/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +17
    Ertesi gece aynı saatlerde geldi, bu sefer başka bir şey için. “istemiyorum, mecbur değilsin,” dedim ama yalan amk istemez miyim onu, birlikte olduğumuz o zamanı her gece düşünüyorum zaten. Ses çıkarmadan biraz seviştik ama girecekken ittirdi, başını çevirdi.
    “Çok korkuyorum, olmuyor,” dedi. Kasılmıştı gerçekten, sanki işkenceye uğruyormuş gibi. Hemen kalktım üstünden, yanıma uzandı biraz.
    “Seni mutlu edemiyorum, ya başka kızlara gidersen?” dedi. “Banane öbür kızlardan,” dedim. “Bekleyecek misin iyileşmemi?” dedi. “Tabii ki,” dedim.
    Biraz uzandıktan sonra kalktı, bana baktı, baktı. “Ya hiç iyileşmezsem? Ya hep böyle kalırsam, seni her seferinde ittirirsem?”
    Cevap vermeme izin vermeden çıktı gitti.
    3 gün sonra döndüm yine Ankara’ya. Ankara’yı çok seviyordum ama Yağmur olmayınca boğuyordu beni her yer. Kararımı da vermiştim, bir şekilde Hakan gibkosunu ya postalayacaktım ya da kendim başka eve çıkacaktım. Sonra yanıma alacaktım onu. Doğal ortam, temiz hava, hepsi mükemmeldi ama orada konuşacak kimsesi olmadan daha da kötüleşeceğini biliyordum. Ben bakardım ona.
    işten de çıkmıştık o gazla, kafamı gibeyim diyesim geliyor ama pişman olamıyorum çünkü işten çıkınca nihayet Yağmur’u görebilmiştim. Anlattıkları hala kafamda dönüyordu, eşek arısı gibi, beynimi sokup duruyorlardı sanki. Sevdiğini insanı koruyamamak korkunç bir his. Onu kurtarmak için yapabileceğim hiçbir şey yoktu, o bunları yaşarken onu tanımıyordum bile, mahallede top oynayan sümüklü veledin tekiydim. Ama vicdan azabı bastırmıştı yine.
    Deli gibi iş aramaya devam ediyordum, boşladığım okula da ilgimi vermem gerekiyordu, 2 yıl kalmıştı zaten. Dil okuyordum, özel ders vermek belki işe yarar diye düşünüp her yere ilan verdim, para lazım lan, para, para…
    ipek geldi kapıya yine, elinde siyah poşetler.
    “Sevdiceğin nasılmış bakalım?” dedi, gibtir edecektim ama girdi içeri. Çoktan içmiş biraz, serildi koltuğa. Keşke Hakan evde olsaydı aq, dillere destan yavşaklığıyla bunu oyalardı ben de kafa dinlerdim.
    “Anlat,” dedi, çayırkeyf olunca çok sevimli olduğunu düşünüyordum önceden, artık sadece sinirimi bozuyordu.
    “iyi,” diye kestirip attım. “Benim aksime, her gün gelip kafasını giben biri yok başında.” Alındı bir an. “Kafa mı gibiyorum ben?” dedi. “gibmiyor musun?” dedim. “Her gün burada değil misin?”
    Ayağa fırladı birden, siyah poşetten bir şişe çekip fırlattı ayağımın dibine. Bira şişesi patlamadı ama çatladı, bu ayrıntı neden hafızamda bilmiyorum. “istediğim tek şey iyiliğin,” diye bağırdı. “Dört duvarın arasında, hayatı 31den ibaret olan ergenler gibi çürüme diye. Öpüp başına koyacağına bana yaptığın muameleye bak.”
    Hiçbir şey söylemeden izledim onu. Gözleri doldu birden. Nefret ediyorum kadınların önümde ağlamasından.
    “Benim neyim ekgib lan o kızdan?” dedi. “Güzel değil miyim? Çok mu içiyorum, neden? Beni seçmen için ne yapmam gerek?”
    Allah benim belamı versin dedim o an içimden. Gül gibi kızı soktuğum hale bak. Ama ben ona hiç yüz vermedim ki. Hiç umut da vermedim. Hikayedeki huur çocuğu ben olamazdım.
    Sesimi yükselttim, onu susturmak için. “ipek! ipek!” Omuzlarını tuttum, benden bir baş kısa zaten, baktım gözlerine.
    “Sen çok güzelsin,” dedim. “Gördüğüm en güzel kızsın. Ama bu benim için bir anlam ifade etmiyor.”
