/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 76.
    +6
    BÖLÜM 51
    Yola çıkmak için iki askerde son hazırlıklarını yaptı. O anda albayda bana haritayı ve işaretli olan bölgeleri gösterdi. Banada bi tane g3 vermişlerdi. Dışarı çıktığımızda bir dağda olduğumuzu anladım. Arabayı askerlerden biri kullanıyordu bi hayli bozuk olan yoldan aşşağı doğru inmeye başladık;
    -"Albay nasıl bir adamdır" diye sordum.
    -"Üstün cesaret ve başarı madalyası olan biridir. Bu çoğu insanın kurtulmasını o sağlamıştır ileri görüşlü ve güçlü bir yapıya sahip biri" diye cevap verdi.
    Şehre doğru inmeye başladık albayın bana verdiği haritayı inceliyordum. Bizden başka 3 yerde daha insan toplulukları vardı. ilk uğrayacağımız yer izmir manisa arasındaki bölgeydi orda bir fabrikada kalıyorlarmış. Yer yer yine yaratıkları görmeye başladım ama araç zırhlı olduğu için pekde zarar verebildikleri söylenemezdi. Hızla yolumuza devam ettik ve bornovaya vardığmızda ara ara binaların yerle bir olduğunu gördüm. Deprem felaketi izlenimi veriyordu daha sonra manisa yoluna doğru saptık haritaya bakarak 5 km falan ilerledikten sonra toprak bi yola girdik ve ilerlemeye başladık yolun sonunda devasa ve etrafı zırhlanmış bir bina dikkatimizi çekti. Sanırım varmıştık. Ben arabada bekledim askerler aşşağıya inip kapıya bi kaç kere vurdular biraz bekledik daha sonra yukardan bir ses yükseldi;
    -"Siz kimsiniz?"
    -"Maden ocağındaki sığınma bölgesinden geliyoruz"
    -"Tamam o halde"
    Bir kaç dakika sonra kapıyı açtılar kapı önünde ayak üstü konuştular daha sonra arabaya doğru yaklaştıklarını gördüm. Başıma geldiler;
    -"Ürkütücü" dedi içlerinden biri.
    -"O bize yardım ediyor"
    -"Peki nasıl?" diye sordu.
    -"izninizle içerde yardımcı olayım burda güvende olmayabiliriz" diye cevap verdim.
    Daha sonra binaya giriş yaptık.
    ···
  2. 77.
    +6
    BÖLÜM 52
    içeri girdiğimde etraf çok düzenliydi merdivenlerden yukarıya doğru çıkmaya başladık. insanları görmeye başladım bize göre az olsalarda kalabalık sayılırlardı. Beton bir binaydı pencerelerin hepsi kapalıydı tenekelerle. insanlar korkuyla bana doğru bakıyordu. ikinci kata çıktık orda 30 lu yaşlarda bi tane adam bizi karşıladı. 1,80 boylarındaydı zayıf sayılırdı elini uzattı.;
    -"Talat Albaymı yolladı sizi"
    -"Evet diye cevap verdi askerlerden biri." Bana dönüp;
    -"Peki sen kimsin?" Hiç beni gördüğüne şaşırmışa benzemiyordu. Soğuk kanlılıkla bu soruyu yöneltmişti.
    -"insanlık için kendini adayan biri Peki siz?" diye cevap verdim. Güldü;
    -"Adım Serkan burdaki insanları kurtardım özel harekatcıydım. Peki gelme sebebiniz nedir?" diye sordu.
    -"Artık karşı koymaya başlıyoruz bir dalga gibi büyüyeceğiz hızla onun için ilk önce siz benimle gelmelisiniz. Kapalı bir toplantı yapacağız bu arada bu büyük telsiz burda kalsın bizimle irtibat için gerekli" diye cevap verdim ve telsizi masaya koydum.
    -"Albayın fikriyse gelirim tabiki" diye cevap verdi.
    Ve arabaya atlayıp yola çıktık Bir sonraki durak yeraltıydı Halkapınarda.
    ···
  3. 78.
    +7
    BÖLÜM 53
    Tekrar yola çıkmıştık yanına bir addıbını daha almıştı. aynı bozuk yoldan devam ettik. Telsizle albaya plan değiştiğini ve Serkan’ı aldığımı ilettim. Sonraki durak Halkapınardı tabi şuan orda yaratıklar olabilirdi hazırlıkl olmalıydık izmir’e çıkan dönemeçli yollardan geçiyorduk;
    -“Biliyor musun aslında pek bir umudum yok” dedi birden bire.
    -“Ama benim var buda benle insanlar arasında farkı apaçık ortaya koyuyor. Yenilgiyi kabullenmiyorum ve kazanmak için güç kadar zengin bir aklada ihtiyaç olduğununda farkındayım. Özel harekatçı olduğunu söylemiştin değil mi?”
    -“Evet... ”
    -“Bak işte umudunun olması gerekirdi ama şunu söyleyeyin Türkiye’de özel harekat polislerinin dağlara verildiği günden beri şehirde olaylar çoğalmaya başlamıştı şehir içi terör örgütleri falan. Ama hükümet geçde olsa bunun farkına varmıştı. Tabi bu olaylar yaşanalı 8 yıl oldu ve 2020 yılındayız. Burdan çıkaracağın şey özel harekatcılar güçden çok akla ihtiyacı olan kuvvetlerdir. Ve şehirlerde akla daha çok ihtiyac vardır zamanlama falan. Kazanmamız sadece güce dayalı değil.”
    -“Etkileyici planın vardır umarım.”
