/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 76.
    +5
    "Prost!" diyerek tokuşturup yudumladı şampanyasını. Ben de, "Prost!" diyerek içmeye başladım. Nurcan bardağını yarım bırakıp, "Ben önce bir duş alayım! Sen keyfine bak!" dedi. Ve yatağa oturup soyunmaya başladı. Sutyen külotla kalınca, o küçük seyahat çantasından temiz iççamaşırı alıp banyoya girdi. Arkasından biçimli zütüne baka kaldım, Tanga külodunun ipi zütünün yanakları arasında kaybolmuştu. Ayrıca zütünün sağ yanağında da küçük bir dövme vardı. Bu manzara yarağımı kazık gibi yapmıştı. Nurcan banyonun kapısını açık bırakmıştı, ama oturduğum yerden birşey göremiyordum. Bir sigara yaktım ve şampanyamı içmeye devam ettim.

    Duşunu alıp banyodan çıktı, yeni sutyen külodu vardı üzerinde. Eski sutyen külodunu seyahat çantasına koyup, küçük havluyla saçlarını kurularken, "istersen sen de bir duş al, buranın banyosu çok Hijyen!" dedi. Ben de, "Tamam!" deyip, onun yaptığı gibi odada Boxerime kadar soyundum. Beni inceliyordu ben soyunurken. Girdim banyoya, Boxerimi çıkarıp duşun altına girdim. Yıkanırken, yeniden kalkan yarağımı şampuanlayıp biraz sıvazladım suyun altında. Bir ara döndüğümde, Nurcan banyo kapısına dikilmiş, beni seyrediyordu. Gülümsedim. O da gülümseyip odaya geçti tekrar. Yıkandıktan sonra, banyoda kurulanıp, Boxerimi giyip çıktım.

    Nurcan yatağa uzanmış, sigarayla şampanya içiyordu. Yanına uzandım, ben de bir sigara yaktım. O anda benim yerimde bir başkası olsaydı, herhalde ilk işi anında kızı gibmek olurdu. Bunu ben de çok istiyordum, ama bunu belli etmek istemiyordum ona. Gayet serinkanlı davranıyordum. Ben böyle davrandıkça, kendisinin üstüme atlayacağını umuyordum. Sigarası bitince "Sana sormam gereken şeyler var... " dedi. Yüzünde biraz endişe vardı. "istediğini sorabilirsin!" dedim. "Şeyy... Senin için bir kızda Bakirelik önemli mi? Yani sen de diğer Türkler gibi mi düşünüyorsun Bakirelik konusunda? Yani mesela, kızın Bakire olmadığını bilsen, yine evlenirmisin onunla?" dedi.
    ···
  2. 77.
    +5
    Bacağını okşayan elimi beline zütürüp Meryem'i kendime çekerken, ben de ona yaklaşıp ve dudaklarını öpmeye başladım. Çok istekliydi, ama öpüşmeyi bilmiyordu, gözlerini kapamış, dudaklarını hafif aralayıp öpmem için uzatıyordu sadece. Birkaç dakika sonra öpüşmemiz birşeye benzemeye başlamış ve yarağım kazık gibi olmuştu. Gözleri halen yumuluydu. Dudağımı çektiğimde, gözlerini açtı ve (Ne oldu?) der gibi baktı. "inelim mi arabadan?" dediğimde, yine kafasını sallayıp onayladı. indik. Arka koltuk kirlenmesin diye babamın üstüne serdiği kilimi aldım. Çalıların arkasına geçtik, serdik kilimi, üzerine oturduk. Şimdi daha rahat öpüşebiliyorduk ve elimi buluzunun altından içeri sokup, sutyeninin üzerinden göğüslerini okşayabiliyordum. Vaktimiz az olduğu için sutyenini çıkarmakla uğraşmadım, göğüsleriyle fazla ilgilenemeyecektim çünkü.

    Meryem'i sırtüstü uzatıp, elimi direkt şalvarının içine soktum. Önce külodunun üstünden dıbını biraz okşayıp, sonra da elimi külodunun içine soktum. Amı ıslanmış ve dıbının kılları yapış yapış olmuştu. Orta parmağımı dıbının dudakları arasında yukarı aşağı biraz gezdirdim. Parmağımı ilk boğumuna kadar sokup, dıbının deliğini biraz parmakladım. Arada bir de klitorisini okşuyordum. Meryem yine gözlerini yummuş, kısık sesle inliyordu. Boynunu öpüp, kulağına fısıltıyla, "Seni zütten gibmek istiyorum. gibmemi istermisin?" dedim. Meryem gözlerini açmadan, "Hı hı!" diyerek, bir çırpıda şalvarını ve külodunu dizlerine kadar sıyırıp, yüzüstü döndü ve kıçını yükseltip, zütünü dikti havaya. Bunu benim birşey demeden kendiliğinden yapmasına şaşırmıştım. Demek ki ablası öyle gibtirirken izlemişti onları.
    ···
  3. 78.
    +5
    Yokuşu aşınca, 100 metre ileride görünen ve önünde (Yatılı misafirlerine ait olduğunu düşündüğüm) arabaların durduğu evi işaret edip, "işte orası... Ben burda insem iyi olacak... " dedi. Durdurdum arabayı. Meryem sanki bu kısa yolculuğun bittiğine üzülmüş gibiydi. Doğrusu ben de üzülmüştüm, "Eve hemen gitmen gerekiyor mu? istersen bir yarım saat falan şöyle köyün dışına doğru bir yerlere gidelim?" diye sordum. Meryem'in gözleri parladı ve heyecanla, "Tamam, olur! Aşıklar tepesine gidelim! Şurdan sağa sap, orman yoluna doğru sür!" dedi.

