/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +14 -1
    Hemen hemen herkesin belli bir yaşında edindiği bir yarası vardır ve bütün hayatını bu yaranın üzerine kurar ve bunlar da dönüşerek bizi biz yapan şeyler haline gelir haksız mıyım? O yüzden insanları hiçbir zaman küçümsemeyin. Acılar,acılarla yarışmaz. Düştüğümüz çukur aynı çukur değil mi ? Uyuşan beyinlerimiz, atmayan kalplerimiz, özlediğimiz geçmişimiz bir değil mi?

    Onu sizlere anlatmaya çalışmamın nedeni onu unutmak istiyor olmam -Küçük Prens

    Artık anlatmanın zamanı geldi diye düşünüyorum. Kimseye anlatmadığım veya kısmen anlattığım ne var ne yok burada sizlere anlatacağım. Mutlaka kendinizden bir parça bulabilir ya da ders çıkartabilirsiniz. Biraz hüzün, biraz nefret ve bolca kırgınlık.

    En sevdiğim ve değer verdiğim şarkıyı da buraya bırakayım: https://www.youtube.com/watch?v=GzKFEx-wsJo

    Yıllar sonra gelen edit: Hikayenin devdıbını yazmıcam. Ama en son iki yaz önce birlikte bi cluba gittik ve gece boyu seviştik. Sonra yine uzun zaman görüşmedik. Geçtiğimiz yaz son model bmw520 ile aldım gezindik falan evine attım. Ağzının suyu baya bi aktı. Aşık değilmişim sadece elde edemediğim için çekici gelmiş bana. Aşk diye bi ton satır bir şeyler karalamışız. O zamanki benin aklını gibiyim. Amk andavalı gece gece uyumayıp bunları yazmış.

    Son edit: kızlara it gibi davranın kazanan taraf siz olun. Bi de kariyerinize ve hayatınıza önem verin bi kız veya arkadaşınız için bunları yakmayın. ilerde aşktır dostluktur olayları yalan oluyor. Tek gerçek şey para. Hadi eyvallah beyler. Çükünüzü yerim.
    ···
  2. 2.
    +9
    Tabi önce kendimden, ailemden, yaşadığım şehirden ve çevremden bahsedersem daha iyi olur. Sonuçta hikayenin devdıbını ilgilendiriyor. Bana gelirsek 1.78 boyunda, kıvırcık saçlı, yeşil gözlü bir kardeşinizim.

    Ailemden bahsedecek olursak; annem ve babam ikisi de öğretmen bir de küçük erkek kardeşim var o da ortaokula gidiyor.
    Not: Memur çocuğu olmak zor beyler.

    Yaşadığım yere geldi sıra. Kuşadası'nda yaşıyorum. Bilenler bilir egede Aydın iline bağlı deniz kıyısında küçük hoş bir şehir. Tabi ki dışarıdan güzel görünüyor. 3-5 gün tatile gel deniz kum güneş eğlence sonra çık git. Ama içine girdikçe tak çukuruna gidiyorsunuz. Doğduğumdan beri olduğumdan dolayıdır her şeyini bilirim. Küçük olduğu için ister istemez her ortama dahil oluyorsun herkesi tanıyorsun ve binliği öğreniyorsun. Dedim ya küçük yer herkes herkesi tanıyor. Kardeş ayağı züt ayağı çoktur burada. Bugün çıktığın kız yarın kardeşim dediğin adamın koynunun altında olabilir. Veya dün yenge dediğin kızla yarın aynı yatakta olabilirsin. Buraya göre normal şeyler. Ama bunlarında bir bedeli vardı tabi ki biz gençlerin arasında. Az kavga etmedik. Neyse en azından ben öyle çok o işlere girmezdim o tür bir insan değilim ve çevremdeki insanlarda öyle değil ama ister istemez seni çekiyor bu çukur.

    Ama kısacası yazın deniz, kum güneş, eğlence; kışın bomboş sokaklar, hüzün, kasvet.
    ···
  3. 3.
    +8
    Evet beyler hayat startını insanlara farklı zamanlarda verir değil mi? Yani bazınızın hayatı 20sinde başladı bazınızın 5 yaşında bazınızın hayatı belkide hala başlamadı. Anlatabiliyor muyum ?

