/i/Tespit

  1. 1.
    +2
    soyu tükenmiş bir hayvan görmüş gibi seviniyorum
    ···
  1. 2.
    +5
    kaç tane soyu tükenmiş hayvan gördün aq
    ···
    1. 1.
      0
      tükenmişse suç bende mi ak
      ···
  2. 3.
    +1
    @2 yi ayakta alkışladim
    ···
  3. 4.
    0
    Ben de aynısını açık fikirli, toplum baskısını aşmış, geleneklere inanmayan erkek görünce hissediyorum
    ···
    1. 1.
      +1
      Öncelikle merhaba, ekşiden geliyorum. Muhabbetinize kulak misafiri oldum, bu konu hakkında benim de söylemek istediğim bir kaç husus var :*
      Ahlaki eylemin bir amacı var mıdır?
      Bu soruya filozoflar farklı cevaplar vermişlerdir.
      Ahlâkın amacını mutluluk - haz olarak açıklayan filozoflardan Epiküros’a göre mutluluk; yaşamdan “haz” alabilmektir. Haz, en yüksek iyidir.
      Ancak bu haz duyusal bir haz olmayıp, bedenin acılardan uzak olması, ruhun huzura kavuşmasıdır.
      “Fayda”yı ileri süren filozoflara göre mutluluk, insanın tutkularına engel olması, toplumun çıkarının kişisel çıkarlardan üstün tutulmasıdır.
      Kant’a göre ise ahlâki eylemin amacı mutluluk değil “ödev” olmalıdır. Ödev, iyiyi istemedir. Bunun gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesi önemli değildir.
      b. insan ahlâki eylemde bulunurken özgür müdür?
      Bazı filozoflar bu soruya birbirine karşıt iki cevap vermişlerdir. Bu cevaplar determinizm ve indeterminizm olarak iki grupta incelenebilmektedir. Otodeterminizm bu iki görüşü uzlaştıran üçüncü bir görüş olarak ortaya çıkmıştır.
      insanın eylemlerinde özgür olduğunu ya da olmadığını savunanlar kendilerine göre pgibolojik, sosyal, ahlâki ve hukuki kanıtlar ileri sürmektedirler.
      Eylemlerin özgür olduğunu (indeterminizm) savunan filozoflar, kişinin kararlarında tamamen özgür olduğunu ileri sürerler ve özgürlük için sınır tanımazlar.
      Eylemlerin özgür olmadığını (determinizm) savunanlar ise herşeyin önceden belirlenmiş olduğuna, insanın önceden belirlenmiş olanları hiçbir şekilde değiştiremeyeceğine inanırlar.
      Bunlara göre insan, rüzgarın önündeki yaprak gibidir. irade içten ve dıştan gelen etkenler tarafından belirlenir. insan karar alırken içinde bulunduğu koşulların etkisindedir. Bu koşullar serbest karar vermeyi önler.
      Ahlaki eylemlerin özgürlüğü konusunda bir başka yaklaşım, otodeterminizm (ahlaksal özerklik)tir. Bu yaklaşım, kişinin kendi ahlaki değerlerini oluşturabilme ve bu değerlere uyabilme özgürlüğünü varsayar. Burada kişinin bilinçli tercihleri öne çıkar. Bir bakıma determinizm ile indeterminizmi uzlaştırır.
      c. insan Neye Karşı Ahlaklıdır?
      Bu soruya bağlı olarak dört tür ahlaktan söz edilebilir:
      · Dine karşı ahlak: Dinin belirlediği kurallara uymak esastır. Kutsallara saygılı olmak gibi.
      · Doğaya karşı ahlak: insanın doğaya tepkilerinde kendini gösterir. Doğal varlıkları korumak gibi.
      · Bireysel ahlak: Bireylerin kendi öz güvenine karşı bakışında söz konusudur. Kimsenin haberi olmadığı halde çektiği kopya için, “kendimden utanıyorum” diyen birinin bu ifadesi, kendine karşı ahlaki durumunu ifade etmektedir.
