1. 51.
    0
    bolum uc: kacis

    edit: panpalar, hikayenin onemli bir bolumu kafamda ama bu aralar islerim yogun oldugu icin fazla yazamiyorum. inanin kac gundur uyku uyuyamiyorum amk. pazartesiden itibaren son gaz devam.
    ···
  2. 52.
    0
    butun gece yagmur yagmisti ve bizi yagmura karsi koruyacak uc bes adet bim posetinden baska hicbirsey olmadigi icin iliklerimize kadar islanmistik. sabah uyandigimda kasim abi yoktu, telasla tirmandigimiz kayadan assagiya indim ve cevreme bakinmaya basladim. onbes dakika aradiktan sonra umudumu kaybettim ve esyalari alip buradan uzaklasmak icin kaldigimiz kayaya dogru yoneldim. o sirada omzuma dokunan bir el ile irkildim, kasim abi yamacta yakaladigi bildircin ve karatavuklarla geri donmustu. kampta gunlerdir dogru durust birsey yiyemedigimiz icin, avlari yaktigimiz ateste ustunkoru pisirip, yari pismis yari cig mideye indirdik. yemek fasli bittikten sonra kasim abiye "abi neredeydin, seni heryerde aradim ama goremedim" dedim, "begim sen gorebilsen zeten o canavarlar da gorurdu, o zaman bizim halimiz nice olurdu" deyip gevrek bi sekilde guldu. demek ki hayatin cemberinden gecmis insanlar, her felaket karsisinda soguk kanli olabiliyorlar diye gecirdim icimden. "kampa inip bakalim, belki askerler arkalarinda silah birakmistir, isimize yarayabilir" dedim. kasim abi ile beraber kactigimiz yoldan tekrar kampa dogru indik. kampin yanindaki kayalara siper alip ortaligi gozlemlemeye basladik. uc bes aylak, hala kalan et parcalarini kemiriyordu. kampa girmek icin once onlari haklamaliydik, ama bu isi sessiz yapmamiz lazimdi yoksa kampi aylaklardan temizleyelim derken, daha cok aylagin buraya gelmesine sebep olabilirdik. sehirdeki aylaklar yiyecek bulmak icin sehrin disina cikmaya baslamisti ve bu da ortami cok daha tehlikeli hale getiriyordu.
    ···
  3. 53.
    0
    aylaklardan bir tanesinin uzerinde belediye iscisi tulumu vardi ve ayaktaydi. diger ikisi meydanin ortasinda kalmis son birkac lesi yemekle mesgullerdi. kasim abi sahanin sol tarafina dolasip, aylagin arka tarafindaki bos mandalina kasalarinin arkasina gizlendi. ben de kayalari takip edip aylagin bir metre kadar yakinina geldim. kasim abi oradan "dayoolu" diye seslenince aylak arkasini dondu. ben de yerden kaptigim tugla buyuklugundeki bir kaya parcasini kafasinin arka bolumune patlattim. aylak bir metre kadar one savrulsada ayaklarini uzerinde kalmayi basarip bana dogru dondu. yildirim hiziyla uzerime atladiginda biz gibi bedeninin agirligini hissettim. yayilan koku da durumu daha katlanilmaz yapiyordu. iri yari bir aylakti, ust dudaginin bir bolumu kopmus, biyiginin sag yarisi ile beraber assagi dogru sarkiyordu. dislerinin arasi pihtilasmis kan lekeleri doluydu, agzindan dokulen istah salyalari ve irin gogsume yapisiyordu. sadece iki elimle alt cenesinin altindan kavrayip, beni issirmak icin acilip kapanan korkunc agzini kendimden uzak tutmaya calisiyordum. kasim abi oldugu yerden cikip, yerdeki demir cubugu aldi ve bana dogru kosmaya basladi. az once yedigi darbe yuzunden, aylagin basinda bozuk para kadar bir aciklik olusmustu, ama beyin yeterince hasar almadigi icin aylak hareket etmeye devam ediyordu. uc dort hizli adimdan sonra kasim abi elindeki demiri aylagin basindaki acikliktan iceri daldirmayi basardi. aylak o anda fisi cekilmis bir alet gibi uzerime yigildi, ani bir hareketle olen aylagi uzerimden atip ayaga kalktim ki aksam yemegi ile mesgul olan aylaklarin da dikkatini cektigimizi farkettik. iki kisilerdi, bitmek bilmez bir acligin esiri bedenleri onumuzde yalpaliyordu.
    ···
  4. 54.
