1. 317.
    0
    Yaz da bitier
    ···
  2. 316.
    +1
    3'te yola çıkacağımız için ben uyumadım, uyusam bi kalkamazdım, erol abinin beni tokatlaması gerekirdi uyanmam için. uzun zamandır da gecelerimi sözlükte geçiyormiyordum, inci'de takılarak biraz da hasret giderdim. saat 2.50 olduğunda evden çıktım sessiz bi şekilde. kapının önünde erol abiyi bekliyordum, yağmur çiselemeye başladı. fazla vakit geçmeden, çukurun içi su dolmadan hemen varmamız lazımdı köye. erol abi yine yiyecekleri zulalamış arka koltuğa. kahvaltı için domates peynir falan koymuş. arabanın camlar yağmur soğuğunu hissedecek kadar hafif açık şekilde yaptık yolculuğumuzu. geldik köyümüze. hemen muşambayı serdik çukurun üzerine, yağmurun dinmesini beklerken hayvanlara da bi göz attık, elimizde fenerle. daha sonra odalardan birine geçtik, köy evi geniş olduğunu hiç baya o da vardı, saymadım ama en beş oda çıkar o evden. balyoz bulamamamız, yağmurun yağması, sabah aletlerin sahibi olan adamların gelecek olması, tüm şansızlıklar bizim üzerimizde toplamıştı. saat beşe yaklaşırken yağmur durdu, muşambayı çektik, elimde fenerle içeriye girdim, balyozu kovanın içine koyarak aşağıya sarkıttı erol abi. ben tam balyozu vurduğumda yine yağmur başladı, ilk kez yağmur yağmasından rahatsız olmuştum hayatımda o gün. ben çukurun içindeyken muşambayı örttü erol abi kendisi de içeriye çaktı, feneri arkama yerleştirdim, balyozu vurduğum yere isabet ediyordu aydınlık. bi 10 dakika kadar vurduktan sonra çatlaklar başladı. yağmur yeniden dindi, sanki bizimle oyun oynuyordu, muşambayı tekrar çekip bi köşeye koydu erol abi. ben yukarıya çıktığımda havaya aydınlık olmuştu.
    ···
  3. 315.
    0
    Bitir ve suanki durumun ne ?
    ···
  4. 314.
    0
    porsuk dfgkmdsgkld
    ···
  5. 313.
    0
    beyler bi çay molası.
    ···
  6. 312.
    0
    Hadi be panpi az hızlı
    ···
  7. 311.
    +1
    evlere dağılmadan parkın banklarına oturduk, ümit veya fırat kahvededir diye oraya gitmedik, onlarla uğraşmanın zamanı değildi artık. beyaz duvar durumu çok fazla ciddileştirmiş ve heyecanlandırmıştı. eşten dosttan balyoz istemek yerine yarın sabah erkenden nalburiye dükkanına gidip balyoz alacaktık, o esnada cihazların sahibi erol abiyi aradı. ertesi gün buraya gelip cihazları alacaklarını ve oradan da başka bi ile geçeceklerini söylediler. bu telefon yüzünden diğer gün işe daha erken başlamamış lazımdı artık. hemen erol abiye dönüp abi gidelim gece gece kazalım dedim, evdekileri yalnız bırakmak olmaz dedi. tamam sabah ezanıyla kalkar gidip kazarız dedim, o saatte balyoz alacak yer bulamayız dedi, benim aklıma hemen apartman yöneticisi geldi, malum apartmandaki araç gereçlerden o sorumlu, ayrıca apartmana ait bi balyoz yoksa bile kimde balyoz olacağına dair bi bilgisi vardır diye düşündüm, bu düşüncemi de erol abiye anlattım, olumlu baktı. ama sabah ezanı geç olur dedi, adamlar sabahın erken saatlerinde gelebilirlerdi. bizim de her şeye rağmen son bi kaç kez ölçüm yapmamız gerekirdi. gecenin 3'ünde hareket etme kararı aldık, evlere gittik. ben eve girmeden apartman yöneticisi olan adamın zile bastım, balyoz olup olmadığını sordum, depoya baktık ama bulamadık. gibtiminin şehrindeki tüm balyozları saklamışlardı sanki. ama şükürler olsun ki yan apartmanda balyozu olan birisini tanıyormuş, kendisi gidip istedi. ben de teşekkür edip yarın getireceğimi söyledim, balyozu eve sokmam dikkatleri üzerime çekerdi, aklıma hemen erol abinin arabası geldi. ödemeli attım, hemen geri döndü bana. dedim erol abi, balyozu aldım ama eve sokamam, saklayacak yer de yok koskoca balyozu. senin araba uygundur diye düşündüm, tamam sen gel bize, koyarız arabanın bagajına dedi. elimde balyozla gittim erol abilerin evine, kapıda pijamalarla beni bekliyormuş, koyduk balyozu arabaya, gece 3'te hazır olmam için de giderayak beni uyardı erol, balyozun güvenli bir yerde olmasının verdiği huzurla döndüm eve.
