0
bu sabah, kapım çalındı. açtığımda, karşımda iyi giyimli, bakımlı bir çift gördüm. adam önce konuştu:
“merhaba, adım necmi abi ve bu da mr winner”.
mr winner: merhaba, sizi bizimle birlikte gidip hakkı bulut’in kıçını öpmeye davet ediyoruz.
ben: pardon?! ne demek istiyorsunuz? hakkı bulut de kim? ve ben niye onun kıçını öpmek isteyeyim?
necmi abi: eğer hakkı bulut’in kıçını öpersen, sana 1 milyon dolar verecek; eğer öpmezsen seni eşşek sudan gelinceye kadar dövecek.
ben: ne? bu bir tür mafya taktiği mi? ne oluyor?
necmi abi: hakkı bulut bir milyarder. bu kasabayı o kurdu. buranın sahibi o. istediği her şeyi yapabilir ve sana 1 milyon dolar vermek istiyor. fakat kıçını öpmeden parayı alamayacaksın.
ben: bu çok saçma. neden?
mr winner: sen kim oluyorsun da hakkı bulut’in hediyesini sorguluyorsun? 1 milyon dolar istemiyor musun? bir kıç öpmeye değmez mi onun için?
ben: belki, eğer yasalsa, fakat ..
necmi abi: öyleyse, gel bizimle hakkı bulut’in kıçını öp.
ben: hakkı bulut’in kıçını sık sık öper misiniz?
mr winner: elbette, devamlı…
ben: peki 1 milyon doları aldınız mı?
necmi abi: yok, kasabayı terk etmeden parayı alamazsın.
ben: öyleyse neden hemen kasabayı terk etmiyorsunuz?
mr winner: hakkı bulut söylemeden kasabayı terk edemezsin. yoksa parayı alamazsın ve seni eşşek sudan gelinceye kadar döver.
ben: peki, hakkı bulut’in kıçını öpen, sonra da kasabayı terk edip 1 milyon dolar alan birini biliyor musunuz?
mr winner: annem hakkı bulut’in kıçını yıllarca öptü. gecen yıl da kasabayı terk etti. eminim parasını da almıştır.
ben: onunla konuşmadın mı o zamandan beri?
necmi abi: elbette hayır. hakkı bulut buna izin vermiyor.
ben: öyleyse, eğer parayı alan herhangi biriyle konuşmadıysanız, parayı aldıklarını nereden biliyorsunuz?
mr winner: kasabadan gitmeden önce biraz veriyor. belki maaşına bir zam alıyorsun, belki küçük bir loto kazanıyorsun, ya da caddede 20 dolarlık banknot buluyorsun.
ben: peki bunların hakkı bulut’le ne ilgisi var?
necmi abi: hakkı bulut’in bazı dostları var.
ben: kusura bakmayın ama bu tuhaf bir üçkağıtçılık gibi geliyor kulağa.
necmi abi: fakat 1 milyon dolar burada söz konusu olan. şansa bırakabilir misin bunu? ve unutma, eğer öpmezsen seni dövecek.
ben: belki, eğer hakkı bulut’le konuşursam, ayrıntıları ondan öğrenirsem..
mr winner: hayır, hiç kimse hakkı bulut’i göremez. hiç kimse hakkı bulut’le konuşamaz.
ben: peki o zaman nasıl kıçını öpüyorsunuz?
necmi abi: bazen ona bir öpücük gönderiyoruz ve kıçını düşünüyoruz. diğer zamanlarda karl’ın kıçını öpüyoruz ve o hakkı bulut’e iletiyor.
ben: karl da kim?
mr winner: karl bir arkadaşımız. bize hakkı bulut’i ve onun kıçını öpmekle ilgili konuyu öğreten o. karl için tek yapmamız gereken birkaç kez onu yemeğe çıkarmak oldu.
ben: yani hakkı bulut diye biri olduğu, onun kıçını öpmeniz gerektiği ve böylece hakkı bulut’in sizi ödüllendireceği konusunda sadece karl’ın sözüne güvendiniz öyle mi?
necmi abi: hayır, hayır! karl’da bir mektup var. hakkı bulut tarafından kendisine yıllar önce gönderilmiş. bütün meseleyi açıklıyor orada. bak işte bu da bir kopyası. al kendin de gör.
necmi abi bana üzerinde “karl’ın ofisinden” yazılı bir fotokopi uzattı. üzerinde 11 maddelik bir liste vardı.
1. hakkı bulut’in kıçını öp ve o da sana kasabayı terk ettiginde 1 milyon dolar versin.
2. yanında alkol iç.
3. senin gibi olmayan insanları eşşek sudan gelinceye kadar döv.
4. iyi yemek ye.
5. bu listeyi hakkı bulut’in kendisi yazdırdı.
6. ay yeşil peynirden yapılmıştır.
7. hakkı bulut’in söylediği her şey doğrudur.
8. her tuvalete gittiğinde ellerini yıka.
