1. 1.
    +8 -3
    yıllarca herkes anlattı, ben dinledim. şimdi anlatma sırası bende beyler ( zaman gastesi reklamı terk )

    evet beyler uzun soluklu bir hikaye olacak, hayatım boyunca fakirlik çektim lakin 2 kasım 2011'de her şey değişti.

    aydın'ın yoksun ailelerinden biriyken nasıl en zengin aileleri arasına girdik onu anlatacağım...

    define, karakol, para aklama... bunlar ilk etaptaki ipuçlarım.

    başlıyoruz.

    sadece benim yazdıklarım için...
    http://inci.sozlukspot.co...7ektiklerim/@birol-porsuk
    ···
  2. 2.
    +3 -1
    yine okey için dördüncü aradığımız bir akşamdı. ulan gruba bi kişi daha eklesek bu sorun çözülecekti lakin böyle mutluyduk. ne bileyim ya da birisini eklemesi zor geldi. böyle geçinip gidiyorduk. ben okey için gözlerimi süzüyordum kahvehanede. o esnada ümit'in telefon çaldı, babası arabayı çizdirmiş, boya için onu da çağırmış, o ayrıldı bizim yanımızdan. fırat'la baş başa kaldık. laf lafı açtı, uzun zamandır yalnız kalmamıştık, lise anılarından girdik, gassaray'ın durumundan çıktık. lisede bu binle kızların altına ayna tutardık, az anım olmadı. saat baya geç olmuştu, bizden başka kimse kalmamıştı, necmi abi dışarıda kalan sandalyeleri içeriye sokarak bi bakımdan bize gibtir gidin artık amk işsizleri mesajını vermeye çalışıyordu, yüzümüze diyemezdi beyler, her ne kadar bazen sinirli olsa da pamıktan bir kalbi vardır necmi abimizin. pederin anamı kaçırmasına da yardım etmiştir kendisi. masadan kalkarken içeriye fırat'n amcası erol giriş yaptı, hemen başıyla bi selam çakıp kahvenin tuvaletine girdi, bastığı yer çamur olmuştu. oysa bugün yağmur yağmamıştı. zaten kendisi de emekli adam, işi gücü yoktu, tam ev kedisi amk. bu durum beni kıllandırmıştı.
    ···
  3. 3.
    +3 -1
    bi yandan fırat da olaya şaşırdı. bu adam niye iki gecedir kir pas içinde ne kir pası amk adam çamurlu çamurlu geliyordu resmen. fırat dedi, az dyr da çıkmasını bekleyelim. bu herif tuvaletten çıkana kadar bekledik, kahveden de üçümüz beraber çıktık, fırat, hayırdır amca ne oldu dedi. erol biraz çekingen davransa da durumu bize anlattı, bize güveniyordu, ne de olsa fırat yeğeni bense, yeğeninin en yakın arkadaşıydım. bunun köyde bir evi varmış, evinde lahit olduğundan bahsetti bize. ilk önce her ne kadar şaşırsak da yaşadığımız yörenin tarihi zenginliklerle kaplı olması bu olayı mantıklı karşılamamıza yetti bile. yolda yürürken bi yandan da olabildiğince sessizlikte bilgilendirdi bizi. emekli olunca bu işlere merak sarmış, gitmiş içi çubuk almış altın olan yerleri keşfetmek için. bu arada beyler bu işlerle ilgili olan, soru sormak isteyen varsa sorabilir, mesaj atabilirsiniz.
    ···
  4. 4.
