/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +57 -2
    Beyler burda sonları ters köşe yaptıran, plot twist dediğimiz sonları olan hikayeler paylasıcam. Hepsi kısa ve tek entrylik olucak. Altınıza sıçırtmıycaklar fakat vay aq diyeceksiniz. Elimde 33 hikaye var daha da ekliycem üzerine
    ···
  2. 2.
    +25
    Bay Johnson, burda denildiğine göre şiddet eğilimi gösterecek düzeyde şizofreni hastasıymışsınız." mırıldandı burnun ucundaki gözlükle önündeki raporu okumaya çalışan pgibiyatrist.
    "Benimle paylaşmanız hapis cezanızı azaltmayacak fakat en azından zihinsel rahatsızlığınızdan kurtulmanıza yardımcı olabilir, anlatabildim mi?"
    Kafamı salladım.
    +Madem öyle anlatmaya nerden başlamak istersiniz Bay Johnson?
    -Sesler
    +Sesler mi? Bana bazı sesler duyduğunuzu mu söylüyorsunuz?
    -Evet
    +Bu sesler tehditkâr mı peki?
    -Bazen
    +Peki sizi kızdırıyorlar mı?
    -Öyle denebilir
    +Peki şuanda bu seslerden duyuyor musunuz?
    -Hayır
    +Anlıyorum
    Pgibiyatrist iç çekti. Gıcırdayan sandalyesinde oturduğu sırada önündeki kağıtlarla uğraşırken dikkatimi çekti.

    [[Bu lanet suçlu pgibolojisi işini daha ne kadar yapmam gerek]]

    +"Yaklaşık 35 dakika doktor", cevap verdim.
    -Ha? Afedersin. Bir şey mi dedin?
    +Evet. Bu lanet suçlu pgibolojisi işini bitirmeden önce 35... Aslında tam olarak 34 dakikan var doktor.
    -Be... Ben.. Anlayamıyorum.

    [[Düşüncelerimi mi okuyor yoksa]]

    +Aynen öyle
    -Aman tanrım. Çok.. Bu çok.. ilginç. Şuanda düşündüğüm her şeyi duyabiliyor musun?
    +Kesinlikle
    "Oh.. Lanet olsun" Panikleyerek söyledi. "Sen bir an önce gitmelisin"
    Dalga geçer bir tonda cevap verdim:
    +Fakat pgibolojik durumum ne olacak doktor?
    Ayağa fırladı kapıya koştu. Kapıyı açtı. Yüzünde. Terler akarken sesini yükseltti. "Lütfen çık"
    Oturduğum kanepeden ayağa kalkıp sakince kapıya yöneldim.

    [[Sakın kızın hakkında düşünme]]
    [[Sakın kızını aklına getirme]]

    Durdum ve dönüp sordum.
    +Afedersin, kızınla ilgili durum neydi?

