1. 26.
    0
    Bir anahtarın dönme sesi, pencereyi döven damlaların sesine karıştı, ardındansa küçük bir gıcırtı ve iki insana ait olduğu aşikâr olan ayak sesleri, neredeyse boş olan odada yankılandı. Felis donakalıp nefesini tuttuğundaysa, kısa süreli sessizlik sona ermiş, kalın erkek sesi konuşmuştu.

    "Bu kaçıncı?"
    ···
  2. 27.
    0
    Faltaşı gibi açılmış gözlerin odaklandığı ellerine baktı. O an, Claire'in hala sıcak olan kanını hissettiğinde, her şeyin gerçekliğini kavramıştı. Zembereği boşaldı ve hüngür hüngür ağlayarak olan biteni anlatmaya çabaladı.

    "Cla-ire, o gi-ti, o Claire, Cherly- o öldü, öldür-

    Kendini tutamadı, tamamlayamadığı kelimelerin ne kadar önemli olduğunu bilse de duramıyordu.

    "Kim öldü? Kim öldürdü? KONUŞSANA ÇOCUK!"

    Adamın bağırmasıyla gerileyen çocuğun dili tutulmuştu. Sadece nefeslerin duyulduğu birkaç saniyenin ardından, tüm benliğiyle kendini zorladı Felis, ve kelimeler dudaklarından döküldü.

    "Cheryl, bakıcı. Claire'i öldürdü. Üçüncü katta, onun odasında."
    ···
  3. 28.
    0
    bi el dota atıcam, sonra devam.
    ···
  4. 29.
    0
    Peki ya Collesius? O iyi miydi, neredeydi? Hiddet, korku ve soğuk etkisini arttırarak, platin saçlı çocuğu titretmeye devam ederken, sadece, kararsız bir şekilde bekleyebildi. içeri girmesini sağlayan ses nereden, kimden, nasıl gelmişti ve nasıl bu kadar güçlenmişti bilmiyordu. Zippoyu çaldığı anda sadece bir fısıltıydı duyduğu, birkaç dakika önce can havliyle geçtiği kapının önündeyse güçlü, kararlı, keskindi. Aklında dönen milyonlarca soru ve endişe, akkor halindeki bir demirin ince tenine basılmasıyla hissettiği kavrulmayla eşdeğer haline gelmişti, fakat zihninin ardına ittirecek gücü kendinde bulamadığından olsa gerek, gözlerini ikinci kez kapatmıştı. Tek umudu müdürdü, daha önce hiç konuşmamış olduğu, kendisinden yaşça büyük çocukların metihleriyle tanıdığı, uzun boylu, bıyıklı adam.
    ···
  5. 30.
    0
    Ciğerinin inip kalkması yavaşladığında içeriye düşen bir iki parça ışıktan nefret ederek aralığı kapadı ve göz kapaklarının düşmesine izin verdi. Boşluk anı hâla sürerken, derin nefes alma çabasına girişti ve bıçak gibi batan, keskin bi acıyla inledi. Duvardan duvara fırlatıldığında kaburgaları incinmiş olmalıydı. Bu düşünce zihninden geçerken boşluk sona erdi ve tüm görüntüler, en küçük detayına kadar, sırasıyla zihninden geçti. Cenin pozisyonundaki dizlerini kasıp karnına daha çok çekti, gözlerinden damlayan yaşlar dolabın pis zemininde parlıyordu. Claire ölmüştü, öldürülmüştü. Bu düşünce içini yakarken, beraberinde getirdiği endişeyle gözleri kocaman açıldı
    ···
  6. 31.
    0
    sen ne diyon amk
    ···
  7. 32.
    0
    Rivendell Yetimhanesi, 2055

    Sırılsıklam, tir tir titreyerek, aldığı nefesleri düzenlemeye çabalayarak, karanlık bir dolabın dibinde, dizlerinin bağı çözülmüş bir şekilde uzanıyordu çocuk. Zihni bomboştu, tamamen. Buraya neden geldiğini, nasıl geldiğini, buranın neresi olduğunu, hatta kahverengi gözlerle baktığı kağıt beyazı ellerin kime ait olduğunu bile bilmiyordu.
    ···
  8. 33.
    0
    Müdürün gözleri büyüdü, lakin verdiği normal bir tepki değildi. Şaşırıp şok olmaktan çok öfkelenmişti sanki.

    "Odana, yürü."

    Koşar adımlarla aşağı inen adamın ardından birkaç saniye boyunca baktı. Bir yanı Claire'in yanına dönmeyi deli gibi arzularken, diğer yanı bir fare gibi korkuyordu. Müdürün kapıda bırakmış olduğu anahtarı gördüğünde, az önce canını kurtarmış olan zippoyu almasını sağlayan sesi işitti.

    "içeri gir."

    Sıçrayarak etrafına bakınan Felis, koridorun tamamen boş olduğununu görünce gözlerini ovuşturdu. Kafasının içinden gelmesine rağmen gerçek gibiydi, ve ne olursa olsun tekrar duymak istemiyordu. Anahtarı çevirip içeri girdi, kapıyı ardından kapatıp etrafına baktı. Müdürün odasını daha önce görmemişti, lakin inceleme fırsatı bulamadan o sesi tekrar duydu.

    "Dolaba saklan."

    Tereddütsüzce itaat etti. Dolabın kapısını arkasından kapattığında ise dizlerinin bağı çözülmüştü. Bedenini yere bıraktı.
    ···
  9. 34.
    0
    ccc part 2 ccc
    ···
  10. 35.
    0
    Şimşek gibi çakan, nerden geldiği belli olmayan tek bir yumruk, kör edici bir acı. Gıkını bile çıkaramadan yere yığılıp, kırılmış çenesinin verdiği tarifi imkansız işkencenin ardından gözleri açılmayı reddediyordu. Kulağına ulaşan sözcüklerse, bu haliyle bile pür nefretin vücudunu sarmasını sağlayabilen insanlara aitti.

    "Bu pislik çakmağımı çaldı."

    "Köpek pisliğine düşse bile al derdim, ama bu durumda bırak onda kalsın."
    ···
  11. 36.
    0
    aburgalarının kırıldığından emin olduğu bir tekmeyle bir metre kadar yuvarlandı. Çamura bulanan saçlarından düşen bir damla gözüne girmişti, durmak için çarptığı, en az yüz yıllık bir çınara ait olan ağaç köküyse dişini kırmıştı. iki tekme daha yedi, acıyla haykıracak mecali kalmadığından sadece titreyebilmiş ve sonuçlara katlanabilmek için Tanrı'dan güç dilemişti. Ardından gelen alabildiğine dayak kapalı gözlerini karartıp bilincini kapatırken, kanlı dişlerin arasından fısıldıyordu.

    "Bitsin, artık bitsin... Lütfen bitsin... Sadece bitsin... "

    Kollarından sürükleniyordu, bayılmadan önce hissedebildiği son şey buydu.
    ···
  12. 37.
    0
    Up up up
    ···
  13. 38.
    0
    selam selam selam
    ···
  14. 39.
    0
    amcıksınız
    ···
  15. 40.
    0
    devam edicem buna bi ara
    ···
  16. 41.
    0
    lan itler :( :(
    ···
  17. 42.
    0
    lan itler :( :(
    ···
  18. 43.
    0
    lan itler :( :(
    ···
  19. 44.
    0
    part 3 için yorum bekliyorum panpalar
    ···
  20. 45.
    0
    part 3 için yorum bekliyorum panpalar
    ···