1. 51.
    0
    daha okumadım ama güzele benziyor panpa şükelata dağıttım emekiiçin
    ···
  2. 52.
    0
    @42 oku panpam benim canımsın
    ···
  3. 53.
    0
    Felis ayaklanmış, beşinci kattaki müdürün odasına giden merdivenleri adımlamaya başlamıştı. Arayı açıyordu, haykırışlar gittikçe uzaklaşırken, olan biteni kavramaya dahi çalışmayan beyni, bir kabusta olduğuna inanmayı deniyordu. Bacaklarına dolan laktik asidin, sızlayan kaburgalarının, yolunmuş saçlarının şiddetle aksini iddia etmesini dahi umursamıyordu, olamazdı. Müdürün odasının kapısına geldiğinde, onun içeride olması için Tanrı'ya yalvararak kapının kolunu zorladı.

    Kapı kilitliydi.
    ···
  4. 54.
    0
    up up up up up
    ···
  5. 55.
    0
    up up up up up up up
    ···
  6. 56.
    0
    up up up up up
    ···
  7. 57.
    0
    "Çocuğum, burada ne arıyorsun?"

    Elinde anahtarıyla koridorun diğer merdivenlerini çıkmış, odaya doğru yürüyen müdürü gördüğünde şükür üstüne şükür etti. Adam yanına yaklaşana kadar kılını kımıldatmadı, müdürü diğer katların birinde görmüş ve çenesini kapamış olan bakıcıdan eser yoktu.

    "Odana dönmelisin, Cheryl ışıkları birazdan kapar. Diğerleri gibi gezi- o elindeki kan mı?!
    ···
  8. 58.
    0
    Faltaşı gibi açılmış gözlerin odaklandığı ellerine baktı. O an, Claire'in hala sıcak olan kanını hissettiğinde, her şeyin gerçekliğini kavramıştı. Zembereği boşaldı ve hüngür hüngür ağlayarak olan biteni anlatmaya çabaladı.

    "Cla-ire, o gi-ti, o Claire, Cherly- o öldü, öldür-

    Kendini tutamadı, tamamlayamadığı kelimelerin ne kadar önemli olduğunu bilse de duramıyordu.

    "Kim öldü? Kim öldürdü? KONUŞSANA ÇOCUK!"

    Adamın bağırmasıyla gerileyen çocuğun dili tutulmuştu. Sadece nefeslerin duyulduğu birkaç saniyenin ardından, tüm benliğiyle kendini zorladı Felis, ve kelimeler dudaklarından döküldü.

    "Cheryl, bakıcı. Claire'i öldürdü. Üçüncü katta, onun odasında."
    ···
  9. 59.
    0
    bi el dota atıcam, sonra devam.
    ···
  10. 60.
    0
    sen ne diyon amk
    ···
  11. 61.
    0
    Müdürün gözleri büyüdü, lakin verdiği normal bir tepki değildi. Şaşırıp şok olmaktan çok öfkelenmişti sanki.

    "Odana, yürü."

    Koşar adımlarla aşağı inen adamın ardından birkaç saniye boyunca baktı. Bir yanı Claire'in yanına dönmeyi deli gibi arzularken, diğer yanı bir fare gibi korkuyordu. Müdürün kapıda bırakmış olduğu anahtarı gördüğünde, az önce canını kurtarmış olan zippoyu almasını sağlayan sesi işitti.

    "içeri gir."

    Sıçrayarak etrafına bakınan Felis, koridorun tamamen boş olduğununu görünce gözlerini ovuşturdu. Kafasının içinden gelmesine rağmen gerçek gibiydi, ve ne olursa olsun tekrar duymak istemiyordu. Anahtarı çevirip içeri girdi, kapıyı ardından kapatıp etrafına baktı. Müdürün odasını daha önce görmemişti, lakin inceleme fırsatı bulamadan o sesi tekrar duydu.

    "Dolaba saklan."

    Tereddütsüzce itaat etti. Dolabın kapısını arkasından kapattığında ise dizlerinin bağı çözülmüştü. Bedenini yere bıraktı.
    ···
  12. 62.
    0
    ccc part 2 ccc
    ···
  13. 63.
    0
    Rivendell Yetimhanesi, 2055

    Sırılsıklam, tir tir titreyerek, aldığı nefesleri düzenlemeye çabalayarak, karanlık bir dolabın dibinde, dizlerinin bağı çözülmüş bir şekilde uzanıyordu çocuk. Zihni bomboştu, tamamen. Buraya neden geldiğini, nasıl geldiğini, buranın neresi olduğunu, hatta kahverengi gözlerle baktığı kağıt beyazı ellerin kime ait olduğunu bile bilmiyordu.
    ···
  14. 64.
    0
    Ciğerinin inip kalkması yavaşladığında içeriye düşen bir iki parça ışıktan nefret ederek aralığı kapadı ve göz kapaklarının düşmesine izin verdi. Boşluk anı hâla sürerken, derin nefes alma çabasına girişti ve bıçak gibi batan, keskin bi acıyla inledi. Duvardan duvara fırlatıldığında kaburgaları incinmiş olmalıydı. Bu düşünce zihninden geçerken boşluk sona erdi ve tüm görüntüler, en küçük detayına kadar, sırasıyla zihninden geçti. Cenin pozisyonundaki dizlerini kasıp karnına daha çok çekti, gözlerinden damlayan yaşlar dolabın pis zemininde parlıyordu. Claire ölmüştü, öldürülmüştü. Bu düşünce içini yakarken, beraberinde getirdiği endişeyle gözleri kocaman açıldı
    ···
  15. 65.
    0
    Peki ya Collesius? O iyi miydi, neredeydi? Hiddet, korku ve soğuk etkisini arttırarak, platin saçlı çocuğu titretmeye devam ederken, sadece, kararsız bir şekilde bekleyebildi. içeri girmesini sağlayan ses nereden, kimden, nasıl gelmişti ve nasıl bu kadar güçlenmişti bilmiyordu. Zippoyu çaldığı anda sadece bir fısıltıydı duyduğu, birkaç dakika önce can havliyle geçtiği kapının önündeyse güçlü, kararlı, keskindi. Aklında dönen milyonlarca soru ve endişe, akkor halindeki bir demirin ince tenine basılmasıyla hissettiği kavrulmayla eşdeğer haline gelmişti, fakat zihninin ardına ittirecek gücü kendinde bulamadığından olsa gerek, gözlerini ikinci kez kapatmıştı. Tek umudu müdürdü, daha önce hiç konuşmamış olduğu, kendisinden yaşça büyük çocukların metihleriyle tanıdığı, uzun boylu, bıyıklı adam.
    ···
  16. 66.
    0
    Bir anahtarın dönme sesi, pencereyi döven damlaların sesine karıştı, ardındansa küçük bir gıcırtı ve iki insana ait olduğu aşikâr olan ayak sesleri, neredeyse boş olan odada yankılandı. Felis donakalıp nefesini tuttuğundaysa, kısa süreli sessizlik sona ermiş, kalın erkek sesi konuşmuştu.