    Dediği yeri biliyordum, eskiden halalarımın oğullarıyla ve arkadaşlarla şarap içmeye giderdik oraya. Ama tepenin asıl şöhreti, sevişecek yer bulamayan çiftlerin oraya gitmesinden kaynaklanıyordu. Bir keresinde amcamın oğlu Halil bana anlatmıştı, Muhtarın kızını orda nasıl gibtiğini. Gerizekalı bunu sadece bana anlatmakla kalmayıp, övünmek için birkaç kişiye daha anlatınca, Muhtarın da haberi olmuş ve Halil'i vurmaya kalkışmıştı. Halil de akşamdan sabaha köyü terketmişti.

    Arabayı Aşıklar tepesine doğru sürerken, Meryem'e sordum, "Hiç gittin mi oraya?" diye. Meryem heyecanla, "Hı hı, hemde çok gittim!" dedi. Şaşırmıştım, "Kiminle gittin peki?" diye sordum. "Ablamla, nişanlısı da vardı! Babam onları yalnız bir yere göndermezdi, gezmek istediklerinde beni de verirdi yanlarına. ilkin kasabaya pastaneye falan giderdik, ama sonradan Aşıklar tepesine gitmeye başladık. Oraya varınca bana para verirlerdi arabada beklemem için. Kendileri de çalıların arkasına geçerlerdi özel konuşmak için!" dedi. Bunları anlattığında yüzünde sinsi bir tebessüm belirmişti, sanki bana anlattığından daha fazlasını biliyor gibiydi.
    ···
  4. 79.
    +5
    Fidan gelince elinden telefonu aldım, dudaklarını öptüm ve Zeynebin yanına yatmasını söyledim. Fidan hemen telaşlandı, "Neyapacaksın?" diye sordu. "Birşey yapmayacağım, 31 çekeceğim sadece!" dedim. Fidan dediğimi anlamamış gibi suratıma bakarak yattı Zeynebin yanına. Ben de göbeği hızasında dikildim, 31 çekmeye başladım. Bunu yaparken de resim çekiyordum. ikisinin yanyana ve çırılçıplak görüntüsü çabucak boşalmamı sağladı. Her ne kadar Zeynebin göbeğine ve göğüslerine fışkırttığım kadar çok olmasa da, Fidan'ın göbeğini ve göğüslerini sulamıştım döllerimle. Bunu da görüntüledim.

    Fidan'ı dudaklarından öpüp kaldırdım, zütüne şaplak atıp, mutfaktan peçete getirmeye yolladım. Sonra da Zeynebi dudaklarından öpüp, kaldırdım. dıbını avuçlayarak, harika bir amı olduğunu, gibmeye doyamadığımı söyledim. Kıpkırmızı yüzü biraz daha kızarmıştı. O sırada peçeteler gelmişti. Paylaştık peçeteleri. Üçümüz de dölleri sildikten sonra, "Hadi giyinin!" dedim ve ben de giyinmeye koyuldum. Giyinip etrafı düzelttik, Zeynebin kopan düğmelerini aradık bulduk. iğne ipliğin yerini tarif ettim, diktiler düğmeleri. Banyoda elimizi yüzümüzü, yıkadık, saçımızı başımızı düzelttik. Ve sonra görüşeceğimizi söyleyip, kızları gönderdim evden. Çünkü çok geç kalırlarsa merak edebilirlerdi.
    ···
  5. 80.
    +5
    Arkada dördümüz biraz sıkışmıştık. Benim sağ tarafım kapıya dayanmıştı. Sol tarafımda ise annesinin kolu koluma, bacağı bacağıma yapışmıştı. Kadının vücudundan yayılan sıcaklık, kolundan ve bacağından elektrik akımı gibi bana geçiyordu. Kadın gülerek, "Koca arabaya da zor sığdık valla!" dedi ve anneme doğru yan döndü, annemle sohbet etmeye başladı. Biraz sonra, "Amaan, böyle de rahat edemedim!" diyerek kımıldamaya başladı, sanki kendine uygun oturma pozisyonu yaratmaya çalışıyordu. Fakat kıpraştıkça da o koca zütü bacağımın üst kısmına sürtünüp duruyordu. Yarağım kalkmaya başlamıştı, belli olmasın diye iki elimi önümde birleştirmek zorunda kaldım. Acaba kadın bunu bilerek mi yapıyor diye takıldı kafama. Bunu öğrenmek için zütüne değen bacağımı hafif hafif yukarı aşağı oynatmaya başladım. Bacağımla zütünü okşuyordum. Ve kadın da sanki cevap verir gibi zütünü oynatıyor, bacağıma bastırıyordu. Bu kadında anlayamadığım birşeyler vardı. Ama şimdi bu durum böyle biraz daha devam ederse küloduma boşalıp rezil olacaktım.