    +4
    eve dönerken kahvede tek başına oturan ümit'in yanına gittim, adamı da baya boşlamıştım o zamanlar, şunun bi gönlümü alayım dedim, çay ısmarladım, sohbet ettik gece 12 ye kadar. sonra evlere gittik, ümit'i de aradan çıkarmıştım, iki üç gün onunla konuşmama hakkım vardı, kafam rahattı. eve geldim, peder açtı kapıyı. sen mi çarptın lan cebimdeki parayı dedi, dedim baba ne parası. bilmemezlikten gelme lan it herif dedi. adam artık çakmıştı beyler, önceden hep bozukluk çarptığım için durumu fark etmiyordu ama önceki gece 10 kağıdı cebe indirmiştim. hemen ayaküstü bi yalan buldum, kız arkadaşım var baba dedim, bugün de onunla buluştuk ondan almak zorunda kaldım dedim. istesen sanki vermeyecektik deyip bastı gitti yatağına. bu durumu da halletmiş oldum. açtım bilgisayarımı son zamanlarda onu da çok boşluyordum, ilk kez günlük bilgisayar kullanım sürem bu kadar azalmıştı, kullanım süresini biraz yukarılara çekmek için sözlük başında sabahladım. sabaha karşı 5:30 gibi balkona çıktım hava almak için, bu sefer sigara içmedim, ben daha bu saatte yatmamışken evin önünden işe giden insanları gördüm, evin çaprazında fırın vardı, benim yatış saatimde adam işine başlıyordu. o esnada kendimden utansam da bu utanma pek fazla sürmedi, serdim kendimi buz gibi yatağıma, uydum.
    ···
  5. 5.
    +3 -1
    oyunumuzu oynadık, masadan kalktık. hesap erol abiye kalmıştı. beş liranın cebimde kalmasının verdiği mutlulukla evime doğru yöneldim, arkadaşlara selam verip. askerden geleli 1 yıldan fazla olmuştu ama bi gib beceremediğim için paso evde ayı gibi yatıyordum. günde en az 10 saat inci sözlükte takılıyordum. günlerim modlara küfredip, hatun tavlamaya çalışmakla geçiyordu. sözlükten hatun kaldırmak içi farklı farklı girişimlerde bulunuyordum. bir hatunla sohbeti nasıl ilerletirim, nasıl arkadaşlık kurarım, o arkadaşlığı nasıl sanal cikse döndürebilirdim.. özellikle de gecelerim bunlara kafa yormakla geçiyordu. şimdikiler bilmez, o zamanlar yeter lan 2 vardı. taşşağını yediğim adam. ona burdan sevgiler. sağolsun sözlükten karı tavlamam konusunda çok yardımı dokunmuştu. hayatım böyle beyhude işlerle geçiyordu.
    ···
  6. 6.
    +3 -1
    tatlıyı gömdüm beyler. devam ediyorum.
    erol abi hocanın verdiği kağıtları cebine bile koymadı ne olur ne olmaz diye, ilçeye dönmeden hazır köydeki eve de yakınken gidelim de kağıtları yakalım dedik, bu saatlerce sokakta kimseler yoktur diye bu sefer arabayı içeriye değil de kapı önüne koydu erol abi. zaten işimiz de kısa sürecekti, erol abi biraz korksa da cebinden çakmağı çıkarıp yaktı iki kağıdı da. kağıtlar kül olana kadar izledik ve etrafı çok ağır bi koku kapladı. sorun ya kağıttaydı ya ada hocayla alakalıydı bu koku. her neyse biz işlemi halledip ilçeye döndük. koku üzerime sinmiş, eve geldiğimde annem bu koku oğlum dedi, iyi ki mangala gidiyordum demişim amk. mangaldan geldik de mi anne! bu iş iyice kafamı kurcalıyordu, monoton hayatıma renk katmıştı, bi de sonuca ulaştığımızda tadından yenmez olacaktı. tüm gün hayal kuruyordum, hayallerimin arasında solaryumcu açıp, tükkana gelen tiky kıza değil sen beş seans, ciksen beş seans gelsen senden bi gibim olmaz deyip geri yollamak vardı. solaryum açmayı bırakın gelen müşterilere nasıl davranacağımı bile hayal etmiştim.
    ···
  7. 7.
    +4
    mr. white türkiye şubesi.
    ···
  8. 8.