    Birazda hayatımın en güzel dönemi olan ve hayatımın başlamadığı çocukluğumdan bahsedeyim. Çocukluğum gerçekten hayatımda tek mutlu olduğum dönemdi. ilkokuldayken babam Otelcilik Lisesinin müdür yardımcısıydı. Lisenin uygulama oteli var. Denize sıfır büyük ve o döneme göre lüks bir otel. Orda babamın öğretmen arkadaşlarının çocuklarından üç tane dost edindim; Beyza, Orçun, Mehmet. Yazları otel bizimdi zaten. Biz çocuklar için yapılmış gibiydi. Sabahın sekizinde babamla otele gelirdim Beyza, Orçun, Mehmeti alır ilk önce kahvaltı ederdik denize karşı. Evde yemek yemeyen ben orda her şeyi yiyordum. Farklı geliyordu çünkü değişik ortamdı o zamanlar benim için. Ayrıca açık büfede çok güzel şeyler vardı.
    -Tabi bedavaya yapmıyordum bunu. Babam her sezon başı tüm personeli toplar "Bu benim oğlum, bir bardak su bile içse benim hesabına yazılacak ve ben onu kuruşu kuruşuna kadar ödeyeceğim. Her seyden haberim olucak. Oğlum için ayrıcalık yapılmasını istemiyorum." derdi.-
    Hem o rahat olurdu hem ben rahat olurdum.
    ···
  4. 4.
    +8
    Sabah kahvaltıyı yapar inerdik havuz başına, atardık havluyu şezlonga, gecerdik havuzun kenarına ayağımızı batırır soğukluğunu ölçerdik. Soğuksa birbirimizi atmayı denerdik değilse direk atlardık. Tabi deniz çocuğuyuz hepimiz bebeklikten öğrendik yüzmeyi balık gibiyiz suda. Türlü oyunlar oynardık öğlene kadar. Sonra öğlen yemeği için yine restauranta gider yemeğimizi yerdik. Bu bazen yörük çadırında gözleme bazende havuz başındaki bardan hamburger olabilirdi. Ondan sonra fitnessa gider orda langırt ve bilardo atardık. Havuz başı animasyon oyunları olur, onlara katılırdık. Öyle böyle derken akşam üzeri 7 olurdu saat havuz kapanırdı koşarak otelin plajina inerdik. Çünkü bu saatler denizde dalgaların en yoğun ve en yüksek olduğu saatlerdi. Gider orda bi de dalgalarla eglenirdik. Akşam olur yine bir yemek ardından canlı müzik başlardı. Bizde otelden çıkar okul kampüsü içinde lojmandaki diğer arkadaşlarla saklambaç oynardık. Gecenin o karanlığında korkarak oynamak daha bir zevkli olurdu. Sonra babam beni bırakırdı eve kendisi dönerdi.
    -Aslında benim açımdan eğlenceliydi otel işi ama babamı çok bağlıyordu. Ailesini göremiyordu o yüzden 5 sene sonra ayrıldı o okuldan ve otelden.-
    Gel zaman git zaman hayatımdaki en güzel yaz aylarını yaşadım. Ve sonucunda sağlam bir dost edindim. Kışın okula gidip gelmekten başka bir şey yapmıyordum. Çocukluğumda böyle geçti. Tabi şanslıydım kimisine göre ki şükür gerçekten güzel bir çocukluk yaşadım. Sonra da ortaokula geçtim, hayatımı tamamen değiştirecek günlere adım adım yaklaşıyordum. Tabi fark etmeden
    ···
  5. 5.
    +7
