-
26.
+8Beyler hikaye uzun diyip durmayın aq wordden atıyorum şu an şu haliyle bile 100 parttan çok tutar amk
-
27.
+8Düğün evinin avlusu yine kalabalıktı. Yine erkekler bir tarafta oturuyorlar, kadınlar içeride idiler. Avluda büyük bakır kazanlarla yemek kaynatıyorlardı. Erkeklere yemek servisini gençler yaparken, kızlar da kadınların olduğu bölüme zütürüyorlardı yemekleri. Babamla birlikte diğer erkekleri selamladıktan sonra, amcalarımın oturduğu masaya sandalye çektik ve oturduk. Yemeğin yanında amcamlar bana da Rakı ikram ettiler, ama ben içki içmediğimi söyledim. Ekolu müzik eşliğinde yemek yeyip, sohbet muhabbet ederken, Ramazan çavuşun arabası geldi durdu avlunun girişine. Ve ailece indiler arabadan.
Ramazan çavuş takım elbise giymişti. Karısında busefer, yine pahalı, fakat kendisine yine hiç yakışmayan bir Döpiyes vardı, başında da yine ipek bir eşarp. Nurcan ise vücuduna sımsıkı yapışmış siyah bir gece kıyafeti giymişti, ayağında da yüksek topuklular vardı. Zaten sexy bir kızdı, ama şimdi bu haliyle çok daha sexy olmuştu. Gözümü alamıyordum Nurcan'dan. Ama o arabadan indiğinden itibaren başını öne eğmiş, kimseye bakmıyordu. Anne kız kol kola girip, direkt kadınların olduğu bölüme içeriye geçtiler. Ramazan çavuş ise, "Merhaba ağalar!" diye avludaki erkeklerin hepsine toptan selam verip, doğruca bizim masaya geldi. Amcamlarla ve babamla tokalaşıp, bana yine, "Öp bakayım kerata!" diyerek elini uzattı. Kalkıp elini öptüm ve oturması için sandalyemi verdim. Ortalıkta gezinen çocukların birine söyleyip, kendime yeni bir sandalye getirttim. -
28.
+8 -1Ben fazla dayanamadım, daldım içeriye, "Kızın zütü yırtılmış ve kanamıştır!" dedim. Ben içeriye girince Fidan külodunu çekmişti hemen yukarıya. Zeynep halen ısrar ediyordu, "Dön kız arkanı, bakacam zütüne!" dedi. Fidan utana sıkıla döndü arkasını Zeynebe. Zeynep Fidan'ın külodunu indirdi ve "Eğil biraz!" dedi. Fidan öne doğru eğildi biraz. Zeynep de iki eliyle Fidan'ın zütünün yanaklarını ayırdı, züt deliğini inceliyordu. O manzara karşısında benim yarak kazık gibi oldu tabii. Zeynep Doktor edasıyla Fidan'ın züt deliğini biraz inceledikten sonra, bilgiç bir tavırla, "Hmmm! Tamam, büzüğün yırtılmış! Ama korkulacak birşey yok, kendi kendine iyileşir!" dedi. Sonra kendi eliyle Fidan'ın külodunu yukarı çekti. Fidan da doğruldu ve kot pantolonunu çekti yukarı, düğmesini ilikledi.
Ben de Zeynebe, alaycı bir gülümsemeyle, "Göreceğini gördün mü Doktor hanım? Kız bakiremiymiş?" dedim. Zeynep sinirle ayağa kalkarak karşıma dikildi, "Sen sus, konuşma! Ulan madem okadar azgınsın, köyde gibilecek okadar karı kız var, hepsi de yarak diye geberiyor, bir kaş göz etsen altına dünden yatacaklar, git onları sıraya düz, gib hepsini de! Ama Fidan'dan ne istiyorsun salak? Hem sen dur bakalım, bu yaptığınızı teyzeme ve dayıma söylediğimde, böyle sırıtmaya devam edecekmisin, göreceğiz!" dedi. -
29.
+7Meryem'in o çıkık zütünü gibme düşüncesiyle nerdeyse küloduma boşalacaktım. Boşalmamak için düşüncelerimi dağıtmam gerekiyordu. Zeynebe baktım, hiç konuşmadan karşımda oturuyor, kahvaltısını yapıyordu. Yer sofrasındakilere göz gezdirdim, Rabia ve Fidan da süt dökmüş kedi gibi sessizce ve ciddiyetle kahvaltılarını yapıyor, hiç kafalarını kaldırıp bana bakmıyorlardı. Ama diğer kızlar neşeliydiler, fısıldaşarak birbirilerine birşeyler anlatıp, kıkırdaşıyorlardı. Kaçamak bakışlarla da olsa, arasıra göz göze geliyordum kızların bazılarıyla.
Kahvaltımı erken bitirip kalktım, babamlar kahvaltılarını bitirmeden verandada çabucak bir sigara içecektim. Sigaramı yaktım, bir dakika geçmeden Meryem bir bardak çayla geldi. Bana gülümseyerek, "Babam kahvaltıdan sonra sigara içerken yanında hep keyif çayı ister... " deyip uzattı bardağı. Alıp teşekkür ettim ve "Bizimkilere sigara içtiğimi söylemezsin değil mi? Bak bu sırrımı birtek sen biliyorsun!" deyip göz kırptım. Meryem de bana göz kırpıp gülümseyerek, "Söylemem tabii, ben çocuk değilim, 16 yaşına girdim!" dedi. "Biliyorum çocuk değilsin, üstelik çokta tatlısın!" deyince sevinçten havalanacaktı sanki. Yanakları yine kıpkırmızı oldu ve beni o hasta eden zütünü kıvırta kıvırta içeri gitti. -
30.
