1. 1.
    +4 -1
    Yeteri kadar kişi gelirse döndüğümde anlatmaya başlıycam(1-2 saat içinde dönerim)

    Hikayenin başını yazdım ona göre yorumları alıcam. Eğer Detaylarla iyi derseniz böyle devam edicek ama beğenmezseniz detayları azaltıcam.

    Edit: Sadece benim yazdıklarım için (bkz: http://inci.sozlukspot.co...aye/@uyelik-acildi-geldik)
    ···
  2. 2.
    0
    Tamam beyler ilk entry paylaşıp gidiyorum. Yorumlara göre devam edicem.
    ;

    'dıbına koyayım' dedim kendi kendime. Yine her zamanki sıkıcı pazar günlerindendi bugün, aslında her gün benim için sıkıcıydı. Eğer önemli bir şey olmasaydı günler gibimde olmazdı
    Bu günü hatırlamamın tek sebebi bir amlıyla buluşmaya gidecek olmamdı. Hmmps amlı ? dıbına koyayım onun da, kezban. Neyse konumuza dönelim... Yine bir pazar günüydü işte, sıkıcı.
    Tek özel yanı bir amlı. Bunun için içimde bir sevinç yoktu değil, benim gibi asosyal bir binin amlı düşürmesi çok sık yaşanan bir olay değil. Düşüncelerim bunlardı.
    Doğruldum ve gözümü ovuşturarak düşündüm "Neden bu kadar erken bir buluşma ?" Şikayet etmem için bile zamanım yoktu, kevaşe kargalarla birlikte kalkıyor sanırım. Kim 10da bir buluşma ister ki ?
    Ayağa kalktım, birkaç adım attıktan sonra duraksayarak planımı gözden geçirdim " Kalk, duş al, dişlerini fırçala, bir şeyler atıştır, tekrar dişini fırçala (?), otobüse bin ve git. Yavaşça ilerleyerek odamın kapısın açtım. Her gün görmekten bıktığım koridordaki sarı duvar ve koridorun sağ tarafındaki banyo. ilk hedef olan banyoya doğru ağır adımlarla ilerledim...
    Sıcak bir duş alıp, bir şeyler atıştırıp çıkmıştım bile. Sitemizdeki durağa doğru gidip başladım otobüsü beklemeye.
    ···
  3. 3.
    0
    Beyler anlatmıyorum diye eksiliyorsanız söyledim şimdi gidiyorum. Dönünce devam edicem, Hayır bi gibe benzememiş diye eksiliyorsanız beğenmediğiniz yönleri yazın ben de hatalarımı düzeltmeye çalışıyım. Ben kimseye çok güzel yazarım falan demedim tabiki hatalarım çok var.
    ···
  4. 4.
    0
    Geldim beyler.
    ;
    Otobüsten inip buluşma yerimiz olan *** Avm ye doğru yürümeye başladım. Etrafımı bakındım ve hızlı adımlarla yürüyen insanları gördüm "Zombiler". Bunu düşündüğümde bir süre sonra onların gerçek birer zombi olacağından habersizdim,
    hayat işte. Bazen küçük süprizler yapıyor(Olmadı bayıltıp gibiyor * ) Sonunda avmye vardım. Keşke hiç oraya gitmeseydim. ***'da oturan sevgilimi gördüm ve koşar adım yanına gittim. Yüzümde istemsiz oluşan sersem bir sırıtışla birlikte "merhaba"
    dedim ona. O ise monoton bir ses tonuyla selam verdi. Aramızda geçen sıradan bir konuşmanın ardından ne içersin diye sordum. Kahve dedi, gidip 2 tane kahve aldım. Kahveyi alırken aklım filmlere gitti * . Kahvesinden bir yudum aldı ve ağzından şu cümleler çıktı "Artık senden hoşlanmıyorum" Ardından bir şeyler daha söyledi sanırım. Ama ben beynimi giben o kelimeyi düşünüyordum "Artık senden hoşlanmıyorum"
    Ne yapacağımı bilmiyordum. Daha cevabımı bile beklemeden masadan kalktı ve gibtirip gitti. Bense Sabah kalkmanın vermiş olduğu yorgunluk ve mekanın bi kahveden 10 lira istediği kazak hesapla baş başa kaldım. Bir süre masada oturup bekledim, hiçbir şey yapamadım. Gitme diyemedim kevaşeye, yada gibtir git. Sadece düşünüyordum. Neden bırakıp gittiğini düşünüyordum. Artık yüzümdeki istemsiz gülümseme yoktu.
