/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +1
    2014 yılında bütün insanlığın tek bir derdi vardı... Kahve içmek, dans etmek,bol bol eğlenmek,
    internet aracılığıyla sosyal platformlarda podyumlarda yürürcesine yediklerini, içtiklerini diğer insanlara göstermek.
    Hayvanları evlerinde hapsetmek ve onlara sahip olmak, evlerine alamadıkları fakat onlar için sevimli birer nesne olmaya devam eden vahşi hayvanlarınsa sadece fotoğraf ve videolarını yolluyorlardı birbirlerine yine internet aracılığıyla.
    Milyonlarca insanın içinde bulunduğu şehirlerde herşeyden şikayet edip duruken insanlar,
    insanlığı nasıl yok ettiklerinden haberleri bile yoktu...
    Yüzyıllardır devam eden sessiz din savaşları orta doğuda sessizliğini bozmuş ve gerçek savaşlara neden olmuştu.
    Ta ki tüm bunlar olurken sessizliğini koruyan, biyolojik silahlar ile ses bulan yeni ev sahipleri insanlığı tekrar susturup
    dünyaya el koyana dek...

    isimlerini insanların birbirlerini yok etmek için icat ettiği nesnelerden biri olan "mermi" adlı kelimeden alıyorlardı,
    çünkü nörotoksin içeren zehirleri ısırdıkları noktada adeta mermiyle vurulmuşçasına bir acı oluşturur,
    birkaç saatten sonraysa ısırılan bölge paralize olur ve tremorlar ortaya çıkardı...
    ···
  1. 2.
    0
    tremor ney lan ?
    ···
  2. 3.
    0
    Mermi karıncaları . 2014 yılında belgesellerde sık sık görülen bu karınca türü oldukça hiddetlenen savaşta
    kullanılan biyolojik bir silahın yan etkileriyle insanların yeni birer düşman edinmesine neden oldu,
    2037 yılı itibari ile hayatta kalan insanlar tarafından birçok farklı şekilde adlandırılıyorlardı
    " Yapışkanlar, tırmanıcılar" gibi bir sürü takma isimleri vardı...

    Türkiye'nin Güney kesimindeki uluslararası bir yerleşke olan 91. Koloni'de herşey sıradandı o sabah,
    eski püskü kıyafetleri, uzun saç ve sakalları ile post apokaliptik modaya uyum sağlamayı başarmış
    birçok insan gibi Mercan Özinci de hayatta kalmak için yerleşkesindeki görevlerini yapmanın yanı sıra gündelik
    hayatına devam etmek adına okula gidiyordu. Fazla büyük olmayan 91. Koloni'nin surları arasında olabildiğince hızlı yürüyordu
    Mercan, okulunun kapısından içeri adım atmasına yaklaşık on saniye kala büyük bir patlama sesi ile irkildi ve arkasını döndüğünde
    gördüğü toz bulutu ile işlerin yolunda gitmediğini hemen anlamıştı. "gibtir !" , kaçışan insanların gittiği yönün tam tersi yöne doğru
    koşmaya başladı tabancasını eline alıp, panik hat safhadaydı...

    Ona çarpan insanlardan birinin etkisiyle dengesini kaybedip yere doğru düştü ve kafasını çarptı.
    Uyandığında 91. Koloni yerle bir edilmiş heryerden dumanlar çıkıyordu. Bütün sokak cesetlerle
    ···
  3. 4.
    0
    Bilader alıntı deilse çok iyi başladın şimdiden şuku
    ···
  4. 5.
    0
    anlat ama ben okumam
    ···
  5. 6.
    0
    doluydu, sokağın en sonundaki
    evinin çatısındaki yapışkan birini parçalıyor, vücudundan kopardığı parçaları
    afiyetle midesine indiriyordu. Ayağa kalkıp, yürümeye başladı. Evine giderken
    önünden geçtiği evlerin birçoğu yapışkanlar tarafından talan edilmiş, içindeki
    insanlar katledilmişti. Hızlıca evine doğru ilerlerken evinin çatısındaki
    yapışkanın artık orada olmadığını fark etti. Kapıdan içeri girdiğinde dairesine
    girene kadar birçok parçalanmış ceset gördü. Her ne kadar hiçbiri annesi
    olmadığı için sevinse de öldükleri için çok üzgündü..
    ···
  6. 7.