      · Toplumsal ahlak: insanın diğer insanlarla ilişkilerinde ortaya çıkar. Başkalarının iyi niyetini kötüye kullanmada olduğu gibi.
      d. Ahlakın Kaynağı nedir?
      Bu konuda farklı görüşler vardır.
      · Ahlakın, dünyanın bir parçası olduğunu söyleyenler vardır.
      · Ahlakın doğa üstü bir varlıktan, örneğin dinden kaynaklandığını ileri sürenler vardır.
      · Ahlakı, insan zihninin bir ürünü sayanlar vardır.
      Tümünü Göster
      ···
    2. 2.
      0
      Ahlak Yargısını Diğer Yargı Türlerinden Ayıran Özellikler Nelerdir?
      · Ahlak yargıları, yapılması istenen bir eylemi bildirirler. Bunlar yaşama yönelik, olması gerekeni belirten yargılardır.
      · Ahlak yargıları değer içerdiğinden özneldir. “iyi” ve “kötü” gibi değerler ortaya koyarlar.
      · Ahlak yargıları değişkendir. Zamana ve mekana göre değişir. Herkes için değişmez yasalar ortaya koymaz.
      · Ahlak yargıları normatif (kural koyucu)dir. Yapılması ya da yapılmaması gerekeni belirtir. “Yalan söylemek kötüdür” gibi.
      Evrensel Bir Ahlâk Yasası Var Mıdır?
      Bu soru ahlak felsefesinin temel problem alanını ortaya koymaktadır ve kişi vicdanı karşısında evrensel bir ahlak yasasının olup olmadığını irdeler. Bu problem alanında iki farklı yaklaşım vardır: Evrensel ahlak yasasının varlığını reddedenler; evrensel ahlak yasasının varlığını kabul edenler.
      Evrensel Ahlâk Yasası Yoktur Diyenler
      Ahlaki eylem herşeyden önce kişinin iradesi ve vicdanı ile ilgilidir. Bu nedenle bireysel ve özneldir. Hedonizm, Faydacılık, Egoizm, Anarşizm gibi yaklaşımlar daha çok bireyi temele aldıklarından evrensel bir ahlâk yasasının olmadığını savunurlar.
      Haz Ahlakı
      Ahlaki eylemin değeri, eylemin sonucunda oluşan hazdan gelmektedir. Haz duygusu farklı derecelerde ve kişiye bağlı olduğundan, evrensel ahlak yasasını reddeder. Temsilcileri Aristippos ve Epiküros’dur.
      Aristippos için haz sağlayan şey iyidir, acı veren şey de kötüdür.
      Epiküros’a göre de hazlar, tüm insanların amaçladığı, yönelmek durumunda oldukları hedeftir.
      Fayda Ahlakı
      Bireye fayda sağlayan şeyler iyi, fayda sağlamayan şeyler kötüdür. Bu anlayış ahlaki eylemin sonucuna değer vermekte, ahlaki eylemin değerini onun vereceği sonuca bağlamaktadır. Faydayı ve başarıyı iyinin ölçütü sayan bu anlayışa göre de evrensel ahlak yasası yoktur.
      Bencillik (Egoizm)
      Bencillik, kişinin kendi benine ve çıkarlarına düşkünlük göstermesidir. Etik anlamda bencillik, kişinin tüm eylemlerinin ben sevgisiyle belirlendiğini, ahlaklılığın da kendini koruma güdüsünün dışa vurmasından başka bir şey olmadığını ileri sürer. Bu nedenle evrensel ahlak yasasının varlığını tanımaz.
      Bu anlayışın önde gelen temsilcisi Hobbes’tur. Ona göre insanı yönlendiren ve harekete geçiren iki önemli güdü; “ben sevgisi” ve “kendini koruma”dır. Hobbes, yaşamda her şeyden önemli ve değerli şey, olarak kişinin kendi başarısı ve mutluluğunu görür.
