/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 75.
    -6
    Ne seni kırmaya veya ozguvenini parcalamaya niyetim var. Ölen arkadasin icin yas tutuyorsun ardindan sevgilisiyle birlikte yaptiklarina bak, o uzuntu ve cokus nedeninin temeli arkadasinin olumune yaptigin kalleslikten ote bisey degil. Sozu uzatmiyacagim seni daha kotu etmek istemem. Sarhosken bile oyle soz soylemissin olum senin serefini dostlugunu haysiyetini gibeyim ya daha ne diyim aq
    ···
    1. 1.
      +1 -1
      Kaan, sen misin :/
      ···
  2. 74.
    0
    Gece gece ağlattın bizi :/
    ···
  3. 73.
    +20
    Çok teşekkür ederim okuduğunuz için. Kısa kestim, 3-4 sayfa sürdü kusura bakmayın. Okuyanları süründürmeden, sıkmadan net bir şekilde anlatmak istedim. Şimdi "bestseller yazdın sanki pekekent triplere bak" diyebilirsiniz ama ben bunu iki sebepten ötürü yazdım; birincisi tanıdığım kimseye anlatamadığım için, ikincisi de depresyonda olan, intiharı düşünen kardeşlerim varsa okusun ve her sıkıntının elbet geçtiğini görsün diye.
    ···
    1. 1.
      0
      bu sıkıntı geçince de yenileri gelicek ama
      ···
      1. 1.
        +1
        git öl mk o zaman dert olmadan olmaz yaşadığın sıkıntılar dertler kadar olgunsundur bu hayatta
        ···
  4. 72.
    +2
    kitap çıkar almazsam şerefsizim kardeşim yeminle ağlama noktasına geldim sigaralarda kesmedi beni yazdıkların saolsun, yaşadıkların ve anlatma şeklin bitirdi açık açık söylüyorum en son geçen yaz okumuştum böyle bir hikayeyi ondanda çok etkilenmiştim sendende Allah sabır versin. içimi dağladın be kardeşim
    ···
  5. 71.
    +1
    Bukadar samimi yazqn bi kelebek vardı okuduğum bi de sen panpa
    ···
  6. 70.
    0
    rez kardeşim çok iyi gidiyo yarım bırakma sakin Paylaş bizimle
    ···
  7. 69.
    0
    Kardeş aslıyla beraber olmayı düşünmedinmi hiç yeni bi sayfa açmayı
    ···
    1. 1.
      0
      Aslı'nın benden duygusal olarak hoşlandığını sanmıyorum, dürüst kızdı çat diye söylerdi. Ben de üstelemedim, istanbul'a döndüm zaten. Belki bir şeyler olabilirdi, bilmiyorum. Bazen geç kalıyorsun bir şeylere.
      ···
      1. 1.
        0
        Abi ne diyim kopek gibi ağladım.
        Abi kısa anlatacağım. Bende bir gun bir kızı cok sevdim. Köpek gibi köle gibi aptal gibi artık ne dersen. Kız az değil 7 yıldır birini platonik seviyordu. Galiba bende sendeki o "olmayacak seylere umut bağlama" olayı olacak ki kızı baba kanka gözüyle baktığını bile bile sevdim. Peki ben naptım biliyor musun? Su gibik aklimla "omon kozo sovoyom dorkon zoror gornoyom" mantığıyla koz içki içiyor diye kızla arkadaşlık bagimi dahi kopardim. Kızı unuturum dedim. Ama unutulmuyor. Sen son partta "yaşayın" diyince ben ilk önce sana sonra kendi malligima ağladım. HAY AKLIMI gibEYIM AKLIMI LAN KIZIN GÜLÜŞÜ BILE YETERDI
        ···
    2. 2.
      0
      Şuan istesen bi birliktelik yaşayamazmısim yani yoksa istemediğin içinmi yalnız kaliyosun
      ···
      1. 1.
        0
        ikisi de sanırım.
        ···
      2. 2.