    0
    aylaklardan disi olani, bize daha yakindi, digeri ile arasinda elli metre kadar bir mesafe vardi. bu durum da bize, aylaklari birer birer haklama imkani veriyordu. disi olani, 45 yaslarinda sismanca, pijamali, saclari bigudili bir kadindi. sag kolunun ve sag bacaginin kirik oldugunu gorebiliyordum, muhtemelen hastaligi kapmadan once evin camindan assagi atlamis, kolu ve bacagi kirilinca da oldugu yerden kalkamadigi icin diger aylaklara yem olmustu. uzerindeki dev bir kaplan kafasi olan beyaz tshirt'u karsinin sag tarafina kadar yirtilmisti, sag gogsunun yarisi yenmis, ve ici yumurtadan yeni cikmis karasinek larvalari ile doluydu. kasim abiye onu haklamasi icin isaret ettim. gozlerimi kirk metre otedeki, yarisi yenmis asker cesedinin uzerindeki ak-47 den ayirmiyordum. eger kasim abi disi aylagi haklayabilirse, ona cok yakin mesafede duran tufegi alma sansim olabilirdi. kasim abi "ya allah" diyerek, disi aylaga dogru kosmaya basladi, ben de aylagin dikkatini cekmeye calisiyordum. bekledigimiz gibi oldu ve disi aylak basina aldigi darbeden sonra aninda yere yikildi. tufegin oldugu yere deli gibi kosuyordum, aylak ile aramizdaki mesafe otuzbes metreyi gecmezdi. hemen yere atilip tufegi aldigimda, askerin cesedi birden gozlerini acip, ani bir hareketle dislerini cizmemin topuguna kenetledi. silahi alnini ortasina dogrultup tetige bastigimda, namluda mermi olmadigini farkettim. namluya mermi surecek kadar vaktim yoktu, silahin dipcigini iki elimle tutup namluyu hizla kafasina indirdim, kafasi ortadan ikiye yarildi, beyni asfaltin uzerine dagildi. eger diger cesetler de dirilmeye baslarsa, burasi bir cehenneme donerdi. silahin agzina mermiyi verdigimde, ikinci aylak ile aramizdaki mesafe bes metreden biraz fazlaydi. aylagin tek kolu dirseginden kopmustu, uzerinde de kasaplarin giydigi turden plastik bir onluk vardi, sanirim hastaligi kapmadan once kasapti. ikinci aylak kafasina yedigi kursundan sonra iki saniye ayakta kalip bos gozlerle bana bakti, sonra da kulce gibi yere yigildi. kaslarinin ortasinda kucuk bir delik gorunuyordu, basinin arka tarafi ise tamamen acilmisti. malzeme aramadan once, dirilmeyeceklerinden emin olmak icin, yerdeki butun cesetlerin kafalarina birer el ates ettik.
    ···
  5. 55.
    0
    askerlerin kaldigi bolumleri arayip, isimize yarayacak herseyi alarak yola ciktik. silahin sesi baska aylaklari da harekete gecirmis olabilirdi, burada kendimizi guvende hissetmiyorduk. aldigimiz malzemeleri sirt cantalarina doldurup, silahlari kusandik, kampa indigimiz yamactan yukariya dogru tirmanmaya basladik. sapa yerlerin daha guvenli olacagini dusunuyorduk, amacimiz tepenin arka tarafina ulasip, kendimize geceleyebilecegimiz guvenli bir yer bulmakti. yaklagib kirkbes dakika boyunca camliklarda tirmandiktan sonra, bir sure soluklanabilecegimiz bir duzluge geldik. duzlugun hemen arkasinda tepenin obur cephesine inen bir yamac basliyordu, gunlerdir ceset kokusu soluyan cigerlerimizi temiz havayla doldurup cevreyi izliyorduk. buranin guvenli oldugunu dusunuyorduk ki az ilerden gelen inlemelerle irkildik. duzlugun sonuna kosarak, diger yamactan assagiya dogru baktik. otuz metre kadar assagimizda, kayalarin arasinda bir ucak ambulansinin enkazi duruyordu. ne zamandan beri orada olduklarini kestirmek zordu ama muhtemelen ucagin icinde hastaneye goturdukleri aylagin saldirisina ugrayip, buraya cakilmislardi. onlari bulundugumuz yerden kus gibi avlayabilirdik, kayaliklar cok dikti, aylaklar kollarini kaldirmis, gozlerini bize dikmis caresizce inliyorlardi. bulundugumuz yerden onlari kus gibi avlayabilirdik. silahin gurultusunun diger aylaklari cekmesinden cekindigimiz icin, onlari assagi yuvarladigimiz kayalarla haklamaya calistik. assagida toplam dort aylak bulunuyordu, iki hemsire, bir kabin gorevlisi, bir de pilot. diger kabin gorevlisi, hasta ve diger pilot carpmanin etkisi ile parcalanmislardi. yuvarladigimiz kayalar aylaklardan sadece ikisini haklamisti ki, kasim abi savurdugu kayayi elinden gec biraktigi icin dengesini kaybedip assagi dogru kaymaya basladi. bacaklarini iki yana acarak, sag kalan aylaklarin bir metre kadar yukarisindaki buyukce bir kayaya tutunmayi basardi. fazla vakti yoktu ve gucu tukeniyordu, baska sansim yoktu, ona yardim etmeliydim. oldugum yerden tufegimi aylaklara dogrultup ikisini de hakladim, kayaliklarin daha da az egimli olan tarafindan kasim abinin yanina indim. "kasim abi, silah sesi diger aylaklari da buraya cekebilir, yola devam etmeliyiz" dedim. sirtimizdaki malzeme cantasi giderek agirlasiyordu, yorgunluktan bedenimin her yerine igneler batiyordu. ilerideki koyun igiblarini hayal meyal gorebiliyorduk, guvenli bir yer bulma umuduyla oraya dogru yoneldik.