    -“Sen merak etme... ”
    Bir sessizlik oluştu daha sonra birden bir gürültü kopmuştu. Araba kontrolden çıkmış gibiydi sağa sola savruluyordu. Ve devamlı tavandan gürültüler geliyordu. Birşey sanki devamlı vuruyordu.;
    -“Siz burda kalın!” dedim ve elime bir tane G3 alıp arka kapakları açtım. Asfalta baktığımda olağan bir hızda olduğumuzu anlamıştım ve gölgeler beni germişti kanatlı olan yaratıklar şuan tam tepemizdeydi. Hemen arabanın üst tarafını ellerimle sıkıca kavradım ve kendimi yukarıya doğru çektim. Karşımdaki yaratık beni farketmemişti. Elleriyle tavanı indirme çabası içersindeydi. Tam kafasına doğru nişan aldım ve elimi tetiğe adeta yapıştırdım. Olduğu yere yığılmıştı. Tam o anda havalandığımı hissettim yaratıklardan biri beni kapmıştı ve havalınıyordum. Elimdeki silahda yere düşmüştü o anda yaratığın boynunu dişlerimle kavradım. Ve bu onun canını yakmıştı daha fazla havalanamadan beni bıraktı ve ağaçların üzerine düştüm. Ufak bir sarsıntı yaşamıştım kafamın içinde ama kendimi toparladım. Ağaçların arasından yola çıktım arabayı göremiyordum. Ve yaklaşık 1 dakika sonra araba karşımda belirdi ama tepesinde 2 tane daha yaratık vardı. Bir şeyler yapmalıydım aksi halde diğerlerini kaybedebilirdim. Elimle durmalarını işaret ettim biden firene bastılar ve yaratıklar dengesini kaybedip önüme doğru düştü Birini sıkı bir şekilde boğazınından kavramıştım o anda Serkan arabanın üzerinde belirdi ve benim tuttuğum yaratığı tam kafasından vurarak etkisiz hale getirdi. Diğeri havalanmıştı ve tam Serka’nın üzerine doğru yöneliyordu. Ve yerde hareketsiz bir biçimde yatan yaratığı iyice etrafımda döndürmeye başladım yerini ve zamanlamamı ayarlayıp Serkan’la yaratığın arasına bıraktım ve tam istedğim gibi diğer yaratık çarpmanın etkisiyle dengesini kaybetti. Onuda diğer askerler etkisiz hale getirmişti.
    -“Ölümün ucundan döndük” dedi serkan şaşırmış gözlerle.
    -“Şanslı sayılabilirdik.” Dedim.
    Arabaya tekrar atladım. Atladım 10 dakika sonra bornovaya varmıştık aylak yaratıklardan görmeyede başladık tabii.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 79.
    +6
    BÖLÜM 54
    Hantal olanların aralarından onlara çarpa çarpa ilerliyorduk. Kanatlı yaratıkların açtı delikten gün ışığını görebiliyordum. Halkapınar yönüne doğru saptık aşşağı yukarı 5 dk sonra metro istasyonunun oraya varmıştık. Harita tam bulunduğumuz yeri gösteriyodu rögar kapaklarının altında kanalizasyonlarda olmalılardı. Yerken bi tane demir yardımıyla söktüm. Kafamı içeri sokup bağırmaya başladım ama yankılarımdan başka birşey yoktu. Daha sonra o civardaki tüm rögar kapaklarını söküp aramaya devam etmiştim ama bulamadım. Tam onlardan umudumu kesmişken eski bir Ford kamyonet dikkatimi çekti hantal hantal yaklaşıyordu. Bizi farketti ve birden durdu.;
    -“Onlar olabilir el sallayın.”
    Diğer iki asker el sallamaya başladılar ve tekrar yanımıza gelmeye başladılar yaklaştıklarında kasanın yiyecekle dolu olduğunu farkettim. Arabadan 40 lı yaşlarda uzun sakallı bi tane adam birde 17-18 yaşlarında genç bir çocuk indi gözlerini benden ayırmıyorlardı.
    -“Kimsiniz?” diye sordular.
    -“Biz madenden geliyoruz önemli bir durum var” diye cevap verdim.
    -“Konuştuğuma şaşırmış gibilerdi iyice gözleri açıldı.”
    -“Peki bizimle gelin” diye cevapladı.
    Etrafı telle örgülü bir yere geldik metroların tamir ve test edildiği bir yerdi burası biliyordum. Daha sonra metronun kapısını çaldı ve kapıyı açabilirsiniz diye seslendi. Ve sadece tek bir kapı otomatik olarak açıldı bu şaşırtıcıydı oysa yeraltındalar sanıyordum...
    ···
  5. 80.
    +6
    BÖLÜM 55
    içeri girdiğimde vagonların birine bağlı ve birleşik olduğunu farkettim. Vagonlarda pekçok insan vardı. Herkes yine bana şaşkınlıkla bakıyordu. Pencereler katlanan perdelerle kapalıydı. Ve metronun kenarlı ağır silahlarla savunulabilir hale getirilmişti. En ön tarafa kadar yürüdük daha sonra en ön vagonda yaşlı bir adam bizi karşıladı.;
    -"Kenan bunlarda kim"
    -"Madenden geldiklerini söylediler."
    -"Evet doğru ama siz burda nasıl hayatta kaldınız" diye cevap verdim
    -"Hey sen nesin böyle şaka mı dışarda dikkat etmen lazımdı yukardada teller vardı ve bütün teller elektirikli zaten silah savunmamızda var.?"
    -"Şaka veya gerçek buraya gelmek için bir amacımız var size ihtiyacımız var ki geldik" dedim
    -"Peki neymiş o amaç?" diye cevapladı.
    -"başkaldırış"
    -"Bu şaka değil değil mi Talat albaya bi kaç kere savunalım diye haber yollamıştım ama reddedmişti." diye cevap verdi.
    -"Artık atağa geçiyoruz merak etme" diye cevap verdim.
    -"Bu çok iyi bi haber diye cevap verdi ve "Kenan sen benle gel" diye deva etti.
    Tekrar yola çıkmıştık sıradaki hedef çiğli tarafıydı ve bi hayli tehlikeliydi...
    ···
  6. 81.
    +6
    BÖLÜM 56
    Alsancağa çıkmadan çevre yolunu kullanmak en iyi fikirdi. Hem başımız beladan daha az uzakta kalırdı. Son aldığımız adam 60-70 yaş arasında gösteriyordu. Suratının belli yerleri kırışmış saçları ise beyazdı. Ama oldukca güçlü bir görünümü vardı. Bana döndü;
    -“Bir adın varmı?”
    -“Evet adım Hakan peki ya sizinki” diye cevapladım.
    -“Benimde Arif Peki bir hikayen var mı?” Diye sordu. Sadece hatırladığım bölümleri kısa bir şekilde ona anlattım. Daha sonra;
    -“Peki sen ne iş yapıyordun.” Diye sordum.
    -“Yerel gazetede bi köşe yazarıydım. Bundan önce pek çok yerde görev aldım Türkiye’nin uluslar arası konumu ile ilgili yerlerde tabiki”
    -“Bu etkileyeci” diye cevap verdim.