9. içki içme.
10. sosislerini sosis ekmeği içinde ye, yanında bir şey alma.
11. hakkı bulut’in kıçını öp, yoksa seni eşşek sudan gelinceye kadar döver.
ben: bu bana karl tarafından yazılmış gibi geliyor.
mr winner: hakkı bulut’in kağıdı yoktu, onun için.
ben: bana öyle geliyor ki, eğer kontrol etseydik, bu yazı karl’ın el yazısı çıkardı.
necmi abi: elbette, hakkı bulut söyledi, karl yazdı.
ben: kimsenin hakkı bulut’i göremediğini zannediyordum öyle demiştiniz?
mr winner: şu anda öyle. ama yıllar önce hakkı bulut bazı kişilerle konuştu.
ben: hakkı bulut’in iyi birisi olduğunu söylediğinizi zannetmiştim. hangi tür iyi insan, sırf farklılar diye başkalarını döver?
mr winner: hakkı bulut’in isteği bu ve hakkı bulut her zaman haklıdır.
ben: nereden biliyorsun bunu?
mr winner: 7. madde “hakkı bulut’in her dediği doğrudur” diyor. bu benim için yeterli.
ben: belki de arkadaşınız karl uydurdu bütün meseleyi.
necmi abi: kesinlikle hayır. 5. madde bu listeyi hakkı bulut’in kendisinin yazdırdığını söylüyor. ayrıca, 4. maddede iyi yiyin, 8. maddede de tuvaletten sonra ellerinizi yıkayın diyor. bunların doğru olduğunu herkes bilir. demek ki gerisi de doğru olmalı.
ben: fakat 9. maddede içmeyin diyor, ki bu ikinci maddeyle çelişiyor. ayrıca 6. maddede ayın yeşil peynirden yapıldığını söylüyor ki bu tamamen yanlış.
necmi abi: 9 ile 2 arasında hiçbir çelişki yok. 9 sadece 2’yi açıklıyor. 6’ya gelince, aya hiç gitmedin, dolayısıyla doğru olup olmadığını bilemezsin.
ben: bilim adamları ayın kayalardan oluştuğunu söylüyorlar ama..
mr winner: fakat kayanın dünyadan ya da uzaydan gelip gelmediğini bilmiyorlar. yani ay hala yeşil peynirden yapılmış olabilir.
ben: bir uzman değilim ama ayın dünyadan geldiği teorisinin çürütüldüğünü zannediyorum. ayrıca, kayanın nereden geldiğini bilmiyor olmak onu peynir yapmaz.
necmi abi: işte, bilim adamlarının hata yaptığını sen de kabul ettin. fakat hakkı bulut’in her zaman haklı olduğunu biliyoruz!
ben: biliyor muyuz?
mr winner: elbette, 5. madde öyle diyor.
ben: diyorsun ki, hakkı bulut haklıdır, çünkü liste öyle diyor ve liste doğrudur, çünkü onu hakkı bulut yazdırdı. ve hakkı bulut’in yazdırdığını biliyoruz, çünkü liste öyle diyor. bu döngüsel mantık. “hakkı bulut haklıdır, çünkü hakkı bulut haklıdır” demekten farksız.
necmi abi: işte şimdi anlamaya başlıyorsun hakkı bulut’in düşünce biçimini.
ben: fakat, … her neyse, boş ver. peki bu sosislerle ilgili konu da ne?
mr winner, yüzünü buruşturdu.
necmi abi: sosisler sosis ekmeği içinde yenir. yanında bir şey yenmez. hakkı bulut’in yolu bu. başka türlüsü yanlış.
ben: ya sosis ekmeğim yoksa?
necmi abi: sosis ekmeğin yoksa, sosis yiyemezsin. sosis ekmeksiz sosis yanlıştır.
ben: yanında ketçap, hardal da mı yok?
mr winner, çok sert bir şekilde baktı.
necmi abi: böyle bir dil kullanmanın hiçbir gereği yok! sosis yanında yenecek her türlü şey yanlıştır.
ben: yani biraz turşu, içine doğranmış sosis tarzı bir şey mümkün değil mi?
mr winner kulaklarını tıkadı ve "dinlemiyorum bile bunu, la la la la…"
necmi abi: bu iğrenç. ne tür bir şeytani mahluk yiyebilir böyle bir şeyi.
ben: çok güzel bir şey o. ben hep yerim.
mr winner kendinden geçti ve necmi abi onu tutu: “eğer o tiplerden biri olduğunu bilseydim vaktimi hiç harcamazdım bile seninle. hakkı bulut seni eşşek sudan gelinceye kadar döverken, ben de orada olacağım ve paramı sayıp sana güleceğim. hakkı bulut’in kıçını da senin için öpeceğim, seni sosis ekmeksiz, turşu yiyici”
ardından, necmi abi mr winner’yi sürükleyip dışarıda bekleyen arabaya taşıdı ve ayrıldılar.
Tümünü Göster