/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +27
    Dördüncü katta kısılı kalmıştık. Aslında kendimiz seçmiştik bunu. Güvendeydik. Üst katlara ulaşdıkları pek nadirdi. Apartman kapısının arkasına elimize ne geçtiyse yığdık sağlam bir barikat oldu, kapıyı açıp içeri girseler bile dördüncü kata kadar gelmeleri için bi neden yoktu. Gelseler bile, üç ayrı kilitle kilitlenmiş çelik kapıyı açmaları imkansızdı.

    Sanki çok zaman olmuştu.Ya da bana öyle geliyordu. Aslında bugün dokuzuncu gündü. Her şey bir anda olup bitti. Çoğu kaçamadı. Kaçanların akıbeti ise meçhul. Şehirde hayatta kalan epey insan olduğunu düşünüyorum. Bazı binalarda hareket var net görebiliyorum. Bazılarıyla uzaktan uzağa el kol hareketleriyle anlaşmaya çalışıyoruz ama anlaşamıyoruz elbette. Sadece el sallamak yetmiyor bişeyler anlatmaya.

    Yine yağmur yağıyor. Eve girerken marketten arakladığım karton karton sigara strese ve korkuya ancak bugüne kadar idare etti. Sigaram bitmek üzere. bir kaç paket kalmış, bitince ne yapıcamı bilmiyorum ama inip arayacağımı da sanmıyorum. Her yer onlarla dolu.
    ···
  2. 2.
    +3
    Rez gelirse devam edeceğim
    ···
    1. 1.
      -1
      beyler biraz okudum, hikaye yalan beyzbol sopasiyla zombi olmez
      ···
      1. 1.
        0
        Nerden biliyon denedin mi hıdıbına?
        ···
      2. 2.
        0
        Aklıma Hellsing geldi lan. Duygulandım. :((
        ···
      3. 3.
        +1
        hakkaten denedin mi oç denediysen söyle ona göre önlem alalım zombiye
        ···
      4. 4.
        +1
        ufff amk salaklari beyzbol sopasi beyzbol oynamak icin kafayi biraz calistirin
        ···
      5. diğerleri 2
  3. 3.
    +18
    Balkonda yağmuru izlemek geldi içimden. Severim böyle havaları.. Belki de depresif bir insan olmam bundaki en büyük etken. Güneşten pek hazzetmem. bi sigara daha yakıp balkona çıktım. Korkuluklara abanıp aşağıyı seyretmeye koyuldum. Tek tük hastalıklı geziyordu aşağıda. bitkin haldeler... Yiyecek sıkıntısı yaşıyor olmalılar. ilk günler böyle değillerdi.. Hızlı ve öfkelilerdi... Film ismi gibi.. Birbirlerini yemiyorlar çok ilginç... Sanırım bi tür salgı nedeniyle tanıyorlar birbirlerini ve dokunmuyorlar. ama onlar dışında kalan herşeyi yiyip bitirmek gibi bir düşüncelerinin olduğu belli. Kedi köpek hatta fareler... Ağaç kemireni bile görmüştüm birkaç gün önce.
    ···
  4. 4.
    +3
    Beyler okuyan olursa devamı gelecektir
    ···
  5. 5.
    +3 -1
    Beyler bu hikaye yi gibtir edin yeni si geliyo...
    ···
  6. 6.
    +2
    Beyler hazirmiyiz yeni hikaye ve günlük tarzında metin ler geliyor
    ···
  7. 7.
    +15
    Hayallerimden birinin ilk defa gerçekleştiğini gördüğüm için mutluyum, ama bu benim için çok kötü bir durum…

    Öncelikle koşma konusunda yetenekli olmadığım gibi güç ve çevikliğin yanımdan geçmediğini söyleyeyim.

    Hayallerimin gerçeğe dönüştüğünü pencereden izlerken talihsiz bir adamın daha zombilerin saldırısına maruz kaldığını görerek ürperdim. Aslında sayısız kez şahit olduğumdan artık ürperecek halim de kalmadı. Evet!.. Hayalim, zombilerle dolu bir dünya da hayatta kalma mücadelesi vermek, ve bu tehdidin sonunu görecek kadar yaşamaktı. Ancak bu hayalin devamı için gereken şeyler; yani hayatta kalmak için bir insanda olması gerekenler bende pek mevcut değildi. En azından şimdi bakınca yanıldığımı anladım…

