-
51.
+6Çaylarımız tazelenirken anlattıklarına ara vermek zorunda kaldı. Ben de o sırada diğer misafirlerin hallerini hatırlarını şöyle bir sordum, biraz onlarla sohbet ettim. Aslında buraya Vedat'ı görmeye, onunla sohbet etmeye gelmiştim, ama pek konuşamamıştık. Vedat bir ara salondan çıktı ve koridordan bana (Dışarda sigara içelim!) işareti yaptı. Ben de içerdekilerden müsade isteyip, 5 dakikalığına hava almak için dışarı çıkacağımı söyledim, kalktım. Ramazan çavuş ne için çıkacağımızı anlamış olmalıydı ki, "Ben de bir sigara içeyim dışarda!" diyerek peşimizden geldi.
Kapının önüne çıktığımızda Vedat'la bana sigara ikram etti. Biz tabii, "Biz içmiyoruz!" dedik. "Gençlerrr, ben sizin ananız babanız gibi geri kafalı değilim, ben Alamanya görmüş adamım, yanımda içebilirsiniz, benim kızım bile yanımda içiyor!" dedi, zorla tutuşturdu elimize birer sigara ve yaktı. Biz de içmek zorunda kaldık. Sigaralarımızı içerken de çenesi durmadı, bu sefer arabasından bahsetti, Merce***'in son modeli olduğunu, AMG özel sipariş olduğunu, içinin dışının 'Full' olduğunu, 129.000 Euro peşin para saydığını, Almanların bile bu arabaya binemediklerini anlattı. "Kısmet olur da Nurcan Türkiye'den biriyle evlenirse, damadıma bu arabayı düğün hediyesi olarak vereceğim!" dedi. Vedat bu muhabbetten sıkılmıştı, "Siz konuşun, ben Selim'in yanına bir uğrayacağım!" dedi ve motoruna atlayıp gitti. -
52.
+6Dikkatimi yoğunlaştırıp, hırsla gibmeye devam ediyordum. dıbına hızlı hızlı pompalarken, içimden de (Jürgen'in kabuklu yarağına benzemez benimki!) diyordum. Çok geçmeden Nurcan, "Ohh mein Gott, ich komme wieder, ich komme!" diyerek bir kez daha orgazm oldu. Ama durmadım, 3. kez orgazm etmeyi kafaya koymuştum. Birkaç dakika sonra yine, "Ohh mein gott, das gibt's nicht!" demeye başladığında, amından çıkıp zütüne kökledim bir seferde ve hiç beklemeden pompalamaya başladım. züt giberken herzaman yaptığım şeyi yaptım sonra da, elimi alttan dıbına attım ve klitorisini okşadım. Klitorisini öyle bir ayarlı uyarıyordum ki, orgazm olacağı zaman elimi çekiyordum. Sonunda ben de boşalmak üzereyken, klitorisini okşamayı hızlandırdım. Ve Nurcan'ın, "Ich komme, ich komme!" çığlıkları eşliğinde zütünü doldurdum döllerimle. Aynı anda boşalmıştık. Yarağım zütündeyken birkaç resim çektim.
Nurcan'ın hali kalmamıştı, yüzüstü yapıştı yatağa. Ben de onunla birlikte, onun üzerine yapıştım. Yarağım zütünün içinde kaldım bir süre. içtiğim şampanyadan olsa gerek, işeme ihtiyacı hissettim. zütünden çıkmak istediğimde, elini arkaya atıp belime koydu ve "Nolursun çıkma, kal içimde!" dedi. Dayanabildiğim kadar daha kaldım içinde, sonra çıktım zütünden ve tuvalete koştum. işeyince müthiş rahatlamıştım. Duşun altına girip yarağımı yıkarken, Nurcan da geldi banyoya. Önce o da işedi, sonra birlikte duş aldık.
Kurulanıp yatağa geçtik, bir süre öpüşüp elleştik, birer sigara yaktık. Nurcan'ın yüzünde halen şaşkınlık vardı, "Anlamadım, nasıl oldu böyle, arka arkaya tam 3 sefer orgazm oldum, ilk defa yaşadım bunu! Olamaz böyle birşey! Jürgen'le ciks yaparken hep bir seferde kalırdım!" dedi. (içimden yine Jürgen'in anasını bacısını kalayladım) "Sigaramız bitince gidelim, merak ederler!" dedim. "Tamam Schatzi, sen nasıl istersen!" dedi ve sigarasını söndürüp, giyindi. Ben de giyindim. Çantasını aldı ve el ele çıktık otelden. Geri köyün yolunu tuttuk. -
53.
+6işin ilginç tarafı, onun bu söylediğine bizimkiler hak verdiler ve söz kesmenin yanısıra imam nikahını da kabul ettiler. Ramazan çavuş tabi yine vakit kaybetmemek için, çıkardı cüzdanını, Nurcan'a bir tomar Euro verdi, bana da arabanın anahtarını verdi, "Hadi gidin kasabaya, söz yüzüklerinizi alın! Fazla oyalanmayın, alıp hemen geri gelin! Akşama da söz kesip imam nikahını yapalım!" dedi.