    ···
  6. 56.
    0
    bolum dort: bag evi
    ···
  7. 57.
    0
    tepenin diger yamaci obur taraf kadar rampa degildi, assgi inmemiz anca yarim saat almisti. yamacin tam bittigi yerde bir dere vardi, inmek icin takip ettigimiz patika, bu derenin uzerindeki kucuk bir kopruye baglaniyordu. koprunun ayaklari, derenin surukledigi cesetlerle ve organ parcalari ile tikanmisti. agaclarin yogunlugundan dolayi gunisigi buraya kadar ulasamiyordu, los ve nemli bir ortamdi. koprunun kalaslari eskiydi ve gicirdiyordu, sessiz adimlarla karsiya gecmek isterken, dere sularinin arasindan bir aylak firlayiverdi. taslara ve sazliklara tutunarak, karaya cikmaya calisiyordu. yetmis yaslarindaydi, beyaz sakalli, takkeli, altinda salvar, ustunde de beyaz gomlek ve yelek vardi. derisi suyun altinda kaldigi icin burus burustu, alt ve ust dudaklari yanaklarina kadar parcalanmis, disleri gorunuyordu. aylagi gorunce telaslandik, bu sirada, kasim abinin bastigi kalas catirdayarak kirildi, sol bacagi beline kadar kirilan kalasin bosluguna girdi. ayak bilegi suyun icindeydi, ben de var gucumle onu cekmeye calisiyordum. bu sahneyi goren aylak, bir anda sulari yara yara kopruye dogru kosmaya basladi. caresiz bi durumdaydik, sirt cantalarimiz kursun gibi agirdi, o yuzden kasim abiyi birakamiyordum, aylak ise koprunun altina dogru ilerliyordu. o anda bir el ates sesi duyuldu, cevredeki butun kuslar havalanirken, ihtiyar aylak derenin kirli sularina gomuldu. tufek sesinin geldigi yone baktigimizda, kirk yaslarinda bir avcinin bize eliyle buraya gelin isareti yaptigini gorduk. kirilan kalasin bazi parcalari kasim abinin ayak bilegine saplanmisti, ilgilenmek gerekiyordu, yorgunduk, acikmistik, kisacasi hicbir daveti reddedecek durumda degildik.
    ···
  8. 58.
    0
    yagmura aldirmadan dar bir patikayi izleyerek, avci onde bir arkada, bag evine geldik. bag evinin cevresinde, misina ve zillerle basit bir alarm duzenegi vardi. ayrica farkli renk ve buyuklukte dort av tazisi da bag evinin bahcesini bekliyordu. evin bulundugu arazi cevreye hakimdi, yuksekce ve agaclardan arindirilmisti. ev bir kat, bir de cati katindan olusuyordu, bahcede de derme catma igreti bir ahir duruyordu. ev, citler, ahir, hersey ahsapti, bahcede birkac meyve agaci, domates ve fasulye fidanlari ekilmisti. birbirine yaklagib otuz santim uzaklikta dizilmis yuvarlak taslardan olusan patikayi izledik ve eve girdik. evin ici, gorundugunden daha buyuktu, salonda bir somine, doldurulmus hayvan postlari, bir masa ve iki eski kanepeden baska birsey yoktu. somine atesi son demlerini yasiyordu, uzerinde de kucuk bir kazan asiliydi. avci atese birkac odun atti, sonra kazanin kapagini kaldirip icine bakarak, icindeki yemegi birkac kez karistirdi. yemegin kokusu butun odayi sararken, aksam iyice bastirmisti, kurt gibi actik. avci, icine dikkatle baka baka yemegi birkac kere karistirdiktan sonra, icerden getirdigi kaselere koydu. "buyrun, acikmissinizdir" diyerek masaya oturdu, daveti uzerine biz de masaya yanasip yemege basladik. avci yemeginden hopurdete hopurdete birkac kagib aldiktan sonra bize dondu, "hayirdir, nereden boyle. kimsiniz, kimlerdensiniz" dedi. "sifa hastanesi var merkezde, orada calisiyoruz. ben gungor, bu da kasim abi." diye kisaca cevap verdim. "peh, peh, peh. burasi bile boyleyse, ilce merkezinin halini dusunmek istemiyorum." diyerek basini dusunceli bir ifade ile onune egdi. dediklerini onayladiktan sonra yemege devam ettik, yemek bitene kadar masaya keskin bir sessizlik hakimdi, kimse konusmadi. yemegi bitirdikten sonra, kasim abinin ayak bilegine pansuman yaptik, yara cok da kotu gorunmuyordu. kacak tutunden sardigimiz sigaralari atesleyip, sominenin danseden alevlerini izleyerek derin bir sohbete daldik. felaket basladigindan beri, bu kadar keyifli bir aksam gecirmemistim.