+7Kalktım üzerinden, şalvarını küloduyla birlikte çekip çıkardım ayağından, odanın bir köşesine fırlattım. Sonra da kendi pantolonumu ve boxerimi çıkardım. Fidan'ın elinden telefonumu aldım ve Zeynebin çırılçıplak resimlerini çektim. Her nekadar Zeynep bir eliyle göğüslerini, diğer eliyle de dıbını kapatmaya çalışsa da, dıbının ve göğüslerinin göründüğü birkaç resmini çekmiştim. Sonra aklıma bir başka düşünce geldi, "Fidan, sen de geç Zeynebin yanına!" dedim. Fidan suratıma bön bön bakıp, "Niye ki?" diye sordu. "Sen geç, anlatırım sonra!" dedim. Aslında anlatacak birşeyim yoktu, istediğimi yapması için demiştim bunu. Fidan geçti, Zeynebin yanına oturdu. Bir giyinik, diğeri çırılçıplaktı. Birkaç resim de öyle çektim.
Sonra Fidan'a soyunmasını söyledim. Ama Fidan, "Yaa, ben niye soyunuyorum ki?" dedi. Sinirlenmiştim, "dıbına koydurtma şimdi, hadi soyun! Bir bildiğimiz var herhalde!" dedim. Bir bildiğim falan yoktu, ikisini de çıplak görmek ve resimlerini çekmek için içimde dayanılmaz bir arzu vardı sadece. Fidan gönülsüz gönülsüz soyunurken, ben ikisini aynı karelerde görüntülemeye devam ediyordum. Fidan soyunma işini ağırdan alınca, ben bu sefer Zeynebe sertçe bağırdım, "Yardım etsene kızın soyunmasına, ne duruyorsun!" diye. Zeynep de, "Tamam, tamam, bağırma!" diyerek soyunmasına yardım etti. Az sonra Fidan da Zeynep gibi çırılçıplaktı. Her aşamada resim çekiyordum. -
31.
+7Nurcan ağzındaki baklayı çıkarmıştı. Anladığım kadarıyla Bakire değildi ve bu da benim ekmeğime tereyağ sürüyordu. Tek derdim Nurcan'ı gibmek olduğundan, "Yok, tabii ki önemli değil kızın Bakire olup olmaması!" dedim. "Hmmm, anladım!" dedi. Ama Nurcan'ın yüzündeki endişe kaybolması gerektiği yerde, daha da arttı. Acaba verdiğim cevap hoşuna gitmedi mi diye düşünmeye başalmıştım ki, o sırada beni şok eden bir başka soru geldi. "Peki ya... Mesela kızın başından daha önce bir evlilik geçmişse? Mesela 3 aylık bir evlilik?" dedi. Bunu beklemiyordum doğrusu! Ayrıca bu kızın kurnaz değil, çok saf olduğuna kanaat getirmiştim.
"Bunlar önemli şeyler değil, evleneceğim kızda başka değerlere önem veririm, dürüstlük, açıksözlülük ve karakter gibi!" dedim. işte o an rahatlamıştı, sevinçle dudaklarımı öptü ve "Senin farklı olduğunu daha ilk gördüğümde anlamıştım, ama emin olmak istedim!" dedi. Ve ben birşey sormadan anlattı. Babasının karşı çıkmasına rağmen, Jürgen isminde bir Almanla evlenmiş. Fakat evlilikleri yürümemiş, 3 ay içerisinde boşanmışlar. 7 ay olmuş boşanalı. Şimdi de babası (Bu sefer seni Türkiye'den, benim bulacağım biriyle evlendireceğim!) diye tutturmuş. Aslında Nurcan bu tatilde köye gelmeyi hiç istememiş, ama babası zorlamış. Zaten 20 yıldır bu 2. gelişiymiş köye. Köyü sevmediğini, köyde sıkıldığını söylüyordu.
Kızı biran önce gibmek istiyordum, ama kendimi de ağırdan satmaya çalışıyordum. "Çok açıksözlü ve dürüstsün! Ayrıca çok sexysin!" deyip, dudağına bir öpücük kondurdum. "Gerçekten beğendin mi beni?" dedi. "Şu ana kadar gördüklerimi çok beğendim! Ama gerisini bilemem!" dedim. "Mmmmh, anladım!" dedi ve doğrulup, sutyenini ve küldonunu bir çırpıda çıkardı ve "Ee, gördün işte, nasılım? Göğüslerim yeterince büyük olmuş mu, yoksa biraz daha büyüttürmem lazım mı?" diye sordu. Demek ki göğüsleri Silikonluydu. Amında da Piercing vardı. "Özür dilerim, onu demek istemedim, nasıl seviştiğini bilmiyorum demek istemiştim!" dedim. -
32.
