Okuldan doğruca çıkıp üç dört sokak aşağıdaki bir parka gittik. Oturup beklemeye başladık. burda mı konusacaz olum ne yapıyoz biz diye sürekli husursuzlugumu dile getiriyordum. Uğur artık bana kulak asmiyordu. Arada bi yüzüme bakıp ufak ufak kahkahalar atıp kızlar geliyor mu diye sağa sola bakınıyordu. Ben heyecandan kafamı kaldiramiyordum. Bacağımı stresten deli gibi sallamaya başlamıştım. Madem buraya kadar geldik bari adamakıllı durayım da bir an önce bitsin gitsin kız falan istemiyom diye düşünürken Uğur dürtmeye başladı. Aha geliyolar solundan yanasacaklar kafanı çevirme dedi. Birkaç saniye sonra merabaaaa diyen iki kız sesi duydum. içim fokur fokur kaynadı. Sessiz sessiz Uğur'a sovdukten sonra yavaş hareketlerle ayağa kalkıp kafamı kaldırdım. Kezban karşımda dikiliyor uğur da Macideye sarılıyordu. Kezban yeniden merabaaa diyerek elini uzattı. Gömleğinin iki düğmesi açılmış saçlarını açmıştı. Okulda makyajı yoktu ama şimdi hafif bir makyaj olduğu belli oluyordu. Siyah saçları rüzgardan yüzüne dökülüyor yeşil gözleri de saçlarının arasından bana doğru bakıyordu. Dudaklarında pembe tonunda bir ruj vardı. Kezban'ın arkasından uğurun yüzünü gördüm. Gözlerini açmış hadisene oğlum diye dudaklarını oynatıyordu. Yalandan olduğu çok belli olan bir gülümseme takinarak elimi uzattim. Ben Betül dedi. içimden Uğur'a ettiğim kufurlerin haddi hesabı yoktu. Kezbanla bulusucam derken karşımda Betül vardı. Uğur yine gözleriyle her şey tamam kontrol altında devam et dercesine hareketler yapıyor başını sallıyordu. Memnun oldum diyerek elini sıktım. Öylesine yumuşak gelmişti ki elime hiç bırakmak istemedim. Ugurla Macide karşımıza geçmiş yan yana oturmuşlar ve birbirlerine dönmüşlerdi. Biz de yan yana oturmak zorunda kaldık. Aklıma uğuru yanıma çağırdığımda bana bakışları geliyordu. tak görmüş gibi bakıyorlardı ancak şimdi kızın gözleri pırıl pırıl parlıyor ve dudakları sürekli tebessüm ediyordu. Gömleğinin arasından az çok goguslerinin arasını belli oluyordu. Bu da kalbimin daha da hızlı atmasına sesimin titremesine ve ufaklığın da uyanmasına sebep oluyordu. Kezban diye bildiğim Betül bana karşı çapraz oturuyor ama ben direkt olarak karşıya bakıyordum. Karşımda da Macide ve uğur olduğu için rahat edemiyordum. En iyisinin Betüle dönmek olacağına karar verdim ve hafifçe döndüm. Kızın böylesine istekli durmasına şaşırıyordum ama benim donuklugum yüzünden konuşamıyorduk. Ben konuşacak bir şeyler bulayım diye huzursuzlanirken Betül lafa başladı. Ben seni daha önce gördüm mü acaba? Karşılaştık mi hatirliyo musun dedi.

Evet bu sabah görmüş olabilirsin demeye kalmadan lafı ağzıma tıktı. Gördüm tabi ya hatırladım dedi. Konuşurken sürekli gülümsüyor pembe dudaklarının arasında güzel sıralanmış dişleri görünüyordu. Fazla konuşkan ve güleç bir kızdı. Nerde gördün diye merak ederek sordum. Ohooo sınıfının önünden geçerken kantinde bahçede yüzün zaten hiç yabancı gelmedi bana dedi. Sen beni gördün mü peki diye sordu. Bu soruyu sorarken gözleri açılmış bir anlığına her daim yüzünde beliren gülümseme silinmişti. Aceleyle geçiştirmek için yok hayır dedim. Yalancııı diyerek omzumu ittirdi. Bu şekilde sıcakkanlı ve yakın davranması, temasta bulunması ona karşı beni olumlu düşüncelere iterek rahatlatıyor ama onu daha önceden görmediğim yalanını söylemiş olmam ve bu yalanımı yakalamış olması beni rahatsız ediyordu. içimden keşke bu sabah gördüm deseydim diye geçirirken yine sessizliği bozup lafa başladı ve bu sabah neye bakiyodun o zaman diyerek kaşını kaldırdı. Bu sabah.. diye lafı uzatarak ne diyeceğimi düşünmek için zaman kazanmaya çalıştım ama daha fazla kaçmanın manasız olduğuna karar vererek cesur olmam gerektiğini düşündüm. Beni yakaladın sana bakiyodum dedim. Ha şöyle diyerek başını masaya dayanmış olan eline koydu. O sırada Macide Betül siz oturun biz geliyoruz hemen diyerek uğurun elini tuttu ve uzaklaşmaya başladılar. Başbaşa kalmıştık ve bu beni tam rahatlamisken yeniden gerginlestirmeye başlamıştı. Sen de basketbol oynuyo musun dedi. Yok hayır dedim. Aslında oynasan oynarsın bak vücudun iyi duruyo bence dedi. Utangacligi bir kenara bırakıp cesur davranmam gerektiğinin farkına vardım. Öyle mi dersin nesi iyi diyerek tamamen kendimi Betüle çevirdim. Ben dönünce o da bana karşı döndü. Uzat bakiyim elini diyerek elimi eline aldı. Eller iyi diyerek elini omzuma dokundu. Ardından biraz aşağısına kaydırarak kolumu sıktı. Hiçbir fikri olmadığını ve sadece bana dokunmaya çalıştığını düşünmeye başlamıştım. iyi işte bence dedi ve gözlerini hızlıca kirpistirdi. Daha tanisali dakikalar olmasına rağmen böyle yakınlık kurması beni şüpheye düşürmüş ve paranoyak düşüncelere sevk etmişti. Ancak sabah uzaktan bakarak iç geçirdiğim kızın şimdi bana dokunuyor olması beni neden rahatsız etsin ki diyerek bu hareketlerinin altında bir sebep aramadan kendimi olayın akışına bırakmaya karar verdim. iyi diyosan iyidir o zaman ama maalesef oynamıyorum işte dedim gülümseyerek. Hiç sevgilin oldu mu diye sordu birden. Aniden bu soruyu duyunca anlam verememekle birlikte olmadı demekle dememek arasında kaldım. Doğruyu söylemenin en iyisi olacağını düşünüp yok daha olmadı dedim. Yaaaa diyerek güldü. Sana sormama gerek yok heralde dedim. Kaşlarını çatıp o ne demek ya dedi. Dirseklerini dizlerine koyarak vücudunu biraz öne getirmişti. Ara ara esen rüzgar yine saçlarını gözlerinin önüne savuşturuyordu. iki düğmesi açık olan gömleği içine giydiği siyah ip askılı giysiyi belli ediyordu. Ara ara hareket ettiğinde dekoltesi görünüyor gözlerim kaysa da belli etmemeye calisiyordum. Oturduğunda hali hazırda diz kapağı altına gelen eteği hafifçe sıyrılmış ve diz kapağı üstüne gelmişti. Bu detayları incelerken kaşları çatılmış halde olan suratı bir anda normale döndü ve şaka şaka öyle donuk donuk bakma daha fazla kızmadım diyerek güldü.