        +3
        Bak sana bişiy diyicem belki sacmaliyorum ama bence mutlu olmak isteyen biri var icinde ama sen bu yasadiklarindan sonra ya mutlu olmak istemiyosun yada mutlu olmayi hak etmediğini düşünüyosun belkide yine aynı şeyleri hatirlamak demiyeyim her an o acıyı tadiyosun ama onlarla yasamakmi istiyosun
        ···
      3. 3.
        +1
        iyi niyetli biri olduğun çok açık, teşekkür ederim. Şu an hayatımı düzene sokuyorum yavaş yavaş, dediğim gibi her acı unutuluyor. Kendi problemlerimin üstesinden geldiğimde bir sevgili/eş arayışına girebilirim, şu an öncelik değil, aramıyorum da açıkçası. iyi niyetin için tekrar teşekkürler
        ···
      4. diğerleri 1
    3. 3.
      0
      Ulan yaktım bi sigara deminki şarkıyla ağlıyorum amk . Hiç bi hikaye de bu kadar etkilenmemiştim kardeşim Allah hep seninle olsun inşallah herşey düzene girer . Belki senin de senin sınavın dünyadadır . Bilmiyorum dıbınakoyim ya
      ···
    4. diğerleri 1
  8. 68.
    +28
    Son part.

    Ankara’ya döndüm, acıyordu lan. Ben 4 yıl boyunca kendimi harap ederken onun aslında bende Kaan’ı görmesi çok acıtıyordu. Ağlayamıyordum bile, gözlerim yanıyordu biber sürmüşüm gibi ama tek bir damla inmiyordu. Kaan’ın öldüğü o ilk zamanlar gibi olmuştum, Aslı haklıydı. Ben yalnızlıkla baş edemiyordum. Kendimi sevebilseydim bu kadar çabalayamayacaktım belki kendimi birine sevdirmek için, ama artık hatırlamıyordum kendini nasıl sevebileceğimi. Ölü bir oğlana aşık olan, akli dengesi bozuk bir kızı 4 yıl boyunca kendime aşık etmeye çalışmıştım. Dibin dibindeydim.
    Rize’ye tekrar gitmeyi zütüm yemedi, Yağmur beni görünce yine korkar diye bir şey yapamadım. Nereden aldıysam halasının telefonu vardı bende, Ankara’da yaşayan. 2 ay kadar sonra cesaret edip aradım ve aldım o haberi.
    Asmıştı kendini.
    Yazması ne kadar kolay değil mi. Ölümü yazmak ne kadar kolay, birkaç harfle sonsuz karanlığı anlatıyoruz. Yazmayı bu yüzden hiç sevmedim. Hiçbir kelime, bahsi geçen duygu ya da terimi anlatacak kadar derin değil çünkü.
    Şaşırmadım, bekliyordum sanki. Sanki bağının kopup gittiğini hissetmiştim. Onu buraya bağlayan her şey yok olmuştu. Ölümle ilgili izlediğim bir belgesel geçti gözlerimin önünden, insan vücuduna öldükten sonra neler olduğuyla ilgili. Bedenindeki tüm kan çekilecekti, gözleri donuklaşacaktı, teni çürüyecek ve dökülecekti, toprağa karışıp bir gün tamamen yok olacaktı, onu yiyen böcekler ve o böcekleri yiyen böcekler de öldüğünde. Silinip gidecekti, hiç var olmamış gibi, çünkü bu dünyada acıma diye bir şey yoktu.
    Öldüm sandım. Ölmedim. Ölemedim. Süründüm sadece. Ve öğrendim ki, sevdiğin insanların ölmesine alışmak diye bir şey yok. Her birinin acısı taze. Ölümle ilk kez tanışıyorsun gibi.
    Ben yaşadım beyler. Ölmeyi çok istedim ama yaşadım işte. Yaşıyorum da. Gitmeye niyetim yok. Annemi bırakamam. Benim zorlamama, çırpınmama gerek kalmadan beni karşılıksız seven tek insanı bırakmayacağım, bırakamam. istanbul’a geri taşındım, nefret ettiğim şehre. Aslı’yı merak edersiniz belki, hala görüşürüz telefonda. Benim hikayem bu kadardı.