    Neyse beyler devam ediyorum. Damla beni tanıştırmakta geç kalmadı tabi deniz kızıyla. ismini söylerken ses tonunu ilk defa duymuştum. Yalanım yok beyler hala da onun üstende daha güzel bir ses tonu duymadım. Hareketleri çok doğal ve çok içtendi. Yürüyüşü, sallanışı, saçlarını savuruşu, konuşması, gülümsemesi, gülmesi. Hepsi apayrı bir dünyaydı resmen ve hepsinin içinde kayboluyordum. Belki 10-15 saniyelik eylemlerden ibaretti bunlar ama bana bir asır gibi geliyordu. O an sadece durup onu izlemek istiyordum. O yasta bu kadar içten ve saf bir kızı görüp onu içinde yasamak kimseye denk gelmez gibime geliyor. şanslıydım ki denk geldim. iyi ki de denk geldim. Dolaştık, sohbet ettik sonra ilk onu evine bıraktık. Artık oturduğu apartmanı biliyordum. Kuşadası'nın küçüklüğünden bahsetmiştim herkes herkesi tanır demiştim nasıl oldu da aynı mahalledeki kızla hiç denk gelmemiştim. Apartmanın önünden ayrıldık yokuşu çıkıyorduk balkondan damla diye seslendi deniz kızı ve dönüp ona baktığımızda el salladı ve içeri girdi. Oradan damlayı evine bıraktım ve kendi evime doğru yürümeye başladım. Yürürken "acaba" dedim, "acaba bir yaz sabahında perdenin arasından sızan güneş yüzüne vurduğunda onu saatlerce izleyebilecek miyim?" işte bunun cevabını hala daha hiç bilmiyorum. Eve geldim hemen damlaya mesaj attım "Kız çok hoş ve tatlıymış" diye. "Evet öyle, istiyorsan ayarlayabilirim" cevabini aldığımda havalara uçuyordum ama bana bakmaz düşüncesiyle "gerek yok ya içimden geldiği için söyledim" diye cevap verdim. Daha sonrasında biraz daha sohbet ettik sonra kapattım. -Konuşma dediğimde facebook üzerinden yapılıyor o zamanlar whatsapp nerde?-
    ···
  6. 6.
    +6
    ilk görüşte aşka inanır mısınız? Ya da daha basiti Aşka inanır mısınız? bilmiyorum ama beyler ben o günden beri inanıyorum, her ikisine de en içten duygularımla inanıyorum. Bunun bir aşk olduğunu biliyorum ve en derinlerimde hissediyorum. Diğer bildiğim şey ise bu duygunun en saf halini zarar görmemiş halini o gece orada onda kullanmış olduğum. O kadar saf ki ona olan duygum üstünden yıllar geçmesine rağmen hala ona karşı kalbim ilk gün ki gibi atmakta. En derinlerde saklanan bir duygunun belli olmayan bir zamanda çıkıp sizin hayatınıza yön vermesi sizce de garip değil mi? Düşünelim beyler bir seçim yapmazsanız, önünüzdeki tüm seçenekler olanaklıdır ama bir seçeneği seçtiyseniz diğer seçenekler sizin için bir imkansızlığa doğru gitmiştir. Ama bu duygunun ne zaman size geleceğini seçme hakkınız yok. Bu duygunun kime karşı oluşacağını seçme hakkınız yok. Bu duygu her şeyi imkansız ve olanaksız kılıyor. O zaman bu duygu bir yandan evrende ki en değerli varlık olup bir yanda da en bin varlık olma rolüne sahip midir? O yüzdendir ki acıların çoğu bunun üzerinden çıkar. O yüzdendir ki bunca şiir, roman, tiyatro vs bunun üstüne yazılır. Aşk farklı bir şey beyler değerini bilin ve samimiyetime inanın lütfen.
    ···
  7. 7.
    +6
    Şarkımız gelsin: https://www.youtube.com/w...glNM&feature=youtu.be