    Olaylar ilk çıktığında, depoladığım yiyeceklerin bitmemesi ve tehlikeye olabildiğince geç atılmak için neredeyse aç yaşıyordum. Vasat geçen hayatımın yörüngesini değiştirmek gibi bir cesaretim yoktu o zamanlar. Ne yapacaktım?.. O günden bu yana tam altı ay geçti. ilk iki hafta eve kısılı kalmış olarak yaşadım ve olayların kısa sürede bitmesi için umutsuzca dua ettim. Umutsuzca… Çünkü daha olayların yeni başladığına adım gibi emindim. Adım mı?.. Adımı boş verin… Ne de olsa tarih beni yaptıklarımla anmayacak… Ama size neler olduğuna dair bilgim kadarıyla şu ana kadar olmuş olanları aktarmaya çalışayım…
    ···
  8. 8.
    +7
    Okuyanlar rez alsın
    ···
  9. 9.
    +22
    Şehir içinde, ama sakin bir semtte, babadan kalma evde tek başıma yaşıyordum. Annem, beni doğururken öldüğünden anne sevgisi görmeden babam tarafından büyütüldüm. Oldukça sessiz asosyal bir kişi olarak büyüdüm ve öyle kalmaya da devam ediyorum; ne arkadaş, ne sevgili var sizin anlayacağınız –Şu durumda da aksi bir gelişme beklemiyorum… Bu kişilikle nasıl olduysa bir üniversite bitirebildim ve kendi geçimimi sağlayacak kadar kazanç getiren bir iş bulabildim. Her ne kadar kişiliğim yüzünden zor zamanlar yaşasam da değişme gibi bir gelişme olmadı.

    Tabii işim bilgisayarla olduğundan asosyallikte zirveye çıkıyorum… Ama bunun bir önemi yok… Hızlı bir şekilde olayın başlangıcına gelmeye çalışacağım…

    12 Ağustos 2014 günü çoğu zaman olduğu gibi, fazla mesaiden dolayı havanın kararmasına yakın otobüs durağında otobüsten inip eve doğru yola koyuldum. Evde kendime yemek hazırladığım sırada açık pencereden telaşlı sesler işittim. Birileri korku dolu seslerle koşuşturup duruyordu. ilgimi tekrar önümdeki ocakta ısınmak üzere olan yemeğe verdim.

    Güzel bir yemekten sonra televizyonun başına geçtim ve haberleri gösteren bir kanalı açtım. Son dakika olarak verilen haberde bulunduğum semtin görüntüleri vardı. Garip görünümlü insanlar etrafta bulunan insanlara saldırıyor ve yakaladıklarını ısırıyorlardı. Sokaktan işittiğim sesleri hatırlayınca olayın gerçekliği büyük oranda kesinleşmiş oldu. Gerçeği kavrayınca; ilk ne yapacağımı bilmeden kalakaldım. Sonra kalp atışlarımın hızlandığını; küt küt edişini göğüs kafesimde hissettim. Televizyonda ise bu olayın sadece oturduğum semtte değil; il genelinden öte, bütün Türkiye’ye yayılmış olduğunu söylüyordu muhabir. Daha sonra gelen son dakika haberinde ise zombi adı verilen değişmiş insanların tüm dünya da hızla yayıldığı bilgisi geçildi… Bu durumda ülkemizle sınırlı kalmayan bir afet hızla yayılıyordu.
    ···
  10. 10.
    +2
    Beyler hikayeyi trende taşıyalım seri gelsin haydi
    ···
  11. 11.
    +16
    ilk haftalardaki güvenlik güçlerinin etkili mücadelesi zamanla gücünü yitirmişti; başta yükselen silah sesleri şimdilerde hatırlanmıyor artık… Askeriye çoğu nüfusun zombiye dönüşmesinden sonra toplu halde bulunan zombileri bomba yağmuruna tutmaya başladı. Ancak tahmin etmesi mümkün olan bir nedenle bu olayın da sesi kesildi. Kısa sürede; medya, askeriye, polis güçleri… Hiçbir kurum yaşamayı başaramadı. Şimdi herkes kendi mücadelesini vermek zorunda…

    Peki, şimdiye kadar ben ne mi yaptım? Tabii ki; hayatta kalma mücadelesinin içerisindeydim… Anladım ki; insanın canı tatlı olunca, bir şekilde asosyalliğin getirdiği olumsuz davranışlardan sıyrılmayı başarabiliyormuş. Hayatta kalma iç güdümün zombilerin çıktığı zaman, ne kadar güçlü olduğunu anladım. Masa başı işin getirdiği olumsuzlukların başında hiç kuşkusuz vücudu hantallaştırması geliyordur. işte ben de bu sorunla hayatta kalma mücadelesine atılmıştım. Bu zamana kadar bir zombi tarafından yenilmememin bir nedeni varsa hantallıktan kurtulmam değil, çok sessiz hareket etmemden ve çoğu kişinin aklına gelmeyecek yerlerde saklanmamdandır. Bunu da hayatta kalma iç güdümün güçlü olmasına yoruyorum.