    ···
  9. 59.
    0
    sabah dinlenmis olarak uyandik, birseyler yedikten sonra ormana kesfe ciktik. avcinin karisi uc gun once odun toplamak icin ormana cikmis ve bir daha geri donmemisti, biz de ormanda ona ait olabilecek bir ipucu ariyorduk. bir sure ilerledikten sonra, koy yolunda yan yatmis bir koy minibusu gorduk. cesetler parcalanmis ve her yana sacilmis, sinekler cesetlerin uzerine bir yagmur bulutu gibi cokmustu. avci cevredeki cesetleri kontrol edip, "karim bunlarin arasinda yok." diye mirildandi. cesetlerin hepsi basindan vurulmustu, acaba kamptan bizden baska kurtulan olmus muydu? eger kurtulan biri varsa, bizim gibi ileride gorunen koyun igiblarina yonelmis olmaliydi. cam agaclarina tutunarak, onumuzdeki vadiye dogru inmeye basladik. vadinin sonundaki duzluge geldigimizde, ortalik sakin gorunuyordu, uzaklardan bi yerden gelen ritmik demir sangirtilari ve kus sesleri disinda birsey duyulmuyordu. yerde sonmus bi kamp atesi, bos konserve kutulari ve birkac tekerler izinden baska birsey yoktu. arkamizdaki koruluktan gelen demir sangirtilari iyice yaklasinca ne oldugunu kontrol etmeye karar verdik, arkamizi dondugumuzde karsimizda uzun boylu, iri yari, zebellah gibi bir aylak duruyordu. uzerinde sadece pehlivanlarin giydigi kispet denilen pantolonlardan vardi, muhtemelen bir gures turnuvasi sirasinda issirilmisti, civar koylerde yagli gures turnuvalari gib gib duzenlenirdi. sol bacagi ayi kapanina kisilmis, ayak bilegi paramparca olmustu, gelen demir sangirtisinin sebebi anlasilmisti, suratinin sag ust tarafi kasindan kulagina kadar siyrilmis, karnindaki yariktan uclari kemirilmis bagirsak parcalari sarkiyordu.
    ···
  10. 60.
    0
    aylak bize yaklastiginda, iniltileri hirlamalara donusmutu, yuzunu kizgin bir ifade burumustu. talihsiz bir pehlivan, hayatinin son guresine hazirlaniyordu. bir anda ucumuz aylagin cevresini sardik, kasim abi ani bir hamleyle aylagin bacagina kenetlenmis ayi tuzagindan sarkan zincire tutunup, butun gucuyle cekti. ayagi tamamen kopan aylak oykunerek one dogru sendeledi. boynumda asili olan makineli tufegi, butun gucumle kafasina gecirince, tamamen yere serildi. yerdeyken, tufegin dipcigi ile birkac kere daha basina vurdum. hareket etmiyordu, yolumuza devam edebilirdik. korularin arasindan kivrilarak giden, iki kisinin yanyana zor gecebilecegi, los, nemli patikaya daldik.
    ···
  11. 61.
