1. 151.
    0
    reserved
    ···
  2. 152.
    0
    kanlı şafak
    dovhakiin gün 16
    saat 05.30 civarı...

    uyanmıştım, teknelerden inmiştik. eminönünden galata köprüsünü geçerek karaköye oradan da beyoğlu merkezine varmak üzereydik. o sesleri halen duyar gibiyim. yaklaştıkça artıyordu sesler. insan çığlıkları zombi böğürmeleriyle karışmış arada gelen silah sesleri durumun ciddiyetini kulaklarıma taşıyordu... ben ve diğerleri zor geçen tekne yolculuyu ve yarım yamalak uykumuzla zaten zor ayakta duruyorduk ve beyoğlu üssünün güvenli olduğunu güvenerek son bir çabayla oraya ulaşmaya çalışıyorduk ancak oraya vardığımızda hayatımızdaki en kötü anları yaşayacağımızı bilmiyorduk henüz...
    @1 den okuduğum kadarıyla istanbul dışına çıkmışlar, onlar adına sevindim çünkü ben çok geç kaldığımı henüz bilmiyordum.
    oraya vardığımızda etrafın kan gölü olduğunu ve sokakların zombilerle insanların savaşına sahne olduğunu gördük. bu gördüklerimi anlatmakta zorluk çekeceğim çünkü bunları anlatmak için kelimeler yetersiz kalır... her köşede birbirini öldüren varlıklar, kaos ortamı hakim, kontrolü kaybetmiş üs askerleri her yerden ateş ediyor, bu devasa zombi dalgasını durdurmaya değil kendi canlarını kurtarmaya bakıyorlardı. zaten çok da haklılardı bu kadar zombiyi durdurmak imkansızdı...
    tünele (beyoğlundan önceki semt) yaklaşırken zombi sayısı artmaya başlamıştı tek tek indirsek de her adımda karşımıza zombi çıkmaya başladığı için dağılıp gizlice ilerlemeye karar vermiştik, jasmin benimle geldi. hiç gelmemeliydi...
    ···
  3. 153.
    0
    reserve
    ···
  4. 154.
    0
    kanlı şafak / 2
    dovhakiin gün 16
    saat 13.20...

    sessizce ilerlerken etrafımızı saran zombilere sesimizi duyurmamaya çalışsak da 10 grubun 7 si merkeze ulaşana kadar zombiler tarafından saldırılıp hastalık kaptı yada tamamen yenildi. ben ve sadece 17 kişi daha merkeze varmayı başardık. ama içeri girdiğimizde merkezin zombiler tarafından işgal edildiğini farkettik. oradan nasıl kaçtık hatırlamıyorum ama sadece 5 imiz dışarı sağ çıkmayı başardık. üssün arkasındaki araçların çoğu hasarlıydı sadece 2-3 sağlam araç kalmıştı ve hepsi tamamen korumaız jiplerdi. kafmda daha önce kurduğum b planına göre 2. köprüden anadoluya kaçarak hayatta kalmayı ve binbaşından öğrendiklerimi olabildiğince çok dünya liderine duyurup bu virüs için mümkün olan en kısa zamanda bir tedavi bulunmasını sağlamaktı. bunu diğerlerine anlatacak vaktim yoktu, hemen araçlara binip uzaklaşmalıyız dedim. kabul etmekten başka şansları yoktu zaten...
    hava kararmaya başlamıştı, beyoğlundan çıkmıştık ancak 2. köprüden kaçmadan önce sabahı beklemeliydik, gece zombilerin avantajlı olduğu bir zamandı. geceyi geçirecek bir yer bulmaya karar verdik ve sarıyer yakınlarında etrafın sakin olduğu bir bölgedeki bir apartmana sığındık. etraftan sesler geliyordu ama artık buna alışmıştık, kimse seslerden korkmuyordu. konuşurken sessizce konuşuyorduk. o gece size @75 te verdiğim seyahat haritasını hazırladım ve yolladım. uyumaya karar verdik ama birileri nöbet tutmalıydı ama kimse istemiyordu çünkü 5 imiz de uykusuz ve yorgunduk. gece yarısına kadar diğerlerine keşfe çıktığımı söyleyip başka bir daireye çıkıp orada kısa bir uyku çektikten sonra uykumu aldığımı hissedip diğerlerinin yanına döndüm ve nöbet tutacağımı söyledim. jasmin de benimle kalmak istediğini söyledi ama uyuması gerektiğini söyledim. gece sabaha dönmek üzereydi. o gece ne kadar felsefik düşüncelere daldığımı bir ben bilirim. tanrıya kızdım, lanet ettim, küfrettim, ağladım ve yalvardım bütün gece. bunların neden benim başıma geldiğini sorguladım. daha sonra farkettim ki bunlar sadece benim başıma değil, herkesin başına geliyordu ama ben içlerinde hayatta kalan az sayıda insanlardan biriydim. o gece deist olmama rağmen ilk kez tanrıya dua ettim ve öleceksem günahlarımı bağışlamasını diledim. o sırada omzumda bir dokunuş hissettim. korkuyla arkamı döndüm ama bu zombi değil jasmindi. ölmekten korktuğunu son günlerinde mutlu olmak istediğini söyledi. o gece onunla birlikte olduk ve böyle bir cehennem ortamında bile sevgiyi yaşamayı başardık. çok yumuşamışım gibi gelebilir size ancak bu dakikalar hayatımın geri kalanında cehannemi yaşamadığım son anlar olacaktı...
