-
1.
+2verin lan yayı mı muallakler aylak avına çıkıyoruz
-
-
1.
0ahahaha şuku
-
1.
-
2.
+1saat 12de bakarım giblenmesse yazmıcam beyler
- Cezmi baba nerelerdesin yahu geç kaldın? Sen otur ben çorbanı
getiriyorum.
Kasaya gelen müşterilerin Cezmi Baba’ya baktıklarını gören tezgahtar
durumu açıklama gereği duymuştu.
- Cezmi Baba’nın bizim patrona zamanında çok yardımı dokunmuş.
Bakmayın bu haline aslında çok görmüş geçirmiş bir adamdır, ama hayat
işte, bizim patronda şimdi elinden geldiğince ona yardım ediyor.
Adam bunları anlatırken garson çorbayı getirmiş, Cezmi Baba’nın önüne
koyuyordu. Tam bu sırada olan olmuş ve Cezmi Baba birden saldırmış ve
genç garsonun kolunu ısırmıştı. Garsonun kolundan büyük bir parça
kopmuş ve parçalanan damarlardan oluk oluk kan akmaya başlamıştı.
Tezgahtar ve üç arkadaş oldukları yere mıhlanmış, yerde kıvranıp bağıran
garsona bakıyorlardı. Üç arkadaştan en az sarhoş olan Selim ve tezgahtar
şaşkınlıklarını daha çabuk atlatmış ve yerde yatan garsona yardım etmek
için hemen o yöne seğirtmişlerdi. Onlar hareketlendiği sırada Cezmi Baba
ağzındaki lokmayı yutmuş ve yerde yatan garsonun üzerine atlamıştı. iri
yarı olan tezgahtar yoksulluktan bir deri bir kemik kalmış Cezmi Baba’yı
omuzlarından tutarak dükkanın diğer tarafına savurmuş ve Cezmi Baba
masalardan birinin üzerine uçmuştu. Selim’le birlikte garsona yardım
etmek için yere eğilen tezgahtar onun bir süre kendine gelemeyeceğinden
emindi. Diğer iki arkadaş ise oldukları yerden kımıldamamış adeta bir film
izler gibi olayları izliyorlardı. Sarhoşluğunda etkisiyle yaşananların ne
kadarı gerçek ne kadarı hayal çözmeye çalışıyorlardı. Bu sırada Cezmi Baba
yerden kalkmış ve kendisini yere savuran tezgahtarın üzerine kapanarak
omzundan büyük bir parça ısırmıştı -
3.
+1up up up up
-
4.
+1up up up up up
-
5.
+1Kimse Yokmu BEYLER ??
-
6.
+1en azından şukulayında yazayım lan
-
7.
+1Tezgahtar acı içinde yerden kalkıp
arkasını döndüğünde Cezmi Baba ile göz göze gelmiş ve onun gözlerini
gördüğünde korkudan bildiği bütün duaları okuyarak Cezmi Baba’nın
üzerine atlamıştı. Garsonun kolunu havluyla saran Selim ise arkadaşlarına
polise ve ambulansa telefon etmelerini söylüyordu. Yerde yatan garsondan
gelen homurtular ise bir anda dikkatini yine o yöne çevirmişti. Yerde yatan
garsonun gözleri değişmeye, cildinin rengi ise solmaya başlamıştı. Cezmi
Baba ile boğuşan tezgahtar ise galip gelmiş ve Cezmi Baba’nın ellerini
boynundan çıkardığı kravat ile bağlamıştı.
- Lan oğlum bu garsona da bir şeyler oluyor. Aradınız mı polisle ambulansı?
- Hiçbiri cevap vermiyor, sürekli meşgul çalıyor.
- Ne yapacağız oğlum?
- Hadi kalk gidelim bir an evvel, sokarım böyle işe be, 40 yılda bir dışarı
çıkıyoruz başımıza gelenlere bak.iki arkadaş hızla kapıya yönelmişler ve kapıyı açmalarıyla iki kişinin üzerlerine
atlamaları bir olmuştu. iki arkadaş saldırganlarla boğuşuyorlardı ama kendilerine
saldıranlar Cezmi Baba gibi tüy giblet değil oldukça iri yarılardı ve Selim’in
arkadaşları vücutlarının birkaç yerinden ısırılmışlardı bile, bu arada Cezmi Baba’nın
sırtında oturan tezgahtar da garsondakine benzer değişimler yaşamaya başlamıştı.
Arkadaşlarına yardım etmek isteyen Selim iki saldırganın daha içeriye girdiğini
görünce, tuvalete gittiğinde gördüğü arka çıkışa doğru koşmaya başlamıştıSelim
olanlara inanamıyor ve var gücüyle koşuyordu. Önce etraftan yardım bulup
arkadaşlarını kurtarmayı düşünmüştü ama zaten tenha olan sokaklarda gördüğü
birkaç kişide içerdeki saldırganlara benziyordu -
8.
+1up up up up up
-
9.
0wattpadden çalmışsın ama bizle paylaşma düşüncesindeysen iyi etmişsin kardeşim keşke başta söleseydin.
-
-
1.
+1wattpadden alıyorum bro sahiplerine mesaj atıyom oyuzden şikayet etmiyolar
-
1.
-
10.
0yaz kardeş merak ettim
-
11.
0reserved devam
-
12.
+1 -2Üç arkadaş Beyoğlu’nun arka sokaklarındaki küçük bir çorbacıda işkembe
çorbalarını içiyorlardı. Cılız ışıkların aydınlattığı çorbacıda çalışan 2 kişiden
biri uyukluyor diğeri de açık olan televizyondaki dizi tekrarlarından birine
bakıyordu. Çorbacıda onlardan başka müşteri yoktu ve onlarda çorbalarını
bitirmiş olmalarına rağmen kalkıp yola koyulacak kuvveti kendilerinde
bulamıyorlardı.
- Aga çok içtik ya, valla ayağa kalkacak halim yok.
- Ben size dedim oğlum, limitsiz içki diye illa takunu çıkaracaksınız.
Bunun acısı asıl yarın çıkacak.
- Çorba toparlar şimdi bizi merak etmeyin. Selim bu gece senin evde
kalalım, o kadar yolu hayatta gidemem şimdi.
- Olur olur, hadi kalkın da gidelim ufaktan.
Tam kalktıkları sırada dükkanın kapısı açılmıştı. içeri giren yaşlıca adamın
kıyafetleri dökülüyor, kokusu ise kendisinden 10 metre ileride gidiyordu.
Adamda bir gariplik vardı, sarhoş olduğu kesindi ama sanki başka bir
farklılık vardı.
başlık yok! burası bom boş!