    0
    yirmi dakika kadar, korulugun arasinda yuruduk.sag tarafimizda yine bir tepenin yamacina insa edilmis bir ev vardi. kerpic duvarlarin cevreledigi evin onunde, bes alti tane koylu kadin aglasiyordu. ev kerpicten yapilmis, baya eski bir evdi, avluda iki asma agaci vardi. aglamakli kalabaligi asip iceri girdik, salonda yataga baglanmis bir aylak, sakalli yaslica bir adam ve aylagin yakinlari oldugunu tahmin ettigim bir guruh vardi. aylak, cevresindeki insanlara hirliyor, issirmak icin kafasini uzatiyordu. basindaki insanlar hocanin aylagi iyilestirecegini umuyordu, hoca da art arda sureleri siraliyor, bazen seri bir hareketle tukurur gibi yapiyor, bazen de assagidan yukariya dogru ufluyordu. neler oldugunu ogrenmeye calisirken, kadinlardan biri kizin bugun tamamen delirdigini, o yuzden hocaya getirdiklerini soyledi. kizin annesi ve kirvesi de, issirilmisti, er ya da gec hastalik etkisini gosterecekti. oradaki insanlara, durumun vehametini anlatmaya calistik, hastaligin issirilan insanlarda da ortaya cikacagini, issirilanlarin acilen izole edilmesi gerektigini elimizden geldigince anlatmaya calistik. donme vakti gelmisti, biz de geldigimiz yollari, karanlik basmadan tekrar katedip, eve gitmek istiyorduk. sessiz sedasiz ilerledigimiz patikada, hicbir aylaga rastlamadan bag evine kadar geldik.
    ···
  12. 62.
    0
    bu aksam iyi bir uyku cekip, yarin sabah uzaktaki koye dogru yol almak istiyorduk. bu bag evinde daha fazla kalmamiz, hepimiz icin riskli olacakti. askerler hala bosaltilmis koylerde duzenli olarak devriye geziyor, karsilastiklari sivilleri yanlarina alip kamplara goturuyor, issirilmislarsa oracikta infaz ediyorlardi. sominedeki atesi seyrederken uykuya dalmistik ki, avcinin bahceye kurdugu zillerin sangirtisiyla uyandik. bu bir aylak olabilirdi, belki de kopeklerin havlamasi onlardan birini buraya kadar cekmisti. kapiya yoneldigimde, avcinin coktan elinde tufekle disariya cikmis oldugunu gordum. arkasindan gittigimde, dolunay ortaligi gunduz gibi aydinlatiyordu. sesin geldigi tarafta once bir el ates sesi duyuldu, ardindan avcinin feryatlari. kosarak yanina gittigimde, yerde yatan aylaga sarilmis, "neriman, nerimaan" diyerek agliyordu. hep karisinin birgun geri donecegine inaniyordu, oyle de olmustu ama ne yazik ki, karisi olarak degil, bambaska bir yaratik olarak geri donmustu. yerde uzanmis kadinin cesedine kapanip aglayan avciya aciyarak baktim. sevmek insani ne kadar aciz yapabiliyor. avcinin bu son veda anini yasamasini beklerken, uc metre uzagina comelip bir sigara yaktim. ne kadar tehlikeli oldugunu soylesem de, evin yirmi metre kadar assagisina inip, birbucuk metre derinliginde bir mezar kazdik. saganak yagmur ve geceyi ara ara aydinlatan simsekler esliginde, avcinin karisini topraga verip tekrar eve donduk. ates sesinin baska aylaklari da cekecegini hesaba katarak, kasim abi gece boyunca nobetlese uyumaya karar verdik. avci donuk gozlerle somineye bakiyordu, kimbilir su an ne kadar yalniz hissediyordu kendisini.
    ···
  13. 63.
    +1
    sabah oldugunda, esyalarimizi toparladik. yola cikmadan once avciya da bizimle gelmesini teklif ettik, ama o dogup buyudugu topraklari birakamayacagini soyledi ve orada kaldi. camliklarin arasindaki dar, los patikalara daldik. kasim abi, bir turku mirildaniyordu, ben de neden o koye gitmek istedigimi dusunuyordum. belki herkes hastalikliydi, veya askerler kamp kurmustu, geleni gideni infaz ediyordu. bunlarin hicbirini o koye varmadan bilemezdik. dusunceli bir sekilde, kasim abinin arkasinda ilerlerken, soguk bir el omzumu kavrayip beni kendine dogru cekti. bu bir aylakti, arkasinda da iki aylak daha duruyordu. sag elimi, cenesinin altina koyup, var gucumle yukari dogru iterken, belimde takili olan tabancami kavrayabildim. aylak beni cok gibi bir sekilde tuttugu icin, karnina ates edebilmistim. aylak karnina yedigi merminin etkisi ile bir metre kadar geriye gitti, ben de firsattan ifade edip, tabancami kafasina dogrultup, tek el ates ettim. ben bogusurken, kasim abi diger iki aylagi elinde hazir bulundurdugu av tufegi ile haklamisti bile. dalginligim yuzunden, beni ve kasim abiyi ciddi bir tehlikeye atmistim. aylaklarin dolu oldugu bir dunyada, her zaman uyanik ve hazir olmak gerekiyor. bu olayin sokunu atlatip yolumuza devam ederken, basindan vurulmus baska aylaklarinc esetleri ile de karsilastik. bizim ilerledigimiz yolda, bizden de daha fazla mesafe katetmis biri vardi. neden bilmiyorum ama o da koye gidiyordu, yolumuzda ilerlerken hep onun yaktigi kamp atesi, aylak lesleri ve bos konserve kutularina rastliyorduk. en azindna hala hayattaydi ve ilerlemeye devam ediyordu. kimbilir, belki de koye vardigimizda, onunla tanisma firsati bulabilirdik. hava kararmaya basladiginda, yuksekce bir kayaya tirmanip, cadirimizi kurduk. uzakta gorunen koyun igiblarina bakarak, uykuya daldim. kasim abi hala uyanikti, ilk nobet onundu, bir kac saat sonra tekrar uyanip, nobeti ben devralacaktim. bulundugumuz yer hic guvenli degildi, ama su an baska yer arayacak kadar vaktimiz yoktu.