    -“Zor bi ömür tükettiğimi söyleyebilirim açıkcası.”
    -“Bu arada son durağımız olan Çiğli oldukca tehlikeli bir bölge çok dikkatli ve hızlı olmalıyız.”
    -“Evet orda neler olduğunu biliyorum” diye söze girdi Serkan.
    O arada arabayı kullanan asker;
    -“Önümüzde Sivil insanlar var 3 kişiler ama etraftaki yaratıklar onları farketmiş durumda bunlar ne yapıyor?”
    -“Hemen arabayı durdur siz burda bekleyin” diye cevap verdim.
    Hemen arka kapağı açıp yola atladım beni farketmemişlerdi. 3 tane genç oğlan ve ne yapacaklarını şaşırmış haldeler. Onlara doğru bağırdım
    -“Sakin olun bunlar bilinçli zombi sizi bilerek kapana kıstırmaya çalışıyorlar ani hakeretlerden kaçının.”
    Ama beni duymamışlardı sert bir rüzgar hakimdi. Yaya geçit tabelasını yerinden söktüm mermi kullanıp hepsini buraya çekemezdim. Aşırı rüzgardanda yararlanıp dikkatli ve yavaş adımlarla zombilere doğru yaklaştım. O anda beni diğer üç oğlan farketmişti. Elimle sus işareti yaptım ve elimdeki tabelayı büyük bir kuvvetle boyunlarına doğru savurdum ilk sallayışta 2 tanesini haklamıştım. Arabaya doğru koşmalarını söyledim. Ve arkalarına bakmadan arabaya doğru koşmaya başladılar. Yaratıkların dikkatini çekmiştim üzerime ilk atılan çiftcinin bağırsaklarını tabelanın sivri tarafıyla dışarı döktüm. Sersemlemişti daha sonra kafatasının yarısını parçaladım. Karşıdaki dükkanın camlarından arkamdan geç bir kız yaklaştığını farkettim. Tabelanın arkasıyla ona sert bir darbe indirdim ve 180 derece dönüp kafasını uçurdum yine aynı şeyleri hissediyordum daha çok öldürmek daha çok kan. Ve düşünmeden bi kaçını daha aynı taktikle kafalarını vücudlarından ayırdım. Birden silah sesleri duymaya başladım bizimkiler arabadan inmişti diğer kalan yaratıkların ve zombilerin üzerine mermi yağdırmaya başladılar ve kısa sürede orayı temizlemişlerdi ama bu büyük bir hataydı.
    -“Çabuk arabaya!” diye bağırdım. Hepsi arabaya bindi en arkadan ben kalmıştım arabaya direk atladım. Arka kapıları kapamıştım herkes nefes nefese kalmıştı. Kaldığımız yerden tam hızla devam ediyorduk. Diğer 3 kişiye baktığımda H***S***R!...
    Tümünü Göster
    ···
  7. 82.
    +4
    BÖLÜM 57
    Üçününde kolunda aynı işaret vardı. Oldukça soğukkanlı davranıyordum gözlerimi üzerlerinden ayırmıyordum doğru zamanı beklemeye başladım. Sanırım farketmişlerdi göz göze geldik gözleri kararmaya başladı ve birden biri benim üzerime atladı ve üzerimdeyken değişime uğradı. Bi anda diğerlerini arabayı kullanan askerin üzerinde gördüm ve aynı anda büyük gürültüyle araba dengesini kaybetti ve yan yattı kaldırımdan taklada atmış olabilirdik. Ve içerde silah ve bağırış sesleri duymaya başladım rastgele ateş açılmıştı içerde. Bana tutunan omzumdan ıssırmışrı beni büyük bir acı duydum. Ama var gücümle boynunu bir kısmını dişlerimin yardımıyla bedeninden ayırdım. Bi tane kalmıştı diğerinin kafası uçmuş haldeydi. Elime G3 alıp onuda olduğu yere indirdim.
    -“Ağhh koluum!” diye bağırdı asker.
    -“S***R hay allahım! Vurulmuşum” dedi Arif.
    Daha sonra manzaraya baktığımda ürkütücüydü. Askerlerden birinin kafası diğerinin ise kolu kopmuştu. Serkanın adamı ise bacağından Arif kolundan yara almıştı. Bunları bu halde dışarı çıkaramazdım acilen geniş bi araba bulmalıydım. Diğerlerine burda kalmalarını söyledim ve dışarı fırladım. Cadde boyunca koşturdum bir belediye otobüsü görmüştüm ama çalışmayacak haldeydi tekerleri inikti. Koşmaya devam ettim sonunda sağlam bir minübüs bulmuştum. Ona atlayıp geri döndüm ve aracın arka kısmına yanaştırdım. Yaralı olanları minübüse yavaşca bindirdik askerden başka diğerlerinin sesi çıkmıyorda ama onun canının gercekten yandığına emindim. Herkes bindikten sonra yola devam ettik bi eczane dikkatimi çekti. Sakallı adam;
    -“Ben birşeyler bakayım” dedi
    -“Tamam ama çabuk ol” dedim.
    Beş dakika sonra arabaya atladı;
    -“Hızlısın” dedi Serkan.
    Pansumanlar yapılıyordu yola devam ettik ama olayın şokunu hala üzerimizden atamamıştık. Herkes susmuştu ve dışarıyı izliyorlardı. Deniz hala aynı metalik gri rengindeydi.
    -“Diğer asker için çok üzüldüm” dedi Arif.
    -“En yakın arkadaşımdı sizle yola çıkarken seni yalnız bırakamam diye benimle geldi” diye araya girdi kolu kopan asker.
    -“Cesur bi askerdi” diye cevap verdim.
    -“Gideceğimiz yerde emin olun yaratıklardan yüzlerce olabilir” dedi Serkan.
    Sakallı adam;
    -“Evet nasıl bir belaya girdiğimizi oraya gidince anlayacağız..”
    -“En önemli nokta orası çünkü rütbeli pek çok asker var orda sığınaklarda bolca askerler var yani rütbeli ve rütbesiz ordaki saldırıdan sığınağa kaçan çokmuş. Bu arabayla oraya gidemeyiz yaklaştığımızda güvenli bir yere arabayı çekicez. Siz arabada bekliyeceksiniz bir kişi benimle gelcek aksi halde arabayla gidersek sonumuz gelir dikkat çekeriz” dedim.
