/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 51.
    +6
    Biraz daha yaklaştıklarında seçebildim. Biri Zeynepti, ama yanındaki kız Fidan değildi. Yanıma geldiklerinde, Zeynep elindeki tek dal sigarayı gösterip, "Rabia ile sigara içmeye kaçtık... " dedi. Zeynebin yalnız gelmediğine ve madem biriyle gelecekti, neden Fidan'la gelmediğine canım sıkılmıştı. "iyi etmişsiniz, başka sigaranız yok galiba, Rabia'ya da vereyim mi benim sigaradan bir tane?" dedim. Zeynep, "Yok, o içmiyor... " dedi ve sigarayı dudaklarına yerleştirip yakmamı bekledi. Sigarasını yaktım. Zeynep bir fırt çekip dumanı üfledi ve bana göz kırparak, "Rabia senle görüşmeye geldi... Hani sana bahsetmiştim ya... Anladın mı?" dedi. "Evet, anladım!" dedim. Rabia'yı tepeden tırnağa alıcı gözüyle süzdüm.

    Zeynep sigarasından bir fırt daha çekip, "Ne dikiliyorsunuz daha? Hadi girin içeriye, görüşün! Ben burda gözcülük ederim!" dedi. Hemen Rabia'yı içeri buyur ettim. Biz girince Zeynep dışardan kapıyı çekti, ama tam kapatmadı, hafif aralık kaldı. Rabia ile geçtik benim yatağın üzerine oturduk. Rabia yeni gelin gibi elleri dizinde oturuyordu yanımda. Başını öne eğmişti, gözlerime bakmıyordu. Oysa ilk geldiklerinde tokalaşırken (Daha isminin Rabia olduğunu bilmiyordum) Rabia elimi sımsıkı tutup, gözlerini gözlerimden ayırmamıştı. Belli ki şimdi utanıyordu. Doğrusu ben de nerden başlayacağımı bilmiyordum. Şimdi karşımda Üniversiteli kızlardan biri olsaydı, ne yapacağımı bilirdim elbette. Ama bu çok farklı bir durumdu. Köylü kızına ne denirdi, nerden başlanırdı, bunları bilmiyordum.
    ···
  2. 52.
    +6
    Kızların elbiselerini toplayıp verdim, "Giyinin hadi!" deyip, ben de giyinmeye başladım. Hepimiz giyindikten sonra bunları yatağa iki yanıma oturtup, önce biraz Meryem'le, sonra da Zahide'yle öpüştüm. "işte şimdi üçümüz tam sırdaş olduk!" deyip, telefonumu çıkardım, onlarla demin gibişirken çektiğim resimleri gösterdim. Meryem resimlere merakla bakarken, Zahide'nin yüzü yine kireç gibi bembeyaz olmuştu. Zahide ilk defa kendi gibişirken resmini görüyordu. Kızlara, motivasyon vermek amacıyla (gibtiğim tüm kızlara söylediğim gibi), "ikiniz de çok güzel gibişiyorsunuz!" dedim. Bu onları çok az da olsa rahatlatmıştı. "Hadi, gidin şimdi, sonra görüşürüz!" diyerek kaldırdım kızları ve kapıyı açıp, gelen giden var mı diye önce baktım, sonra da popolarına birer şaplak attım, gönderdim.

    Kızlar kol kola girip düğün evine giderlerken, ben de telefonumdaki resimleri Laptopuma yedekledim. Sonra yukarı çıkıp, güzel bir duş aldım, üzerimi değiştirdim.
    ···
  3. 53.
    +6
    Göğüslerinden sonra sırtüstü uzatıp, göbeğine indim. Göbeğini de bir süre öpüp yaladıktan sonra, pijamasının altını çıkardım, nazikçe. O da beyaz bir külot giymişti. Külodundan, dıbının yarığına denk gelen yeri, incecik bir çizgi gibi belli oluyordu. Külodunu çıkarmadan, küloduyla birlikte dıbını komple ağzıma aldım. Amı ağzıma tümden sığmıştı. Biraz öyle emer gibi yaptım. Arada kafamı hafif kaldırıp suratına bakıyordum, dudaklarını ısırıyordu ve beni dikkatli bir şekilde izliyordu. Külodunu yanlardan tutup biraz sıyırdığımda, kalanını da doğrulup kendisi çıkardı. Külodunu yerdeki hırkasının üzerine attı ve yeniden sırtüstü uzandı, bacaklarını hafifçe araladı. Bir iki gün öncesinden traş edilmişti amcığı. Başparmağımla dıbının dudaklarını yukardan aşağıya bir iki kez okşadım. Rabia utandığından olsa gerek, kafasını yan çevirmişti, duvara bakıyordu şimdi.