    ···
  14. 64.
    +1
    geceyi tedirgin bir sekilde gecirmistik, acikcasi bag evinin emniyetini ozlemeye baslamistik bile. biseyler yedikten sonra yola koyulduk, dun butun gun yurudugumuzden ayaklarimiz davul gibi sismisti, ama kaybedecek zamanimiz yoktu. isteksiz adimlarla yola koyulduk, kirkbes dakika kadar yurumustuk, ilerde koruluk bitiyordu. korulugun sonuna geldigimizde, kasim abi kendini aniden yere atti, ben de egilip birkac adimda yanina geldim. onumuzdeki manzara ikimizi de dehsete dusurmustu, yuzlerce aylak ucurumun dibindeki stabilize yoldan suru halinde geciyordu. inlemeleri kayaliklarda yankilaniyordu. onlarla assagida karsilasmadigim icin kendimi sansli hissediyordum, boyle buyuk bir suruye karsi sansimiz yoktu. o sirada ufukta skorsky tipi bir helikopter belirdi. aylak surusunun uzerinden pikeler yaparak ucuyor, orta capli anti tank fuzeleri atiyor, suruyu mini gun larla tariyordu. az sonra, iki helikopter daha oyuna katildi, kisa surede aylak surusunun buyuk bir kismini imha ettiler. yolun uzerini, kan ve organ parcalarindan olusan kalin bir tabaka kaplamisti. demek ki ordunun aylaklarla savasi tam gaz devam ediyordu. ileride patika anayola baglaniyordu, saldiridan kurtulan aylaklarla karsilasmamak icin, bi sure oldugumuz yerde bekledikten sonra yolumuza devam ettik. bir sure stabilize yolda ilerlemek zorundaydik, cevresi acikti, bu durum bizi kolay bir av haline getiriyordu. sagli sollu siralanan evlere bakiyorduk, hepsinin camlari kirilmis, yagmalanmisti. yol ortasinda uzanan cesetlere konan kargalar, leslerden kalan son parcalari uzatarak cekiyor, acik karinlarini didikliyorlardi.
    ···
  15. 65.
    +1
    ya ne deseniz haklisiniz ama ilham gitti bi ara ne yazacagimi bilemedim. anneleriniz yanimda bu arada
    ···
  16. 66.