    Bacağımı oynatmayı bırakıp, dikkatimi öndekilere verdim. Ben hareketsiz durunca, kadın da zütünü oynatmayı ve bastırmayı bırakmıştı. Ramazan çavuş babama arabasının özelliklerini anlata anlata basıyordu gaza. Babamla konuşurken, dikiz aynasından da bana bakarak, "Bu arabayı damadıma düğün hediyesi vereceğim!" diyordu yine. Otoyola çıkmıştık, geçen Nurcan'la gittiğimiz otele gidiyorduk. Ama busefer sadece öğle yemeği yiyecek ve konuşacaktık. Otele vardığımızda, Lobiden direkt restoran kısmına geçtik. içerde hazır masalar varken, Ramazan çavuş şef garsonun eline para sıkıştırıp, bahçeye masa kurmalarını istedi. Şef garson da garsonları çağırıp, birkaç dakika içerisinde bahçeye masa çıkarttırıp, hazırlattırdı.
    ···
  6. 81.
    +4
    Yukardan birkaç resim çektim ve sessizce izlemeye devam ettim. Benim asla erkeklerle işim olmaz, ama onları izlerken yarağım kazık gibi oldu. Yaklaşık 10 dakikadır sürüyordu pompalaması. Selim sonunda böğürerek Vedat'ın zütüne boşaldı. içinde biraz durup çıktı. Sonra da yarağını derede yıkadı. Ben gibişmeleri bitti diye tahmin etmiştim, ama şimdi de Selim domaldı ve 15-20 dakika da Vedat Selim'in zütünü gibti. O arada ben yine birkaç resim çektim. Vedat'ın da boşalıp yarağını yıkamasını bekledim. Sonra da, "Napıyorsunuz lan muallakler, birbirinizi mi gibiyorsunuz?" diye seslenerek aşağı indim. Beni görünce şaşırdılar, Vedat hemen, "Düşündüğün gibi değil valla, yüzmeye geldik!" dedi. Selim de onu onayladı.

    "gibtirin dıbına koduğumun muallakleri, yukardan yarım saatir sizi izliyordum!" deyince, ikisi de Dut yemiş Bülbül gibi sustu. "Merak etmeyin, gördüğümü kimseye söylemem! Ama buna karşın siz de bana kıyak yapacaksınız!" dedim. Vedat, "Ne kıyağı? Sen de mi züt gibmek istiyorsun?" diye sordu. "Yok lan, siz birbirinizi istediğiniz gibi gibin! Ben amcık gibmek istiyorum!" dedim ve elbiselerini verdim ellerine. Aceleyle giyindiler. Çıktık yukarıya motorun yanına. Bunlara birer sigara ikram ettim. Ağacın gölgesine oturduk. Sigaralarımızı içerken, "Ee, sayın bakayım köydeki gibişen karıları!" dedim. Önce, "Biz nerden bilelim... " dediler, ama sonra tek tek anlattılar kimlerin kimlerle gibiştiğini. Hayret ettim, hayatta aklımın ucundan bile geçmeyecek karılar kızlar vardı saydıkları arasında. En çok övdükleri de Kahveci Memduh'un kızı Hatice idi. Selim'in anlattığına göre, kız resmen yarak hastasıymış ve günde 5 vakit yarak yese doymak bilmiyormuş.
    ···
  7. 82.
    +4
    "Haa, anladım!" diyerek üstüme çıktı, dudaklarımdan başlayıp, vücudumun üst kısmını öperek Boxerime kadar indi. Yarağım zaten çadırı kurmuş halde zonkluyordu. Boxerimi indirip çıkardı ve "Mmmmh!" diyerek yarağıma yumuldu. Şu ana kadar gibtiğim kızların içerisinde en güzel saksoyu Nurcan çekiyordu. Yarağıma tükürüp başını sıvazlıyor, sonra tekrar ağzına alıyor, emiyor yalıyordu. Bunları yaparken de bir eli taşaklarımı avuçluyordu. Fakat fazla dayanamayacağımı anladım ve "Geliyorum!" dedim. Nurcan hiç istifini bozmadan emmeye devam etti. Ve ağzına patladım. Bukadar çabuk boşaldığıma inanamıyordum. Döllerimin hepsini yalayıp yuttuktan sonra, gülümseyerek, "Aynı Jürgen gibisin, o da fazla dayanamazdı!" dedi. Söylenecek lafmıydı bu şimdi! Bu kız saf değil, resmen salaktı. Moralim bozulmuştu ve normalde boşaldıktan sonra kazık gibi duran yarağım anında inmişti.

    Bir sigara yaktım, şampanya doldurdum kendime. Nurcan da banyoya gitti ağzını yıkadı geldi. Sokuldu yanıma. Vücudumun üst kısımlarını öperken, elini de küçülmüş yarağıma attı. Zevzek zevzek konuşmasına devam ediyor, "Ay bu haliyle çok sevimli duruyor Penisin! Şuna baksana nekadar tatlı!" diyerek, sanki kedi yavrusu severmiş gibi hareketler yapıyordu. Gülümseyerek, "Biliyormusun, Jürgenin penisi inikken bile kocamandı, ama seninki tam avucuma sığıyor, bak çok şirin!" dediğinde, artık ben sinirden çıldıracaktım. Bu kız salak değil, salağın önde gideniydi. içimden (Senin de, Jürgen'in de anasını bacısını gibeyim!) diye küfür ediyordum.

    Neden sonra benim suratımın asık olduğunu farketti ve "Schatzi, sen üzgün müsün? Eğer erken geldiğine üzülüyorsan, ben o konuda çok anlayışlıyım, sana kızmadım! Her erkeğin başına gelebilir! Merak etme, ben şimdi onu yeniden kaldırırım!" diyerek yumuldu yarağıma. inik yarağımı komple ağzına alıyor, taşaklarımı okşuyordu. Bir iki dakika emip yalıyor, sonra parmaklarıyla yokluyordu sertleşiyor mu diye. Ama sertleşmiyordu ve yeniden emmeye devam ediyordu. Bu gidişle sertleşmeyecekti de
    ···
  8. 83.
    +4
    Halen inanamıyordum bunu yaptığına. Bir insan nasıl bukadar saf olabilirdi. Sanki oyun oynarken, elindeki Misketini arkadaşına verir gibi, hesabıma aktarmıştı okadar parayı. Bu kız sevmeyi de, sevilmeyi de hak ediyordu. Ayrıca şimdi Nurcan'ı sevmek için fazladan 500.000 tane sebebim daha olmuştu. Eğriye eğri, doğruya doğru demek lazım, zaten kızın fiziğine, boyuna posuna, güzelliğine ve ciksapeline ilk görüşte hasta olmuştum. Sadece kızın konuşmalarındaki patavatsızlığı ve babasının davranışları biraz canımı sıkıyordu. Onun dışında, Nurcan'ı koluma takıp, göğsümü gere gere yanımda gezdirecek kadar yakıştırıyordum kendime. Nurcan güzellik olarak, bizim Üniversitedeki kızların çoğuna 5 basardı. Hatta biraz Mankenlik ve Zerafet eğitimi almış olsa, Nurcan'ı görenler kesin Manken zannederdi.