+7"Bir saniye Zeynep, açıyorum!" dedim. Fidan da aniden çırpınmayı bırakmıştı, elimi çektim ağzından. Aceleyle pantolonlarımızı çektik ve üstümüzü başımızı düzelttik. Kapıyı açtım. Zeynep sinirli bir şekilde daldı içeriye. Bir Fidan'a, bir bana bakarak, "Ne yapıyordunuz? Kapıyı neden kilitlediniz? Kıza ne yaptın Harun? iyimisin Fidan? Birşey yapmadı ya?" diye bağırarak soruları yağdırıyordu. Sanki beni dövecek gibi kızgındı. "Zeynep sakin ol, birşey yapmadık, konuşuyorduk sadece!" dedim. Fidan da beni destekledi, "Valla bişey yapmadık abla!" diyerek. Ama Zeynep inanmamış gibiydi, "Kapıyı niye kilitlediniz ozaman? Anlamadım mı sanıyorsunuz ne halt yediğinizi! Kızım bak aklını başına topla, sonra benim durumuma düşersin!" dedi. Zeynep bunları derken gözleri dolmuştu, nerdeyse ağladı ağlayacaktı, sinirden eli ayağı titriyordu, yüzü kıpkırmızı olmuştu.
-
33.
+9 -2PART 2
Odama girince kapıyı kilitledim ve Fidan'ın dudaklarına yapıştım. Birbirimizin dudaklarını kemirircesine öpüşüyorduk. Bir elimi beline dolamıştım, diğer elim kot pantolonunun üzerinden o biçimli zütünü avuçlayıp, yoğuruyordu. Biraz daha öpüşüp, Fidan'ı yavaşça yatağıma uzattım ve pantolonun düğmesini açıp, fermuarını indirdim, pantolonunu dizlerine kadar sıyırdım. Fidan korku ve telaşla, "Ne yapacaksın? Ben bakireyim!" dedi. "Birşey yapmayacağım, dıbını biraz öpüp koklayacağım!" dedim ve yüzümü külodunun üzerinden dıbına yapıştırdım. Terlemiş am kokusunu içime çektim. Külodun üzerinden öptüm biraz dıbını. Yalamak istiyordum, ama külodu engel oluyordu.
Tüm itirazına rağmen külodunu da indirdim aşağıya. Amı hafif kıllıydı. Islak dilimi küçücük pembe am dudaklarına değdirdiğimde irkildi. dıbını yalamaya başladığımda, Fidan gözlerini kapamış, dudaklarını ısrarak, kafasını sağa sola savuruyordu. Evet hiç şüphesiz, bizim bakire hala kızının amı ilk defa yalanıyordu. Ben de dıbını deli gibi yalıyordum. Dilimi dıbının deliğine sokup çıkarıyordum, am dudaklarını dudaklarımın arasına hapsedip sündürüyordum, klitorisini dilliyordum. Ağzıma dıbının zevk sıvısı gelmeye başlamıştı bile. Klitorisini parmağımla uyarıp, aynı zamanda da dıbını yalamayı hızlandırdım. Fidan kasılmaya başlamıştı. Ellerini şimdi saçlarıma geçirmiş, kafamı dıbına bastırıyor ve kısık sesle inliyordu. Az sonra kasılması titremeye dönüştü ve sarsıla sarsıla orgazm oldu, boşaldı. dıbının suları, ağzıma yüzüme bulaşmıştı.
Yalamayı bırakıp sakinleşmesini bekledim. Birkaç saniye sonra beni yukarı çekerek dudaklarımı öpmeye başladı. Fidan boşalmıştı, ama benim durumum berbattı. Yarağım öyle bir zonkluyordu ki, böyle giderse küloduma boşalacaktım. Dudaklarımı dudaklarından kurtarıp ayağa kalktım. Fidan'in meraklı bakışları eşliğinde bir çırpıda pantolonumu ve boxerımı indirdim dizime kadar. Fidan yine telaşlandı, "Ne yapacaksın?" diyerek hemen külodunu çekti yukarı, dıbını kapadı. "Korkma, kızlığına bir zarar vermeyeceģim, arkanı dön! dedim -
34.
+6Öyle deyince utandı, "Ben çıkayım yukarıya... " dedi. "Dur bekle, üzerimi değişeyim, beraber çıkarız!" dedim. "Tamam!" dedi. Üzerimi değiştirirken bana (daha doğrusu çadır kurmuş yarağıma) baksın diye, "Ee, Selim napıyor? iyi mi?" diye sordum. Eşofmanlarımı çıkarıp, çadırı kurmuş boxerla pantolumu gömleğimi alırken, Meryem gözlerini boxerimin önünden ayırmadan soruma cevap vermeye çalıştı. Özellikle önce gömleğimi giydim, düğmeleri iliklerken ağırdan aldım. Meryem'in heycanı daha da artmıştı, basit bir soru sorduğum halde yutkunarak ve kekeleyerek cevap vermişti. Eğer daha uygun bir zaman ve ortamda olsaydık, Meyem'i gibmek benim için çocuk oyuncağıydı. Ama şimdi gibmek için herhangi bir girişimde bulunmam doğru değildi. Beynimin bir kenarına 'gibilebilir!' diye not ettim sadece. Giyindim ve Meryem'i önüme kattım, şalvarının içinde zütünü sağa sola kıvırışını seyrede seyrede yukarı çıktık. Bıngıl bıngıl titriyordu zütü. Bu arada Meryem'in abisi Selim, Vedat'ın teyzesinin oğluydu. Yani Vedat'ın gibiştiği söylentisinde geçen kahraman.