    Sözlerim sertti belki ama kalbimden geçenlerdi. Sustu bunları duyunca. Ellerimi ittirdi sonra.
    “Sevdiğin kızın hasta olduğunu söyledin,” dedi. “Ama sen daha hastasın. O kız dibinde yaşasa da bu kadar sever miydin? Birlikte olmanız mümkün olsaydı, hasta olmasaydı yine ne bu kadar sever miydin? Sen onu değil onun hayalini seviyorsun, çürütüyorsun kendini, öldürüyorsun yavaş yavaş! Hiç olmayacak bir şey için!”
    Hiç konuşmadım.
    “Ben sadece sevilmek istemiştim,” dedi sonra. “Sen bunu bile bana çok gördün. Hayali sevgilinle mutluluklar sana.” Çıktı gitti, siyah poşeti bana bıraktı.
    ipek’le bir daha konuşmadık. Yıllar sonra karşılaştık bir kere, ona yaptığım tüm hayvanlıklara rağmen gülümsedi, sarıldı bana vedalaşırken. O kızı üzdüğüm için çok pişman oldum ama geri dönüşü yoktu artık. Karşılaştığımızda nişanlı olduğunu söylemişti, umarım mutlu olur.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 27.
    +16
    Yağmur’a laptop alıp yolladım doğum gününde, 13 Ekim. Kontore giden para laptop fiyatından fazlaydı zaten. Artık daha rahattı sanki, kendimi mektuplaşıyor gibi hissetmiyordum. ipek’in söylediklerini çok düşünüyordum, sürekli araştırıyordum bu Borderline takunu. Türkiye’deki rehabilitasyon merkezlerine de güvenemiyordum, param olsa yurt dışına yollayacaktım kızı tedavi için. Ama geçmiyordu, ömür boyu kalıyordu. Şubat’a kadar kıvrandım, ne yaparım, nasıl mutlu ederim onu diye. Doğum günümden 3 gün önce giberler okulunu da işini de dedim, izni alamayınca işten çıktım ve tekrar gittim Rize’ye.
    Yağmur beni görünce yine çocuk gibi sevindi. Beni her gördüğünde bu kadar sevinecekse yürüyerek bile aşardım o yolu. Yine o yaz gibi yeşilliğin içinde geçti beraberliğimiz. Yağmur’u öperken önce hep burnunun ucunu öperdim. Sonra gözlerini. En son dudaklarını. Geçen yaz fazla cinsel yakınlaşma olmamıştı, kırdayken göğüsleriyle oynardım bazen, ya da bacaklarını okşardım ama bu kadar.
    Evde iki oda var zaten, biri oturma odası gibi, diğerinde Yağmur ve anane uyuyor. Ben de oturma odası diyebileceğim odada, yer yatağındayım. Doğum günüm 8 Şubat. 7’yi 8’e bağlayan gece koluma bir şeylerin devamlı olarak sürtündüğünü hissedip uyandım, Yağmur ani tepki vermemem için eliyle ağzımı kapadı. Üzerimdeydi, upuzun saçlarını alnımda, kollarımda hissediyordum. Beni yavaşça öpmeye başladı, ses çıkarmadan. Gözlerimi, çenemi, boynumu. Tişörtümü sıyırdı, göğsümden itibaren öperek aşağılara indi. ikimiz de ses çıkarmamak için nefesimizi tutacak hale gelmiştik, ben çoktan sertleşmiştim tabii ki. Elini eşofmanımın içine sokacak diye korktum, ses çıkarmadan sevişmemizin yolu yoktu. Ama o bunu yapmadı, üzerimde oturdu sadece. işaret parmağını karnımda gezdirdi, parmağıyla şekiller çiziyormuş gibi. Sonra gözlerini gözlerime dikti, gülümsedi ama mutlu bir gülümseme değildi.
    “Sen beni sevmiyorsun.”
    Neden bilmiyorum, o an boğazıma bir şeyler düğümlendi beyler. O sözler neden bu kadar acıttı bilmiyorum. Onun için katlandığım ve katlanabileceğim her şey gözümün önünde geçti sanki. Gücüm kalmamıştı. Onu çok seviyordum, kimseyi hiç bu kadar sevmemiştim ama gücüm kalmamıştı sanki.
    “Seviyorum.” Dedim sadece. Sesim ağlayacakmışım gibi çatlak çıktı, yutkunup ıslattım boğazımı. Gözleri merakla yüzümü inceliyordu, ilk defa insan gören bir uzaylı gibi.