    0
    En üst kattaki dairesine vardığında dairesinin kapısının açık olduğunu gördü,
    hemen içeri girdi, "Anne! iyi misin!" cevap yoktu. Duvardaki mermi izlerini
    görünce paniğe kapıldı ve hemen bütün odalara bakmaya başladı,
    gördüklerine inanamıyordu kendi odasına girdiğinde. Yerde yaklaşık bir kapı
    büyüklüğünde yapışkan ölü bir şekilde yatıyordu. Annesi sırtını duvara
    yaslamış bir şekilde elindeki silahı titreyerek tutmaya devam ediyor ve
    Mercan'a bakıyordu. Hemen annesinin yanına gidip yanında diz çöktü, "Anne,
    iyi misin?" kadın cevap vermiyordu. Yaralı mı diye kontrol etmek üzereyken
    yerdeki kanı gördü, bir anda annesi yere doğru yığıldı. Mercan tam nabzını
    kontrol etmek üzere eğilirken annesinin sırtındaki boşluğu gördü, o dev
    yapışkan annesini ısırmıştı. Neredeyse kocaman bir parçayı söküp almıştı
    kadının bedeninden. Ağlamaya başladı, "Anne, çok üzgünüm anne. Yanında
    olmalıydım. Yanında olmalıydım" kadın cocuğuna son kez baktı ve ağzından
    yalnızca iki kelime çıktı "Oğlum... Kurtul... " Mercan annesinin öldüğünü
    görünce sinirden ağlamaya başladı ve annesini öldüren yapışkanın ölü
    bedenine ağlayarak tekmeler atıyordu, "huur çocuğu ! Annemi... Aldın
    benden !" çok geçmeden pencereden içeri bir yapışkan daldı ve Mercan'ın
    üzerine atıldı
    ···
  7. 8.
    0
    Tam dişlerini Mercan'ın üzerine geçirmek üzereyken Mercan yerde
    yuvarlanarak kurtuldu, ama o küçük odada kaçabileceği fazla bir yer yoktu.
    Yerden doğru annesinin elindeki silahı aldı ve yapışkanı boynundan vurdu .
    Yapışkan Mercan'ın üzerine doğru rahatsız edici sesler çıkararak düştü.
    Yaklaşık beş saniye sonra aniden yapışkan büyük bir çığlık atarak dirildi ve
    bütün gücüyle Mercan'ın gövdesine dişlerini sapladı, acı çekerek bağırıyordu
    Mercan... "AAAAAAAH AAAAAAAAAAH" ...
    ... "AAAAAH", uyandığında kan ter içindeydi Mercan, kalkıp biraz su içti. Saatine
    baktığında saatin tam dokuz olduğunu gördü ve okula geç kaldığını fark etti,
    hızlıca kıyafetlerini giyip masasının üzerinden ders kitabını alıp koşar
    adımlarla okula gitmeye başladı.."Bıktım artık bu kabuslardan, güzel bir uyku
    çekmek istiyorum artık" diye hayıflanarak okula girdi, koridorlar bomboştu,
    günün ilk dersi çoktan başlamıştı bile okulda. Hemen sınıfına girdi.
    ···
  8. 9.
    0
    "Çocuklar, kusura bakmayın geç kaldım. Bilirsiniz, bazen uykunun tadına
    varılmıyor işte... " diyerek güldü öğrencilerine Mercan, "Bugünkü dersimizde
    önceki konudan devam edeceğiz, Paraponera Clavata türünün yani yıllar önce
    kendi hallerinde hayatlarına devam eden Mermi Karınca'larının anatomik
    yapısının nasıl bu denli değiştiğini, hangi kimyasal reaksyonlara maruz
    kaldığını öğrenmek için kısıtlı ekipmanlar ile yaptığımız çalışmalar hala bize
    bir bilgi verecek kadar ilerleyemediği için ancak teoriler üzerinden
    ilerleyebiliyoruz bu derste. Söyleyin bakalım şimdi, Mermi Karıncaları'nın
    2014 yılında gerçekleşen savaşta kullanılan biyolojik silahlarla değişime
    uğrayacağını ve bütün insanlığı tehdit edeceğini öne süren ünlü ingiliz Biyolog
    kimdi ? Hatta bir önceki derste ona kimsenin inanmadığını anlatmıştım size,
    "zavallı adam, bu kadar trajikomik bir ölümü hak etmiyordu" demiştim ?
    Sınıfa bir sessizlik hakimdi, sınıfın açık penceresinden içeri giren sıcak esinti
    bunaltıyordu öğrencileri. Kimileri kalemlerini ellerinde evirip çevirip dersin
    bitme saatini bekliyor, kimileriyse rahatsız sıraların üzerinde uyumaya
    çalışıyordu. Anlaşılan kimse Mercan'ın sorusunu önemsememişti... Birkaç yıl
    önce uluslararası koloniye katılan Azeri asıllı Z4B1 kodlu ailenin çocuğu olan
    Elmir adlı genç tam Mercan'ın sorusuna cevap vermek için elini kaldırdı ki kırk
    dakikalık ders süresi sona erdi.
