1. 14.
    0
    beyler :(
    ···
  2. 13.
    0
    çalıntı eksi
    ···
  3. 12.
    0
    @6 karıştırıyorsun yarram ingilizlere satışı yapan vahdettin ve ekürisi damat ferit tir hangi ülkeye hangi gemiyle kaçmış yüce padişah bi araştır zütünü gibtirtmeden toz ol burdan
    ···
  4. 11.
    0
    zikzen okumam amk bu kadar okusam inüversite bitirirdim
    ···
  5. 10.
    0
    ahahah güldüm oç

    al şukunu
    ···
  6. 9.
    0
    ve cılız köylü bu cümleleri söylerken bu cümleler yüzünden yıllar sonra bir şike davasında sanık olacağı aklının ucundan bile geçmiyordu
    ···
  7. 8.
    0
    seni beştepe de giberim dıbınakodumunun akgerzeği
    ···
  8. 7.
    0
    odaya girdiğimde toprağı sürüyordu
    ···
  9. 6.
    +1 -5
    28 Haziran, 1933 Ankara Erkek Lisesi’nde:
    Sınava giren çocuklardan biri sorulan bir soruya şöyle karşılık vermişti:
    - Fransa ile olan geleneksel dostluğumuz gereği...
    Atatürk, derhal sözü keserek sormuştu:
    - Hangi geleneksel dostluk, bu nereden çıktı, kim söyledi bunu dıbına koyim. sıçarım babanızın şarap çanağına. biz ingilizlere sattık ülkeyi ayıp ediyonuz şimdi. musulu kerküğüde verecez daha. yapmayın bir daha böyle giberim zütünüzü der.
    tabi öğrenci şok
    öğrenci iptal
    öğrenci wefad
    ···
  10. 5.
    0
    "selam söyle babana iyi koysun anana" diyerek uzaklaştı
    ···
  11. 4.
    0
    Seni konya ovasında yatırır giberim
    ···
  12. 3.
    0
    anan nerde diye sorarak uzaklaştı
    ···
  13. 2.
    0
    babanım dimi' diyerek uzaklatşı
    ···
  14. 1.
    +2 -5
    Bir gün bir köylü Atatürk'ün Orman Çiftliği hudutları içindeki bir tarlayı, kendi tarlasıymış gibi sürüyordu. Onu gördüler. ihtar ettiler, dinletemediler. Bunun üzerine Atatürk'e söylediler.
    Atatürk teftişe çıktığı zaman o tarafa gitti. Yanındakiler toprağı sürmekte olan köylüyü işaret ederek:
    "işte bu muallak!" diye köylüyü gösterdi.
    Atatürk yavaş yavaş ona doğru yürüdü. Yaklaşınca sordu:
    "Burada ne yapıyorsun?"
    Köylü gülümsüyordu. Son derece sevip saydığımız, fakat asla korkmadığımız bir insan karşısında nasıl durursak köylü de öyle duruyordu. Sakin bir sesle cevap verdi:
    "Tarlayı sürüyorum."
    "iyi ama, bu tarla senin midir?"
    "Değildir."
    "Kimindir?"
    "Atatürk'ündür!"
    Köylü bu cevabı vermekle suçu kabul etmiş oluyordu. Bu itibarla dava kaybolmuş demekti. Atatürk, kendi toprağına tecavüz edildiği için değil, haksızlık yapıldığı için sertlendi ve sordu:
    "e be yannanım, sen başkasının toprağını ona sormadan ve izin alınmadan sürülüp ekilmeyeceğini bilmiyor musun?"
    Köylü hiç telaş etmiyordu. Aynı sükunetle dedi ki:
    "Biliyorum, fakat benim bu tarlayı sürüp ekmeye hakkım vardır!"
    Atatürk'ün kaşları çatıldı ve büyük bir merak ve hayretle ona sordu:
    "Bu hakkı nereden alıyorsun?"
    "Çok basit... Atatürk bizim babamız değil mi? insan babasının tarlasını sürüp ekerse kabahat mi işlemiş olur?"
    Atatürk'ün yüzünde takdir ve sevgi duygularının en coşkununu anlatan engin bir gülümseme oldu, köylünün sırtını okşadı ve;
    "Çakaaal... !" diyerek uzaklaştı.
    ···