    Tümünü Göster
    ···
  5. 155.
    0
    La süper süper süper kitap çıkartın la almayan... Helal olsun size be
    ···
  6. 156.
    0
    kayboluş
    dovhakiin - gün 17
    saat 06.00...

    sabah olmuştu ve biz bir ordu kadar çok zombinin homurdanmasıyla uyanmıştık. nöbet tutmam gereken yerde jasminle çırılçıplak yatakta uyuyakalmıştım, bu arada gece kokumuzu alan zombiler yerimizi bulmuş ve bize yaklaşmışlardı. bina zombiler tarafından resmen kuşatılmıştı. arada zombi bağırışları duyuyordum, bunun ne demek olduğunu biliyordum, diğerlerini çağırıyorlardı. ama zaten binlerce zombi altımızdayken daha ne kadar gelebilirdi ki. yanılmışım... istanbul gibi 20 milyon insanın yaşadığı bu şehir zombiler için bir kuluçka gibiydi adeta, hatta bir üs. pencereden yeni doğan güneşin ışıklarıyla aydınlattığı caddeye baktığımda nerdeyse metrekare başına 3 zombi düşecek kadar çok zombi vardı. buradan çıkamayacağız gibi sesler duymaya başladım diğerlerinden . bir an umutsuzluğa kapıldım. sonra birden aklıma bir fikir geldi. üsten arakladığım el bombaları... hemen diğerlerini de alıp apartmanın zemin katına indim. apartmana girerken bir balyoz görmüştüm onu da alıp kazan dairesine indim. herkese jip'e koşmaya hazır olmalarını söyledim. başta anlamadılar ama sonra beni durdurmaya çalıştılar aklımı kaçırdığımı düşünmüşlerdi, belki de kaçırmıştım ama bu canlı çıkabilmemiz için tek şansımızdı. ikna olmasalar da bana güvenmek zorunda kaldılar. balyozlarla apartmanın ana kolonlarından caddeye bakan taraftakileri epeyce zayıflattıktan sonra koşmaya halim kalmamıştı ama devam etmeliydim zombiler içeri girmeye başlamıştı bile. kolonların ortaya çıkan demirlerine 3 el bombasını da koydum. albayın evinden bulduğum sonuncu bombayı da yakıt kazanına bağladım. 3 el bombasını tek bir ipe baplayıp uzaklaştıktan sonra "koşun!" diye bağırdım. yollarına çıkan zombileri öldürerek binadan dışarı çıkan 4 kişiyi seyrederken bu yaptığımın ne kadar mantıklı olduğunu düşünmeye başladım. ama bunu denemek zorundaydım caddedeki onbinlerce zombinin arasından geçmemizin tek yolu buydu. işe yaramasa bile denemeden ölmeyecektim çünkü denemezsem zaten ölecektik... nefesimi tuttum, her şey o anda yavaşlamış gibiydi zaman çok yavaş ilerliyordu. o anda önce kolonlardaki bombaların pimini 5 saniye sonra da kazandaki bombanın ipini çektim ve koşmaya başladım. bombalar patladığında giriş kapısına ulaşmayı başarmıştım ve kendimi diğerlerinin yanına doğru attım. yerde birkaç takla attıktan sonra binanın yavaş ve gürültülü bir şekilde tam da istediğim gibi caddeye doğru eğilmaye başladığını gördüm, görmediğim şey ise diğerlerinin onlarca zombi tarafından ısırılmasıydı. 