      Anarşizm
      Hukuk gibi ahlak da, insan özgürlüğünü kısıtlayan kurallardır. Bunlar olmadan insan kendini daha iyi gerçekleştirebilir, daha iyi yaşar. Önemli olan tek şey bireyin hak ve özgürlükleridir. Temsilcileri Proudhon ve Stirner’dir.
      Proudhon, insanların doğal durumlarının yapma kurumlarla zorlanmaması gerektiğini savunur. Baskıcı kurumların kaldırılmasının insanı mutlu edeceğini söyler.
      Stirner, bireyin kendisi dışında hiçbir şeye ve hiçbir kimseye karşı sorumluluk altında olmadığını savunur. “iyinin de, kötünün de benim için hiç bir anlamı yoktur” der. Ona göre insan eylemlerini haklı çıkaran şey, yalnızca kendi beninin gücüdür.
      Nihilizm
      Var olan görüşlere, değerlere, düzene karşı hiçbir ilke tanımayan yaklaşımdır. Temsilcisi Nietzsche’dir. Nietzsche, köle ahlakı olarak nitelediği geleneksel ahlak anlayışına karşı çıkarak, ahlak dışı bir öğreti kurmaya çalışmıştır. Ona göre yaşamın temel nedeni güçlü olma isteğidir. Mutluluk hazda değil, güçlü olmadadır.
      Öz Ahlakı
      Sartre’ın temsilciliğini yaptığı bu anlayışa göre, evrende kendi varlığını yaratan tek varlık insandır. insan değerlerini kendisi yaratır, yolunu kendisi seçer. Sartre’a göre genel bir ahlak yoktur; dünyada insana yol gösterecek bir işaret yoktur. insan özgürlüğe mahkumdur. Herkes kendi özünü kendi belirlemek zorundadır. insan karar verirken tek başınadır, tüm sorumluluklar onun omuzundadır.
      fb. Evrensel Ahlâk Yasası Vardır Diyenler
      Bazı düşünürlere göre ahlaki yasalar, nesnel olarak insanın dışında, ondan bağımsız biçimde vardır ve kendini bireye kabul ettirir. Ahlâk yasasının varlığını kabul eden filozoflara göre bu yasayı subjektif ve objektif özellikler belirlemektedir.
      Subjektif özellikleri savunan filozoflara göre, insanların ahlâki eylemlerinde kendilerine yol gösteren bir ahlâk yasası vardır. Ancak bu yasa Tanrı’dan ya da bir takım objektif değerlerden kaynaklanmaz. insandan bağımsız olmayan yasa, varlığını insanın öznel yaşamından alır ve karşısına, davranışlarını belirleyen bir buyruk biçiminde çıkar. “Dürüst ol”, “insanları sev” gibi.
      Bergson: Ona göre doğru bilginin ölçütü sezgidir. insan neyin iyi neyin kötü olacağını ancak sezgi ile kavrayabilir. insan, içinden gelen sezgiye uyarak hareket ederse (yoksula yardım edip etmeme gibi) iyi olanı, ahlaki olanı yapmış olur.
      Bentham ve Mill, görüşlerine esas olan faydayı bütün insanlık için, yani evrensel mutluluk olarak algılamışlardır. Herkes için iyi olanı yapmak, insanı mutluluğa zütürür. işte bu noktada haz, bireysel olmaktan çıkıp evrensel bir yasaya dönüşür.
      Mill: iyi ve kötünün ölçütü faydadır. iyinin ölçütü olan mutluluk, yalnızca eylemde bulunanın değil, ilgili herkesin mutluluğudur. Mill, çok sayıda insana en yüksek mutluluğu verebilmek ilkesini benimser. Böylece evrensel ahlak yasasının varlığını kabul eden Mill, bunu mutluluk gibi öznel bir ilkeye dayandırmış olmaktadır.
