1. 56.
    0
    anlatsana gibik
    ···
  2. 55.
    0
    rizörv
    ···
  3. 54.
    +1
    Hello alice
    ···
  4. 53.
    0
    reservuar
    ···
  5. 52.
    0
    burusuk yuzlu, kirmizi burunlu bu alkolik ihtiyarin adi bahri idi. eskiden tiyatroculukla ugrasmis, gozden dusunce de sokaklarda yasamaya baslamisti. ayaklarindaki siyah lastik ayakkabinin icine giydigi kalin yun coraplari ile bir medine dilencisini andiriyordu. altinda cizgili pijamasi, uzerinde lekeli kirli bir atlet ve onun uzerine de koyu haki renk bir palto giymisti. biyiklari sigara dumanindan sararmis, elleri corak tarla gibi catlamisti. bana tiyatronun sasali donemlerinden bahsediyordu, bilmem nerede sahneye cikmis, bilmem ne zorluklar cekmis. aslinda bunlarin hicbiri beni fazla ilgilendirmiyordu, ben onun buraya gelme hikayesini duymak istiyordum. bulanik gozlerine baktim. cok da ilgilendigimi hissetmis olacak ki, "ua iste oyleydi o zaman tiyatro" dedi. "bahri baba, sen nasil geldin buraya, disarda neler oluyor?" diye sordum. ciddilesti, cebinden konyak sisesini cikarip bana bir kapak daha verdi ve gozunu uzaklara cevirdi.
    ···
  6. 51.
    0
    devam panpa
    ···
  7. 50.
    0
    gunler gectikce kamptaki feryatlar yerini umutsuz bir sessizlige ve hastalikli bir bekleyise birakmisti. aglasmalarin yerini bitkin sesler ve tek tuk oksurukler almisti. insanlar olanlari kismen kabullenmis gorunuyordu fakat herkes akibeti hakkinda endiseliydi. gunler gunleri kovaliyordu, muhtemelen zamanimiz da azaliyordu. hava destegi geldikten sonra, dedikleri gibi bir gunde butun sehri yokederlerse, bizi daha fazla yasatmalari icin bir sebep kalmiyordu. hizli dusunup bu lanet olasi kamptan kacmak icin bir plan yapmam gerekiyordu. ben bu dusunceler icinde hizli hizli yururken ayagim birseye takildi. takildigim sey ak sakalli bir ihtiyarin yola boylu boyunca uzattigi bacagiydi. hemen dalgin oldugumu soyleyip ozur diledim. "onemli degil delikanli." dedikten sonra bacaklarini altina topladi. ben yoluma devam edecekken arkamdan, ".. ben tiyatrocuydum" diye seslendi. hikayesini anlatmaya cok hevesli bir hali vardi, belki de kimseyle konusamadan olmekten korkuyordu. dondum "oyle mi?" dedim, sessizce yanina oturdum. hirkasinin ic cebinden cikardigi konyak sisesinin kapagini acip doldurdu ve bana verdi. "bunu ne zorluklarla soktum buraya, sorma. idareli icmemiz lazim, gerisi yok" dedi. bu ikramini geri cevirmedim, elinden kapagi alip bir yudumda ictim. bu garip ihtiyarin hikayelerini dinlemeye gonullu olmustum ve aramizda sessiz bir antlasma imzalanmisti bile.
    ···
  8. 49.
    0
    @49 kasip yaziyorum belli olmuyor mu
    ···
  9. 48.
    0
    seni apartman boşluğunda gibeyim.bu hikayeleri nerden bulup kopyala-yapıştır yapıyorsunuz?
    ···
  10. 47.
