1. 26.
    0
    up atıyoruz hadi la
    ···
  2. 27.
    0
    Kafamı giben bir sesle uyandım! Söve söve ayağa kalktım ve etrafıma baktım. Çok geçmeden seslerin dışarıdan geldiğini anlamıştım. Ama 4 bir yandan geliyordu ? Perdeyi araladım ve dışarı baktım... "dıbına koyayım... " Evet binler tepkim bu oldu. Klagib cümlem, kurtarıcım. Dışarıda gördüğüm manzara çoğunuzun kaldıramıyacağı bir şeydi. Ölü, çoğu vücut parçası kopmuş biri ve yanında duran 4 "şey" Aklıma dünkü başlık geldi. Yine "dıbına koyayım!" dedim ama bu daha çarpıcı bir dıbına koyayım oldu. Bu gerçekten olabilir miydi ??? Tekrar dışarı bakmaya karar verdim. Ama bu sefer daha dikkatli. Zira bunlar gerçekten zombiyse beni görmemeleri gerekirdi. O gözlerle 3. kattan beni görebileceklerinden şüpheliydim ama neyse. Döndüm ve benim hayatım olan odama baktım. Çok düzgün boyanmamış kırmızı bir duvar, karşımdaki duvara asılı televizyonum, televizyona bağlı olan bilgisayarım ve çalışma masam. Ve tabiki çiçekli çarşafı olan yatağım * . Çoğu zaman uyuduğumu düşünürsek gerçekten işime yaradı. Odamla hasret giderdikten sonra yavaş yavaş perdeyi araladım. Kenardaki aralıktan açık otoparktaki o görüntüye baktım. Yanılmıyordum, bunlar zombiydi ve ölü adamın artık daha az vücut parçası vardı.
    ···
  3. 28.
    0
    Korktuğumu hissediyordum. Eğer bir şey yapmazsam sonumun o adam gibi olacağını biliyordum ve bir plana ihtiyacım vardı. Ama bu sefer o plan "kalk, duş al, dişlerini fırçala, bir şeyler atıştır, tekrar dişini fırçala (?), otobüse bin ve git." olamazdı. Ne yapmam gerektiğini düşünürken aklıma ailem geldi. Onlar köye gitmişti. Zombiler nasıl oluşuyordu ki ? Beki bir virüs ? Ya da ölüler canlanıyordu. 2. Seçenek pek akla yatkın gelmiyordu. Eğer virüs olduğunu varsayarsak köye gitmesi uzun sürecektir. Hala güvende olduklarını umdum. Ama ben değildim ve plan yapmaya başlamalıydım. Bu düşünce beynime bir çekiç gibi vuruldu. Çarşıda gezerken güzel bulup aldığım keskin bir av bıçağım vardı. Yastığımın altında duruyordu. Elime aldım ve cephaneme ekledim. Yani çalışma masamın üstü. Dolaptan alabileceğim kadar şişe su aldım. (3-4 pet şişe) Pet şişelerimi asla atmam neden bilmiyorum. O sırada hala elektrik vardı ama çok dayanacağını düşünmüyordum. Mutfağı iyice karıştırarak çabuk bozulmayacak yiyecekler aradım. Bulduklarım ise ; 2 konserve fasulye,4 paket makarna,1 paket un ve bir kaç bisküvi oldu. Sularla birlikte hepsini çantama koydum ve salonda işe yarayacak bir şeyler aramaya başladım. Bir çakmak,1 kibrit ve koltuğun arasındaki leblebiden başka bir şey yoktu. Çakmak ve kibriti de çantaya ekledim.
    ···
  4. 29.
    0
    upluyorum
    ···
  5. 30.
    0
    Aklıma babamın elektrik tabancası geldi. Her zaman böyle şeylere ilgisi olmuştur. Kılıcı da vardı ama köye giderken yanında zütürmüştü(Neden bilmiyorum).
