/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +14
    Fidan telefonumla gelince, surat ifadesinden, telefonu ne için istediğimi anlamadığını sezdim. "Resim çekmesini biliyormusun?" dedim. "Biliyorum da, nerden açılıyor bu?" dedi. Tarif ettim, açtı, buldu fotoğraf çeken tuşu, "Tamam!" dedi. "iyi, geç şimdi şuraya, resimlerimizi çek! Yakından, uzaktan, değişik değişik açılardan, bol bol çek!" dedim. Fidan geçti, resim çekmeye başladı. Ben de Zeynebin boynundan aşağı, göğüs çatalına doğru öpüp yalamaya başladım. Debelenirken gömleğinin birkaç düğmesi patlamıştı. Gömleğini, en yukardan bir düğme, birkaç düğme de alttan tutuyordu. Zaten debelenmeseydi bile, o kafam gibi göğüsleri bütün düğmeleri patlatacak gibi duruyordu.

    En yukardaki düğmeyi de ben dişlerimle koparınca, o sütyene sığmayan koca göğüsleri daha bir ortaya çıktı. Göğüslerinin sütyenden taşan kısımlarını öpüp yalıyordum. Zeynep de bundan zevk alıyordu ki, debelenmesi biraz azalmıştı. Ama yine de, "Yapma, kalk üstümden!" diye bağırıyordu. Ellerini tuttuğum için ellerimle başka birşey yapamıyordum, Fidan'a söyledim, Zeynebin sütyenini aşağı sıyırmasını. Sıyırınca göğüsleri serbest kaldı. Göğüsuçları sertleşmişti, evet, istemiyormuş gibi davransa da, bu Zeynebin de hoşuna gidiyordu. Göğüsuçlarını yalayıp emmeye başladığımda Zeynebin ses tonu değişti, "Yapma!" derken artık sertlik kalmamıştı. Bağırmıyordu, sadece normal konuşur gibi, "Yapma!" diyordu. Fidan resim çekmeye devam ediyordu. Yarağım da pantolonumun içinde kasıklarımı ağrıtacak kadar şişmişti.
    ···
  2. 2.
    +13
    Beyler okuyan varsa kendini belli etsin sabaha kadar kesintisiz 10 posta garanti fazlası sizin bünyenize kalmış
    ···
  3. 3.
    +12
    Babamı arayıp, evde olduğumu söyledim, beni de merak etmesinler diye. Evi birkez daha kontrol edip, bira şişelerini, sigara izmaritlerini, peçeteleri çöpe attım. Kapıyı pencereyi açıp, evi havalandırdım. Sonra da oturup, çekilen resimlere keyifle baktım ve Laptopuma aktardım. Ama aklımdan Zeynebin söylediği, köyde gibilecek bir sürü karı ve kızın olduğu lafı hiç çıkmıyordu. Demek ki, köyümüz amcık cevheriydi de, ben bilmiyordum!
    ···
    1. 1.
      0
      Hangi koydesin bende geliyim
      ···
  4. 4.
    +12
    Büyümüş gözlerle, "Arkadan mı yapacaksın?" diye sordu busefer, yine telaşla. "Sen dön arkanı, birşey yapmayacağım, zütüne sürteceğim sadece!" diyerek bunu zorla yüzüstü dönderdim.

    Sonra da belinden tutup yatağın kenarına kadar çektim. Domalmış gibi yüzüstü yatıyordu şimdi, ayakları yere değiyordu. Pantolonu halen dizlerindeydi. Külodunun arkasını sıyrıdım aşağı, bembeyaz züt yanaklarını serbest kaldı. Yarağımı züt yanaklarının arasına yerleştirip, üzerine uzandım. gibiyormuşum gibi, züt yanakları arasında yukarı aşağı kayıyordum. Amacım sürtünerek boşalmaktı. Ama son anda fikir değiştirip doğruldum, yarağımın başını züt deliğine denk getirip biraz yüklendim. Bastırıyordum, fakat giremiyordum daracık zütüne. Girmeyim diye kendisini kasıyordu. Azıcık girer gibi olunca da çırpınmaya başlıyordu. Elimi uzatıp ağzını kapadım ve olanca gücümle yüklendim zütüne. Şimdi olmuştu. Ama yarağım zütüne girince, Fidan duyduğu acıdan elimi ısırdı.