    O an öfkemi dizginlemedim
    +SENi ADi huur ÇOCUĞU!!
    Adamın üzerine atladım. Ve elimdeki kelepçelerin yardımıyla suratını dağıttım. Ne de olsa hapis cezam azalmayacakti.
    ···
    1. 1.
      0
      ne diyon lan değişik
      ···
    2. 2.
      0
      Devam sardı
      ···
    3. 3.
      0
      Aminakodumun sübyanı
      ···
    4. 4.
      +1
      Hangi replik kime ait anlamadim amk
      ···
    5. diğerleri 2
  3. 3.
    +25 -1
    Olay yaklaşık 10 ay önce oldu. Ölüm... Ölüm durdu. insanlar ölmeyi bıraktı.
    Dile getirince harika bir şeymiş gibi geliyor evet. Ama gerçekte olan şey hayal edemeyeceğim kadar kötüydü.
    Ben bir hastanede travma cerrahı olarak çalışıyorum. Ve bu olay olduğundan beri mesleğim tam olarak anlamsızlaştı.
    Tabiki tabiki, doğru düşünüyosunuz siz de. Geçen hafta 68 yaşında bir adam kalp krizi geçirdi. Medikal açıdan şuanda ölü fakat onu evine ailesinin yanına geri gönderdik. Torunlarıyla biraz daha fazla vakit geçirmiş oldu. Ancak bu olabilecek en iyi senaryo.
    Bunun 2 hafta öncesinde bir adam yangında kapana kısılmıştı. Getirildiğinde hala yaşıyordu evet. Fakat yangında bütün derisi burnu kulakları dili ağzı erimişti. Adamın yapabildiği tek şey acı çekip çığlıklar atmaktı. Onla hiç bir şekilde iletişim kuramıyoruz. Ne yapıcaz bilmiyorum.
    Bu vakadan sonra kendimi toparlamak için odama çekildim. Başım deli gibi ağrıyordu. Şakaklarımda nabzımın atışını hissediyordum. iki üç tane ağrı kesici atıp tek çözüm olarak kafamı ovuşturuyordum.
    Her neyse mesleğim hayat kurtarmaktan çok tamirciliğe dönüşmüştü. Ölemeyen insanların bozuk uzuvlarını düzeltip onları evine yolluyordum.
    11 yaşında bir çocuğu kamyon tarafından ezildikten sonra getirdiler. Çocuğun tam 68 kemiği kırılmıştı. Ve onları tekrar işe yarar hale getiremezdim. Resmen ufalanmışlardı. Çocuğun her uzuvunu sargı beziyle sardıktan sonra sonsuza kadar yatması için evindeki yatağina gönderdik.
    Bütün bunları kaldıramıyordum. Daha fazla ağrı kesici, içki, daha fazla rahatsız edici nabız.

    Bakımevleri dolup taştı. Tıp alanında çalışan herkes işinden istifa etti. Hareket edemiycek kadar yaşlı insanları sokak kenarlarında görmeye başladık. Bazı aileler kendi fertlerini canlı canlı gömmeye başladı.
    Daha çok hap, daha çok içki, şakaklarıma biri resmen çekiçle vuruyor gibi.
    Dün bir kadın göğsünün ağrıdığından şikayet ederek geldi. Yaptığımız testlerde dün gece geçirdiği kalp krizi ile organlarının iflas etmeye başladığını anladık , yaşadığı acı ise çalışmayı reddeden akciğerine zorla çekmeye çalıştığı hava yüzündendi.
    Midem artık hapları kabul etmiyor. Sarhoş geziyorum. Kafamın içinde davullar çalıyor.
    Bugün düşük yapan bir kadın getirdiler. Ve lanet hastanede 5 aylık sürünen bir fetüsü ne yapıcam bilmiyorum.
    Yine dinlenmek için odama çekildim. Her zamanki gibi sarhoşum. Bi yandan içmeye devam edip bi yandan şakaklarımı ovarken parmaklarımdaki hissizliği farkettim. Kafamın içinde bangırdayan nabzımı aradım. Şakaklarım... Ağrı yokoldu.
    Durumu bir kaç saniye sonra algıladım.
    gibtir.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      rezzzzz
      ···
    2. 2.
      +2
      Hayal gücünü gibem
      ···
    3. 3.
      +1
      Bi tek ben mi anlamıyorum
      ···
    4. 4.
      0
      Sonunda ölüyor işte nesini anlamadın ama ölemiyor çünkü ölme diyer birley olmayan bir distopya
      ···
    5. 5.
      0
      Yarrağib yemiş
      ···
    6. diğerleri 3
  4. 4.
    +17
    Genel olarak bi astrofizikçinin hayatı sıkıcıdır. Verileri katalogla. Eski teorileri tartış. Diğer insanların umrunda olmayan şeyleri ezberle. Ve bunları her gün tekrar et.

    3 ay önce Dünyadan 42 ışıkyılı uzakta olan SB1074 yıldızıyla ilgili bir şey gözlemledik. Yıldız bi anda yokoldu. Ne bir karadelik ne de bir süpernova. Sadece... Öylece gökyüzünden silindi. Nasa ile iletişimi geçildi universitede profesörlerle teoriler üretilmeye hipotezler hazırlanmaya başladı. Benim için gerçekten heyecan verici bir haftaydı.