    +2 -1
    eve dört-beş saat geç döneceğimi düşünerek anneme yine mangala gideceğimiz söyledim, hatta inandırıcı olsun diye bi yirmi lirasını da aldım. önceki gibi parkta, öğle saatinde buluştuk üç kişi. erol abi kasım ayına aldırış etmeden güneş gözlüklerini takmıştı, karizmatik bi görünüme büründü bi anda. büyük bi özgüvenle sürdü arabayı. biz de fıratla karı kız sohbeti yapıyorduk, o amcasının yanında önde ben de arkada oturuyordum, konuşacağı zaman kafasını bana çeviriyordu. gideceğimiz köy, kazı yaptığımız köye göre bi 2-3 km daha uzaktaymış. köyün kahvehanesine gidip hocanın evini sorduk, köye ilk defa geldiğimizden midir nedir mekandaki herkes bi anda gözlerini bize çevirdi, adamın tarif ettiği yere doğru sürdük arabayı, mavi kapılı evin yanında durduk. büyük bahçeli evdi, anasının gözü kadar bahçe vardı, iki de köpek. kapının sesini duymuş olacak ki bi kadın çıktı içeriden, kapalı orta yaşlarda. hocanın karısı diye düşündüm. hocanın bi yarım saatlik işi var, iki kişi da gelecek, siz şurada bekleyin dedi. şurada bekleyin dediği yer sandalyelerin dizildiği yer. gelenlerin sırasının beklediği yerdi. o yarım saatlik bekleyişte erol abi çıkardı sigarasını bir de bana ikram etti, püpür püpür içtik, aklımda binlerce senaryo dönüyordu. en çok da hocanın nasıl bir tipte olduğunu merak ediyordum. öyle uzun sakalları olan, şalvarlı, korkunç tipli birisi miydi yoksa imam tipli, badem bıyıklı, çizgili gömlekli birisi miydi. kafamda bu sorular varken müşteriler içeriden çıktı, hocanın karısı olduğunu düşündüğüm kadın içeriye girip beş dakika sonra yanımıza geldi, hocanın müsait olduğunu ve bizi beklediğini söyledi.
    ···
  9. 9.
    +2 -1
    beyler dün geceden sözü olanlar gelmedi, yarın tüm zamanımı bu yazıya ayıracağım, söz veriyorum. görüşürüz yarın.
    ···
  10. 10.
    +2 -1
    o gün üst kattan gelen yüksek sesli apaçi müziğine karşılık olarak serdar ortaç'ın kavırldığı michael jackson şarkısını açtım son ses. sözlükte zamanın nasıl geçtiğini anlamadım, peder işten gelmişti bile. yine mi tak gibi orda oturuyon bakışı attıktan sonra mutfağa geçti, ardından ben de geldim, yemek sonrası maden suyunu gömüp çıktım dışarıya. yine benim panpalarla buluştuk, bunlar tabi benim gibi tüm gün evde oturmuyor, birisi babasının yanında tükkana bakıyor diğeri de bi cafede öyle genel işlere bakıyor, yetki onda. biz yine üç kişi masaya oturduk, bu sefer oralet yerine çaylarımızı söyledik, bu ipnelerden birisi aşk acısı çekiyormuş, onu dinledik çare bulmaya çalıştık. diğeri de ev almayı düşünüyormuş. adam ev almayı düşünüyorum dediğinde kendimden utandım amk. tüm gün evdeyim, pederden geçiniyorum.
    ···
  11. 11.