Kahvaltı masasında sadece 4 kişilik yer olduğundan, ayrıca yere de iki tane sofra kurulmuştu. Babam, annem, Zeynep ve ben masada yedik. Diğer kızların hepsi yer sofrasında yaptılar kahvaltılarını. Kahvaltı boyunca (Herhalde en çömezleri olduğundan olsa gerek, yada bu işe gönüllü olduğundan) tüm hizmetleri Meryem yaptı. Kızcağız millete hizmet edeceğim diye kendi kahvaltısını da doğru dürüst yapamadı. Bardaklarımızdaki çaylar daha bitmeden ok gibi fırlayıp kalkıyor, çaylarımızı dolduruyordu. Bir ara annemin babama, "Baksana ne kadar hamarat! Nazar değmesin, çok ta güzel bir kız!" demesini Meryem de duymuş, sürekli mutfakla salon arasında mekik dokuyor, birşeyler zütürüp getiriyor, tabaklarda eksilen zeytin, peynir, domates, salatalık gibi şeyleri takviye ediyordu. Meryem'in yürürken zütünü kıvırmasına hasta olmuştum, mutfağa gidişlerinde çaktırmadan arkasından bakıyordum. Yarağım çoktan kazık gibi olmuştu. -
35.
+6Ertesi sabah bodrumun demir kapısının vurulmasıyla uyandım. Yatakta gerinirken kapı tekrar vuruldu ve "Harun abii, harun abii!" diye seslenildi. Bir kız sesiydi, ama kime ait olduğunu çıkaramadım. Hemen fırladım kapıyı açtım kim olduğunu görmek için. Dün gece bizde yatan kızlardan biriydi. "Harun abi yukarı gelecekmişin, kahvaltı... hazır... " dedi. Kızın bakışları eşofmanımın önüne kaymıştı. Baktığı yere ben de baktım. Her sabah uyandığımda olduğu gibi yarağım yine çadırı kurmuştu. Kızın yüzü birden kıpkırmızı olmuş, heyecanlanmıştı. Güzelce bir kızdı. Boyu diğer kızlara nazaran biraz daha kısaydı. Beline kadar uzun siyah saçları atkuyruğu örülmüştü. Giydiği şalvara rağmen arkaya çıkık zütü çok ciksi duruyordu. Beyaz bluzundan da içine taktığı sutyeninin hatları belli oluyordu. Sutyenin boyutlarına bakılırsa göğüsleri de fazla büyük değildi.
Elimi eşofmanımın cebine sokup yarağımı tutup yan yatırdım ve "Kusura bakma uyku sersemiyim, senin adın neydi hatırlamayamadım?" dedim. O sırada bakışlarını gözlerime kaldırıp, heyecanlı bir şekilde, "Meryem!" dedi. Bizim sülalede okadar çok Meryem, Hatice, Ayşe, Fadime vs. vardı ki. Sadece bizim sülalede değil, bizim köyün her hanesinde ikişer üçer vardı bu isimlerden. "Sen Mevlüt amcamın kızı Meryem misin?" dedim. "Yok, ben ismail'in kızıyım!" dedi. ismail, Mustafa, Hacıali, Durmuş, Ahmet, Mehmet vs. isimlerden de zibil gibi vardı köyde. "Kusura bakma tanıyamadım, hangi ismail?" dedim. "Topal ismail'in kızıyım... Selim abimi hatırlarsın, ortaokulu beraber okumuşsunuz!" dedi. "Haa, tamam, şimdi tanıdım! Kız sen ne kadar da büyümüşsün böyle, hemde güzelleşmişsin! Nerdeyse gelinlik kız olmuşsun! Köyün bütün delikanlıları peşinde dolanıyordur!" deyip yanağından makas aldım. -
36.
+6Çaylarımız tazelenirken anlattıklarına ara vermek zorunda kaldı. Ben de o sırada diğer misafirlerin hallerini hatırlarını şöyle bir sordum, biraz onlarla sohbet ettim. Aslında buraya Vedat'ı görmeye, onunla sohbet etmeye gelmiştim, ama pek konuşamamıştık. Vedat bir ara salondan çıktı ve koridordan bana (Dışarda sigara içelim!) işareti yaptı. Ben de içerdekilerden müsade isteyip, 5 dakikalığına hava almak için dışarı çıkacağımı söyledim, kalktım. Ramazan çavuş ne için çıkacağımızı anlamış olmalıydı ki, "Ben de bir sigara içeyim dışarda!" diyerek peşimizden geldi.