    Yerini hüzünlü bir ifade almıştı. Hesabı ödedim ve zombilerin arasına karışarak evime döndüm. Hayatım olan inci sözlüğe girerek her gün onlarca açılan o "Beyler sevgilimden ayrıldım" başlıklarından birini attım. Cevaplar hepimiz için tanıdık. Aşk acısı değildi bu, asosyal binin teki olduğum için aşık olmayı bile bilmiyordum amk. Sadece üzülüyordum, belki de öyle hissetmem gerektiğini düşündüğüm için.
    Bir süre sözlükte takıldıktan sonra bu gün neler olduğunu bile unutmuştum. Bazı taşaklı yazılara gülüyor, liselilere eksi veriyordum. Sonra o başlığı gördüm. Hayatımı değiştiren o başlık. "Zombi saldırısı" Girdim. Gelecekten geldiğini söyleyen biri bu akşam bir zombi saldırısı olacağından bahsediyordu. Tabi ki inanmadım amk. Öküz müyüm ben her şeye inanıcam ? En son saate baktığımda gece 3 civarıydı.
    Yavaş yavaş kapanan gözlerime hiç itiraz etmeden bilgisayarı kapat tuşundan kapatıp yatağıma uzandım. Gözüme yavaş yavaş kapandı ve...
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    0
    Dinleyen var mı lan ?
    ···
  6. 6.
    0
    Yok mu lan dinleyen
    ···
  7. 7.
    0
    Kafamı giben bir sesle uyandım! Söve söve ayağa kalktım ve etrafıma baktım. Çok geçmeden seslerin dışarıdan geldiğini anlamıştım. Ama 4 bir yandan geliyordu ? Perdeyi araladım ve dışarı baktım... "dıbına koyayım... " Evet binler tepkim bu oldu. Klagib cümlem, kurtarıcım. Dışarıda gördüğüm manzara çoğunuzun kaldıramıyacağı bir şeydi. Ölü, çoğu vücut parçası kopmuş biri ve yanında duran 4 "şey" Aklıma dünkü başlık geldi. Yine "dıbına koyayım!" dedim ama bu daha çarpıcı bir dıbına koyayım oldu. Bu gerçekten olabilir miydi ??? Tekrar dışarı bakmaya karar verdim. Ama bu sefer daha dikkatli. Zira bunlar gerçekten zombiyse beni görmemeleri gerekirdi. O gözlerle 3. kattan beni görebileceklerinden şüpheliydim ama neyse. Döndüm ve benim hayatım olan odama baktım. Çok düzgün boyanmamış kırmızı bir duvar, karşımdaki duvara asılı televizyonum, televizyona bağlı olan bilgisayarım ve çalışma masam. Ve tabiki çiçekli çarşafı olan yatağım * . Çoğu zaman uyuduğumu düşünürsek gerçekten işime yaradı. Odamla hasret giderdikten sonra yavaş yavaş perdeyi araladım. Kenardaki aralıktan açık otoparktaki o görüntüye baktım. Yanılmıyordum, bunlar zombiydi ve ölü adamın artık daha az vücut parçası vardı.
    ···
  8. 8.