    +2 -1
    içeriye girdik, hoca yerde oturuyordu, gayet normal bi evdi. dayalı döşeli, televizyonu olan bildiğiniz memur ailesinin ideal bir eviydi. hocanın tipinden bahsedip bu konuyu bitireyim beyler çünkü bu tür olaylar sözlükte çokça anlatılıyor ve çok da sıkıldık, buraları özet geçiyorum, tek entryde bitiriyorum. hoca mavi gözlü 40 yaşlarında ve inanılmaz kalın sesli birisiydi, tip olarak beklediğim kadar korkunç olmasa da sesten baya tırsmıştım, erol abi olayı detaylı şekilde anlattı. hoca da hem erol abiyi dinleyip hem de küçük bi kağıda dua yazıyordu. bi kağıdı bitirip diğerini aldı eline, ikincisini de doldurdu. bunlardan birisi cinlerle alakalıydı diğeri de bizi güvenliğimiz içindi. bizim güvenliğimiz derken, herhangi bir kişi bizi gördüğünde zütümü. bunu şöyle açıkça belirteyim ; yani mesela biz kazı yaparken köyde bizi birisi gördüğünde jandarmaya bildirmeyecekti. olay taka sardı diyen panpam var, bunu okuyunca daha da çok taka sardı diyecek ama olaylar böyle gelişti. o an ben de inanmadım ve daha sonrasında güvenlik olarak bu dua da işe yaramadı zaten, ona da geleceğiz. hoca bu iki kağıdı yatsıdan sonra çukurun üzerinde yakmamız gerektiğini söyledi, biz de hoca ne dediyse pür dikkat dinledik, bu konuyla iki üç dakika daha konuşup hocanı evden ayrıldık.
    ···
  12. 12.
    +3
    ben, erol abi, diğer iki adam ve malzemeyi paraya dönüştürecek adam, beş kişi yan yana geldik, bagajdan malzemeyi çıkarıp adamın önüne serdik, adamın ilk cümlesi 1 milyon 100 bin oldu, daha görür görmez biçti fiyatını, bu parayı bulmuşuz pazarlık teklifi falan vermek bizim neyimize, arabasına gidip para sayımı yaptı, biz dört kişi çaktırmadan onu izliyorduk, çöp torbasında olan parayı verdi erol abiye. sayma gereksinimi duymadık, malzemeyi de arama verip, adamla fazla zaman geçirmemiz gerektiğini düşündük, dikkat çekmemek için biz buluşmaya erol abinin arabasında dört kişi olarak gelmiştik. dört kişi olarak da geri döndük köye. yol boyunca çöp torbası benim kucağımdaydı, bergama'yı pek bilmediğimiz için bi yerlerde durum sayım yapmanın riskli olduğunu düşündük ve tam gaz aydın'daki köyümüze vardık dört kişi. hemen içerideki odaya geçip, açtık çöp torbasını... bi yığın para. dört kişi saymaya başladık, 100'lükler 200'lükler iç içe geçmiş bize bakıyordu adeta. paranın tümünü saydık ve malzemeyi alan adamın matematiğine hayran kaldık, tam da söylediği miktar vardı önümüzde. erol abiyle ben ne yapacağımızı şaşırdık, diğer adamlar bu durumlara alışkın oldukları için sıradışı bi tepki vermediler, adamlara komisyon ücreti olarak 200 bin tl verdik, önceden planlanmış bir miktar değildi, fazla da istemediler, biz geriye kalan 900 bini de erol abiyle aramızda paylaşıp iki yabancı adamı uğurladık, tekrar odaya girdik ve hayatımızı sürdürmeyi kolaylaştıracak yüz binlerce lira paramız vardı artık... parayı da yanımıza alıp sürdük arabayı ilçeye...

    bu yazı burada biter beyler, hepinize çok teşekkürler yavaş yazmamı aldırmayıp okuduğunuz için.
    ···
  13. 13.
    +2 -1
    aydın'ın gibik bir ilçesinde oturuyorum, ismini ifşa etmiyim beyler. 2011'in sovuk bir akşamında arkadaşlarla okey oynamak için cafe'ye gittik, ben cebimde para olmadığı için gitmeyecektim ama bi kurnazlık yapıp pederin cebinden beşliği çarptım. cebimde beş lira da olsa onun verdiği rahatlıkla çıktım dışarıya. koşa koşa cafeye gittik ama onun yağmurlu olduğu için herkes cafeye sığınmıştı adeta. biz de üç arkadaş boş masa arıyorduk. arkadaşlarım isimleri fırat ve ümit. fırat liseden arkadaşım, ümit ile de iki yıl olmuştu tanışalı. babası memurdu. cafede oturacak yer bulamadık ve hemen 200 metre ilerideki necmi abinin kıraathanesinde aldık soluğu. oraletlerimizi söyledik, büyük afiyetle içtik.