    +1
    yolda ilerlerken, sessiz olmaya gayret ediyorduk, yagmalanmis evlerin icinde kac tane insan kanina susamis canavarin oldugunu bilemezdik. evleri gectikten sonra assagiya inen yolu takip edip, sahil yolunda kendimize bir arac bulmayi umit ediyorduk. bir araba ile daha rahat ilerleyebilecegimizi dusunuyorduk. bir anda kulagimin dibinden ari viziltisi gibi bisey gecti. yukari tepede mevzilenmis askerlerin, bize ates actiklarini anlamamiz uzun surmedi, muhtemelen yagmacilari ve aylaklari bu bolgeden uzak tutmak icin tepeye yerlestirilmislerdi. aradaki mesafe baya oldugu icin, mermiler bize isabet etmemisti, firsattan istifade, kendimizi yol kenarinda duran bir araba enkazinin arkasina attik. hicbiyere cikamiyorduk, mermiler sagimizdan, solumuzdan vizir vizir geciyordu. bir anda tepenin obur tarafinda duran devasa namlunun bize dogruldugunu farkedince, kasim abiyi de kolundan tutup can havliyle sokagin karsi tarafina kostuk. beyaz bayrak sallamanin birsey ifade etmeyecegini biliyorduk, askerlere hareket eden herseyi imha etmesi emredilmisti. havan mermisi arabanin enkazina isabet edince araba iki metre havaya ucup alev aldi. anlasilan, deposunda benzin vardi, belki de askerlerin gorevi benzini yagmacilardan korumakti. kopan gurultunun uzerine ikinci defa ates etmelerini bekliyorduk ki, tepedeki askerler askeri bir araca binip mevilerini hizla terkettiler. bu davranislarina anlam vermeye calisiyordum ki, kasim abi kekeleyerek omzuma dokundu. arkami dondugumuzde bisuru aylagin, bos evlerden cikip bize dogru geldigini gordum, ses onlarin dikkatini cekmis olmaliydi. o an olecegime kesinlikle inanmistim, aslinda olumden kimse korkmuyordu artik, ama bir aylagin dislerinin arasinda can vermek, olumlerin en kotusuydu. cok hizli bir sekilde bir plan yapmamiz gerekiyordu, hemen arkamizdaki lastikci dukkanina girip agir demir kapiyi kapattik. elimize gecirdigimiz butun agir malzemeleri de kapinin arkasina koyduk, ama cok fazla dayanamayacagini biliyorduk, kan kokusu alan aylaklarin istahi, daha da kabarmisti. parmaklarini ve dillerini kapinin araligindan iceri sokuyolardi. kapiya yuklenen agirlik giderek artiyordu, kapinin menteselerinin oldugu yerden catirdamalar geliyordu. burada kapana kisilmis farelerden farkimiz yoktu, ama disari cikarsak da hicbir sansimiz olmayacakti. kasim abi ile birbirimize umutsuz gozlerle baktik, hicbir sansimizin kalmadigini dusunuyorduk.
    ···
  17. 67.
    0
    o sirada disardan bir helikopter sesi geldi, aylaklarin uzerine ates acarken kendimizi lastikcinin pasli metal tezgahinin arkasina attik. catiya metal bir merdiven cikiyordu, kapak acikti, oldugumuz yerden, su isitmaya yarayan, guner enerjili zimbirtidan vardi. assagi dogru halattan bir merdivenin uzandigi gorunce, kendimizi hemen catiya attik. kasim abi, "aman eskerdir" dese de, bu aylaklarin elinde can vermekten bin kat iyidir dedim. helikopter sivildi, icerden saclari kirpi gibi, gunes gozluklu bir kafa uzandi, "hadi abi yeaa, butun macerayi kaciriyoruz" diye seslendi. helikoptere tirmandik, iceride iri yari, gunes gozluklu ve agir silahli dort adet koruma da vardi. bize seslenen genc adam "abi siz nasi yaptiniz yaa, nasil hayatta kaldiniz, bu neyin kafasi" diye soze girdi. "ne sen sor ne ben anlatayim, tamamen tesaduf" diye yanitladim. kasim abi, "siz esker misiniz" deyince, genc adam gulerek "abi esker nedir yaaa" diye koltuguna yayildi, "bodrumda takiliyodum, sonra bu olanlari duydum. abi manyak bi ortam yaa, duyar duymaz buraya geldim. boyle bi ortami kacirir miyim, boyle bi kafa nerede yasayabilir insan" dedi. "sen guvendeyken buraya mi geldin?" dedim. "hala guvendeyim, babiskoya biraz yalvardim, ikna edince, yanima yeterince erzak, silah ve adam alip geldim. kaldigimiz yer guvenli. boyle arada ava cikiyoruz iste" dedi. icimde, karsimda oturan genc adama karsi bir tiksinti olussa da, artik buradan kurtuldugumuzu dusunerek de seviniyordum. bu genc adamin adi cenkti, istanbulda meshur bir isadaminin ogluydu. babasi buraya gelmeleri ve guvenlikleri icin herseyi ayarlamisti. boyle bir felaketi, nasil oyuna cevirebilir insan. "demek disardan geldin, o zaman tekrar disariya gideceksin" dedim. "ooo hic heveslenme, babiskoya soz verdim, askerin koydugu karantina kurallarina uymam lazim. kimseyi disari cikartamam" diye sozumu kesti. "sehir karantina altinda demek" dedim, "adamlar butun sehri kale gibi cevrelemis, kimsenin disari canli cikmasi mumkun degil, aylak veya insan" dedi. umutlarim biraz daha azalmisti. bu arada helikopter inise gecti.
    ···
  18. 68.
