ülkede hiç bir sorun yokmuş gibi 3 milyon suriyeli daha ülkeye alınıyor. bir göç dalgası daha varmışmış kapımızda, engellemesi çok zormuşmuş. bunları söyleyen zeka yoksunları bizleri yönetiyorlar inanabiliyor musunuz? parmağını oynatsan dört dönecek pervane olacak insanlar var bu ülkede para para kömür de makarna diye, sen onu mu halledemiyorsun? iktidardaki partiye havadan zembille 3 milyoncuk potansiyel oy daha geldi. tabi ki engellemesi çok zor olur, yoksa nasıl daha fazla sömürürsünüz ki insanları, yoksa daha nasıl oldu bittiye getirirsiniz ki her şeyi, yoksa nasıl kazanırsınız paracıkları, yoksa nasıl mahvedersiniz ki hayatları. hayatlar mahvolacak bu ülkede, oylar satılacak, insanlar arasında savaş çıkarılacak. o hırsızların çıkarları doğrultusunda yapılacak her şey, ve kimse ağzını açıp bir şey diyemeyecek. göz göre göre tecavüz edecekler size ve siz bunu zevkle izleyeceksiniz. hepinizi, hayatlarını düpedüz mahvedecekler, kendi çıkarları adına ülkeyi kaosa sürükleyecekler, sen de kömürle ısındığın evinde bir kap makarna ile hayatta kalma mücadelesine, yemlenmene devam edeceksin. evinden korkudan çıkamayacaksın önceleri güle oynaya gittiğin, çocuğunu yolladığın yerlere. bunların hepsini hakediyorsun. çünkü bunların hepsine sen izin verdin, sen he dedin, sen biat ettin, sen köle oldun, sen üçkağıtçı oldun, sen köpek oldun, sen dalkavuk oldun, sen menfaatçi oldun.

medeniyet yoksunu insanlara medeniyetten bihaber insanlar komşu olmaya geliyorlar. güle oynaya geçinirsiniz artık.

daha önceleri suçlu, hırsız, dinci, yobaz dolu ve ayak kokan, sığınak ibadethaneler artık suriyeli hırsızlar, yobazlar, dinciler, suçlular ile dolacak. başlarını eğdikleri seccadeye sinecek o hazıra konmuşluğun ve hainliğin şirret kokusu. öyle kokacak ki artık nefes alacak yer kalmayacak, onlar her yerde olacaklar, ülkenin insanlarına hiç bir yer kalmayacak.

ülkenin insanlarına yer kalmasa ne olur? baksanıza ne kadar da istekliler yerlerinden bir bir edilmek, hayatlarının mahvedilmesi için. ülkelerinin kurucularına ucuz yakıştırmalar yapınca kıçının göğe erdiğini sanan mahlukatlarla her gün aynı nefesi alıyorsunuz. minnet duygusundan yoksun, menfaat aşkı ile bürünmüş, gece her yatağa girdiğinde haşmetlisini düşünüp sayıklayan, doğduğu yeri kutsal, pasladığı lafı ayet, mertebesini peygamber olarak gören insanlarla, dini kendi tekeline alan, kıçından ilim uyduranlarla, sakal tanesine tapanlar, hırkalara yüz sürenlerle, aynı ülkede yaşıyorsunuz işte. tabi ki, bir aya haşmetlin seni süper güç yapacak, tüm dünya senden tir tir korkacak, dünya devleri senden izin alacak, yapma etmeabi diyecek, sana tapacaklar, polat alemdarcılık oynayıp kafa göz keseceksin, günde dört, ayda yüzyirmi kadın alıp işin bitince saniyede on iki boş ol diyebileceksin, dini bütün vatandaş timsali olacaksın, he şeriat, he islam hukuku, he sizin o muhteşem hoşgörünüz, he siz mağdursunuz, he siz hep mağdurdunuz, he düşman kötü amerika, he sen sütten çıkmış ak kaşık, he canım.

yepyeni bir türkiye. o kadar yeni, o kadar temiz ki, sanki yok gibi. o derece temiz. o derece narin, sanki yerinde bahar yelleri esiyor... dur dur dur bir dakika, ülke gerçekten de yok gibi. yokmuş. yok etmişler.

müstehak.

bir suçlu aramaya başlıyor insanlar, belli başlı suçlular var evet. o görmek istemediğiniz, tapındığınız, sizi zevkten dört köşe eden yöneticiler. gece yastık başında isimlerini sayıkladıklarınız. beraber elele luna parklara gitme hayali kurduğunuz haşmetlileriniz. onlar cepte, bir de cebe sığmayacak olan, yaklaşık doksan milyonluk üç kuruşluk bir halk var. evet, hepiniz suçlusunuz. hepiniz birden koydunuz bu ülkenin bilmem nerelerine. suçlu aramaya başladıysanız aynaların vay haline. çürümeye başlayacaklar.

siz ve sizin gibi insanlar haketmiyorsunuz parlak bir geleceği, güzel hayalleri. kendi ellerinizle teslim ediyorsunuz çünkü katillerinize, ve zekanızı adım adım kaybederek susuyor, o büyük tak çukuruna gömülüyorsunuz, ve zamanla çukurdaki başka bir tak haline geliyorsunuz. katilleriniz de kimler biliyor musunuz, bir oranıza bir buranıza konup duran, ihtiyacını alıp giden tak sinekleri.