    2 Kasım Gecesi

    Damla mesaj attı "Müsaitsen mahalleye insene parkta oturalım biraz." diye. Bende "iniyorum beş dakikaya" dedim ve indim. Gecenin bu saatinde geldiyse sağlam derdi vardır diyorum kendi kendime, üzülüyorum. Bu saatte bu kadar üzüldüğü ne olabilir diye bir yandan merak ediyorum ve hemen yardim etmek istiyordum. Hızlı adımlarla olduğu yere doğru yürüdüm. Damla kaldırımda oturuyordu karşısında da bir kız vardi gülüşüyorlardı. Garipsedim bir derdinin olmadıgını anlamak çokta zor olmadı ve yürümeye devam ettim. Yanlarına gittiğimde ilk önce Damlaya selam verdim sonra kıza baktım.

    Üstünde pijama vardi, onun üstünde de örgü hırka. Yüzünde hiç makyaj yoktu ve o onların içinde o kadar güzel gözüküyordu ki. Onun en saf halini görmüştüm. Bir kızın en saf halini görmüştüm. Saf olmaları çıplakla alakalı olmadığını o zaman anladım beyler. En temiz, en güzel, en narin haliyle karşı karşıyaydım. Rüzgarda savrulan dalgalı saçlarının yüzüne gelişini, o kaşlarının kirpikleriyle ettiği dansı bir izleseydiniz; dudaklarının yapısını, gökyüzü gibi bakan kahverengi gözlerini, tatlı narin burnunu ve bunların hep birlikte hareket ederek mimiklerinin en güzel şekilde dışa yansıtılmasını bir görseydiniz keşke. Peki bunların her bir zerresini kıskanıyorken mest olan bakışlarım bir daha neyi böylesine hayranlıkla seyredebilme cüretini gösterebilecekti ki? Tam bir deniz kızını andırıyordu. Poseidon'un bir armağanı gibiydi bana. Hayatım bu büyüye hazır mıydı? Zaten başımıza ne geldiyse zamansızlıktan gelmemiş miydi? Gerçi Zamanı kim okşayabilirdi ki?
    ···
  8. 8.
    +6
    Bir anda bana döndü ve "Okudum" dedi. Salağa yatıp "Neyi okudun?" diye cevapladım. "Damlaya benim hakkımda yazdığın şeyleri okudum, onun hesabındaydım" dedi. Bir şey söyleyemedim. Sadece gülmekle yetindim. Tabi içimde iç organlarım tarafından çığlıklar kopuyor mutluluktan kalbim beynime tecavüz ediyordu o yüzden dışarı vurduğum tek şey gülümsemek oldu. O da gülümsedi ve sonra girdi kolumun altına öyle oturmaya devam ettik. ilk defa orada sarıldık beyler, ilk defa oradan çıktıktan sonra el ele tutuştuk. Tarihe gelirsek; Tarih 6 Kasım. -Ayrıca bu tarihte Deniz Kızıyla bir ilişkiye başlamamız ve Fenerbahçenin bir tarih yazması bana çifte bayram tadındaydı.- Çıkışta eve gitmek için yürüyoruz çarşıya yaklaşırken elimi bıraktı yavaştan "Ne oldu?" dediğimde "Abim buralarda oluyor genellikle şimdi böyle görmesin" dedi. O duygunun gözünü seviyim beyler bir kez yaşayın. Yalan yok bende de biraz tırsma oldu ama onun yanında daha çok mutluluk hakimdi. Küçük bir şeymiş gibi gözükse de benim açımdan çok fazla şey ifade etmişti ve hala daha öyle.