    Ona, "Bunu yapmana gerek yoktu, bana aşık olduğunu başından beri biliyordum!" deyip uzandım, dudaklarından öptüm ve arabayı çalıştırıp geri otoyola çıktım. Nurcan yine elimi tutuyordu ve yaptığından çok mutlu olmuş görünüyordu. Köye girerken, "Şimdi babamlar kesin soracak, ne oldu, ne yaptınız diye, onlara ne demeliyim?" dedi. "Onlara, gezdik, eğlendik, konuştuk, birbirimizi tanımaya çalışıyoruz, şimdilik iyi gidiyor dersin, başka birşey anlatmana gerek yok, tamam mı?" dedim. "Tamam Schatzi, sen nasıl istersen!" dedi. "Bana birdaha 'Schatzi' deme! Aşkım de, Canım de, Hayatım de, ama o kelimeyi birdaha kullanma! Tamam mı aşkım?" dedim. "Tamam aşkım!" dedi. Ona 'Aşkım' dediğime çok sevinmişti, ama 'Schatzi' lafına neden gıcık olduğumu anlamadığı belli oluyordu. O kelimenin karşılığı da, bizdeki Aşkım, Canım, Hayatım anldıbına geliyordu, ama 'Schatzi' lafını duyduğum zaman aklıma hemen Jürgen denen huur çocuğu geliyordu. Bu da canımı sıkıyordu.
    ···
    1. 1.
      0
      Devam pampa
      ···
  9. 84.
    +4
    5-10 dakika pompaladıktan sonra, Hatice yine Enik gibi inlemeye, ağlar gibi sesler çıkarmaya başladı. Yeniden orgazm oluyordu. O da şimdi kendini hızlı hızlı ileriye ve geriye doğru ittiriyordu. Sonunda kendini olanca gücüyle geriye ittirip kaldı ve orgazm oldu. O sırada ben de arkaya düşmemek için ona sarılmak zorunda kaldım. Am kaslarını nasıl sıkıp gevşettiğini hissediyordum. Bir süre öylece ona yapışıp kaldım. Sonra arkasından hafif çekilip, yarağımı çektim çıkardım amından. Ben de boşalmak istiyordum, fakat zütüne. Yarağımın başını züt deliğine dayadığımda, Hatice, "Dur öyle değil, yat aşağı!" diyerek doğruldu.

    Beni yine sırtüstü uzattı. Hatice busefer yarağımı züt deliğine sokup, üzerime oturdu. Hiç zorlanmadan almıştı zütüne, hemde köküne kadar. Ve zıplamaya başladı. Hızlı hızlı zıplıyor, arada sırada durup, zütünü değirmen taşı gibi çeviriyor, sonra tekrar oturup kalkarak zıplıyordu. Bu kız zütten gibişirken de zevk alıyordu, bu yüzünden belli oluyordu. Ben de artık boşalmak üzereydim. Ama onun da orgazm olmasını istiyordum, onun için elimi klitorisine attım, okşamaya başladım. Şimdi ikimiz de inliyorduk. Ve Hatice bir kez daha orgazm olurken, ben de döllerimi zütüne fışkırttım. Biraz öyle kalıp, nefes alışverişimiz normale dönünce kalktı üzerimden. zütünden döllerim akıyordu. Destideki suyla dıbını zütünü yıkadı. Sonra da benim yarağımı yıkadı. Başındaki başörtüsünü çıkarıp, önce yarağımı kuruladı, sonra da dıbını zütünü kuruladı. Ve giyindik. Ayakta bir süre daha öpüştük.

    Vedalaşırken Hatice bana, "Çok güzel gibişiyorsun! Gene gel emi?" dedi. Normalde bu ilk cümleyi hep ben gibtiğim kızlara söylerdim. Elimde olmadan durumun garipliğine güldüm ve "Tamam, gelirim!" dedim, ayrıldım yanından ve diğerlerinin yanına doğru yürüdüm.
    ···
  10. 85.
    +4
    Yarağımı biraz yalattıktan sonra kızın göğüslerinden kalktım. Onu domaltıp gibecektim, "Domalsana!" dedim. Hatice kıvrak bir hareketle doğruldu ve "Sonra domalırım, önce sen yat aşağı!" deyip omuzlarımdan beni kilimin üzerine bastırmaya başladı. Kız yine insiyatifi ele almak istiyordu anlaşılan. Sırtüstü uzandım. Hatice eğilip yarağımı bir süre daha yaladı, emdi. Sonra da üzerime çıktı, çömelerek yarağımı tutup dıbının girişine yerleştirdi ve yavaşça üzerime oturdu. Yarağım dibine kadar dıbına girince de hafif hafif ileri geri salınmaya başladı. Kalkıp oturmuyordu, yani zıplamıyordu, sadece hafif hafif ileri geri salınıyordu. Bunu yaparken alt dudağını ısırıyor ve gözlerime bakıyordu. Sonra bana doğru eğildi iyice, yarağım halen amındaydı, dudak dudağa gelmiştik. Öpüşürken de salınmaya devam ediyordu. Ve çok geçmeden, ağlar gibi sesler çıkararak orgazm oldu.