Nurcan sevinçten havaya uçacaktı, "Danke Papa!" diyerek babasını yanaktan öptü. Atladık arabaya, kasabada ilk gördüğümüz kuyumcuya girdik, Nurcan'ın seçtiği yüzükleri aldık, döndük otele. Ramazan çavuş da bu arada otelin restoranına, yanımızda zütürmek için, 20 kişilik Ordövr tabakları hazırlatmış, Naylon Folyoya sardırmış, 10 şişe büyük meşrubatla, 2 şişe de büyük Rakı sipariş vermiş. Otelin önüne parkettiğimizde garsonlar hepsini bagaja yerleştirdiler. Fazla durmadık, Ramazan çavuş hesabı ödedi ve döndük köye. Dönüşte anası Nurcan'ın yanıma oturmasına izin verdi. Nurcan çocuk gibi seviniyordu, yol boyunca elimi tutup, bana iyice sokulup, başını omzuma yasladı.
Direkt bizim eve gittik. Yiyecek ve içecekleri taşıdık içeriye. Evde kızlardan sadece gibtiklerim vardı, Zeynep, Meryem, Zahide ve Rabia. Onlar da meraklarından beklemişlerdi. Fidan'lar zaten memleketlerine dönmüşlerdi. Nurcan sevinçle kızlara söz yüzüklerimizi gösterip, akşama söz kesileceğini ve imam nikahı yapılacağını müjdeledi. Kızlar Nurcan'ı öpüp tebrik ettiler. Ama bunu zoraki yaptıklarını, yüzlerinde gülümseme olsa bile, Nurcan'ı kıskandıklarını sezebiliyordum. Kızlar salondaki masayı yiyecek içeceklerle donatırken, Ramazan çavuşla babam, akşam için imamı ayarlamaya ve akrabalardan söz kesiminde bulunacakları davet etmeye gittiler. Ben de sigara içmeye bodruma indim.
Akşam saat 8 gibi, davetliler eşliğinde söz kesildi, yüzükleri taktık, ardından imam nikahı kıyıldı. Nurcan artık (imam nikahlı da olsa) benim karımdı. -
-
1.
+5Bak heyecanım gipimde kaldı :D bunun devdıbının gelmesi lazım :D
-
2.
0Devam etsene kardeş bak burda elimiz gibimizde hadi
-
3.
0Yazsana akşamdan beri 4. posta gelcek hadi
-
4.
0Devam pmp
-
5.
0Yazsana amk
-
6.
0Nikahın imdıbınıda kıyarım hükümetinide amk devam et lan
diğerleri 4 -
1.
-
54.
+6Ertesi sabah bodrumun demir kapısının vurulmasıyla uyandım. Yatakta gerinirken kapı tekrar vuruldu ve "Harun abii, harun abii!" diye seslenildi. Bir kız sesiydi, ama kime ait olduğunu çıkaramadım. Hemen fırladım kapıyı açtım kim olduğunu görmek için. Dün gece bizde yatan kızlardan biriydi. "Harun abi yukarı gelecekmişin, kahvaltı... hazır... " dedi. Kızın bakışları eşofmanımın önüne kaymıştı. Baktığı yere ben de baktım. Her sabah uyandığımda olduğu gibi yarağım yine çadırı kurmuştu. Kızın yüzü birden kıpkırmızı olmuş, heyecanlanmıştı. Güzelce bir kızdı. Boyu diğer kızlara nazaran biraz daha kısaydı. Beline kadar uzun siyah saçları atkuyruğu örülmüştü. Giydiği şalvara rağmen arkaya çıkık zütü çok ciksi duruyordu. Beyaz bluzundan da içine taktığı sutyeninin hatları belli oluyordu. Sutyenin boyutlarına bakılırsa göğüsleri de fazla büyük değildi.
Elimi eşofmanımın cebine sokup yarağımı tutup yan yatırdım ve "Kusura bakma uyku sersemiyim, senin adın neydi hatırlamayamadım?" dedim. O sırada bakışlarını gözlerime kaldırıp, heyecanlı bir şekilde, "Meryem!" dedi. Bizim sülalede okadar çok Meryem, Hatice, Ayşe, Fadime vs. vardı ki. Sadece bizim sülalede değil, bizim köyün her hanesinde ikişer üçer vardı bu isimlerden. "Sen Mevlüt amcamın kızı Meryem misin?" dedim. "Yok, ben ismail'in kızıyım!" dedi. ismail, Mustafa, Hacıali, Durmuş, Ahmet, Mehmet vs. isimlerden de zibil gibi vardı köyde. "Kusura bakma tanıyamadım, hangi ismail?" dedim. "Topal ismail'in kızıyım... Selim abimi hatırlarsın, ortaokulu beraber okumuşsunuz!" dedi. "Haa, tamam, şimdi tanıdım! Kız sen ne kadar da büyümüşsün böyle, hemde güzelleşmişsin! Nerdeyse gelinlik kız olmuşsun! Köyün bütün delikanlıları peşinde dolanıyordur!" deyip yanağından makas aldım. -
55.
+6Kızlar elbirliğiyle sofraları kaldırdılar, bulaşıkları yıkadılar. Ben de babamla verandada keyif çayı içiyordum. Ozaman babam açtı Nurcan meselesini. Ramazan çavuşun karısı da akşam düğünevinde kadınların yanında anneme söylemiş, Nurcan'la Harunu evlendirelim diye. Babam, "Ne diyeceğiz şimdi bu Ramazan çavuş Dürzüsüne? Kızla evlenmek istiyormusun?" diye sordu. Ben de, "Baba, Nurcan iyi kız, hoş kız, evlenmek isterim, ama bunun için birbirimizi tanımamız lazım, topu topu bir iki saat anca konuştuk!" dedim. Babam, "Annenle de aramızda konuştuk, Nurcan değil, Padişahın kızı dahi olsa, zaten okulun bitmeden asla evlendirmeyiz seni! Ama eğer kızı gerçekten istiyorsan, böyle de olmaz! Milletin ağzı torba değil ki büzesin, köylü şimdiden dedikodu yapmaya başladı. Kendi aramızda adını koyarız, söz gibi birşey yaparız, ondan sonra rahat rahat gezer dolaşır, konuşur, birbirinizi tanırsınız! Tamam mı?" dedi. "Tamam baba!" dedim.