12 katlı bina caddeye devrildiğinde altında kalan zombilerin sayısını bilmiyorum ama fışkıran kanlar caddeyi kıpkırmızı yapmıştı. koskoca caddedeki belkide 10.000den fazla zombinin yarısı ezilmiş yarısıda çıkan toz bulutunun içinde kalmıştı. her şekilde bu bize kaçmamız için gereken yeterli zamanı vermişti. tam o sırada arkamı döndüğümde jasminin çığlıklar içinde ısırıldığını gördüm. bombaların patlaması kulaklarını sağır etmiş onların yardım çığlıklarını duyamamıştım. elime aldığım can yoldaşım m4a1 imle etrafımızdaki 17-18 zombinin beyinlerini tek tek patlatsam da artık onlar için çok geçti. tekrar tek başıma kalmıştım, yine yalnızdım. uzun zamandır değer verdiğim tek insan da artık yok olmuştu. ama aklıma birşey geldi belkide çok aptalcaydı ama yine de içimde bunu yapmam gerektiğini hissettim. jasmine onu sevdiğimi söyleyip zombiye dönüşmeden önce kafasına sertçe vurup bayılttım, daha sonra diğerısırılanlar zombiye dönüşmeden kafalarına sıkıp katana kılıcımla ısırıldıkları yerlerini kesip parça parça ayrıdıktan sonra (dexter stayla) hepsini jasminle beraber jipe yükleyip yan apartymanın bodrum katına sürükledim. jasmini içeri kapatıp diğerlerinin cesetlerini içerde bıraktım. böylece jasmin zombi olduğunda onları yiyecek ve belkide ben tedaviyi bulana kadar hayatta kalacaktı. bu hayatımda yaptığım en iğrenç şeydi. kapıyı kitleyip jipe doğru giderken 3 kere kustum. kendimi ve kim olduğumu unutmuştum. bu cehennemde hayatta kalmak adına insanlığımı kaybetmiştim...
    Tümünü Göster
    ···
  7. 157.
    0
    sonun başlangıcı
    dovhakiin - gün 17
    saat 16.50...

    hava kararıyor yine. daha önce hiç bu kadar karanlık ve karamsar bir hava görmemiştim. yada yaptığım insanlık dışı şeyler benim böyle hissetmeme sebep oluyordu, bilmiyorum. sanırım artık pek birşey hissedemiyordum. şoka girmiş olmak için dua ediyordum çünkü eğer bu hissettiğim şok değilse pigibolojim tamamen bozulmuştu ve bundan sonra neler olabileceğini tahmin etmek bile beni yeterince korkutuyordu. arkamda bıraktığım onbinlerce cesetin ve cansız bir şehrin sesleri bir daha asla kulaklarımdan silinmeyecek miydi? tüm bunları düşünürken 2. boğaz köprüsüne yaklaşmıştım. gaza yüklendim ve köprü yoluna girdim. tek tük zombiler vardı girişte. her birini jasmini ısıran zombi gibi ezip yok ediyordum. bir süre sonra cana yapışan zombi parçaları önümü görememi zorlaştırmıştı silacekler bide artık temzilemiyordu bu pisliği. bir süre durup temzilemem gerektiğini düşündüm ve yavaşlayıp durdum. ön camdeki kemik ve et parçalarını temzilerken hiçbir şey hissetmediğimi, iğrenmediğimi, tiksinmediğimi farkettim. duygularım tamamen yok olmuş gibiydi. tam bu sırada arkamı döndüm ve bir zamanlar sarıyer halkı olan insanların enfeksiyon kapmış yaratık sürüsünün bana doğru geldiğini fark ettim. birşey onları yönlendiriyor gibiydi, tıpkı beyoğlundaki zombi işgali gibi ama ne olduğunu anlayamamıştım henüz...
    hemen jipe atladım ve köprüye doğru sürmeye başladım. köprüye vardığımda hava neredeyse tamamen kararmıştı. ışıkları yakmam gerek diye düşündüm. ışıkları açtığım anda tekrar kapattım ve aniden frene abandım. çünkü az ileride dev zombilerden tane 3 tanesi duruyordu. bu köprüyü geçebilmem için büyük bir engeldi bunu hesaba hiç katmamıştım... el bombalarını harcadığım için elimde onlara karşı kullanabilecğim çok güçlü bir silahım yoktu. sadece tabancalar, pompalı tüfekler ve bir kaç tane uzun menzilli tüfek. r700 sniper elimdeki en güclü silahtı o yüzden onu kullanarak akıllıca bir plan yapmam şarttı...
