Maçın zaferinden sonra babam beni bir et lokantasına zütürdü böyle bayağı şekilli bir yer, yemekler kral gibi. O gün yemekten sonra eve gidince maç bile izleyememişim sızmışım direkt, o hafta sınıfa girdim Tayfun bana bir garip bakıyor. Hayırdır hesabı sorucam soramıyorum çocuğa asosyaliz ya aq nasıl olur bilemiyorum. Dersin birinde ben çantamdan gene basketbol kitabını çıkartmışım okuyorum Tayfun döndü bana ve ben de bakayım mı dedi, başta çekindim ama arkadaş edinmek istediğim için uzattım, uzattığım an da pişman oldum çünkü kitabın herhangi bir yerine zarar gelmesini hiç istemiyordum, yırtılır diye çok korktum ama vermiştim artık bir kere, Tayfun kitabı büyük bir incelikle okudu bir santimine zarar vermedi sonra da bana uzattı kitabı, sana bir resim yapıcam dedi, öbür ders Jordanın resmini uzattı bana, nasıl teşekkür edeceğimi bilemedim.. ( Elifi veya Ayşe Ablayı gibmiyorum gibis hikayesi yok burda)

Beyler uyandigim gibi ilk bölümü attım, kahvaltı yapayım it gibi açım yemekten sonra devam

Beyler nasıl mutlu oldum anlatamam, adam kendi elleriyle çizdiği resmi bana hediye etti diye, hayatımda benim için bu kadar değerli bir hediye olmamıştı hiç, aldım eve zütürdüm babama gösterdim resmi ve direkt soru yağmuruna tutuldum babam tarafından kim çizdi bu çocuk kim kimin nesidir annesi babası ne iş yapar, tabi bizde babaya karşı saygısızlık yapmak olmadığı için bildiğim her şeye cevap verdim, ertesi gün geldiğinde okulda Tayfunla konuşmaya başladım tek tük, bir hafta sonra açıldım biraz ve onu da basketbola davet ettim, o da sorarım bizimkilere diyip geçiştirdi, bir yandan da babam bana basketbolda hareketleri öğretiyor ben de bunları antrenmanlarda uyguluyorum, hayatım basketbol endeksliydi ve derslerim de tıkırında gidiyordu, gerçi beşinci sınıf bebesiyiz işte ne kadar iyi olabilirse bizimki de o kadar iyi, babam artık iki ayda bir değil her ay kaybolmaya başlamıştı haftasonları, şikayetçi değildim Ayşe Ablaya taksi parası veriyordu babam basketbola zütürmesi için, kar yağdığında bir defa beni kartopu oynamaya çıkartmıştı babam hiç unutmuyorum, bir tane bile kar topu isabet ettirememişti, sonradan anladım kıyamadığı içinmiş, o kadar terlemiştim ki montun içinde o mont bir hafta rahat ter kokmuştu, Tayfunla tenefüste kar topu oynarken yanlışlıkla kızın birinin yüzüne atmıştım topu sonrasında, kız bir saat boyunca ağlamıştı ve okulda beni babama şikayet etmişti, babam da gelip kızın eline kartopu vermiş bana da hareket etmememi söylemişti, kız kartopunu atamadı beyler, ağladı ben onun canını yakamam dedi be...

Hayatımda çok üzüldüğüm anlar oldu ama bana en çok koyanlarından biri de o kızdı beyler, ufağız işte ama o kızın masumiyeti beni bitirdi be ustam, ben onun canını yakamam demek nedir, o kızı okul dışında bir daha göremedim, hiç konuşma fırsatım olmadı ki, çok aradım sonradan ama hiç karşıma çıkmadı, beşinci sınıf bitti, bizim takım dağıldı, Tayfun köye gitti, ben evde boş boş ps2 oynarken kapı çaldı, kapıyı açtım karşımda siyah saçlı beyaz tenli masmavi gözlü benim boylarımda bir kız var, babama mı baktınız? diye sordum kız bana o kadar çabuk mu unutuldum rkostyle diyince benim kafa anca çalıştı, Elif gelmiş tekrardan, bu sefer bir yazlığına gelmiş, bir ay değil, Ayşe Ablaya haber verdik, bize geçtik ps2 oynuyoruz gene, Elif hırs etmiş gidince eve ps2 aldırmış ve beni yenebilmek için çabalamaya başlamış, babam geldi sonra eve annesi babası öğretmen olan varsa bilirler öğretmenler bir hafta okullar kapandıktan sonra seminer denilen bir dalgaya giderler, neyse babam geldi mutfağa geçti bir şeyler yedi çıktı evden, eve gelince de yattı uyudu, garibime gitmişti bugün spor yapmamıştık normalin aksine. Bir hafta böyle geçti ben de spor yapmaya devam ediyordum bir yandan da Elife yaptırıyordum benimle beraber..