    dıbının sularının aktığını hissedebiliyordum. Hayret etmiştim, yarağım amındayken ve benim hiç pompalamama gerek kalmadan, kız kendi kendini orgazm etmişti. Öpüşmeye devam ederken burnundan soluyordu. Dudaklarımı dudaklarından kurtarıp, "Kalk, domal şimdi!" dedim. Hemen kalktı ve dizlerinin üzerinde dörtayak oldu. Ben de doğrulup arkasına geçtim ve yarağımı vıcık vıcık olmuş dıbına kökleyip, pompalamaya başladım. Vurdura vurdura dıbına pompaladıkça, kocaman zütünün yanakları da Sütlaç gibi bıngıl bıngıl titriyordu. Bir ara dıbına girip çıkmayı yavaşlattığımda, Hatice kendini geriye ittirmeye başladı. Yavaşlamamı istemiyordu anlaşılan. Ben de yeniden hızlandım. Sertçe ve hızlı hızlı pompalıyordum.
    ···
  11. 86.
    +4
    Kafamdan bunlar geçerken, Nurcan kolumu dürttü ve "Ee, birşey demiyecekmisin?" dedi. Ona, "iyi güzel söylüyorsun da, ben karı parası yiyecek adama benziyormuyum?" dedim. "Ama evlenirsek, benim param otomatikman senin paran olacak! Öyle değil mi?" dedi. "Yok öyle değil, sanki seninle paran için evlenmiş gibi hissederim kendimi!" dedim. Nurcan durdu durdu, "Hesap numaranı ver, 500.000 Euro'nun hepsini şimdi senin hesabına göndereyim! istersen Almanya'ya dönünce Kuaför salonumun olduğu dükkanı da satarım, oranın parasını da sana veririm! Yaklaşık 700.000 Euro da orası eder!" dedi. Elimde olmadan güldüm ve "Aklın sıra beni mi deniyorsun, yoksa şaka mı yapıyorsun?" dedim. "Hayır, yemin ederim çok ciddiyim! Ver hesap numaranı, hadi!" dedi. Blöf yapıyor diye düşündüm, çünkü bu devirde kim kime okadar parayı senetsiz sepetsiz pat diye verirdi?

    Hesap numaramı verdim, gerçekten okadar parayı gözünü kırpmadan benim hesabıma aktaracakmıydı, bunu öğrenmek istiyordum. Tablet bilgisayarını çıkardı, Almanya'daki bankanın sitesine girdi, hesabını bana gösterdi. Dediği kadar para vardı hesabında. Sonra benim hesap numarama havale edilmek üzere rakamın hepsini yazdı. Tam, 'işlemi tamamla' butonuna basacağı zaman elini tuttum ve "Peki, ya para hesabıma geçtikten sonra senle evlenmezsem?" dedim. "Bunu benimle evlen diye yapmıyorum ki, istersen evlenme! Bunu sana aşkımı ıspatlamak için yapıyorum!" deyip, 'işlemi tamamla' butonuna bastı! Sonra da paranın hesabıma aktarıldığı onayını gösterip, "Sana aşık olduğuma şimdi inandın mı?" dedi.
    ···
  12. 87.
    +4
    Ben bodruma girerken, Zahide Meryem'i sıkıştırıyordu, "Ne anlatacaksın kız, çatlatma beni, hadi söyle?" diye, kızın kolunu çimdikliyordu. Kapıyı kilitledim, "Gelin şöyle, oturun!" diyerek geçtim yatağın üzerine oturdum, peçetelerin olduğu poşeti yastığımın yanına bıraktım. Geldiler yanıma oturdular. Zahide, bukadar esrarengiz davranan Meryem'in ne anlatacağının merakıyla kudurmuştu. Meryem de bir an önce anlatmak için yerinde duramıyordu. Gözlerime sabırsızca bakarak, "Anlatayım mı?" dedi. "Önce Zahide'yle konuşmak istediğim bir şey var, ondan sonra anlatabilirsin!" dedim. Meryem heyecanla, "Tamam!" dedi. Zahide bu sefer benim kendisiyle ne konuşacağımı merak etmişti. Zahide'ye, "Meryem sana şimdi bir sırrını anlatacak. Ama onun sırrı direkt benimle ilgili. Benim de sana güvenmem gerekiyor. Bunun için senden bazı isteklerim olacak, onları yerine getirmeye söz verirsen, anlatmasına izin veriyorum. Bak ama, Meryem sana anlattıktan sonra üçümüz sırdaş olacağız, ayrıca burada olacaklar burada kalacak! Ne diyorsun, anlatsın mı? Söz veriyormusun dediklerimi yapacağına?" dedim.