    Yalamaya başladım. Amcık yalamayı seviyordum, yine de şimdi kendimden çok Rabia'ya zevk vermek için yalıyordum. Rabia'nın kıvranmaları artmış, inlemeleri yükselmişti. Öylesine ki, Zeynep kapıdan kafasını uzatıp, "Şşşt sessiz olun, sesiniz ta dışarıya geliyor, milleti uyandıracaksınız!" dedi. Bunun üzerine Rabia'nın sesi kesildi. Ama Zeynep halen kapının ağzından bize bakmaya devam ediyordu. Konsantrasyonum dağılmıştı, Rabia'nın dıbını yalamayı bıraktım ve Zeynebe, "Ne dikiliyorsun orda öyle, gir içeri ve kapıyı kapa!" dedim. Zeynep de sanki bunu dememi bekliyormuş gibi, girdi içeri, kapıyı da kapadı. Ama yine dikiliyordu orda.
    ···
  4. 54.
    +6
    Sigaram ve çayım bitmişti. Verandada otururken babam da kahvaltısını bitirmiş yanıma gelmişti. Babama, Vedat'ın yanına gideceğimi, arabaya ihtiyacı olup olmadığını sordum. "Alabilirsin, hem kahveye kadar beni de zütürürsün, eski arkadaşlardan göremediklerim var!" dedi. "Tamam!" dedim, kalktık. Babam koridordan içeriye seslendi, "Hanım biz çıkıyoruz. Harun Vedat'ın yanına gidecekmiş, beni de kahveye bırakacak!" diye. Annem de içerden seslendi, "iyi tamam!" diye. Ama biz merdivenleri inerken annem verandaya çıktı ve "Bekleyin biraz, kızlardan da o tarafa gidecekler varmış, geçerken onları da bırakın!" dedi.

    Babamla arabaya binmiş bekliyorduk. Az sonra 4 kız geldi. Bunlardan birisi Meryem idi, diğer üçünün ismini bilmiyordum. Uzanıp içerden açtım arka kapıyı. Arkada anca 3 kişi rahat oturabilirdi, Meryem'i kucağına almak zorunda kaldı kızın biri. Önce babamı bıraktım kahvehanenin yakınında. Babam inerken, "Kızım arkada sıkışmayın, geçin biriniz öne!" dedi. Meryem hemen fırladı, arkadan inip öne bindi. Vedat'ların evine doğru sürerken arabayı, kızlara sordum, kim nerde oturuyor diye. Meryem hemen atıldı ve tek tek tarif etti. Evi en yakın olanından başlayarak kızları evlerine bırakmaya başladık. Son kız arabadan inerken Meryem'in kolunu çimdiklemişti, ne anlama geliyorsa artık. Meryem arabada tek kalınca oturuşunu değiştirmiş, ön koltukta şimdi hafif yan oturarak, yönünü bana dönmüştü. Kendi evlerinin yerini tarif etti. O tarafa doğru sürmeye başladım arabayı.
    ···
  5. 55.
    +7 -1
    Gelmek üzereydim. Hatta dıbına ilk soktuğumda gelecektim. Zor tutuyordum kendimi boşalmamak için. Boşalır gibi olacağımda girip çıkmayı durdurup, içinde hareketsiz bekliyor ve göğüsleriye ilgileniyordum. Öpüp, yalıyor, emiyordum uçlarını. Sonra dıbına bir iki girip çıkıp, tekrar hareketsiz bekliyordum içinde. Bunu yapmasam anında boşalacaktım. Ama ne yaptımsa boşalmamı fazla geciktiremedim. Gözlerim kaymaya başlamıştı. Yarağımı amından çıkarıp göbeğine doğru fışkırttım döllerimi. Taa göğüslerine kadar fışkırmıştı döllerim. Zeynep bukadar çabuk boşalacağımı beklemiyordu belli ki, yüzünde tatminsiz bir ifade vardı.

    Yarağımdan son damla döller de çıktıktan sonra, tekrar soktum dıbına. Ve olanca gücümle pompalamaya başladım. Yarağım inmemişti ve Zeynep buna da şaşırmıştı. Ama az sonra suratındaki o şaşkın ifade yerini orgazm olmak üzere olan bir kadının surat ifadesine bıraktı. Zeynep şimdi inliyor, kıvranıyor ve çırpınıyordu. Bacaklarını belime doladı ve beni kendine çeke çeke orgazm olup boşaldı. Bir süre öyle kaldık. Bacaklarını gevşetince çıktım amından. Yarağım halen kazık gibiydi. Zeynebin üstünden kalkıp, Fidanı çağırdım yanıma.
    ···
  6. 56.
    +6
    Yatağa gidip, Zeynebi sırtüstü yatırdım, bacaklarını ayırdım, arasına uzandım ve dudaklarından öpmeye başladım. Hemen karşılık verdi huur. Çok ateşli öpüşüyordu. Dudaklarından göğüslerine indim. O kafam gibi göğüslerini avuçlarımın arasında yoğura yoğura okşarken, sivrilmiş uçlarını sırayla emiyordum. Zeynep ufaktan inlemeye başlamıştı. dıbına inip, dıbını yalamaya başladığımda, Zeynep birden irkildi, telaşla hafif doğruldu ve "Ne yapıyorsun?" diye sordu. Şaşırmıştım. Demek ki Zeynebin amı da hiç yalanmamıştı. Cevap vermedim, sadece yalamaya devam ettim. Zeynebin inlemeleri artmıştı. Zevkten kıvranıyordu resmen. Çok geçmeden de titreye titreye, kasıla kasıla, inleye inleye, çırpına çırpına orgazm olup boşaldı.