    Elimi ısırsada, çırpınsada, artık geri dönüş yoktu. Yarağım zütüne girmişken gibmeden bırakmayacaktım Fidan'ın zütünü. Tüm çırpınışlarına rağmen zütünde gidip gelmeye başladım. Elimi ağzından çekmeden. Elimi çeksem, biliyordum kesin bağıracaktı. Daracık zütü sımsıcaktı, yarağımı mengene gibi kıstırıyordu. zütüne sokup çıkarırken yarağım da acıyordu, yüzlerce iğne batırılmış gibi. Buna rağmen birkaç kez çok seri şekilde pompaladım ve fazla dayanamadım, zütünün içine boşaldım, oluk oluk. Müthiş rahatlamıştım boşalınca. Elim halen ağzını kapatıyordu, bağırmasın diye.

    Elimi tekrar ısırınca, elimi çektim ağzından. Hemen bağırmaya başladı, "Hani birşey yapmayacaktın! Kalk üstümden!" diye. Anında ağzını tekrar kapadım elimle ve "Tamam, kalkıyorum, bağırma!" dedim. Yarağımı zütünden çıkarırken de acı duyacaktı büyük bir olasılıkla. Ağzını sımsıkı tutarak yarağımı çektim çıkardım zütünden. Ağzı kapalı olduğu için anlaşılmaz sesler çıkarıyordu. Eğildim, yanağına bir öpücük kondurdum ve "Seni seviyorum!" dedim.
    ···
  5. 5.
    +12 -1
    Yıllar olmuştu bodrumda yatmayalı. Şimdi de bodrumda yatacaktım. Bizimkiler misafirlerle gelmeden yorganı döşeği, eşofmanlarımı ve Laptopumu indirdim bodruma. Tahta sedire hazırladım yatağımı. Çıktım yukarı, babamları beklemeye başladım. Babam, kimin nerede yatacağının düzenlemesini yapmak için önden gelmişti. Misafirler annemle birlikte geleceklermiş. Babama bodrumda yatacağımı söylediğimde, "iyi, iyi! O zaman problemi çözdük! Şimdi kızların 3-4 tanesini de senin odanda yatırabiliriz!" dedi. Şaşırmıştım, "Kızlar mı? Kimler geliyor ki?" dedim. "Valla bilmiyorum, ben ordayken halaların, kim kimin evinde yatacak diye konuşuyorlardı, bir sürü yatılı misafir varmış. Annen de halalarının evlerinde yatacak yer açılsın diye, kızların bizim evde yatabileceğini söyledi. Gelirler birazdan!" dedi.

    Şansa bak be! Ben, yaşlı başlı, sıkıcı akrabalar gelecek diye düşünürken, babam kızların geleceğini söylüyordu. Bodrumda yatacağımı söylediğime köpekler gibi pişman olmuştum. Ama şimdi kıvıramazdım, mecburen bodrumda yatacaktım. Kahretsin, belki de acaip bir fırsatı kaçırmıştım. Bir an için, evin içinde 8-10 tane kızın gecelikle pijamayla dolaştığını, banyoya tuvalete o halde girip çıktıklarını, sonra da ikişer üçer kızın aynı yatakta birbirlerine sarılarak yatacaklarını gözümün önünde canlandırdım. Sonra da Zeynebin, köydeki karıların kızların hakkında söylediklerini düşündüm. Yarağım kıpırdamaya başlamıştı, babamın yanında çadırı kurmamak için, elimi cebime sokup, yarağımın isyanını bastırdım.
    ···
  6. 6.
    +10
    Bu arada orman yolunu geride bırakmış ve Aşıklar tepesine çıkan yola girmiştik. Bu tepenin stratejik bir özelliği vardı. Sadece bir taraftan çıkılırdı buraya, diğer tarafları uçurumdu, ne yürüyerek, nede araçla çıkılabilirdi. Tepeden bakıldığında ise, aşağıdan yaklaşan her insan ve araç gayet net görülebiliyordu. Bu da toparlanmak için tepedekilere vakit kazandırıyordu. Ben Meryem'den daha iyi biliyordum bu tepenin en sota yerlerini. Arabayı en uygun yere çekip, kontağı kapattım. Gömleğimin cebinden cep telefonumu çıkardım ve "Hatıra olarak bir resmini çekebilirmiyim?" diye sordum. Meryem gülümseyerek, "Hı hı!" dedi. Birkaç resmini çektim ve kendisine gösterdim. "Artist gibi çıkmışsın!" dediğimde çok sevindi. Telefonu yine gömleğimin cebine koydum.