    0
    helikopter duvarlari yukseltilmis ve saglamlastirilmis bir konagin avlusundaki yabani otlarla kapli helikopter pistine inerken, biz de camdan disari bakip ne olup ne bittigini kestirmeye calisiyorduk. assagida, silahli korumalar esliginde eglenen, danseden, sevisen insanlari gorebiliyorduk. bunlar cenkin arkadaslari olmalilar diye gecirdim icimden. helikopter indiginde eglenen gencler helikopterin cevresine toplanip bizi merakli gozlerle suzmeye basladilar. ne olup bittigini anlamasam da, bu insanlardan hoslanmamistim. pistin az ilerisinde konaga sonradan eklendigi belli olan bir yuzme havuzu vardi, icindeki suyu bosaltmis ve icine on kadar aylagi hapsetmislerdi. heralde konagin bahcesine sizan aylaklari olduremedikleri icin toplayip buraya koymuslardi diye dusunurken birden bileklerime takilan celik kelepcenin soguklugu ile irkildim. "bu kelepce ne anlama geliyor" diyerek endiseli gozlerle cenk'e baktigimda, sinsice gulumseyerek, "boyle bir dunyada, herseyin bi bedeli olmali, sag kalmanin bile" dedi. cenk'in niyeti kotuydu ve bizi de seytani oyunlarina alet etmeyi planliyordu. cenk'in arkadaslarinin konusmalarina bakinca, bunu tahmin etmek zor olmamisti. korumalar bizi ite kaka bahcedeki kucuk kabinlere dogru goturup, ikimizi de ayri kabinlere kilitleyip uzaklastilar. kendimi hic guvende hissetmiyordum, olasi bir zombi saldirisinda hic sansimiz yoktu. kisa zamanda bu simarik genclerin oyunlarina dahil olup, guvenlerini kazanmaliydim.
    ···
  19. 69.
    0
    ortalik biraz sakinlestikten sonra, konusmalari daha anlasilir hale gelmisti. gece sessizdi, nedense bu sene agustos bocekleri de yoktu. gelecek tehlikeyi sezmis olmalilardi. insanin insani avladigi bir ortamda, hayvan icguduleri insanin zekasindan cok daha fazla ise yarayabiliyor. konusmalar iyice yaklasmisti, cenkin arkadaslarindan sismanca olan tok sesiyle sordu "oglum bunlari nereden buldun? bak amele pazarindan alip da bize survivor diye yutturma", gulusmelerin ardindan ufak tefek olan ekledi "tabi oglum, tonla para yatiricaz bu ise. adil bi oyun olmali.". hangi oyundan bahsediyorlardi, cenk herseyin bi bedeli oldugunu soylemisti. kurtulmayi umarken boyle bir hayal kirikligina ugramak, boylesi bir cehennemin icine dusmek, beni duygusal olarak yikmisti. bizi o hapsettikleri aylaklarla hayvanlar gibi dovusturmeyi planladiklari acikti. bu olmadan, buradan cikmanin bir yolunu bulmaliydim, cunku boyle bir kapismadan canli ciksak bile, issirik almadan kurtulmamiz imkansizdi. issirilmak ise olum demekti. tikildigimiz kabin cok kucuktu, tenekeden yapilmisti. yatmayi birak, comelince bile sirtim bi duvara, dizlerim obur duvara degiyordu. olumune rahatsiz bir pozisyonda, sayiklayarak, terleyerek ve flash back ler esliginde uykuya daldim.
    ···
  20. 70.
    0
    sabah kaldigim kabinin kapisi acildi. dizlerim bosa geldigi icin, one dogru yigildim, burnum topraga yapismisti, ellerim arkadan bagli oldugu icin hicbirsey yapamiyordum. ufak tefek olan, beni omzumdan tutup duzeltti. elinde acemice sarilmis, irice bir sigara vardi. esrar oldugunu tahmin ettigim seyi dudaklarimin arasina gibistirdi, hayatimda gormedigim bisey olmasina ragmen, dumani derin derin icime cektim. boyle bir dunyada, insan kendisine uzatilan hicbirseye hayir demek istemiyordu. yaptigin hersey, attigin her adim, aldigin her nefes sonuncu olabilirdi. kasim abinin kabini bostu, telasla nerede oldugunu sordum. bana sigarayi veren genc adam, "endiselenme, gece biraz rahatsizlanmisti, cenk doktor getirdi tedavisi yapiliyor." dedi. bizi aylaklarin onune bir yem gibi surmeyi planlarken, 55 yasinda bir adama kalp krizinden olmeyi bile cok gordugu icin, cenke olan nefretim kat be kat artti. hansel ve gretel masalindaki cadinin, sismanlasinlar diye kurban edip yiyecegi cocuklara yemekler, pastalar yedirdigi aklima geldi. o guzel ve zehirli pastalar. o sirada havuzun cevresinde de hazirliklar vardi, gozlerim butun gece bagli kaldigi icin, olanlari bulundugum yerden hayal meyal secebiliyordum.
    ···