    Artık gibmenin zamanı gelmişti. Zaten ben de kuduruyordum biran önce dıbına girmek için. Zeynebi kim gibip bozduysa, bana iyilik etmişti, direk dayadım yarağımı dıbına. Amı zaten vıcık vıcık ıslaktı, hiç zorlanmadan tek seferde kökledim. O anda ikimizin de ağzından aynı anda uzun bir, "Ohhhhh!" çıktı. dıbının içi fırın gibi yanıyordu. Yarağım içinde birkaç saniye hareketsiz beklerken, göğüslerini avuçladım, dudaklarını öptüm. Sonra gidip gelmeye başladım. Rahat girip çıkıyordum. Daha rahat girip çıkayım diye, Zeynep dizlerini kırıp geriye çekmişti.
    ···
  7. 57.
    +6
    Evden çıkmadan önce birşeyler atıştırdım, kahvaltıyla duruyordum. Vedat Selim'in yanına gideceğini söylemişti. Karnımı doyurduktan sonra atladım arabaya Selim'lere gittim. Fakat Selim'in annesi, biraz önce Vedat'ın motoruyla gittiklerini, nereye gittiklerini bilmediğini söyledi. "Tamam, ben bulurum onları!" deyip ayrıldım ordan. Gidebilecekleri birkaç yer vardı. Sırayla takılabilecekleri yerlere baktım, yoktular. En son, dere kenarına bakmak geldi aklıma. Eskiden oraya balık tutmaya, yüzmeye, sigara, şarap içmeye giderdik. Bazen de 31 çekerdik orada. Söğüt ağaçlarının gizlediği, pek kimsenin bilmediği ve uğramadığı yerler vardı dere kenarında.

    Uzaktan, bir ağacın altında Vedat'ın motorunu görünce durdum. Araba girmiyordu oraya, arabayı kilitleyip yürüyerek gittim motorun yanına. Fakat kimseyi göremedim. Yukardan dereye paralel biraz yürüdüm. Sonunda aşağıda dere kenarında elbiselerini gördüm. Balık tutmaya gelselerdi Selim'in annesi mutlaka söylerdi. Ohalde ya yüzüyorlardı, yada gibişiyorlardı! Ses çıkarmadan biraz daha ilerledim. inleme sesleri gelmeye başladı. Biraz daha yürüdüm ve tahmin ettiğim gibi, aşağıda dere kenarında gibişiyorlardı! Selim Vedat'ı domaltmış, arkadan zütüne pompalıyordu. Vedat da karı gibi inliyordu yarağı yerken.
    ···
  8. 58.
    +7 -1
    Komutlar veriyordum resim çekerken, "Fidan, sen elini Zeynebin göğüslerine koy, Zeynep sen de elini Fidan'ın dıbına at! Birbirinize bakın, dudaklarınızı yaklaştırın!" diye. Fidan biraz ürkekçe yapıyordu dediklerimi. Ama Zeynep hemen havaya girmişti, sanki stüdyoda poz veriyormuşçasına, ciddi ciddi poz veriyordu. Üstelik bundan da zevk alıyordu...

    Aslında istediğim şey başkaydı. Onları birbirilerinin dıbını yalarken görmek ve resimlerini çekmek isterdim. Ama, buna tepkileri çok kötü olabilir ve bir çuval incir'i berbat edebilirim diye düşündüm. Onun için (şimdilik) sınırları daha fazla zorlamak istemedim. Şimdi sıra en önemli şeye gelmişti, Zeynebi gibmeye! Zaten yarağım müthiş zonklamaya başlamıştı. Fidan'a kalkıp yanıma gelmesini söyledim. Fidan yanıma gelince, onu motive etmek için dudaklarından öptüm ve kulağına da, "Bunu senin için yapıyorum aşkım! Seni seviyorum! Hadi bakalım, bol bol resim çek şimdi!" diye fısıldadım, verdim telefonu eline. Oysa, daha çok kendi zevkim için gibecektim Zeynebi.
    ···
  9. 59.
    +5
    O sırada Zeynep kapının kolunu birkaç kere yokladı, kilitli olduğunu anlayınca da kapıya sertçe vurmaya başladı. Zeynep kapıyı açmak için zorlarken, biryandan da, "Açın kapıyı! Napıyorsunuz içerde? Fidan, iyimisin? Harun aç kapıyı!" diye bağırıyordu...
    ···
  10. 60.
    +5
    Uykumun en tatlı yerinde, bodrumun kapısı tıkladı, birkaç kere. Saat kaç idi ve gelen kimdi bilmiyordum. Uyandım, ama kapıyı açmadım, yorganı çektim kafama ve tekrar uyumak istiyordum. Fakat birkaç dakika sonra kapı tekrar tıkladı, her kimse açmam için ısrar ediyordu. Sinirle kalktım saate baktım, saat 03:10'u gösteriyordu. Kapıyı açtım. Zeynep ve Fidan pijamaları ve hırkalarıyla dikiliyordu karşımda. Suratları asıktı. Zeynep, "Fidan seninle konuşacakmış!" dedi. Zeynep kapının ağzında gözcü kaldı, Fidan içeri girdi.