    Zahide şimdi daha bir meraklanmıştı, heyecanla, "Tamam, söz veriyorum, anlatsın!" dedi. Meryem'e anlatabileceğini söylediğimde, heyecanla ve damdan düşer gibi, "Biz Harun abiyle gibiştik!" dedi. Zahide bunu hiç beklemiyordu galiba, elini ağzına zütürüp, "Hııı?" dedi. Aptallaşmış ve suratı kireç gibi bembeyaz olmuştu, bir bana, bir Meryem'e bakıyordu. Meryem, "inanmıyorsan kendisine sor!" dedi. Ben de, "Sormasına gerek yok, gösterebiliriz!" deyip, telefonumu çıkardım ve Meryem'i Aşıklar tepesinde zütten giberken çektiğim resimleri gösterdim. Zahide, gibişen birilerinin resimlerini ilk defa görüyor olmalıydı, üstelik resimdeki kişiler şimdi yanıbaşında duruyordu. Resimlere, fal taşı gibi olmuş gözlerle ve alt dudağını ısırıp, yutkunarak bakıyordu. Meryem de bakıyordu resimlere, ama o daha önce gördüğü için, suratında sinsi bir gülümseme ve gizli bir gururlanma vardı.
    ···
  13. 88.
    +4
    Otoyolda epey yol gitmiştik, nereye gideceğimi bilmediğim için, yol üzerinde ilk gördüğüm dinlenme tesisine girdim. Arabayı sakin bir yere çekip, "Nereye gidelim, nereyi gezmek istersin, ne yapmak istersin?" diye sordum. "Şeyy... Aslında banyo yapabileceğim temiz bir yere gitmek isterim! Misafir kaldığımız evin banyosu hiç Hijyenik değil! En son dün sabah köye gelmeden önce otelde banyo yaptım, o otelin banyosu temizdi!" dedi. Bu kız safmıydı, yoksa çok mu kurnazdı anlayamadım, ama işime geliyordu. "Tamam ozaman, o otele gidelim! Otelin adını, yerini hatırlıyormusun?" dedim. "Navigasyonda kayıtlı oması lazım!" deyip, Radyonun LCD ekranına dokundu. Ekranda Navigasyon belirdi. Kırmızı Bayrakla işaretleniş yerlerden birkaçına sırayla dokundu ve otelin yerini buldu. Oteli yeni hedef olarak verdi Navigasyona. Cihaz hemen başladı (Almanca) konuşmaya, "Mümkün olan ilk yerden U-Dönüşü yapınız! Hedefiniz 8 Kilometre uzaklıktadır!" diye. Nurcan heyecanla tercüme etti...

    Az ilerden geri döndüm, Cihaz bize otelin önüne varana kadar kılavuzluk etti ve "Hedefe ulaşılmıştır!" diyerek susutu. Lüks ve Turistik bir oteldi. Arabayı park edince yine elimdeki kumandaya bastı, arka bagaj kapağı açıldı. Bagajdan küçük bir seyahat çantası aldı ve girdik otele. Nurcan Pasaportunu ve kredi kartını resepsiyona verdi ve bir oda isteyip, odaya bir şişe şampanya göndermelerini rica etti. Alman Pasaportuydu, yani Nurcan Alman vatandaşıydı. Anahtarı alıp odaya çıktık. Bizden hemen sonra da şampanya geldi. Garsona açtırıp bardaklara doldurttuktan sonra, 20 Euro bahşiş verip gönderdi, kapıyı kilitledi.
    ···
  14. 89.
    +4
    Rabia'nın, "Ee, böyle oturacakmıyız?" lafıyla kendime geldim. "Yok, oturmayacağız tabii!" dedim ve dudaklarına yumuldum. Ve ateşli bir şekilde öpüşmeye başladık. Vaktimiz kısıtlıydı, bunu biliyordum. Ama ben yine de iki dakikada gibip göndermek istemiyordum. Rahat bir 5 dakika falan öpüştüm. Öpüşürken omuzlarını, sırtını belini okşadım hırkasının üzerinden. Pembe çiçekli penye pijamasının üzerine yeşil bir hırka giymişti. Hırkayı kendisi çıkardı öpüşürken. Ben acele etmesem de, o acele ediyordu. Galiba köyde gibiştiği erkekler, hemen 'indir donu, sok gibi, iki git gel, boşal!' yapıyorlardı ve Rabia ona alışıktı. Oysa ben, Üniversiteli erkeklerin bu işi daha iyi yaptığını kanıtlamaya çalışıyordum adeta.

    Birini giberken hep uyguladığım ve başarılı olduğum altın kuralı uygulayacaktım Rabia'ya da. dıbını yalamadan gibmeyecektim. Dudaklarından sonra boynunu boğazını öpüp yalayarak çıkardım pijamasının üstünü. Sütyen takmamıştı. Göğüsleri Zeynebinkiler kadar abartılı olmasa da büyüktüler. Ve koyu kahve rengi uçları sivrilmişti. Pamuk gibi Bembeyazdı güneş görmemiş göğüsleri. Sanırım hiç emilmemişlerdi de. Körpe ve dimdik duruyorlardı. iki göğsünü iki elime alıp, nazikçe okşadım. Sonra tek tek ağzıma alıp, uçlarını emdim. Rabia yerinde duramıyordu, kafamı memelerine bastırıyor, kısa kısa, kegib kegib nefes alıp veriyordu.
    ···
  15. 90.
    +4
    Öyle de birkaç resim çektim ve "dıbını aç şimdi!" dedim. Zeynep pijamasının altını ve külodunu da çıkardı. Şimdi ikisi de çırılçıplaktı. Birkaç poz da öyle çektim ikisini ve Rabia'ya, "Bak gördün mü, bunda çekinecek birşey yok!" dedim. Rabia resmen afallamıştı Zeynebin bu davranışı karşısında, telaşı biraz daha artmış ve yüzü kıpkırmızı olmuştu, ama birşey demiyordu, diyemiyordu. işi uzatmanın anlamı yoktu artık, telefonu Zeynebe verdim ve hangi tuşa basacağını göstererek, kalkıp resim çekmesini söyledim.