    0
    Korktuğumu hissediyordum. Eğer bir şey yapmazsam sonumun o adam gibi olacağını biliyordum ve bir plana ihtiyacım vardı. Ama bu sefer o plan "kalk, duş al, dişlerini fırçala, bir şeyler atıştır, tekrar dişini fırçala (?), otobüse bin ve git." olamazdı. Ne yapmam gerektiğini düşünürken aklıma ailem geldi. Onlar köye gitmişti. Zombiler nasıl oluşuyordu ki ? Beki bir virüs ? Ya da ölüler canlanıyordu. 2. Seçenek pek akla yatkın gelmiyordu. Eğer virüs olduğunu varsayarsak köye gitmesi uzun sürecektir. Hala güvende olduklarını umdum. Ama ben değildim ve plan yapmaya başlamalıydım. Bu düşünce beynime bir çekiç gibi vuruldu. Çarşıda gezerken güzel bulup aldığım keskin bir av bıçağım vardı. Yastığımın altında duruyordu. Elime aldım ve cephaneme ekledim. Yani çalışma masamın üstü. Dolaptan alabileceğim kadar şişe su aldım. (3-4 pet şişe) Pet şişelerimi asla atmam neden bilmiyorum. O sırada hala elektrik vardı ama çok dayanacağını düşünmüyordum. Mutfağı iyice karıştırarak çabuk bozulmayacak yiyecekler aradım. Bulduklarım ise ; 2 konserve fasulye,4 paket makarna,1 paket un ve bir kaç bisküvi oldu. Sularla birlikte hepsini çantama koydum ve salonda işe yarayacak bir şeyler aramaya başladım. Bir çakmak,1 kibrit ve koltuğun arasındaki leblebiden başka bir şey yoktu. Çakmak ve kibriti de çantaya ekledim.
    ···
  9. 9.
    0
    Aklıma babamın elektrik tabancası geldi. Her zaman böyle şeylere ilgisi olmuştur. Kılıcı da vardı ama köye giderken yanında zütürmüştü(Neden bilmiyorum).
    Yerini bilmiyorum ama köye onu da zütürmediğine emindim. Hemen yatak odasına koşup aramaya başladım. Yatağın altına baktım, yok. Yastığın altına baktım, yok. En sonunda doları aramaya başladım. Çoğu kıyafeti gitmişti ama zütürdüğü kıyafetlerin sadece birkaçını giyiyordu. Üst göze baktım ve Bingo ! Elektrik tabancası. Kontrol ettim ve hala çalışıyordu. Sanırım şarjı tamamen doluydu. Zaten olmasa bile sorun yok. Babamın çalışma odasında bir küçük güneş paneli bir de dönüştürücü vardı. Hızlı adımlarla o odaya gidip bahsettiğim eşyaları aldım. Zaten hepsi ortadaydı. Dönüştürücü biraz ağırlık yapacaktı ama almam gerekiyordu. Onları da çantama attım. Aklıma makarnayı nasıl pişireceğim sorusu geldi. Tencere almalı mıydım ? Onun yerine büyük bir cezve aldım ve işe yaramasını umut ettim. En azından biraz yumuşardı makarna. Mutfaktan bir de büyük ekmek bıçağı aldım. işime yarayabilirdi. Kolay alabilmek için bıçağı çantanın yan gözüne koyup odama doğru gittim. Çantayı masaya koydum ve ne yapacağımı düşündüm. Sanırım bir de fenere ihtiyacım vardı. Evi aramaya başlayacaktım ki elektrik tabancasının fener özelliği olduğunu hatırladım.
    ···
  10. 10.
    0
    Artık hazırdım. Çantamı aldım ve ne yapacağımı düşünmeye başladım. Tam o sıradan kapıya vurulmaya başladı! Koşar adım kapıya ilerledim. Şimdi daha çok korkuyordum. Kapı deliğinden baktığımda biraz rahatladım. Alt kattaki komşum korkuyla kapıya vuruyordu. Tam kapıyı açacakken o gibici sesi yine duydum ama bu sefer merdivenlerden geliyordu. O anki stresle ne yapacağımı bilemedim. Kalbim açmamı söylüyordu ama korkuyordum. Ben düşünürken onlar gelmişti bile. Artık komşum kapıyı açmayacağımı anlamış olsa gerek. Etrafına bakında ve yankın tüpünü alarak 3 kişi olan zombilerden en önde gidenine sağlam bir oturttu.