Kapının önüne çıktığımızda Vedat'la bana sigara ikram etti. Biz tabii, "Biz içmiyoruz!" dedik. "Gençlerrr, ben sizin ananız babanız gibi geri kafalı değilim, ben Alamanya görmüş adamım, yanımda içebilirsiniz, benim kızım bile yanımda içiyor!" dedi, zorla tutuşturdu elimize birer sigara ve yaktı. Biz de içmek zorunda kaldık. Sigaralarımızı içerken de çenesi durmadı, bu sefer arabasından bahsetti, Merce***'in son modeli olduğunu, AMG özel sipariş olduğunu, içinin dışının 'Full' olduğunu, 129.000 Euro peşin para saydığını, Almanların bile bu arabaya binemediklerini anlattı. "Kısmet olur da Nurcan Türkiye'den biriyle evlenirse, damadıma bu arabayı düğün hediyesi olarak vereceğim!" dedi. Vedat bu muhabbetten sıkılmıştı, "Siz konuşun, ben Selim'in yanına bir uğrayacağım!" dedi ve motoruna atlayıp gitti. -
37.
+6Dikkatimi yoğunlaştırıp, hırsla gibmeye devam ediyordum. dıbına hızlı hızlı pompalarken, içimden de (Jürgen'in kabuklu yarağına benzemez benimki!) diyordum. Çok geçmeden Nurcan, "Ohh mein Gott, ich komme wieder, ich komme!" diyerek bir kez daha orgazm oldu. Ama durmadım, 3. kez orgazm etmeyi kafaya koymuştum. Birkaç dakika sonra yine, "Ohh mein gott, das gibt's nicht!" demeye başladığında, amından çıkıp zütüne kökledim bir seferde ve hiç beklemeden pompalamaya başladım. züt giberken herzaman yaptığım şeyi yaptım sonra da, elimi alttan dıbına attım ve klitorisini okşadım. Klitorisini öyle bir ayarlı uyarıyordum ki, orgazm olacağı zaman elimi çekiyordum. Sonunda ben de boşalmak üzereyken, klitorisini okşamayı hızlandırdım. Ve Nurcan'ın, "Ich komme, ich komme!" çığlıkları eşliğinde zütünü doldurdum döllerimle. Aynı anda boşalmıştık. Yarağım zütündeyken birkaç resim çektim.
Nurcan'ın hali kalmamıştı, yüzüstü yapıştı yatağa. Ben de onunla birlikte, onun üzerine yapıştım. Yarağım zütünün içinde kaldım bir süre. içtiğim şampanyadan olsa gerek, işeme ihtiyacı hissettim. zütünden çıkmak istediğimde, elini arkaya atıp belime koydu ve "Nolursun çıkma, kal içimde!" dedi. Dayanabildiğim kadar daha kaldım içinde, sonra çıktım zütünden ve tuvalete koştum. işeyince müthiş rahatlamıştım. Duşun altına girip yarağımı yıkarken, Nurcan da geldi banyoya. Önce o da işedi, sonra birlikte duş aldık.
Kurulanıp yatağa geçtik, bir süre öpüşüp elleştik, birer sigara yaktık. Nurcan'ın yüzünde halen şaşkınlık vardı, "Anlamadım, nasıl oldu böyle, arka arkaya tam 3 sefer orgazm oldum, ilk defa yaşadım bunu! Olamaz böyle birşey! Jürgen'le ciks yaparken hep bir seferde kalırdım!" dedi. (içimden yine Jürgen'in anasını bacısını kalayladım) "Sigaramız bitince gidelim, merak ederler!" dedim. "Tamam Schatzi, sen nasıl istersen!" dedi ve sigarasını söndürüp, giyindi. Ben de giyindim. Çantasını aldı ve el ele çıktık otelden. Geri köyün yolunu tuttuk. -
38.
+6Salona girerken içerdeki herkese toptan selam verdim. Eniştem misafirlere beni taktim etti, izmir'de Üniversitede okuduğumu söyledi. O sırada Almancı Ramazan çavuş, "Öp bakayım elimi kerata!" diyerek elini uzattı. Parmağında Kehribar taşlı, gümüşten, büyükçe bir yüzük vardı. Emrivaki yapmasına sinirlenmiştim, hiç sevmezdim böyle şeyleri. Yine de öptüm elini. Ondan sonra da diğer büyüklerin ellerini öptüm. Salonda birkaç tane de ufak oğlan çocuğu vardı, öptürmek istemediğim halde onlar da benim elimi öptüler. Ben Vedat'ın yanına oturacakken, Ramazan çavuş, "Gel şöyle yanıma otur Haruncuğum, sohbet ederiz!" dedi. Bu hareketine de sinir olmuştum. Ama kızını gibmek istiyorsam, onun bu davranışlarına katlanmak zorundaydım.
Küçük kızların birisi tepsi dolusu çayla geldi içeriye. Çaylarımızı aldık, içerken, bir başka küçük kız da bana Kolonya ve Akide şekeri ikram etmek istedi. Elime çok ama çok az Kolonya dökmesine izin verdim, sürdüğüm parfümle hiç uyuşmayacaktı. Ayıp olmasın diye bir tane de Akide şekeri alacaktım ki, Ramazan çavuş elimi tutup mutfağa doğru seslendi, "Nurcan kızım, Almanya'dan getirdiğimiz çikolatalardan getir, annenin valizinde olacaktı!" diye. Yine yapmıştı yapacağını. -
39.