    Zeynep kalkınca, ben de aceleyle soyundum, Rabia'nın bacakları arasına yerleşip, üzerine uzandım. Yarağım dıbının dudakları arasına yerleşmişti, ama içine sokmuyordum. O şekilde biraz daha dudaklarını, boynunu boğazını öpüp gevşemesini sağladım. Artık Rabia da kollarını belime dolamış ve bacaklarını iyice ayırmıştı içine girmem için. Yarağımı biraz biraz dıbına sokup çekiyordum. Bunu yaparken de göğüslerini okşuyordum. Rabia şimdi altımda kıvranıyor, inliyor, içine tamamen girmem için çabalıyordu. Ama onu o pozisyonda gibmek istemiyordum.
    ···
  16. 91.
    +4
    Bu arada Zeynep pijamalarını giyinmişti. Rabia da kalktı ve giyinmeye başladı. Ben halen çıplaktım ve demin boşaldığım halde yarağım kazık gibi duruyordu. Zeynebi kolundan çekip dudaklarına yapıştım. Zeynep karşılık verdi, ayakta öpüştük. Kısa ama yoğun bir öpüşme oldu. Zeynebi de gibmeden göndermeyecektim, çok kısa bir gibiş bile olsa. Ellerini yatağa koyarak domalmasını sağladım. Hemen pijamasının altını küloduyla birlikte dizlerine indirdim, yarağımı direkt soktum dıbına ve şiddetli şekilde pompalamaya başladım. O anda Zeynebin bu gibişten zevk alıp almaması benim için önemli değildi. içimdeki Zeynebi gibme arzusunu gidermek için gibiyordum. Niyetim 2 dakikada işmi halledip çekilmekti. Ama öyle olmadı, 15 dakikaya yakındır gibiyordum ve bende boşalmanın belirtisi yoktu. Üstelik Zeynep bir kere orgazm olup boşalmıştı.

    Baktım böyle boşalamayacağım, amından çıkarıp yarağımı zütüne sokmaya çalıştım. Zeynep hemen "Dur!" diyerek elini arkaya attı. Yarağımı tutup, kendi eliyle yerleştirdi züt deliğine. Bana sadece içine sokmak kaldı. Demek ki Zeynep zütten gibilmeye de alışıktı. Ben zütüne pompalarken, biryandan da Zeynebin dıbını zütünü benden önce kimin gibtiğini düşünüyordum. iyiden iyiye merak ediyordum bu konuyu, ama şimdi bunu sormanın sırası değildi. Dikkatimi geri Zeynebin zütünü gibmeye yoğunlaştırdım ve çok geçmeden üzerine abanarak boşaldım. zütünün içinden hemen çıkmadım. O sırada Rabia'ya baktım ne yapıyor diye. Rabia da dikilmiş merakla bizi izlerken, sağ elinin tırnaklarını kemiriyordu. Kimbilir kafasından o anda neler geçiyordu.
    ···
  17. 92.
    +4
    Dikilme orda, gel buraya, şu telefonumu ver!" dedim telefonumun yerini göstererek. Zeynep hemen Laptopumun yanında duran telefonumu aldı, getirdi verdi bana. Rabia daha telefonla ne yapacağımı anlamadan, birkaç resmini çektim Rabia'nın. Amcığının da birkaç Close-Up resimlerini çektim. Rabia resim çektiğimin farkına varınca telaşlandı, toparlanmaya çalıştı. "Sakin ol, korkacak birşey yok, Zeynebin de böyle resimlerini çektim!" dedim. Rabia hemen Zeynebe baktı, doğru mu gibisinden. Zeynep hemen onayladı, "Hı hı, bizim de çekti!" diyerek. Ama anında pot kırdığını farkedip düzeltmeye çalıştı, "Yani Harun'la beraber çekindik!" dedi. Zeynebin Rabia'ya neler anlattığını bilmiyordum, ama demek ki Fidan'dan bahsetmemişti. Değilse son söylediği cümleye gerek yoktu.

    Rabia resim çekmemden huzursuz olmuş gibiydi, belki gibtirmekten vaz geçebilirdi. Yatıştırabilirim umuduyla çektiğim resimleri Rabia'nın gözü önünde silmeyi düşündüm. Ama bunu yapmama gerek kalmadı, Zeynep Rabia'nın yanına oturdu ve "Hadi ikimizin resimlerini çek!" dedi. Rabia'ya sarılıp, poz verdi çekmem için. Kaçırırmıyım, çektim hemen ikisini birlikte. Zeynebin hoşuna gidiyordu poz vermek ve resim çektirmek. "Çok güzel, şimdi yavaş yavaş soyun!" dedim. Zeynep dediğimi yaptı, hırkasını çıkarıp attı ve Rabia'ya yeniden sarılıp poz verdi. Sonra pijamasının üstünü çıkardı. Bu sefer o da sutyen takmamıştı ve göğüs uçları uyarılmıştı. Fidan'la resimlerini çektiğimde verdirdiğim pozları unutmamıştı, ben birşey demeden Rabia'nın elini tutup kendi göğüslerine zütürdü. Kendi elini de Rabia'nın dıbına koydu, yanak yanağa, dudak dudağa poz verdi.
    ···
  18. 93.
    +4
    Tepeyi inerken elimi dizine koyup, "Bu yaptığımızın aramızda sır olarak kalması gerektiğini biliyorsun, değil mi?" dediğimde, biraz bozulmuştu sanki. Birkaç saniye cevap vermedi, ardından, "Sadece bir kişiye anlatsam?" diye sordu. Frene basıp arabayı durdurdum ve "Olmaz, kimseye anlatmayacaksın!" dedim. Keyfim kaçmıştı, ama sakin olmalıydım. Bir sigara daha yaktım. Bir iki fırt çektikten sonra, "Kime anlatmak istiyorsun?" diye sordum. Heyecanla, "Zahide'ye... Zahide'yi sen de biliyorsun, hani arabadan en son inen kız vardı ya, o işte! Zahide benim en yakın arkadaşım... sırdaşız... birbirimizin bütün sırlarını biliriz! Valla billa başka kimseye anlatmam! Zahide de anlatmaz!" dedi, adeta yalvaran gözlerle bakıyordu.

