkat et. bu sadece senin için değil tüm mahalle için geçerli. senin ve yaşadığın mahallenin canını sıkarız haberin olsun." yazıyordu. bu adamlar belli ki ülkeye çalıştıklarını söylediklerinde yalan söylüyorlardı. yoksa bize zarar vermekle tehdit etmezlerdi. komiser cemil abiye gidersem belli ki anlayacaklardı. en iyisi bu telefonu uğur abiye zütürmekti. dışarı çıktım ve uğur abinin dükkanının yolunu tuttum. dükkana vardığımda öyle bir şey olmuştu ki... bütün mahallenin sarsılmasına neden olmuştu...
-
80.
0her neyse sabah oldu. ben yataktan kalktım. kapı çaldı. kapıyı açtım. kapıyı çalan nuriye teyzeydi. elindeki tabakta da kek vardı. "deathburn evladım. olayları duydum. geçmiş olsun evladım. biraz dikkat et kendine. sana biraz kek getirdim." dedi. ben "Allah razı olsun nuriye teyze. ellerine sağlık" dedim. nuriye teyzenin keklerini görünce hep kendimden geçerdim. o keklerin tadı müthişti. nuriye teyze "evladım bu arada kerim bir haftalığına istanbula gelecek." dedi. O an çok mutlu oldum. kerim, nuriye teyzenin yurt dışında okuyan torunuydu. küçüklüğümüz beraber geçmişti kerata ile. nuriye teyze gittikten sonra evde otururken telefonuma bir mesaj geldi. telefona baktığımda acayip derecede şok olmuştum.
-
79.
0silahı çıkardı ve boynuma dayadı. Sinirli bir şekilde "tetiği sıkmamak için kendimi zor tutuyorum şimdi kaybol." dedi. "Umarım doğruyu söylüyorsundur." dedi ardından. oradan koşa koşa uzaklaştım. korkudan artık ne yapmam gerektiğini bile bilmiyordum.
-
78.
0Hızlı anlat anancilik yapmayalım panpa guzel buarada şuku
-
77.
04 gündür bekliyom panpa hepsini yaz kurtlalaım hadi
-
76.
0Panpalar devam ediyorum bu akşam bu hikayeyi bitireceğim okuyanlar ses versin amk. maskeli beni yakamdan tuttu. sinirle "polise bizim hakkımızda ne anlattın ha? çabuk anlat. bizi mi şikayet ettin onlara?" dedi. Hasgibtir. bu maskeden bir bayan sesi çıkmıştı. evet o iki kere bana sataşan maskeli oysa bir kızmış. Bu maskelinin kız çıkacağı hiç aklıma gelmemişti aq. bana sinirli bir şekilde "bana cevap verecek misin? yoksa ağzına üçüncü kez sıçmamı mı istiyorsun?" dedi. ben korkuyla "bak ülke adına çalıştığınızı kimseye anlatmadım. yemin ederim. lütfen zarar verme hiçbir şey yapmadım." dedim. cebinden silahı çıkardı ve bana doğrulttu. onun beni vurmayı istediğinden öyle emindim ki...
-
-
1.
0Kadın ağzına mı sıçtı panpa?
-
1.
-
75.
0Karakola gittiğimde cemil abi "deathburn şuan seninle ilgili çok önemli bir mesele var." dedi. ben de "ne oldu cemil abi?" dedim. cemil abi "deathburn, dün geceki maskeli adamlar aylardır varlar ve şuana kadar bir çok yerde emniyet güçleri bu kişileri tespit etmeye çalışıyor. henüz amaçları anlaşılmış değil. o yüzden dün geceyi detayına kadar anlatmanı istiyorum. konuştukları, hareketleri, yaptıkları... hepsini anlat" dedi. ben her şeyi teker teker anlattım. tabi ülke için çalıştıklarını söyledikleri kısım hariç. ardından eve gittim. akşam arkadaşlarla buluşmak için dışarı çıktık. ardından eve giderken yolda, beni bayıltan ve cenk'in restoranında yere düşüren maskeli ile karşı karşıya geldim.
-
74.
0eve gittiğimde direk uyudum. sonraki gün haftasonuydu. dışarıda arkadaşlarla takıldıktan sonra akşam doğru eve geldim. eve geldiğinde annem "oğlum komiser cemil aradı beni seninle konuşmak istiyormuş." dedi. bende bizim mahalledeki karakolun yolunu tuttum.
başlık yok! burası bom boş!