Çayım bittikten sonra ben duş aldım, üzerimi değiştirdim, hazırlandım. Babamla annem de hazırdılar. Saat 12'ye 5 kala Ramazan çavuşun arabası kapıdaydı. Biz arabaya doğru giderken, evdeki kızlar da verandaya çıkmışlar, merakla arkamızdan bakıyorlardı. Ramazan çavuş indi ve sağ ön kapıyı açtı, babam öne otursun diye. Nurcan da arkadan indi, annem binsin diye kapıyı tuttu. Annesi inmemişti, arkada ortada oturuyordu. Annem de annesinin yanına oturdu. Ben de kapıyı tutup Nurcan'ın binmesini sağladım. Amacım en son binip Nurcan'ın yanına oturmaktı. Nurcan çok sexy görünüyordu, beyaz gömlek ve diz üstü etek giymişti. "Biraz yanaşırsanız ben de buraya oturabilirim!" dedim. Ama annesi oyunbozanlık etti, "Oğlum yakışık almaz, millet bakıyor, sen gel bu tarafa yanıma otur!" dedi. Mecburen Nurcan'ın kapısını kapayıp öbür tarafa geçtim, annesinin yanına oturdum. Ve hareket ettik. -
56.
+6"Sana hak verdim, ama bunların hiçbiri benim için sorun değil! Çünkü ben sana ilk görüşte aşık oldum! Sana aşık olmasam, evlenip boşandığımı söylemezdim. Türkiye'ye gelirken babam, evlenip boşandığını kimseye anlatma, evleneceğin adama bile söyleme demişti. Ama ben sana anlattım. Annem de, nikah olmadan kimseyle ciks yapmayacaksın diye tembihlemişti. Ama ben seninle yaptım. Eğer konu içki, kumar, kadın kız falan ise, bunları bütün erkekler yapıyor, bunu Jürgen de yapardı, hatta babam bile yapıyor. Eğer konu okulun ise, okulun bitene kadar beklerim...
Eğer konu para ise, para hiç sorun değil. Jürgen çok zengin birisi, nekadar parası var kendisi bile bilmiyor. Çok büyük bir inşaat ve emlak Firması var, eski binaları çok ucuza satın alıp, restore ediyor, sonra da ya kiraya veriyor, yada çok paraya satıyor. Milyonlar kazanıyor. Zaten onunla iş konusunda tanışmıştım, Kuaför salonu açmak istediğim dükkanın ve dükkanın üstündeki evlerin de komple sahibiydi. Ben dükkanı kiralamak istiyordum. Ama Jürgen bana aşık olduğunu söyledi ve evlenirsek, dükkanın tapusunu adıma yapacağını söyledi. Ben kendi işyerimi açmayı çok istiyordum. Babama tapu konusunu söylemedim, Jürgen'i çok sevdiğim için evlenmek istediğimi söyledim. Babam karşı çıktı evlenmemize, ama Jürgen babamı parayla ikna etti, babama 300.000 Euro verdi. Yani babam bu altımızdaki arabayı Jürgen'in verdiği parayla aldı. Annemin kolundaki altınlar da öyle. Köye yapılacak apartman da o paradan yapılacak... -
57.
+6Biraz daha yaklaştıklarında seçebildim. Biri Zeynepti, ama yanındaki kız Fidan değildi. Yanıma geldiklerinde, Zeynep elindeki tek dal sigarayı gösterip, "Rabia ile sigara içmeye kaçtık... " dedi. Zeynebin yalnız gelmediğine ve madem biriyle gelecekti, neden Fidan'la gelmediğine canım sıkılmıştı. "iyi etmişsiniz, başka sigaranız yok galiba, Rabia'ya da vereyim mi benim sigaradan bir tane?" dedim. Zeynep, "Yok, o içmiyor... " dedi ve sigarayı dudaklarına yerleştirip yakmamı bekledi. Sigarasını yaktım. Zeynep bir fırt çekip dumanı üfledi ve bana göz kırparak, "Rabia senle görüşmeye geldi... Hani sana bahsetmiştim ya... Anladın mı?" dedi. "Evet, anladım!" dedim. Rabia'yı tepeden tırnağa alıcı gözüyle süzdüm.
Zeynep sigarasından bir fırt daha çekip, "Ne dikiliyorsunuz daha? Hadi girin içeriye, görüşün! Ben burda gözcülük ederim!" dedi. Hemen Rabia'yı içeri buyur ettim. Biz girince Zeynep dışardan kapıyı çekti, ama tam kapatmadı, hafif aralık kaldı. Rabia ile geçtik benim yatağın üzerine oturduk. Rabia yeni gelin gibi elleri dizinde oturuyordu yanımda. Başını öne eğmişti, gözlerime bakmıyordu. Oysa ilk geldiklerinde tokalaşırken (Daha isminin Rabia olduğunu bilmiyordum) Rabia elimi sımsıkı tutup, gözlerini gözlerimden ayırmamıştı. Belli ki şimdi utanıyordu. Doğrusu ben de nerden başlayacağımı bilmiyordum. Şimdi karşımda Üniversiteli kızlardan biri olsaydı, ne yapacağımı bilirdim elbette. Ama bu çok farklı bir durumdu. Köylü kızına ne denirdi, nerden başlanırdı, bunları bilmiyordum. -
58.