    Yaşayın beyler. Ölmeyin. Hayatın sizi çiğneyip tükürmesine izin vermeyin. Çok acır, öldüm dersin, sabah tekrar kalkarsın. En sevdiğin insan ölür, annen ya da baban belki. Acıdan ölmek istersin, sonra mevlitine katılırsın, tavuk pilav yersin ve tavuklar çiğ kalmış diye düşünürken bulursun kendini. Bu kadar trajikomiktir hayat, ne hatırlamana izin verir ne unutmana. Ve o acıyla yaşamayı öğrenirsin. Dünya yok olana dek varlığını sürdürecek tek şey, daimi acı, ölüm acısı. Bir de tavuğu çiğ kalmış pilav. Benim hikayem burada bitiyor. Dinlediğiniz için teşekkürler.
    Yaşamaktan başka ne gelir elden.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      -1
      bunları senaryo yap trt ye yolla da adam gibi bir dizi izleyelim. Celtx i kullan 15 gün bedava.
      ···
    2. 2.
      +1
      Nick ve entry uyumu. Aynı bim pizzası gibisin. Yemek istemezsin ama görüntüsüne bakıp alırsın ve yersin. Sonrada ağzının tadı bozulur ya. Yaş aktı gözlerimden. Panpa dertleşmek istersen burdayız.
      ···
  9. 67.
    0
    reserved
    ···
  10. 66.
    +15
    O sonbaharda ilk defa Yağmur’dan telefon aldım. Telefonu açmazdı, telefonda konuşmaktan korkuyordu nedense. Çok şaşırdım tabii ki.
    “Yağmur, güzelim, ne oldu?”
    “Çıkmış. Hapisten çıkmış.” Zangır zangır titrediğini hissediyorum hışırtılardan.
    “Ne çıkması ne diyorsun ya?” Aklıma ilk o huur çocuğu geldi tabii ki. Adamın ismini de bilmiyorum ki, Yağmur söylese para görmüş avukat gibi takip ederim davasını hapiste kaç yılı kalmış vs diye.
    “Çıkmış işte evin önünde geçti gördüm.” Çıktıysa bile Rize’de ne işi vardı şerefsizin, Yağmur bu olayların istanbul’da olduğunu söylemişti.
    “Ben yanına geleceğim, tamam.” Dedim sadece kapadım telefonu. Saat gece 3, kara kara düşünüyorum gerçekten herif çıkmış olabilir mi diye. Sızmışım, sabah 7’de çaldı telefon.
    “O değilmiş başkasıymış,” dedi kız. Öyle bir rahatladım ki. Ama şimdi de halüsinasyon mu görmeye başlamıştı, korkuyordum. Artık okul yok, iş yok (1 ay içinde iş bulmam lazım, açız) bağlasam durmam. Son paramla gittim Rize’ye. Son gidişimdi.
    Edip Cansever’in çok uzun bir şiiri vardı, Umutsuzlar Parkı. Aklımda tek parçası kalmış, bana hep Yağmur’u hatırlatırdı, yazayım buraya.

    Pek yakınım olacak, karım ya da kız kardeşim
    Belki hiçbiri değil, bir kız
    Öyle ki, biralar, yaz günleri onunla beraberken güzeldir
    Ama çok iyi bir günde çıldırıverdi
    Yalnızlıktan.

    Yağmur evin içinden çıkmıyordu, korkuyordu dışarıdan. “Yağmur,” demiştim. “O şerefsiz bir daha gelmeyecek.”
    Gözleri kocaman olmuş. “Hiç gitmiyor da.” Dedi sadece. Üç kelimeyle anlatmıştı her şeyi.