    ···
  9. 10.
    0
    — Aaah, hadi ama. Daha konuşmaya yeni başlamıştım, şansınıza küsün
    çocuklar bir sonraki dersimiz ciksen dakika sürecek, şimdi gidebilirsiniz.
    — Pardon, profesör ? Size bir soru sorabilir miyim?
    — Biraz çabuk olman lazım Elmir, kahvaltıyı da kaçırmak istemiyorum.
    — Geçen hafta bütün bunlar olmadan önce bizden yalnızca birkaç yaş küçük
    olduğunuzu söylemiştiniz.
    — Evet, haklısın söylemiştim.
    — O zamanlarda gençler neler yapardı, yani... Anlarsınız işte, işler bu hale
    gelmeden ve savaşmak zorunda kalmadan önce...
    — Sizler de gençsiniz Elmir, önceki dünyada yaşayan insanlardan hiçbir
    eksiğiniz yok, hatta bu kokuşmuş dünyayı daha güzel hale getirebilecek kadar
    fazlanız var sizden önceki bilinçsiz nesillerden.
    — Teşekkür ederim profesör, bu biraz içimi rahatlattı. Bazen bu mesele
    kafamı çok kurcalıyor... — Bak, eğer istersen. Birgün bunları daha ayrıntılı bir şekilde konuşabiliriz
    ama inan bana gitmem gerek.
    —Ah, acele etmek konusunda haksız değilsiniz, Bayan Emily'i kızdırmayı kimse
    istemez.
    Mercan biraz sırıtarak okulun içindeki koridorda Bayan Emily'nin odasına
    doğru ilerlemeye başladı ve biraz yüksek bir sesle;
    —inan bana size kızmasından çok farklı oluyor bana kızması. Yapışkanlar
    görse kaçar.
    ···
  10. 11.
    0
    91. Koloni'nin okulunda biyoloji öğretmenliği yapan Mercan Özinci öğrencileri
    tarafından sevilen biri olmuştu hep. Babacan tavırları ve sürekli neşeli olması
    onu öğrencilerin gözünde iyi bir öğretmen kılıyordu. Kolonideki en eski
    öğretmenlerden biriydi ayrıca Mercan. Yaklaşık dokuz yıldır bütün günleri
    aynı okulda biyoloji dersi vererek geçiyordu. 2014 yılında yaşanan faciadan
    sonra yaşanabilir alanlar olan kolonilerin kurulması çok da kolay olmamıştı.
    Koloniler etrafı surlarla çevrili, gönüllü asker birliklerinin koruma altına aldığı
    küçük alanlardı. Siviller o alanlarda hayatta kalmaya çalışıyor, kolonileri için
    günlük hayatlarında çalışıyorlardı. Tabiki Profesör Mercan yıllardır sadece
    öğretmenlik yapmıyordu. Başlangıcı neredeyse koloninin kuruluşu kadar eski
    olan bilimsel çalışmaları vardı ve hala bütün geceleri evindeki çalışma
    odasında küçük çaplı deneyler yaparak geçiyordu... Yıllardır öğretmenlik
    yaptığı okulda ayak basmadığı tek bir yer bile kalmamıştı Mercan'ın, hatta en
    çok ayak bastığı yer Müdüre Emily'nin odası olabilirdi. Ne de olsa her sabah
    geç kaldığı için özür diliyordu Emily'den. Arkadaştan öte, sevgiliden beri bir
    ilişkileri vardı. ikisi de öyle bir zamanda daha fazlasının hoş olmayacağını
    düşünüyordu.
    Mercan kapıyı yavaşça açarak Bayan Emily'nin odasına girdi.. Müdüre
    Emily'nin odası hiç bozulmayan düzeni ile Mercan'ı her seferinde ilk defa
    görmüşçesine şaşırtıyordu. Emily'nin her sabah masasına itina ile dizdiği
    kalemlerden alamıyordu gözlerini. Ta ki Müdüre Emily ona seslenene kadar.
    ···
  11. 12.
    0
    — Mercan !
    — Ah, Sayın Müdüre Hanım, derse geç kaldığım için üzgünüm.
    — Yoksa yine mi kabuslar görmeye başladın?
    — Sayılır... Sadece... Bilmiyorum belki az uyuduğum içindir.
    — O halde daha fazla uyumayı denemelisin Profesör Mercan Özinci
    — Belki bundan sonra evimde misafir olarak kaldığınızda beni de
    uyandırmayı denemelisiniz Emily Hanım.