    -“Sakallı adam söze girdi;
    -“Tamam ben seninle gelirim iran’da profösyonel savaş eğitimi aldım.”
    -“sen iranlı mısın” diye sordum.
    -“Evet babam Türk annem iranlı orda yaşıyorduk buraya yakınlarımızı görmek için gelmiştik şimdi ailem yok oldu. intikamlarını almalıyım!” dedi kararlı bir şekilde.
    -“Hepimiz ölen yakınlarımızın intikdıbını alacağız merak etme..” dedim
    Tümünü Göster
    ···
  8. 83.
    +11 -1
    BÖLÜM 58
    Yol boyunca sessizlik hakim olmuştu incin caddelerden geçiyorduk devamlı. Rüzgar yol kenarındaki sağ kalabilmiş ağaçların dallarını dövüyordu. Verdiğim sözlerdenmidir bilmiyorum daha çok kararlıydım bu insanların hayatları bana bağlıydı kendi geçmişimi kaybetmiştim ama insanlık geri kazanılmalıydı. Burdaki bütün insanların ailesi vardı geçmiş bir hayatı.. Peki benim? Benim geçmişim ailem varmıydı emin olamıyordum geçmişi düşünmeye çalıştıkca bi soğukluk hissediyordum vücudumda.
    "Yaklaştık" artık dedi sakallı adam ve arabayı kenarı çekti dürbünü çıkarıp etrafı izledi bir kaç dakika hepimiz gözlerimizle onu takip ettik. Ardından devam etti"Arabayı koyacak bi garaj buldum" dedi.
    Kişisel bir garajdı şansımıza kapısıda sağlam görünüyordu. Diğerleri içeride kaldı sakallı adamla birlikte birtek ben dışarıdaydım. Ona doğru dönüp;
    -"Bir adın vardır umarım?" diye sordum bu aslında tam soru sayılmazdı.
    -"Hafez" diye cevap verdi ve ardından sanki bir sonraki sorumu sormaya fırsat vermeden cevapladı."Koruyucu anldıbına geliyor" hafifce gülümsedi.
    -"iddalı bir isim dedim bende adımı hatırlasam keşke" dedim
    Sanada bir isim bulalım bu cehennemden çıktıktan sonra" dedi.
    Yokuşun sonuna geldiğimizde sığınağı tahmin ettiğimiz yerde manzara hiçde iç acıcı değildi. Bir plan yapmalıydık.
    -"Hafez iyi bir planım var" dedi. Pür dikkat onu dinlemeye başladım. "Bir araba bulup onu çok dikkat çekecek bi yerden ateşliyip gaz pedalına bi kaya parçası koyup dikkatlerini o arabanın üzerine çekeriz ve geride kalan kısımı biz haklarız" dedi planı geçerli sayılabilirdi. Ve birden söze girdim;
    -"Hadi o zaman yola koyulalım!"
    ···
  9. 84.
    +6
    BÖLÜM 59
    Çalışır bir araba bulmak yaklaşık 10 dakikamızı almıştı. Gri renk bir meganedı ve oldukca iyi durumdaydı. Ama 6. hissimin kuvvetini bu gibi durumlarda daha iyi anlayabiliyordum. içimden geçen planın başarısız olcağıydı.Bi an için Hafez'e dönüp;
    -"Bence planı daha bir hale getirmeliyiz"dedim. Hafez bana doğru çevirdi gözlerini."Bu ufak bir arabayla olmaz Çiğli sanayi bölgesine gidip bi tır edinmeliyiz böylece herşey daha mümkün hale gelir."
    -"Haklısın kendimizi sağlama almakta yarar var. O halde ilk iş sanayi bölgesine gitmek oraya varmamız 20 dakikamızı almaz."
    Megane ı kullanarak sanayi bölgesine doğru yola koyulduk yollarda birbirinden bağımsız zombilerden başka birşey görmedik. . Dediği gibi 15 dk bile sürmemişti oraya varmamız ama gittiğimizda girişti devasa bir kapı bizi karşıladı kapıya dokunduğumda yüksek voltta bir elektirik akımına marus kaldım. Hafez;
    -"Birşeyin yok ya?"
    -"Hayır iyiyim ama buda neyin nesi böyle"
    -"Hiç bir fikrim yok ama bunu açmanın bir yolunu bulmalıyız."
    -"Bana bırak" diye cevapladım ve arabaya bindim.
    Hafezin şaşkın bakışları arasında kapıya odaklandım gaz pedalına sonuna kadar bastım tekerleklerin her bir hareketini hissedebiliyordum son hızla kapıya girdim. büyük bir gürültüyle içeri doğru savruldum ve çöp konteynırlarına çarparak durabililmiştim. Bi anlık şokun ardından hemen kendime geldim Hafez bana doğru koşuyordu bağırarak;
    -"Sen bi çılgınsın!!"
    Arabanın kapısı sıkışmıştı tekme darbesiyle kapıyı indirdim ve hafifce gülümsedim.
    -"Hemen bir tır bulmalıyız" dedim. iç taraflara doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım yaklaşık 5 dk yürüdük daha sonra yaysat ın tırı dikkatimizi çekti. Birbirimizin gözlerinin içine bakıp sanki bir zafer kazanmış gibi güldük. Tırın konteynırı gazetelerle yüklüdü bu iyiye işaretti böylece alev daha etkili hale gelebilirdi. Tam o anda ensemde bir soğukluk hissettim ve ardından ;
    -"Sakın kıpırdama.."
    ···
  10. 85.
    +6
    BÖLÜM 60
    Güldüm tam çeviklikle arkama dönüp onu etkisiz hale getirecektim ki hafez ayağıyla beni uyardı her yerde eli silahlı adamlar vardı. -"Hemen elindeki silahları bırak!" Sesinde keskin bir kararlılık vardı. Hafez yavaşca silahları yere doğru bıraktı. Bu insanların burda olduğunu hiç bilmiyorduk hiç kimse bilmiyordu kimdi bunlar. Bizi başa bi yere doğru zütürmeye başladılar hepsi bana bakıyordu. Bomboş bir odaya soktular bizi hepsinin simalarına baktım.
    -"Burda ne işiniz vardı ve sen kimsin özellikle?" diye sordu içlerinden biri lider olup olması benim için pek önemli değildi.