    “Başka bir kız var.” Dedi sonra, aynı yabancı bakışla. Sanki gözleri beni algılamıyormuş gibi bakardı bazen, korkardım. Sanki şeffafmışım da arkamdaki bir şeye bakıyormuş gibi.
    ipek’i reddedişlerimi düşündüm, bazen kız içerideyken banyoda 31 çektiğim bile oldu ama dokunmadım başkasına, asla, bunları hatırladım. “Çok seviyorum.” Dedim tekrar, son gücümle. “Çok mutlu olacağız.” Söylediğime kendim bile inanmadım. Gözlerim nemlendi. Kaan’ın ölümünden sonra ilk kez.
    “Annanem namaza kalkacak,” dedi aniden, deli gibi. “Çok az vaktimiz var.” Birden fırladı ayağa, üzerinde beyaz uzun bir gecelik var, saçları açık, Halka’daki kıza benziyorsun diye dalga geçerdim bazen ama dünyanın en güzel saçları onundu. Tuttu elimden kaldırdı, aldı omzuna bir hırka, dışarı çıktık.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 28.
    +16
    ···
  4. 29.
    +16
    Vakti gelmişken Hakan ve sevgilisiyle ilgili bir anımı anlatayım. Bu ikisi "açık ilişki" denen bir tak yaşıyorlar. Yani istedikleri kişilerle ilişkiye girebiliyorlar ama sevgililer. Yargılamak bana düşmez ama tuhaf gelmişti bana, insan hiç mi kıskanmaz. Neyse bu ikisi yemeğe çıkmışlardı, Hakan beni de çağırdı. “Başbaşa kalın olm yengeye ayıp” dedim dinletemedim, mecbur gittim ama utanıyorum kızdan. Hakan ayısı kızı ayda bir yemeğe zütürüyor onda da beni dikti yanlarına bekçi gibi. Kız nasıl tatlı lan, inanamazsınız. Saçları kumral, hafif balıketli, yüzü aşırı güzel. Hep güzel hem zeki, şakaları da güldürüyor. Bu kız varken başkasına gidilir mi, Allahsızlık aq. Hakan birden bana “Burak, geçen günkü kızları hatırlıyor musun” dedi. OHA. OHA pekekent. Sanki Sevim benim sevgilimmiş gibi utandım amk. Kızın yüzüne baktım, pokerface derler ya, öyle. “Hakan salak saçma konuşma” dedim, kekeliyorum, rezalet amk. Aynısının sizin başınıza geldiğini düşünsenize lan. Sevgilin ve kankasıyla oturuyorsun, sevgilin “geçen günkü herifler bizi nasıl gibti ya eheheh” yapıyor. 3. Sayfa haberi lan.
    “Anlatsana Burak, naptınız kızlarla?” dedi Sevim. Sesi sakin ama kızların bir bakışı vardır bilirsiniz fırtına öncesi sessizlik gibi. Kafamı gibeyim niye geldim lan buraya ben. Niye evde oturup maç izlemedim. Evde bira da vardı, mis.
    “Ben anlatayım” dedi Hakan. “iki rus kız vardı. Dördümüz otele gittik. Gece yarısı Burak’ın kapısını çaldım ve kızları değiştirmeyi teklif ettim. Tamam dedi, odaları değiştirdik. Bu kadar.” Daha ne olsun yavşak, sövüyorum kendime. Sanki fuhuş operasyonunda yakalanmışım da donla merkeze zütürülmüşüm gibi. Hakan sessiz sakin yemeğe devam, boğazında kalsın züt lalesi. Kızın yanında neden bu taku söyledi, hala bilmiyorum. “Bak biz modern çiftiz, açık ilişki yaşıyoruz” mesajı vermek için mi, kızı kıskandırmak için mi, yoksa gerçekten umursamıyor muydu. Sevim çatalını bıraktı, sadece bana bakıyordu o an. Utanıp utanmadığımı anlamaya çalışıyordu galiba.
    “Neden?” dedi bana.
    “Ne neden?”
    “Neden erkeklere tek bir kız yetmiyor?”
    Sustum. Harbiden lan, neden. Her gün de pilav yenmez ki diye bir lafımız var ama neden tek bir kadına bağlanmak bu kadar zorumuza gidiyor. Bir düşünelim bunu beyler.
    Ben susunca devam etti, “Birlikte olduğunuz kadını böyle aşağılarken nasıl utanmıyorsunuz?”