    ···
  14. 14.
    +2 -1
    fırat eve geldiğimizden beri sessizliğini koruyordu, sanki biraz korkmuştu gavat. kendine gel olm dedim. kazıya başlamadan önce üçlü bi sohbet döndürdük, erol abiyi dinledik. erol abi yaklaşık olarak 7 metre derinliğinde malzeme olduğunu söylüyordu. konuşurken öyle bir konuşuyordu ki sanki malzemeyi kendi eliyle koymuştu, bu konuşması beni hırslandırmıştı. değil 7 metre 77 metre olsa kendim kazardım orayı. abimiz, yüzyıllar önce konulan değerli bi kişinin olduğunu söyledi bize. önceki gece araştırdığım hediye konusunu da es geçmedi, üçümüzün hayatını kurtaracak kadar malzeme olduğu söylüyordu, bu söylediklerini çok net söylemesi beni şaşırtsa da tüm konsantremi gömüye vermiştim. arabanın bagajından kazı aletlerini çıkardık, ben de üstüme liseden kalma, geceleri yatarken giydiğim kıyafetleri giydim. fıratla kazmaları elimize aldık ve erol abinin gösterdiği yerlere salladık.
    ···
  15. 15.
    +2 -1
    geceleri sadece kola içip levent yüksel dinliyordum. hayatımın en güzel yılında. 2011'de. sabah ezanıyla beraber yatış yapmıştım o gün. cuma gecesiydi hatta, bay tahmin'den de bi bölüm izlediğimi hatırlıyorum. o geceyi sabah ezanı eşliğinde balkonda sigara içerek tamamlamıştım. paran yok, sigarayı nerden buluyon demeyin zütler. geceleri pederin ceplere operasyon düzenliyordum. 3-4 sigara ve diğer gün için lazım olursa diye bozuk bir kaç lirayı portmantonun üzerine zulalıyordum. diğer gün öğlen 2 de anamın uğraşlarıyla uyandım, gittim banyoya el yüz yıkadım. kahvaltı yapmadım. bim'de kremalı bisküviler oluyor beyler, bilen bilir onları bi tabağa koydum, yanına da sabahtan kalan çayı ısıtıp, sözlüğe geçtim. 3 saat sonra yine dün akşamki gibi. dün pederin cebinden çarptığım son sigarayı da yaktım ekran karşısında. püfür püfür... yaktığım son kalitesiz sigaralardandı o sigara. şükürler olsun ki o günlerden sonra bir daha o gibik sigaradan içmek zorunda kalmadım.
    ···
  16. 16.
    +2 -1
    köyündeki evde tek başına çalıştığınız söyledi, evde lahit olduğundan çok emindi. neden bu kadar emin olduğunu sorduk, aydın'ın diğer ilçelerinden bu işlerle ilgilenen uzman kişiler getirmiş köy evine. onlar da burada lahit olduğu konusunda hemfikirlermiş. son iki gündür de durmadan erol abimiz kazıya gidiyormuş geceleri. fırat, amca zaten tüm gün evdesin, sabahları niye gitmiyorsun diye konuya giriş yaptı. evin yanındaki komşulardan korkuyormuş adam. her türlü şikayete karşın gececeleri sessizce işini yapıp geliyormuş.
    ···
  17. 17.