    0
    "begim ben dort kizdan sonra gelmisim. babam ben dogunca dokuz dene davar kesmis. ama o kanin kutsiyeti bana sirayet etmemis. onalti yasimda elime silahi verdiler, dediler ki bu kan davasidir, yasin kucuktur, git namusumuzu temizle. yapamam, kiyamam dedikce beni dovup dovup evden attilar. yaptiklari eziyet canima tak edince gittim canini aldim o adamin. yillarca kabusum oldu, herseyimi terkettim, vicdanimin agirligi haric. ama bak, masumun kani yerde kalir mi? allah belami veriyor, bunlarin hepsi benim sucum. allahim affet beni" diyerek aglamaya basladi. sag omzuna vurup "kasim abi su cevrene bak, herkes feryat figan. sence onlarin sevdikleri masum degil miydi, veya onlarin hepsi cinayet mi islemis?" dedim, basini one egdi. cadirin girisindeki istifden aldigim havluyu sirtina sardim ve "bence kendini suclayacagina benimle beraber buradan kurtulmanin yolunu dusunsen daha iyi olur. anladigim kadariyla bu illet sadece bizim ilcede var ve herneyse, askerin arkada bu olaya dair hicbir sahit birakmaya niyeti yok. yani buradan kacabilirsek ozguruz" dedim. "yine de onumuzde iki buyuk engel var, biri esker agalar, obiri bu kudurmus gavatlar" dedi. aslinda dediklerinde hakliydi, salgindan etkilenen kac kisi oldugu hakkinda hicbir fikrimiz yoktu. bulundugumuz bolge hala guvenli olsa da, komutanlarin gerginliginden ve askerin telasindan, askeri birligin olayi kontrol altinda tutmakta zorlandigi acikti. gunluk yoklamada kaydimi yapan askerin, odadaki askerlere "yakinda hava destegi gelecekmis, hepsini bi gunde indirirler kanka, merak etme" dedigine sahit olmustum.
    ···
  11. 46.
    0
    dondugumde kasim abiyi cok kotu bir durumda buldum, yere comelmis ellerini yuzune dayamis ve benim yuzumden diyerek agliyordu. "kasim abi neyin var, bak sana yemek getirdim, ye biraz acilirsin" diyerek bileklerinden birini kavrayip yana dogru acmaya calistim. yuzunde pismanlik dolu bir ifade vardi, elleri titriyordu. ona birkac kagib yemek verdim ve teskin etmeye calistim. biyiklarina bulasan yemek artiklarini sol el bileginin ust kismina sildi ve "bunlarin hepsi allahin bana bir belasidir" diyerek soze basladi.
    ···
  12. 45.
    0
    verilen corbayi icerken tam karsima 10-11 yaslarinda, hafif tombulca bir cocuk oturdu. meger kolumdaki fenerbahce yazan bileklige takilmis, "ben de fenerbahceliyim" dedi ve gulumsedi. gulusu, huzun ve feryadin cevreledigi los cadirda mucevher gibi parliyordu. "al senin olsun, bunu ilk kazandigim parayla almistim" dedim. aceleyle aldigi bilekligi koluna bagladi ve cebinden bir misket cikarip bana uzatti. ben de onun bu hediyesini memnuniyetle kabul ettim, lakin gunlerdir insani sifatlara hasret kalmistim. "adin ne senin" diye sordum, sanki bu soruyu beklermis gibi cabukca, "aykut, babam fenerbahceli aykuttan esinlenmis... ya senin adin ne abi" dedi. "Gungor, babam esinlenmemis direk koymus" dedim, basti kahkahayi. oraya nasil getirildiklerini sordum. anlattigina gore ogretmenleri butun sinifi toplayip bahceye cikarmis, ama askeri nakil araci biraz gecikince bir grup saldirganin saldirisina ugramislar. askeri arac geldiginde ogretmenlerden biri ve sadece yedi ogrenci kalmis. aykut hastalikli insanlara guzel de bir isim bulmus, "aylaklar". neden dedim, "cunku butun gun aylak aylak geziyolar abi" diye gulerek acikladi. tabagimi yarilamistim bile. aykutla vedalasip, elimde yarisi dolu sefer tasi kasim abinin yanina dogru gitmeye basladim. yasadigim korkunc olaylardan sonra, bu sohbet bana iyi gelmisti.
    ···
  13. 44.
    0
    o geceyi zavalli insanlarin aglasmalarini dinleyerek gecirdik. ikimizin de gozune damla uyku girmemisti, birbirimize soyleyecegimiz fazla birsey de yoktu. kasim abi bildigi butun dualari okurken aklimdan yuzlerce fikir akip geciyordu, "bir takim insanlar aklini kacirmisti ve diger insanlari issirmaya baslamislardi", "peki canerin vurulma sebebi neydi, oyle ya komutan onu hic dusunmeden oldurmustu". bunlarin tek bir anlami vardi, issirilan insanlar bir sure sonra bir tur degisim gecirerek, onlardan birine donusuyor. sonra da saglikli insanlara saldirarak bu virusun yayilmasini sagliyorlardi. hayat ne kadar garip gerceklere gebe, insanoglu ki gokdelenler yapmis, uzaylara cikmis. gozle gorulmeyen bir virus gelip bunlarin hepsini yokedebiliyor, aileler, sevgililer, arkadaslar, hepsini. ne icin? sadece uremek gibi basit bir amac ugruna. bu dusuncelerle sabahi etmistim.