+6Yatağa gidip, Zeynebi sırtüstü yatırdım, bacaklarını ayırdım, arasına uzandım ve dudaklarından öpmeye başladım. Hemen karşılık verdi huur. Çok ateşli öpüşüyordu. Dudaklarından göğüslerine indim. O kafam gibi göğüslerini avuçlarımın arasında yoğura yoğura okşarken, sivrilmiş uçlarını sırayla emiyordum. Zeynep ufaktan inlemeye başlamıştı. dıbına inip, dıbını yalamaya başladığımda, Zeynep birden irkildi, telaşla hafif doğruldu ve "Ne yapıyorsun?" diye sordu. Şaşırmıştım. Demek ki Zeynebin amı da hiç yalanmamıştı. Cevap vermedim, sadece yalamaya devam ettim. Zeynebin inlemeleri artmıştı. Zevkten kıvranıyordu resmen. Çok geçmeden de titreye titreye, kasıla kasıla, inleye inleye, çırpına çırpına orgazm olup boşaldı.
Artık gibmenin zamanı gelmişti. Zaten ben de kuduruyordum biran önce dıbına girmek için. Zeynebi kim gibip bozduysa, bana iyilik etmişti, direk dayadım yarağımı dıbına. Amı zaten vıcık vıcık ıslaktı, hiç zorlanmadan tek seferde kökledim. O anda ikimizin de ağzından aynı anda uzun bir, "Ohhhhh!" çıktı. dıbının içi fırın gibi yanıyordu. Yarağım içinde birkaç saniye hareketsiz beklerken, göğüslerini avuçladım, dudaklarını öptüm. Sonra gidip gelmeye başladım. Rahat girip çıkıyordum. Daha rahat girip çıkayım diye, Zeynep dizlerini kırıp geriye çekmişti. -
59.
+6Sabah saat 9 gibi Meryem'le Zahide beni kahvaltıya çağırmaya geldiler. Kalktım, kapıyı açtım, onları içeri alıp, ikisini de dudaklarından öptüm ve giyinmeye başladım. Ben giyinirken Meryem de aynı şeyi sordu, "Nurcan'la evleniyormuşsun, doğru mu bu?" diye. "Evlenmeyim mi peki?" dedim. "Birbirinizi seviyorsanız evlenin tabii... Hem Nurcan çok güzel bir kız, aynı Prensesler gibi! Erkek olsam, ben de onunla evlenmek isterdim!" dedi. En son gömleğimin düğmelerini ilikleyip, "Ama siz de çok güzelsiniz!" dedim, zütlerini avuçlayarak. Bu dediğime sevindiler. Sonra bunları önüme katıp, yukarı çıktık, kahvaltıya.
Kahvaltı masasında annemle babamın düşünceli olduklarını gördüm. Pek fazla da konuşmuyorlardı. Ben de fazla konuşmadım, sessiz sakin kahvaltımızı yaptık. Kahvaltımız bitmek üzereyken, Fidan geldi masaya, elinde bir iki broşür ve kitap vardı. "Harun abi, bu sene ben Üniversite sınavına gireceğim... istediğim Fakültelere bir bakabilirmisin?" dedi. Fidan tepemde ayakta dikilirken uzattıklarına göz attım. "iyi, güzel! Umarım istediğin bölümü kazanırsın!" dedim. izmir'de, benim okuduğum Fakülteye girmek istiyordu. Babam, "Kızım sen hele bir sınavı kazan, Harun abin sana yardımcı olur!" dedi. Annem de, "Hem izmir'i kazanırsan kalacak yer sorunun olmaz, bizde kalırsın!" dedi. Fakat Fidan'ın derdi başkaydı, "Yok, kazanırsam, ilk sene yurtta kalmayı düşünüyorum... Belki ikinci sene de okuldan kızlarla eve çıkarız!" dedi. Annem de, "Sen bilirsin kızım, bizde teklif var, ısrar yok!" dedi. -
60.
+6Göğüslerinden sonra sırtüstü uzatıp, göbeğine indim. Göbeğini de bir süre öpüp yaladıktan sonra, pijamasının altını çıkardım, nazikçe. O da beyaz bir külot giymişti. Külodundan, dıbının yarığına denk gelen yeri, incecik bir çizgi gibi belli oluyordu. Külodunu çıkarmadan, küloduyla birlikte dıbını komple ağzıma aldım. Amı ağzıma tümden sığmıştı. Biraz öyle emer gibi yaptım. Arada kafamı hafif kaldırıp suratına bakıyordum, dudaklarını ısırıyordu ve beni dikkatli bir şekilde izliyordu. Külodunu yanlardan tutup biraz sıyırdığımda, kalanını da doğrulup kendisi çıkardı. Külodunu yerdeki hırkasının üzerine attı ve yeniden sırtüstü uzandı, bacaklarını hafifçe araladı. Bir iki gün öncesinden traş edilmişti amcığı. Başparmağımla dıbının dudaklarını yukardan aşağıya bir iki kez okşadım. Rabia utandığından olsa gerek, kafasını yan çevirmişti, duvara bakıyordu şimdi.