    +1 -1
    erol abi çukurdan çıkmadan önce arabanın torpidosundan ip ve yüzüğü getirmemi söyledi. hemen koşarak arabaya gittim, isteğini yerine getirdim. altını ipe bağladı ve çukura doğru sallandırdı, ip koyun ipiymiş ve sadece koyun ipinde geçerli oluyormuş bu durum. başka herhangi bir iple bunu yaparsanız sonuç alamazsınız. 20 cm lik ipi çukurun üstünde, yere değmeyecek ve sabit bi şekilde bekletti, ipin ucuna bağlı olan altın yüzük zaman geçtikçe inanılmaz bir hızla dönmeye başladı, sanki ipten kopacaktı, o dönüş hala ara ara aklıma gelir. toprağın altında ilahi bir güç olduğunu hissettim o vakit. bi anda tırsma geldi, fırat'ın gözler açıldı, erol abinin yüzünde bir gülümseme...

    beyler bu gecelik bu kadar yeter, yarın gece kaldığımızdan yerden devam ederiz. uykum da geldi zaten.
    biraz uzun soluklu olacak yazı.
    ···
  18. 18.
    +2
    bu konuyu dönüş yoluna saklamaya karar verdik, aldık elimize kazma kürekleri kazdıkça kazdık, soluksuz kazdık, artık bu kazı sayesinde pazılarım belirgin bi hale gelmişti. şu ana kadar kazandığım bi şey yoktu ama kaslarım iyice genişlemişti. çukura ilk baş ben girdim, yarım saatte bir yer değiştirdik erol'la. fırat'ın bu işten ayrılmasıyla kişi başına düşen kazma sürek sallama sayısı artımıştı ama olaya ben olumlu yönden bakıyordum, aşağıda değerli bi şey çıkardığımızda biz bunu başka birisiyle paylaşmayacaktık. ikimiz güle oynaya harcayacaktık parayı. iki üç saat olay yerinde çalıştıktan sonra evin odalarından birisine geçip yere sofra bezi serdik, yumurta, reçel falan yeyip az tv izledik, ev erol'a anadan babadan kalmaymış. en az ayda bi kez gelip burada mangal falan yapıyormuş, evde kimseler yaşamamasına rağmen ev gayet temiz ve bakımlıydı. az dinlendikten sonra tekrar çukurun yanına gittik, baya kazmıştık. artık hedefe 2-3 metre kaldığını düşünüyorduk, erol abi işe başlamadan aletleri alıp ölçüm yaptı, kazdığımız yerin sağ tarafını hedef gösterdi alet, biz bu hedefi zeytin dalı ve sigarayla da güçlendirdik, o bölgeye doğru kazmaya başlayacakken aniden yağmur bastırdı, evin kuruluğuna geçtik, yağmurun geçmesini bekledik ama boşa bekledik, yağmur her dakika şiddetini arttırmıştı. bize de ilçeye dönmekten başka çare kalmadı. çukurun üzerini tahta koyup, muşamba sererek su geçmesini engelledik, evlere geri döndük.
    ···
  19. 19.
    +1 -1
    fırat gavadı sesli olarak söylüyordu hayallerini, ağzında da sigara. dedim başlattırma hayaline, kaz şunu hacı. giderek hızı arttırdık, 4,5 metreye kısa sürede geldik, geldik gelmesi de enerji kalmadı. erol abi arabadan pidecide yaptığı yumurtalı pideleri çıkardı, uzun süre pide yememiş olmanın verdiği etkiyle daldım pideye. büyük ihtimalle kazı diğer güne kalacaktı, 2 saatte 3 metre kazıp, pekmezi akıtmıştık. 1 metre daha kazıp yatacaktık.

    beyler okuyan varsa ses versin.
    ···
  20. 20.
    +2
    beyler benim için uzun soluklu ve güzel bir hikaye oldu, sanırım 4 gecede bitirdim. bu tüm yazdıklarımla ilgili sorularınız veya merak ettiğiniz, aklınıza takılan bi yer varsa, define işleriyle merak ettiğiniz bi şey varsa, çekinmeden sorabilirsiniz.
    ···