    insanlardan geriye pek bir şey kalmadı… Son bir aydır zombiler tarafından zombileştirilen orta yaşlı bir adam ile zombiye dönüşecek kadar şanslı olamayan; yirmili yaşların başında görünen, güzel bir kızdan başka hiç insan ile karşılaşmadım. Zavallı güzel kızdan da geriye pek bir şey kalmamıştı; sanırım genç olduğundan eti lezzetli gelmişti zombilere… Bazen iştahları aşırı olabiliyordu…
    ···
  12. 12.
    +9
    Okuyan yokmu???
    ···
  13. 13.
    +15
    Zombilere gelince… Zombi filmlerindeki klagib; yavaş, ama kalabalık olmalarının verdiği avantaj çoğalmalarının sebebi oldu. Tabii ısırmaya çalışan bir insanı nasıl engelleyeceğini bilmeyen insanlar dönüştükleri şeyin nüfusunu artırmaktan öteye gidemediler. Benim gibi nadir şanslı insanların da bir yerlerde yaşama mücadelesi verdiğine inanıyorum. Neyse ki; öldürülmeleri de oldukça basit: kellelerini uçurmak!.. Öldürülmeleri basit olan bu yaratıkların nasıl bu kadar çoğaldığını soracak olursanız ki; soracaksınız, cevabı basit: Korku! Öcüden korkan bir neslin zombiden korkmaması garip olurdu doğrusu. Elin ayağın titrerken nasıl olacaktı da aklını sağlıklı bir şekilde kullanacaktın?

    Bu notu yazdığım tarih 13 Şubat 2015, Saat 22.40. Bundan sonrası ise ölene kadar yaşadıklarımı konu alacak. Böylece bir gün ölürsem birileri bu notlarımı bulacak ve neler yaşadığımı öğrenecek… Bu da başka bir hayal…

    Okuyanlar lütfen rez alsın ki seri atayım...
    ···
  14. 14.
    +17
    Geceyi tamamen güvenli olduğundan emin olduğum apartmanın en üst katındaki bir dairesinde soğuktan korunmaya çalışarak geçirdim: Kapısının açık unutulduğu, zombisiz bir daire olarak geçici barınağım, elektrik ve doğal gazın yokluğundan ve kışın en çetin zamanında olmamızdan dolayı buz gibiydi. Bulduğum en koruyucu kabanı giydim. Uykuda donarak ölmemek için yatacağım yatağa bulabildiğim bütün yorganları, battaniyeleri taşıdım ve donarak ölmemeyi umarak uyumaya çalıştım.

    Uyandığımda vücudumun kaskatı kesildiğini fark ettim ve yavaş hareketlerle uyuşukluğu gidermeye çalıştım. Zorlanarak ayağa kalkarak ellerimi ovuşturup ısıttım; gerinerek esnedim ve kendime gelmek için yüzümü yıkadım. Hayatta kalma mücadelemde yanımda taşıdığım sırt çantamdan konserve yaprak sarması çıkardım ve yedim. Her ne kadar doyurmasa da kıtlık yaşama ihtimalini göze alarak aşırıya kaçmıyordum.

    Altı ayımı oradan oraya kaçarak ve saklanarak geçirdiğim bu zombileşmiş ilden kaçmak için zaman gelmişti. Aşağıda; bagajı ve koltukları konserve yiyeceklerle ve silah olarak kullanabileceğim satır, bıçak, fazla mermisi kalmayan bir kaç polis tabancası ile doluydu. Her ne kadar ilk zamanlardaki kadar kalabalık bir zombi sürüsü gözükmese de başı boş bir zombi her an sürpriz olarak karşınızda belirebiliyordu. O yüzden, geçici barınağımı terk ederken elimde zombi savaşına yenik düşmüş birinin zombileşmemiş cesedinden aldığım beysbol sopasını hazırda bekleterek kapıyı araladım.
    ···
  15. 15.
    +12
    Başımı hafifçe uzatıp koridoru gözetledim. Her şey olağan görünüyordu. Kapıyı arkamdan yavaşça kapatarak merdivenlere yürüdüm. Sessizce, çıt çıkarmadan apartmanın çıkışına doğru iniyordum. Zemin kata geldiğimde bir kaç hızlı adım atarak heyecanla çıkış kapısına uzanırken arkamdan bir hırlama sesi işittim ve ciyaklayarak olağanca hızımla arkamı dönerken, kim olabileceğini düşünmeden beysbol sopasını da aynı hızla savurdum. Kollarını uzatmış, yakalamaya çalıştığı sırada zombinin beyni beysbol sopasının çarpmasıyla dağıldı ve bir tür inleyişle yere yığıldı; bir daha kimseye zarar veremeyecekti. Offf… Nasıl bir andı hiç unutmayacağım; altı aydır mücadele etmeme rağmen hala sakinliğimi sağlayamamıştım. O an kalbim yerinden fırlayacaktı sanki. Onlardan biri olacağımı sanarak gözüm kararmıştı korkudan. Ben… ben… ben hiç bir zaman bu şekilde ölemezdim… Ölmeyecektim! Sanki son sürat koşmuş gibi nefes nefese kalmıştım zombinin yere serildiği an. Kendime gelene kadar sırtımı güvenli bir yere yasladım ve etrafı pür dikkat dinledim.