    “Kimsenin seni aşağıladığı yok, ihtiyaç meselesi bu.” dedi Hakan. “Ben aşağılandım,” diye bağırdı Sevim, sesi avaz avaz, haklı da. Tüm restoran döndü bize bakıyor. Ayağa kalktı, masaya bir vurdu, benim bardak devrildi. Yüzü kıpkırmızı. Aha dedim, anahaber bültenine çıkıcam cinayet tanığı olarak. “Seninle beraber olduğum her gün aşağılandım ben. Neden sana yetmedim? O kadınlarda olup bende olmayan ne vardı?”
    “Yetme meselesi değil,” diye başladı Hakan, susmuyor da. Sevim buz gibi suyu aldı, Hakan’ın başından aşağı boca etti, çantasını aldı çıktı.
    “Sen nasıl bir şerefsizsin lan?” dedim Hakan’a. “Kıza boynuz taktığın yetmiyor bir de ağzına sıçıyorsun.”
    Hakan yüzünü siliyo, gram utanma yok. Ben nasıl arkadaş oldum bu adamla. “Döneeer,” dedi sakin sakin. “Eninde sonunda hep bana döner. Neden biliyor musun? Çünkü bu kız böyle davranılmasını seviyor. Mutsuz olacağını biliyor ama benimle olmaya devam ediyor. Kızlar sakin mutlu ilişkiler değil çalkantılı ilişkileri severler. Kendilerini Elif Şafak romanındaki karılar gibi zannediyolar kodumun huurları.”
    Ondan sonra Hakan’la hiç dışarı çıkmadım, aynı odada bile çok ender oturduk. Beraber yaşadığım bir yabancıydı işte. Üniversiteyi bitirince de ingiltere’ye yerleşti, işin garibi, Hakan ingiltere’ye gidene dek Sevim’le çıkmaya devam ettiler. Sevim’e de facebook’tan baktım, evlenmiş bile. Umarım kocası Hakan gibi biri değildir. Hakan olayı da bu kadar.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Açık ilişki yaşıyorlarsa niye bu kadar büyük bir tepki verdi ki..? Bile bile lades demiş zaten..
      ···
    2. 2.
      0
      bilader erkekler neden bi kızla yeetinemez söyliyim ben sana erkek başına 4 kız düşüyo bu amk dünyasında ben o 4 kızı buluyım derken diğer kızlaerıda üzmemek için onlarlada bişeyler yasamak zorundayım
      ···
    3. 3.
      0
      ayraçç sayfa 2
      ···
    4. diğerleri 1
  5. 30.
    +15
    Bindik arabaya, ne kadar zor olabilir ki diyoruz, direksiyonda Kaan. Araba sürmeyi yarış oyunlarındaki gibi sanıyoruz, genciz, aptalız, en önemlisi sarhoşuz. Ana yola çıktık, buraya kadar kolaydı her şey. Gülüyoruz, yetişkin gibi hissettiriyor çünkü. Nereye gittiğimizi bilmeden sürüyoruz, başım dönüyor, Kaan da benden farksız, trafik lambaları bulanık hayaletler.
    Nasıl olduğunu anlamadık. Bu anın tarifi yok. Eğer varsa bile, bende anlatacak kadar birikim yok. Birden önümüze çıktı gri bir araba, frenin acı sesi hatırladığım son şeydi. Şakağımda hissettiğim acıyı hatırlıyorum sadece, bir de Kaan’ın silinen gülümsemesini.
    ···
  6. 31.
    +15
    O sonbaharda ilk defa Yağmur’dan telefon aldım. Telefonu açmazdı, telefonda konuşmaktan korkuyordu nedense. Çok şaşırdım tabii ki.
    “Yağmur, güzelim, ne oldu?”
    “Çıkmış. Hapisten çıkmış.” Zangır zangır titrediğini hissediyorum hışırtılardan.
    “Ne çıkması ne diyorsun ya?” Aklıma ilk o huur çocuğu geldi tabii ki. Adamın ismini de bilmiyorum ki, Yağmur söylese para görmüş avukat gibi takip ederim davasını hapiste kaç yılı kalmış vs diye.
    “Çıkmış işte evin önünde geçti gördüm.” Çıktıysa bile Rize’de ne işi vardı şerefsizin, Yağmur bu olayların istanbul’da olduğunu söylemişti.
    “Ben yanına geleceğim, tamam.” Dedim sadece kapadım telefonu. Saat gece 3, kara kara düşünüyorum gerçekten herif çıkmış olabilir mi diye. Sızmışım, sabah 7’de çaldı telefon.