    Gece yine geldi, yine saat 3 gibi. Bu sefer hiç dokunmadı bana, oturdu köşeye. “Benden vazgeçmelisin,” dedi. “Ben sana istediklerini veremem.” Hay dıbına koyayım ya. Nedir bu istediklerim. Herkesin ağzında, istediklerini veremez, memnun edemez, neydi bu. Neydi bu kızın bana veremediği. ciks mi? Çok mu gibimde lan. Kurumuşum ben kızın yüzünü göreyim diye, sokağa çıkıyorum insanların yüzlerini görmüyorum ciks ne lan. Mutluluk mu. Ben mutluydum. En az Yağmur kadar hastaydım belki mutluydum.
    “Sen bana istediğim her şeyi veriyorsun,” dedim sadece, öfkemi bastırdım. Ona hiç sesimi yükseltmedim, o bir defa hariç.
    “Hayır,” dedi. Yüzü buruştu. “Git.” Git mi? Senin için hayatımı yaktım ben, git mi? Doğruldum, bileklerinden tuttum, sert değil ama.
    “Yağmur bak-“
    Çığlık attı birden korktum. Bileklerini çekiştirerek kurtardı, vurmaya başladı. “Dokunma! Dokunma bana! Yaklaşma artık bana! Anlamıyor musun?”
    “NEYi ANLAMIYORUM?” diye bağırdım, ona ilk ve son bağırışım. “NEYi ANLAMIYORUM YAĞMUR?”
    “CANIMI YAKIYORSUN!” diye bağırdı ama onu dokunmuyorum bile. Bahsettiği farklı bir acıydı demek ki.
    “VARLIĞIN CANIMI YAKIYOR! O ÖLMÜŞKEN SENiN BURADA OLMAN CANIMI YAKIYOR! VAROLMAN, BENi SEVMEN CANIMI YAKIYOR!”
    içeri ananesi girdi, ittirdi beni, kızı yarı sürükleyip yarı yürüterek yan odaya soktu. Sinir krizine girmiş gibi bağırıyordu Yağmur, kelimeleri ara ara anlıyordum sadece. Sonra o cümleyi söyledi, berrak ve net.
    “Nene, Kaan nerede?”
    Burak nerede, değil. Kaan nerede.
    Duvarlar incecik duyuyorum ve anlıyorum her şeyi, keşke anlamasam, keşke duymasam.
    “Dışarı çıktı kızım, gelecek birazdan.” Dedi ananesi. O sert suratlı kadından bu kadar şefkatli bir sesin çıkması. Kapı aralığından baktım, bebek tutar gibi sarılmıştı Yağmur’a. “Gelecek, birazdan gelecek.”
    Gece karanlığında, yanımda getirdiğim tek şey olan sırt çantamı alıp çıktım. Sabaha kadar evlerin arasında dolandım, biri beni haydut sanıp vurabilirdi, kurt çıkabilirdi, kimin umrunda. Sahip olduğum her şeyi Yağmur’a vermiştim ve o hala bomboştu.
    Onu düzeltemeyeceğimi ve hiçbir zaman mutlu olamayacağımızı o gün kabul ettim. inkarla geçen 4 yılın ardından.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +25
      Kardeşim aylardır sözlükteyim hikaye bölümünde her taku okudum, ama üyeliğim yoktu. Burası erzurum şu an şu saatte balkondayım ve deli gibi yağmur yağıyor soğuktan donuyorum ama ağlamaktan içeri girmeye korkuyorum. Çok etkilendim üyelik açtım isimden de anlarsın zaten, çok etkilendim olum duramıyorum a m k
      ···
    2. 2.
      +2
      olum önceki postlarda arkadaşın attığı bu https://www.youtube.com/watch?v=0SG6ZITbWpU şarkı ile beraber ben ki ciddi ciddi odun bir insan ağlayamam kolay kolay gözlerimden yaş geldi.Daha varsa böyle anın anlat lütfen kardeşim
      ···
    3. 3.
      0
      hep beraber ağlıyoruz kardeşim ulan hiçbişeye kolay kolay duygulanmam bunda böyle bi kötü oldum bi düşünmeye başladım içim içimi yiyo resmen adam gibti attı bizi
      ···
    4. diğerleri 1
  11. 65.