    Sonra da elimi Meryem'in dizine koyup, "Ee, ablanla nişanlısı çalıların arkasında sadece konuşurlarmıydı peki?" diye sordum. Meryemin suratındaki deminki sinsi tebessüm yine belirdi ve "Ne konuşması yaa? Resmen şey yaparlardı!" dedi. Dizini hafiften okşayarak elimi bacağına zütürdüm ve "Anlamadım, ne yaparlardı?" dedim. Elimin bacağında olması onu biraz daha heyecanlandırmıştı, "Anla işte... bildiğin şey yaparlardı!" dedi. Ben bacağını okşarken, Meryem alt dudağını ısırıyordu. "Yani gibişirlermiydi?" dediğimde yüzü kıpkırmızı oldu ve sadece başını sallayıp onayladı. "Onları gibişirken gizlice izledin mi hiç?" dediğimde, yine başıyla onayladı.
    ···
  7. 7.
    +12 -2
    kör oldum göz damlamı verin

    Edit:
    Buraların @1i artık benim dizilin bakıyım karşıma

    -Al evladım sana da 20lik, aferin oğlum ilerde ne olacan bakıyım
    +astyonot olcam amça
    -gibtir pekekent sanki dünyayı kurtaracak
    ···
    1. 1.
      0
      Helal et panpa.

      Beyler kesin çalıntı dıbına koyim tüm partları tek seferde yazması imkansız.
      ···
    2. 2.
      0
      helali hoş olsun
      ···
    3. 3.
      0
      tabi çalıntı amk googleye köyümüzün amcıkları yazın çıkar
      ···
    4. diğerleri 1
  8. 8.
    +10
    Fidan korkmuştu, ağlamaya başladı, "Abla, söyleme ne olur!" diye yalvarıyordu. Doğrusu ben de acaip tırsmıştım, babam bu yaptığımı duysa kalp krizi geçirirdi kesin. Buna izin veremezdim, ses tonumu yükseltip, "Saçmalama Zeynep! Kimseye birşey söylemeyeceksin! Ya değilse... " dedim tehditkar bir şekilde. Zeynep diklenerek, "Evet, ya değilse ne yaparsın?" dedi. işin tuhaf tarafı, yarım bıraktığım cümlenin gerisini nasıl tamamlayacağımı ben de bilmiyordum, çaresizlikten yarım çıkmıştı ağzımdan. Ve Zeynep yememişti Blöfümü, pis pis sırıtarak, "Ben gidiyorum, şimdi söyleyecem, görürsün sen birazdan!" dedi ve kapıya yöneldi.