    -"Benim ne olduğum önemli değil önemli olan tır ve biz onun için geldik"
    -"Ha..Ha..haha.. demek tır için geldiniz ne yapacaksınız? Geberiklere gazetemi dağıtacaksınız? dalga geçercesine bize doğru baktı.
    -"Bakın zaman kaybetmememiz lazım o yaratıkları durduracaksak zamana ihtiyacımız var bize istediğimizi verin ve bizi bırakın."
    -"Beni anlamadım galiba burdan öylece çıkamassın."
    -"Pek o zaman istediğini oynayalım" Kendimden emindim.
    Çok ani bir reflexle söyledikden 1-2 saniye sonra o adamı yakasına yapıştır birden ve onu kullanarak içerdeki diğer herkesi etkisiz hale getirmeye başladı ayaklarıyla üzerime gelen herkese savurdum onu bir yandan kendime kalkan yaptığım için ateş edemiyorlardı. Bir kaç dakika içinde odadaki herkesi etkisiz hale getirdim hafez hemen silahlarını geri aldı. Adama doğru döndüm ve yere attım.
    -"Bak istediğin oldu hoşçakal."
    Adamın şaşkın ve öfke dolu bakışları arasında dışarı çıktık ve tıra atladık. Kırdığım ana girişten dışarı çıktık beş dakika yol gittikten sonra bi tane benzin istasyonuna yanaştık ve alabildiğimiz kadar yakıt aldık. Hafez gülerek;
    -"Çok aptallardı"
    -"Kimdi acaba bunlar?" diye cevapladım.
    -"Bi fikrim yok ama ben o adamları sevmedim."
    Kovaları doldurdukdan sonra Yola devam ettik 15 dakika daha hareket ettikten sonra varmak istediğimiz noktaya gelmiştik...
    ···
  11. 86.
    +8
    Bölüm 61
    Arazi biraz engebelliydi rüzgarsa çok hafiflemişti. Aşşağıda birer zavallı böcek gibi görünüyorlardı. Dünya bu böceklerden bir an önce temizlenmeliydi. Hakan hafeze gözleriyle işareti verdi. Bu bakış aşırı derecede özgüven anlamı taşıyordu. Benzini gazetelere iyice boca ettiler koku her tarafı sarmıştı. Hakan yerden irice bir kaya aldı Hafez'i bekliyordu artık. Hafez elindeki işlemeli zippoyu ateşleyip gazetelerin üzerine fırlattı. Bu zippo orduda yaptığı tehlikeli operasyonlarda yanından ayırmadığı tek kişisel eşyasıydı. Zipponun yaydığı ateş gazetelere bir anda nüfuz etti. Konteynır bir anda alev aldı ve Hakan Tır'ı çalıştırdıktan sonra kayayı pedala bıraktı. Kendini hareket eden tırdan dışarı doğru savurdu. Tır adeta kızgın bir boğa gibi alevler saçarak bayır aşşağı iniyordu. [font="Times New Roman"]Koca bir alev topu! Yaratıkların dikkatini bu tıra vermeleri pek de geç olmadı. Hepsi onu takip etmeye başladı...
    Hakan;
    "Şimdi tam zamanı hadi!"
    Hafez cevap vermedeb hakanlar birlikte aşşağıya inmeye başladı. Sırtındaki içi silah dolu çanta onu biraz zorlamıştı. Çok geçmeden karşılarında geride kalanları belirmeye başlamıştı.
    Silahlar yaratıkların üzerine mermi kusmaya başladı. ikiside tam profesyonelce her defasında tam kafalarına nişan almayı başarmıştı. Onlarında beklediği gibi kanatlılar belirmişti 3 ü aynı anda üstlerine doğru hızla alçalmaya başladı. Hakan gözlerini kıstı ve belindeki iri kamayı sıkıca eliyle kavradı. Hafez ise bir diziyle yere çökmüştü. Hakan en sağdakine bir çekirge gibi sıçradı ve onun vücuduna tutunup destek alarak çevik bir hamleyle ortadakinin başını gövdesinden ayırdı. Hafez ise çoktan diğerinin vücuduna kurşunları boşaltmıştı. Çok geçmeden soldakide etkisiz hale geldi. Hakan hızla yaratıkla yere düşüyordu. Kamasını yaratığın tam vücuna doğrultup üst tarafta kaldı. Yere indiklerinde yaratığın vücudunda bir delik açılmıştı ve kafasına tereddütsüz kamayı sapladı.

    Kafalarını kuzeye çevirdiklerinde oldukları yerde dona kaldılar.
    ···
  12. 87.
    +8
    BÖLÜM 62

    Ufukta devasa zepline benzeyen bir şey belirmişti. Soğuk ve ürpertici bir görünüşü vardı. Bunun ne olabiliceği hakkında fikirleri yoktu bin metreden uçtuğu belliydi. Hakan'la Hafez yerlerinden kıpırdamamışlardı. Bu iri şeyin seside ürkütücüydü. Ama zamanlarıda çok azalmıştı. Hakan;
    "Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum çok garip zamanımızda yok"
    "Evet meraktan çıldıracak olsamda bir görevimiz var"
    "Hadi o zaman yakında bunuda öğreniriz" Hakan son sözü söyledikten sonra hemen sığınağa doğru ilerlemeye başladı. Kapı içeriye doğru gömülmüştü sanki. Olağan durumlarda kullanılmak için yapılmış bir yerdi. Ama o zamanlar böyle bir olayın olacağını kimse tahmin edemezdi. Hakan sertce kapıyı çaldı. içerden ses gelmeyince tekrar denedi. Hafezin dikkatini sağ üst taraftaki güvenlik kamerası çekti. Hakanın omzuna dokundu ve kamerayı işaret etti.
    "Beni gördülerse birazdan açarlar" dedi.
    "Ama beni gördüler ve bizi onlardan biri sanıyorlardır muhtemelen."
    Hafez birden kollarını sıyırarak; "o zaman bizde kollarımızdaki işaretin olmadığını kanıtlarız" dedi.