    Bir hafta boyunca yapılan toplantılar ve tartışmalardan sonra, hiç bir şey bulunamadı. Kimse mantıklı bir açıklama bulamadı. Ve daha sonra başka bir yıldız da aynı davranışı gösterdi. Gerçekten kimse ne olduğunu bilmiyordu. 3 hafta sonra toplamda 398 yıldız kaybolmuştu. Kaybolan yıldız sayısı 2000 i geçtikten sonra japonya rusya ve amerika kafa kafa vermeye karar verdi. Dün sabah plan yapıldı ve bugün 10:45 de, uluslararası bir toplantı yapılacaktı. Şuanda saat 10:30 hala yatağımdayım. Toplantı konusunda ise.. Onlara yardımcı olmak isterdim. Fakat bir önemi olduğunu sanmıyorum. Çünkü şuan saat sabahın 10 buçuğu... Ve dışarısı kapkaranlık.
    ···
    1. 1.
      +3
      Güneş mi yokolmuş lan
      ···
      1. 1.
        0
        Güneşte orta büyükyüklükte bir yıldızdır
        ···
    2. 2.
      +4
      Yok anasının amı
      ···
    3. 3.
      0
      Aynn sictilar
      ···
    4. diğerleri 1
  5. 5.
    +29
    Halüsinasyonların ne zaman başladığı hatırlamıyorum fakat ilk büyük etkiyi yaratanı hatırlıyorum. Yerde yatmış şekilde çığlık atarken etrafımdaki alevlerden korunmaya çalışıyordum. Ve babam gelip beni kurtardı. Bunların gerçek olmadığını söyledi. iyi olacağımı söyledi.
    ilerleyen zamanlarda halüsinasyonlar arttı. Babam beni kriz halindeyken arka bahçeden bodrumdan toplamaya başladı.
    Sürekli bana bir doktora görünmemi söylüyordu babam. Doktora görünürsem problemin çözüleceğini söylüyordu. Kendimi hasta hissetmiyordum fakat halüsinasyonlar asırı fazlalaşınca bir doktora göründüm.
    Bir saat kadar konuştuktan sonra doktor teşhis koydu.
    "Küçükken geçirdiğin trafik kazasinda aileni kaybettiğin için sende post travmatik stress bozukluğu oluşmuş"
    Bana bir kaç ilaç verdi. Zamanla halüsinasyonlar kayboldu... Babam da öyle.
    ···
    1. 1.
      +3
      6.his vol1636261
      ···
    2. 2.
      +5
      Halüsinasyon içinde halüsinasyon ha.
      inception geldi aklıma . ilginç
      ···
    3. 3.
      -1
      üzdün bin
      ···
    4. diğerleri 1
  6. 6.
    +19
    Asansör kapısı açıldı. Koridora doğru yürüdüm. Işık yoktu. Kapkaranlıktı hatta . Bu her gün yaptığım bir şeydi aslında. Sadece genelde elektrik olurdu. Ve bugün biraz daha farklıydı. Etrafta ağır bir koku vardı. Ne olduğunu anlamamıştım. Korkmaya başladım. Koridordan sola döndüm ki onu gördüm.
    Korkunç gözleri. Çizikler içindeki suratı. Şekilsiz ve parmakları ekgib elleri. Ve kan. Her yer kanla doluydu. Korkunç şey bana doğru sürünerek geliyordu. Tırnaklarının metal zemine sürtüşünü duyabiliyordum. Arkamı dönüp kaçmaya başladım. Arkamdan geliyordu. Oldukça hızlı sürünüyordu. Geçtiği yerde bıraktığı kan izleri neredeyse bir nehir gibiydi. Telefonumun ışığını açıp asasöre girdim. Kapı yavaşça kapanıyordu. Bir şeye takılır gibi. Işıkla baktığımda kapı aralığında kopmuş parmaklar olduğunu farkettim. Tekmeleyerek çıkarttım. Asansör kapısı kapanırken yaratık tam kapının önündeydi. Gözlerini gördüm. Benden nefret ediyorlardı.