    Yerini bilmiyorum ama köye onu da zütürmediğine emindim. Hemen yatak odasına koşup aramaya başladım. Yatağın altına baktım, yok. Yastığın altına baktım, yok. En sonunda doları aramaya başladım. Çoğu kıyafeti gitmişti ama zütürdüğü kıyafetlerin sadece birkaçını giyiyordu. Üst göze baktım ve Bingo ! Elektrik tabancası. Kontrol ettim ve hala çalışıyordu. Sanırım şarjı tamamen doluydu. Zaten olmasa bile sorun yok. Babamın çalışma odasında bir küçük güneş paneli bir de dönüştürücü vardı. Hızlı adımlarla o odaya gidip bahsettiğim eşyaları aldım. Zaten hepsi ortadaydı. Dönüştürücü biraz ağırlık yapacaktı ama almam gerekiyordu. Onları da çantama attım. Aklıma makarnayı nasıl pişireceğim sorusu geldi. Tencere almalı mıydım ? Onun yerine büyük bir cezve aldım ve işe yaramasını umut ettim. En azından biraz yumuşardı makarna. Mutfaktan bir de büyük ekmek bıçağı aldım. işime yarayabilirdi. Kolay alabilmek için bıçağı çantanın yan gözüne koyup odama doğru gittim. Çantayı masaya koydum ve ne yapacağımı düşündüm. Sanırım bir de fenere ihtiyacım vardı. Evi aramaya başlayacaktım ki elektrik tabancasının fener özelliği olduğunu hatırladım.
    ···
  6. 31.
    0
    Artık hazırdım. Çantamı aldım ve ne yapacağımı düşünmeye başladım. Tam o sıradan kapıya vurulmaya başladı! Koşar adım kapıya ilerledim. Şimdi daha çok korkuyordum. Kapı deliğinden baktığımda biraz rahatladım. Alt kattaki komşum korkuyla kapıya vuruyordu. Tam kapıyı açacakken o gibici sesi yine duydum ama bu sefer merdivenlerden geliyordu. O anki stresle ne yapacağımı bilemedim. Kalbim açmamı söylüyordu ama korkuyordum. Ben düşünürken onlar gelmişti bile. Artık komşum kapıyı açmayacağımı anlamış olsa gerek. Etrafına bakında ve yankın tüpünü alarak 3 kişi olan zombilerden en önde gidenine sağlam bir oturttu.
    Kafası yerinden çıkmıştı ! Zombiden sıçrayan kan komşumun takım elbisesine ve benim kapıma sıçramıştı. Korkudan titriyordum. Komşumsa mücadeleye devam ediyordu Kafası kopan zombi yere yığıldı, Diğerleri ise hiç bir tepki vermeden gelmeye devam ediyordu. Bu sefer birinin karnına yerleştirdi. bu seferki diğerinden daha sağlamdı ama zombi sadece sallandı, bağırsaklarının bir kısmı duvara yapışmasına rağmen. O an anladım ki Kilit nokta kafa. Kafası yoksa zombi de yok.
    ···
  7. 32.
    0
    dıbına koyayım tepki verin lan. Dinlemiyorsanız anlatmıyim boşuna
    ···
  8. 33.
    0
    reserved

    ...

    edit: (bkz: #99716632) bu bölüm hariç fena değil. hadi devam et bin
    ···
  9. 34.
    0
    anlat panpa iyi gidiyo
    ···
  10. 35.
    0
    gibtir git anlat
    ···
  11. 36.
    0
    anlat panpa seri
    ···
  12. 37.
    0
    la yazsana yarraam
    ···
  13. 38.
    0
    ...

    bu arada zombi lafını kullanmama tabusunu gibip atmışsın. helâl. ama yine de daha samimi olması için hortlak falan de daha sürükleyici okunur. zombi sözcüğü daha fantastik bir hava katıyor işin içine.
    ···
  14. 39.
    0
    Sarsılan zombi yavaşlamıştı. Ama 2. Darbeyi vurmaya hazırlanan komşum için maalesef çok geçti. Tam elini kaldırırken henüz sağlam olan(?) zombi atıldı ve komşumu belinden kavradı. Atılmasıyla birlikte ikisi de yere düşmüştü. Zombi daha yere düşmeden kemirmeye başlamıştı bile komşumu. Diğeri de çok geçmeden geldi ve ziyafete katıldı. Midem bulanıyordu. Ama buna seyirci kalamazdım, komşumu kurtarmak için geç olsa da. Odama gidip çantamdan bıçaklarımı ve elektrik tabancasını aldım. Bu yaratıklar kafaları yokken yaşayamıyorlardı. Peki ya kafaları yüksek voltaj yüzünden yandıysa ? Denemeye hazırdım. Ama her ihtimale karşı elektrik tabancasını sol elime alıp sağ elime ise av bıçağını aldım. Ekmek bıçağını ise yine sol cebime koydum. Sessiz adımlarla kapıya ilerledim, son kez delikten bakıp derin bir nefes aldım ve olabildiğince hızlı ve sessiz kapıyı açtım. Komuşumu yemekle o kadar meşguldüler ki beni duymadılar bile. Bu benim için avantajdı. Yavaş bir adım attım ve sağlam zombinin beynine elektiriği verdim. Titredi ve yere yığıldı. Sanırım doğru düşünmüştüm. Ama çıkan sesi hesaba katamadım. Tabancanın çıkardığı ses tüm apartmanı inletti ve dikkati üzerime çekti. "Umarım başkaları yoktur" diye düşündüm ve hızla diğer zombiye de elektrik vermeye yeltendim. Son anda elim kaydı ve tabanca omzuna gitti! Bu sadece onu sersemletmeye yaradı.. Tam o sırada sağ elimde duran bıçağı beynine sapladım ! Defalarca ve defalarca, Üstüme sıçrayan kanlara aldırış etmeden. Yaşamak istiyordum. Duraksadım ve kustum. Eve döndüm, kapıyı ardımdan kilitledim. daha odama gidemeden yere çöktüm.