    Tam o sırada kapı açıldı karşılarında iki tane iri yapılı silahlı asker belirdi. Soğuk bir tavırla uzun boylu olan "içeri" dedi. Hakan ve hafez içeri adım attılar.Ve kapı arkalarından otomatik olarak kapandı. Askerler " bizimle gelin" deyip sırtlarını döndüler. içerisi çok farklıydı ve neyseki sıcaktı... Duvarlarda Atatürk'ün fotoğrafları ve Türk bayrakları asılıydı. Bir yol ayrımına gelindikten sonra askerler "Buradan" diye talimat verdi. Sola döndüklerinde otomatik bir kapı karşılarına çıktı. Askerlerden biri parmağını bölmeye doğru uzattı. Sinyal sesinin ardından kapı açıldı. Girdikleri oda ferah ve oldukça sadeydi. Eşya barındırmayacak kadar sade. "Burda bekleyin birazdan bir yetkili burada olacak." Askerler dışarı çıktı duvarlar yarı saydam gibiydi. Hafez Hakan'a dönüp;
    "Burası çok farklı sence nedir bu."
    "Pek bir bilgim yok bekleyip göreceğiz."
    "iyi bir açıklaması vardır umarım burasının."
    Hafez yutkunup duvarları incelemeye başladı. Bir kaç dakika sonra kapı açıldı... içeri giren adam kel solgun ve ifadesiz bir mizaca sahipti. Ağır adımlarla özellikle Hakan'a bakarak ilerledi.
    "Bu... bu nasıl olur mantıksız ve mükemmel!" Sesi tityordu ve büyük bir şaşkınlık içersindeydi. Hakana dahada yaklaştı. Onu yakından incelemeye başladı "Mucize gibi çok garip. Siz nerden geldiniz?" Hafez sesini yükselterek cevap verdi.
    "Öncelikle bilmenizi isterimki biz sizin tarafınızdayız."
    "Biliyorum kameradan sizi izledik. Gelin benimle daha iyi şartlar altında konuşmalıyız hikayenizi ayak üstü dinlemek istemem".
    Tümünü Göster
    ···
  13. 88.
    +11
    Bölüm 63
    Kapıdan dışarı çıktıklarına önlerindeki adamla birlikte koridora yöneldiler başka bir kapıdan içeri girdiklerinde bu kez karşılarına çıkan oda daha sıcak ve daha samimiydi. Bürodan daha çok bir çalışma odasıydı. Büyükce bir kitaplık hemen sağ taraflarındaydı. Kitaplığın üzerinde dikkat çekici bir gemi maketi vardı. Adam onlara oturmalarını rica etti. Oturdukları koltuklar oldukca rahattı yer krem rengi bir halıyla döşenmişti. Bu odada asıl dikkat çekici olan ise karşı duvarı kaplamış olan istanbul boğazının manzarasıydı. Adam yutkunarak;
    "Öncelikle adım Yusuf burada insanlık için çalısan bilim adamıyım. Siz her kimseniz" Gözlerini tekrar Hakan'a dikti. "Bizim için çok önemlisiniz şuan ama sen böyle nasıl geliştin söyler misin. Böyle bir durumlar ilk defa karşı karşıyayım burda benim gibi pek çok bilim adamı var onlar da seni çok merak ediyorlar ama onlara beklemelerini ben söyledim. Şimdi sizi dinliyorum hikayeniz nedir?"
    Hakan söze girdi "Çok garip ama bilmiyorum tam olarak bana ne oldu bilmiyorum ama ara ara sanki tekrar hatırlıyormuşum gibi ama sonuç olarak yine hatırlamıyorum."
    "O zaman sana bi kaç tahlil yapmamız gerekecek umarım hafıza ilaçlarımız sende işe yarar son olanlardan sonra çoğu insana bundan lazım oldu"
    "Bu bugün duyduğum en iyi haber ama bizim buraya gelmedeki amacımız bambaşka."
    "Ne peki?"
    "Bizi Talat Albay tarafından gönderildik maden ocağından bilginiz kesinlikle vardır bir baş kaldırış planlıyoruz insanlık böyle yok olmamalı."
    "Böyle gelişi güzel kurtaramazsınız peki bir planınız var mı?
    "Henüz yok"
    Yusuf dalga geçerek gülmeye başladı "Bir plan olmadan yola çıktınız ama neyseki bizim bir planımız var."
    "Peki ne gibi bir planınız var"
    Onu zamanla öğreneceksin öncelikle senin şu hafıza olayını halletmemiz lazım benimle gel arkadaşın kalabilir.
    Hafez birden araya girdi "Olmaz bende geliyorum"
    "Üzgünüm sadece bilim adamları girebilir labrotuvara arkadaşında bizim için önemli"
    "Size güveniyorum"
    Hakan Yusuf'un peşindenden tekrar koridora çıktı. Hakanın aklı iyice karışmıştı böyle bir laboratuvarı tahmin edemezdi demekki hala birileri insanlık için çalışıyor diye düşündü. Yusufa yönelip;
    "Az kalsın unutuyordum buraya gelirken garip bir şey gördük çok büyüktü zeplin gibi hatta zeplinden bile daha iri"
    "Aynı şeyi bize gördük bu şey seçkin ve tepelerdeki korkakların sığındığı bir gemi. Diğer insanların ölmesine aldırış etmeden kaçtılar... Ama insanlık onları affetmiyecek"
    "Aşşağılık korkak herifler ülke başkanları falan mı var"
    "Bazıları öyle Türkiyeden kimseyi almadılar bile ayrım burada kendini belli ediyor. Avrupa ülkeleri, Japonlar, Amerikalılar ve şu zengin Araplar. Bunlardan oluşuyor"
    "Allah belalarını versin!"
    "Neyseki bizim gibileri var hala senin şu işi hallettikten sonra devam burada neler olduğunu ve planlarımızı sana açıklarım. işte geldik"
    ...
    Tümünü Göster
    ···
  14. 89.
    +7
    BÖLÜM 64
    "Yardım edin arkadaşım doğurmak üzere!"
    Bu ses... Nasıl böyle tanıdık gelebilir Hakan çok garip hissetmeye başladı. Kafasını sesin geldiği yöne doğru çevirdi. Onu gördüğünde sanki beyninde cam parçaları varmış gibi hissetti. Sesin sahini garip duygular uyandırmıştı onda. 1,75 boylarında buğday tenli küt saçlı bir kızdı. Gözleri derin ve anlamlıydı uzaklara zütürüyordu sanki. Hakan için sanki zaman orada durmuş gibiydi. Kız ondan ürkmüştü geri adım atmaya başladı korkudan gözleri iyice açılmıştı. Yusuf ortamdaki gerginliğin farkına vardı homurdanarak cevap verdi;
    "Merak etmeyin hemen birini yoluyorum kaç numaralı koğuş"
    "Üç numaralı acele edin." Arkasını dönüp telaşlı bir şekilde gitmişti.