    Fidan'la geçtik yatağıma oturduk. Ben daha birşey demeden, Fidan, "Akşam düğün evinde Nurcan'ın havasından geçilmiyordu. Ana kız, herkese sizin evleneceğinizi anlatıyorlardı! O huuryla evlenecekmisin? Doğru mu bu?" dedi. Nurcan'a huur demesi canımı sıkmıştı, "Gecenin bu saatinde bunu sormak için mi geldin?" dedim sinirle. "Yok, sizin öğlen işiniz varmış, biz de öğlen dönüyoruz, seni birdaha göremem diye vedalaşmaya geldim... " dedi. Gözlerime arzulu bir şekilde bakıyordu. Fidan istediğini söylesin, aslında benimle sevişmeye gelmişti, bu okunuyordu gözlerinden.

    Hemen dudaklarına yumuldum. Ateşlice öpüşmeye başladık. Öpüşürken de soyunuyorduk. Çabucak çırılçıplak olduk ikimiz de. Yatırıp göğüslerini okşadım, öptüm, yaladım, morartırcasına emdim, uçlarını ısırdım. dıbına geçtim, dıbının dudaklarını, klitorisini öptüm, yaladım, emdim. Dilimi dıbına sokup, dilimle gibtim. Fidan inliyor ve kıvranıyordu, amı vıcık vıcık olmuştu. Beni omuzlarımdan tutup yukarı çekiyor, "Hadi içime gir, gib beni!" diye fısıldıyordu. Yavaşça yukarı kayıp Fidan'ın üzerine uzandım, yarağımın başı dıbının ıslak dudakları arasında geziniyordu. Bazen dıbının girişine dayanıyordu, ama sokmuyordum. Fırçalıyordum sadece. Fidan kulağıma sürekli, "Gir içime, hadi sok, gib beni!" diye fısıldıyordu.
    ···
  11. 61.
    +5
    Nurcan'a Diplomatik bir cevap vermeliydim. Onun için arabayı otoyolun kenarında müsait bir yere çektim. Kontağı kapattım ve "Şimdi lafımı bölmeden dinlemeni istiyorum! Tamam mı?" dedim. "Tamam Schatzi!" deyince konuşmaya başladım:

    "Güzel bir kızsın, harika bir vücudun var, çok sexysin, çok ta güzel ciks yapıyorsun, seni çok beğendim. Ama evlilik konusunu konuşmak için daha çok erken! Tamam, seninle ciks yaptık, ama tanışalı birkaç saat anca oldu, seni ve aileni nerdeyse hiç tanımıyorum. Sen de beni ve benimkileri daha tanımıyorsun. Huyumu, suyumu, karakterimi, geçmişimi bilmiyorsun daha. içkim, kumarım, karı kız olayım, çapkınlığım, berduşluğum, ipsizliğim, sapsızlığım, sapkınlığım, üçkağıtçılığım, dolandırıcılığım, yalancılığım, dayağım, küfürüm, Sadistliğim vs. var mı bilmiyorsun. Hobilerim, zevklerim, dinlediğim müzik, okuduğum kitaplar, sevdiğim filimler, mizah anlayışım, hayallerim, inancım, siyasi düşüncem, ileriye dönük planlarım vs. nelerdir bilmiyorsun. Belki de beni yakından tanıyınca benimle evlenmek bile istemeyeceksin. Böyle şeyler zaman ister. Ayrıca çok önemli bir şey daha var, benim daha okulum bitmedi. Diplomamı, mesleğimi elime almadan, kendi paramı kendim kazanmaya başlamadan, para diye ailemin eline bakarak evlenmek istemiyorum! Kusura bakma, hızlı konuştum galiba? Söylediklerimin hepsini anlayabildin mi, açıklamamı istediğin bir şey var mı?" dedim.

    Nurcan, "Yok, hepsini anladım. Türkçeyi belki çok iyi konuşamıyorum, ama hepsini anlıyorum! Şimdi senin beni dinlemeni istiyorum!" dedi ve beni şok eden şeyler anlatmaya başladı:
    ···
  12. 62.
    +5
    Meryem'in canını mümkün olduğunca yakmamaya çalışarak, alıştıra alıştıra ve büyük bir sabırla soktum yarağımı zütüne. Yarağım köküne kadar girince beline yapıştım ve bekledim bir süre. Meryem ufak tefek bir kızdı ve zütü ilk defa gibiliyordu. Ama beni şaşırtmıştı, bağırıp ortalığı yıkacak diye düşünürken, birkaç, "Ufff!" dışında gıkı bile çıkmamıştı. Gerçi ben de çok özen göstermiştim acıtmamak için, ama yine de ilk defa zütten gibilirken bağırmamak her kızın harcı değildi.