+6"Sana hak verdim, ama bunların hiçbiri benim için sorun değil! Çünkü ben sana ilk görüşte aşık oldum! Sana aşık olmasam, evlenip boşandığımı söylemezdim. Türkiye'ye gelirken babam, evlenip boşandığını kimseye anlatma, evleneceğin adama bile söyleme demişti. Ama ben sana anlattım. Annem de, nikah olmadan kimseyle ciks yapmayacaksın diye tembihlemişti. Ama ben seninle yaptım. Eğer konu içki, kumar, kadın kız falan ise, bunları bütün erkekler yapıyor, bunu Jürgen de yapardı, hatta babam bile yapıyor. Eğer konu okulun ise, okulun bitene kadar beklerim...
Eğer konu para ise, para hiç sorun değil. Jürgen çok zengin birisi, nekadar parası var kendisi bile bilmiyor. Çok büyük bir inşaat ve emlak Firması var, eski binaları çok ucuza satın alıp, restore ediyor, sonra da ya kiraya veriyor, yada çok paraya satıyor. Milyonlar kazanıyor. Zaten onunla iş konusunda tanışmıştım, Kuaför salonu açmak istediğim dükkanın ve dükkanın üstündeki evlerin de komple sahibiydi. Ben dükkanı kiralamak istiyordum. Ama Jürgen bana aşık olduğunu söyledi ve evlenirsek, dükkanın tapusunu adıma yapacağını söyledi. Ben kendi işyerimi açmayı çok istiyordum. Babama tapu konusunu söylemedim, Jürgen'i çok sevdiğim için evlenmek istediğimi söyledim. Babam karşı çıktı evlenmemize, ama Jürgen babamı parayla ikna etti, babama 300.000 Euro verdi. Yani babam bu altımızdaki arabayı Jürgen'in verdiği parayla aldı. Annemin kolundaki altınlar da öyle. Köye yapılacak apartman da o paradan yapılacak... -
40.
+6Kızlar elbirliğiyle sofraları kaldırdılar, bulaşıkları yıkadılar. Ben de babamla verandada keyif çayı içiyordum. Ozaman babam açtı Nurcan meselesini. Ramazan çavuşun karısı da akşam düğünevinde kadınların yanında anneme söylemiş, Nurcan'la Harunu evlendirelim diye. Babam, "Ne diyeceğiz şimdi bu Ramazan çavuş Dürzüsüne? Kızla evlenmek istiyormusun?" diye sordu. Ben de, "Baba, Nurcan iyi kız, hoş kız, evlenmek isterim, ama bunun için birbirimizi tanımamız lazım, topu topu bir iki saat anca konuştuk!" dedim. Babam, "Annenle de aramızda konuştuk, Nurcan değil, Padişahın kızı dahi olsa, zaten okulun bitmeden asla evlendirmeyiz seni! Ama eğer kızı gerçekten istiyorsan, böyle de olmaz! Milletin ağzı torba değil ki büzesin, köylü şimdiden dedikodu yapmaya başladı. Kendi aramızda adını koyarız, söz gibi birşey yaparız, ondan sonra rahat rahat gezer dolaşır, konuşur, birbirinizi tanırsınız! Tamam mı?" dedi. "Tamam baba!" dedim.
Çayım bittikten sonra ben duş aldım, üzerimi değiştirdim, hazırlandım. Babamla annem de hazırdılar. Saat 12'ye 5 kala Ramazan çavuşun arabası kapıdaydı. Biz arabaya doğru giderken, evdeki kızlar da verandaya çıkmışlar, merakla arkamızdan bakıyorlardı. Ramazan çavuş indi ve sağ ön kapıyı açtı, babam öne otursun diye. Nurcan da arkadan indi, annem binsin diye kapıyı tuttu. Annesi inmemişti, arkada ortada oturuyordu. Annem de annesinin yanına oturdu. Ben de kapıyı tutup Nurcan'ın binmesini sağladım. Amacım en son binip Nurcan'ın yanına oturmaktı. Nurcan çok sexy görünüyordu, beyaz gömlek ve diz üstü etek giymişti. "Biraz yanaşırsanız ben de buraya oturabilirim!" dedim. Ama annesi oyunbozanlık etti, "Oğlum yakışık almaz, millet bakıyor, sen gel bu tarafa yanıma otur!" dedi. Mecburen Nurcan'ın kapısını kapayıp öbür tarafa geçtim, annesinin yanına oturdum. Ve hareket ettik. -
41.
+6Sabah saat 9 gibi Meryem'le Zahide beni kahvaltıya çağırmaya geldiler. Kalktım, kapıyı açtım, onları içeri alıp, ikisini de dudaklarından öptüm ve giyinmeye başladım. Ben giyinirken Meryem de aynı şeyi sordu, "Nurcan'la evleniyormuşsun, doğru mu bu?" diye. "Evlenmeyim mi peki?" dedim. "Birbirinizi seviyorsanız evlenin tabii... Hem Nurcan çok güzel bir kız, aynı Prensesler gibi! Erkek olsam, ben de onunla evlenmek isterdim!" dedi. En son gömleğimin düğmelerini ilikleyip, "Ama siz de çok güzelsiniz!" dedim, zütlerini avuçlayarak. Bu dediğime sevindiler. Sonra bunları önüme katıp, yukarı çıktık, kahvaltıya.