    O gidince hakan tek başına kalmış gibi hissetti sadece bakakalmıştı arkasından. Yusuf eline bir telsiz aldı ve gerekli bilgileri vermişti. Hakanın hala dalgın olduğunu görünce;
    "Hoş bir kız değil mi?" Hakan cevao vermedi. "Neyse gel hadi içeriyi görmelisin.."
    Hakan içeri girdiğinde şaşkınlığını gizleyemedi. Burası mükemmel bir yerdi çölde serap gibi bir şeydi. Beyaz gömlekli bilim adamlarıyla doluydu her yer. Bu beyaz odayı göz ucuyla inceledi..
    "Harika"
    "Tabiki de öyle!" Yusuf sonra yüzünü çalışanlara döndü "Beyler yeni arkadaşımıza hoşgeldin diyelim."
    O ana kadar onların geldiğini farktemeyen bilim adamları Hakan'ı gördüklerinde meşgul olduğu işleri bir anda bıraktılar. Yavaş yavaş yanlarına gelmeye başladılar.
    "Vay canına.."
    "Tek kelimeyle harika!"
    "Mucize diye buna derim ben!"
    Çevresini saranlar ona karşı baya bir ilgi göstermeye başladılar. Hakan bu ilgiden pek de memnun olmuşa benzemiyordu. Yusuf onlara doğru dönüp;
    "Arkadaşımız buraya başka bi sığınaktan gelmiş. Kadir ve Pınar siz benimle gelin diğerleri işine dönebilir."
    Hiç biri itiraz bile etmeden işlerinin başına geri döndüler. Kadir kısa boylu ufak tefek biriydi boyuna göre abartılı bol giyinişi vardı. Saçları dökülmeye yüz tutmuştu. Yanındaki Pınar ise kızıl ve uzun saçlı beyaz tenli bir kadındı. Sivilcelerden kalma lekeler vardı yüzünde. Onlarla birlikte laboratuvarın uç noktasına geçtiler. Yusuf;
    "Lütfen yat burda senden kan örneği alıcaz ardından röntgen çekilecek"
    Hakan tereddüt ederek denileni yaptı. Kolunu sıyırdı bayan olan şırınganın tamdıbını doldurdu. Kan siyaha yakın bir renkdeydi bu onu çok şaşırtmıştı. Şırıngayla birlikte karşı tarafa doğru uzaklaştı. Yirmi dakika kadar yatmıştı Hakan. Yusuf hakanın yanında belirdi "Akşama sonuçları öğreniriz ama diceğim şu ki kanında büyük farklılıklar var. Kadirle beraber röntgene doğru geçin"
    "Peki ama diğer arkadaşlarıma ulaşmamız lazım onlar şuan bi garajda beni bekliyorlar"
    "Tamamdır röntgenden sonra senin yanına gelicem bu işi çözeceğiz"
    Yüzünde güven hissi oluşmuştu hakanın. Kadirle birlikte röntgen için yürümeye başladılar...
    Tümünü Göster
    ···
  15. 90.
    +7
    BÖLÜM 65
    Burdaki bir çok şey gibi Hakan'ın hayatında ilk defa gördüğü kumandaya benzeyen bir aleti üzerinde gezdirdi buna bağlı bir ekranda herşey kopyalanmıştı. Kadir;
    "Organlarında normal insanlara göre daha büyük" dedi. Ardından makinadan çıkan diski alıp dosyaya koydu. Herşey çabucak olmuştu.
    Hakan kadire dönüp;
    "Yusuf beyin yanına gitmem lazım"
    "Peki benimle gel"
    Tekrar koridora çıktılar ve yavaş adımlarla Yusuf'un odasına doğru ilerlediler. Yusufun odasını Hafezin kaldığı oda olduğunu Hakan daha ilk geldiklerinde anlamıştı. Kadir kapıyı çaldı ve bir kaç saniye sonra kapı açıldı. Hafezde içerideydi Hakan'a yönelip;
    "Seni gördüğüme sevindim biraz önce bizimkileri almak için çıktılar"
    "Bunu duyduğuma sevindim keşke bende gitseydim"
    Yusuf Hakan'a dönüp"Çok iyi bir birlik gönderdiğime emin olabilirsin gözün arkanda kalmasın."
    "Ama dışarıda çok sayıda yaratık var!"
    Yusuf omuz silkti."Onlarda son zamanlarda bunu eğitimini gerek koruma bölgesinde gerekse burda aldılar. Burada bulundurduğumuz sivilleri kurtardılar aynı zamanda yani merak etmene gerek yok."
    Hakan gözlerini Yusuf'a dikerek "Peki öyle olsun şimdi bana burayı anlat."
    Yusuf yutkundu gülerek"Peki koca adam senin için özetlerim" dedi ve önünde duran bir bardak suyun yarısını içti ve devam etti."Savunma bölgesi yok olduktan sonra buraya geçtik, inanılmaz boyutlarda kayıplarımız oldu. Savunma bölgesindeki pek çok sivil halkı kurtardık. Burası gizli bir sığınak pek çok olanaklara sahip bir yer. Burada o yaratıkların anotomisini davranış şekillerini inceledik. Pek çok çeşitilik göstermiş durumdalar."
    Hakan sözünü kesti"Hemen hemen hepsiyle karşılaştım."
    Yusuf başını sallayıp"Bundan emin olma bence bir nevi mutasyona uğramışlar deniz suyunu incelemeye başladık daha önce görmediğimiz maddeleri içeriyor. Bizim buradaki amacımız dünyamızı geri almak. Dünyanın dört bir yanında bu tip yaratıklarla mücadele eden bilim insanları var. Onlarla devamlı irtibat içerisindeyiz ve bizlerinde bir planı var."
    Hafez söze girdi."Neymiş o plan?"
    Yusuf ayağa kalktı, garip görünümlü dolaba doğru yöneldi. Kapakları yavaşça açıp dolabından gerip bir şey çıkardı. işaret parmağı boyutunda mekanik birşeydi ve şeffaf kanatlara sahipti. Hakan ve Hafeze doğru gösterip "Bu yusufcuk şeklindeki bir mikrobot. Bunlarla yaratıklara karşı savaşacağız. Sizide buraya gelirken bunlar sayesinde takip ettik."