    ···
  9. 9.
    +6
    Okul başladı her zaman ki gibi gırgır şamata, yükselen ergenlik hormonlarını tavan yaptığı için karı kız gibi türlü şeylerle vakit geçiriyorduk. Damla diye değer verdiğim bir arkadaşım vardi okulda. 6 sınıfta tanıdım onu; "Sınıfa yeni bir kız geldi güzelmiş diyorlar" cümlesini duyunca koşturduk tabi sınıfa. Ergenliğin başlangıcındayız kız lafı duyunca zaten düz duvara tırmanıyorsun o zaman. Gittik tanıştık, biraz ürkek bakıyordu bize. Belli yabancılık çekiyordu ki normaldi. Hemen kızlar sıcakkanlılıkla kaynaştılar tabi bizde sıcak* olmayı ihmal etmedik. Ben onu tanıdım o beni tanıdı. Bir çok yönden birbirimize uyuyorduk. Öyle böyle derken bu zamana kadar geldi arkadaşlığımız.
    ···
  10. 10.
    +6
    Geçirdiğim bir kaza sonucu elim kesilmişti ve işi bırakmıştım evde tüm gün sabahtan akşama kadar yatıyordum. Dışarı çıkasım gelmiyordu. Eğlenesim gelmiyordu. Kendimi tamamen soyutlamıştım her şeyden. Bazen yine arkadaşlarla burada "Sote" dediğimiz yere gider bira içerdik. -denize sıfır yer işte- Birayı sevin beyler bira içmek güzeldir. Kendimi sözlüğe, müziğe vermiştim ama bir yerden sonra da sıkmaya başlıyordu. Yüzmeye ve basketbola geri dönmeye karar verdim. Hem stres atar hemde adam akıllı vücut yapardım biraz. Günler öyle ilerlerken yaz bitiyordu. Sade, eğlencesiz ve saçma bir yaz geçirmiştim. Okul başlamıştı artık her gün Deniz Kızının görüyordum. Her sabah onunla başlıyordum güne ama Günaydın diyemiyordum. Koridorda yürürken yüzlerimizi çeviriyorduk birbirimize selamlaşmıyorduk. Arada bir muhabbet ettiğimiz oluyordu tabi de çokta umutlanacağım şeyler değildi benim için. Öyle olması gerekiyordu zaten umutlanmamalıydım çünkü umutlandığımda ve gerçekleşmediğinde daha çok üzülücektim.
    ···
  11. 11.
    +6
    Neyse 7 sinif bitti 8. sınıfa geçicez. icimizde de bu sefer okulun en buyugu olma artisligi var arkadaşlarla hazırlanmışız hep bu zaman icin, diyoruz okul bizim artık. zaten okulda hatrı sayılır kişilerden oluşuyordu arkadaş grubumum. Her ortama girerdik nerdeyse. O yaşta yazın geceleri clublara barlara girerdik yanımızda kızlarla. Parayı görünce yaşa bakmıyorlar tabi. Eğlenceli bir yaz tatili geçirmiştim ve sonunda 8. sınıf geldi. Gelmez olaydı. Nerden bilebilirdim ki hayatımı baştan sona değiştirip gibicek bir sene olacağını?
    ···
  12. 12.
    +6
    Minibüse binmek için yürüyoruz peder aradı "Nerdesin, ne yapıyorsun?" diye sordu. "Kız arkadaşımın doğum günündeyim birazdan eve geçeceğim" dedim. Kız arkadaşım kelimelerini duyunca bizimkiler sorguya çekti tabi beni. Aileme ilk ve son kez o gece bir kız arkadaşımdan bahsettim o da deniz kızıydı.