    ···
  8. 310.
    +1
    internetten yaptığım araştırmalara göre lahitlerin büyük bir kısmı bir odanın içinde yer alıyormuş, değerli kişilerin mezarı odada korunuyormuş o zamanlar, karşımıza çıkacak bir oda bekliyorduk. interenetten bakabilirsiniz lahit odalarına. ben kazdıkça toprak sertleşiyordu, toprağın sertleşmesi beklendik bir şeydi ve şu anlama geliyordu ; lahit odasının duvarını kazıyorduk. ama kazılacak kadar da yumuşak yer değildi, balyoz gibi sert bi cisim lazımdı. erol abi evi kolaçan etti balyoz bulmak için ama nafile. işin sonuna geldiğini düşünüyorduk, hayallerimizi gerçekleştirmek bir balyoza bakıyordu sadece. evde balyoz olmayınca erol abi köydeki komşulara gitti ama bizi şikayet eden komşuya değil tabii ki. halasının oğlu da o köydeymiş, ilk başta onların evine gitti, halasının oğlu durumu çakmasın diye uzun uzun sohbet edip çay içmiş erol abi, sonra evden çıkacakken sen de balyoz var mı diye sormuş. lakin onda da yokmuş. balyozsuz köy evi mi olur amk. diğer komşuları da gezdik ama yine de bulamadık balyozu, herkese sorduk bizi şikayet eden komşu haricinde. onun evine de girip sormayı düşünmedim değil ama tuttum kendimi. zaten hava kararmıştı, bizim iş yine diğer güne kalmıştı sadece bir balyoz yüzündün. lahit odası olduğunu düşündüğümüz yerin yüzeyini iyici temizledik ve karşımıza beyazımsı bir duvar çıktı. buna rağmen kıyafetleri değiştirip ilçeye geri döndük.
    ···
  9. 309.
    0
    hızlı yaz
    ···
  10. 308.
    +1
    köy evine geldik, kıyafetleri değiştirdik, her zamanki gibi rutin işleri aksatmadan yaptık. malzemeye ulaşacağımızı düşünüyorduk o gün, erol abi sabah erkenden gelen bi 15-20 cm kazmış, bizi malzemeye biraz daha yakınlaştırmıştı sağ olsun. onun için ilk ben girdim kazmaya, kendi boyumun 3-4 katı olmuştu çukur, her türlü çökme tehlikesi vardı ama buna aldırış etmedik, ben kazmayı vurdukça kum parçaları, küçük taşlar iniyordu aşağıya. kazdığımız yerin şeklini anlatayım. çukurun uzunluğunu söyledim, çukurun olduğu yerin sağ çaprazını kazıyorduk, hem aşağıya iniyor hem de sağa doğru bi yol açıyorduk, aletler bizi oraya doğru yönlendiriyordu.
    ···
  11. 307.
    +1
    evlerimiz gideceğimiz mekana yakın olduğu için ve alkol alacağımız için arabayla gitmek yerine yürümeyi tercih ettik, yediklerimizi sindirdik hem iyi oldu. birahaneye girdik, erol abi bi andan biradan caydı rakı açtırdı kendine, ben de bira içtim, bira dışındakileri miden pek kaldırmıyor zaten. masayı da donattık meyvelerle. bi dansöz oynatmadığımız kaldı. 4 bira benim kafayı zütürdü, sallana sallana birbirimize çarpa çarpa evimizin yolunu bulduk. eve gittiğimde üzerimi çıkarmadan yattım, diğer gün öğle saatlerine uyandım. 5 cevapsız arama vardı erol abiden. alkolün verdiği etkiyle uyumalara doyamamışım beyler. uyumadan önce alarm kurmak falan da aklıma gelmedi hiç. ben hemen ödemeli attım erol abiye, adamcağız köye gidip kazmaya başlamış. niye bize gelmedin abi, zile bassan uyanırdım zaten dedim. evdekileri kıllandırmamak istememiş. zaman kaybetmemek için de kendisi sabahleyin gitmiş köye. köye arabalarının kaçta kalktığını sordum, sen bekle ben seni alıcam dedi, her ne kadar gerek yok, kendim gelirim desem de ikna edemedim, yarım saat sonra ben geldim diyerek mesaj attı telefona. çıktım kapının önüne, köye gittiğimizde yiyecek bi şey olmadığı için 10 lira verdi, git bakkaldan bisküvi falan al dedi, arabaya bindeden evin çaprazındaki bakkala koşup bi kaç şey aldım. erol abi sürdü arabayı köye doğru. köye git gel, git gel yakıta verdiği paraya acıdım.