    Kafası yerinden çıkmıştı ! Zombiden sıçrayan kan komşumun takım elbisesine ve benim kapıma sıçramıştı. Korkudan titriyordum. Komşumsa mücadeleye devam ediyordu Kafası kopan zombi yere yığıldı, Diğerleri ise hiç bir tepki vermeden gelmeye devam ediyordu. Bu sefer birinin karnına yerleştirdi. bu seferki diğerinden daha sağlamdı ama zombi sadece sallandı, bağırsaklarının bir kısmı duvara yapışmasına rağmen. O an anladım ki Kilit nokta kafa. Kafası yoksa zombi de yok.
    ···
  11. 11.
    0
    dıbına koyayım tepki verin lan. Dinlemiyorsanız anlatmıyim boşuna
    ···
  12. 12.
    0
    Sarsılan zombi yavaşlamıştı. Ama 2. Darbeyi vurmaya hazırlanan komşum için maalesef çok geçti. Tam elini kaldırırken henüz sağlam olan(?) zombi atıldı ve komşumu belinden kavradı. Atılmasıyla birlikte ikisi de yere düşmüştü. Zombi daha yere düşmeden kemirmeye başlamıştı bile komşumu. Diğeri de çok geçmeden geldi ve ziyafete katıldı. Midem bulanıyordu. Ama buna seyirci kalamazdım, komşumu kurtarmak için geç olsa da. Odama gidip çantamdan bıçaklarımı ve elektrik tabancasını aldım. Bu yaratıklar kafaları yokken yaşayamıyorlardı. Peki ya kafaları yüksek voltaj yüzünden yandıysa ? Denemeye hazırdım. Ama her ihtimale karşı elektrik tabancasını sol elime alıp sağ elime ise av bıçağını aldım. Ekmek bıçağını ise yine sol cebime koydum. Sessiz adımlarla kapıya ilerledim, son kez delikten bakıp derin bir nefes aldım ve olabildiğince hızlı ve sessiz kapıyı açtım. Komuşumu yemekle o kadar meşguldüler ki beni duymadılar bile. Bu benim için avantajdı. Yavaş bir adım attım ve sağlam zombinin beynine elektiriği verdim. Titredi ve yere yığıldı. Sanırım doğru düşünmüştüm. Ama çıkan sesi hesaba katamadım. Tabancanın çıkardığı ses tüm apartmanı inletti ve dikkati üzerime çekti. "Umarım başkaları yoktur" diye düşündüm ve hızla diğer zombiye de elektrik vermeye yeltendim. Son anda elim kaydı ve tabanca omzuna gitti! Bu sadece onu sersemletmeye yaradı.. Tam o sırada sağ elimde duran bıçağı beynine sapladım ! Defalarca ve defalarca, Üstüme sıçrayan kanlara aldırış etmeden. Yaşamak istiyordum. Duraksadım ve kustum. Eve döndüm, kapıyı ardımdan kilitledim. daha odama gidemeden yere çöktüm.
    ···
  13. 13.