    onlara karşı yayan olarak kaçamaz yada saldıramazdım ama jip bana hız ve koruma açısından avantaj sağlıyordu. köprünün yanlarına çekebilirsem belki onları aşağı atma şansım olurdu ama bu hiç de kolay olmayacaktı. ışıkları açtım, gaza abandım ve tam gaz üzerlerine sürmeye başladım. beni farkettikelrinde yanlarından geçmek üzereydim. el freni ve frenle ani bir manevra yaparak önlerinden köprünün yanına doğru ilerledim. tam kenarda durduğumda 2 tane dağ gibi zombi bana doğru koşuyordu diğeri biraz salak olacak ki helan etrafına bakınıyordu. bana doğru gelirlerken geri vitese alıp tam gaz bir tanesinin üstüne sürdüm ve çarptığım gibi yere yıktım. kafamı direksiyona çok sert vurduğum için kaşım açıldı ve akan kanın kokusundan olacak zombiler daha da saldırgan olmaya başladılar. hemen kendimi toparlayıp tekrar köprünün kenarına çektim jipi diğer iki zombi de bana yöneldi ve homurdana homurdana üzerime koşmaya başladılar. hayatımda bu kadar pis bir nefes konukus hatırlamıyorum. kaşımdan akan kan bana çok büyük bir şans verdi. kan kokusu yüzünden zaten olmayan akılları başlarından giden bu devasa tak cuvalları hedefe kitlenmiş füze gibi üzerime geliyordu. jipten inip parmaklıklara koştum hemen arkamda zombiler. köprünün parmaklıklarına tutunup kendimi aşağı sallandırdım. aşağı bakmamaya çalışıyorum ama o anda yaşadığım korku anlatılamaz. bütün gün boyunca hissettiğim tek şey buydu zaten, korku. ama ona da zamanla alışmıştım, eskisi kadar hareketlerimi kısıtlamıyordu korkmak sadece hızlı düşünmemi sağlıyordu. üzerime koşan bu iki tak çuvalı düşünmeden peşimden atladıklarını sanarak 80 metrelik boğaz köğrüsünden suya çakıldılar. onların düşüşünü izledikten sonra tam geri çıkmaya çalışırken 3. ve son dev zombiyi hatırladım. hazır baygınken kafasını kesip onu da yok etmeliydim. son bir çabayla köprüye çıkmayı başardım. elime kılıcımı aldım ve son gücümle zombinin yanına gittim. vardığımda kendine gelmeye başlamıştı. hemen yanına koşup son bir güçle kılıcımı savurdum ve kafasını bedeninden ayırdım. fışkıran kanlar zaten pigibolojimi bozan bu güne tuz biber oldu. ama artık hiçbirşey hissetmiyordum kanla ilgili, sadece sıvı bir maddenin verdiği garip hissi veriyordu. benim için sudan farksızdı kan artık. son gücümle jipe bindiğimde arkamdan gelen zombi sürüsünü farkettim. tam gaza basıp ilerlerken dikiz aynasından yerde duran laptopumu gördüm! 3. zombiye çarptığımda yere düşmüş olmalıydı ama geri dönüp alcak zamanım yoktu. nasıl olsa içinde zombilerin ilgisii çekecek birşey yoktu belkide bu salgın bittiğinde dönüp alırım diye düşündüm ve umutsuzca gaza basıp anadolu yakasına doğru yola koyuldum...
    aklımda bugün hayatta kalmak için yaptığım şeyler varken araba kullanmak çok zordu. özellikle yollar alevler, boş arabalar ve cesetlerle doluyken. aklımı bir anlığına toparlayıp yola devam ettim. ta ki benzinim bitene kadar...
    Tümünü Göster
    ···
  8. 158.