Yalamaya başladım. Amcık yalamayı seviyordum, yine de şimdi kendimden çok Rabia'ya zevk vermek için yalıyordum. Rabia'nın kıvranmaları artmış, inlemeleri yükselmişti. Öylesine ki, Zeynep kapıdan kafasını uzatıp, "Şşşt sessiz olun, sesiniz ta dışarıya geliyor, milleti uyandıracaksınız!" dedi. Bunun üzerine Rabia'nın sesi kesildi. Ama Zeynep halen kapının ağzından bize bakmaya devam ediyordu. Konsantrasyonum dağılmıştı, Rabia'nın dıbını yalamayı bıraktım ve Zeynebe, "Ne dikiliyorsun orda öyle, gir içeri ve kapıyı kapa!" dedim. Zeynep de sanki bunu dememi bekliyormuş gibi, girdi içeri, kapıyı da kapadı. Ama yine dikiliyordu orda. -
61.
+6Sigaram ve çayım bitmişti. Verandada otururken babam da kahvaltısını bitirmiş yanıma gelmişti. Babama, Vedat'ın yanına gideceğimi, arabaya ihtiyacı olup olmadığını sordum. "Alabilirsin, hem kahveye kadar beni de zütürürsün, eski arkadaşlardan göremediklerim var!" dedi. "Tamam!" dedim, kalktık. Babam koridordan içeriye seslendi, "Hanım biz çıkıyoruz. Harun Vedat'ın yanına gidecekmiş, beni de kahveye bırakacak!" diye. Annem de içerden seslendi, "iyi tamam!" diye. Ama biz merdivenleri inerken annem verandaya çıktı ve "Bekleyin biraz, kızlardan da o tarafa gidecekler varmış, geçerken onları da bırakın!" dedi.
Babamla arabaya binmiş bekliyorduk. Az sonra 4 kız geldi. Bunlardan birisi Meryem idi, diğer üçünün ismini bilmiyordum. Uzanıp içerden açtım arka kapıyı. Arkada anca 3 kişi rahat oturabilirdi, Meryem'i kucağına almak zorunda kaldı kızın biri. Önce babamı bıraktım kahvehanenin yakınında. Babam inerken, "Kızım arkada sıkışmayın, geçin biriniz öne!" dedi. Meryem hemen fırladı, arkadan inip öne bindi. Vedat'ların evine doğru sürerken arabayı, kızlara sordum, kim nerde oturuyor diye. Meryem hemen atıldı ve tek tek tarif etti. Evi en yakın olanından başlayarak kızları evlerine bırakmaya başladık. Son kız arabadan inerken Meryem'in kolunu çimdiklemişti, ne anlama geliyorsa artık. Meryem arabada tek kalınca oturuşunu değiştirmiş, ön koltukta şimdi hafif yan oturarak, yönünü bana dönmüştü. Kendi evlerinin yerini tarif etti. O tarafa doğru sürmeye başladım arabayı. -
62.
+5Uykumun en tatlı yerinde, bodrumun kapısı tıkladı, birkaç kere. Saat kaç idi ve gelen kimdi bilmiyordum. Uyandım, ama kapıyı açmadım, yorganı çektim kafama ve tekrar uyumak istiyordum. Fakat birkaç dakika sonra kapı tekrar tıkladı, her kimse açmam için ısrar ediyordu. Sinirle kalktım saate baktım, saat 03:10'u gösteriyordu. Kapıyı açtım. Zeynep ve Fidan pijamaları ve hırkalarıyla dikiliyordu karşımda. Suratları asıktı. Zeynep, "Fidan seninle konuşacakmış!" dedi. Zeynep kapının ağzında gözcü kaldı, Fidan içeri girdi.
Fidan'la geçtik yatağıma oturduk. Ben daha birşey demeden, Fidan, "Akşam düğün evinde Nurcan'ın havasından geçilmiyordu. Ana kız, herkese sizin evleneceğinizi anlatıyorlardı! O huuryla evlenecekmisin? Doğru mu bu?" dedi. Nurcan'a huur demesi canımı sıkmıştı, "Gecenin bu saatinde bunu sormak için mi geldin?" dedim sinirle. "Yok, sizin öğlen işiniz varmış, biz de öğlen dönüyoruz, seni birdaha göremem diye vedalaşmaya geldim... " dedi. Gözlerime arzulu bir şekilde bakıyordu. Fidan istediğini söylesin, aslında benimle sevişmeye gelmişti, bu okunuyordu gözlerinden.
Hemen dudaklarına yumuldum. Ateşlice öpüşmeye başladık. Öpüşürken de soyunuyorduk. Çabucak çırılçıplak olduk ikimiz de. Yatırıp göğüslerini okşadım, öptüm, yaladım, morartırcasına emdim, uçlarını ısırdım. dıbına geçtim, dıbının dudaklarını, klitorisini öptüm, yaladım, emdim. Dilimi dıbına sokup, dilimle gibtim. Fidan inliyor ve kıvranıyordu, amı vıcık vıcık olmuştu. Beni omuzlarımdan tutup yukarı çekiyor, "Hadi içime gir, gib beni!" diye fısıldıyordu. Yavaşça yukarı kayıp Fidan'ın üzerine uzandım, yarağımın başı dıbının ıslak dudakları arasında geziniyordu. Bazen dıbının girişine dayanıyordu, ama sokmuyordum. Fırçalıyordum sadece. Fidan kulağıma sürekli, "Gir içime, hadi sok, gib beni!" diye fısıldıyordu. -
63.