    Hafez;"Vay be! Ama nasıl bir savaştan bahsediyorsun?"
    Yusuf"Kanlı bir savaş... Arge bölümünde (Geliştirme bölümü/Labaratuvar) bunların bir santimetrelikleri için çalışmalar var ve şuan son evrede. Bir sivri sinek büyüklüğünde olacak. Bunlar çok ufak ama çok kuvvetli mide asidine karşı tepkime veren kimyasalları taşıyacaklar. Yaratıklarında ağız kısımlarından girip midelerine bu kimyasalları bırakacaklar. Mide asidiyle temas eden kimyasal içindeki moleküller sıkışacak ve.. BOOMM! Bunu ölü hayvanlara enjekte yapmayı isterdik ama bu p..ç kuruları insan eti istiyor!"
    Hakan bu plan karşısında baya etkilenmişti."O halde dünyanın her tarafında aynı hazırlık var."
    Yusuf "Evet iNSANLIK KURTULACAK!"
    Tümünü Göster
    ···
  16. 91.
    +11
    BÖLÜM 66

    Tim 5 kişilik küçük bir gruptan oluşuyordu. Çok iyi askeri donanıma sahiplerdi. Hemen hemen hepsi iri yapılılardı. Atvlerden oldukça büyük ancak onların görünümüne sahip olan zırhlı çevik bir araçla çökmül olan karanlığı deliyorlardı. Mücahit bu görevide diğer görevler gibi hiç sorgulamadı. Onun bu denli kuvvetli olmasının parçasıydı buda. 1.93 boyunda 100 kilo yıkılmayan ağır giblet takscusu izlenimi veriyordu. Grubun hatta tüm güvenliğin lideriydi. Verilen adrese doğru ilerliyordu ve kafası bomboştu..
    ...
    Arif ve diğerleri artık sabredemiyorlardı. Arif'in içinde kötü bir his vardı.. Karanlık çökmüş olmasına rağmen hala dönmemişlerdi. Sessizliği bozan Serkan oldu;
    "Bence başaramadılar burda durmamız anlamsız"
    "Biliyorum ama çok emindiler.."diye cevapladı Arif.
    "Karanlık çöktü artık geri dönmeliyiz yaratıkların bizi bulması artık an meselesi"
    "Bilemiyorum... "
    "Bu kadar insanı riske edemessiz görmüyormusun halimizi!" Serkan bu kelimeleri sinirle ve korkuyla sarf ederken Arif'in gözlerinin içine bakıyordu. "Hadi ne bekliyoruz... "
    Arif derin bir nefes aldı"Belkide haklısın"
    "O halde arabayı ben kullanırım"
    Serkan münibüsden inip garaj kapısını hızlıca açtı karşıda gördüğü manzara ürkütücüydü.. Onlarca yaratık ona bakıyordu ve hepsi yönünü ona doğru dönüp hırıltılarla yürümeye başladılar. Eli kolu boşalmıştı ama saniyeler içinde kendini geri topladı. Direksiyon başına hızlıca geçti.
    "Allah kahretsin hepsi burdaymış!" Titereyen elleriyle zorlanarak anahtarı çevirip arabayı çalıştırmıştı. Farları yaktığında arabadakilerin gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Serkan gazı kökledi zombilerin üzerine doğru tereddütsüz sürdü. Hepsini arabanın alına alıyordu ama ne olduysa tekerlek büyük bir tümseğe çıktı Serkan direksiyon kontrolünü kaybetmişti o an münibüs yan yatmıştı. içerdekiler hırıltıları daha kuvvetli duymaya başlamışlardı. Yaratıklar kırılmış camlardan içeri doğru girmeye başladılar. Yanı başındaki çığlıktan sonra Arif üzerindeki şoku almıştı askerlerden birini yemeye başlamışlardı. Amaçsızca bağırıyordu sadece ama hayır!! Diğerlerinide yemeye başlamışlardı çok kötü vahşet!! Kan!! Serkanın suratı bir maske gibi sanki sökülüp alınmıştı gözünün önünden. Askerlerden birini kanı üzerine sıçramıştı.. Şans eseri aşşağı tarafta kaldığı için yaratıklar onun farkına varmamıştı daha hemen sağ üst çaprazında sağlam olan bir cam vardı onu kırması gerekiyordu ama nasıl. Camın üzerindeki imdat çekicini görmesi fazla zaman almadı. Ama ona ulaşması lazımdı içinde dua edip 3 e kadar saydı ve üç dediğinde nefesini tutup çekice uzandı var gücüyle cama sert bir darbe indirdi. Cam buzlanmıştı daha sonra sağlam olan koluysa sert bir darbe daha indirdi. içerdeki yaratıkların onu farkettiğini anlamıştı kendini dışarı doğru savurdu. Yaralı olan kolunu üzerine düşmüştü tahmin edilemeyecek bir acı çekiyordu.. Beyni sadece o acıya yoğunlaşmıştı şansı zombilerin arabanın diğer tarafında izdiham olusturacak şeklilde biriktirdiği için yanında olan şansı artık onu terk edeceğe benziyordu. Ölürken zaten insanı herşey terk ederdi şans mutluluk dostları gelecek.. Onun dışarı atladığını fark etmişlerdi üzerine doğru geliyorlardı.. Arif keşke bir silahım olsaydı diye düşündü o zaman acı çekmeden ölebilirdi kafasına sıkıp acısız bir ölüm.. Artık acıları çekecekti onunda sonu gelmişti buraya kadarmış diye düşündü... O anda bi ağ onu kapladı ve geriye doğru gitmeye başladı sürükleniyordu...
    Tümünü Göster
    ···
  17. 92.
    +14
    20-30 liralık kitabı bedavaya yazıyorum buraya şukular artmadan devam etmiyorum amk
    ···
  18. 93.
    +2
    şukuladım panpa emeğe saygı her ne kadar okumasamda
    ···
    1. 1.
      +2
      Eyvallah kralsında şuku değilde okunsun yeter beğenilirse yayıneviyle anlaşma yapıcam arkadaşlarım beğendi
      ···
  19. 94.
    0
    reserved
    ···
  20. 95.
    0
    Adam 40 saniyede trende girmiş
    ···