    Tepem attı birden, "Nereye gidiyorsun dıbına koduğumun huursu!" diye bağırıp, Zeynebi kolundan tuttuğum gibi yatağa fırlattım. Bu sefer şok olma sırası Zeynep de idi, bunu yapacağımı beklemiyordu. Kalkmasına fırsat vermeden sırtüstü yatırıp üstüne çıktım, ellerini tuttum ve bacaklarının üstüne, kasıklarına yakın oturdum. Fidan'a da, "Kes ağlamayı da, git salondan telefonumu getir, çabuk!" diye bağırdım. Fidan robot gibi salona koştu. Zeynep ise telaşla, "Bırak beni! Ne yapacaksın? Kalk üstümden!" diyerek altımda debeleniyordu. "Ne mi yapacam? gibecem tabii ki! dıbına koyacam senin huur! ilk önce seni gibmem lazımdı! Sen de köyün diğer amcıkları gibi yarak için geberiyorsun!" dedim ve eğildim, boyunu, boğazını, öpüp yalamaya başladım. Zeynebin debelenmeleri nafile idi.
    ···
  9. 9.
    +9
    Çok geçmeden annemin sesi duyuldu karanlık bahçeden, galiba birileri daha vardı yanında, onlarla konuşuyordu. Az sonra onlar da verandanın önünde göründüler. Annemin bir koluna Zeynep, diğer koluna da Fidan girmişti. Doğrusu onların geleceğini hiç beklemiyordum, tam sürpriz oldu bu. Onlara da, "Hoş geldin!" deyip, tokalaştım. Tokalaşırken Fidan elimi kuş gibi hafif tuttu ve hemen çekti elini. Gözlerime de bakmamıştı. "Hoş bulduk Harun abi!" demesi ise beni daha çok şaşırtmıştı. Annemin herşeyi anlamasından korkuyor gibi bir hali vardı sanki. Yada aklı sıra, anneme, ne kadar ağırbaşlı, nekadar hanım hanımcık bir kız olduğu imajını vermeye çalışıyordu kurnaz şey! Hem ne diye annemin koluna girmişlerdi ki? Belki de akılları sıra, onları birdaha gibmeyeyim, veya resimleri kimseye göstermeyim diye anneme sığınmışlardı? Zeynep'le tokalaşırken, orta parmağımla avucunun içini birkaç kez kaşıdım. Zeynep hemen bakışlarını yere dikerek elini çekti ve "Hoşbulduk Harun!" diyerek içeri geçti.

    Bizim köyde, hala oğulları, amca oğulları ve arkadaşlar arasında (Tokalaşırken avuç içi kaşıma) hareketinin anlamı çocukluktan beri bilinir. Bu hareket (Seninle gibişmek istiyorum!) anldıbına gelir. Orta okuldayken bir keresinde halamın oğlu Vedat yapmıştı bu hareketi bana. Ben de, "gibtir dıbına koduğumun çocuğu! Senin ananı bacını giberim, ben muallak miyim lan!" diyerek yumruğu yapıştırmıştım. Vedat ise, "Şaka yapıyorum oğlum, valla da billa da şakaydı!" diyerek kıvırmaya çalışmıştı. Şaka olduğunu yememiştim tabii. Çünkü Vedat'la daha önce bizim bodrumda ferre dergilere bakıp 31 çekerken, bir keresinde sormuştu, "Birbirimizi gibelim mi?" diye. Ozaman yumruk atmasam da, lafla terslemiştim. Daha sonraları da kulağıma bir söylenti gelmişti, Vedat teyzesinin oğluyla gibişiyor diye...
    ···
  10. 10.
    +10 -1
    Yarağım Zeynebin zütünün içinde küçülmeye başlayınca çekildim. Boxerimle eşofmanlarımı giydim. Zeynep de bu arada pijamasını ve külodunu çekmiş, üstünü başını toparlamıştı. "Biz gidelim artık!" dedi Zeynep. Rabia ile kol kola girmişlerdi. "Tamam!" dedim, kapıya kadar eşlik ettim. Onları içerde bekletip kapıyı açtım, dışarıyı kontrol ettim. Kimse yoktu görünürde. Önce Zeynebin dudaklarını öptüm. Sonra da Rabia'nın dudaklarını öpüp, "ikiniz de çok güzel gibişiyorsunuz! Kimseye yakalanmadan gidin şimdi, sonra görüşürüz!" dedim. Tam çıkacaklarken, Rabia, "Haa, Vedat abim seni soruyordu, düğünde görememiş seni!" dedi. "iyi tamam, yarın görürüm onu!" dedim. Ve geldikleri gibi sessizce gittiler.