+5Jürgen'i kafamdan atmam için başka şeyler düşünmeye başladım. Fidan'ı, Zeynebi, Rabia'yı, Meryem'i nasıl gibtiğimi gözümün önüne getirdim. Zahide'yi nasıl gibeceğimi düşündüm. Çektiğim resimleri canlandırdım kafamda. Resimler gözümün önünden geçerken yarağımın kıpırdadığını hissettim. O anda Nurcana, "Senin çıplak resimlerini çekmek istiyorum, çekebilirmiyim?" diye sordum. "Haa, anladım Schatzi, sen Fantazi yapmak istiyorsun! Tamam, nasıl poz vereyim?" dedi. Kalktım telefonumu aldım, her çektiğim pozda yarağım biraz daha sertleşiyordu. En son yatakta dörtayak domaltıp, arkadan görüntüsünü çektiğimde, yarağım da tavan yapmış, kazık gibi olmuştu. "Hiç bozma pozisyonunu!" deyip, telefonu yatağa bıraktım ve arkasına yanaşıp, pürüzsüz kaymak gibi dıbını yalamaya başladım. Galiba dıbına Epilasyon yaptırmıştı, kıl tüy ndıbına en ufak birşey yoktu. Amı çok güzel kokuyordu, sadece göğüslerine değil, dıbına da parfüm sürmüştü.
dıbını iyice kıvama getirene kadar yalayıp inlettikten sonra züt deliğini de yaladım. Belli ki zütten de gibtirmişti, züt deliği açılıp kapanıyordu dilimi değdirdiğimde. Buna sevinmiştim, çünkü onu zütten de gibmek istiyordum. Sırayla dilimi bir züt deliğine, bir dıbına sokuyordum. Ara sıra da poposuna tokat atıyordum. Nurcan'ın inlemeleri artmıştı. Yalamayı bırakıp, yarağımı yavaşça dıbına kökledim ve gidip gelmeye başladım. işte şimdi olmuştu, Ben yeniden Ben olmuştum. Belinden kavrayıp, vurdura vurdura gibiyordum dıbını. Nurcan da Türkçe gibişmeye alışık olmadığından Almanca konuşuyor, durmadan, "Jaa, schön, super, fick mich Schatzi! Schneller, ohh jaa!" diyordu. En sonunda, "Jaa, ich komme, ich komme!" diye diye ilk orgazmını olup boşaldı. -
64.
+5Lobide Nurcan yine lavaboya girdi, ağzını yıkamaya ve kendine çeki düzen vermeye. Ben de erkeklerin WC'sine girdim, önce işedim, sonra aynada saçıma başıma çeki düzen verdim. Masaya döndüğümüzde, hararetli hararetli tartışıyorlardı. Sanki hayvan pazarında Kurbanlık inek pazarlığı yapar gibiydiler. Ramazan çavuş, "Almanya'ya dönmeden Nişanı da Düğünü de yapalım bitsin bu iş!" diye tuttururken, bizimkiler, "Şimdilik söz keselim, birbirilerini iyice tanısınlar, konuşup anlaşsınlar, Nişanı Düğünü oğlanın okulu bitince yaparız!" diye diretiyordu. Nurcan'ın annesi ise bambaşka birşey attı ortaya, "Tamam söz kesmeye razıyım, ama imam nikahı da yapalım en azından! Ateşle barut yan yana durmaz! Neme lazım, şeytana falan uyarlar, bir halt karıştırırlar! Bunun günahı da çok büyük olur, sonra hepimiz Töhmet altında kalırız!" dedi. Bu lafın üzerine bir sessizlik çöktü masaya.
Nurcan'ın anası tam bir huurydu, kızının bir Almanla evlenip boşandığını söylemiyor, bunu gizliyordu herkesten. Ama benim Nurcan'la gezip dolaşmam için imam nikahı istiyordu. Belki de ilerde kızını benim bozduğumu idda etmek için istiyordu bunu. Çünkü imam nikahlı karım olursa, Nurcan'ı istediğim zaman gibebilecektim. huur anası belki de imam nikahından sonra kızına, adetliyken benimle yatağa girmesini öğütleyecekti, kızının bakire olmadığını anlamayım diye. Bu kadından herşey beklenirdi. -
65.
+5Yokuşu aşınca, 100 metre ileride görünen ve önünde (Yatılı misafirlerine ait olduğunu düşündüğüm) arabaların durduğu evi işaret edip, "işte orası... Ben burda insem iyi olacak... " dedi. Durdurdum arabayı. Meryem sanki bu kısa yolculuğun bittiğine üzülmüş gibiydi. Doğrusu ben de üzülmüştüm, "Eve hemen gitmen gerekiyor mu? istersen bir yarım saat falan şöyle köyün dışına doğru bir yerlere gidelim?" diye sordum. Meryem'in gözleri parladı ve heyecanla, "Tamam, olur! Aşıklar tepesine gidelim! Şurdan sağa sap, orman yoluna doğru sür!" dedi.
Dediği yeri biliyordum, eskiden halalarımın oğullarıyla ve arkadaşlarla şarap içmeye giderdik oraya. Ama tepenin asıl şöhreti, sevişecek yer bulamayan çiftlerin oraya gitmesinden kaynaklanıyordu. Bir keresinde amcamın oğlu Halil bana anlatmıştı, Muhtarın kızını orda nasıl gibtiğini. Gerizekalı bunu sadece bana anlatmakla kalmayıp, övünmek için birkaç kişiye daha anlatınca, Muhtarın da haberi olmuş ve Halil'i vurmaya kalkışmıştı. Halil de akşamdan sabaha köyü terketmişti.