    Sonrasında ondan başka hiçbir kızdan bahsetmedim aileme. Kimseyi o mertebeye getiremedim, ona layık görmedim. Göremezdim zaten. En çok değer verdiğim kişilere, sadece onu anlatabilmeliydim başkası olamazdı. Ona layık görseydim diğer kızları ayıp olurdu deniz kızına diğerlerinden bir farkı kalmazdı. Bir yandan da korktum, deniz kızını olduğu yerden başka bir yere göndermeye korktum. Bir başkasını onun yerine getirirsem ne yapacaktım? Peki bir başkası o yere layık olmasaydı ve deniz kızını tekrar oraya koymak için geç olsaydı ne olurdu? O yüzden sadece en derinlerimde sevdiğim kişinin yeri olarak kalmalıydı orası

    Evine bırakırken onu koklayarak öptüm ve sıkı sıkı sarıldım. Bir şekilde bende eve gittim. Gerçekten nasıl gittiğimi hatırlamıyorum mutluluktan sarhoş olmuş gibiydim. Eve gidip yatağa yatıp olanları düşündüm. Bir anda saniyelik gelişmiş olaylardı. Planlasan anca bu kadar denk gelebilirdi her şey. Ama tesadüf olmaması da imkansızdı. Bunları düşünürken salak salak sırıtmakta ortamın gerektirdiği bir şey oldu tabi. Mesajlaşıyorduk ve uyurken "Rüyanda beni gör" demesi uyumam için bir nedendi. Sabah kalktığımda ise ondan gelen bir "Günaydın" mesajı güne en güzel şekilde başlamamın sebebiydi.
    ···
  13. 13.
    +5
    Erkek arkadaşı vardı hala. Mutluydu, yüzü gülüyordu. Gözlerinin içini başkası için gülüyordu. Gülümsemeleri başkasını mutlu ediyordu artık. Her şeye rağmen takmamaya çalışıyordum. Tek avantajım ayda en fazla iki ya da üç kere görmem oluyordu. Okuldaki gibi her gün görmüyordum. Neyse yaz tatili olduğu için yine aile toplantısı zamanı geldi. Gittik memlekete kuzenlerle vakit geçiriyoruz dedik ulan iki karı kız düşürelim keyfimiz yerine gelsin. ikişerli gruplara ayrılıyoruz ve ava çıkıyoruz. Planımızda "ikili veya daha fazla kız grubu gören direk gidip tanışıyor konuşuyor. Muhabbeti ilerletiyor sonra onlarından arkadaşlarından yaralanarak tüm grup kızları kapıyoruz." ilk başlarda gerek utangaçlık gerek kriterlere uyamayan kızlar yüzünden biraz çalkantıya gidiyor gibi olsa da bir çok reddedilmeden sonra sonunda bir grup kız bulduk. Tabi gözüme hemen beyaz tenli olan kız çarpmıştı. Bizimkilerle de konuştuktan sonra onunla takılacak olan bendim. Tanıştık ismi damlaydı. Beyaz teni ve kumral saçlarıyla gruptaki en güzel kızlardan bir tanesiydi. Sohbet sırasında Kuşadası'ndan geldiğimi söyledikten sonra o da Kuşadası'nda yazlıklarının olduğunu bir hafta sonra oraya gideceklerinden bahsetti. Onlardan iki üç gün öncede ben gidiyordum Kuşadası'na. Aslında güzel bir fırsattı benim için tabi değerlendirebilirsem.
    ···
  14. 14.
    +5
    iş+derbi olunca gelemedim beyler kusura bakmayın başlıyorum şimdi
    ···
  15. 15.
    +5
    Şarkımız gelsin: https://www.youtube.com/w...R1wg&feature=youtu.be