    — Ah, Mercan... Sabah çok iyi uyuyordun uyandırmak hiç içimden gelmedi.
    — Sorun değil Emily, bu sıralar işler pek de yolunda gitmiyor.
    ···
  12. 13.
    0
    — Yine mi o çalışmalar, hadi gel otur da konuşalım.
    — Peki o halde, nerden başlasam bilemiyorum..Öncelikle dün akşam
    kanepede yatmanın verdiği rahatsızlıkla başlayayım istersen, herneyse şaka
    yapıyorum konu şu ki... Ben, sadece çalışmalarımın boşa gideceğinden
    endişeleniyorum. Bak Emily, yıllardır üzerinde çalıştığım bu proje hayati
    önem taşı-
    O anda aniden öğrencilerden biri nefes nefese odaya dalarak,
    — Bayan Emily! Bayan Emily! Yemekhanede kavga çıktı. Hemen müdahale
    etmelisiniz!
    — Emily! Koş!
    — Benimle gel, yardımına ihtiyacım olabilir.
    Mercan ve Emily yemekhaneye vardıklarında okulun serseri tiplerinden biri
    olan Gökhan Elmir'in üzerine çıkmıştı ve Elmir'in yüzüne yumruklar
    savuruyordu, Mercan hemen aralarına atılıp,
    — Durun! Ne yaptığınızı sanıyorsunuz! Hemen bırakın şu kavgayı!
    Gökhan'ı Elmir'in üzerinden çekti. Gökhan, Profesör Mercan'a sert bir bakış
    attıktan sonra homurdanarak arkasını döndü ve sinirli adımlarla kantinden
    çıktı. Mercan Elmir'i yerden kaldırıp bir sandalyeye oturttu. Neredeyse bütün
    öğrenciler orada toplanmış onlara bakıyordu.
    — Seni kavga ederken görmeye pek alışık değilim doğrusu Elmir. Tabi buna
    kavga denilirse.
    — Profesör, benim hiçbir suçum yok! Ben sadece Irmak'la konuşuyordum ve
    Gökhan bir anda üstüme atladı...
    — Anladım, demek senin hiçbir suçun yok. Peki eğer suçsuzsan niye Gökhan
    senin üstüne atladı?
    — Şey... Profesör... Anlamıyorum, ben sadece Irmak'la konuşuyordum ve bir
    anda Gökhan'ı üstümde buldum. Bana inanmalısınız Profesör! Gerçekten
    hiçbir suçum yok...
    — Oh? Anlıyorum çocuklar. Gençlik ateşi böyle birşey olsa gerek.
    Irmak utanarak başını önüne eğdi.
    — Şey, profesör, acaba bir dakinanız varmı? Özel olarak konuşmak istiyorum
    sizinle.
    — Tabi ki Irmak ama önce Elmir'in kendisini toplamasını bekleyelim istersen.
    Bu arada Emily yemekhanede toplanan çocuklara bakarak,
    ···
  13. 14.
    0
    Hadi ama, gösteri bitti çocuklar, dağılın!
    Çocuklar kendi aralarında konuşarak yavaşça dağıldılar ve bu sırada Elmir
    kendini yavaşça toparlıyordu. Mercan Emily'e baktı ve,
    — Elmir kendine gelene kadar ona gözkulak olur musun? Galiba Irmak'ın
    bana anlatmak istediği birşey var.
    — Tamam, burdan sonrasını ben hallederim, sen git konuş.
    Mercan ve Irmak yemekhanenin öbür ucuna doğru gittiler. Irmak'ın başı sanki
    bir suç işlemiş gibi önüne eğikti.
    — Profesör, sanırım bu kavganın sebebini biliyorum.
    — Söyleyecekmisin yoksa lafları ağzından cımbızla mı çekmek zorundayım?
    — Iııı, biz... Gökhan'la, eskiden... Biraz, anlarsınız ya, yakındık. Arkadaş gibi
    değilde-
    — Ah, anlıyorum. Olur böyle şeyler kafana takmana gerek yok ama ben hala
    neden Gökhan'ın Elmir'e saldırdığını anlamış değilim.
    — Elmir ve ben... Sanırım biz birbirimizi.. Yani galiba biz birbirimize...
    — Tahmin etmeliydim, şu kıskançlık meseleleri...
    — Ama lütfen Elmir'e söylemeyin, bu konu hakkında bu şekilde düşünen tek
    kişi ben olabilirim.
    — Söylemeyeceğimden emin olabilirsin Irmak, ağzımdan laf çıkmaz. Merak
    etme. Hadi bakalım sen de kendine gel biraz, banka soymuş gibi durma orda
    öyle.