    Demek ki Rabia, Fikriye halamın kızıydı. Yani bizim muallak Vedat'ın bacısını gibmiştim
    ···
  11. 11.
    +9
    Arkasına geçtim. Meryemin zütü müthiş azdırıcı duruyordu o haliyle. Birşey demeden telefonumu çıkarıp birkaç görüntü aldım, geri koydum gömleğimin cebine. Sonra o bıngıl bıngıl zütünün yanaklarını ayırıp, önce dıbını yaladım. Dilimi dıbının deliğine sokup çıkarıyordum. Dilimle gibiyordum dıbını. Kasılmaları artınca durdum, çünkü henüz orgazm olmasını istemiyordum. Sonra zütüne yoğunlaştım, zütünün deliğini yalayıp, dilimi içine sokmaya çalışıyordum. Ama dilim bile zorla giriyordu o Mercimek gibi küçücük zütdeliğine. Orta parmağımı sokmayı denedim. Parmağım girdiğinde Meryem'den küçük bir, "Iıhhh!" çıktı. zütünü biraz parmaklayarak, "Acıyor mu?" diye sordum. "Çok az!" dedi. zütünü alıştırmadan gibemeyecektim, onun için işaret parmağımı da soktum ve iki parmağımı birden burgu gibi sağa sola çevirerek sokup çıkarmaya başladım. Meryem'den arasıra, "Ufff, uff!" diye sesler çıkıyordu, ama olacaktı okadar.

    Bir süre çift parmakla çalıştıktan sonra züt deliği epey bir genişlemişti. Bunun yeterli olacağını düşünüp, tepeye çıkan yolu kontrol ettim, kimsecikler yoktu. Pantolonumu ve Boxerimi indirdim. Meryem'in zütdeliğini tükürükleyip, yanaştım arkasına, yarağımın başını züt deliğine dayadım ve "Şimdi deminkinden daha çok acıyabilir, tamam mı?" dedim. "Hı hı, biliyorum!" dedi. "Nerden biliyorsun?" diye sormadan edemedim. "Ablamdan... ilk başlarda inek gibi böğürürdü hep! Hem arkadaşlarımın çoğu da ilk seferinde çok acıdığını anlatmışlardı!" dedi. "Sen yinede çok fazla acırsa söyle, hemen bırakırız! Tamam mı?" dedim. "Tamam!" deyince, yüklenmeye başladım.
    ···
  12. 12.
    +9
    Kapının direğinden kafamı uzattığımda, Zeynep Fidan'ı önünde ayağa dikmiş, pantolonunun düğmesini çözüyordu. Fakat çözüp, pantolonu dizine indirdiğine, Fidan'a, "gibmedi de, bu kan ne?" diye bağırınca, ben şok olmuştum. Fidan da şok olmuştu ki, "Ne kanı? Olamaz, hani, bakayım!" diyerek külodunu indirdi. Ozaman ben de gördüm, Fidan'ın beyaz külodunun ağ kısmında harbiden kan vardı. Bunun tek mantıklı açıklaması vardı, ya Fidan adet görmeye başladı, yada zütü kanamıştı ve bunu ikimiz de farketmemiştik. Fakat şu kesindi, dıbını gibmediğim için, kızlığını bozmuş olamazdım. Kızlık kanı değildi bu kesinlikle.

