0
OSMANLI’NIN KESKiN KILICI ;YENiÇERiLER
Yeniçeri ocağı, I. Murat tarafından 1361 yılında Edirne'nin fethinden sonra kurulmuş tur. Rumeli'nde gerçekleşen fetihler sonucu Osmanlı Devleti, büyüyüp genişledikçe daha fazla askere ihtiyaç duyuyor ve gittikçe merkezîleşiyordu. Ele geçirilen savaş esirleri de büyük artış göstermişti. Hristiyan esirlerden merkezî bir ordu için faydalanılması düşünülerek daha önceki Türk devletlerinde görülen gulam usulü geliştirilmiş ve devşirme sistemi oluşturulmuştur.Bu dönemde çıkarılan bir fermanla Akıncı beylerinden her 5 esirin biri padişah için alınmaya başlandı ve buna pencik usulü denildi. Hristiyan esirler arasından seçilen 12-22 yaşlarındaki oğlanlar Bursa civarında Türk köylerine gönderildi ve Türkçeyi öğrenip islamlaşmaları sağlandı. Sonra bunlar bir kışlada toplanıp askeri eğitimden geçirilerek padişahın emrinde yeniçeri ordusunu oluşturdular. Böylece yeniçeri ocağı kurulmuş oldu.
Turnacıbaşı adı verilen Devşirme memurları ele geçirilen Hristiyan merkezlerine gider potansiyel gördükleri gençleri ocağa alırlardı. Alınan çocuğun köyü, kazası, sancağı, baba ve anasının isimleri, doğum tarihi, çocuğun eşkali en ince ayrıntısına kadar deftere kaydedilirdi. Devlet merkezine geldiklerinde sünnet edilirler, ve bir süre dinlendirildikten sonra yakışıklı olanlar ve çok zeki olanlar devlet adamı olarak yetişmek üzere saray hizmetine ve Enderun mektebine dahil edilirdi. Burada çok sıkı bir eğitimden geçerek sanat ve ilim öğrenirlerdi. Diğerleri ise Anadolu ve Rumeli’deki Türk aileler yanına geçici bir süre için bırakılırlardı. Türk ailelerin yanında 3-5 yıl Türk ve islam kültürünü öğrenirlerdi. Bu süreçte çocuklar sürekli yoklamaya tabi tutulur, durumları hakkında bilgi sahibi olunurdu. Böyle sıkı disiplinli bir çalışma ile ocak teşkilâtı kısa sürede mükemmel bir şekilde sistemleştirilmiştir.
Yeniçeriler her zaman kendilerini A-li Osman tahtında oturan padişahın kulları bildiler ve kulluk ile övündüler. Padişah, geleneksel olarak bir numaralı ortanın bir numaralı yeniçerisi olarak ocağa kaydedilir ve isminin yanına unvan olarak padişah, sultan değil,’’baba’’ yazılırdı.. Öyle ki; her üç ayda bir dağıtılan maaşlarda padişah yeniçeri kıyafetini giyer ve bir yeniçeri olarak maaşını alırdı. Yeniçeriler, yılda bir elbise ve üç ayda bir yevmiye hesabı üzerinden ulufe denen maaş alırlardı.
Yeniçeriler Bektaşi mezhebine mensup olup pirleri Hacı Bektaşı Veli idi.15.yüzyılda ocak, Bektaşi tarikatıyla resmen birleşti. Bu bağlantı sebebiyle ocağa " Ocağ-ı Bektaşıyan" da denilmiştir.
Yeniçeriler her zaman askerdiler. Savaşlardan sonra bir kısmı merkezde padişahın sarayında görev yaparken diğerleri divan-ı hümayun muhafızlığı, şehir ve kasabaların inzibatı ve serhat kalelerinde muhafızlık görevlerinde bulunurlardı.
Dünyada, piyade birliklerinin ve düzenli orduların ilk örneği idiler. . Harbe başlayacakları zaman binlerce yeniçerinin ağzından gök gürültüsü gibi çıkan yeminleri Gülbank’ı okur, böylece dosta ferahlık ve güven verirken düşmanın yüreğine korku salardı. Kolay değil, tam 360 yıl üç kıtaya meydan okudular bu yeminin sözleriyle. Cihat alanları önce bu yeminle yankılandı, sarsıldı…
Onlar Osmanlının yaya yürüyen neferleri idiler. Bir ülkenin üzerine yürüyüşe geçtiklerinde zelzele olurcasına korku salarlardı. Batıda Belgrat’a, Budin’e,, Viyana’ya; doğuda Bağdat’a, Tebriz’e, Karabağ’a; kuzeyde Bender’e Hotin’e, Polonya ovalarına; sonra Sina çöllerine, Rusya bozkırlarına,, Halep’e, Kahire’ye yürüdüler. Bazan beş ay, bazan bir buçuk yıl süren bu yürüyüşler Türk tarihine altın harflerle yazılan zaferler kazandırdı. Ta ki ocak disiplini bozuluncaya kadar.
Alintidir