    “O değilmiş başkasıymış,” dedi kız. Öyle bir rahatladım ki. Ama şimdi de halüsinasyon mu görmeye başlamıştı, korkuyordum. Artık okul yok, iş yok (1 ay içinde iş bulmam lazım, açız) bağlasam durmam. Son paramla gittim Rize’ye. Son gidişimdi.
    Edip Cansever’in çok uzun bir şiiri vardı, Umutsuzlar Parkı. Aklımda tek parçası kalmış, bana hep Yağmur’u hatırlatırdı, yazayım buraya.

    Pek yakınım olacak, karım ya da kız kardeşim
    Belki hiçbiri değil, bir kız
    Öyle ki, biralar, yaz günleri onunla beraberken güzeldir
    Ama çok iyi bir günde çıldırıverdi
    Yalnızlıktan.

    Yağmur evin içinden çıkmıyordu, korkuyordu dışarıdan. “Yağmur,” demiştim. “O şerefsiz bir daha gelmeyecek.”
    Gözleri kocaman olmuş. “Hiç gitmiyor da.” Dedi sadece. Üç kelimeyle anlatmıştı her şeyi.
    Gece yine geldi, yine saat 3 gibi. Bu sefer hiç dokunmadı bana, oturdu köşeye. “Benden vazgeçmelisin,” dedi. “Ben sana istediklerini veremem.” Hay dıbına koyayım ya. Nedir bu istediklerim. Herkesin ağzında, istediklerini veremez, memnun edemez, neydi bu. Neydi bu kızın bana veremediği. ciks mi? Çok mu gibimde lan. Kurumuşum ben kızın yüzünü göreyim diye, sokağa çıkıyorum insanların yüzlerini görmüyorum ciks ne lan. Mutluluk mu. Ben mutluydum. En az Yağmur kadar hastaydım belki mutluydum.
    “Sen bana istediğim her şeyi veriyorsun,” dedim sadece, öfkemi bastırdım. Ona hiç sesimi yükseltmedim, o bir defa hariç.
    “Hayır,” dedi. Yüzü buruştu. “Git.” Git mi? Senin için hayatımı yaktım ben, git mi? Doğruldum, bileklerinden tuttum, sert değil ama.
    “Yağmur bak-“
    Çığlık attı birden korktum. Bileklerini çekiştirerek kurtardı, vurmaya başladı. “Dokunma! Dokunma bana! Yaklaşma artık bana! Anlamıyor musun?”
    “NEYi ANLAMIYORUM?” diye bağırdım, ona ilk ve son bağırışım. “NEYi ANLAMIYORUM YAĞMUR?”
    “CANIMI YAKIYORSUN!” diye bağırdı ama onu dokunmuyorum bile. Bahsettiği farklı bir acıydı demek ki.
    “VARLIĞIN CANIMI YAKIYOR! O ÖLMÜŞKEN SENiN BURADA OLMAN CANIMI YAKIYOR! VAROLMAN, BENi SEVMEN CANIMI YAKIYOR!”
    içeri ananesi girdi, ittirdi beni, kızı yarı sürükleyip yarı yürüterek yan odaya soktu. Sinir krizine girmiş gibi bağırıyordu Yağmur, kelimeleri ara ara anlıyordum sadece. Sonra o cümleyi söyledi, berrak ve net.
    “Nene, Kaan nerede?”
    Burak nerede, değil. Kaan nerede.
    Duvarlar incecik duyuyorum ve anlıyorum her şeyi, keşke anlamasam, keşke duymasam.
    “Dışarı çıktı kızım, gelecek birazdan.” Dedi ananesi. O sert suratlı kadından bu kadar şefkatli bir sesin çıkması. Kapı aralığından baktım, bebek tutar gibi sarılmıştı Yağmur’a. “Gelecek, birazdan gelecek.”
    Gece karanlığında, yanımda getirdiğim tek şey olan sırt çantamı alıp çıktım. Sabaha kadar evlerin arasında dolandım, biri beni haydut sanıp vurabilirdi, kurt çıkabilirdi, kimin umrunda. Sahip olduğum her şeyi Yağmur’a vermiştim ve o hala bomboştu.