    Zeynep Fidan'a bağırmaya devam ediyor, "Biliyordum gibiştiğinizi! Ne olacak şimdi? Düştün mü benim durumuma! Şimdi seni kim alır bu halinle? Harun hayatta evlenmez seninle! Sen de benim gibi gider, babam yaşındaki bir adama kakalarsın kendini!" diyordu. Bir an kararsız kaldım, ne yapacağımı bilemedim. Tam, içeri gireyim, bunun adet kanı olabileceğini söyleyim diye düşündüm ki, Fidan benden önce davranıp, "Abla valla düşündüğün gibi değil, arkadan yaptı sadece. Amıma ellemedi bile! iki gözüm önüme aksın ki doğru söylüyorum!" dedi. Zeynep ise kızın üstüne üstüne gitmeye devam ediyordu, "Emin misin bundan? Bu kan neyin nesi ozaman?" diyordu.
    ···
  13. 13.
    +9
    Zeynebe bağırdım hemen, "Kızım, delirdin mi! Napıyorsun, bırak kızı!" diyerek. Zeynep de bana bağırdı, "Sen karışma, küloduna bakacam, kan var mı diye!" dedi. Bir an düşündüm, Fidan'ı amından gibmedim ki, küloduna baksa da birşey çıkmayacaktı nasıl olsa. Fidan'a göz kırparak, "Tamam Fidan, bırak baksın da ikna olsun!" dedim. Yine de Fidan pantolonunu indirmemekte ısrar ediyordu. Zeynep, Fidan'ın bana baktığını farkedince, "Sen çık odadan, ben bakarım!" dedi. "Tamam!" dedim çıktım odadan, ama kapının hemen yanına dikildim. Zeynebin Fidan'ın küloduna bakacağı düşüncesi, nedense yarağımın anında sertleşmesine sebep olmuştu.
    ···
  14. 14.
    +8
    Beyler okuyan varmı 1 kişi varsa devam ederim
    ···
  15. 15.
    +8
    Karanlık bahçede kızların neşeli sesleri yaklaşıyordu. Az sonra verandanın bahçeye vuran ışığında göründüler. Ellerinde çantalar, bazılarında poşetler vardı, ki içlerinde geceliklerinin olduğunu tahmin ediyordum. Öndeki grupta, 16-17 yaşlarında 4 kız, ikişer ikişer kol kola girmişler, birbirlerine birşeyler söyleyip kıkırdaşıyorlardı. Arkadaki grupta 5 kız vardı, onlar yaşça bir iki yaş daha büyük ve biraz daha ağırbaşlıydılar. Ama onlar da kol kola girmişler ve neşeliydiler. Gelen kızların hiç birini tanımıyordum. Ama muhtemelen çoğu, yada hepsi halalarımın kızlarıydı ve onların hepsi beni tanıyorlardı. Bizim köyden tek üniversitede okuyan bendim ve bu da köyde parmakla gösterilmemi sağlıyordu. Ama annemin işgüzarlığına da anlam verememiştim. Yoksa beni evlendirmek için kız mı seçmeye çalışıyordu? Çünkü annemde son zamanlarda gelin adayı bulmak gibi bir takıntı ortaya çıkmıştı.

    Annem henüz gelmemişti. Kızlar içeriye girerlerken, kapıda hepsine tek tek, "Hoş geldin!" deyip, tokalaştım. Tokalaşırken kızlardan bir sinyal alabilirmiyim umuduyla, en ufacık detayları dahi kaçırmamaya çalışıyordum. Bir iki tanesi sanki elimi hiç bırakmayacak gibi tokalaşmıştı. Ben elimi çekmesem onlar da çekmeyecekti. Öyle tokalaşanların gözlerine biraz daha içten baktım. Ve aynı içten karşılığı aldım. O anda tek düşüncem, acaba bunlardan birini gibebilirmiyim idi.
    ···
  16. 16.
    +8
    Ben salona gitmek üzere çıkarken, tam mutfağın kapısında donup kaldım. Karşımda, uzun boylu, düzgün fizikli, çok değişik tarzda kesilmiş sarı saçlarının boyama olduğu hemen anlaşılan, makyajlı yüzü bakımlı, gözleri mavi (ki muhtemelen Lens takıyordu), dıbını tüm ayrıntısıyla belli eden daracık kot pantolonlu, göğüslerini çatalına kadar gösteren askılı tişörtlü, kolunda küçük bir dövme olan, yüksek topuklu ayakkabı giymiş, 19-20 yaşlarında bir kız vardı. O da beni görünce, ıslak elleriyle öylece dondu kaldı. Bu birkaç saniye süren donmada, o da beni tepeden tırnağa incelemiş ve en son gözleri gözlerime takılmıştı. O anda kız elektriğe çarpılmış gibiydi. Benimse o anda aklımdan geçen tek şey, (Bu kızı mutlaka gibmeliyim!) oldu.