    Olay olduğundan bu yana tam 1 ay oldu. Artık hayaletlere inanıyorum.
    Hayalet diye bir şey var. Olmak zorunda.
    O gördüğüm şey bir hayalet olmak zorunda.
    Hayaletlerin var olduğuna inanmak zorundayım

    Asansöre sıkışıp uzuvları koptuğu için kan kaybından ölen kadın hakkındaki haberi görmezlikten gelmek zorundayım.
    ···
    1. 1.
      +1
      AMK paranoyağı
      ···
    2. 2.
      +6
      tüylerim diken diken oldu huur çocuğu
      ···
  7. 7.
    +3
    Beyler atıcam tüm gün merak etmeyin
    ···
  8. 8.
    +27
    Akşamüzeri eşim Emily ile film seyrediyorduk ve kapı çaldı. Bakmaya gittim kapıyı açtığımda kapkara saçları olan ama çok yaşlı bir adam vardı. Kendisinin ölüm olduğunu söyledi.
    Benimle bir anlaşma yapmaya gelmiş. Bir ruha ihtiyacı varmış. Anlaşmaya göre bana 1 milyon dolar para ve genç güzel bir eş vericekmiş. Tek yapmam gerekense eşim Emilyi canlı canlı gömmek.
    Başta çok cazip gelmişti. Fakat para sıkıntısı çekmiyordum ve karımı da çok seviyordum. Ölüm'ün teklifini reddettim ve kapıyı kapattım. O anda doğru şeyi yaptığımı düşünüyordum fakat şimdi bakınca keşke teklifi kabul etseydim diyorum.
    Çünkü şuanda lanet olası evin arkabahçesinde bir tabuttayım ve birisi üzerime toprak atıyor.
    AMINAKOYAYIM EMiLY
    ···
    1. 1.
      +3
      Agdgsgaga karının amuhagoyim kanka
      ···
    2. 2.
      -1
      Abi sonuna gulmekten öldüm
      ···
    3. 3.
      -1
      Abi sonuna gulmekten öldüm
      ···
    4. 4.
      0
      Abi cok super
      ···
    5. diğerleri 2
  9. 9.
    +25
    Sokakta bezgin şekilde dolaşan yaşlı kadln. Çığlık atarak koşmaya başladı.
    "OĞLUM NEREDE!!"
    "CARL NERDESiN"
    Etraftaki herkes kadına acıyarak bakıyordu. Geçen hafta oğlu kaybolmuştu ve hiç bir iz bulunamamıştı. Zavallı kadın o zamandan beri hergün dışarı çıkıp kapı kapı dolaşıyordu.
    "Oğlumu gördünüz mü?"
    Kimse kadına kötü davranmak istemiyordu. Ona sarılıp güçlü olmalarını söylüyorlardı.
    "Oğlumun yerini biliyor musunuz?"
    Bazıları ise kadına umut vermek istemiyordu. Buruk bir suratla yavaşça kapılarını kapatıyorlardı.
    Ama o yine de soruyordu.
    "Lütfen, oğlumun yerini söyler misiniz?"
    "Oğlum nerede? Carl nerede?"
    Hava kararana kadar bütün mahalleyi üzüntüye boğan kadın son çare olarak polise gitti, 4.kez,
    "Lütfen oğlumun yerini bulabildiniz mi?"
    "Üzgünüm bayan hala arıyoruz"
    Yaşlı kadın etraftaki herkesten hayır cevabını alana kadar durmuyordu. Hava karardıktan sonra vazgeçip evine döndü. Aynanın karşısına geçti.
    Yorgunluktan bitmiş tükenmiş haline baktı, ağlamaktan solmuş gözlerine. Yüzündeki o buruk ifade yavaşça yerini şeytani bir gülümsemeye bıraktı. Ve kendi kendine fısıldadı yaşlı kadın.
    "Demek ki cesedi iyi saklamışım"
    ···
    1. 1.
      +8
      Sen mi osurdun taktiği kanka bu heo ise yarar
      ···
  10. 10.
    +20 -1
    "Yalvarırım bunu yapmayın" Anlatmaya çalışıyordum. Fakat aldığım karşılık infaz memurunun hüzünlü bakışlarından başka bir şey değildi. Onlara söylemeye çalışıyordum, tekrar tekrar. Fakat karar belliydi. Karşımdaki papaz işini bitirip görevliye başıyla işaret verdi. Görevlinin kederi yüzünden belliydi "Son sözlerin?"
    "Tekrar söylüyorum yalvarırım bunu yapmayın" fakat bu hiç bir şeyi değiştirmedi. Zaten sorun da buydu hiç bir zaman bana inanmadılar. Koluma aşılanan zehir ilerlerken gözümü kapattım. Buna şahit olmak istemiyordum. Daha önce olanları bile atlatamamışken şimdi ne yapıcam bilmiyordum. Eskiden beri hep kendime dikkat ederdim. Elimde makasla koşmazdım kaygan zeminde oyun oynamazdım. Çünkü ne zaman bana bir şey olsa etrafımdakiler etkileniyordu. ilk önce ilkokulda sınıftayken elimi kağıt kestiğinde diğer herkesin eli kanamıştı. Daha sonra bi trafik kazasında arabayla düz duvara çarpmama rağmen yanımdaki yayaların ayakları kırılmıştı. Geçen haftaysa bir çete tarafından kıstırıldım beni başımdan vurdular. Polisler geldiğinde diz çökmüş şekilde kafası uçmuş 4 cesedin arasında bekliyordum. Şimdi idamımı izleyen 40 kişinin karşısında yalvarıyorum
