-
10.
0vaay vaay vaay, utanmadan bir de okuyan var mı diye yazmış ulan. Wattpad'de yazdığım bir hikayeyi alıp burada pat diye yayınlamış. Neyse, iyi reklam oldu bana, reserved
-
9.
0Rezerved
-
8.
0beyler beğenilmedi sanırım ilgi gelirse devam ederim
-
7.
0Kalabalıktan çoşkulu tezahuratlar bekliyordu fakat aldığı tek şey kararsızlıkla dolu bir dizi nida oldu.
-Kardeşlerim... Gizli olan ilah' a güvenin... Ruhlarınızz onun salonlarında huzura erecek.
Bu sefer kalabalıkta beklediği alevlenmeyi yakaladı , ezik ruhlardan oluşan büyük bir devinim... Fakat bu hatipin beklediğinin ters yönde gelişen bir coşkuydu. Nefret ve öfkenin füzyonlanmasıyla alevlenen kadim bir coşku.
Kalabalıktan biri öfkeyle,''Hiç görmediğimiz biri için neden savaşalım? Ona neden güvenelim? diye bağırdı, ses kalabalıktan yükselen bir iğne demeti gibiydi ve hatibi delik deşik etti.
Biraz sonra loş aydınlık, Diskaruma'nın güvenlik güçlerine ait araçların farlarıyla yanıp tutuştu.
Diskaruma'nın merkezi ve asıl yönetim kademesi olan Tapınak'ta eğitilen güvenlik güçleri yani obsiderlar, araçlardan inip platformu kuşattı. Kalabalığın yaydığı dehşetli ufunet bir an için döndü ve devinim durdu.
Obsiderların insafsız sesleri karanlıkta çınladı ve bir modifiye tüfeğin takırtıları duyuldu. -
6.
0Reserved
-
5.
+1-Gizli olan ilah ruhlarımızı kutsasın!
Sidik, ter ve kanın, umutsuzluk ve öfkeyle salamura edilmesinden oluşan günahkar bir karanlık tüm atmosfere hakimdi ve Diskaruma'nın koyu mor gökyüzüne uzanan gökdelenlerin birlleşim katındaki bir boşlukta toplanan zavallı bir kalabalık bu atmosferin içinde boğuluyordu.
Kaderleri kölelik, acı ve horgörüden ibaret olan proleterlerin zayıf vücutları, bulundukları toplumsal sınıfı belirten mavi renkli tulumlarla çevrilmişti. Fabrikalarda ve üretim tesislerinde çalışırken bu tulumların için cehennemvari bir şekilde ısınıyor ve tasviri mümkün olmayan bir hırsla kaşındırıyordu. Ayrıcı proleterler tuvalet ihtiyaçlarını da tulumların içine giderdiği için tere , dışkı kokuları da ekleniyordu ve bu dayanılmaz bir hal alıyordu.
Bu zavallı ruhlardan oluşan topluluğa vaaz veren adam da , en az onlar kadar umutsuzdu.
Bir mega- gökdelenin çıkıntısından oluşan daha küçük çaplı bir binanın metal balkonunda duran hatip, hemen aşağıdaki metal platformda birikmiş kalabalığa acıyan gözlerle bakıyordu
-Sizler teknolojinin kirli meyvelerisiniz... Faat bu gün yapacaklarımız, bizleri temize çıkaracak...
Onu dinleyen kalabalıktan kimi, bir erkekten farkı olmayan bir kadındı, ya da bir cesetten farkı olmayan bir erkekti. Döl , kan ve vücut sıvılarıyla lekelenmiş mavi tulumlar giyen kalabalık, korkuyla titedi.
- BU GÜN KAOSUN BAŞLANGICI! -
4.
0Siyah bir metalle kaplanmış sekiz köşeli bir odada tıpkı oda gibi sekiz köşesi olan metal bir masanın başında yaşlı bir rahip duruyordu. Kızıl bir rahip elbisesi giymiş, kazıttığı kafasına bir ve sıfır sayılarını işlemişti. Bu Rahip Fhatgn'dı. Yaşlı günahkar ve Nabria'nın Bilgesi. Kehanetlerin efendisi ve kayıp ruhların rehberi. Endişeliydi. Yıllar önce hologramlarda gördüğü kehanet , tutuyor muydu yoksa ?
Endişesi, bir camın şıngırtı kopararak kırılması gibi dağıldı.