Arabayı Aşıklar tepesine doğru sürerken, Meryem'e sordum, "Hiç gittin mi oraya?" diye. Meryem heyecanla, "Hı hı, hemde çok gittim!" dedi. Şaşırmıştım, "Kiminle gittin peki?" diye sordum. "Ablamla, nişanlısı da vardı! Babam onları yalnız bir yere göndermezdi, gezmek istediklerinde beni de verirdi yanlarına. ilkin kasabaya pastaneye falan giderdik, ama sonradan Aşıklar tepesine gitmeye başladık. Oraya varınca bana para verirlerdi arabada beklemem için. Kendileri de çalıların arkasına geçerlerdi özel konuşmak için!" dedi. Bunları anlattığında yüzünde sinsi bir tebessüm belirmişti, sanki bana anlattığından daha fazlasını biliyor gibiydi. -
66.
+5Evin önüne geldiğimizde, arabanın sesine, Nurcan'ın babası ve eniştem dışarı çıkmışlardı. Kontağı kapattım ve anahtarı verdim Nurcana. indik arabadan. Ramazan çavuş kızına sorar gözlerle bakarken, eniştemin bakışlarında, Nurcan'la benim gezmeye gitmemize anlam veremediğini gördüm. Nurcan babasının yanağına öpücük kondurup, arabanın anahtarını verdi ve bana gülümseyip el sallayarak içeriye girdi. Ramazan çavuşun bana birşey sormasına fırsat vermeden, "Araban çok güzelmiş, uçak gibi gidiyor! Kalıp sohbet etmek isterdim, ama eve gitmem lazım, bekliyorlardır. Sonra görüşürüz!" dedim. Enişteme de Vedat'ı sonra göreceğimi söyledim. Kendi arabama yürürken, Ramazan çavuş arkamdan, "Dur bekle, birşeyler vereceğim!" diye seslendi ve içeri girdi. Az sonra elinde bir poşetle geldi, "Karton senin, diğerlerini annene babana verirsin. Onlarla en kısa zamanda görüşmek istediğimi söyle!" dedi. Verdiklerine teşekkür edip, "Tamam, söylerim!" dedim, arabayı çalıştırıp uzaklaştım ordan. Poşette, benim için 1 karton Marlb*** sigara ve bizimkiler için birkaç paket çukulota vardı.
Doğru söylemek gerekirse, Ramazan çavuşun son model Merce***'inden sonra, bizim yerli araba odun gibi gelmişti. Kendimi, At'tan inip, Eşeğe binmiş gibi hissettim. Eve varana kadar Nurcan'ı düşündüm, hesabıma aktardığı parayı düşündüm, içimde sebebini anlamadığım bir suçluluk duygusu vardı. Evin önüne parkedip, bahçe kapısını açtığımda, Meryem'le Zahide verandada oturuyorlardı. Meryem heyecanla, "Evde kimse yok, herkes düğün evine gitmiş! Biz de gideceğiz... Belki seni görürüz diye bakmaya gelmiştik... Hani senin yanında Zahide'ye birşey anlatacaktım ya, onun için getirdim Zahide'yi! Şimdi anlatayım mı?" dedi. "Yok daha değil, siz inin aşağıya, ben geliyorum hemen!" dedim, bodrumun anahtarını verdim Meryem'e. Onlar bodruma inerken, ben de eve girdim, sigarayı çantama koydum, sonra çukulotaları poşetten çıkarıp mutfağa bıratım. Mutfaktan da koca bir tutam peçete alıp çukulotaların boşalan poşetine koydum ve yanım -
67.
+5Nurcan'a Diplomatik bir cevap vermeliydim. Onun için arabayı otoyolun kenarında müsait bir yere çektim. Kontağı kapattım ve "Şimdi lafımı bölmeden dinlemeni istiyorum! Tamam mı?" dedim. "Tamam Schatzi!" deyince konuşmaya başladım:
"Güzel bir kızsın, harika bir vücudun var, çok sexysin, çok ta güzel ciks yapıyorsun, seni çok beğendim. Ama evlilik konusunu konuşmak için daha çok erken! Tamam, seninle ciks yaptık, ama tanışalı birkaç saat anca oldu, seni ve aileni nerdeyse hiç tanımıyorum. Sen de beni ve benimkileri daha tanımıyorsun. Huyumu, suyumu, karakterimi, geçmişimi bilmiyorsun daha. içkim, kumarım, karı kız olayım, çapkınlığım, berduşluğum, ipsizliğim, sapsızlığım, sapkınlığım, üçkağıtçılığım, dolandırıcılığım, yalancılığım, dayağım, küfürüm, Sadistliğim vs. var mı bilmiyorsun. Hobilerim, zevklerim, dinlediğim müzik, okuduğum kitaplar, sevdiğim filimler, mizah anlayışım, hayallerim, inancım, siyasi düşüncem, ileriye dönük planlarım vs. nelerdir bilmiyorsun. Belki de beni yakından tanıyınca benimle evlenmek bile istemeyeceksin. Böyle şeyler zaman ister. Ayrıca çok önemli bir şey daha var, benim daha okulum bitmedi. Diplomamı, mesleğimi elime almadan, kendi paramı kendim kazanmaya başlamadan, para diye ailemin eline bakarak evlenmek istemiyorum! Kusura bakma, hızlı konuştum galiba? Söylediklerimin hepsini anlayabildin mi, açıklamamı istediğin bir şey var mı?" dedim.
Nurcan, "Yok, hepsini anladım. Türkçeyi belki çok iyi konuşamıyorum, ama hepsini anlıyorum! Şimdi senin beni dinlemeni istiyorum!" dedi ve beni şok eden şeyler anlatmaya başladı: -
68.