    Bir süre içinde hareketsiz bekledikten sonra, yarağımı hafif hafif çekip, sokmaya başladım. 4-5 dakika sonra artık yarağımı başına kadar çekip, geri sokuyordum. Yavaş yavaş hızlanmaya başladım. Meryem'in inlemeleri de aynı oranda hızlanıyordu. Zevkten mi acıdan mı inlediğini bilmiyordum, ama ben çok zevk alıyordum Meryem'in zütünü giberken. Artık zütü iyice alışmıştı, daha da hızla pompalarken, bir elimi alttan dıbına attım. Klitorisini okşuyordum, şimdi orgazm olmasını istiyordum. Çok geçmeden inlemeleri küçük çığlıklara dönüştü. Evet orgazm olmak üzereydi. Klitorisini okşamayı hızlandırdım. Ve Meryem inleye inleye orgazm olurken, ben de kendimi tutmayı bırakıp, döllerimi fışkırttım zütünün içine. ikimiz de aynı anda boşalmıştık.
    ···
  13. 63.
    +6 -1
    Kızı salona girdiğinde, bunun deminki kız olduğunu gördüm. Demek ki ismi Nurcan idi. Gözümü bir saniye bile ayırmadan, yürüyüşünü, fiziğini, vücudunun tüm kıvrımlarını işledim beynime. Ve birkez daha onayladım ilk teşhisimi, bu kızı mutlaka gibmeliydim. Nurcan getirdiği çukulotaları babasına uzattı, babası da, "Kızım böyle görgüsüzlük olmaz, bir tabağa koyup ikram etsene!" dedi. Nurcan, "Aber Papa!" (Fakat baba!) diyerek sinirli bir şekilde gitti. Giderken arkasından baktım, zütü de müthiş güzel görünüyordu. Az sonra tabağa koymuş getirdi, ikram etti herkese. Ama giderken babasının kulağına birşeyler fısıldadı. Nurcan gittikten sonra Ramazan çavuş beni soru yağmuruna tuttu, birden hakkımda herşeyi öğrenmek istiyordu.

    Sorularına kısa kısa cevaplar verdim, hiç sevmemiştim bu adamı. Önce bir geriye yaslandı, sonra da elini dizime koyup, yarım saat kızını övdü bana. Yok işte, kızının ehliyeti olduğunu ve arabayı Kapıkule'ye kadar kızının kullandığını, kızının Almanya'da kendine ait Kuaför salonu olduğunu, kızını Almanya'da çok isteyenlerin olduğunu, fakat kendisinin kızını Türkiye'den, tahsilli, sağlam karakterli biriyle evlendirmek istediğini vs. vs. anlatıp durdu. Ramazan çavuş yarım saat içerisinde resmen beni damat adayı olarak görmeye başlamıştı.

    Benim olaya Sazan gibi balıklama atlamadığımı görünce de, başka konuyla sürdürdü konuşmasını. Aşağı mahalledeki evini yıktırdığını, oraya 4 katlı apartman dikeceğini, bir katında kendi oturacağını, katın birini Almanya'daki oğluna, birini yine Almanya'daki diğer kızına, bir katını da Nurcan'a vereceğini, ilerde müstakbel gelin ve damatlarını aynı çatı altında görmek istediğini falan anlattı. Apartmanın projesini Alman bir Mimara çizdirdiğini söylemeyi de ihmal etmedi. Sanki Türkiye'de proje çizecek hiç Mimar yokmuş gibi böbürleniyordu, "Bir ara sana projeyi göstereyim, bak bakalım hiç öyle bir şey gördün mü! Tamam mı?" dedi. Geçiştirmek için, "Tamam, olur!" dedim.
    ···
  14. 64.
    +5
    Ozaman ilk önce onu gibmek istiyorum!" dedim. Selim, "O iş çok basit!" dedi ve saatine bakıp, "istersen şimdi gidelim, gib! Bu saate kardeşi Nihat'la birlikte Yukarı Öz'de koyun otlatıyorlardır!" diye ekledi. "Kardeşi ordaysa nasıl olacak bu iş?" dedim. Birbirilerine bakıp gülüştüler ve Selim, "Hatice'yi bizim arkadaşlar gibiyor, Nihat'ı da biz gibiyoruz!" dedi. Çok ilginç geldi bana, "Tamam ozaman, hadi gidelim!" dedim, ayaklandık. Arabayla gideceğimizi sanmıştım, ama Yukarı Öz'e araba çıkmıyormuş. Mecburen motora üç kişi binmek zorunda kaldık. Motoru Vedat süreceğinden, arkasına Selim bindi, ben de Selim'in arkasına bindim. Üç kişi zor sığmıştık Vedat'ın eski Java'sına. Düşmemek için Selim'e iyice yapışmıştım. muallak Selim de fırsatı değerlendirip, zütünü yarağıma iyice bastırıyordu.