    "Bu kaçıncı?"
    ···
  17. 67.
    0
    Kısa süreli sessizlik, şiddetli bir gök gürlemesiyle delinmiş ve diğer ses, Felis'in yumruklarını sıkıp, titreme sebeplerine hiddeti de eklemesine neden olan kadın sesi konuşmuştu.

    "Küstahlığı beni deliye çevirdi! Onu öldürmek istememiştim ama beni o k-"

    "Yeter! Sinirlerin yüzünden ölen üçüncü çocuk bu! Üç! Hala bu çatı altında barınmana izin vermemi beklemiyorsun, öyle değil mi?"

    "Kapa o lanet çeneni. Bu mevkiye kimin sayesinde, nereden geldiğini unutma Lucas! Babamın tek sözüyle ayyaş ve keşlerin yerlerde yuvarlandığı yuvana döndürürüm seni!"

    "Polis bunu duyarsa seni baban bile kurtaramaz."

    "Sen beni tehdit mi ediyorsun?

    "Çocukların nasıl etkileneceğini düşünmüyor musun!?"

    "Simdi de yetim aşığı mı oldun?"

    "Saçmalamayı kes, bunu kast etmediğimi biliyorsun. Eğer biri bile gördüklerini anlatırsa-"

    "Felis denen p** dışında kimse görmedi. Onu da susturmanın bi yolunu bulmak çok zor olmasa gerek."

    "Diğerleri burada olmadığı için şanslısın. Şimdi yürü, bedenden kurtulmalıyız. Vali bunu da duyarsa, bu sefer affedilmeyiz."
    ···
  18. 68.
    0
    ısa süreli bir sessizlik, saralı gibi verilen birkaç nefes, ve bir lavabonun açılmasına benzeyen garip ses. Tiksinti ve nefretle yüzünü buruşturan sarışın çocuğun kulağına ulaşan ve geçen her saniye uzaklaşan adım seslerinin ardından, hüngür hüngür ağlayarak sarsılmaya başladı küçük beden. Bu kadarı çok fazla gelmişti ve artık bunu kaldıramazdı. Güvendiği, umudunu bağladığı, her daim bir titan gibi gördüğü adam, mevki uğruna bir canın alınmasına müsade etmişti. O bir otorite değil miydi? Doğru olanı yapıp her şeyi düzelten de o olmayacak mıydı? Hak ve adaletin mutlak temsilcisi, savunmasız bir yetimi hayal kırıklığına uğratmıştı.
    ···
  19. 69.
    0
    "Cezasını çekecek."

    Zihninden geçen sesin, yine o ses olduğunu fark etmeden, kasılmaları, ve kurumayı inatla reddeden giysilerinin adeta ruhuna işlediği soğuğu görmezden gelerek ayaklandı. Dolaptan çıkarak, vücudu elverdiğince koşar adımlarla dışarı çıktı. Koridorun iki tarafı da boştu, bu binadan canlı ayrılması gerektiği zihni tarafından kendine hatırladığında ürperdi. Ya Felis de öldürülürse? Gidecek hiçbir yeri yoktu ve doğduğu günden beri burada yaşıyordu.
    ···
  20. 70.
    0
    Ağlama isteği kendini gösterse de direndi, dudaklarını ısırarak sola döndü. Merdivenlerden usulca, bir kedi gibi inerek, tam karşıdaki merdivenlerden tırmanan müdürü görmüştü, şansına şükrederek inip birkaç adımda odasına ulaştı. Küçük bir seyahat çantasına, sahip olduğu birkaç eşyayı tıktı ve kendisine üç beden büyük gelen montunu sırtına geçirdi. Birkaç saniye içinde neredeyse boş olan binadan dışarıya adımını atmış, koşar adımlarla çıkışa, demir kapıya yönelmişti. Collesius'u yanına almayı her şeyden çok istese de, kendisine boylu boyunca bulaşan çamuru ona da bulaştırmak istememişti. Hem zaten gerekli yetkilileri bulmasının ardından çocuğu kurtaracaktı, şu an sadece kendi canı için endişe etmeliydi. Claire'in kanlar içindeki bedeninin zihnine dolduğu her an, laktik asitle tamamen dolmuş bacaklarına kudret geliyordu ve beyni sadece tek bir emre odaklanmıştı.

    "Koş, sadece koş Felis."
    ···