Kahvaltı masasında annemle babamın düşünceli olduklarını gördüm. Pek fazla da konuşmuyorlardı. Ben de fazla konuşmadım, sessiz sakin kahvaltımızı yaptık. Kahvaltımız bitmek üzereyken, Fidan geldi masaya, elinde bir iki broşür ve kitap vardı. "Harun abi, bu sene ben Üniversite sınavına gireceğim... istediğim Fakültelere bir bakabilirmisin?" dedi. Fidan tepemde ayakta dikilirken uzattıklarına göz attım. "iyi, güzel! Umarım istediğin bölümü kazanırsın!" dedim. izmir'de, benim okuduğum Fakülteye girmek istiyordu. Babam, "Kızım sen hele bir sınavı kazan, Harun abin sana yardımcı olur!" dedi. Annem de, "Hem izmir'i kazanırsan kalacak yer sorunun olmaz, bizde kalırsın!" dedi. Fakat Fidan'ın derdi başkaydı, "Yok, kazanırsam, ilk sene yurtta kalmayı düşünüyorum... Belki ikinci sene de okuldan kızlarla eve çıkarız!" dedi. Annem de, "Sen bilirsin kızım, bizde teklif var, ısrar yok!" dedi. -
42.
+6Jürgen diyordum, onunla evlendikten 2 ay geçmeden karıya kıza gitmeye başladı, günlerce eve uğramaz oldu. Zaten benden önce de öyleymiş. Benden önce 3 kere evlenip boşanmış, evliliklerinin hepsi de kısa sürmüş. Bir süre sonra da benim en yakın kız arkadaşıma aşık olduğunu söyleyip, boşanalım dedi. Ama ben ilk başta boşanmak istemedim. Kendi isteğimle boşanayım diye bana 500.000 Euro para verdi, ben de ozaman boşanmayı kabul ettim. Ailemin bu paradan da haberi yok, Jürgen kocalık görevini yerine getirmiyor diye boşandığımı biliyorlar. Ama aptallık etmişim, boşandıktan sonra bir Avukat arkadaşım söyledi, eğer kendi isteğimle değil de, mahkemeyle boşansaymışım, Jürgen'in en az 1-2 Milyonunu alabilirmişim. Neyse, bunlar artık önemli değil. Şu anda tek önemli şey sana olan aşkım! Eğer sorun gerçekten paraysa, yeterince param var yani. Ayrıca Kuaför salonum da çok iyi çalışıyor, her ay ortalama 5.000 Euro neto kazanıyorum. Bu parayla rahat geçiniriz!" dedi.
Nurcan'ın anlattıklarının şoku altındaydım. Bizim Ramazan çavuş para için, kızını resmen bir Almana satmış oluyordu. içimden (Vay dıbına koduğumun pekekenti!) diye küfür ettim, demek para veren olsa karısını da gibtirecekti bu vicdansız gavat. Utanmadan bir de altındaki arabayla, köye yaptıracağı apartmanla hava atıyordu şerefsiz! Peki ya karısına ne demeli? Karısı olacak o huur da az değildi, hava atmak için nerdeyse kolundaki bilezikleri milletin gözüne sokacaktı! Millet tabii paranın nerden geldiğini bilmiyor. içimden Ramazan çavuşun karısını da bir güzel kalayladım! Nurcan'ın haline üzülmüştüm şimdi. Kızın hakkındaki teşhisimi bir kez daha değiştirdim, bu kız çok saf ve dürüst idi. Bu kızın yalan söyleyebileceğine inanmıyordum. Harbi bir kızdı. -
43.
+6Peki tamam, anlatabilirsin, ama bir şartım var!" dedim. Daha şartımın ne olduğunu dinlemeden sevinçle boynuma sarıldı. "Dur biraz, şartımı dinle!" dedim. Geri çekilip, "Tamam, söyle!" dedi. "Zahide'ye anlatacaklarını benim yanımda anlatacaksın, tamam mı?" dediğimde, sevinçle, "Tamam! Hem ozaman hemen inanır!" dedi. Suratında yine o sinsi gülümseme belirmişti. Telefonumu çıkarıp, "Zahide'ye bu resimleri de gösteririz!" dedim ve yarağım zütündeyken çektiğim resimleri gösterdim. Meryem resmen aptallaşmış bir halde resimlere baktı. Telefonu geri gömleğimin cebine koyup, yola devam ettim. Orman yolundan geçip köye girdik.
Arabayı yine evlerine 100 metre kala durdurdum. Meryem inip evlerine yürürken, ben de Zahide'yi gibme planları yaparak, Vedat'ların evine doğru devam ettim. -
44.
+6Bu arada benim yarak kazık gibi olmuştu. Telefonu gömleğimin cebine koyup ayağa kalktım, Meryem'i de elinden tutup kaldırdım, dudaklarından öptüm, Zahide'nin şaşkın bakışları eşliğinde öpüşmeye başladık. Öpüşürken Meryem'in buluzunun altından elimi soktum, göğüslerini okşuyordum. Sonra bluzunu çıkardım ve "Sutyenini çıkar!" dedim. Meryem ikiletmeden çıkardı sutyenini. Eğilip küçücük göğüslerini okşayarak, öptüm, yaladım, üzüm gibi uçlarını emdim. Zahide sanki ilk defa ferrefilm izleyen birisi gibi, yutkuna yutkuna bize bakıyordu.