    "lütfen bunu yapmayın"
    ···
  11. 11.
    +19
    Bugün Bill'in doğum günüydü. Doğum günleri onun için bir şey ifade etmezdi. Sadece hayatından eksilmis bir yıl daha. Fakat o doğum günü diğerlerinden farklıydı her ne kadar korkunç olsa da insana güven veren bir siması vardı karşısındaki yaratığın. Mumları üfledikten hemen sonra görmüştü onu. Ona bir tarih verdi yaratık. "işte yaşamak için tam bu kadar vaktin kaldı evlat, iyi kullan" ve Bill de öyle yaptı. Dopdolu bir hayat yaşadı. Dağlara tırmandı. Okyanusları dolaştı. Her maceraya balıklama atladı. Hiç bir şeyden korkmadı. Ve o gün geldiğinde bu korkusuzluk devam etti. Huzurluydu. işyerinde arkadaşlarıyla tokalaştı. Ona hayatta eşlik ettiği için köpeğine teşekkür etti. Karısını alnından öptü. Oğluna sarıldı. Onun için yeterliydi. Yaşlı Bill yatağa uzandı. Gülümsedi ve gözleri kapattı.
    Fakat sonra, hiç bir şey olmadı. Alarmın sesiyle ertesi sabah uyandı. Bill yatağında donakaldı. Kanlı canlı orda duruyordu. Size göre bundan mutluluk duyup zevk alması gerekirdi öyle değil mi?
    Tam aksine Bill ömründe ilk defa korktuğunu hissetti.
    ···
    1. 1.
      +20
      Allahtan evi arabayı satıp city e basmamış
      ···
    2. 2.
      0
      Bi nickaltini hakettin
      ···
    3. 3.
      0
      Anlamadım aq bi anlatın
      ···
    4. diğerleri 1
  12. 12.
    +1
    Beyler Teldeyim kağıtta yazılı telefona geçiriyorum. Azcık sürüyor.
    ···
  13. 13.
    +16
    Max uyandığında devasa böcekler vücudunu parçalıyordu. Acıdan çığlık bile atamıyordu. Sonra birden durdu. Örümceğe benzeyen şeyler yokolmuştu. Max yatağındaydı. O gece pek iyi uyuyamadı rüya mıydı gerçek miydi bilmiyordu.
    Ertesi sabah Max odasının kapısının tıklandığını duydu. Kapıyı açtığında karşısında o örümceklerden biri vardı. Kapının önüne içinde kızarmış tost ve meyve suyu olan bir kahvaltı tepsisi bıraktı. Ve heyecanla geri çekildi. Max bu hediyeyi kabul etti. Yaratığın bundan memnun olduğu belliydi. Daha sonra uzaklaşıp gözden kayboldu.
    Max ilk başlarda onu yiyebilmek için şişmanlattırdıklarını düşünüyordu. Fakat bir gün tosttaki tuz yüzünden içi yandığında yaratıklar ona taze meyve getirdiler. Onu sağlıklı tutmaya çalıştıklarını anladı Max. Başka bir gün ise Max silah ve çığlık sesleriyle uyandı. Odasindan çıkıp salona koştuğunda yerde yatan bir hırsız gördü. Hırsızın etrafında da arkadaşları bekliyordu.
    Max kendisini koruduklarını biliyordu. Bundan memnundu.
    Sonra bir gün Yaratıklar Max'in odasından çıkmasını istemedi. Sebebini anlamasa da kabul etti. Onu yine bir şeyden koruyor olmalılardı. Onlara güveniyordu.
    Bir kaç saat sonra Max göğsunde keskin bir acı hissetti. Sanki bir kova dolusu jilet yutmuştu. Bu sırada yaratıklar odaya doluşup onu heyecanla izliyordu. Sanki alkışlıyorlardı.
    Derisi parçalanmaya başladı. Yarılmış gövdesinden uzuvlar çıkmaya başladığında Max, Örümceklerin, kendisini değil; yavrularını koruduklarını anladı.
    ···
  14. 14.
    +18
    Herkes okulun ilk gününü sever öyle değil mi? Yerini umutsuzluk ve depresyon almadan önce umudun ve hevesin barındığı tek gün belki de. Yılın geri kalanı mahvolmadan önce insanların kaygısızca dolaştiği bir gün.
    Fakat ben okulun ilk gününü tamamen farklı bi sebepten dolayı seviyorum. Bilmek istersiniz diye söylüyorum benim bir yeteneğim var. insanların çevresindeki enerjiyi görebiliyorum. Onların hayatlarının nasıl sonlanacağını gösteren enerjiyi.
    Genellikle yaşıtlarımın enerjileri parlak bir şekilde yeşil gözükür. Bu daha yaşayacakları çok zaman var demektir.
    Bazılarınınsa sarı olur. Bunlar daha az olurlar yeşillere göre. Trafik kazası ya da kanser olan kişiler. Hani deriz ya. Vaktinden önce öldü diye.