    ···
  15. 40.
    0
    devam lan pekekent
    ···
  16. 41.
    0
    Bir süre o pozisyonda kaldım. Ayağa kalkmam gerektiğini hissettim. Artık burası güvenli değildi. Komşuma olan her an bana da olabilirdi. Duş almak istiyordum. Belki de bu benim aldığım son duş olacaktı. Üstümdeki kıyafetleri çıkarıp suyu açtım. Su soğuktu, ama bu çok umrumda değildi. Sadece boş gözlerle duvara bakıyordum. Bir süre dikildim ve yüzümü iyice yıkayıp çıktım. Suyu açık bırakmıştım, uzun bir süre fatura geleceğini sanmıyordum. Çıktım ve en güzel kıyafetlerimi giydim. Belkide bu son kez güzel bir şey giyişim olacaktı. Bunu bilmiyordum ve işin gerçeği güzel kıyafetten daha önemli bir şey vardı. Belki de son kez kendimi rahat bir insan gibi hissediyordum. Çantamı aldım ve kapıyı açtım. Botlarımı giydim ve kan gölünden geçerek apartmanın çıkışına doğru ilerliyordum. Tabi ki elimde bıçağım vardı. ilerledim ve gerçek o an beynime dank etti. Nereye gideceğimi bilmiyordum. Yüksek bir yere gitmeye karar verdim. Ve bu yer mümkünse merdivenle çıkılan bir yer olmalıydı(düz merdiven). Düşündüm ve 100 m ilerideki iş merkezine gitmeye karar verdim.en güvenli yer orasıydı. Çatısına çıkış için normal merdiven de vardı ama demir bir kapı ile kapatılabiliyordu. Ve başka bir şey düşünecek durumda değildim.
    ···
  17. 42.
    0
    haydi seri panpa
    ···
  18. 43.
    0
    reserved
    ···
  19. 44.
    0
    http://anonimzombiistilasihikayeleri.blogspot.com/
    ···
  20. 45.
    0
    Etrafta çok hortlak olmasından korkuyordum. Apartmanın kapısına varmıştım, kapısı zaten açıktı. Bu da hortlakların nasıl geldiğinin cevabıydı. Yavaşça kapıdan geçtim ve etrafa baktım. Öğlen saatleriydi ve güneş tepedeydi. Giderken yolu birkaç adım uzatan yolu tercih ettim. Alanı iyi görüyordu ve kısa yoldaki gibi hemen yanında hortlakların saklanabileceği bir yer yoktu. Gerçi saklanabilecek kadar okul olup olmadıklarını bilmiyordum ama böylesi daha güvenliydi. Her zaman cips almak için geçtiğim yolu şimdi yaşamak için geçmem gerekiyordu. Bu basitti, en fazla ne olabilirdi ki ? Sessiz bir biçimde koşmaya devam ederken sol elime yine elektrik tabancasını aldım. Çünkü tam yolumun üzerinde onlardan biri görünüyordu... Sağ tarafıma baktığımdaysa her gün bahçedeki banklarda oturan yaşlıların yerine 3 hortlak vardı. Ama oturmuyor besleniyorlardı, Eğer şanslıysam onlara yakalanmadan gidebilirdim. Yoldakini halletmesi kolaydı. Dikkatle baktığımda onun her gün gördüğüm ve nefret ettiğim apaçilerden olduğunu fark ettim. Bunu yapması zevkli bile olabilirdi. Hızlı ama sessiz adımlarla ilerledim ve arkasından şoku verdim, bu sefer beynine değildi ve bunu bilerek yapmıştım. Sersemlediği an kafasına bıçağın tersiyle vurdum. Yere yığıldı, bu kadar kolay mıydı ? Etlerinin çürümeye başlaması yumuşamasını da sağlıyordu ve ölmeleri daha kolay oluyordu. Hiç beklemeden yoluma devam ettim ve iş merkezinin kapısına vardım.
    ···