Meryem'e, "Şalvarını ve donunu da çıkart!" dedim. Meryem şalvarını ve donunu çıkarırken, Zahide'ye döndüm ve "Birazdan yapacaklarımızla üçümüz sırdaş olacağız, tamam mı?" dedim. Zahide yutkunup 'Tamam!' anlamında kafa salladı. Çırılçıplak soyunmuş Meryem'i Zahide'nin yanına, yatağa domalttım. Pantolonumu ve boxerimi çıkardım. Sıvazladığım yarağıma gözünü dikmiş Zahide'ye, "Meryem'in zütünün yanaklarını ayır ve züt deliğine bolca tükür!" dedim. Zahide heyecanla tükürüğünü Meryem'in züt deliğine isabet ettirmeye çalışırken, telefonumu çıkarıp o halde ikisinin resmini çektim. Sonra Meryem'in zütüne yaklaştım ve Zahide'ye, "Yarağıma da tükür, bolca!" dedim. Yarağıma tükürürken de resim çektim ve telefonu gömleğimin cebine koydum.
Yarağımı dayadım Meryem'in züt deliğine. Kafasını yavaşça soktuktan sonra, kalanını birden kökledim. Bu sefer biraz fazla acıtmış olmalıydım, ama Meryem yinede, Zahide'ye mahçup olmamak için fazla ıhılamadı, yüzünü yatağa gömdü sadece. Ben Meryem'in zütüne kenetlenmiş haldeyken, Zahide halen Meryem'in zütünün yanaklarını ayrık tutuyordu. Zahide'nin elini tutup ayağa kaldırdım ve sağ tarafıma çekip dudaklarına yumuldum. Yarağım Meryem'in zütünde hareketsiz beklerken Zahide'yi öpüyordum. Zahide resmen şoktaydı, ruh gibi öpüşüyordu benimle. Sağ elimi Zahide'nin şalvarının arkasından daldırdım içeriye. zütünün yanaklarını avuçluyordum, öpüşmeye devam ederken. -
45.
+6işin ilginç tarafı, onun bu söylediğine bizimkiler hak verdiler ve söz kesmenin yanısıra imam nikahını da kabul ettiler. Ramazan çavuş tabi yine vakit kaybetmemek için, çıkardı cüzdanını, Nurcan'a bir tomar Euro verdi, bana da arabanın anahtarını verdi, "Hadi gidin kasabaya, söz yüzüklerinizi alın! Fazla oyalanmayın, alıp hemen geri gelin! Akşama da söz kesip imam nikahını yapalım!" dedi.
Nurcan sevinçten havaya uçacaktı, "Danke Papa!" diyerek babasını yanaktan öptü. Atladık arabaya, kasabada ilk gördüğümüz kuyumcuya girdik, Nurcan'ın seçtiği yüzükleri aldık, döndük otele. Ramazan çavuş da bu arada otelin restoranına, yanımızda zütürmek için, 20 kişilik Ordövr tabakları hazırlatmış, Naylon Folyoya sardırmış, 10 şişe büyük meşrubatla, 2 şişe de büyük Rakı sipariş vermiş. Otelin önüne parkettiğimizde garsonlar hepsini bagaja yerleştirdiler. Fazla durmadık, Ramazan çavuş hesabı ödedi ve döndük köye. Dönüşte anası Nurcan'ın yanıma oturmasına izin verdi. Nurcan çocuk gibi seviniyordu, yol boyunca elimi tutup, bana iyice sokulup, başını omzuma yasladı.
Direkt bizim eve gittik. Yiyecek ve içecekleri taşıdık içeriye. Evde kızlardan sadece gibtiklerim vardı, Zeynep, Meryem, Zahide ve Rabia. Onlar da meraklarından beklemişlerdi. Fidan'lar zaten memleketlerine dönmüşlerdi. Nurcan sevinçle kızlara söz yüzüklerimizi gösterip, akşama söz kesileceğini ve imam nikahı yapılacağını müjdeledi. Kızlar Nurcan'ı öpüp tebrik ettiler. Ama bunu zoraki yaptıklarını, yüzlerinde gülümseme olsa bile, Nurcan'ı kıskandıklarını sezebiliyordum. Kızlar salondaki masayı yiyecek içeceklerle donatırken, Ramazan çavuşla babam, akşam için imamı ayarlamaya ve akrabalardan söz kesiminde bulunacakları davet etmeye gittiler. Ben de sigara içmeye bodruma indim.
Akşam saat 8 gibi, davetliler eşliğinde söz kesildi, yüzükleri taktık, ardından imam nikahı kıyıldı. Nurcan artık (imam nikahlı da olsa) benim karımdı. -
-
1.
+5Bak heyecanım gipimde kaldı :D bunun devdıbının gelmesi lazım :D
-
2.
0Devam etsene kardeş bak burda elimiz gibimizde hadi
-
3.
0Yazsana akşamdan beri 4. posta gelcek hadi
-
4.
0Devam pmp
-
5.
0Yazsana amk
-
6.
0Nikahın imdıbınıda kıyarım hükümetinide amk devam et lan
diğerleri 4 -
1.