    Biliyordum ki, ben nekadar anlatma desem de, ilk fırsatta gidip Zahide'ye anlatacaktı, bu belli olmuştu artık. "Peki, Zahide de kendi gibiştiğini sana anlattı mı?" diye sordum. Heyecanla, "Anlattı tabii! Sırdaşız dedim ya, birbirimizin herşeyini biliriz!" dedi. "Başka ne sırlarını biliyorsun Zahide'nin? Mesela, sadece zütten mi veriyor, yoksa amdan da gibtiriyor mu? Kiminle gibiştiğini de biliyormusun?" dedim. "Hem amdan, hem zütten! Amcasının oğlu Recep'le gibişiyor! Hatta Recep... " dedi sustu. "Evet, hatta Recep?" dedim. "Şeyy... Recep Zahide'ye söylemiş... işte benimle de gibişmek istiyormuş... ama ben Recep'ten hoşlanmıyorum, gıcığın teki... onun için istemedim!" dedi.
    ···
  19. 94.
    +4
    Aslında bunu ben de çok istiyordum, Fidan'ın bakire dıbını gibmeyi ve kızlığını bozmayı, ama şimdi giderayak olacak iş değildi bu. Daha uygun yer ve zaman olsaydı yapardım kesin, sonucu ne olursa olsun. Şimdi onu sadece zütünden gibecektim, "Dön arkanı!" dedim. Fidan ise dönmemekte ısrar ediyor, "Amımdan gibsene!" diye yalvarıyordu. "Başka zaman, şimdi dön arkanı!" dedim ve zorla yüzüstü dönderdim. Yastığı verdim ağzına, "Isır!" dedim. Yarağımı zütünün yanakları arasına koyup, "Kaldır zütünü!" dedim. zütünü yükseltince, züt deliğine bolca tükürüp, yarağımın başını dayadım. Ve yüklendim. Fidan böğürür gibi sesler çıkarırken kökledim yarağımı zütüne. Ve gidip gelmeye başladım. Fidan ağzında yastık, kegib kegib ıhılıyordu ben zütüne pompalarken.

    Elimi alttan dıbına attım. dıbını, klitorisini okşayarak pompalıyordum zütüne, hızlı hızlı. Sanki Nurcan'a huur demesinin hırsını çıkarıyordum. Fidan orgazm olup, dıbının suları elime gelince, ben de zütüne boşaldım. Üzerine uzandım, biraz kaldım öyle yarağım zütündeyken. Omuzbaşlarını, boynunu, ensesini öptüm bir süre. Geçenki getirdiğim peçetelerden kalmıştı biraz, uzanıp bir iki tanesini Fidan'a verdim. Bir iki tane de kendime alıp, zütünden çıktım. Peçetelerle dölleri silip, kullanılmış peçetelerin olduğu poşete attık. Sonra hemen giyindik.

    Fidan'la biraz daha öpüştük. Zeynep dudaklarını ısırarak kapıda bekliyordu. Yanına gittik. Biliyordum ki Zeynebin canı da şimdi yarak istiyordu. Ama onu şimdi gibemeyecektim. Zeynebin dudaklarını öpüp, zütünü avuçladım ve "Seninle sonra görüşürüz, hadi gidin şimdi!" dedim. Birlikte sessizce gittiler. Ben de kapıyı kilitleyip, tekrar yattım uyudum.
    ···
  20. 95.
    +4
    Tekrar babamların masaya döndüğümde de konu aynıydı. Ramazan çavuş babama, benim Nurcan'la gezmeye gittiğimi, konuştuğumuzu anlatıyordu. Galiba kızını övme işini ben masada yokken yapmıştı. Sonunda babama, "Azizim, Nurcan'la Harunu evlendirelim! Çok yakışıyorlar birbirlerine!" dedi. Babam şaşırmıştı, hiç beklemiyordu böyle bir şeyi. Ramazan çavuşa, "Bu şimdi burda, bu curcunada konuşulacak mevzu değil! Sakin bir zamanda ve yerde konuşalım! Hem hanımlarla çocuklar da olsun, mutlaka onların da söyleyecekleri vardır!" dedi. Ramazan çavuş hiç vakit kaybetmek istemiyordu, "Tamam Azizim, ozaman yarın Saat 12:00'de hazır olun, gelip sizi alacağız! Alamanyadan gelirken kaldığımız güzel bir Otel var, köye fazla uzak değil, orda hem konuşuruz, hem de güzel bir öğlen yemeği yeriz!" dedi. Ramazan çavuşun Emrivaki yapmasına babamın da canı sıkılmıştı, ama yine de, "iyi, tamam!" dedi. Ve konu kapandı.

    Gece geç vakitte çalgı çengi eğlence bittiğinde, millet evlerine dağıldı. Babam, annem ve bizde yatacak kızlarla, hep beraber eve gittik. Eve giderken babamdan fırça yiyeceğimi düşünmüştüm, ama tek kelime etmedi. Annem de birşey söylemedi. Ama kızların birkaçı bana ters ters bakıyordu. Ters ters bakanların arasında Fidan ve Meryem de vardı. Eve varınca, ben hiç yukarıya çıkmadan, herkese iyi geceler dileyip, bodruma indim. O anda evdeki kızlarla ilgilenecek durumda değildim. Kapıyı kilitleyip, hemen yattım, sağlam bir uykuya ihtiyacım vardı. Nurcan'ı düşünürken uyumuşum.
    ···