Tapınak'ın en tepesindeki bu sekiz köşeli odaya, törensel bir edayla daha düşük rütbeli üç rahip girdi. Rahiplere özgü, çetrefilli bir reveransın ardından, en yüksek rütbeli olanı:
-Ezrikarumalı diplomat göz hapsinde... diye bildirdi. Kırk cam parççaları tekrar bir araya geldi ve yepyeni bir endişe duvarı oluşturdu. Fhatgn korku yüklü kırılgan bir sesle:
-Onun Ezrikarumalı olduğundan emin misiniz ? diye sordu. Sesi, metal odanın köşelerine dağıldı ve sesle birlikte heryere tatsız bir endişe sindi,
-Sertifikalar, belgeler vesaire, herşey onun bir Ezrikarumalı olduğunu ispat ediyor. Daha önce Ezwo'da görev yapmış. Paramiliter bir organizasyon kurmakla sabıkalı. Dışarı salsak bile , sürekli gözetmek zorundayız.
-Onunla tek başıma konuşacağım...
-Hayır. Buna yetkiniz yok
-Oron dölü Yako için de aynısını söylemiştiniz... ve O'nu durduramadık. Şimdi bakın! Kendi ellerinizle yarattığınız eseri izeyin!
Ve sekiz köşeli metal masanın ortasında bir hologram peyda oldu. Bir gökdelenin geçiş katını kapatan tiksinç bir kalabalığı gösteriyordu. Rahipler endişe dolu gözlerle hologramı seyre daldı.
edit: beyler okuyan var mı? -
3.
0Kıkırdamalar ve fısıltılar giderek çığlıklara dönüşüyor ve odadaki karanlık, lüsid bir devinimle aydınlanıyordu. Artık o , Ezrikarumalı bir diplomat değildi. Olması gereken kişiydi; kadim bir soyun evladı;Kara Prens... Kyafu... Düşmüş bir iblis ve uyanmaya çalışan bir günah.
Orgazmın doruğundaydı ve karanlığın pençeleri tenini yırtarak zihnine ulaştı.
Kyafu, bir şeyin içindeki her şeye, her şeyin içindeki bir şeye dönüşmüştü. Zihnine, Kaos'un Mabedine yuvarlandı. Kendi başına inşa ettiği o imajik tapınağa . Bilmecelerle dolu odalardan geçti. Kanlı ve ıslak imgeler gördü ve ona ulaştı. işte oradaydı;cadı... Boedica. Kainattaki tüm arzuların aşkına onu istiyordu.
O oradaydı, kızıl ve siyah güllerin arasında, turuncu bir rayihanın içinde, kızıl bir aurayla sarılmış ve soğuk aynalarda öpülmüş. Gülümsüyordu,teni kızarmış bir şeftali gibi sıcaktı, gözleri sert bir likör kadar hem tatlı hem de sertti.
Ona ulaşmak istedi, uzandı. Fakat geri itildi. Kader onu bir kez daha yendi ve Kyafu, tüm Kainata o gece savaş açtı.
Tapınağın kadim hücresi, onun davasının başlangıç noktası olmuştu... -
2.
+6Amın tadına baktım bu benim için tarif edilemezdi
-
1.
+5 -1Acının tadına baktım, bu benim için bir kutsayıştı,
Nefretin tadına baktım, bu benim için bir ziyafetti,
Ama ölüm... ruhumu paramparça etti, azizim...
Dinle şarkımı, ben Ölü Adam'ım,
Bu şarkıyı onlar için yazdım...
***
isterik kıkırdamalar ve fısıltılardan vücut bulan uğursuz bir hayalet odanın içinde dolanıyordu. Her şeyin içindeki bir şey ve bir şeyin içindeki her şey, bu hayaleti kucaklayıp boğuyordu. Ezrikarumalı diplomat atıldığı karanlık hücrede yalnız değildi... Karanlık yanındaydı. Onu okşuyordu ve zehirli sırları anlatıyordu.
Karanlık, diplomata bir köprü kurması için yardım edecekti ama küçük bir fedakarlığın karşılığında; ufak ve tatlı Succubuslar'ın dolgun ve karanlık vücutlarıyla küçük bir oynaşma ve çarpık bir haz. Karanlığın kızları, çok tatlı ve çok hilekar.
Orgiastik bir senfoni başladı.
Karanlığın içinde, beli belirsiz bir suret hem ağlıyor hem gülüyor. Onu yaktılar! ONU BENDEN AYIRDILAR! CADI, DAĞLARDAKi ŞATO!
başlık yok! burası bom boş!