o sinekler elbet bir gün kavrulacaktır yakıcı güneşte, tıpkı o tak çukurunun da bir gün kuruyup, kartlaşacağı gibi.

isminizle yaşıyorsunuz, aferin. yıldızlı pekiyi ve beş, ve bir de kesme şeker.

müstehak.

eleştiriye dayanamıyor insanımız, ben kimim ki? ben vatandaş mıyım? benim ne haddimeymiş ülkemi eleştirmek? gidip siyasi çobancıkların koyunu olmak varken ben neden ülkemi eleştiriyorum ki acaba. yoksa ben ülkemden nefret ettiğim için mi eleştiriyorum? dile getirdiğim gerçeklerden ötürü vatanından nefret eden, suratından irinler akan, her tarafı kıllı iğrenç bir yaratık gibi gözleniyorum. o ülkesini çok seven insanımız da her gün meydanlara çıkıp konuşuyorlar, bir şeylere çabalıyorlar ya. siyasilerin kirli ellerine bırakmıyorlar ülkelerini. bana burada laf söylüyorlar. bana hitap ederken siz diyorlar, ayrıştırıldığımızı anlamıyorlar. hepimizin aynı tak olduğunu söylüyorum, tabi insanımızın sıradan özelliği, kötü olur mu? eleştirilebilir mi? ne münasebet? otur oturduğun yerde, ağzını açma güzel bir koyun ol, belki bir gün makarnaları ve kömürleri görebilirsin. hayır canım, ben o zeka yoksunlarına, o hırsızlara köle de olmayacağım, saraylarındaki şöminelerine odun da. insanımız istediği kadar biat edip o mübarek ayaklarını öpebilirler haşmetlilerinin.

nasıl da kabullenemiyorsunuz yanlışlarınızı, nasıl da hemen celalleniyorsunuz birisi eleştirmeye başlayınca, nasıl da hemen egonuz devreye giriyor. tabi, dünyaya her türlü ilimi kazandırdık, teknolojimiz tavan, o kadar üretken insanımız var ki, sadece evinde oturup yan gelip yatmak ne kelime. dünyaya bir sürü yararımız olmuş. ülkemizin kurucularının canla başla kurduğu ülkemizi paramparça edip satmamışız. söz söylemeye hakkım yok benim.

bir günah keçisi bulun kendinize, ardından koltuğunuza yaslanıp bu günü de atlattık diye iç geçirin. kabullenmeyin canım, ben o partiye oy veririm, şuna veririm, ben buyum, ben şuyum, ben oyum, ben, siz, biz. he ben suçluyum, he sen büyük vatansever, he ülkede hiç bir sorun yok, he büyük hökümetimiz, he haşmetlimiz, he burgu makarnalar. körsünüz.

kim ne derse desin, dünyanın tak çukuruyuz, ve bu gerçek hiç bir zaman değişmeyecek. insanımız hatalarını kabul edip o iğrenç egosundan sıyrılmadığı, ah haşmetlimiz vah hükümdarımız dediği, biat ettiği, boyun eğdiği, derbeder olduğu, şuursuz dizilerden hayatı öğrendiği, başkasının eğilimine ve düşüncelerine saygılı olmadığı, vatandaşını düşünmeyip sadece kendi rahatını düşündüğü, menfaatçi olduğu, rantçı olduğu, para da para dediği, sattığı, aklına kilit vurup yobazlaştığı ve ilelebet isteyerek karanlığa, taka gömüldüğü sürece, evet, bu gerçek hiç bir zaman değişmeyecek.

uyku tatlı gelir insana, sonsuz uykudasınız. müstehak.

gelecekte buralar bomboş olacak, toz toprak, harabeler, savaşın hazin kalıntıları, akıllarda nefret edilen siyasiler, pişmanlıklar, hayal kırıkları...

herkes kendi derdine düşmüş, belki de düşmek durumunda bırakılmış. ama fark edememiş, düşmeyi kendisi de istemiş insanımız. bilerek ve isteyerek ruhunu satmış üç kuruşa, iki somuna. ayaklar altına düşmüş, dert yuvası olmuş. mutluluk sadece bir kelimeden ibaret olmuş. öyle de devam edecek. insanımızda varolan vurdumduymazlık, umursamazlık, hallederizcilik, ihmalkarlık, menfaatçilik, ve biat hayatlarından silinmedikçe.

tütün içersin, tek nefeste bin ölürsün. insanımız da böyle, getirir başına manipülatör uçkur düşkünü zeka yoksunlarını, iyi sanır. derdine koşacak sanır iki din kelamıyla. yurdunu paylaşmaya çoktan hazırdır aslında o iğrenç insanlar. bir oy verir, bin hayatı, hayali gider. bir oy verir, bin ölür. bir kukla gibi yaşar, beyni olmayan, sağdan ve soldan bağlanmış bir kukla. ayrıştırılır, sömürülür, kolu bacağı koparılır. hayalleri elinden alınır. bile bile, isteye isteye, şuursuz ve zalimce.

huzuru sildiniz bu topraklardan, artık herkes huzursuz. çözümsüzlükler içerisinde bir ülkenin, görgüsüzler tarafından yönetilmesinin getirdiği huzursuzluk var insanlarımızda. neden diye sorarlar adama, neden vatandaşım. neden kendi mezarını kazıyorsun, neden geleceğini un ufak ediyorsun, neden ışıksızlıktan çıkarmıyorsun kafanı, neden.