    — Ne? Banka mı?
    — Ahhh, şeyi düşün. Elmir ve diğer ailelerin buraya gelmeden önce kaldıkları
    87. Koloni'yi. Şimdi orasıyla buranın erzaklarını tek bir yerin tuttuğunu düşün,
    sonra isteyen istediği kadar ama bedelini ödemek şartıyla oranın da kaar
    edebileceği bir şekilde- Neyse boşver, zaten anlamayacaksın.
    Irmak Profesör Mercan'ın söylediklerinden anlam çıkarmaya çalışarak başını
    kaldırdı ve Profesöre;
    — Birdaha asla banka soymayacağım Profesör!
    Mercan olduğu yerde büyük bir kahkaha patlattı ve kıza bakıp
    — Hadi Irmak, Elmir'in yanına dönüp durumuna bakalım.
    — Peki Profesör, siz nasıl isterseniz.
    Irmak ve Profesör, Elmir'in yanına gittiklerinde Elmir'in Bayan Emily'e "Lütfen
    söylemeyin efendim!" diye bağırdığını işittiler. Emily kahkahaya boğulmuştu.
    Mercan onlara doğru yaklaşırken;
    — Anlaşılan aynı sözü verdik bu ikisine Emily!
    Diyerek Emily ile birlikte gülmeye başladı.
    ···
  14. 15.
    0
    Olan biteni anlamayan Irmak ve Elmir şaşkınlık dolu gözlerle birbirlerine
    bakıyorlardı. Profesör Mercan ve Müdüre Emily "Biz sizi yalnız bırakalım en
    iyisi" diyerek yemekhanenin çıkış kapısına doğru yürümeye başladılar.
    — Niye güldüler dersin Elmir?
    — Hiçbir fikrim yok Irmak, ama bana kalırsa... Biliyoruz.
    — Ne demek istiyorsun Elmir?
    Elmir utanarak başını öne eğdi ve masum bir gülümseme ile;
    — Neyse boşver, daha sonra konuşuruz. Yüzümü yıkamam lazım.
    — iyi olduğundan emin misin?
    — Beni bu kadar düşünmene gerek yok. iyiyim dedim.
    — Ah..Pardon, neyse o zaman. Benimde yapacak işlerim var zaten.
    — Görüşmek üzere.
    — Görüşürüz.
    istemeden de olsa uzaklaşmışlardı birbirlerinden, Elmir içinde bulunduğu
    durumdan rahatsız olmuş ve utanmıştı. Hoşlandığı kızın eski sevgilisinin onu
    herkesin önünde pataklaması gururunu incitmişti.
    — Hey Emily, biraz dışarı çıkmaya ne dersin? Hava almış oluruz.
    — Olur, hem seninle yarım kalan bir konuşmamız var.
    — Boşver onları şimdi, burada konuşulacak konular değil onlar.
    — Peki, siz nasıl isterseniz Profesör.
    — Oo yine resmileşmeye başladık anlaşılan Müdüre Hanım.
    — Sende hiç şakadan anlamıyorsun be Mercan, hadi gidip merkeze gelen taze
    yiyecekler var mı bir göz atalım?
    — Tamam Emily, hangi caddeden gitmek istersin?
    — Batı konutlarının önündeki caddeden gidersek daha kısa sürede varabiliriz
    sanırım.
    — Haydi o halde, yola koyulalım.
    Emily ve Mercan merkeze doğru yaklaştıklarında neredeyse bütün 91.
    Koloni'nin oraya akın ettiğini gördüler, neler olduğunu anlamak için hızlı
    adımlarla kalabalığın içine daldılar.
    — Neler oluyor dersin Mercan?
    — Önemli birşey olduğunu sanmıyorum, keşif ekibi dışarıdan dönmüştür
    herhalde.
    Emily kalabalığın arasından bir çığlık sesi duydu.
    — Hey! Sen de duydun mu?
    — Evet, hadi biraz yaklaşalım.
    ···
  15. 16.
    0
    Emily ve Mercan gördükleri manzara karşısında şok olmuşlardı, keşif ekibinin
    neredeyse tamamı yaralıydı ve ölüler vardı. Anlaşılan dışarıda yolunda
    gitmeyen şeyler vardı.
    — Babam! Babama yardım edin! Yaralı ve çok kan kaybediyor!
    Tanıdık bir sesti bu, Mercan kim olduğunu görmek için kalabalığı yararak
    meydana ulaştı.
    — Oh hayır, bu Gökhan... Hey! Gökhan! Bırakda bu işi sıhhiye ekibi halletsin.