Sabun kardeşim hayır babam kanser değildi, öyle bir hastalığı da yoktu, geliyorum yavaş yavaş o kısımlara *

Öğretmenlerin o iki haftalık dalgası bittiği gibi Ayşe Ablaya bayağı fazla para verdi ve geldi bana sarıldı, sporu ben yokken bırakmak yok dedikten sonra evden çıktı.. Bir hafta boyunca gelmedi babam, geldiğinde esmerleşmiş, enerjilenmiş ve zinde bir şekilde karşıladı bizi, yazın sonunda bizi de zütüreceğini söyledi, Elifle ben sevindik fakat Ayşe Ablanın durumu pek yoktu, babam bunu sıkıntı etme diye çaktırmadan söylerken farkettim, ben elif olmadan mutlu olmayacaktım babam bunu biliyordu, tek çaresi buydu o zamanlar

Beyler doğuya yola çıkıyorum yirmi dakika sonra bu akşam devam edeyim, sekize kadar ben kullanıyorum arabayı kusura bakmayın selametle kalın hepiniz olur da dönemezsek güvendiğim bir arkadaşım var günlüğümde o devam edecek

Beyler acı bir cenaze sebebi ile istanbula yola çıktık geri dönüp, ancak mola verebildik, doğuya giderken Allaha emanet dememin sebebi ise araba yolculuğu bu kaza her yerde olabilir tamamen o yüzden, doğuya tak atmıyorum yani, yanlış anlaşılmasın. Neyse birazdan tekrar yola çıkıyoruz dönmek için hadi tekrardan Allaha emanet

Beyler yoldayım diyorum yeni bölüm atsana diyorsunuz, cenaze evindeyim şu anda ortalık sakinlessin yeni bölümü aticam

Beyler bir saat boş vaktim var başlıyorum

Koca yaz tatilini hep aynı ritimle devam ettirdim, uyanıştan sonra günün açılış hareketleri, öğleden sonra babamla yüzmeye ve basketbola gitme elif de dahil olmak üzere tabii, akşama da bitiriş olarak tekrar hafif hareketler. Elifle beraber artık spora o kadar alışmıştık ki babam olmadan da biz spor yapmak istiyorduk, neyse biz Antalya tatiline gittik hocam babam kullanıyor arabayı girdik otele biz Elifle birbirimize bakıyoruz napalım diye, babam bana sorumluluk verdi her gün elifin sporundan ben sorumluymuşum, sporu bu tatil için azaltabileceğimizi ama bol bol meyve yememizi söyledi bizim zaten gözler parlıyor, odaları ezberledik Ayşe Abla ve Elif bir odada babamla ben de bir odada kalıyoruz, ilk gün etrafı gezdik çıplak turistlere falan bakıyoruz gülüyoruz Elifle, sonradan farkettim köşede bir çocuk bana bakıyor, gittik yanına tanıştık adı Nadir, benden iki yaş büyük tam bir şerefsiz, 7 gün içinde hayatımı cehenneme çevirdi bin kurusu

Nadirle tanıştık işte başta bayağı samimi davrandı bize beraber basketbol oynamayı teklif etti bire bir kabul ettim Elif de köşeden bizi izleyip hakemlik yapmayı kabul etti. Neyse başladık yazı tura attık ilk top nadirin çıktı tek pota oynuyoruz, nadir benden daha uzun ve zayıf olduğu için daha çevikti, belliydi spor temeli olduğu, uzatmaya gerek yok çocuk beni gibti suladı bildiğin bir tak yapamadım karşısında, sıktım dişimi en iyi oynanışımı ortaya koydum çocuk gene elime verdi yok böyle bir şey, ben daha kimseden fake yememişken adam beni pazara gönderdi beyler, Elif de izledikçe keyif alıyordu sanki adam beni 10-1 yendi sonunda

