1. 26.
    0
    i̇şte asıl mevzu bu dakikadan sonra başlıyor panpalar
    ···
  2. 27.
    0
    arka tarafta bir kapı vardı, herhalde burası dükkanın arkasıydı. o kapı açıldı ve içerden baya yaşlı bir amca çıktı.(açma o kapıyı dedeler, my lazy sunday çalıyor muydu? dediğinizi duyar gibi oluyorum) fakat garip bir adamdı, çok sert bakıyordu.
    ···
  3. 28.
    0
    bizi mi gibecek napacak diye tırstım bir an. neyse bu amca geldi benim oturduğum üçlü koltuğun kenarına oturdu, bana baktı okuyo musun sen, kaç yaşındasın gibi default soruları yöneltmeye başladı.
    ···
  4. 29.
    0
    ben de yaşlılara karşı saygılı bir bintim zira çok yaşlı bir dedem ve ninem vardı, yaşlıları severdim. sonra berber bize tanıttı, bu yaşlı dede berberin babasıymış, adı mehmetmiş ve tam 102 yaşındaymış. tabi 102 yaşında adam görünce ister istemez incelemeye başladım amk. fosil gibi bişey.
    ···
  5. 30.
    0
    babamın tıraş bitmişti ama biz hala oradaydık ve ben sıkılmaya başlamıştım iyiden iyiye. bunlar başladılar, amerika, israil, iran, mossad, cia, kgb, mit muhabbetlerine..
    ···
  6. 31.
    0
    konular uzadıkça da uzadı, nazilere kadar geldi ben merakla ilk çağ'a kadar gidecek miyiz diye düşünmeye başladım zira resmen rehin alınmıştık, dıbına koyim berberin çenesi düşmüştü, konuştukça konuşuyordu.
    ···
  7. 32.
    0
    aslında tarih seven biriyim, okulda en iyi dersim tarih olmuştur hep. severdim tarihi ama kahve ortamında dalyarakça yorumlanan tarihten haz etmezdim. neyse konu geldi osmanlı 1.dünya savaşı'na kadar dayandı.
    ···
  8. 33.
    0
    derken söze bu mehmet amca daldı: "benim amcam" dedi, "kilisli hikmet çavuş" dedi. hay senin amcanı gibeyim dedim içimden, akşam maçımız vardı yetişemeyecektim içim kıpır kıpırdı. dede devam etti;
    ···
  9. 34.
    0
    "1. cihan harbinde(dünya savaşında) cephedeydi, trablusgarp'taydı, hicaz-yemen'deydi... trabulus cephesi kaybedilince bazı askeri birlikleri kenan diyarına (filistin-israil) gönderdiler. amcamı yemen-hicaz'a yollamışlar.
    o filistinliler ki en pislik millet, osmanlı'nın askerleri yemen'den dönerken para-altın lazım olur diye yanlarında taşımayıp yutmuşlar, filistinliler bunların yakalayıp bağırsaklarını, midelerini deşip altınları, paraları almışlar. ingilizin
    silahlarıyla askerlerimizi vurmuşlar. o yüzden sevmem ben filistinlileri...
    ···
  10. 35.
    0
    bu böyle şeyler anlatmaya başlayınca ilgimi çekmişti; zaten herkes susmuştu, asırlık çınarmış herif cidden, boş beleş değilmiş, pür dikkat dinliyorduk, mehmet dede devam etti:
    ···
  11. 36.
    +1
    @reserved
    ···
  12. 37.
    +1
    eeeeee noldu
    ···
  13. 38.
    0
    hikmet çavuşun olduğu birliğin silahı erzağı bitmiş, yardım da gelemiyor, bunlar hicaz'daki birliklere destek için gidiyorlar, hicaz yakınlarında çölde aç sefil ilerliyorlar ve derken ingilizlerin komutasında kalabalık bir arap asker birliğinin eline düşüyorlar. araplar bunlara günlerce aylarca işkence ediyor. artık aralarındaki bazı askerler aklını kaçırmaya başlamış. bunlara ne yemek, ne su veriyorlar. yemek diye ne olduğu belli olmayan bir laba veriyorlarmış, hayvanların yemeyeceği kadar pis kaplarla, tencerelerle... günler ayları böyle kovalamış, karşı gelen ya da kaçmak isteyen
    osmanlıları asit kuyularına atmışlar, hepsi burada kör olmuş." hikmet çavuş ise sessiz kalmış, hiç konuşmamış.
    ···
  14. 39.
    0
    bir gün sarı saçlı - mavi gözlü uzun boylu beyaz tenli bir adam gelmiş bedevi kıyafetleriyle, bu büyük olasılıkla yüksek rütbeli bir ingiliz subayıymış. arap askerlerle arapça konuşuyormuş gayet akıcı biçimde.
    ···
  15. 40.
    0
    bütün esirleri bir araya toplamışlar ve yemen çöllerinde yürütmeye başlamışlar. hikmet çavuş artık kendilerini öldüreceklerini düşünüyormuş. bu sarı ingiliz ise arkadan katırla geliyormuş. yüzlerce askeri çölün ortasında durdurmuşlar.
    ···
  16. 41.
    0
    ingiliz katırdan inip, osmanlı türkçesiyle "aranızda antep-kilis yöresinden gelen var mıdır?" diye yüksek sesle sormuş, kimse çıkmamış. hikmet çavuş heyecanlanmış, çünkü kendisi kilisli ama o anda kafası karışmış, bu ingiliz subayı nasıl böyle güzel osmanlıca konuşurdu? kafası karışmış. acaba bu neden bizi istiyor özellikle öldürecek mi? diye düşünmüş, bu arada ingiliz bir kez daha tekrarlamış soruyu. hikmet çavuş dayanamamış, "-ben varım!" demiş.
    ···
  17. 42.
    0
    aralarında şöyle bir diyalog geçmiş:
    ···
  18. 43.
    0
    ingiliz sormuş:
    - neredensin?

    hikmet:
    -kilis'liyim.

    ingiliz:
    -kilis'te ... (bu köyün adını unuttum panpalar) köyü vardır, bilir misin?
    ···
  19. 44.
    0
    hikmet:
    - evet bilirim (bu ingiliz subayının dediği köy bizzat bizim hikmet çavuş'un köyü ama çaktırmaz)

    ingiliz:
    - senin canını bağışlayacağım, azad edeceğim. bunun karşılığında, o köyün imamı hacı vardır. onu bulacaksın ve sana verdiğim emaneti hiç açmadan ona ulaştıracaksın.

    hikmet:
    - emredersiniz... (bu arada hikmet çavuş köyün imamı hacı'yı da yakından tanıyor)
    ···
  20. 45.
    0
    bu dakikadan sonra hikmet çavuş'un kafasında binlerce tilki dolaşmaya başlar. elin ingilizi ne bilir kilis'teki bilmem ne köyündeki caminin imamı, hacı'yı...
    ···