    0
    Bir süre o pozisyonda kaldım. Ayağa kalkmam gerektiğini hissettim. Artık burası güvenli değildi. Komşuma olan her an bana da olabilirdi. Duş almak istiyordum. Belki de bu benim aldığım son duş olacaktı. Üstümdeki kıyafetleri çıkarıp suyu açtım. Su soğuktu, ama bu çok umrumda değildi. Sadece boş gözlerle duvara bakıyordum. Bir süre dikildim ve yüzümü iyice yıkayıp çıktım. Suyu açık bırakmıştım, uzun bir süre fatura geleceğini sanmıyordum. Çıktım ve en güzel kıyafetlerimi giydim. Belkide bu son kez güzel bir şey giyişim olacaktı. Bunu bilmiyordum ve işin gerçeği güzel kıyafetten daha önemli bir şey vardı. Belki de son kez kendimi rahat bir insan gibi hissediyordum. Çantamı aldım ve kapıyı açtım. Botlarımı giydim ve kan gölünden geçerek apartmanın çıkışına doğru ilerliyordum. Tabi ki elimde bıçağım vardı. ilerledim ve gerçek o an beynime dank etti. Nereye gideceğimi bilmiyordum. Yüksek bir yere gitmeye karar verdim. Ve bu yer mümkünse merdivenle çıkılan bir yer olmalıydı(düz merdiven). Düşündüm ve 100 m ilerideki iş merkezine gitmeye karar verdim.en güvenli yer orasıydı. Çatısına çıkış için normal merdiven de vardı ama demir bir kapı ile kapatılabiliyordu. Ve başka bir şey düşünecek durumda değildim.
    ···
  14. 14.
    0
    Etrafta çok hortlak olmasından korkuyordum. Apartmanın kapısına varmıştım, kapısı zaten açıktı. Bu da hortlakların nasıl geldiğinin cevabıydı. Yavaşça kapıdan geçtim ve etrafa baktım. Öğlen saatleriydi ve güneş tepedeydi. Giderken yolu birkaç adım uzatan yolu tercih ettim. Alanı iyi görüyordu ve kısa yoldaki gibi hemen yanında hortlakların saklanabileceği bir yer yoktu. Gerçi saklanabilecek kadar okul olup olmadıklarını bilmiyordum ama böylesi daha güvenliydi. Her zaman cips almak için geçtiğim yolu şimdi yaşamak için geçmem gerekiyordu. Bu basitti, en fazla ne olabilirdi ki ? Sessiz bir biçimde koşmaya devam ederken sol elime yine elektrik tabancasını aldım. Çünkü tam yolumun üzerinde onlardan biri görünüyordu... Sağ tarafıma baktığımdaysa her gün bahçedeki banklarda oturan yaşlıların yerine 3 hortlak vardı. Ama oturmuyor besleniyorlardı, Eğer şanslıysam onlara yakalanmadan gidebilirdim. Yoldakini halletmesi kolaydı. Dikkatle baktığımda onun her gün gördüğüm ve nefret ettiğim apaçilerden olduğunu fark ettim. Bunu yapması zevkli bile olabilirdi. Hızlı ama sessiz adımlarla ilerledim ve arkasından şoku verdim, bu sefer beynine değildi ve bunu bilerek yapmıştım. Sersemlediği an kafasına bıçağın tersiyle vurdum. Yere yığıldı, bu kadar kolay mıydı ? Etlerinin çürümeye başlaması yumuşamasını da sağlıyordu ve ölmeleri daha kolay oluyordu. Hiç beklemeden yoluma devam ettim ve iş merkezinin kapısına vardım.
    ···
  15. 15.
    0
    içeride onlardan var mı bilmiyordum ve bilmek de istemiyordum. Merdiven hemen kapının sağ tarafındaydı ve şanslıysam çatının kapısı kilitli değildi. Ki bu zamana kadar ölmemem şanslı olduğumu gösteriyordu. Merdivenleri koşar adım çıktım ve evet şanslıydım kapının önündeki bir grup hortlak dışında. Benim alt edebileceklerimden kat kat fazlaydı bunlar. Hiç riske girmek istemiyordum. Tam geri dönecekken bir ses duydum, ama bu ses onların sesi değildi daha çok "pisst" diye bir sesti. Etrafıma bakındım ve haklıymışım. Bir insan ! Üstelik yaşayan bir insan. El hareketleriyle sessiz olmamı ve sola doğru gelmemi söylüyordu. Daha önce bir insan göreceğime bu kadar sevineceğimi düşünmezdim. Ses çıkarmamaya çalışarak ona doğru gittim. Pek başarılı olduğum söylenemez, hortlaklardan biri beni duydu ve bizim olduğumuz tarafa doğru gelmeye başladı. 2. adımı atamadan "Bam!" diye bir ses duyuldu ve kurşun darbesiyle hortlak yere yığıldı. Bunu anca bir sersem yapabilirdi. Sadece iş merkezindeki hortlaklar değil çevredeki tüm hortlaklar yerimizi biliyordu artık.