Ben kıpkırmızı oldum tabi kaçtım odaya arkamdan elif de geldi, üzerimi değiştim havuza giricem Elife de hadi çabuk dedim o da geldi hızlıca giyinip, havuza geçtik bi baktım bu huur evladı gene dibimizde bitti, atladı havuza gülüyor falan biraz suya alıştık bu eleman yüzme yarışı yapalım dedi, ben zaten hırslıyım burda yeneyim diyorum, Elif gene hakem oldu başladık çocuk bana 5 metre farkı koydu ben sinirden suyun içinde ağlamaya başladım bilader. Suyun içine giriyordum ağlıyor sonra tekrar çıkıyordum, akşam yemeği vakti geldi bu bin kurusu Elife"Elif-çim sen de benimle yesene" dedi. Ulan kudurdum aq sinirden bişey demedim elifin elinden tuttum babamın yanına gidiyorum. Babam nerde onu da bilmiyorum ki, odalara dağıldık duş aldık falan ondan sonra Babamla Ayşe Abla bizi yemeğe zütürdü yemeği yedik, yemekten sonra Ayşe Abla bizimle isim şehir oynadı ve uyuduk

Bu arada yaşımı soranlar olmuş 1993lüyüm beyler

Ertesi gün gene geldi bu bin kurusu yanımıza kahvaltıdan sonra, ben pek takılmak istemedim, gene klagib spor başlangıcımı yapıp dolaşmak istiyordum Elifle, hanımefendi Nadir bini ile gezmek isteyince ses etmedim ama gizliden gizliye kıskandım ve takip etmeye başladım bunları, bu Nadir bini Elifin omzuna kolunu atmış böyle geziyorlar ama Elif pek memnun değil gibi, sürekli indiriyor kolunu bu godoş da tekrar atıyor, neyse bunlar ilerledikçe etraftaki insan sayısı azalıyor, kuytuya zütürüyor kızı, bunlar kumsalda bir yere oturdular denizi görüyor ben de iki metre arkalarında bekliyorum dinlemedeyim, bu bin kurusu "Elif ben senden çok hoşlanıyorum" dedi ve öpmeye yeltendi, Elif de kafasından kaçtı ve ben rkostyle'ı seviyorum kusura bakma diyince bu huur evladı Elife tokadı bir vurdu ki beyler benim canım acıdı böyle, delirdim, zıpladım olduğum yerden üstüne uçtum huur çocuğunun boğuştuk biz bununla bayağı yerde yuvarlandık o sırada bu bin bir yerden taş bulmuş bir koydu benim dünyam gitti amk, kafayı kaldırdım bu koşmaya başladı, dur dedim senin ananı gibicem, arkasından deparı bir koydum ki beyler yok böyle bir şey, hayatımda öyle hızlı koştuğumu hatırlamıyorum, yatırdım bunu yere ellerini dizlerimin altına aldım, film izliyoruz taks izliyoruz ya nasıl vuracağımı biliyorum sanıyorum, bu çocuğa vurdum da vurdum pelteye çevirdim bildiğiniz Elif gelene kadar Elif kaldırdı beni tuttu kolumdan odayı buldu, babam gelene kadar görmesin diye gizlemeye çalışıyoruz ama kaş yarık bir kere dıbına koyayım, zar zor hallettik biraz ama belli oluyor, şişmiş bir de. Neyse babam odaya bir girdi zil zurna sarhoş, suratıma baktığı anda anladı zaten, Eliften gayet kibar bir şekilde odasına gitmesini istedi, Elif çıkınca beni balkona çıkarttı burda bekle dedi, yarım saat geçti babam hala yok, ama beklemek zorundayım çünkü bir kere bekle demiş, neyse geldi elinde bir ufak rakı karpuz falan oturdu karşıma, önce adabını anlattı, hemen kaptım zaten babamın sözü emir gibiydi benim için..