    +2
    Olayları birazdan bağlayacağım, bir kaç part kaldı.
    ···
    1. 1.
      0
      takipteyim panpa
      ···
  12. 64.
    +20
    Bir gün Aslı’ya sormuştum, “Benim takıntılı olduğumu düşünüyor musun?” diye. Beni anladığını düşündüğüm tek kişi oydu. Pgiboloji okuyordu zaten, belki de bundandı. Bir süre durup “Evet,” demişti. “Olmayacak şeylere umutlarını çok bağlıyorsun, paralıyorsun kendini. Başka bir sorunun daha var.” Neymiş o dedim. Öne eğildi, sanki profesyonel pgibologmuş gibi, gülesim gelmişti o an. Bayılıyordu yetişkin gibi davranmaya.
    “Kurduğun hayallerde kendini hiç yalnız hayal edebiliyor musun?”
    Nasıl yani. Neden kendimi yalnız hayal etmeliydim ki. Sevdiklerimle beraber olmak varken. “Tabii ki hayır, neden ki?” dedim.
    “Yalnızlığa katlanamıyorsun Burak,” dedi. “Sürekli seni seven insanları etrafına toplamak için kendini parçalıyorsun. Seni seven insanlarla takıntılısın çünkü kendinden nefret ediyorsun.”
    O zaman farkında değildim, derste senin kafanı çok doldurmuşlar deyip geçmiştim ama bu hayatımın kilit analiziydi sanırım. ipek’in söyledikleri de, hatta Hakan’ın söylediği de. insanlar mutluluk değil çalkantı isterler demişti Hakan. Gerçekten, Yağmur benimle aynı üniversiteye giden sıradan bir kız olsaydı onu böyle sever miydim? Onun için yine ipek gibi bir kızı reddeder miydim? Belki de ben de trajediye, o umutsuzluğa aşık salaklardan biriydim. ipek de demişti, o kıza değil hayaline aşıksın diye. Belki de dram peşinde koşan yavşağın tekiydim? Ama bu neyi değiştirirdi? Yağmur’a olan sevgim azalmıyordu, göz görmedikçe gönül katlanır derler ama artıyordu, hastalık gibi, annemin göğsünde büyüyüp kansere dönüşen kist gibi, birini bu kadar sevmek hastalıktı belki.
    ···
    1. 1.
      +9
      Yağmura karşı içinde hep tarifsiz duygular vardı ki.. Kıskandığından bahsetmiştin.. O dönemlerde trajedi de yoktu.. Bir okuyucu olarak takıntı olduğunu düsünmüyorum ama kendin mutlu olamadığın, mutlu hissedemediğin için etrafındakileri mutlu etme çabasındasın hep..
      ···
  13. 63.
    -1
    sardı panpa devam
    ···
  14. 62.
    +20
    Sorunlarımı içerek çözmeye karar verdim, babama çekmiştim belki de. Bu arada, Yağmur’a annemin durumunu anlatıp neden gelemediğimi anlatmıştım, anlayışla karşılamıştı ama onu da boşladığım için kötü hissediyordum. Herkese aynı anda yetişmeye çalışıyordum, üstelik daha kendimi bile toplayamamıştım ve o zamanlar kendimi nasıl hırpaladığımın farkında değildim, şimdi geriye bakınca anlıyorum.
    Aslı’nın annesinden aldığım özel ders paraları bana yetiyordu, annemin gönderdiği paranın büyük kısmını ve ders parasının kullanmadığım kısmını biriktiriyordum. Param sadece sigarayla bazen biraya gidiyordu, yemeği ucuza getirmeyi öğrenmiştim zaten. 3-5 lirayla da doyuyordu karın. Kitap için o kütüphaneye gidiyordum, yetmiyordu param. Ersin’in televizyonu yoktu. Kitap çalmayı çok düşündüm beyler ama yapamadım, muhtaç olmadıkça hırsızlık bana hep adilik olarak gelmiştir.