    Fakat asıl eğlence kırmızı renkli olanlardadır. Etrafta yürüyen Dur Lambalarına benzerler. Bunlar genelde ölümleri korkunç olan kişiler olur öldürülen ya da intihar eden kişiler. Fakat gün içinde çok az görürüm onlardan.
    Her neyse bu sabah okula geldim. Kimlerle arkadaş olacağımı seçmek için . Ve sınıfa ilk giren kişi kırmızıydı. Onun adına üzüldüm. Fakat önemli değil kendi işime bakacaktım, nasılsa birileri yeşil olucaktı. Sınıfa giren diğer 3 kişinin de kırmızı olduğunu görene kadar rahattım. Ama daha sonra kapıdan içeri giren herkesin kırmızı olduğunu gördüm. Gerildim. Kendi enerjime bakmak için ayna bulmaya kalkmıştım ki içeri öğretmenimiz girdi. Kapıyı içerden kitledikten bize döndü. Kafasının üzerindeki yeşil enerji sınıfı aydınlatıcak kadar fazlaydı. Şeytani gülümsemesini gördüğümde neden sınıfın kalanının kırmızıya döndüğünü anladım
    ···
    1. 1.
      +1
      bu enerji muhabbetli hikayelerden bol bol alalım bol bol
      ···
  15. 15.
    +8
    Gece bir ses seni uyandırdı. Yatağından kalktın. Pencereye baktın, pencerenin önünde perde dalgalanıyordu. Pencereyi kapatırken içeri yansıyan ay ışığını gördün.Alt kata indin. Televizyon açık kalmıştı. Dış kapıyı açıp dışarı baktın, kimse yoktu. Arka bahçeye göz gezdirdin. Kimseyi göremedin. Çocuklar seninle dalga geçiyo olmalıydı. Sinir oldun. Eve geri döndün ışıkları kapattın. Televizyonun fişini çektin. Odana çıktın. Pencereyi kapattın. Ve yatağına girdin. Gözünü kapatırken aklında tek bir düşünce vardı. "Yanlış olan bir şeyler var... "
    ···
    1. 1.
      0
      Bunuda anlamadım aq açıkla azcık
      ···
    2. 2.
      0
      bunu bende tam anlamadim
      ···
    3. 3.
      +3
      Uyandıgında camı zaten kapadı. Alt kata inip çıkınca tekrar kapadı. Yani alt kata inince pencere birisi tarafından açılmış
      ···
    4. 4.
      0
      Pencere yine açılmış
      ···
    5. diğerleri 2
  16. 16.
    +15 -2
    Ölmek oldukça garipti uzağa fırlayan cansız bedenimi bulabilmem için bir süre geçmesi gerekti. Trafik kazası, gerçekten en hoş ölüm sayılmaz. Ne yapacağımı anlamaya çalışırken birinin sesini duydum:
    "Ee, nasıldı iyi miydi?"
    Döndüğümde benim gibi bir ruh gördüğüme eminim. Bana bakıp gülümsüyordu. Kıkırdayarak sordu:
    "Baya sakin karşıladın, ben Cindy bu arada"
    Heyecanla sordum,
    "Peki şimdi ne olacak? Cennet? Cehennem?"
    Cindy kahkaha ile cevap verdi.
    Ben bir şey diyemeden biraz uzaktan bir gürültü duyuldu.
    Cindy sese doğru koşarken bana bağırdı. "Çabuk gel"
    Koşarken sordu,"Yaşarken iyi miydin?"
    "Nasıl yani?"
    "Diyorum ki yaşarken iyi bir insan mıydın?"
    "Sanırım... Bir keresinde kan bağışlamıştım"
    Durduğumuzda korkunç bir görüntü ile karşılaştım. En yakındaki hastane binasının önündeydik. Yüzlerce ruh birbirlerini parçalıyordu.
    Dehşet içinde bağırdım,
    -Burda ne oluyor!?
    +Birisi burda doğum yapıyor.bu ruhlar da bebeğin içine girebilmek için yarışıyorlar
    -Peki ya bebek... ?"
    +iyi dinle, eğer hiç bir ruh bebeğin vücudunu ele geçiremezse bebek ölü doğar.
    Ben korkunç görüntüyü idrak etmeye çalışırken Cindy konuşmaya devam etti:
    +"Burdaki savaşta gücünün miktarını önceki hayatın belirler. Eğer tecavüzcü ya da seri katil felansan. Oldukça güçsüzsün. Ve burdaki çocuk ruhlarından uzak dur. Onlar en saf ruhlar. Burda bir canavar gücündeler. Onlardan uzak dur."
    Kendime geldikten sonra ancak sorabildim,
    -"Peki cennet ve cehennem nerede?"
    +"ANLAMIYOR MUSUN BURASI CEHENNEM! Ve arkanda bıraktığın hayat... işte orası cennetti."
    ···
  17. 17.
    +14 -1
    Siz hiç bir odaya girdiğinizde bir vampirle karşılaştınız mı?
    Hayır filmlerdeki gibi pelerin giyen tiplerden değil. Sivri tırnakları , çirkin suratı, külü andıran beyaz derisi ve kambur vucüduyla avını kıstırmış bir vampirden bahsediyorum.
    Göz bebekleri olmamasına rağmen size doğru baktığını hissettiniz mi hiç? Sadece bir göz kırpma sırasında bile zamanın yavaşladığını, yaratığın odayı turlayıp ensenizde belirdiğini hissettiniz mi?