Babam yaktı bir sigara derince içine çekti, anlat dedi. Olayı anlattım, gülümsedi, sen de seviyor musun onu dedi, başımı çevirdim başka tarafa, güldü, babamın en neşeli gülümsemesiydi bu, tişörtünü çıkarttı üzerinden, sağ koltuk altında hiç dikkat etmediğim bir iz gösterdi ki beyler rahat bir altı yedi cm uzunluğunda, burası nasıl oldu biliyor musun dedi, hayır dedim. Anlatmaya başladı. ( Babamın ağzından anlatıyorum ) "21 yaşında genç delikanlıydık o zamanlar, enerjimiz yerinde, sırtıma yüz kilo yük bağla, gene koymazdı bana, gözlerim çakmak çakmak, mahallenin en serti benim, bir vurduğum ikinciyi yemeye kalkamıyor, bir gün eve doğru yürüyorum üç tane eleman bir kızı kıstırmış sokakta, kızla dalga geçiyorlar, taciz ediyorlar, kesin uçuyorlar ama (uçmak ne demek baba? Diye sordum) uyuşturucu kullanıyorlar işte. Girdim aralarına, bağırdım çağırdım kovmaya kalkıştım iplemediler, birine bir patlattım yumruğu eleman yığıldı kaldı anında, öbür ikisi bana döndü biri bıçak çekti diğeri üzerime atladı, üzerime atlayanı def ettim etmesine ama burdan yemişim o sıra işte, o anın heyecanı ile fark edemedim üçüncüyü de yere yığdım fakat sağ kolumu hissedemiyorum, yanımdaki kız geldi, en yakın hastaneye zütürdü beni, yapılan yapıldı bu sırada kızın babası geldi teşekkür etti akşam evine yemeğe çağırdı, bizde davete icabet etmemek olmaz tabi, gittik evine sıcacık bir aile ortamı karşıladı beni, kendi kendime dedim ki ulan Mehmet olursa bir çocuğun, sen de böyle, bir aile kur kendine, (dedem babamı bırakıyor beyler karakolun önüne) neyse yedik yemeği ama beybaba zengin herhalde beni odasına çağırdı, oturduk konyak ikram etti para vermeye çalıştı almadım, iş teklif etti kabul etmedim, o zaman dedi ki bu akşam bizim evde kalacaksın vallaha hakkımı helal etmem, bizde hak hukuk önemlidir oğlum, hak yemeyelim diye istemeye istemeye kaldık işte beybabanın evinde..

Babamin ağzından devam ediyorum: Neyse beybabayla bayağı konuştuk siyaset yaptık yaptığı işlerden bahsetti, ben bahsettim bana odamı gosterdiler bir de pijama verdiler ki ne pijama, adamın pijamaları benim üç katım kadar, ulan yattık yatağa ama misafir evindeyim bir de yatak o kadar yumuşak ki rahatsız ediyor, beni tutmadı uyku işte ne yaparsın, çıktım odanın balkonuna, oda da oda ha öyle dandik değil yani, ateşledim bir cigara, içiyorum içiyorum rahat değilim, kafayı bir çevirdim yan balkonda tanımadığım bir kız bana bakıyor, bakıyor ama ben vuruldum oğlum, o kadar masum, o kadar ürkek ki hareket etsem kaçacak gibi, bir sigara da ona ikram edeyim dedim, elimle pakedimi uzattım, kaçtı odaya birden ses seda etmeden, beni bir korku saldı, kızın birini kurtardık ama öbürüne yanlış bir şey yapmış gibi hissettim bir anda, girdim içeri, tutmadı uyku beni, sabaha kadar dışarıdaki ağaçları izledim durdum, ertesi gün kahvaltıya çağırdılar beni, pederbey binlerce özür diledi uyuyamadığım için, sıkıntı olmadığını söyledim, biz alışık değiliz öyle yumuşak yataklara, sorun sizde değil bizde diye de ekledim, kahvaltıda birden kalkması gerekti beyamcanın bana da tembih etti yemeğini ye kahveni iç ben zaten şoförü yollarım tekrardan gelir seni benim dükkana getirir diye. Eyvallah dedim devam ettim, dünkü ay parçası merdivenlerden inmeye başladı, ben gene kaldım öyle, yemeği az önce iştahla yiyen ben gene dondum kaldım evlat, kurtardığım da indi onun arkasından, kurtardığım kızın adı Nihal, küçük olanmış bu, büyüğün adı da Nilay / o noktada dondum kaldım beyler, çünkü annem hakkında bildiğim tek şey adının Nilay olduğu ve çok güzel güldüğüydü, babam annem hakkında pek konuşmazdı ama sorduğumda da melek gibi güler derdi