    0
    tanıdık yabancı
    dovhakiin - gün 25
    saat 18 civarı (güneş yeni batıyor)

    benzinim bitip de yolda kalalı 1 hafta oldu. şu anda kocaeli sınırında olduğumu tahmin ediyorum. 1 haftadır ordunun istanbula müdahale etmesini bekliyorum ama bulduğum cep radyosundan yapılan acil durum yayınlarına göre dünyanın 3 te 2 si bu hastalığın etkisi altına girmiş durumda. yani buraya yardım etmek için biraz fazla meşguller. ben de işe yarayan bir plan bulana kadar buradayım. laptopumu kabettiğim için ordan burdan bulduğum kapıtlara insanlığımın son zerrelerini unutmamak için notlar alıyorum. günlüğüme devam etmeliyim. eğer ölecek olursam bildiğim sırlar benimle beraber mezara gider ve insanlığın belki de son kurtuluş umudu benimle beraber ölür. günlerdir insana rastlamadım, etraf değişik şekillerde zombi barınaklarıyla dolu. ilkel bir kabile gibi aralarında anlaşmaya başladıklarını düşünüyorum. sanırım virüs bunu yapıyor, insanın hayvan içgüdülerini ve algılarını en vahşi şekilde ortaya çıkartıyor, ama neden? burda olduğum süre boyunca sarıyerde yaptıkalrımı düşündüm ve kendimi suçlamaktan vazgeçtim nede olsa ben bunu yapmasam hayatta kalamayacaktım. 1 haftadır çıktığım keşiflerde 200den fazla zombi öldürdüm 200 den sonra saymayı bıraktım ama 300 ü bile bulmuş olabilirim. sonuçta saymanın ne önemi var ki 10 milyon zombiyi öldüremeyeceğime göre...

    --günlük dip notu--
    yılbaşından sonra devam edeceğim, bu gecenin çok değil bir yıl önce insanlar tarafından mutlulukla kutlandığını hatırlıyorum. sanırım anılarımla yalnız bir yılbaşı geçireceğim. orada hayatta olanlara mutlu yıllar diliyorum, tabi eğer mümkünse...
    ···
  9. 159.
    0
    @26 yanlış anons panpa
    ···
  10. 160.
    0
    güzel bence.
    ···
  11. 161.
    0
    devam beyler
    ···
  12. 162.
    0
    iyi lan güzel yazıyonuz panpalar devam edin
    ···
  13. 163.
    0
    reserved
    ···
  14. 164.
    0
    iyi gidiosun panpa dinliyoruz
    ···
  15. 165.
    0
    rezervd
    ···
  16. 166.
    0
    Bu konuda çok kitap çıkarılabilinir. Konu aynı olsa da mekan ve kişiler değiştikçe bu tür hikayeler sürükleyici olabiliyor. Ama karakterlerin pgibolojisi ve düşündükleri çoğunlukta olmalı ve @1 in yazdığı hikaye ilerledikçe bozuluyor.
    ···
  17. 167.
    0
    Bugün sıçan adasındaki 20. günüm, ilk hafta yemek sıkıntısı çekiyordum fakat başka çaremin olmadığını görünce arada sırada tekrar şehre iniyorum. Şansıma adaya vardığımda adada ne bir zombi vardı... Yaklaşık 2 gündür ciddi bir şekilde intihar etmeyi düşünüyorum. Artık bu günlüğü okuyacak birisinin kaldığından bile emin değilim. Daha fazla yazmak istemiyorum.
    ···
  18. 168.
    0
    Saat 04:58, sabah yazdıklarımdan sonra şehre tekrar inip biraz gezdim. 15-20 metre uzağımdan bana doğru yavaşça gelen pisliklere aldırmadan gezdim. Aylar önce gezdiğim gibi, ülkenin hatta belkide dünyanın sonunun gelmiş olmasından daha çok etkileyen birşey varsa beni oda yıllardır taparcasına sevdiğim kızın her şehre indiğimde beni yemek için kovalaması. Zombi hali bile güzel be günlük. Onu öldürmeyi planlıyorum, o şekilde yaşaması yada her neyse işte beni rahatsız ediyor. Marketlerden çantalar dolusu yiyecek ve içecek aldım. Aslına bakılırsa güzel yanı da var bu olayın. Hergün seleklere gidip ordan 1-2 gitar alıyorum daha dün bu olaylardan önce çizilse hayatımın kayacağı gibson les paulumun aynısından birtane parçaladım. Nede olsa adada daha 4-5 tane gitar var... işin aslı her şeye sahip olmanın bir bedeli olarak görüyorum bu huur çocuğu zombileri. Üzerimdeki kıyafetleri, aksesuarları satsam araba alırım, araba alırım demişken geçen günlerde bitane suburban buldum yolda e tabi o artık benim.
    ···
  19. 169.
    0
    @129 panpa çok iyi gidiyosun. panpan için devam et.
    ···
  20. 170.
    0
    çok iyi yazıyorsunnuz lan binler :D Hepsini tek seferde okudum mk. Biraz toparlayayım, caps destekli bende yazıcam.
    ···