    Onu düzeltemeyeceğimi ve hiçbir zaman mutlu olamayacağımızı o gün kabul ettim. inkarla geçen 4 yılın ardından.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +25
      Kardeşim aylardır sözlükteyim hikaye bölümünde her taku okudum, ama üyeliğim yoktu. Burası erzurum şu an şu saatte balkondayım ve deli gibi yağmur yağıyor soğuktan donuyorum ama ağlamaktan içeri girmeye korkuyorum. Çok etkilendim üyelik açtım isimden de anlarsın zaten, çok etkilendim olum duramıyorum a m k
      ···
    2. 2.
      +2
      olum önceki postlarda arkadaşın attığı bu https://www.youtube.com/watch?v=0SG6ZITbWpU şarkı ile beraber ben ki ciddi ciddi odun bir insan ağlayamam kolay kolay gözlerimden yaş geldi.Daha varsa böyle anın anlat lütfen kardeşim
      ···
    3. 3.
      0
      hep beraber ağlıyoruz kardeşim ulan hiçbişeye kolay kolay duygulanmam bunda böyle bi kötü oldum bi düşünmeye başladım içim içimi yiyo resmen adam gibti attı bizi
      ···
    4. diğerleri 1
  7. 32.
    +15
    Önce hayır yazdım, sonra silip evet yazıp gönderdim. Yalan söyleyemezdim ona.
    “Eğer ilgini çeken bir kız olsa istediğini yapabilirsin. Ben zaten çok uzaktayım.” Yazdı sonra. iki defa okudum mesajı. Tuzak mıydı bu? Tamam dersem sadık olmadığımı mı görecekti? Saçmalama ben bir tek seni görüyorum falan yazdım, ama Aslı bariz biçimde dikkatimi çekiyordu bunun farkındaydım. ipek’in asla beceremediği biçimde. “ihtiyaçların var ben bu konuda bir şey yapamıyorum mutlu olmanı da istiyorum yazdı. Oturdu içime yazdıkları.
    “tek isteğim var” dedi sonra. “noldu” dedim. “Başka bir kızla yatarsan bana söylemene gerek yok, ama başka bir kıza aşık olursan bana mutlaka söyle.” Dedi. Tamam dedim, ne diyebilirdim ki.
    Okulda 3. Senem de bitmişti, yaz tatilinde yine kötü bir haber aldım. Annemden hiç söz etmedim ama mutlaka iki günde bir arardım, annemin yeri bende çok ayrıydı. Babam annemin biriktirdiği paraları çalıp kadınlarla yerken benimle sadece annem ilgilendi, elinden gelenin fazlasını yaptı benim için. Annem göğsünde kist olduğunu ama endişelenecek bir şey olmadığını söylemişti önceden. Kist değildi bu artık, meme kanserine dönüşmüştü. Sağ göğsü alındı. 3 ayımı da onunla geçirdim, okulu bile bırakırdım hep yanında kalmak için ama beni üniversiteye göndermek için feda ettiği şeyleri de göz ardı edemezdim. Bu okul bitecekti, hayvan gibi para kazanacaktım ve hem Yağmur’la hem annemle ilgilenecektim. Dünyanın benimle zoru neydi, neden en sevdiklerime zarar veriyordu hep? Annemin ameliyattan sonra aynaya ilk baktığı zamanı unutamıyorum ben.
    Saçları çok azalmıştı, yaşlılık ve stres. Çekiştirdi üstündekini, o kocaman dikiş izine baktı, çok boş duruyordu. “Burak,” dedi. “Çok çirkin olmuşum ben.” Ben bu kadına ne diyebilirdim? Benim için dünyanın en güzel kadınıydı ama söyleyeceğim hangi söz ikna edebilirdi onu? Dil döktüm ona 3 ay boyunca, ne kadar güzel olduğunu söyledim, çiçekler aldım, en sevdiği yiyecekleri ama yapabildiğim bu kadardı. O benim için her şeyi yapmıştı ama ben ona çocuk tesellisi veriyordum resmen. Ankara’ya zor döndüm, ama hırsla döndüm. Daha fazla şey parmaklarımın arasından kayıp gitmeyecekti artık.
    Ortak dersimin olduğu Ersin diye bir çocukla anlaşmıştım, onun evine taşındım. Yavşak Hakan’dan iyiydi. iyi çocuktu Ersin, biraz şakirtti aslında ama bana zararı yoktu, içkimi odamda içiyordum zaten. Ersin okul bitince memlekete dönecekti, Konya ya da Yozgat’tı hatırlamıyorum. Ev bana kalıyordu. Kafam karışıktı, çok karışıktı, istanbul’a mı dönmeliydim annemle olmak için, yoksa Yağmur’u buraya, Ankara’ya mı almalıydım?