Son 4 part atıp yatıcam beyler yarın işim uzun

Babamın ağzından devam, kahvaltı bittikten sonra balkona çıktım kahveyi nasıl içtiğimi sordular sade dedim, yaktım bir cigara dışarıyı izliyorum, ulan dedim kendi kendime Mehmet baksana imkansıza vuruldun oğlum sen, kız melek gibi sende Allah vergisi az buçuk bir şey var, kız zengin sende para ne gezer, kız kibar sen vurup kırmayı bilirsin (beyler yanlış anlaşılmasın babamın eski fotoğraflarına baktığım zaman vücudu şimdi milletin yapmaya çalıştığı gibi olduğunu görüyorum) neyse bir sigara daha yaktım kahveyi Nilay getirdi bana, iki tane yapmış, oturdu karşıma bir tane de o istedi sigara, utanarak çıkarttım biz onların içtiği kadar pahalı içemezdik oğlum onlar nerde biz nerdeyiz dedi / ve iki dakikalığına daldı uzaklara, ben de babama büyük dikkatle bakıyorum ve burdan geleceği noktayı merak ediyorum, çocukluk aklı ya ordaki Nilayın annem olma ihtimali çok kısa bir an aklımda bulundu sonra silindi zaten, çünkü zenginlerin öldüğünü hiç görmemiştim o zamanlar, o kadar zengin insanlar ölmez diye biliyordum ben kendi içimden, bir yandan da Elif vardı aklımda ama, acaba ciddi miydi ki sözlerinde, acaba cidden beni seviyor muydu, bulusamazdik belki de, belki aynı yerde olmazdik ama ben onu seviyordum işte o masum kalbimle

Beyler tekrar babamın ağzından devam ediyorum: Bir sigara içişi vardı oğlum, bütün dünyayı sigaraya başlatır, bir tatlı bakıyordu kahvesini yudumlarken, bütün dünya kahve içmeye başlar, havadan sudan muhabbet ettik bir yarım saat kadar ama o yarım saat benim ömrüme ömür koydu oğlum, anlattı işte burada değilmiş o, Amerikada okuyormuş, bize ters öyle şeyler bilirsin, Amerika neresi bu köy gibi yer neresi, bir sigara daha yaktım efkarlanıp yaşını sordum, benden iki yaş küçük olduğunu öğrendim, kibar bir şekilde izin istedi kalktı masadan, ben de gidişini izledim, sonra babasının dükkanına gittim şoförü aldı beni evinden, beybaba gene yalvardı yakardı iş vereyim sana diye kabul etmedim, para vermek istedi gene kabul etmedim sonunda bana bir kart uzattı böyle şekilli bir şey, ihtiyacın olduğunda adresi biliyorsun kapıdaki çocuğa göster o seni direkt bana getirir dedi ve eve yollandım ben de yayanvay, şoförüm bıraksın dedi ama bizde de ayak var bizde de gurur var, yediremedik işte yürüdük geldik eve, ev dediğime de bakma, bu otel odasının banyosundan küçüktür bir yatak vardı içinde bir de dolap, başka da eşya sığmıyor, iyi hoş ben de zaten sadece eve yatmaya gelirdim, başka şekilde dokunmazdım bile eve, inşaatta çalışır, bir yandan da okumaya çalışırdık işte, şansa bak vurulduğum kız elin Amerikasında el bebek gül bebek okurdu, biz amelelik yapardık da kıtı kıtına yaşardık..