    sabah sallanan sefer taslarinin gurultusuyle uyandim. on onbes kisi sarkik omuzlarla ve egik baslarla yemek sirasina girmislerdi, ufak bir asker de elinde kazan, yemek dagitiyor bir yandan da hicbirsey yok gibi yanindaki asker ile konusuyordu, yanindaki uzun boylu olan da surekli onaylar gibi kafasini salliyordu. insanlarin cogu yemek yemiyor, genelde vakitlerini birbirleri ile dertleserek ve sabit bir noktaya bakip dusunerek geciriyolardi. solgun yuzleri, cadirin los isiginda burusturulmus peceteleri andiriyordu. biraz guc toplamam gerekiyordu, zorlukla dogrulup yemek icin siraya girdim. askerlerden uzun ve saf gorunumlu olani elime bir sefer tasi tutusturdu, digeri de tasin icine elindeki kepceyi haslanmis etin suyuna daldirip sefer tasina boca etti. o sirada kisa boylu olan digerine "devrem bak bizim gomutan serttir ama ozunde cok kral adamdir. mesela bazen bana oglum der" dedi, sonra sigarasindan bir nefes cekip ekledi, "ne zaman memlekete gitmek istesem izin verir". bu lafa sasirdim dogrusu, sanki bu illet sadece burada vardi. aniden donup askere "pardon, sizin gidebilecek memleketiniz kaldi mi?" dedim. bana dondu, genis genis gulumseyerek "ohoo bizim oralarda bisey yok, hem bizim memleket yuksekte. dag havasi mikrobu kirar" dedi. anlasilan salgin uluslararasi capta degildi, yani sesimizi hala birilerine duyurabilirdik. peki neden devlet bizi gozden cikarmisti? neden hicbir iletisim imkani yoktu. oyle ya bolgeyi bosaltmak varken neden bizi kamplara tiksinlar? bu tek bir anlama geliyordu, burada olan biten herneyse gizli kalmaliydi. olan suydu, devlet kendi pisligini supuruyordu ve disardaki insanlari, bolgede saglikli hicbir ferdin kalmadigina ikna etmislerdi.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 43.
    0
    devam et panpa
    ···
  15. 42.
    0
    güzel hikaye panpa emeğinee sağlık
    ···
  16. 41.
    0
    reserved emeğine sağlık ama sanki yavaş gibi geldin bana
    ···
  17. 40.
    0
    çabuk ol bin sardı beni
    ···
  18. 39.
    0
    reserve
    ···
  19. 38.
    0
    up up up yetenek var panpa
    ···
  20. 37.
    0
    ilk cumlesi "kiyamet gelmistir begim, yecuc mecuc zamani gelmistir vallahi" dedi. "sen gittikten sonra ekrem beg ve hastalar sanki bele delirdi, saga sola saldirmaya basladi. eskerler gelince kurtulduk sandim ama onlar da onune gelene ates acti, sanki dusmana gibiy. vallak kendimi evrak dolabinin icine zor attim. sonra butun hastaneyi arayip hayatta kalanlari buldular. yarali olanlari gozumuzun onunde kursuna dizdiler. heyheylendim, siz nasil eskersiniz ki devletin silahini millete dogrultursunuz derken eskerin biri silahin namlusuyla kafama vurunca bayilmisim, gozumu actigimda bizi buraya getiren arabadaydim" diye ekledi. bu lanetli bulmacanin parcalari kafamda bir bir oturuyordu ama once bu fare kapanindan cikmam lazimdi. "kasim abi, bizi burada oldururler, kacmamiz lazim" dedim. sadece gozlerini kapatip acarak beni onayladi ve gozlerini uzaklara cevirerek kacak tutunden sardigi sigarasini atesledi.
    ···