+5Fidan gelince elinden telefonu aldım, dudaklarını öptüm ve Zeynebin yanına yatmasını söyledim. Fidan hemen telaşlandı, "Neyapacaksın?" diye sordu. "Birşey yapmayacağım, 31 çekeceğim sadece!" dedim. Fidan dediğimi anlamamış gibi suratıma bakarak yattı Zeynebin yanına. Ben de göbeği hızasında dikildim, 31 çekmeye başladım. Bunu yaparken de resim çekiyordum. ikisinin yanyana ve çırılçıplak görüntüsü çabucak boşalmamı sağladı. Her ne kadar Zeynebin göbeğine ve göğüslerine fışkırttığım kadar çok olmasa da, Fidan'ın göbeğini ve göğüslerini sulamıştım döllerimle. Bunu da görüntüledim.
Fidan'ı dudaklarından öpüp kaldırdım, zütüne şaplak atıp, mutfaktan peçete getirmeye yolladım. Sonra da Zeynebi dudaklarından öpüp, kaldırdım. dıbını avuçlayarak, harika bir amı olduğunu, gibmeye doyamadığımı söyledim. Kıpkırmızı yüzü biraz daha kızarmıştı. O sırada peçeteler gelmişti. Paylaştık peçeteleri. Üçümüz de dölleri sildikten sonra, "Hadi giyinin!" dedim ve ben de giyinmeye koyuldum. Giyinip etrafı düzelttik, Zeynebin kopan düğmelerini aradık bulduk. iğne ipliğin yerini tarif ettim, diktiler düğmeleri. Banyoda elimizi yüzümüzü, yıkadık, saçımızı başımızı düzelttik. Ve sonra görüşeceğimizi söyleyip, kızları gönderdim evden. Çünkü çok geç kalırlarsa merak edebilirlerdi. -
69.
+5Meryem'in canını mümkün olduğunca yakmamaya çalışarak, alıştıra alıştıra ve büyük bir sabırla soktum yarağımı zütüne. Yarağım köküne kadar girince beline yapıştım ve bekledim bir süre. Meryem ufak tefek bir kızdı ve zütü ilk defa gibiliyordu. Ama beni şaşırtmıştı, bağırıp ortalığı yıkacak diye düşünürken, birkaç, "Ufff!" dışında gıkı bile çıkmamıştı. Gerçi ben de çok özen göstermiştim acıtmamak için, ama yine de ilk defa zütten gibilirken bağırmamak her kızın harcı değildi.
Bir süre içinde hareketsiz bekledikten sonra, yarağımı hafif hafif çekip, sokmaya başladım. 4-5 dakika sonra artık yarağımı başına kadar çekip, geri sokuyordum. Yavaş yavaş hızlanmaya başladım. Meryem'in inlemeleri de aynı oranda hızlanıyordu. Zevkten mi acıdan mı inlediğini bilmiyordum, ama ben çok zevk alıyordum Meryem'in zütünü giberken. Artık zütü iyice alışmıştı, daha da hızla pompalarken, bir elimi alttan dıbına attım. Klitorisini okşuyordum, şimdi orgazm olmasını istiyordum. Çok geçmeden inlemeleri küçük çığlıklara dönüştü. Evet orgazm olmak üzereydi. Klitorisini okşamayı hızlandırdım. Ve Meryem inleye inleye orgazm olurken, ben de kendimi tutmayı bırakıp, döllerimi fışkırttım zütünün içine. ikimiz de aynı anda boşalmıştık. -
70.
+5Otelin ana girişinden çıkıp, el ele ormana yürüdük. Tamamen gözlerden uzaklaşınca durduk ve öpüşmeye başladık. Öpüşürken elimi eteğinin altına attım. dıbını, klitorisini okşuyor, am Piercingi ile oynuyordum. Amı çoktan sulanmıştı. Parmağımı dıbına sokup, dıbının suyuna buladım ve parmağımı emmesi için ağzına verdim. Parmağımı emip, gülerek, "Mmmhhh, amımın tadı çok güzelmiş!" dedi. Bu arada yarağım pantolonumu zorluyordu, fermuarımı açıp çıkardım yarağımı. Nurcan eğilip biraz yaladı yarağımı. Fazla vakit kaybetmek istemiyordum, "Dön arkanı, ağaca tutunup domal!" dedim. Dediğimi yapınca, eteğinin arkasını hafif kaldırıp yanaştım arkasına. Benim yarak kendiliğinden bulmuştu dıbının deliğini.
Biryandan da gelen giden var mı diye etrafa bakınarak, Nurcan'ın amında tutturduğum tempoyla gidip geliyordum. Tempoyu hiç aksatmadan, Nurcan orgazm olup boşalana kadar gibtim. Orgazm sonrası kızın bacakları titriyordu, ama ben daha boşalmamıştım. dıbına boşalsam olmazdı, zütünü gibip zütüne boşalsam diye düşündüm, ama yanımızda kağıt mendil dahi yoktu. Her tarafa döl bulaşacaktı. Onun için biraz daha gibtim dıbını ve boşalmama yakın, amından çıkıp, Nurcan'ı dönderdim, önümde çömeltip ağzına verdim. Ve biraz emdirip, ağzına patladım. Döllerimi yuttuktan sonra, yarağımı yalayarak temziledi. En temiz çözüm bu olmuştu. Külodunu cebimden çıkarıp giymesi için verdim. Bana tutunarak giydi külodunu ve toparlanıp tekrar otele doğru yürüdük. Kısa sürmüş de olsa, yine de çok iyi gelmişti bu gibiş.
başlık yok! burası bom boş!