    Yukarı Öz'e varıp, otlayan koyunları görünce indik motordan. Selim iki kere uzun ıslık çaldı ve "Nihaaat!" diye seslendi. Nihat az ilerde bir ağacın altında yatıyormuş, kalktı geldi yanımıza. 16-17 yaşlarında, çelimsiz biriydi Nihat. Selamlaştıktan sonra, Selim, "Bacın nerde, yok mu bugün?" diye sordu. Nihat da, "Var, aşağıda Çıtlık topluyor. Hayırdır, gidip çağırayım mı?" dedi. Selim, "Yok biz gideriz yanına... Harun bacınla görüşmek istiyor da... " dedi. Nihat, "Haa, tamam!" deyip, bana şöyle bir baktı ve bacısının olduğu yeri tarif etti. Vedat'la Nihat orda kaldılar, Selim'le birlikte gittik ve bulduk Hatice'yi.

    Hatice çömelmiş Çıtlık topluyordu. Çömeldiğinden şalvarının arkası aşağı doğru kasılmış, beli biraz açılmıştı. O açıklıktan beyaz külodunun çok az bir kısmı görünüyordu. Kızda kamyon tekeri gibi züt vardı. Selim, "Hatice kız!" diye seslenince, Hatice kafasını çevirip baktı. Bize gülümseyerek ayağa kalktı, ellerini şalvarına sildi ve önce şalvarının arkasını, sonra da başörtüsünü düzeltti. Beni baştan aşağıya şöyle bir inceledikten sonra, elini bir kere daha şalvarına silip, tokalaşmak için elini uzattı. Gözleri parlıyordu. Sanki ne için geldiğimi biliyor gibi bakıyordu ban
    ···
  15. 65.
    +5
    Jürgen'i kafamdan atmam için başka şeyler düşünmeye başladım. Fidan'ı, Zeynebi, Rabia'yı, Meryem'i nasıl gibtiğimi gözümün önüne getirdim. Zahide'yi nasıl gibeceğimi düşündüm. Çektiğim resimleri canlandırdım kafamda. Resimler gözümün önünden geçerken yarağımın kıpırdadığını hissettim. O anda Nurcana, "Senin çıplak resimlerini çekmek istiyorum, çekebilirmiyim?" diye sordum. "Haa, anladım Schatzi, sen Fantazi yapmak istiyorsun! Tamam, nasıl poz vereyim?" dedi. Kalktım telefonumu aldım, her çektiğim pozda yarağım biraz daha sertleşiyordu. En son yatakta dörtayak domaltıp, arkadan görüntüsünü çektiğimde, yarağım da tavan yapmış, kazık gibi olmuştu. "Hiç bozma pozisyonunu!" deyip, telefonu yatağa bıraktım ve arkasına yanaşıp, pürüzsüz kaymak gibi dıbını yalamaya başladım. Galiba dıbına Epilasyon yaptırmıştı, kıl tüy ndıbına en ufak birşey yoktu. Amı çok güzel kokuyordu, sadece göğüslerine değil, dıbına da parfüm sürmüştü.

    dıbını iyice kıvama getirene kadar yalayıp inlettikten sonra züt deliğini de yaladım. Belli ki zütten de gibtirmişti, züt deliği açılıp kapanıyordu dilimi değdirdiğimde. Buna sevinmiştim, çünkü onu zütten de gibmek istiyordum. Sırayla dilimi bir züt deliğine, bir dıbına sokuyordum. Ara sıra da poposuna tokat atıyordum. Nurcan'ın inlemeleri artmıştı. Yalamayı bırakıp, yarağımı yavaşça dıbına kökledim ve gidip gelmeye başladım. işte şimdi olmuştu, Ben yeniden Ben olmuştum. Belinden kavrayıp, vurdura vurdura gibiyordum dıbını. Nurcan da Türkçe gibişmeye alışık olmadığından Almanca konuşuyor, durmadan, "Jaa, schön, super, fick mich Schatzi! Schneller, ohh jaa!" diyordu. En sonunda, "Jaa, ich komme, ich komme!" diye diye ilk orgazmını olup boşaldı.
    ···
  16. 66.
    +6 -1
    Fidan'a, "Gel buraya, kemerimi çöz, pantolonumun düğmesini aç, fermuarımı indir, yarağımı çıkar!" dedim. Fidan hemen telefonu kenara bıraktı, geldi, dediklerimi yaptı. Yarağım serbest kalınca bir nebze rahatlamıştım. Fidan'a resim çekmeye devam etmesini söyledim. Zeynep ise yarağımı görünce bakışlarını pür dikkat yarağıma dikmişti. Artık debelenmeyi de, konuşmayı da bırakmıştı. Ama ben yine de ellerini bırakmıyordum. Ben Zeynebin bacaklarında, kasıklarına yakın oturuyordum. Biraz aşağı, dizlerine doğru kaydım. Fidan'a, Zeynebin şalvarını ve külodunu aşağı sıyırmasını, sonra da resim çekmeye devam etmesini söyledim. Fidan şalvarı ve külodu aşağı sıyırırken, Zeynep sadece yutkunuyordu, heyecanlandığı belli oluyordu.