    Bazı efsaneler vampirlerin kan yanında insanların hafızalarının da bir bölümünü emdiğini söyler bilirsiniz. Zihnin ordan kaçmanı söylerken ayakların seni reddetti mi hiç? Söyle bana gözün kapalıyken bile hipnotize oldun mu daha önce?
    Peki siz hiç ensenizde onun soğuk nefesini hissettiniz mi? Bi eliyle saçınızdan tutup kafanızı eğerken diğer eliyle kaçmanı engelledi mi?
    Sivri dişlerini boynunuza saplarken damarınızdaki kanın çekildiğini, zihninizde oluşan anlamsız boşluğu, hatıralarınızın kaybolduğunu hissettiniz mi ?
    Hayır mı?
    Peki sizin için soruyu tekrar düzenleyeyim.

    Siz hiç bir odaya girdiğinizde neden o odada olduğunuzu unuttunuz mu?
    ···
    1. 1.
      +3
      Hassgibtir
      ···
    2. 2.
      0
      Dr Who daki slience lar
      ···
  18. 18.
    +14
    Merhaba Küçüğüm, sen benim kim olduğumu bilmiyorsun. Fakat ben seni çok iyi tanıyorum. Ben doğumundan beri senin için görevlendirilen 3 şeytandan birisiyim. Bilirsin bu dünyada bazı insanlar efsaneleşmek için doğmuştur, kaderlerinde harika olmak yazılıdır, her şeyde başarılıdırlar ve hayatları dopdoludur. Korkarım ki sen bu insanlardan biri değilsin. Ve bizim işimiz bunun böyle kalmasını sağlamak.
    Biz kim miyiz? Ha, evet tabiki. Ne kadar kabayım. izin ver kendimizi tanıtayım.
    Utanç, benim küçük kardeşim. Sol omzunda durur. O sana sürekli bir ucube bir ezik olduğunu hatırlatır. Aklından geçen hiç bir düşüncenin normal olmadığını düşünmeni sağlar. Utanç, sen yatağında masturbasyon yaparken annene yakalandığında kulağına fısıldar. Aramızda kendinden nefret etmeni sağlayan kişi odur.
    Korku benim büyük kardeşimdir. Yaşamın kendisi kadar yaşlıdır. Hayat olduğu sürece korku da varolmuştur hep. Korku, senin sağ omzundaki şeytandlr. O, çevrendeki her karanlık köşeyi her gölgeyi canavarlar ve cinlerle doldurur. Sokakta arkandan yürüyen her adamı bir seri katile, bir sadiste dönüştürür aklında. Korku, senin sevdiğin insana açılmanı engeller. Bir şeyi hiç denememek insanların senin başarısız olduğunu görmelerinden iyidir, der sana. Sana Kendi hapishaneni inşa ettirir korku.
    Ben mi? Ben senin en kötü şeytanınım canım. Ancak sen beni hep bir arkadaş olarak görürsün. Ne zaman elinde hiç bir şey kalmadığında bana dönersin. Sabretmeni ve katlanmanı sağlayan kişi benim, işkenceni sonsuz şekilde uzatıp devam ettiren kişi. Ve merak etme diğer kardeşlerimin etkileri sen büyüdükçe geçse de ben seni hiç bir zaman yalnız bırakmıycam.

