haziran sonu temmuz başı gibi herhangi bir günde, sabah ezanıyla beraber doğmuş olan erkektir.
(bkz:
einsteinin torunu)
her saat başı değişen ruh halim ve gidip-gelen voltajımla üyesi bulunduğum kaybederken kazananlar kulübüdür. (çoğunlukla kaybeden)
yükseleni yengeç burcu demek çok doğru değil aslında, bence alçalanı yengeç burcu olan yengeç burcu erkeği olmalı bu. zira sürekli dibe çakılıyormuşum gibi bir his var içimde. ama bir taraftan da hayvan gibi mutlu da hissediyorum bazen kendimi. mesela şarkı söyleyerek ev temizliyorum, elektrik süpürgesinin çekiş gücüne hayran olurken, çamaşır makinesi neredeyse tüm banyoyu sarsıyor. sarsılarak boşalan ilk makine olabilir. yüksek sesli müzik, pencerelerden içeri giren rüzgarın ıslığı ve kuşların cıvıldaşmaları. duvarımda thierry henry , rafımda darth vader. kahramanlarımla, yuvarlanıp gidiyorum işte.
bu dünyada yalnızlık insana en büyük hediye bence. ne yapmam gerektiğini söyleyen, ananas suyunu kafaya dikme diyen de yok. işerken tuvaletin kapısını kapatmam da gerekmiyor. evimde benden başka ses çıkaran, nefes alan başka bir canlı daha yok. oohhh miss amk. ama bir yandan da gel gelelim bu bünye de artık sevmek sevilmek istiyor. işte durum böyle dostlarım.
ama işte tek isteğim aynı çizgiyi tutturabilmek. intihar etmek için yüksekçe bir kulenin tepesine çıkıp da, "lan ne güzel manzara bu bee" deyip gülmek gibi oldu hayat hep benim için...
özetle : burcumu gibeyim burcumuuu...
not : ha tabi yükselenimi de...