    Okul yine bitmiş yaz tatiline girmiştik. Ondan uzaklaştığım için bir yandan seviniyordum bir yandan üzülüyordum. Her sabah onun gülen yüzünü görmek elbette çok güzel bir şeydi ama yüzünü güldüren başka birisi olduğunu bilmek en berbat duyguydu. Bu yaz tek yapacağım şey günleri kendi açımdan değerlendirmek olacaktı. Sadece eğlenecektim, başka da hiçbir şeyi gibime takmayacaktım. Arkadaşlarla sabahları deniz havuza gider akşamları da dışarı çıkar barlara gece kulüplerine giderdik. Tek derdimiz eglenceydi, eğleniyorduk ve bu bize fazlasıyla yetiyordu. Sonra bir gün babaların üniversite sınıfı Kuşadası'nda buluşmak için karar aldı. Hepsi turizm sektorunde olduğu icin nerdeyse çoğunluğu Kuşadası'ndaydı. Şehir dışından üc dört kişi geldi. Ama benim en çok dikkatimi çeken aile Ankaradan gelenler olmuştu. Bunları hatırlıyordum daha önceden de gelmişlerdi buraya, babamın otelde müdür yardımcısı oldugu zamanlar. Kızları vardı benimle yaşıttı hatırladığım kadarıyla küçükken hoslanmıştım ondan, beyaz tenli kumral dalgalı saçlıydı. Ama bunlar küçüklükte kalmıştı tabi. Gece yola çıkmışlar sabah burdaydılar. ilk olarak bize uğradılar.
    ···
  16. 16.
    +5
    Yine okul çıkışları geçip bankımıza oturuyoruz sohbet ediyoruz. Bir gün onların apartmanının orada ki parka gittik ve oturduk "Biraz bekler misin evden bir şey getiricem" dedi. Geldiğinde elinde siyah bir kutu vardi ve açtı gösterdi içini. Kutunun için kağıtlarla doluydu. Üstünde benim adımın yazılı olduğu güzel kağıtlar, bana yazdığı notlar, sevgisini dile getirdiği paragraflarla dolu bir sürü kağıt. Çok güzellerdi. Bana elinden geldiğince değerli ve manevi bir şeyler yapmıştı. Benim için şu ana kadar gördüğüm bana yapılmış en büyük şeylerden bir tanesiydi. Sonra Sana da vericem bu notlardan. Camdan atıcam dedi. Ertesi gün pencereden atmayı düşündü ama yağmur yağdığı için inip kendi verdi. ilk verdiği özenerek yazdığı bir mektuptu. Özet geçecek olursak mektupta beni ne kadar çok sevdiğini, ilk ve son aşkı olduğumu, olur da ayrılırsak hayatına kimsenin girmeyeceğini ve her zaman beni seveceği yazıyordu. -isteyen olursa caps atarım beyler.- Dediğim gibi şu yaşıma kadar aldığım en büyük manevi değere sahip şeylerden bir tanesiydi. Ayrıca o kağıtları saklamak için bende bir siyah kutu aldım ve hala benim siyah kutumda duruyor bana verdiği kağıtlar. Bunca seneden sonra atmadım, atamadım, ki zaten atamazdım. Anılarımın manevi bir hatırlatıcısı olarak benim en özel kutumda saklı kalmalı.
    ···
  17. 17.
    +5
    Anılar sizce de çok garip değil mi? Anlar zamanın en küçük yapı taşıyken birleşince hayatımızı oluşturuyorlar. Ve biz bunları iyi, kötü diye ayırarak belli bir kısmından anı olarak bahsediyoruz. Hayatımızı yönlendiren şeyler geçmiş zamanın en küçük biriminden oluşuyor ve o en küçük birim önümüze bir sürü seçenek sunuyor biz o seçeneklerden bir tanesinin içine girdiğimiz anda, o seçenek o an bizde ileride hatırlanacak anıyı oluşturuyor. Yine garip bir paradoks değil mi? Unutmamalıyız ki hayatımızı giben bu paradoksu yönlendirmekte bizim elimizde. Size burada amacım yaşamı, yaşamayı sorgulatmak değil. Tek demek istediğim şu an elinizde olan şeylere sıkıca sarılmanız ve bırakmamanız. Seviyorsanız gidip şu an söyleyin. Şu anın kıymetini bilin. Gelecekte yanınızda olmayabilirler. Üşengeçlikten veya korkunuzdan dolayı geleceğe ertelediğiniz planlarınız için gereken şeyler gelecekte elinizde olmayabilirler. Gidin şu an söylemek istediklerinizi söyleyin, yapmak istediklerinizi yapın. Şu an söyleyemezseniz yarın söyleyebilecek misiniz? Geleceğinizi şu an değiştirebilirsiniz.
    ···
  18. 18.
    +5
    Şarkımız gelsin: https://www.youtube.com/watch?v=XaSVkb_XLt4