    ···
  12. 306.
    +1
    bizim evin önünde durduk, arabadan tam inecekken işin yoksa akşama iki bira ısmarlıyım lan dedi erol abi. tamam bakarız, evdeki durumlara göre ben sana haber veririm dedim, girdim eve. akşam yemeğine denk gelmişin o anda da. ben girer girmez evi sessizlik kapladı, ellerimi yıkayıp oturdum yemek masasına. tüm gün dışarıda olduğum için şüphelendiklerini düşündüm, bi kıllanma hissetmişlerdi ki dik dik bana bakıyorlardı, oğlum napıyorsun sen tüm gün dışarda dedi annem. der demez peder de kahveye de gitmemişsin hiç, ümit de görmüyoruş seni diyerek seni diyerek annemin sözlerine destek sağladı, dedim fıratla kısa film için uğraşıyoruz, tüm gün beraberiz, onların evde yazı yazıyoruz.. babam yine atarlı bi şekilde, ne yazısı olm senin yaşındakiler iş sahibi oldu sen hala tüm gün yoz yoz geziyorsun diyerek başladı uzun soluklu konusuna, o anlattı ben yemeğimden yedim, o anlattı ben yemeğimden yedim. masadan kalkıp erol abiye ödemeli attım, açmadı ama iki dakika sonra aradı. abi akşama iki biranı içerim o zaman diyerek açtım telefonu, tamam birazdan gel bize, ben bahçedeyim dedi. bi duş alıp evden çıktım, bahçede kuytu bi yer bulmuş, mangal yapıyorlarmış erol ve ailesi, zaten akşam yemeğini yerken baban sayesinde tat alamamıştım yemekten, ben de onların yemek teklifini kıramadım, oturduk hep beraber yemekten yedik. yemek sonrası semaverde çay yapıp içtik. yengeye durumu anlatmış, yenge de karşı çıkmış, otur oturduğun yerde emekli maaşı neyine yetmiyor demiş erola. bence de ne gerek vardı, adamın ev kendi üzerine, arabası var, hem karısının hem de kendisinin emekli maaşı var, git bi yerden yazlık al hayatını yaşa de mi.. yenge de haksız sayılmaz dedim, hepsi istanbuldaki çocuklarım için, ne yapıyorsam onlar için yapıyorum, onlara güzel bi gelecek vermek benim en büyük zorunluluğum dedi. ben de cevap vermedim, çayları içip evden çıktık.
    ···
  13. 305.
    +1
    işe tekrar koyulmadan önce hayvanların olduğu dama gittik, önündeki yemleri ve suları yeniledik, günde bir kez yem ve su verdiğimiz için hunharca koyuyorduk malzemelerden. bu sayede ekstradan bakıma gerek kalmıyor, böyle geçinip gidiyordu hayvanlar. erol abiye gömü çıktıktan sonra hayvanları ne yapacaksın dedim, hele bi çıksın da hepsini kesicem, fakir olan herkese dağıtıcam dedi, dedim dikkat çekmesin abi ?.. yok bi şey olmaz dedi, geçtik kazı alanına. indim aşağıya aşağısı gölge vurmadığı için ve kış olmasının verdiği etkiyle buz gibiydi, kazdıkça ortama ayak sağlıyordu insan. o kazı çalışmaları sayesinde 2-3 kilo verdim yaklaşık iki haftada. tahminlerimize göre lahiti bulmamıza 1 metreden az kalmıştı. ben onu 80 cm ye indirdiğim anda yerimi erol abiye verdim, kazacak gücüm kalmamıştı, o indi aşağıya. ben de aldım elime kovayı, erol kazdıktan sonra, yerde olan kumları kovaya koyar koymaz çekiyordum. erol abi de bi 30 santim kazar kazdı. biz hala gömü olduğuna dair bi ipucu alamadık ama ölçüm aletleri %99 orada malzeme var diyordu, o günlük işi bitirdik, kıyafetlerimizi değiştirip bindik arabaya. gayet verimli bi çalışma olmuştu. çukurun tam ortasını değil de biraz daha yan tarafını kazıyorduk, hafiften bir l harfi şeklinde görünüm vardı. yarın, en geç ondan sonraki gün elimize bi şeyler geçeceğinden emindik. geri dönüş dönüş yolunda arabada çalan şarkı levent yüksel'den 'zalim' idi. sırf köye gidip gelirken arabada dinlemek için ayrı bi şarkı listesi oluşturmuştum. bu şarkı koyma nedenim de klibinde levent reyiz, yolculuk yapıyordu kamyonda, ortak bi özelliğimiz vardı, ordan esinlenmiştim. ilçeye vardığımızda erol abi eve bi çak şey lazım olduğunu söyledi, arabayı yanaştırdı marketin yanına. alışveriş yapıp geldi bi 10 dakikada. çıkardı poşetten çikolatayı bana ikram etti, üstat yine cömertliğini konuşturmuş, yine gönlümü feth etmişti bir çikolatayla.