      Bentham: Yaşamda değerli olan şeyin haz olduğu görüşündedir. Ona göre en yüce haz, olabildiğince çok sayıda insana en yüksek düzeyde fayda sağlayan hazdır. Bu anlayışa göre insan yalnızca kendi hazzını ya da mutluluğunu değil, birlikte yaşadığı diğer insanların da yararını ve mutluluğunu düşünmelidir. O halde tek başına insan için değil, herkes için faydalı olan, yasa olarak kabul edilmelidir.
      Evrensel ahlak yasasını objektif özelliklerin belirlediğini savunan filozoflar, evrensel bir ahlâk yasasının varlığını kabul ederler. Ancak onlara göre bu yasa varlığını insandan, onun öznel yaşamından almamaktadır. Bu yasanın kaynağı insanın dışındadır ve o kendisini insana zorla kabul ettirir. Yani bu yasanın insandan bağımsız objektif bir temeli vardır.
      Sokrates: Ona göre tüm insanlara yol gösterecek objektif bir ahlak yasası vardır. insanın eylemlerini belirleyen bir takım temel normlar ve değerler vardır. Bu değerlerin kaynağı insanda değildir.
      insanın nasıl eylemde bulunacağına, bu değerler ışığında akıl karar vermelidir.
      Platon: Bir eylemin iyi ya da kötü olmasını, “iyi ideası”na uygun olup olmamasına bağlıyor. insanın en yüksek amacı, iyi ideası’na ulaşmaktır.
      Aristoteles: Aristoteles’e göre insan, mutluluğa ulaşmak için aşırı uçlardan kaçınmalı,
      orta yolu seçmelidir. Gözü kara ile korkaklık arasında orta yol olan cesareti, müsriflik ile cimrilik arasında orta yol olan cömertliği seçmelidir.
      Spinoza: Spinoza’da evrensel ahlak yasasını belirleyen en önemli öğe, insanın kendisinin de bir parçası olduğu doğa düzenidir. insan doğa yasasına uymalıdır. Onun yasasına uyan iyi, uymayan kötüdür. Ahlaki hayat aklın tutkulara karşı savaşıdır. Amacı da insanı özgür olma durumuna yükseltmektir. insanı tutkularından kurtaracak ve aklın öngördüğü yaşam biçimine ulaştıracak olan bilgidir. Bu bilgiyle donanmış olan kişi her şeyin Tanrı’nın özünden zorunlu olarak türemiş olduğunu anlar. insanın bundan sonra uyacağı ahlak yasası, bilgisini edindiği evrenin (Tanrı’nın) yasasıdır. Spinoza’da evren ve Tanrı birdir. (Panteist anlayış) Böylece ahlak yasası, insanın dışında objektif bir temele oturmuş olur.
      Kant: Ona göre bir eylem, “ödev” duygusundan dolayı gerçekleştirilmişse, ahlakidir.
      Kant’a göre bir eylemin gerisindeki ilke, eylemin kendisinden ve sonucundan daha önemlidir. Ödeve uygun davranmak, sağduyu sahibi herkes için yükümlülüktür. Ödevle aklın sesi dile getirilir. “Öyle davran ki, eylemine ölçü aldığın ilke, tüm insanlar için genel bir yasa haline gelebilsin” ilkesi onun evrensel ahlak anlayışını ortaya koymaktadır.
      insanlar, ahlak yasalarını tüm insanlar için geçerli olabilecek şekilde koydukları için evrensel ve mutlaktır.
      Tümünü Göster
      ···
      1. 1.
        0
        ironi mi yapıyorsun yoksa ekşideki deprem sonrası buraya gelen yazarlardanmısın ?
        ···
      2. 2.
        0
        Ciddili ekşici bu taşlayın
        ···
    3. 3.
      +2
      Ekşiden sonrasını okumadım UZA
      ···
    4. diğerleri 1