    Aslı’yla çok vakit geçiriyordum, gerçekten çok zeki bir kızdı, fikirleri ve mantığı beni afallatıyordu bazen. Ben hep zekama güvenmişimdir ama solluyordu beni. Hayran olmuştum kıza. Ara sıra Yağmur’un attığı mesaj geliyordu aklıma, istediğinle yat şeklinde olan. Aslı’nın lisesi bitmişti zaten, o üniye yeni başlamıştı, ben sondaydım. Eskisi gibi garip bir durum yoktu yani, birlikte olabilirdik. Dediğim gibi, o yıl çok zor bir yıldı, kafamdaki her şey karışıktı.
    Annem telefonda hep iyi olduğunu, yürüyüşlere falan çıktığını anlatıyordu, bazen komşu dedikodularını, her zamanki gibi neşeliydi ve bunun sahte olmamasını umuyordum. Kanser bildiğim kadarıyla ilerlememişti ama o kadar illet bir hastalıktı ki ne tak olacağını bilemiyordun.
    Yağmur… Mesajlarıma cevap vermiyordu, ne telefona ne de msn’e. Bazen tek tük kısa cevaplar geliyordu, kötüleşiyor olmalıydı. Annem, Aslı, Yağmur, kanser, borderline, vajinismus, hepsi kafamı gibmişti artık. Beynimi bir rafa kaldırıp uymak istiyordum, aylarca.
    Üniversiteden nasıl mezun oldum bilmiyorum beyler. Ne okula gittiğim vardı, ne not tuttuğum, koskoca üniversitede arkadaşım bile olmadı. Olduk işte. ismi bilinen bir üniversiteden mezundum, diplomam vardı. Artık hayata atılabilir, günde 10 saat çalışıp patron çenesi çekebilirdim. Aslı aradı beni, (artık ders mers kalmamıştı zaten) kutlayalım bunu dedi. Ne kutlaması lan, toplasan 5 kişiyi anca tanıyorum zaten. Zorlaya zorlaya parti gibi bir şey yaptı evinde, daha çok beni arkadaşlarına tanıştırma partisi gibi. Böyle ortamlarda minibarın yanına yuvalanıp kimseyle konuşmayan bir eleman mutlaka olur ya. O benim aq. Ara sıra Aslı’nın peşinde dolanıyorum, umursayan yok tabii ki. Aslı o gün fıstık gibiydi, mor bir elbise vardı üstünde, saçları at kuyruğu. Ve dediği gibi topuklu giymişti, partideki erkeklerin çoğuna tepeden bakıyordu ama benim yanıma yakışıyordu işte. Parti bir süre sonra dağıldı, canıma minnet işkence benim için çünkü. Sızanlar falan kaldı sadece. Aslı beni minibardan uzaklaştırdı ve öpmeye başladı, dudakları kalın, öpmesi çok güzel ama kötü hissediyorum. Anlayıp durdu, noldu dedi, bozulmuştu doğal olarak. “Bunu yapmam doğru mu bilmiyorum,” dedim, kısaca bahsettim Yağmur’un dediğinden. Baktı, baktı, “istiyorsan gelirsin,” dedi sadece ve annesinin odasına girdi.
    Birkaç dakika oturdum, sızan birkaç kişiyi izledim, sonunda odaya girdim.
    3 yıl sonra bir kızla ilk sevişmemdi ve en iyisiydi. Bu ciks olaylarını anlatırken nasıl ayrıntıya girilir bilmiyorum beyler idare edin. Memnun muydum? Evet. Pişman mıydım? Köpek gibi.
    Bunu Yağmur’a söylemedim, bana söyleme demişti zaten. Aslı hiç sevgili olaylarına girmedi, arkadaşlık hep aynı biçimde devam etti. ipek gibi yapsaydı nasıl sıyrılırdım işin içinden bilmiyorum zaten.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Rezervation
      ···
  15. 61.
    0
    Devam kardeşim şuan gozümde bir damla duruyor.
    ···
  16. 60.
    +1
    https://www.youtube.com/watch?v=0SG6ZITbWpU
    al panpa dinle hemde rez olsun
    ···
    1. 1.