    Tabi göründüğü üzere birbirimize çok değer veriyoruz, gayet güzel gidiyor ilişkimiz. Yani en azından ben öyle sanıyormuşum. 14 Şubata bir hafta kalmıştı heyecanlıydım ta ki o mesajı görene kadar. Deniz kızından mesaj gelmişti heyecanlı heyecanlı açtım mesajı ve aynen şöyle yazıyordu "Ayrılalım". Boğazım düğümlenmişti nefes alamıyordum. Mesajı tekrar tekrar okuyor ve anlamaya çalışıyordum. Böyle sevmenin üstüne bu kadar değerin üstüne nasıl olabilirdi? Tekrar aynı şeyler olamazdı bunu tekrar kaldırabileceğimi düşünemiyordum. Soğuk soğuk terler akmaya başlarken sadece "Tamam" yazabilmiştim. Sonra düşündüm kendi kendime bir nedeni olmalıydı, elbet bir nedeni olmalıydı. Onu kırdığım bir durumun olup olamayacağını düşündüm. Olması imkansızdı çünkü onu kırmamak için elimden geleni yapıyordum. O yüzden öyle bir olayda yoktu ortada ki zaten olsaydı direk ayrılma yolunu seçmezdi gelir benimle konuşur hallederdik. Bunların üstüne "Neden?" diye sordum. Şu ana kadar sayılı pişmanlıklarımdan birisi de o oldu. Çünkü aldığım "Artık sevmiyorum seni" mesajı beni bitkisel hayata geçirirken tek işlevsel olan beynimde kafamdaki düşüncelerin yarattığı fırtınada kaybolmuştu. Yanıtlanmış en büyük sorumun cevabı kafamda oluşan tüm sorularımın cevabı olma seviyesine gelmişti.
    ···
  19. 19.
    +5
    Yaz yaklaşıyor, günler uzuyor ve geçmek bilmiyordu. Sonunda okul bitti tatile girdik bende bir işe girdim. işteyken kafam dağılıyordu çok fazla aklıma gelmiyordu ama akşam aklımda gitmek bilmiyordu. Ara sıra çarşıda görüyordum onu küçük şehrin azizliği tabi o günler sabahları da aklımı daha fazla meşgul ediyordu. izin aldım iş yerimden iki haftalığına memlekete gittim. Her yaz aile toplantısı olurdu herkes gelirdi oralardan buralardan. Çok güzel bir şeydi. Teyzemler gelmiş yanlarında arkadaşlarını da getirmişlerdi tatil amaçlı. Benim yaşımda bir kızı vardı. Adı Eylüldü, dışardan baktığımda bakımlı hoş bir kız olarak gözüküyordu. Tabi deniz kızından daha güzel değildi veya o kızı böyle görmem deniz kızının artık sevmediğim anldıbına gelmiyordu. Ufak ufak olan sohbetlerimiz derinleşiyor git gide yaklaşıyorduk birbirimize. Kafa dağıtma amacıyla takılıyordum ama kendimi aynı zamanda geride tutuyordum. Kendimi geride tutma işini çok beceremedim galiba ki kız daha fazla yaklaştı bana. Çıkıp geziyor kafa dağıtıyordum bende. içimde ona karşı en ufak bir duygu yoktu. Ki sanırsam o da bana karşı bir şey hissetmiyordu. Zaten aramızda resmiyete dökülmüş bir şey yoktu sadece eğleniyorduk o da bunu biliyordu. Bir gece kuzenler falan toplandık herkesin geldiği bir gün, içkimizi aldık geçtik eve güzelce eğlendik. Tabi o geceyi golle süslemeyi de es geçmedim. Sonuçta insanların temel ihtiyaçlarından birisiydi ve ikimizinde amacı belliydi. Sadece görevimizi yerine getirdik diyelim. Yine de içimde burukluk oluşmuştu. Komik gelebilir ama ihanet etmiş gibi hissediyordum. Bir kaç gün sonra gittiler zaten bizde biraz daha kalıp Kuşadası'na geri döndük.
    ···
  20. 20.
    +5
    Geldiklerinde ben uyuyordum. Annem onları içeri aldıktan sonra beni uyandırdı. Hemen kalkıp elimi yüzümü yıkadım kendime çeki düzen verdim çünkü hissediyordum ki güzel biriyle tanışacaktım biraz sonra. Onların yanına geçtim hoşgeldiniz falan muhabbetinden sonra gözlerim onu aradı. ilk önce gelmediğini düşünüp hayal kırıklığına uğradım. Sonradan laf arasından öğrendim ki yorgun oldugu için içeride kardeşimin odasına geçip hemen uyumuş. Güzel bir kahvaltı yapıldı. Muhabbet beni sıkınca odama doğru geçtim. Geçerken kardeşimin odasının kapısı kapalı olduğu için göremedim onu. Onun üzüntüsüyle oturdum bilgisayarla ilgileniyordum. Baya bi zaman geçirdikten sonra kardesimin kapısı açıldı. Odamın kapısı direk kardeşimin odasına bakıyor bilgisayar masamda koridora bakıyor. Kapıdan çıktığını hissettim Kafanı oraya dogru çevirdim. O da benim gibi büyümüş, olgunlaşmıştı. Sarı saçlı, beyaz tenli, renkli gözlüydü ve vücut hatları çok güzeldi bunun sebebide baya uzun zamandır anadolu ateşinde dans ediyor ve yüzüyor olmasıydı. -konuşma sırasında öğrendiklerimi üstüne- Tam olarak bir bal hatun diyebilir miydim peki? Belki evet belki hayır. Çünkü deniz kızım varken bal hatunun çokta bir yeri yoktu bende. Sadece bir zaaf oldugunu biliyordum farkındaydım ama yine de kendimi geri çekmekte zorlanıyordum. Sadece bu zaafım beni o an ele geçirmişti. Gülümseyerek "Günaydın" dedi güzel bir ses tonuyla. Bende aynı şekilde cevap verdim. Sonrasında lavabonun yerini sordu gösterdim sonrada sokarım bilgisayarına diyerek kapatıp direk salona geçtim. Sonrasında o da geldi ilk once aileler sonra da kendi aramızda muhabbet etmeye başladık. Eski günlerde yaptıklarımızdan bahsettik ilk başta çünkü birbirimize dair hatırladığımız tek şeylerdi. Sonrasında laf lafı açtı zaten samimiyetimiz kolayca ilerlemişti. içimi garip bir duygu kaplamaya başlamıştı.
    ···