    "Bak Zeynep, ben seni gibmeden bırakmayacağım! Ama zorla, ama seve seve! Sen bu yarağı yiyeceksin, hiç kaçarın yok! Karar senin, güzellikle olsun diyorsan, ellerini bırakacağım!" dedim. Zeynep sanki bunu dememi bekliyormuş gibi, "Tamam, bırak ellerimi!" dedi. Temkinli bir şekilde bıraktım ellerini, aksi bir hareket yaparsa hemen yeniden tutacaktım. Ama sadece biraz doğrulup, ağrıyan bileklerini ovuşturdu. Ben de o arada gömleğinin kalan son iki düğmesini çözdüm, "Çıkar gömleğini ve sütyenini!" dedim. ikiletmeden çıkardı ikisini de. Şimdi üst kısmı tamamen çıplak, aşağıda da şalvarı ve külodu bacaklarına kadar sıyrıktı.
    ···
  17. 67.
    +5
    Üzerinden kalktım ve yüzüstü çevirdim. Arkasına geçip, iki elimi kasıklarına atıp kıçını biraz kaldırdım ve "Dizlerinin ve ellerinin üzerinde dur!" dedim, ama Rabia ne demek istediğimi anlamadı, dizlerinin üzerine doğruldu. O sırada Zeynep müdahale etti, "Kızım köpek gibi dursana!" dedi. Şimdi anlamıştı, dörtayak oldu. zütünün yanaklarını yoğurup yanlara ayırarak, dıbını biraz daha yaladım. Arasıra züt deliğine de değdiriyordum dilimi. Amı iyice sulanmıştı şimdi. Yarağımın başını tükürükle ıslatıp, arkadan dıbına yavaşça girdim. Kasıklarım kaba etlerine yapıştığında Rabia'dan kısık ama uzun bir, "Ohhhhh!" çıktı. iki elimle belinden kavrayıp, dıbına pompalamaya başladım. Rabia'nın birçok kez gibiştiği belliydi, ama galiba bu pozisyonda ilk defa gibiliyordu. 4-5 dakika hızlı hızlı pompladım. Rabia benden önce orgazm olup boşalmış, başını arkaya çevirmeye çalışarak, "içime boşalma, içime boşalma!" diye kısık kısık inliyordu.

    Ben de gelmek üzereydim. Birkaç hızlı darbeden sonra yarağımı amından çektim ve tam züt deliğinin üzerine nişan alıp fışkırttım döllerimi. Birazı züt deliğinin çukuruna isabet ederken, çoğu beline ve sırtına fışkırmıştı. Elimi Zeynebe uzatıp, "Telefonu ver!" dedim. Birkaç resim çekerek o müthiş görüntüyü ölümsüzleştirdim. Döller züt deliğinden dıbına doğru süzülüyordu. Yerden Rabia'nın külodunu alıp, dıbına akan dölleri ve züt deliğindeki dölleri sildim. Sonra da külodu içe katlayıp, külodun kuru kısmıyla belini ve sırtını sildim. Benim yarağımın ucunda da biraz döl birikmişti. Yatağa damlamasın diye, vıcık vıcık döl olmuş külotla yarağımın başını da sildim. Nasıl olsa o külodu o haliyle giyemeyecekti, benim eski ortaokul kitaplarından birini aldım ve arasına koydum külodu. Kitabı yine diğer kitapların arasına yerleştirdim, sonra bir ara yok edecektim.
    ···
  18. 68.
    +5
    Lobide Nurcan yine lavaboya girdi, ağzını yıkamaya ve kendine çeki düzen vermeye. Ben de erkeklerin WC'sine girdim, önce işedim, sonra aynada saçıma başıma çeki düzen verdim. Masaya döndüğümüzde, hararetli hararetli tartışıyorlardı. Sanki hayvan pazarında Kurbanlık inek pazarlığı yapar gibiydiler. Ramazan çavuş, "Almanya'ya dönmeden Nişanı da Düğünü de yapalım bitsin bu iş!" diye tuttururken, bizimkiler, "Şimdilik söz keselim, birbirilerini iyice tanısınlar, konuşup anlaşsınlar, Nişanı Düğünü oğlanın okulu bitince yaparız!" diye diretiyordu. Nurcan'ın annesi ise bambaşka birşey attı ortaya, "Tamam söz kesmeye razıyım, ama imam nikahı da yapalım en azından! Ateşle barut yan yana durmaz! Neme lazım, şeytana falan uyarlar, bir halt karıştırırlar! Bunun günahı da çok büyük olur, sonra hepimiz Töhmet altında kalırız!" dedi. Bu lafın üzerine bir sessizlik çöktü masaya.