    Sonra ikimiz aynı anda, "Pardon!" deyip hafif yanlara adım attık. Ben, "Buyrun siz geçin!" diyerek geri mutfağa doğru çekildim. Kız yanımdan geçerken sanki parfümeri dükkanı taşınıyormuş gibi hissettim. Bu kız kesinlikle Almancı Ramazan çavuşun kızı olmalıydı. Muhtemelen Lavabodan geliyordu, onun için elleri ıslaktı. Ki annesi, "Al kızım, ellerini kurula!" diyerek çantasından kağıtmendil çıkarıp verdi. Lavabodaki havluyu kullanmadığına göre, temizlik konusunda çok titiz bir kız olmalıydı. Ben mutfaktan çıkarken kız annesine Almanca, "Mama, er ist so süss!" (Anne, o çok tatlı!) dedi. Annesinin de, "Kızım şşşt!" dediğini duydum.
    ···
  17. 17.
    +8
    Düğün evinin avlusu yine kalabalıktı. Yine erkekler bir tarafta oturuyorlar, kadınlar içeride idiler. Avluda büyük bakır kazanlarla yemek kaynatıyorlardı. Erkeklere yemek servisini gençler yaparken, kızlar da kadınların olduğu bölüme zütürüyorlardı yemekleri. Babamla birlikte diğer erkekleri selamladıktan sonra, amcalarımın oturduğu masaya sandalye çektik ve oturduk. Yemeğin yanında amcamlar bana da Rakı ikram ettiler, ama ben içki içmediğimi söyledim. Ekolu müzik eşliğinde yemek yeyip, sohbet muhabbet ederken, Ramazan çavuşun arabası geldi durdu avlunun girişine. Ve ailece indiler arabadan.

    Ramazan çavuş takım elbise giymişti. Karısında busefer, yine pahalı, fakat kendisine yine hiç yakışmayan bir Döpiyes vardı, başında da yine ipek bir eşarp. Nurcan ise vücuduna sımsıkı yapışmış siyah bir gece kıyafeti giymişti, ayağında da yüksek topuklular vardı. Zaten sexy bir kızdı, ama şimdi bu haliyle çok daha sexy olmuştu. Gözümü alamıyordum Nurcan'dan. Ama o arabadan indiğinden itibaren başını öne eğmiş, kimseye bakmıyordu. Anne kız kol kola girip, direkt kadınların olduğu bölüme içeriye geçtiler. Ramazan çavuş ise, "Merhaba ağalar!" diye avludaki erkeklerin hepsine toptan selam verip, doğruca bizim masaya geldi. Amcamlarla ve babamla tokalaşıp, bana yine, "Öp bakayım kerata!" diyerek elini uzattı. Kalkıp elini öptüm ve oturması için sandalyemi verdim. Ortalıkta gezinen çocukların birine söyleyip, kendime yeni bir sandalye getirttim.
    ···
  18. 18.
    +9 -1
    Zeynebin benden kaçarcasına içeriye girmesine canım sıkılmıştı. Annem babam dahil, herkes salonda toplanmıştı. Salonun kapısından herkese toptan iyi geceler dileyip, anneme bodruma yatmaya gittiğimi söyleyip ayrıldım ordan. indim bodruma. Eşofmanlarımı giyip bir sigara içtim. Sonra Laptopu açtım, resimlere defalarca kez baktım. Resimler yarağımı kaldırmıştı. O anda Zeynebi gibmek için içimde müthiş bir arzu vardı. Elimi eşofmanımın içine daldırdım ve yarağımı sıvazlamaya başladım. Ama kesinlikle 31 çekip boşalmayacaktım. içimde çok az da olsa Zeynebin mesajımı aldığı ve yanıma geleceği umudu vardı.

    Yukardaki odaların ışıkları bahçeye vuruyordu. Birbuçuk saatten fazla sürdü ışıkların tamamen sönmesi. Nihayet yukardakiler yatmışlardı. Sadece bodrumda benim ışığım yanıyordu şimdi. Zeynebin gelip gelmeyeceğini bilmeden beklemek strese sokmuştu beni. Bodrumun kapısını açtım ve kapının önünde bir sigara daha yaktım. Gözlerim sürekli evin girişindeki merdivenlerdeydi, Zeynep çıkacak mı diye bakıyordum. Derken girişte iki tane kız belirdi, karanlıkta ayakkabılarını giyiyorlardı. Zeyneple Fidan geliyor diye müthiş heyecanlanmıştım. Kızlar az sonra sessizce merdivenleri inmeye başladılar.
    ···
  19. 19.
    +8
    Selim gidince, Hatice gülümseyerek, "Gel benimle!" deyip, elimden tuttu ve az ilerde büyükçe bir Söğüt ağacının arkasına zütürdü beni. Kızın yüzünden gülümseme hiç ekgib olmuyordu, çok neşeli bir kızdı. Ağacın altına serilmiş eski bir kilim ve yanında da bir Desti su ile, içinde azık olduğunu düşündüğüm bir Heybe vardı. Kilimin üstüne oturmamızla, beni sırtüstü yatırıp, benimle öpüşmeye başlaması bir oldu. Okadar istekli ve güzel öpüşüyordu ki, sanki karşımda bir köylü kızı değil de, izmir'in kaşarlarından biri vardı. Hatice öpüşürken, bir yandan da fermuarımı indirmiş, kemerimi çözmeye çalışıyordu. Bir an için kendimi 'ilk kez Milli olacakmışım' gibi hissettim. Şu ana kadar gibtiğim kızların hepsi, kendilerini bana Pasif bir şekilde bırakırlarken, Hatice'nin davranışları çok Aktifti. Galiba insiyatifi ele almayı çok seviyordu. Bu da onun, gerçekten çok azgın bir kız olduğunu gösteriyordu.