    Tümünü Göster
    ···
  8. 33.
    +14
    Ulan saat gece 3 buçuk falan. Zangır zangır titriyorum soğuktan. gibim hala kalkık, kafam karışmış, napıyor bu kız, ne tak yiyoruz dışarıda diye düşünüyorum. Köy yeri zaten, kurt domuz falan çıkacak diye altıma sıçıyorum.
    “Yağmur napıyoruz dışarıda, zütüm dondu. Kurt falan yoktur di mi?”
    “Boşver kurdu. Seninle konuşmamız lazım. Çok önemli.”
    “Sabah olunca konuşuruz neden şimdi?”
    Elimden sürüklüyor hala. Evin yanında bir ahır var, içinde sadece çok yaşlı bir inek var. Ahırın arkasına oturduk, koku rahatsız edici. O kadar karanlık ki kızın yüzünü göremiyorum, ahıra geldiğimizi bile kokudan anladım artık.
    “Çünkü şimdi anlatmazsam hiç anlatamam.”
    Madem bu taku yedik buralara kadar geldik, dinleyelim bakalım diyorum.
    “Kaan’la niye birlikte olmadığımızı sordun. Hala merak ediyor musun?”
    Haydaaa bu konu nereden açıldı şimdi. Hayır deyip eve dönmek istiyorum ama bir yanım da merak ediyor, neden diye. “Evet“ dedim belli belirsiz.
    Derin bir nefes aldı ve başladı.
    “Kaan’la benim aramdaki bağ çok farklıydı. Sadece sevgili ya da çocukluk arkadaşı gibi değildi. Bir parçamdı sanki. Tüm hayatımı onunla geçirdim. Ama… Olmadı. Onunla birlikte olmayı istedim. Vaktimiz vardı, biz öyle düşünüyorduk yani ama denemek istedik. 15 yaşındayken denedik. Kasıldım. Bacaklarımı bile açamadım. içimi çok büyük bir korku kapladı. Onu ittirdim, tırmaladım ve ağladım. Daha sonra birkaç kere daha denedik ama yapamadım işte, mutlu edemedim onu. O sebebini hiç bilmedi.”
    Sonra anlattıkları kanımı dondurdu. Hissettim. Damarlarımın derimin altında genişlediğini, nefessiz kaldığımı hissettim.
    ···
  9. 34.
    -6
    Ne seni kırmaya veya ozguvenini parcalamaya niyetim var. Ölen arkadasin icin yas tutuyorsun ardindan sevgilisiyle birlikte yaptiklarina bak, o uzuntu ve cokus nedeninin temeli arkadasinin olumune yaptigin kalleslikten ote bisey degil. Sozu uzatmiyacagim seni daha kotu etmek istemem. Sarhosken bile oyle soz soylemissin olum senin serefini dostlugunu haysiyetini gibeyim ya daha ne diyim aq
    ···
    1. 1.
      +1 -1
      Kaan, sen misin :/
      ···
  10. 35.
    +6
    Ben geldim beyler, 1 ay önce falan word'e yazmıştım bunları sanki günlük tutar gibi. O yüzden fazla bekletmeden adam gibi yazacağım, en fazla birkaç güne biter sanırım. Başlıyorum, burada mısınız?
    ···
  11. 36.
    +6
    Anlat kanka
    ···
    1. 1.
      -1
      görülsün diye yazıyorum bi tak geçmiyor anlatmayla kardeş
      ···
      1. 1.
        +1 -1
        Okusammi okumasammi bilemiyorum yoluma cikmasan iyi edersin sozlerim sana agirmi geldi kalbinimi kirdim afedetsin (pardon beyler bi an gaza geldim )
        ···
    2. 2.
      0
      görülsün diye yazıyorum . tam ibretlik. helal lan tutun hayata
      ···
    3. 3.
      0
      görülsün diye yazıyorum , görmeyen bintir .
      ···
    4. 4.
      0
      Görülsün diye yazmıyorum
      ···
      1. 1.
        0
        Görülsün diye çıkardım anandan bin
        ···
    5. diğerleri 2
  12. 37.
    +5
    Burada mısınız, kendi kendime konuşmak istemiyorum :(
    ···
  13. 38.
    +3
    panpa gece gece gözlerim doldu, birşeyler atıştırıyordum bıraktım. Neyse,zaman herşeyin ilacı derler, hiç zannetmiyorum ama belki yıllar sonra kendinle barışırsın.