    Elinden birşey gelmez!
    Gökhan yerde yatan babasını sımsıkı kucaklayarak yalvarıyordu.
    — Baba... Lütfen... Beni... Bırakma... Tek başıma kalmak istemiyorum!
    — Oğlum... Annen onsuz idare edebildiğimizi bilseydi inan çok mutlu
    olurdu... Şimdi mutlu olma sırası bana geldi oğlum... Ben olmadan devam
    etmelisin.
    — Hayır baba yapamam! Kanamanı durdurabilirim!
    Gökhan elleriyle babasının kopuk bacağına baskı uyguluyordu, parmaklarının
    arasından fışkıran sıcak kan alnındaki teri silmek için elini alnına
    zütürdüğünde tüm yüzünü kırmızıya bulamıştı.
    — Hayır oğlum, çok fazla kan kaybettim. Artık beni kimse kurtaramaz. Bana
    bir söz vermeni istiyorum..
    — Evet baba! Baba! Lütfen! Nolur gitme!
    Babası ağzından kan tükürerek son kez oğlunun gözlerinin içine baktı ve;
    — Yaşa!
    Gökhan gözlerinden akan yaşlar kandan boyanmış yüzünde damlalar halinde
    süzülüyordu. Gökhan'ın ağzından tek bir kelime bile çıkmadı. Dizlerinin üstüne
    çökmüş ve boş gözlerle gökyüzüne bakıyordu. Ve bir anda haykırmaya
    başladı;
    — ÖLDÜRECEĞiM! HEPiNiZi ÖLDÜRECEĞiM! LANET OLASI YAPIŞKANLAR!
    BiRTANENiZ BiLE KURTULAMAYACAKSINIZ! KAFALARINIZI KOPARTACAĞIM!
    Profesör Gökhan'ı rahatlatmaya çalışıp elini omzuna koydu;
    — Gökhan...
    — Rahat bırak beni!
    — Bak... Eğer konuşmak istersen...
    — Sana beni rahat bırak dedim!
    Gökhan bir anda Profesörün üstüne çullandı ve ona var gücüyle vurmaya
    başladı.
    ···
  16. 17.
    0
    — Hey! Sakin ol çocuk! Kötü bir niyetim yok!
    — Sana defol git dedim buradan!
    — Tamam Gökhan..Bu sana iyi hissettirecekse...
    Mercan Gökhan'ın yanından uzaklaşıp Emily'nin yanına doğru yürümeye
    başladı. Emily Mercan'ın şişmiş yüzünü görünce panikleyerek ;
    — Ne oldu!
    — Gökhan... O..Hep sorunlu olmuştur zaten, sadece ona yardım etmek
    istiyordum...
    — Kahraman olmak sana göre değil Mercan, hadi yiyecek birşeyler alıp eve
    gidelim.
    — Bu akşam da misafirim olacaksın galiba?
    — Seni bu halde bırakacak değilim herhalde.
    — Hadi o zaman akşam olmak üzere, güzel bir yemek yapmak için vaktimiz
    daralıyor.
    Mercan ve Emily 91. Koloni'de yetiştirilen sebzelerden birer porsiyonluk alıp
    yemek yapmaya başladılar. Mercan, 91. Koloni'nin Kuzeydoğu kısmında kalan
    konutlardan birinde yaşıyordu. Penceresinden surların dışında göz
    alabildiğince uzanan bir orman manzarası uzanıyordu, tehlikeli ve vahşi bir
    orman... Ölümcül.
    — Hey! Yemek hazır!
    — Geliyorum Emily.
    Mercan, Emily yemek hazırlarken çalışma notlarına bazı küçük eklentilerde
    bulunuyordu. Henüz kimseye okutmadığı bu bilimsel verilerin dünyayı
    değiştirip eski haline döndürebileceğine inanıyordu.
    — Bugünlerde de tek bulunan sebze domates.
    — Şansımız varsa yakında daha lezzetli yemekler yiyebileceğiz.
    — Evet ama... Keşif ekibinin başına gelenleri sen de gördün. Kolonide
    durumlar pek de iyiye gidiyormuş gibi görünmüyor...
    — Orasıda öyle... Yılda birkaç kere böyle ciddi saldırılara maruz kalıyor keşif
    ekibimiz. Yıllardır üstesinden gelmeyi başardı, şimdi de başaracaktır.
    — Yapışkanlar yılın bu dönemlerinde daha aktif oluyorlar, sanırım sıcak
    iklime daha çok yatkınlar.
    — Haklısın, tüm bunlardan önce sadece ekvatoral iklimlerde yaşadıklarını
    biliyorum.