    Apartmandan çıkıp soğuk havanın yüzüme sertçe vurmasından sonra başka bir zombiye rastlamadan, içi ihtiyacım olan şeylerle dolu arabaya bindim. Filmlerdeki gibi kontağı çevirdiğimde çalışmamazlık etmedi çok şükür ki; kısa süreli kriz geçirmeden yola koyulabildim.
    ···
  16. 16.
    +15
    Şehrin soğuğundan kaçarken teybi açtım ve çalışan bir radyo kanalı bulmak için frekansları taradım. Umduğum gibi bir kanal bulamadım ve cd çaları açtım. Şansa bak ki; ilk parça “Ankara’nın Bağları” çıktı. Her ne kadar Ankaralı olmayan bu şarkıcıların yaptığı “Ankara” şarkılarını sevmesem de şehri terk ederken elvedamı bu şekilde yapmak istedim.

    Şehir merkezinden uzaklaşırken, yapılar yavaşça seyrekleşti ve yerini bozkır aldı. Otoyolun çevresinde yerleşime dair bir belirti yoktu; seyrek ağaçlar ve uzaklarda yükselen dağlar tek manzaraydı. Yolun bir çok yerinde terk edilmiş araçlar mevcuttu. Ara ara durup bu araçları kurcalayıp işime yarar şeyleri topluyordum. Ve tabii ki; araçta sıkışan zombiler, kolay av oluyordu. Yoluma çıkanlar ise aracı kasise çıkmış gibi sarsıyordu sadece.

    Otoyoldan ayrılan yola sapıp güneye doğru bir süre yol aldım. Asfalt yoldan toprak yola geldim. ileride bir köyün olduğunu fark edip, bir cesaret ile aracımı köye sürdüm. Dikkatli bir şekilde yavaşlayıp köye girdim ve her an olabilecek bir zombi saldırısına karşı tetikte bekledim. Köy tahminimden daha sessiz ve sakindi. Sessiz demek, genel kanıya göre başa bela demekti…
    ···
  17. 17.
    +5
    Beyler rez leyin şukulayin aq yükselsin şu hikaye
    ···
  18. 18.
    +18
    Köyü genel olarak dolaştıktan sonra köy meydanında arabayı durdurup araçtan indim. Zombiler sese duyarlı olduğu için -her zamanki gibi- ses çıkarmayacak bir silah aldım -bir pala. Hemen önümdeki kahvehaneye yöneldim. Bahçesi dağıtılmıştı ve pencereleri kırılmıştı. içeriden her hangi bir hareket gözleyemiyordum. Sessiz adımlarla kapıdan içeri girdim. Yer yer çürümüş insan cesetleri vardı. Her nasılsa zombi tarafından parçalanana kadar ısırılan her insan zombileşmiyordu. Yerdeki cesetlerde insana(!) benziyordu.