    (nedensizce Ferdi Tayfur'dan, Hatıralar'ı dinliyorum. Hayır,aşık falan da değilim)
    ···
  14. 39.
    +3
    yaz keke yaz
    ···
  15. 40.
    +3
    https://m.youtube.com/watch?v=8mBdUPT_NV4

    Bi şarkı bi hikayeye bu kadar yakışır. Sigaralar senin için yansın panpa.
    ···
  16. 41.
    +3
    Buradayız sen yaz biz dinliyoruz kardeşim basın sag olsun allah sabır versin
    ···
    1. 1.
      +1
      Sağol kardeşim, unutulmuyor ama alışılıyor işte.
      ···
  17. 42.
    +3
    Zor bir durum panpa. Mesela benim 38 yaşında bir kuzenim var. Herif epeyce yakışıklı,öz güveni yüksek bir adam. Liseden beri baktığı kızla çıkan,her naneyi yiyen biri. Yani geçenlerde muhabbet ederken sakın önüne gelen kızla yatma. Duyarsızlaşıyorsun bir süre sonra. Hiçbir anlamı kalmıyor demişti. Neyse, bunun üni bitti kız arkadaşıyla nişanlandılar. Askere gitmeden kısa süre önce de halamlar nişanı attırdılar sebebini bilmediğim bir nedenden dolayı. Ama hiç unutamadı Elçin'i. O kadar şey yaşamış adamı bir kadın muma çevirmişti. Neyse bu olay üzerinden 6-7 yıl geçti bir kızla tanıştı kendinden 10 yaş küçük. Nişandan 1 yıl sonra düğünü olacaktı. Düğün günü herife bi haller oldu amk. Ben evlenmeyecem. Vazgeçtim.Alın kızı zütürün babasının evine. falan demeye başladı. Noldu dedik. Ağzını açmadı. Sebebi belliydi az çok.Ben, abim,enişteler falan girdiler araya, büyüklere çaktırsak olay olurdu.Bir şekilde ikna ettik bunu. Daha kız almaya gidecez abi kalk falan. Neyse, akşam düğünde suratından düşen bin parça. Hiç gülmüyor. Gittim yanına abi hayırdır dedim. Bana içecek bir şeyler getir dedi o kadar. Olaysız dağıldık düğünden sonra.
    Ara sıra gelenler geliyor herife.O kızı unutamadığı belli. Geçenlerde gene açacak oldu mevzuyu hiç girip kafanı bulandırma, başka şeylerden konuşalım. Lisedeyken Şeyda ile yaşadığın komik olayı anlatsana gene dedim.
    Kısaca diyeceğim şu.Her insanın hayatında unutamadığı kadınlar, erkekler oluyor. Trajik,pgibolojik olaylar oluyor. Ama hayat bu. Her şey insan için. Ömrümüzün yettiğince de omuzlarımıza doğru orantılı olarak binecek bu yükler. Başa çıkmasını bilmeliyiz. Kabullenmek kolaya kaçmak.Ama bir şekilde mücadele edip önümüze bakmalıyız.
    Şahsi olarak yaşadığım trajik ve üzücü durumlarım var benimde. Ailecek yaşadığımız üzüntüler de...
    Ama bir şekilde yaşıyor insan.Bir şekilde kendisi için yaşıyor.Çoğu zaman başkaları için... (anne, baba,eş, çocuklar vs.)
    ···
    1. 1.
      0
      Bu tarz durumlarda eşine de haksızlık olur.. Eşi haberdar miydi unutamadığı kızdan.. Şuan nasıl mutlu mu..?
      ···
      1. 1.
        0
        Az çok biliyor durumu.Ne kadar hareketli bir gençlik yaşadığını da biliyor. Tabi 3 tane çocuk olunca da katlanmak zorunda hissediyor herhalde kendini.
        ···
  18. 43.
    -2
    LAN AZCIK KISA YAZ YiNE OKUYAMADIM AMK
    ···
  19. 44.
    +2
    kitap çıkar almazsam şerefsizim kardeşim yeminle ağlama noktasına geldim sigaralarda kesmedi beni yazdıkların saolsun, yaşadıkların ve anlatma şeklin bitirdi açık açık söylüyorum en son geçen yaz okumuştum böyle bir hikayeyi ondanda çok etkilenmiştim sendende Allah sabır versin. içimi dağladın be kardeşim
    ···
  20. 45.
    +2
    Reserved panpa çok fena sardı
    ···