      +4
      Çok severim bu şarkıyı, iyi ki attın
      ···
      1. 1.
        0
        mükemmel ses var kadında panpa loreena mckennitt bilmeyenler için
        ···
  17. 59.
    +15
    Önce hayır yazdım, sonra silip evet yazıp gönderdim. Yalan söyleyemezdim ona.
    “Eğer ilgini çeken bir kız olsa istediğini yapabilirsin. Ben zaten çok uzaktayım.” Yazdı sonra. iki defa okudum mesajı. Tuzak mıydı bu? Tamam dersem sadık olmadığımı mı görecekti? Saçmalama ben bir tek seni görüyorum falan yazdım, ama Aslı bariz biçimde dikkatimi çekiyordu bunun farkındaydım. ipek’in asla beceremediği biçimde. “ihtiyaçların var ben bu konuda bir şey yapamıyorum mutlu olmanı da istiyorum yazdı. Oturdu içime yazdıkları.
    “tek isteğim var” dedi sonra. “noldu” dedim. “Başka bir kızla yatarsan bana söylemene gerek yok, ama başka bir kıza aşık olursan bana mutlaka söyle.” Dedi. Tamam dedim, ne diyebilirdim ki.
    Okulda 3. Senem de bitmişti, yaz tatilinde yine kötü bir haber aldım. Annemden hiç söz etmedim ama mutlaka iki günde bir arardım, annemin yeri bende çok ayrıydı. Babam annemin biriktirdiği paraları çalıp kadınlarla yerken benimle sadece annem ilgilendi, elinden gelenin fazlasını yaptı benim için. Annem göğsünde kist olduğunu ama endişelenecek bir şey olmadığını söylemişti önceden. Kist değildi bu artık, meme kanserine dönüşmüştü. Sağ göğsü alındı. 3 ayımı da onunla geçirdim, okulu bile bırakırdım hep yanında kalmak için ama beni üniversiteye göndermek için feda ettiği şeyleri de göz ardı edemezdim. Bu okul bitecekti, hayvan gibi para kazanacaktım ve hem Yağmur’la hem annemle ilgilenecektim. Dünyanın benimle zoru neydi, neden en sevdiklerime zarar veriyordu hep? Annemin ameliyattan sonra aynaya ilk baktığı zamanı unutamıyorum ben.
    Saçları çok azalmıştı, yaşlılık ve stres. Çekiştirdi üstündekini, o kocaman dikiş izine baktı, çok boş duruyordu. “Burak,” dedi. “Çok çirkin olmuşum ben.” Ben bu kadına ne diyebilirdim? Benim için dünyanın en güzel kadınıydı ama söyleyeceğim hangi söz ikna edebilirdi onu? Dil döktüm ona 3 ay boyunca, ne kadar güzel olduğunu söyledim, çiçekler aldım, en sevdiği yiyecekleri ama yapabildiğim bu kadardı. O benim için her şeyi yapmıştı ama ben ona çocuk tesellisi veriyordum resmen. Ankara’ya zor döndüm, ama hırsla döndüm. Daha fazla şey parmaklarımın arasından kayıp gitmeyecekti artık.
    Ortak dersimin olduğu Ersin diye bir çocukla anlaşmıştım, onun evine taşındım. Yavşak Hakan’dan iyiydi. iyi çocuktu Ersin, biraz şakirtti aslında ama bana zararı yoktu, içkimi odamda içiyordum zaten. Ersin okul bitince memlekete dönecekti, Konya ya da Yozgat’tı hatırlamıyorum. Ev bana kalıyordu. Kafam karışıktı, çok karışıktı, istanbul’a mı dönmeliydim annemle olmak için, yoksa Yağmur’u buraya, Ankara’ya mı almalıydım?
    Tümünü Göster
    ···
  18. 58.
    0
    Rezervation
    ···
  19. 57.
    +19
    Garson geldi, ondan özür diliyorum resmen. Kot pantolon bir de anasını satayım, altıma sıçmışım gibi duruyor ama önden.