    Sevgiler, UMUT
    ···
    1. 1.
      +7
      heralde sözkonusu kişi galatasaraylı
      ···
    2. 2.
      +1 -1
      panpa allahini seversen bu hikayeyi nerden buldugunu söyle
      ···
  19. 19.
    +16 -1
    Silahımı az önce karımı öldüren hasta pisliğe doğrulttum. Yaptığından hiç pişman gözükmüyordu. Fakat onu bekleyen şeyin ne olduğunu biliyordu. Hala inanamıyordum. Yaptığı şey umrunda bile değildi. Hatta neredeyse karımı öldürdüğünün farkında bile değildi. Bu öfkemi daha da artırmıştı. Onun yaşamaya hakkı yoktu. Bunu yapmam gerekiyordu. Gözlerinden korktuğu anlaşılıyordu. Fakat o benim karıma acımamıştı ben de ona acıyamazdım gözlerimi kapattım ve silahı ateşledim. Olması gereken oldu. Bunu haketmişti.
    Belki bana bir neden verseydi. Kendini açıklasaydı. En azından konuşsaydı. Yaşamasına izin verebilirdim. Fakat o konuşmadı.
    Fakat konuşmaması normaldi.
    Ne de olsa karımı öldüren o acımasız kişi az önce doğmuştu.
    ···
  20. 20.
    +1
    Beyler yemek yemeye cıkıcam bi de bi kaç işim var. Bitane sağlamından yazıp cıkıcam aksam 4-5 gibi devam ederim
    ···