    ···
  16. 16.
    0
    Sağlam bir küfür savurdum mala. Bu sefer sessiz olmama da gerek yoktu, zira çevredeki tüm hortlaklar burada olduğumuzu biliyordu artık. Ne yaptığını anca küfürden sonra anladı. Ama artık çok geç kalmıştı bunun için. Tetiğe basamadan komşum gibi olmalıydı diye düşündüm. Silahını elinden aldım ve beni izlemesini söyledim. Küçükken babamla birlikte ava giderdik. O yüzden nişan almayı az çok biliyorum. Zaten birkaç metreden hortlaklara nişan alamamak için sersem olmalı insan. Artık ses gibi bir sorunumuz olmadığına göre av sezonu başlamıştır. 8 hortlak vardı ve 8 tane mermi olmasını umuyordum. 1..2..3..4..5 ah lanet olsun ıskaladım. Tekrar nişan aldım ve öldürmeyi başardım. Diğer hortlağa doğrulttum silahı "çıkt" O iğrenç ses ! Mermilerim bitmişti ve geriye üç tane daha kalmıştı. Eğer yanımdaki sersem birini öldürebilirse 2 tane. Cebimden bıçağımı çıkardım. Derin bir nefes alıp yakınımdaki hortlağa sağlam bir tekme attım. Ardından da bir bıçak darbesi. Güzel kıyafetlerim yine kan olmuştu! Ama kıyafetlerim kan oldu diye dursaydım şu an bunları yazamıyor olurdum. Yine aynı taktiği uygulamaya karar verdim. Sağlam bir tekme ve ardından bıçak. Etkili olmuştu ki hemen yanımdaki hortlağı unutmuşum. Onu görünce dona kaldım. Hareket edemiyordum ve artık benim için ölme vaktinin geldiğini hissettim. Ben bu düşüncelere dalmışken kafası birden yerinden uçtu. Arkasında duran adamın bana sırıttığını gördüm ve minnettar bir bakış atmakla yetindim.
    ···
  17. 17.
    0
    En iyi fikrin çatıya çıkmak olduğunu ikimiz de biliyorduk. Eğer dışarı çıkmaya çalışırsak bir hortlak deniziyle karşılaşacaktık. Çatıya çıkan merdivenlere ilk adımı attım. Çaresizliğimi o an farkettim, eğer hortlaklar dağılmazsa burada sıkışıp kalacaktık ve büyük ihtimalle açlıktan ölecektik. Ya da hortlaklara yem olacaktık. Arkamdan demir kapıyı kitledim ve çatıya çıktık. Demir kapıyı açabileceklerini sanmıyorum. Çatıdan etrafın görünmesi büyük avantajdı ve gördüklerimiz bizim için iyiye işaret deyildi.
    Bu sitede bu kadar insan yaşadığını bile tahmin etmiyordum ! Lanet olası hortlaklar her yanı sarmış o iğrenç sesleri çıkararak ilerliyorlardı.
    ···
  18. 18.
    0
    Bu günlük bu kadar yeter beyler. belki gecenin ilerleyen saatlerinde yazarım ama şimdi mola veriyorum
    ···
  19. 19.
    0
    @49 ahahah haklısın panpa. Zombi olayına girince kafam direk amerikan filmlerine gitti.
    ···
  20. 20.
    0
    Tamam beyler toplaşın devam ediyorum.
    ···