    ···
  14. 304.
    +1
    üst kat komşumuzdan gelen matkap sesleriyle beraber uyandım, matkap sesi nevrimi döndürmüş olacak ki sinirli bi şekilde kalktım yataktan. yüzümü yıkamak için banyoya adım adım giderken telefon çaldı, hemen geri döndüm odama, arayan erol abiydi, bugün kaçta hareket edeceğimizi söyleyip hadeee ben yemek yapıyom köyde yemek için diyerek kapattı telefonu. erol abinin pederi lokanta aşçıydı, istanbulda lokanta işletiyordu, babasından kazandı bi mutfak yeteneği vardı, ben de ondan yararlanacaktım, ne güzel. yemeği içeceği beleşe getiriyordum, sigara falan da cabası. hayatıma masrafsız devam ediyor, günde en fazla 3-4 tl harcıyordum. akranlarım benim yaşımda evlenip, evini arabasını alıyordu bense böyle yaşıyordum, işin kötüsü böyle yaşamaktan da hafif bi zevk alıyordu. yüzümü yıkayıp, kahvaltımı yaptım. keyif çayı eşliğinde, biraz ntvspor'da maç özetlerini izledim, ne de olsa akşam eve geldiğimde terli olacağım diyerekten duş almadan terk ettim bizim haneyi. sonuca yaklaşmak için güzel bir gündü, belki de malzemeye çıkaracaktık, heyecan anasının gözü gibiydi. lisede sevdiceğime açılırken bu kadar heyecanlanmamıştım. kahvehaneye gidip erol abiyi beklemeye başladım, diğer yandan da tüm gasteleri önüme aldım, en son sayfadan itibaren okumaya başladım, renksiz sayfaları hızla geçtim. bulmaca ekine geçecekken erol abi intikal etti mahallemizin en güzide kahvehanesine. mekanın yarısına girdi, eliyle gel işareti yaptı, gittim yanına. beraber çıktık, bindik arabaya. arabaya binmem ile birlikte buram buram yemek kokuları burnumu şenlendirdi. iki çeşit yemek yapmış, yanına da iki kase yoğurt koymuş erol abi. eve girdik, neredeyse her gün gidip geldiğim için artık iş kıyafetlerimi yanımda zütürmüyordum, köy evinin kuruluğuna koyuyordum işim bitince. giydim kıyafetleri, erol abi de giydi, kazı yapmadan önce rutin ölçümlerimizi tamamladık, kazdıkça makineden gelen sinyal sesi şiddetleniyordu, şiddetlendikçe biz daha hızlı kazıyorduk. ben birazdan erol abinin mis yemeklerinden yiyeceğim için daha bi şiddetli yapıyordum işi. tüm enerjimi harcayıp yemeklerden daha fazla yemek istiyordum sanki. 1 metre kazdıktan sonra odaya geçtik, kaplardaki yemekleri aldık arabadan. soluksuz, kafamı kaldırmadan gömdüm ne var ne yoksa, yemek sonrası sigaraları da yaktık.
    ···
  15. 303.
    0
    panpa dev-amm
    ···
  16. 302.
    0
    panpa şu sigara mevzuunu banada bi mesaj atsana bi gib anlamadım vallahi
    ···
  17. 301.
    0
    la hadi devam et
    ···
  18. 300.
    0
    Lan hadibbak hikayeden soguyoz
    ···
  19. 299.
    +1
    Forbes milyarderler listesinde olsam bile yoğurt kabının açma yerini yalamaktan kendimi alıkoyamam panpa.
    ···
  20. 298.
    +1
    zenginliğini kanıtla züt danone nin açma yerini yalamadığını nerden bilelim
    ···