    Nurcan'ın anası tam bir huurydu, kızının bir Almanla evlenip boşandığını söylemiyor, bunu gizliyordu herkesten. Ama benim Nurcan'la gezip dolaşmam için imam nikahı istiyordu. Belki de ilerde kızını benim bozduğumu idda etmek için istiyordu bunu. Çünkü imam nikahlı karım olursa, Nurcan'ı istediğim zaman gibebilecektim. huur anası belki de imam nikahından sonra kızına, adetliyken benimle yatağa girmesini öğütleyecekti, kızının bakire olmadığını anlamayım diye. Bu kadından herşey beklenirdi.
    ···
  19. 69.
    +5
    Evin önüne geldiğimizde, arabanın sesine, Nurcan'ın babası ve eniştem dışarı çıkmışlardı. Kontağı kapattım ve anahtarı verdim Nurcana. indik arabadan. Ramazan çavuş kızına sorar gözlerle bakarken, eniştemin bakışlarında, Nurcan'la benim gezmeye gitmemize anlam veremediğini gördüm. Nurcan babasının yanağına öpücük kondurup, arabanın anahtarını verdi ve bana gülümseyip el sallayarak içeriye girdi. Ramazan çavuşun bana birşey sormasına fırsat vermeden, "Araban çok güzelmiş, uçak gibi gidiyor! Kalıp sohbet etmek isterdim, ama eve gitmem lazım, bekliyorlardır. Sonra görüşürüz!" dedim. Enişteme de Vedat'ı sonra göreceğimi söyledim. Kendi arabama yürürken, Ramazan çavuş arkamdan, "Dur bekle, birşeyler vereceğim!" diye seslendi ve içeri girdi. Az sonra elinde bir poşetle geldi, "Karton senin, diğerlerini annene babana verirsin. Onlarla en kısa zamanda görüşmek istediğimi söyle!" dedi. Verdiklerine teşekkür edip, "Tamam, söylerim!" dedim, arabayı çalıştırıp uzaklaştım ordan. Poşette, benim için 1 karton Marlb*** sigara ve bizimkiler için birkaç paket çukulota vardı.

    Doğru söylemek gerekirse, Ramazan çavuşun son model Merce***'inden sonra, bizim yerli araba odun gibi gelmişti. Kendimi, At'tan inip, Eşeğe binmiş gibi hissettim. Eve varana kadar Nurcan'ı düşündüm, hesabıma aktardığı parayı düşündüm, içimde sebebini anlamadığım bir suçluluk duygusu vardı. Evin önüne parkedip, bahçe kapısını açtığımda, Meryem'le Zahide verandada oturuyorlardı. Meryem heyecanla, "Evde kimse yok, herkes düğün evine gitmiş! Biz de gideceğiz... Belki seni görürüz diye bakmaya gelmiştik... Hani senin yanında Zahide'ye birşey anlatacaktım ya, onun için getirdim Zahide'yi! Şimdi anlatayım mı?" dedi. "Yok daha değil, siz inin aşağıya, ben geliyorum hemen!" dedim, bodrumun anahtarını verdim Meryem'e. Onlar bodruma inerken, ben de eve girdim, sigarayı çantama koydum, sonra çukulotaları poşetten çıkarıp mutfağa bıratım. Mutfaktan da koca bir tutam peçete alıp çukulotaların boşalan poşetine koydum ve yanım
    ···
  20. 70.
    +5
    Otelin ana girişinden çıkıp, el ele ormana yürüdük. Tamamen gözlerden uzaklaşınca durduk ve öpüşmeye başladık. Öpüşürken elimi eteğinin altına attım. dıbını, klitorisini okşuyor, am Piercingi ile oynuyordum. Amı çoktan sulanmıştı. Parmağımı dıbına sokup, dıbının suyuna buladım ve parmağımı emmesi için ağzına verdim. Parmağımı emip, gülerek, "Mmmhhh, amımın tadı çok güzelmiş!" dedi. Bu arada yarağım pantolonumu zorluyordu, fermuarımı açıp çıkardım yarağımı. Nurcan eğilip biraz yaladı yarağımı. Fazla vakit kaybetmek istemiyordum, "Dön arkanı, ağaca tutunup domal!" dedim. Dediğimi yapınca, eteğinin arkasını hafif kaldırıp yanaştım arkasına. Benim yarak kendiliğinden bulmuştu dıbının deliğini.

    Biryandan da gelen giden var mı diye etrafa bakınarak, Nurcan'ın amında tutturduğum tempoyla gidip geliyordum. Tempoyu hiç aksatmadan, Nurcan orgazm olup boşalana kadar gibtim. Orgazm sonrası kızın bacakları titriyordu, ama ben daha boşalmamıştım. dıbına boşalsam olmazdı, zütünü gibip zütüne boşalsam diye düşündüm, ama yanımızda kağıt mendil dahi yoktu. Her tarafa döl bulaşacaktı. Onun için biraz daha gibtim dıbını ve boşalmama yakın, amından çıkıp, Nurcan'ı dönderdim, önümde çömeltip ağzına verdim. Ve biraz emdirip, ağzına patladım. Döllerimi yuttuktan sonra, yarağımı yalayarak temziledi. En temiz çözüm bu olmuştu. Külodunu cebimden çıkarıp giymesi için verdim. Bana tutunarak giydi külodunu ve toparlanıp tekrar otele doğru yürüdük. Kısa sürmüş de olsa, yine de çok iyi gelmişti bu gibiş.
    ···