    Kahvehaneden çıkıp etrafı gözetledim. Hiçbir hareket görülmüyordu. Korktuğum için fazla kalmak istemiyordum. O yüzden arabaya doğru yöneldim; buradan bir an önce gidecektim. Arabanın kapısını açtım ve direksiyonun başına geçtim. Kontağı çevirdiğim de çıkan sesle karışık bir çığlık sesi duyduğumu sandım. Etrafıma bakındım ama başka bir ses duyamadım. Araç çalışmayınca tekrar kontağı çevirdim; sorunsuz bir şekilde çalıştı. O an da genç bir kızın olağan gücüyle çığlık attığını duydum. Kalp atışlarım anında tavan yaptı. Yardıma muhtaç birine yardım etmeyi o an hiç düşünmedim, düşünsem de yardım etmezdim. Hemen gaza bastım ve hızla köyden çıktım
    ···
    1. 1.
      +14
      yardım edeceğini sanmıştım şaşırttın pampa ama bu hareketle belli kuralları olan öyle herşeye atlamayan güzel bi karakter yarattığını kanıtladın gayet gerçekçi ..devammm beklemedeyiz
      ···
  19. 19.
    +13
    içimde kabaran bir vicdan azabı vardı. Korkaklığımdan dolayı kendimden nefret ediyordum. Gözlerim yaşarmıştı. Çok kısa bir süre geleceğimi düşündüm. Hayalim aklımda canlandı. Korkakça bir hayatı uzunca yaşamak mıydı hayalim? Geleceğimde bu işin sonunu görürsem insanlara ne anlatacaktım? Kahramanlıkları mı? Yoksa, korkaklığım yüzünden bir genç kızın vahşi bir şekilde öldürülmesini mi? Yüzünü bile görmediğim kızın zombiler tarafından nasıl parçalandığı aklımda canlandı. Görüntüyü görenin kusacağı büyük ihtimaldi. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Mimiksiz, somurtkan suratımda; hüznün, çaresizliğin ifadesi belirdi. Gözlerim akan yaştan kızarmıştı. Bir an da içinde bulunduğum durumun yerini salt öfke aldı. Ani bir frenle arabayı durdurup geriye döndüm. Gazı sonuna kadar kökleyip köye döndüm. Çok geç olabileceğini biliyordum, ama hiç olmazsa bütün köyü temizleyecektim ya da onlar beni aralarına katacaklardı.
    ···
    1. 1.
      +10
      oooo önceki yorumumu geri alıyorum iki kat şaşırdım harika gidiyor :D hadi göster kendini korkak ama vicdanlı adam
      ···
    2. 2.
      +16
      Abazalıktan döndü beyler inanmayın
      ···
      1. 1.
        0
        kap şukunu bin
        ···
  20. 20.
    +15
    Köy meydanına daldığımda içimi bir huzur kapladı. Çünkü genç kız hala sağlıklıydı ve topallayarak zombilerden kaçmaya çabalıyordu. Genç kız beni görünce yüzünde bir umut pırıltısı belirdi ve kurtarıcısına doğru yöneldi. Ben kıza kenara çekilmesini işaret ettim ve arabayı zombilere doğru sürdüm. Ortalama yirmi yirmi beş taneydiler. Arabayla yarısına yakınını ezdim ve araç hareket edemeyene kadar gaza basmayı sürdürdüm. Bir elime palamı, diğer elime polis tabancasını alıp araçtan fırladım. Bana yönelen zombilerden yakınımda olan altı tanesini silahla temizledim. Geriye kalan zombileri ise birbirlerinden aralıklı durduklarından, palamla kafalarını zorlanarak da olsa vücutlarından ayırdım. Derin derin soluk alıp verirken, telaşla genç kızı görmek için etrafıma bakındım. Genç kız olan biteni soluksuz izlemişti sanırım. Donmuş bir şekilde bana bakıyordu. Elimdeki silahı belime koyup, palayı yere doğru indirdim. içimdeki heyecanı bastırdıktan sonra sakince kıza doğru ilerledim. Kız temkinli bir şekilde duvara sindi. Benden zarar gelmez ifadesine bürünerek kızın yanına kadar geldim. Sorar gözlerle kıza bakarken kız üstüme doğru yığıldı. Son an da kollarından tutup düşmesini engelledim. Her hangi bir başka zombi tehdidine karşı kızı kucaklayıp arabaya taşıdım. Ön koltuğa yavaşça yerleştirdim. Bu arada kızın da neden topalladığını anlamış oldum. Hayır, kız ısırılmamıştı! Ayağı kırılmıştı. Alçıdaki sağ ayağının henüz iyileşmediğini bana doğru koşarken topallamasından anlaşılıyordu -üzerine ağırlığını vermiyordu büyük ihtimalle.
    ···
    1. 1.
      +1
      ilk şuku benden
      ···
    2. 2.
      +4
      Zombilerden korumak için ile kızın kalçalarını sıkıca kavradım o kalçalar bu dünyadaki son şansım olabilirdi
      ···
    3. 3.
      +10
      neyseki amindaki dunyayi fark edince arabaya goturmeden koy meydaninda soluksuz gibtim ve tum saklanan zombiler alkis yagmuruna tuttu
      ···
    4. diğerleri 1