    — Herneyse, yapışkanların yemek masamıza da girmesini istemeyiz heralde..
    Mercan ve Emily yemeklerini yedikten sonra geçmişleri hakkında konuşmaya
    başladılar.
    ···
  17. 18.
    0
    — Emily, neden kolonini bu ülkede seçtiğini hala söylemedin bana...
    — Sanırım artık bunları konuşmanın vakti geldi Mercan.
    — Bak.. Eğer zor olacaksa... Anlatmak zorunda değilsin. Öylesine sormuştum.
    — Hayır. Artık birilerinin bilmesi gerekiyor. Hakkımda bilmediğin bir gerçek
    var Mercan.
    — Nedir?
    — Ben... Daha doğrusu babam... Babam yüzünden geldim buraya...
    — Anlamadım, babanın bir asker olduğunu ve savaşta öldüğünü söylemiştin?
    — Özür dilerim Mercan... Bu zamanlarda kolay kolay güvenemiyorsun
    insanlara...
    Mercan Emily'nin ona güvendiği gerçeğini öğrendikten sonra ilk defa
    dışarıdaki tehlikeyi unutmuş, sanki eski günlere dönmüştü. Bir an aklından
    bunların hiçbiri olmadan önce tanışsalardı ilişkilerinin gidişatının nasıl
    olabileceğini geçirdi. Herşey daha güzel olurdu herhalde. Güzel bir et sote
    yiyip yanında kırmızı şarap içerken hayal etti kendilerini, çakırkeyifliğin verdiği
    rahatlığı özlemişti. Yarın ölme riskinin olmadığı zamanlardaki gibi sevmek
    istiyordu artık insanları. Birkaç yıl öncesine kadar profesyonellikten uzak, hala
    annesini kaybetmiş bir çocuk gibi geziyordu ortalıkta.. Duygularının varlığını
    reddedip hayatına devam etmesi gerektiğini anladığı anda Emily gibi birinin
    karşısına çıkıp onu bu denli değiştirmesi, herşeyi daha berbat hale
    getirebilirdi...
    — Mercan?
    — Ah... Pardon dalmışım..
    — Bak Mercan, babam senin de tanıdığın oldukça ünlü bir bilim adamıydı.
    — Daha açık konuşmalısın ...
    — Mercan... Dave Rose... O benim babam..
    — Hadi ama şakanın yeri değil, ciddi ol lütfen.
    — Mercan...
    — Ah... Sen.. Gerçekten?
    — Evet...
    — Emily, bunu daha önce neden söylemedin bana?
    — Sence insanlar bunu öğrense bana nasıl davranırlar Mercan? Hiç düşündün
    mü bunu!
    — Evet ama... Beni o insanlarla aynı kefeye koymaman gerekirdi.
    — Dediğim gibi, sana güvenmiyordum...
    — Güvenmeni sağlayacak birşey yaptığımı hatırlamıyorum Emily.
    — Bazen birşey yapmana gerek kalmaz Mercan...
    Emily yeşil gözlerinde ki umutlarla Mercan'a bakıyordu. Omuz hizasında olan
    kırmızı saçlarını kulağının arkasında topladı ve Mercan'a sarılıp onu öptü
    ···
  18. 19.
    0
    Mercan kalbinin ne kadar hızlı attığını fark etti ve Emily'e aşık olmuş
    olabileceğinden korkarak kendini geri çekti. Aşk... Bu zamana layık birşey
    değildi. Kendisinin bile zar zor hayatta kaldığı bu dünyada daha fazla
    sorumluluk demekti...
    — Şey... Emily... Ben... Yapamam...
    — Ö-Özür dilerim.. Haddimi aştım.
    — Bak, benim biraz uzanmam gerekiyor. Lütfen yanlış anlama.
    — Peki... Yinede özür dilerim.
    — Sorun değil Emily. Özür dilemeni gerektirecek birşey yapmadın.
    Mercan dün gece kanepede uyumanın verdiği rahatsızlığın etkilerinden
    kurtulmuştu bir anda yatağına uzandığında, temiz bir yatağı vardı.
    Mahvolmuş dünyaya göre oldukça temizdi yatağı. Hatta güzel de kokuyordu.
    Fakat çok fazla tanıdık değildi bu koku. Sanki yatmadan önce de bu kokuyu
    alıyordu. Emily'nin kokusu olmalıydı bu,nede olsa dün gece Mercan kanepede
    uyurken Emily onun yatağında uyumuştu... Mercan kendini engellemenin
    verdiği mutsuzlukla gözlerini kapatıp dinlenmeye başladı. Bu sırada Emily
    pencerenin karanlık manzarasına bakıp düşünüyordu...