    Benim birşey yapmama gerek kalmadan Hatice pantolonumu dizlerime kadar sıyırdı. Sonra ayakkabılarımı çıkarıp, paçalarımdan çekerek pantolonumu da çıkardı. Şimdi gömleğim, çoraplarım ve Boxerimle kalmıştım. Hatice de şalvarını ve külodunu çıkardı sadece. Gerçekten çok büyük zütü vardı, fakat teni pürüzsüz ve bembeyazdı. Amındaki kıllar ise birkaç gün önce traş edilmiş olmalıydı. Sonra gülümseyerek eğilip, Boxerimi çıkardı. Ama bir sorun vardı. Dişi Sinek bile görsem anında kalkan yarağım, nedense kalkmamıştı. Böyle birşey Nurcan'la oteldeyken de başıma gelmişti, ama ozaman kalkmamasının sebebi, Jürgen binine kafam takıldığı içindi.
    ···
  20. 20.
    +8
    Evde biraz daha oyalanıp, tekrar düğüne giderim diye düşünmüştüm, çünkü daha halalarımın ve amcalarımın oğullarıyla görüşmemiştim. Ama sonra gitmekten vazgeçtim, nasıl olsa düğün 3-4 gün sürecekti. Evde kalıp kafamı dinledim. Vakit geceyarısını geçtiğinde, düğün evinden taa bizim eve duyulan ekolu müzik sesleri de kesilmişti. Galiba yavaş yavaş bu geceki eğlence bitiyordu. Az sonra da babam beni aradı ve birazdan eve geleceklerini, yanlarında yatılı misafirler olacağını, ev incinsa şöyle bir toparlamamı söyleyip kapattı telefonu. Hasgibtir, nerden çıktı lan şimdi bu? Tanımadığım bir sürü akrabanın eve doluşacağı düşüncesi canımı sıkmıştı. Mutlaka benim odaya da 3-4 kişi vereceklerdi yatmaları için. Katlanamazdım ben bu işe. Aklıma bizim evin bodrumu geldi...

    Evimizin bodrumu sanki benim çocukluk anılarımın müzesi gibidir. ilk sigaramı orda içmiştim. ilk ferre dergisine orda bakmıştım. ilk 31'imi orda çekmiştim. Halamın oğlu Vedat'ın gizlice dayısından yürüttüğü, benim de Vedat'tan ödünç aldığım (Fırıncı Kızı Lükres'in Günahları) isimli ciks kitabını da orda okumuştum. Kitap okadar azdırıcıydı ki, okurken yarağım patlayacak gibi olurdu. Hatta birkaç kez küloduma bile boşalmıştım. Sırf o kitabı bir an önce okuyup bitirmek istediğimden, ailemi zorlayıp bodrumdaki kullanılmayan büyük tahta sedirin üzerine yorgan döşek indirtmiştim. Ve orda yatmıştım birkaç gece. Kitap bitene kadar kaç kez 31 çektiğimi hatırlamıyorum. Zamanla orası artık benim ikinci odam olmuştu, haftada bir iki gece orda yatardım. Annem her seferinde bana çok kızar ve yukarıda kendi odam varken niye bodrumda yatmak istediğime anlam veremezdi. Ama babam, "Hanım bırak nerde istiyorsa orda yatsın, oğlumuz artık erkek oluyor!" demişti bir keresinde.
    ···