    Üstümü silerken Aslı’ya baktım, korkmuştu.
    “Birini mi öldürdün?” diye tekrarladı. Derinden gelen, tanıdık bir sızı bastırdı. “Kısmen.” Dedim. Anlattım ona. Yine birine kalbimi açıyordum, ipek’le olduğu gibi olmaması için dua ettim sonra. Bir paket sigarayı yarıladım o masada. Ben susunca pakete uzandı, normalde istemem karşımda gencecik kızın sigara içmesini ama müdahale etmedim. Sigarayı aksesuar gibi tutuyordu zaten, elinde komik görünüyordu, yakışmıyordu ona.
    “Pişman olmakta haklısın,” dedi. “Bu unutulacak bir şey değil. Ben olsam ben de kendimi suçlardım. Ama hayatına devam etmeyi öğrenmezsen asla iyileşemeyeceksin. Geriye bakmamayı öğrenmen lazım, çünkü o yöne doğru gitmiyorsun, hep ileri gitmelisin.” Dedi. Ne kadar olgun konuşmuştu amk. Kaan’ı hatırlatmıştı bana, o da böyle konuşurdu. Son cümleyi bir diziden çalmıştı kesin ama olsun.
    Sigara rahatsız etmişti, yarısında söndürdü, gözleri sulanmıştı.
    “Anneni çok seviyorsun galiba. O sana zamanında nasıl destek olduysa senin de öyle destek olman gerek. 1 yılını zaten acı çekmeye, yas tutmaya ayırmışsın. Arkadaşın –Kaan’dı galiba- senin bu halde olduğunu görse ne düşünürdü?”
    Doğru söylüyordu da lafla olsaydı keşke her şey. Yağmur’dan hiç söz etmedi. Belki o da sevgimin umutsuz olduğunu düşünüyordu. Aslı’yı eve bıraktım, kendi evime geçtim.
    Hakan yavşağı kaşarın tekiyle oturma odasında, yuh aq. Kerhane oldu ev iyice. Öksürdüm sonunda, Hakan kızı da aldı odasına gitti. Taktım kulaklığı, bir de onları mı dinleyeceğim. Hakan yarım saat sonra kızı gönderdi, oturdu yanıma.
    “Senin manitaya noldu?”
    Ona Yağmur’dan hiç söz etmemiştim. “Ne manitası olm?”
    “Sarışın bir hatun vardı ya, bacakları boyum kadar.”
    “Görüşmüyoruz artık.” Dedim açtım televizyonun sesini. Güldü sonra.
    “iyi gibemedin mi oğlum? Kızı bana gönderseydin, ben hallederdim.”
    “Ekmeğine bak.” Dedim sadece, bir de bununla mı uğraşıcam. Arkaya yaslandı, ter kokuyor hala. Bir duşa gir züt lalesi.
    “Sen yeni kız bulmuşsun zaten, liseliler daha mı çıtır geldi?”
    Sinirlendim bu sefer, kapadım televizyonu. Hakan benden zaten kısa, iri yarı da değil, vursam göçertirim ama o özgüveni var ya, çıldırtıyor beni sinirden. Vuramazsın ki der gibi bakıyor resmen. “Sakin ol lan şaka yapıyorum. Baya takılmışsın kıza demek ki, atara gidere bak sen.” Ayağa kalktı, banyoya gitti. “Arkadaşı varsa söyle bana ayarlasın.”
    Sinirimi unutmak için laptopu açtım, msn’den Yağmur’a mesaj attım belki görür diye. Yarım saat sonra mesaj geldi, nasıl özlemişim. Aslı, Hakan, ipek, unutturuyor her şeyi.
    “Atkı örüyorum sana,” demişti. “Sen bana atkı almıştın ya doğumgünümde.” Bu mesajı hatırlıyorum sadece bir de şu konuşmayı.
    “Burak etrafında güzel kız var mı?”
    Tümünü Göster
    ···
  20. 56.
    0
    Bittimi lan
    ···
    1. 1.
      +2
      Var biraz daha
      ···