    "Belkide ona güvenmekle hata ettim, ona babamın kim olduğunu
    söylediğimde hemen değişiverdi. Artık beni görmek bile istemiyor, gitsem iyi
    olur galiba... "
    Emily sofrayı toparlayıp, incin evi birazcık temizledikten sonra çantasını
    toparlayıp gitmek için kapıya doğru ilerledi. Tam kapıyı açacakken omzuna bir
    el değdi.
    — Emily
    Emily arkasını döndüğünde Mercan'ı gördü karşısında, topladığı uzun saçları
    ve çenesinin altından uzun uzadıya giden sakalları ile karşısındaydı Mercan.
    Oduncu gömleğinin en üst iki düğmesi hariç bütün düğmeleri iliklenmişti.
    Mercan'da Emily'nin çekici bulduğu birşey olmalıydı. Kalbi çok hızlı atmaya
    başlamıştı ikisinin de...
    — Emily, söylediklerim için özür dilerim. inan bana bunun baban ile ilgisi
    yoktu. Sadece, seni kaybetme korkusu ile yaşamaktansa hiç kazanmamanın
    daha iyi olacağını düşünmek gibi bir hata yaptım. Özür dilerim Emily, galiba
    ikimiz de bu duyguları hissetmeyi hakettik.
    Mercan Emily'nin kırmızı, titrek dudaklarını öptü ve ona sarıldı. Herşeyin hızlı
    bir şekilde yok olmaya başladığı ve kolonilerin pislikten geçilmediği bu
    zamanda Mercan Emily'nin güzel kokusunu doyasıya içine çekti. Aralarındaki
    ···
  19. 20.
    0
    karşı konulamaz bu his onları kontrol ediyordu adeta. Emily Mercan'ın
    gömleğinin ilikli olan düğmelerini de birer birer açmaya başladı. Mercan
    Emily'nin elinden tuttu ve onu yatak odasına doğru tutkulu bir şekilde
    zütürdü.
    ...
    Sabahın ilk ışıkları ile uyanmışlardı, akşamki yemekden arda kalan
    malzemeler ile güzel bir kahvaltı yapıp okula doğru yola çıktı Mercan ve
    Emily. Suratlarında anlamsız bir gülümseme vardı ikisininde.
    O sırada 91. Koloni'de hayat normal bir şekilde devam ediyordu, olağandışı
    hiçbir şey yoktu. Koloninin kuzey ve doğu kısmındaki yerleşimciler genellikle
    orta yaşlardaki sivillerdi, hepsinin birer mesleği vardı. Daha merkezi
    noktalarda ise keşif ekibinde çalışanların yakınları yaşıyordu. Dışarıdan gelen
    işe yarar herşeyi yerleşim bölgelerinde evlerinin hemen altında açtıkları
    tezgahlarda takas edebilecekleri işe yarar nesneler ile takas ediyor, ekonomik
    faaliyetlerde bulunuyorlardı. Merkezin hemen altında, 91. Koloni'nin
    surlarının en güneyindeyse askeri birliklerin cephanelikleri ve orduevleri
    vardı. Koloninin batısındaysa uzun yıllardır koloniye hizmet eden, koloninin
    kurulmasında büyük emekleri olan yönetici olarak adlandırılabilecek insanlar
    vardı. 15 yıllık bir koloni olan 91. Koloni çok zor şartlar altında kurulmuştu.
    Yöneticilerin aldıkları kararlar sayesinde birçok kez büyük tehlikelerden
    kurtulmuştu 91. Koloni.
    Mercan sınıfına girdiğinde Gökhan hariç herkesin sırasında oturuyor
    olduğunu gördü;
    "Günaydın çocuklar, bugün daha önce işlediğimiz bir konuyu biraz daha
    ayrıntılı bir şekilde ele alacağız... Duymayı pek sevmediğimiz bir isim olan
    Dave Rose hakkında konuşacağız bugün"
    Sınıftaki öğrencilerin içini bir huzursuzluk kaplamıştı, içlerinden biri;
    — Profesör, neden o lanet adamı defalarca dersimize konu ediyorsunuz,
    bence adı bile anılmaması gereken biri.
    — Sakin ol Burak, eğer bu konu seni rahatsız ediyorsa derse katılmak zorunda
    değilsin, tıpkı arkadaşın Gökhan gibi... Sahi, nerede o?
    — Artık yüzünü görmek istemediği insanlar olduğunu söyledi Profesör. Okulu
    bırakacakmış.
    — Ah..Onun adına üzüldüm. Zor zamanlar geçirdiğini biliyorum fakat okulu
    ···